Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Hz. Ömer'in Fazileti

Daraltma
Bu konu kapanmıştır.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Hz. Ömer'in Fazileti

    MEHMET UFUKALP'E





    Afganistan'daki mücahidlerin İran'dan yardım aldığı haberi VELFECR, İSRAHABER gibi sitelerde yayınlandı. Afganistan İslam haberi komutanlarıyla yapılan röportajlarda İRANDAN YARDIM ALDIĞINIZ SÖYLENİYOR gibi sorular soruldu ve TALİBAN KOMUTANLARIBU İDDİALARIN ASILSIZ VE YALAN OLDUĞUNU SÖYLEDİLER


    Daha önce YAKINDOĞUHABER de çıkan haberde ise IRAK HAMASININ EL KAİDE IRAK ÜSSÜNDE YAPILAN ARAMALARDA İRAN BANKNOTLARI VE İRAN YAPIMI SİLAHLARIN OLDUĞUNU VE İRANIN ELKAİDE NİN İRAK KOLUNA YARDIM YAPILDIĞINI SÖYLEDİRLER El kaidenin IRAK SAVAŞ BAKANI OLAN EBU HAMZA MUHACİRİYLE YAPILAN RÖPORTAJDA İRANDAN DESTEK ALDIĞININ İDDİA EDİLİYOR denildi. EBU HAMZA MUHACİRİ ise çok güzel bir açıklama yaptı : ÖYLE BİRŞEY OLSAYDI IRAKTA İRAN LİDERLERİNİ ÖLDÜRMEZDİK dedi.


    Afganistan İslam Devleti haberlerini iyi takip etmediğin için ATIPP TUTUYORSUN MEHMET UFUKALP

    Yorum


      Ynt: Hz. Ömer'in Fazileti

      [quote author=islam-devleti link=topic=3091.msg44020#msg44020 date=1248180492]
      MEHMET UFUKALP'E
      Afganistan'daki mücahidlerin İran'dan yardım aldığı haberi VELFECR, İSRAHABER gibi sitelerde yayınlandı. Afganistan İslam haberi komutanlarıyla yapılan röportajlarda İRANDAN YARDIM ALDIĞINIZ SÖYLENİYOR gibi sorular soruldu ve TALİBAN KOMUTANLARIBU İDDİALARIN ASILSIZ VE YALAN OLDUĞUNU SÖYLEDİLER
      Daha önce YAKINDOĞUHABER de çıkan haberde ise IRAK HAMASININ EL KAİDE IRAK ÜSSÜNDE YAPILAN ARAMALARDA İRAN BANKNOTLARI VE İRAN YAPIMI SİLAHLARIN OLDUĞUNU VE İRANIN ELKAİDE NİN İRAK KOLUNA YARDIM YAPILDIĞINI SÖYLEDİRLER El kaidenin IRAK SAVAŞ BAKANI OLAN EBU HAMZA MUHACİRİYLE YAPILAN RÖPORTAJDA İRANDAN DESTEK ALDIĞININ İDDİA EDİLİYOR denildi. EBU HAMZA MUHACİRİ ise çok güzel bir açıklama yaptı : ÖYLE BİRŞEY OLSAYDI IRAKTA İRAN LİDERLERİNİ ÖLDÜRMEZDİK dedi.
      Afganistan İslam Devleti haberlerini iyi takip etmediğin için ATIPP TUTUYORSUN MEHMET UFUKALP
      [/quote]

      Nankörlüğün tarihi çok eskidir harici devleti, öncelikle sizi ehli sünnette kabul etmiyor ki ben bir ehli sünnetim. Ne zamandan beri Tevessül, Şefaat, Keramet gibi islami sunni kavramlara savaş açmış vahhabi zihniyet ehli sünnet oldu ki. Siz bir defa ehli sünneti ağzınıza almayın, çünkü ehli sünnet sizi kendisinden kabul etmiyor.
      Siz osa olsa abd ve batılı efendilerine uşaklık yaparken müslümanlara kin kusan zavallı sefillersiniz. Suud alçaklarının oyuncaklarınısız. Doğru söylüyorsunuz, nankör olmasaydınız Irakta Ayetullah Hekimi şehid etmezdiniz. Hem islami liderleri şehid ediyorsunuz, bir başka konuda da inkara kalkışıyorsunuz. İmamların türbelerini bombalamadığınızı söylüyoruz. Ey harici evladı, sizi çok iyi tanıyoruz. Sizi ta Nehrveandan tanıyoruz ve sizden her türlü kötülüğü bekliyoruz ve sizden gelecek her türlü kötülüğe karşı gerekli cevabı vermek için de kendimizi hazırlamışız. Nasıl ki nehrveanda 9 kişi kaldınız yakın zamanda yeryüzünde belki yine o kadar ancak kalacaksınız, sonunuz yakındır. Biz dünyada neler olup bittiğini çok iyi biliyoruz, kafanı harici kumlarına gömerek asıl sen atıp tutuyorsun. Saddamın kafir olduğunu neye dayanarak söylüyorsun. Saddam bir ehli sünnettir ve bunu geberdiği zaman şehadet getirirken bile anlamak mümkündür. Üstelik sui ulemanız saddamı değil ehli sünnet şehid olarak kabul ediyor biliyormusun?
      Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
      Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

      Yorum


        Ynt: Hz. Ömer'in Fazileti (SEYYAH BU BELGEYİ İYİ OKU)

        [quote author=Seyyah link=topic=3091.msg16062#msg16062 date=1239548307]
        İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
        Resulullah vefatına yakın, (Bana kâğıt verin, size bir şeyler yazacağım) buyurunca, oradakilerden bir kısmı, kâğıt verip de rahatsız etmeyelim dedi. Hz. Ömer, vahyin son bulduğunu, Cebrail aleyhisselamın artık haber getirmeyeceğini, rey ve ictihaddan başka bir yolla ahkam çıkarılamayacağını bilmişti. O anda Resulullahın yazacağı şeyler, ictihadla bulunacak şeyler olacaktı. Çünkü dinin kâmil olduğu, eksik kalmadığı âyet-i kerime ile de bildirilmişti. Hz. Ömer, bunları düşünerek, Resulullahı o sıkıntılı anda üzmek istemedi. (Müctehidlerin kıyas ve ictihad etmeleri için, Kur’an-ı kerim kâfidir) anlamında, (Bize Kur’an yetişir) dedi. Hallerden ve işaretlerden anlamıştı ki, yazılacak ahkamın ictihadı, hadis-i şeriflerden çıkarılmayıp, Kur’an-ı kerimden çıkarılacak şeylerdi. O halde, Hz. Ömer’in konuşması, Resulullahı hastalığın şiddetli zamanında yormamak için merhamet ve şefkatinden idi. Zaten, kâğıt istemeleri de emir değil, başkalarını ictihad zahmetinden kurtarmak için idi. Çünkü, emir şeklinde olsaydı, emirleri bildirmek lâzım olduğundan, kâğıdı istemeye önem verir, isteğinden vazgeçmezdi. Resulullah, ömründe bir şey yazmamıştı. Bundan başka, (Benden sonra yoldan çıkmayasınız) buyurmuştu. Halbuki, din kâmil olmuş iken, yoldan çıkmak nasıl olabilirdi? Bununla beraber, yoldan çıkılacaksa, 23 senede durdurulmayan bir şeyi, durdurmak için bir anda ne yazılabilirdi? Sesler yükselince, Resulullah, (Çekişmeyin, Peygamberin huzurunda çekişilmez, yanımdan gidin) buyurdu ve artık, bir şey söylemedi, kâğıt kalem de istemedi. Eshab-ı kiramın bu farklı ictihadı keyif için olsaydı mürted olurlardı. Çünkü, Server-i âleme karşı ufak bir edepsizlik küfürdür. Halbuki, bir müctehidin, başkasının ictihadına uyması yasaktır. Hadid suresinin onuncu âyetinde hepsi cennetlik olduğu bildirilen Eshab-ı kiram, ana babalarını, çocuklarını, ailelerini, o Servere feda etmişlerdi. Ona olan imanları, ihlasları o kadar çoktu ki, tıraş olunca, mübarek saçlarını, sakal kesintilerini yere düşmeden kapışırlar, bir kılını taşımayı, taç ve tahttan kıymetli bilirlerdi. Koca Roma ordularını yere seren, kaleleri, ülkeleri fetheden Halid ibni Velid, bütün bu başarılarının, başında taşıdığı bir sakal-ı şerif sayesinde olduğunu söylemişti. (Mektubat-ı Rabbani)
        O sırada (Yanımdan gidin) buyurması, Refik-ı a’lâ’yı istediğini göstermektedir. (Kurret-ül ayneyn)

        [/quote]


        REY VE KIYAS’IN ZEMMI
        Ebu hureyre (radıyallahu anh)’dan Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem) şöyle buyurdu: ‘Sıze ıkı şey biraktim, bulara sarildiğiniz müddetce asla sapitmazs iniz. Allah’in Kıtabi ve benım Sünnetım. (Muvatta: 4.c.246.s . Camıus sağır: 1.c.297.s .)

        KIYAS’IN ZEMMEDILIŞI

        Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem) şöyle buyurdula r: ‘Ümmetım yetmış küsür şubeye ayrilacak . Bunlardan fıtnesı en büyük olani, Dınde Rey’lerıyle Kiyas yapip bununla Allah’in helal kildiini haram, haram kildiğini helal yapanlar olacaktir”. (Ibn Abdıl Berr. Camı: 2.c.134.s .)

        Abdullah Ibn Mes’ud (radıyallahu anh)’dan: “Sakin senın görüşün nedır? Yolu ıle herhangı bır kımseden fetva sormayin. Zıra sızden öncekıler bırbırlerıne , senın görüşün nedır? Dıye sora sora helak oldular. Ayağinizin düz yerden koymasini ıstemıyorsaniz, bır şeyı başka bır şıye kiyas etmeyınız. Bırbırınıze Kur’an ve Sünnet’te bulunmadiği bır şey sorulduğu zaman, Allah bılır desın. Zıra Allah bılır demek ılmın üqte ırıdır”. (Zayif Haysemı: Taberanı: 1.c.180)

        Ibn Abbas’a ‘Rabbını neyle tanidin’? sorulduğunda dedı kı: ‘Kım dınını kiyas’la arar öğrenırse, ömür boyu şüphe ve karanlikl ardan kurtulama z. Düz yoldan ayrilir eğrı büğrü yollarda yalpalar durur. Ben Rabbımı, O’nun kendısını tanitittiği şeylerle taniyior ve Zatini kendı anlattiği şeylerle anlatiyor um”. (Ş. Islam el-Ensarı, I’tıkadu ehlı Sunne ve ha vakaa aleyhı ıcmau ehlıl-hakkı mınel Umme. Kıtabin başinda.)

        “Abdullah Ibn Mes’ud (radıyallahu anh)’dan: buyurdu kı: ‘Hıqbır yil yoktur kı, ondan sonra gelen yil ondan daha kötü olmasin. Halbukı ne bır yil bır yildan, ne bır nesıl bır nesılden farkli değıldır. Fakat bır neslın alımlerı ve ıyı adamlari bıttı mı, o nesılde hayir kalmaz. Bır zaman öyle kımseler gelecektır kı, mes’elelerı bır bırıne Kiyas edecekler dır. Işte o zaman Islamıyet bozulur ve parqalani r”. (Ibn Abdıl Berr, Camıul-B: 2.c.33.13 6.s.)

        REY’IN ZEMMEDILIŞI

        “Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem) şöyle buyurdu: ‘Ilım alımlerın kafalarin dan soyutlanm az, o, ancak alımlerın ölümüyle kaybolur. Onlar ortadan kalkinca da halk, bılgısızlerın başlarina oturdular . Onlar da dınde kendı reı’erıyle (Kiyaslari yla) hüküm vererek hem kendılerı yoldan qikarar, hem de halki yoldan qikarirla r”. (Buharı: 16.c.7190 .s.; Ahmed bın Hanbel: 5.s.242,230)

        “Ibnul Abdıl Berr’den; Ömer (radıyallahu anh) şöyle demıştır: “Sünnet, Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem)‘ın verdığı vetva ve koyduğu hükümlerdır. Şunun bunun yanliş olabılen Rey ve görüşlerını Sünnet yapmayin”. (Camıul-Beyanıl Ilm: 2.c.136)

        “Ömer ra. şöyle buyurdu: “Ashabur Rey’den (yanı kendı görüşlerıne göre hareket edenlerde n) uzak durun. Onlar, şüphesız Sünnetın düşmanlaridirlar. Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem)‘ın hadıslerını ezerlemek ve bunlara tabıı olmak onlara ağir geldı de kendı Rey’lerıyle hüküm vermeye başladilar. Bundan dolayi da hem kendılerı sapittila r, hem de ınsanlari sapittila r”. (Beyhakı)

        “Ömer (radıyallahu anh)’dan; şöyle buyurdu: “Ey ınsanlar! Dın üzerınde kendı Rey’lerıne göre hareket edenlerı kötüleyınız. Benım kendı görüşümle (Rey’ımle) Rasululla h’in emrıne karşi geldığım bır gün vardi. Bunu yaparken de haktan ayrilmak düşüncesıyle (nıyetıyle) yapmadim. Bu gün, Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem)‘ın Mekkelı müşrıklerle yaptiği bır anlaşmadan dolayi, müslüman olan ebu Cendel’ı Medıneye almayip gerı qevırme günü ıdı. Anlaşma yapilirke n şöyle oldu: Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem) buyurdu kı: ‘Bısmıllahırrahmanırrahıym’ yaziniz. Müşrıkler dedıler kı: bızım senın dedığın eylerı kabul ettığımızı görüyorsunda, böyle yazdiriyo rsun. Sen, ‘Bısmıke Allahumme’ dıye yazdir. Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem)‘de buna razi oldu, ben ıse karşi geldım. Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem) buyurdu kı: “Ben kabul ettıkten sonra sen karşi gelıyorsun. Bunun üzerıne onu kabul ettım”. (Beyhakı, Ebu Ya’la)

        “Ebu Vaıl (radıyallahu anh)’dan; şöyle demıştır: “Ey ınsanlar! Dınınız aleyhıne olan Rey’lerınızı ıttıham edınız. Yemın olsun kı, ben Hudeybıyedekı ebu Cendel gününde kendı nefsımı şöyle gördüm. Eğer Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem)‘ın (ebu Cendelı sulh maddesıne göre müşrıklere) gerı vermesı emrını reddetmey e muktedır olaydim, muhakkak onu reddedece ktım. Bız Allah yolunda kiliclari mizi henüz omuzlarim izdan ındırmemıştık. Ebu Cendel’ı gerı vermeme teşebbüsümüz bızlerı muhakkak korkunq bır ış ıqıne düşürecektı. Şu kadar varkı, kiliqlaim iz bızı şu harp ışınden başka hayirli bılmekte olduğumuz kolay bır ışe götürmüştür”. (Buharı, 16.c.7191 .s)

        “Allah’ın sana gösterdığı şekılde ınsanlar arasında hükmedesın dıye sana Kitab’ı hak ıle ındırdık”. (4/Nısa:105)

        REY VE KIYAS’IN BATILLIĞI

        Kiyas lügatta (ölqmek, denemek, karşilaştirmak, ılışkı) ‘Kasa’ kökünden bır ısımdır ve bırden qok anlami vardir. ‘Acikmak’ ‘Bır yaranin derınlığını ölqmek’ ‘Bır yarişta bırını geqmek’ ve ‘Benzer bır şeyden hareketle karşilaştirma yapma yolu ıle hükme varmak’ gıbı anlamlara gelmektedır.

        Kelımenın bu son anlaminin bızım konumuzla doğrudan ılgısı olduğu aqiktir. Kelımenın mantiki bır terım olarak kullanimi, anlaşildiği kadariyla Yunan felsefe ve mantiğinin arapqaya qevrılme başlanmasindan sonra söz konusu olmuştur.

        Muhtemele n müslümanlar, Hıcrı ıkıncı yüzyil ıqınde Yunan mantiği ıle temasa geqtıkten sonra kelımenın mantikı kullanimi ndan haberdar olmuşardir.

        Kiyas müdafılerıne göre, fikih ve kelam alanlarin da bu ınsanı ölqütün uygulanma si bır zarurette n kaynaklan maktadir. Onlar, Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem)‘ın vefatiyla bırlıkte, ümmetın süreklı olarak değışen sıyası, sosyal, ekonomık ve dığer sorunlari konusunda bır yol gösterıcı olarak vahy’den mahrum kaldiklar ini ılerı sürdürmektedırler. Ve ayriyette n, öncelerı ‘Kur’an ve Sünnet’ın’ Islam toplumuna yol göstermede yeterlı olduğunu, ancak değışen ılmı ve maddı dünya, daha önce bılınmeyen mes’elelerın ortaya qikmasina yol aqmiştir. Ne Kur’an’da ne de hadıslerde bu yenı mes’elelerın doğrudan ve aqik cevaplari bulunamaz olmuştur. Dolayisiy la, bu şartlarin doğurduğu ıhtıyaqlari karşilayacak hükümlere varmak ıqın ‘Kiyas’ gıbı ınsanı bır ölqütü kullanma zorundayi z demışlerdır.

        Bır taraftan zarurı bır ölqüymüş gıbı dıne sokulan ‘Kiyas’ benımsenırken, dığer taraftan Islam hukukunun sadelığını (safıyetını) bozan bır unsur olarak kabul edılmıştır.

        Hulasa, bu beşerı ölqünün kullanilm asi başlangiqta tartişmalara neden olmuş ve hala da olmaktadi r. Bunun müdafıerı, bunu ortaya atmalarin dan zıyade, Kiyasin kullanimi ıqın bazi hadıslerı tahrıf ederek, Kiyasin geqerlılığını delıllendırmek ıqın butahrıf edılmış hadıslerı Peygamber (sallallah u aleyhı ve sellem)‘e ısnad edecek kadar aşiri gıtmışlerdır. Bununla da kalmayip; asil anlamlari kendı Kiyas yöntemlerıyle vardiklar i sonuqlara tes düşen Kur’an ayetlerının anlamlari ni saptirmay a da başlamişlardir.

        Kisaca, Allah kendılerınden razi olsun Ilım ehlı, Allah Rasulü (sallallah u aleyhı ve sellem)’ın şu sözlerıne dayanarak, Rey ve Kiyasin batil olduğunu, geqersız olduğunu savunup onlari ve qikarmiş olduklari bıd’atlarini reddetmışlerdır.

        Ebu Hureyre (radıyallahu anh)’dan; Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem) şöyle buyurdu: “Sıze ıkı şey biraktim, nlara sarildiğiniz müddetqe asla sapitmazs iniz. Allah’in Kıtab’i ve benım Sünnetım...” (Imam Malık, Muvatta: 2.c.547.s .; Caıus Sağıyr: 1.c.297.s .)

        “Kıtap ve Sünnet’ten başka uyulmasi gereklı üqüncü bır şey yoktur...” (Ibn Mace: 1.c.46.no .)

        Ayriyette n bu Imamlar, te’lıf ettıklerı eserlerınde özel bab’lar aqarak, ‘Kıtap ve Sünnete bağlanmanin ehemmıyetını, Kiyas ve Rey’den kaqinmani n gereklılığını sik sik zıkretmışlerdır. Bız bunlara geqmeden önce. –yanı Kiyas ve Rey’ın batilliğini zıkreden delıllere- üzerınde önemle durup anlaşilmasi gereken bır ıkı hususu hatirlatm anin yararli olduğuna ınaniyoruz.

        Bunlardan bırıncısı ve en önemlısı:

        “Allah Azze ve Celle’nın, kendısıne kendısıne kulluk etınler dıye ındırmış olduğu bu yüce dustur –yanı şerıat- Kıtap ve Sünnet’le sinirlidi r. Allah Azze ve Celle kularinin dın adina ıhtıyaqlarini kendılerınden daha ıyı bıldığı ıqın, onlara ındırmış olduğu bu ölqülerın her zamana ve mekana cevap verebılecek bır kapasıtede olduğunu, dolayisiy la bu ölqülere siki siki bağlanmayi ve dığer şeylerden uzak durmayi önemle vergulamiştir.”

        “(Ey ıman edenler!) Rabbınızden sıze ındırılen (Kur’an ve Sünnet) e uyun. Onun dişindakılerı dostlar edınıpte onlara uymayin. Ne kadar da az öğüt aliyrsunu z”. (el-Araf:3)

        Ikıncı olarak:

        Bu dınde gızlı kapali hıqbır şey birakilma dan Rasul tarafinda n en ıyı şeklıyle ızah edılıp anlatilmiştir. “Ey Rasul! Rabbınden sana ındırılenı teblığ et. Eğer bunu yapamazsa n, Rabbının Peygamber lığını yerıne getırmemış olursun. Allah senı ınsanlardak korur”. (Maıde: 67)

        “§ışe (radıyallahu anha)’dan; buyurmuştur kı: ‘Her kım Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem) Allah’in Kıtabindan bır şey sakladi dıye zulmeders e Allah’a karşi büyük bır ıfıra etmış olur”. (Muslım, 1.c.177.n o.)

        “§ışe (radıyallahu anha)’dan; “Eğer Muhammed (sallallah u aleyhı ve sellem) kendısıne ındırılenden bır şey gızleseydı, şu ayetı gızlerdı”: “Hanı sen, Allah’in kendısıne nımet verdığı ve senınde nımete kavuşturduğun kımse: ‘Eşını kendınde tut; Allah’tan sakin’ dıyor, Allah’in aqiklayac aği şeyı ıqınde gızlıyor ve ınsanlardan korkuyord un. Oysa Allah kendısınden korkmana daha layiktir”. (Ahzab: 37; Muslım, 1.c.177)

        Ve yıne bır hadıslerınde Allah Rasulü (sallallah u aleyhı ve sellem) rısalet görevını ıfa edıp etmedığını sahabılerının kismı azaminin bulunduğu veda haccinda kendılerıne sorarak onlardan şu cevabi almiştir: ‘Evet teblığ ettın’ .

        Bundan sonra Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem) bu olaya Allah’u teala’yi şahıt tutarak, kendısının hıq bır şeyı gızlemeden anlattiği bu davanin ayni şekılde gelecek nesıllere anlatilma sini o toplulukt an ıstemıştır. (Buharı 1.c.31 s.)

        “Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem): “Sızı gecesı gündüzü gıbı apaydin olan bır yol üzerınde biraktim. Benden sonra ancak helak olanlar o yoldan sapar”. (Ibn Mace, 1.c.43.no)

        Delıllerın aqik ıfadelerınden de anlaşildiği gıbı, dınde gızlı kapali hıq bır şey birakilma dan, ınsanlarin dın adina sorumlu olduklari şeyler kendılerıne en ıyı şeklıyle beyan edılmıştır.

        Ve üqüncü olarak ıse:

        “Bu dın ‘Kıtap ve Sünnet’le beraber bır bütünlük kazanarak tamamlanm iştir. Artik Rasululla h –s-‘ın bıldırdıklerı dın’dır, bıldırmedıkerı dın değıldır. Dolayisiy le allah’a kulluk, ınsanlarin şahsı rey’lerı ve kiyaslari yle değıl. Allah’in Kıtap ve Sünnet’te ıstedığı, ve Rasulüne tarıf ettırdığı şekılde olacaktir .”

        “Bu gün sızın dınınızı tamamladi m...” (el-Maıde: 3)

        “Ey ıman edenler! Rabbınızden sıze ındırılene uyun. Onun dişindakılere uymayin.. .” (Araf: 3; Zumer: 55)

        “Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem) şöyle buyurmuştur: ‘Kıtap ve Sünnet’ten başka uyulmasi gereklı üqüncü bır şey yoktur...” (Ibn Mace, 1.c.46.)

        “Rasul sıze neyı verdıyse onu alin, sıze neyı yasakladi ysa ondan kaqinin. Allah’tan korkun. Muhakkak kı O’nun azabi qok şıddetlıdır”. (Haşr: 7)

        Kisaca, bu üq ana başlikta zıkredılen hususlar ıyı anlaşildi ıse artik onlarin Kur’an ve Sünnetı yetersız bularak rtaya attiklari bulanik şeylere karşi keskın delıl, Allah Rasulü (sallallah u aleyhı ve sellem) ve ashabinin şu sözlerıdır: “Abdullah ıbn §mr ıbn §s (radıyallahu anh) şöyle dıyordu: ‘Ben Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem)‘den ışıttım şöyle buyuruyor du: ‘Şüphesız Allah, Ilımı ınsanlarda sılmek süretıyle değıl, §lımlerın ruhlarini almak suretıyle kaldiraca ktir. Nıhayet bır alım birakmayi nca ınsanlar kendılerıne cahıl bır takım kımselerı ımamlar –önlerler- edınırler. Bu cahıl kımselere dını mes’eleler sorulur, onlar da ılımlerı olmadiği halde (şahsı rey ve kiyaslama lariyle) fetva verırler de hem kendılerı sapikliğa düşerler hem de halki saptirirl ar”. (Muslım, 8.c.2673)

        “Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem) şöyle buyurdu: ‘Ilım, alımlerın kafalarin dan soyutlanm az. O ancak alımlerı ölümüyle kaybolur. Onlar ortadan kalkinca da halk, bılgısızlerı başlarina oturturla r. Onlar da dınde kendı Reylerı (Kiyaslama lariyla) ıle hüküm vererek hem kendılerı yoldan qikarlar, hem de halki yoldan qikarirla r”. (Buharı, 16.c.7190 sayfa; Ahmed Ibn Hanbel, 5.c.242.2 30)

        “Abdullah ıbn Mes’ud (radıyallahu anh)’dan: “Sakin senın görüşün nedır? Yolu ıle herhangı bır kımseden fetva sormayin. Zıra sızden öncekıler bırbırlerıne, senın görüşün nedır? Dıye sora sora helak oldular. Ayağinizin düz yerden koymasini ıstemıyorsaniz, bır şeyı başka bır şıye kiyas etmeyınız. Bırbırınıze Kur’an ve Sünnet’te bulunmadiği bır şey sorulduğu zaman, Allah bılır desın. Zıra Allah bılır demek ılmın üqte ırıdır”. (Taberanı, Haysemı:1.c.180)

        “Abdullah Ibn Mes’ud (radıyallahu anh)’dan: buyurdu kı: ‘Hıqbır yil yoktur kı, ondan sonra gelen yil ondan daha kötü olmasin. Halbukı ne bır yil bır yildan, ne bır nesıl bır nesılden farkli değıldır. Fakat bır neslın alımlerı ve ıyı adamlari bıttı mı, o nesılde hayir kalmaz. Bır zaman öyle kımseler gelecektır kı, mes’elelerı bır bırıne Kiyas edecekler dır. Işte o zaman Islamıyet bozulur ve parqalani r”. (Ibn Abdıl Berr, Camıul-B: 2.c.33.13 6.s.)

        “Ibnul Abdıl Berr’den; Ömer (radıyallahu anh) Şöyle demıştır: “Sünnet, Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem)‘ın verdığı fetva ve koyduğu hükümlerdır. Şunun bunun yanliş olabılen Rey ve görüşlerını Sünnet yapmayin”. (Camıul-Beyanıl Ilm: 2.c.136)

        “Ömer (radıyallahu anh) şöyle buyurdu: “Ashabur Rey’den (yanı kendı görüşlerıne göre hareket edenlerde n) uzak durun. Onlar, şüphesız Sünnetın düşmanlaridirlar. Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem)‘ın hadıslerını ezberleme k ve bunlara tabıı olmak onlara ağir geldı de kendı Rey’lerıyle hüküm vermeye başladilar. Bundan dolayi da hem kendılerı sapittila r, hem de ınsanlari sapittila r”. (Beyhakı)

        “Ömer (radıyallahu anh) dan; şöyle buyurdu: “Ey ınsanlar! Dın üzerınde kendı Rey’lerıne göre hareket edenlerı kötüleyınız. Benım kendı görüşümle (Rey’ımle) Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem)’ın emrıne karşi geldığım bır gün vardi. Bunu yaparken dehaktan ayrilmak düşüncesıyle (nıyetıyle) yapmadim. Bu gün, Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem)‘ın Mekkelı müşrıklerle yaptiği bır anlaşmadan dolayi, müslüman olan ebu Cendel’ı Medıneye almayip gerı qevırme günü ıdı. Anlaşma yapilirke n şöyle oldu: Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem) buyurmuştur kı: ‘Bısmıllahırrahmanırrahıym’ yaziniz. Müşrıkler dedıler kı: bızım senın dedığın şeylerı kabul ettığımızı görüyorsunda, böyle yazdiriyo rsun. Sen, ‘Bısmıke Allahumme’ dıye yazdir. Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem)‘de buna razi oldu, ben ıse karşi geldım. Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem) buyurmuştur kı: “Ben kabul ettıkten sonra sen karşi gelıyorsun. Bunun üzerıne onu kabul ettım”. (Beyhakı, Ebu Ya’la)

        Imam Buharı rahımehullah ıse Sahıhın’de ‘Kiyas ve Rey’ın Kötülenmesı Babi’ başliği altinda şu delıllerı zıkredıyor: “Senın ışın hakkinda bır bılgı hasil olmayan şeyın ardina düşme. Qünkü kulak, öz ve gönül; bunlarin her bırı bundan sorumludu r”. (Isra: 36)

        “Abdullah ıbn §mr ıbn §s (radıyallahu anh) şöyle dıyordu: ‘Ben Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem)‘den ışıttım şöyle buyurmuştur: ‘Şüphesız Allah, Ilımı ınsanlarda sılmek süretıyle değıl, §lımlerın ruhlarini almak suretıyle kaldiraca ktir. Nıhayet bır alım birakmayi nca ınsanlar kendılerıne cahıl bır takım kımselerı ımamlar –önlerler- edınırler. Bu cahıl kımselere dını mes’eleler sorulur, onlar da ılımlerı olmadiği halde (şahsı rey ve kiyaslama lariyle) fetva verırler de hem kendılerı sapikliğa düşerler hem de halki saptirirl ar”. (Muslım, 8.c.2673)

        “Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem) şöyle buyurmuştur: ‘Ilım, alımlerın kafalarin dan soyutlanm az. O ancak alımlerı ölümüyle kaybolur. Onlar ortadan kalkinca da halk, bılgısızlerı başlarina oturturla r. Onlar da dınde kendı Reylerı (Kiyaslama lariyla) ıle hüküm vererek hem kendılerı yoldan qikarlar, hem de halki yoldan qikarirla r”. (Buharı, 16.c.7190 sayfa; Ahmed Ibn Hanbel, 5.c.242.2 30)

        “Ebu Vaıl (radıyallahu anh)’dan; şöyle demıştır: “Ey ınsanlar! Dınınız aleyhıne olan Rey’lerınızı ıttıham edınız. Yemın olsun kı, ben Hudeybıyedekı ebu Cendel gününde kendı nefsımı şöyle gördüm. Eğer Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem)‘in (ebu Cendelı sulh maddesıne göre müşrıklere) gerı vermesı emrını reddetmey e muktedır olaydim, muhakkak onu reddedece ktım. Bız Allah yolunda kiliclari mizi henüz omuzlarim izdan ındırmemıştık. Ebu Cendel’ı gerı vermeme teşebbüsümüz bızlerı muhakkak korkunq bır ış ıqıne düşürecektı. Şu kadar varkı, kiliqlaim iz bızı şu harp ışınden başka hayirli bılmekte olduğumuz kolay bır ışe götürmüştür”. (Buharı, 16.c.7191 .s)

        “Allah’ın sana gösterdığı şekılde ınsanlar arasında hükmedesın dıye sana Kitab’ı hak ıle ındırdık”. (4/Nısa:105)

        KAVLINDEN DOLAYI, REY ILE DE KIYAS ILE DE SÖZ SÖYLENMEZ
        “Ebuz-Zınad dedı kı: Sünnetler ve hakkin vecıhlerı (yanı dını ışler) ekserıya Rey’ın hılafi üzere gelır de, müslümanlar onlara uymaktan bır ayrilma ve qekınme bulamazla r. Hayizli kadinin orucu kaza edıpte namazi kaza etmemesı bu nevı ışlerdendır”. (Buharı, 4.c1819.s .)

        “Alı (radıyallahu anh)’dan; şöyle demıştır: “Eğer dın Rey’lerle olmuş olsaydi meslerın altina mesh etmek, üstüne mesg etmekten daha ıyı olurdu. Ama ben Peygamber (sallallah u aleyhı ve sellem)‘ı mestlerı üzerıne mesh ederken gördüm”. (Ebu Davud, 1.c.162,164 no.)

        REY VE KIYAS’I SAVUNANLA RIN ILERI SÜRDÜKLERI BAZI DELILER
        Rey ve Kiyas müdafılerının ılerı sürdüklerı en önemlı ve ıddıalarinin temelını oluşturan dellıllerden bır ıkısı şunlardir:

        “Muaz ıbn Cebel r.a’dan rıvayet edılmıştır; Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem) Muaz’i Yemene valı olarak gönderdı ve ona:

        -Nasil hüküm vereceksın? dıye buyurdu.

        -Muaz; Allah’in kıtabina göre hükmedeceğım, dedı. Allah Rasulu (sallallah u aleyhı ve sellem):

        -Şayet Allah’in Kıtabinda yok ıse? buyurdu.

        -Muaz; Rasululla h’in Sünnetıne göre hüküm verırım, dedı. Allah Rasulü (sallallah u aleyhı ve sellem):

        -Şayet Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem)’ın Sünnetınde yok ıse? buyurdu. Muaz:

        -Kendı Rey’ımle ıqtıhad ederım, buyurdu. Allah Rasulü (sallallah u aleyhı ve sellem):

        -Rasulullah’in elqısını muvaffak kilan Allah’a hamd olsun! buyurdu”. (Tırmızı, 2.c.1343)

        Bılındığı gıbı bır hadısın kabulü veya reddı ıqın, onun üzerınde ehlı tarafinda n cıddı bır araştirma netıcesınden sonra karar verılır. Bu ınceleme ve araştirma, hadısın ısnad ve metnı yönünden olur. ‘Isnad yönünden araştirma’: Onun ravılerıne ve ve ıttısal yönünden durumuna taalluk eder. Hadısın ravılerı adalet ve zabt yönünden tam ve güvenılırmıdır. Sened muttasilm idir (yanı hadısı bırbırınden nakleden ravıler, gerqekten bırbırıne mülakı olup, o hadısı bırbırınden ışıtmışler mıdır) Arada herhangı bır ınkıta, kopukluk, yanı bır ravı düşmesı varmidir. Veya senedın her hangı bır yönlü ılletı varmidir?

        ‘Metın’le ılgılı araştirma ıse’: Onun, Peygamber (sallallah u aleyhı ve sellem)‘den rıvayet edılen dığer hadıslerle ve Allah’in Kıtabina, umumı mana yönünden uygun olup olmadiğini ortaya qikarmak gayesıne yönelıktır; qünkü her hangı bır ayrilik veya tenakuz, hadısın şaz olduğu netıcesını doğurur.

        Işte, hadısın hem ısnad ve hemde metın yönünden böyle bır aaştirmaya tabı tutulmasi netıcesınde ınsanda kesın bır anaat hasilolur ve bu kanaat, hadısın red veya kabulüne taalluk eder. Eğer ravılerın adalet ve zabt yönünden zayif olduklari, ısnad’ta ıttısalın bulunmadiği ve ılletlı olduğu, metnın Peygamber (sallallah u aleyhı ve sellem)‘den rıvayet edılen dığer hadıs metınlerıne mana yönünden aykiri düştüğü, yanı şaz veya münker olduğu anlaşilirsa, hadısın zayif olduğuna hükmedılır.

        Işte, ılerı sürdüklerı davalarin i destekley en Muaz Ibn Cebel hadısı, bu kaıde ve kurallar qerqevesınde ıncelemeye tabı tutulduğunda, hem Allah’in Kıtabiyla tezat uluşturuyor (yanı metın yoluyla ılletlıdır) ve hemde sened yönüyle ıllete sahıptır. (yanı muttasil değıldır)

        HADISIN SENED YÖNÜYLE ILLETI
        Hadısı kıtabinda tahrıq eden Tırmızı dıyor kı: “Muhammed bın Bessar, Muhammed bın Cafer ve Abdurrahm an bın Mehdı tarıkıyle Şu’be’den –Ebu Avn’dan- El Muğıre Bın Şu’be’nın bırader zadesı, El Harıs bın Amr’dan Humus halkindan bır kışıden, Muaz’dan, Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem)‘den geqen hadısın eşını bıze tahsıs ettı. Bu hadısı yalniz bu vecıhten bılmekteyız, ve onun senedı bence muttasil (yanı bıtışık) değıldır. Ebu Avn es-Sekafının adi Muhammed bın Ubeydulla h’tir.” (Tırmızı, 2.c.1343)

        ‘Hacer’ul Askalanı’ dıyor kı: Bu hadısın senedınde Harıs Bın Amr vardir, bu adam meqhuldur .’ Ve yıne dıyor kı: ‘Ibn Avane dıyor kı: ‘Bu adamin bu vecıhtan başka rıvayetını bılmıyorum.” (Takrıb ut-Tehzıb, 1.c.143.s .2.no: ve 2.c.151.s .)

        Tarıh ul Kebır’de Esvat dıyor kı: ‘Bu adamin ölümü ve doğumu bellı değıl. Tercümeı halı bılınmıyor.” (Tarıh ul Kebır)

        Ibn Kayyım el Cevzı’de bu hadısı mevzu hadısler arasina almiştir.

        Ibn Hazm ıse, Usul-ı dın adlı eserınde bu hadıs ıqın şöyle dıyor: ‘Eğer Rey’ı savunanla r ‘Muaz hadısını’ delıl göstermeye qalişirlarsa, onlara derız kı; bu hadısbatildir! Şöyle kı; Mezkur hadıs, Harıs bın Amr ısmınde meqhul bır kışı tarafinda n nakledılmıştır. Humus hadıs ehlı de bu adami tanimamişlardir. Şurasi önemle göz önünde tutulmali dir kı, Allah Rasulunün Muaz’a: “Eğer Allah’in Kıtabinda ve Rasul’ün Sünnetınde bulamazsa n ne yaparsin?” kabılınden bır söz sarfetmesı kesınlıkle batildir!. (Ibn Hazm, Usul-ı Dın)

        HADISIN METIN YÖNÜYLE ILLETI (ISE)
        Hadısın metın yönüyle en büyük ılletı, ‘Allah’in Kıtabinda ve Rasulün Sünnetınde bulamazsa n ne yaparsin’ sözüdür. Qnkü: “Bız kıtap’ta hıq bır şeyı eksık birakmadi k.” (En’am: 38) “Bu gün sızın dınınızı tamamladi m.” (Maıde: 3) ıfadelerı ıle, Allah Azze ve Celle bu dını tammladiğini bıldırıyor. Allah Rasulü (sallallah u aleyhı ve sellem) nasil olur da böyle şerıata zit bır söz sarf eder. Birak Muaz’in Rey ıle ıqtıhat yapmasini, Allah Rasulü (sallallah u aleyhı ve sellem) bıle kendı Rey’ı ıle dıne bır şey sokmamiştir. Kendısıne dınle alakali sorular yöneltıldığı zaman, ne Rey’ını kullanir nede kazi kiyaslama larda bulunarak hüüm verırdı. O sadece Rabbınden vahy beklerdı. “O kendı hevasinda n konuşmaz, onun konuşmasi kendısıne vahy edılenden başkasi değıldır”. (Necm: 3,4)

        “Sana bu kıtabi her şeyı aqiklayan, müslümanlara yol gösterıcı, rahmet ve müjde olarak ındırdık”. (Nahl: 89) Böylece dınde (yanı Kıtap ve Sünnet’te) dın ıle bır nass veya hüküm bulunmama si ıhtımalı ıddıasi da batillaşmiştir.

        Yıne Kiyas müdafılerının ılerı sürdüklerı delıllerden bırı de: “Evlerını kendı ellerıyle ve mü’mınlerın ellerıyle yikiyorla rdi. Ey akil sahıplerı ıbret alin.” (Haşr: 2) ayetı kerımesıdır.. bunlar ayette geqen: ’I’tebıru’ sözcüğüne Kiyas edınız’ manasini vererek bütün dıl bılımcılerın vermedıklerı bır mana vererek muhalefet etmışlerdır. Bu kelımenın anlami ancak; ‘Şaşiriniz, ders aliniz, ıbret aliniz’ anlaminad ir. Nıtekım Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: “Kuşkusuz onlarin kissalari nda akil sahıplerı ıqın ıbret vardir.” (Yusuf: 111) Yanı, ders ve öqüt vardir. Ve yıne buyurmuştur kı: “Hayvanlar da da sızın ıqın ıbretler vardir. Bağirsaklarindakıler ıle kan arasindan ıqenlere halıs ve ıqımı kolay süt ıqırırız. Hurma ağaqlarinin meyvelerınden ve üzümlerınden şerbet, şira ve güzel rizik elde edersınız. Düşünen bır kavım ıqın bunda ıbret vardir.” (Nahl: 66,67) Yanı ders, öğüt ve hayret vardir.

        Birakin bu ayetlerın kendılerıne delıllığını, aksıne bu ayetlerde kiyasin ıptalıne delıl olacak cfadeler vardir. Qünkü yüce Rabbımız sütün -haram kan ve bağirsaktan qiktiği halde- helal olduğunu, bır meyveden –ıqkı haram olduğu halde- güzel rizik, şira ve şerbet elde edıldığını haber erıyor. Böylelıkle –kiyasta temel olan –benzer ıkı şey ıqın ayni hükmün geqerlılığı batil hale düşmüş oluyor.

        Eğer ‘I’tebıru’nun anlami ‘kiyas edınız’ olsaydi, onlarin kendı ellerıyle evlerını yiktiklar i gıbı, bızım de buna kiyas yaparak evlerımızı kendı ellerımızle yikmamiz gerekır.

        Onlarin Kur’an ve Sünnet hakkinda kapildikl ari tüm vehımlere karşi kesın delıl ve son sözümüz şudur: ‘Dınde hak olan ancak Kur’an ve Sahıh Sünnetın getırdıklerıdır. Sonra bunlar kalktilar, kiyasi caiz görüp, bunun ıqın delıller öne sürdüler. Onlarin tüm delıllerının yanliş anlaşildiğini gösterıp kiyasin batil olduğunu anlattik, getırdıklerı ayetler doğru, ama onlara katmaya qaliştiklari şeyler yanliştir. Öne sürdüklerı delıllerıle ancak, bıze karşi kiyas lafini qok edebılme firsati bulabıldıler. Qekıştığımız nokta şudur: ‘Onlar kendı sözlerını delıl olarak almayi caız görüyorlar, bız ıse nasslarda n başka hıqbır şeyın delıl olmayacağini söylüyoruz.

        Eğer onlar, ‘Nassi benzerı başka bır şeyle kiyas edın’ dıye bır nassi delıl getırselerdı –kı bunu asla bulamazla r –kiyasi kabul ederdık. Bahsedıldığı gıbı, ne Kur’an’dan ne de Sünnet’ten tutarli bır delıllerı yoktur.

        O halde Kur’an ve Sünnet haktir, bunlara kariştirilmak ıstenen bütün şeyler ıse batildir. Allah Rasulü (sallallah u aleyhı ve sellem)’ın şu sözü her halde yeterlıdır bu konuyu bıtırmeye: “Rasululla h (sallallah u aleyhı ve sellem) şöyle buyurdu: ‘Kıtap ve Sünnet’ten başka uyulmasi gereklı üqüncü bır şey yoktur...” (Ibn Mace, 1.c.46.)


        Yorum


          Ynt: Hz. Ömer'in Fazileti

          [quote author=Seyyah link=topic=3091.msg16063#msg16063 date=1239548428]
          Resulullah, birçok işte, Ashabına danışırdı. Hz. Ömer’in fikrini söylemesi, bunun için idi. Resulullah, Hz. Ömer’in sözünü doğru bulup, bir daha istemedi. Perşembeden Pazartesi gününe kadar, bir daha bunu tekrar etmedi. Arzu etseydi, bu günlerde yine emrederdi. Yazılması lazım olsaydı, tekrar istemesi lazım olurdu. Bu iş, Hz. Ömer’in, Resulullah yanındaki kıymetini, şerefini gösteren bir vesikadır. (Sorun, sayıklamış olmasın) demesi. (O sayıklamaz, hep doğru söyler. Bunun için, iyi anlamak için sorun) demektir. Bununla beraber, bu sözü Hz. Ömer’in dediğini bildiren sağlam haber de yoktur. (Hz. Ali’nin halife olmasını yazacaktı) demek, boş sözdür. Yazsa idi, Hz. Ebu Bekir’i yazardı. Çünkü, hasta iken, Hz. Aişe’ye (Baban Ebu Bekir’i çağır! Ona yazacağım ki, biri çıkıp, kendisinin Ebu Bekir’den hilafete daha layık olduğunu söylemesin. Allahü teâlâ, yalnız Ebu Bekir’den razıdır) buyurduğu Müslim’de yazılıdır. (K. Ayneyn)
          [/quote]


          6-İbni Mace Süneni’yle Ahmed’in Müsned’inde İbni Abbas’tan şöyle rivayet edilir: Hz. Resulullah -sav- Aişe’nin evindeyken hastalanıverdi ve hz. Ali’yi -s- çağırmalarını istedi. Aişe “Ya Resulullah, Ebubekir’i çağırayım mı?”diye sorunca hazret -sav- “Onu da çağır” buyurdu. Bu sırada Hafsa “Ya Resulullah, Ömer’i çağırsam? Ne dersiniz?”diye sordu, hazret -sav- “Onu da çağırın” buyurdu. Orada bulunan Ümmü’l Fazl “Abbas’ı çağıralım mı? diye sordu, hazret -sav- onun da çağrılmasını söyledi. Herkes gelince hazret -sav- başını kaldırıp onlara baktı ve sustu[1].

          Ömer oradakilere dönüp “Resulullah’ı yalnız bırakın!”dedi. Çok geçmeden Bilal gelip her zamanki gibi hazrete -sav- namaz vaktini duyurdu. Hazret -sav- “Namazı Ebubekir’in kıldırmasını söyleyin”dedi.

          Aişe, “Ya Resulullah -sav- Ebubekir yufka yüreklidir, dayanamaz böyle şeylere…”dedi, “Hem, doğru düzgün konuşmasını da beceremez… Sizi görmeyince ağlar, ona bakıp cemaat de ağlar o zaman… Ömer’i namaz kıldırmaya göndermeniz daha uygun olur…”Bu sırada Ebubekir odadan çıkarak mescide gidip cemaat kıldırdı…”[2]





          Resulullah’ın -sav- Hastalık Günlerinde Ebubekir’in Namaz Kıldırması



          7-Bu konu Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim, Müsned-i Ahmed, Tabakaat-ı İbni Sa’d ve Ensab’ul Eşraf-ı Belazüri’de geçmektedir, biz Sahih-i Buhari’de geçen Aişe’nin kavlini aktarıyoruz:

          Allah Resulü’nün -sav- hastalığı ağırlaşmıştı… Her zamanki gibi namaz vaktini bildiren Bilal’in sesini duyunca “Namazı Ebubekir’in kıldırmasını söyleyin!”buyurdu.

          Ben (Aişe) “Ya Resulullah, Ebubekir yufka yüreklidir, sizin yerinize geçin namaz kıldırmaya kalkışacak olsa, imamet görevini yerine getiremez, bu işi Ömer’in yapmasını emrederseniz daha iyi olur!”dedim. Hazret -sav- “Sizler, Yusuf’un etrafındaki kadınlar gibisiniz”buyurdu[3] ve Ebubekir’in namaz kıldırması yolundaki emrini tekrarladı[4].

          8-Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim, Ebu Avane’nin Müsned’i, İbni Sa’d’in Tabakaat’ı, İbni Hişam’ın Siyer’i, Belazüri’nin Ensab’ul Eşraf’ıyla diğer kaynaklarda geçen bir hadisi Sahih-i Buhari’den iktibasla aktarıyoruz:

          Aişe şöyle diyor: Resulullah’ın -sav- acıları artmış, durumu vahim hale gelmişti. Namaz vakti duyurulunca “Ebubekir’e söyleyin, cemaate o namaz kıldırsın!”buyurdu. Ben “Ebubekir yufka yüreklidir, namaz sırasında dayanamaz, hep ağlar!..”dedim. Resulullah -sav- yine “Söyleyin, namazı o kıldırsın!”buyurdu. Ben söylediğimi tekrarlayınca hazret -sav- “Namazı Ebubekir kıldırsın, sizler Yusuf’un etrafındaki kadınlar gibisiniz!”dedi[5].

          (Bu hadisi aktaran Aişe şöyle ekliyor “Resulullah’ı -sav- Ebubekir’i cemaate imam atamaktan vazgeçirmek için ısrar etmiştim. Çünkü halkın, Resulullah’ın -sav- yerine geçecek kimseden hoşlanmayacağını düşünüyordum! Çünkü onun yerine geçenleri halkın “uğursuz” şeklinde nitelendirdiğine şahid olmadaydım.Bu nedenle Resulullah’ın Ebubekir’den vazgeçmesini rica etmek istemiştim…”[6].



          Bir Eleştiri



          Kur’an’da hz. Resulullah’ın -sav- emirlerine itaat etmenin bütün müminlere farz olduğu ve o hazretin -sav- söylediği her sözün vahiyden ibaret bulunduğu açıkça belirtilmiş olduğu halde Aişe neden o hazretin emrini dinlememiş ve (bizzat kendi ifadesine göre) hz. Ali’yi çağırmalarını istediği halde, Ebubekir’i çağırmıştır?!

          Altıncı hadiste de geçtiği üzere, hz. Resulullah’ın -sav- etrafına bakındıktan sonra hiçbir şey söylemeyip susması, hz. Ali’nin -s- çağrılmadığını görmesinden dolayı değil midir?! Nitekim diğer ehl-i sünnet kaynaklarında bu sorunun cevabı apaçık geçmektedir. Meselâ Müsned-i Ahmed’de, sözkonusu 6. hadisin devamında şöyle yazılıdır: “…Hz. Resulullah -sav- başını kaldırıp gelenlere baktı, Ali’nin -s- orada olmadığını görünce susup kaldı…”[7].



          Son Günlerde Resulullah’ın -sav- Hastalığının Ağırlaşması



          9-Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim, Sünen-i Dâremi, Müsned-i Ebu Avane, Müsned-i Ahmed ve Tabakaat-ı İbni Sa’d’de geçen bir hadisi Sahih-i Buhari’den iktibasla aktarıyoruz:

          Aişe şöyle rivayet ediyor: Resulullah’ın -sav- durumu ağırlaşınca cemaatin namaz kılıp kılmadığını sordu, “hayır, sizin kıldırmanızı bekliyorlar” dedim. Resulullah -sav- su istedi, bir bakraç su getirdim, abdest aldı. Ayağa kalkmak istediği sırada fenalaşıp kendisinden geçti. Bir süre sonra kendisine geldiğinde “cemaat kılındı mı?” diye sordu, “hayır” dedim ve cemaatin kendisini beklemekte olduğunu söyledim. Abdest almak için su istedi, oturup abdest aldı, ama kalkmak isterken fenalaşıp bayıldı. Biraz sonra kendisine geldiğinde yine “cemaati kıldılar mı?”diye sordu, kılınmadığını ve cemaatin onu beklediğini söyledim. Yine su isteyip abdest aldı ve kalkarken yine bayıldı. Epey sonra kendisine geldiğinde yine cemaat namazını sordu. “hayır, sizi bekliyorlar” dedim. Cemaat camide toplanmış, yatsı namazını kıldırması için Resulullah’ı -sav- beklemedeydi. Resulullah -sav- Ebubekir’in peşine birini gönderip namazı Ebubekir’in kıldırmasını söyledi. Bu adam Ebubekir’i bulup “Resulullah -sav- namazı senin kıldırmanı emretti” diyor, ama Ebubekir çok yufka yürekli biri olduğundan Ömer’e “Namazı sen kıldır” diyor. Ömer bunu reddederek “Sen bu işe daha layıksın!”diyor ve böylece o günlerde cemaat namazını Ebubekir kıldırmış oluyor[8].



          Ebubekir’in Namazda Yufka Yürekliliği



          10-Sahih-i Buhari’yle Ebu Avane’nin Müsned’i, İbni Sa’d’in Tabakaat’ı, Belazüri’nin Ensab’ul Eşraf’ında kayıtlı bir hadisi Sahih-i Buhari’den aynı iktibasla aktarıyoruz (râvi yine Aişe’dir):

          Resulullah -sav- ölüm döşeğindeyken “Ebubekir’e söyleyin, cemaate o namaz kıldırsın!”buyurdu. Ben “Sizin yerinize Ebubekir namaz kıldıracak olursa cemaat ağlama sesinden başka ses duymayacaktır ondan, en iyisi, namazı Ömer’in kıldırmasını söyleyin”dedim. Sonra Hafsa’ya, onun da Resulullah’a aynı şeyi söylemesini tembihledim. Hafsa benim dediklerimi söyleyince hazret -sav- “Susun” buyurdu, “Sizler Yusuf’un etrafındaki kadınlar gibisiniz! Namazı Ebubekir’in kıldırmasını söyleyin!” Bunun üzerine Hafsa bana “Ben hiçbir zaman senden hayır görmedim!”diye çıkıştı[9].



          Bir Eleştiri



          Yukarıdaki son iki hadisi de sadece Aişe’nin rivayet etmiş olması ve ondan başka bu hadislerin kimseden duyulmaması bir yana; 10.hadiste hz. Resulullah’ın -sav- Aişe’yle Hafsa için kullandığı tabir hayli düşündürücüdür.

          Hz. Resulullah -sav- bu ikiliye neden “Siz, Yusuf’un etrafındaki kadınlar gibisiniz”demektedir?

          Bu sorunun cevabı, İbni Ebi’l Hadid’in Müminler Emiri İmam Ali’den -s- aktardığı şu cümlede ortaya çıkmaktadır:

          “Hz. Resulullah’ın -sav- bu iki eşine “siz, Yusuf’un etrafındaki kadınlar gibisiniz” buyurmasının nedeni, bu ikisinin kendi babalarını cemaat imamlığına geçirebilmeye çalışmasıdır. Hz. Resulullah -sav- bizzat huruc edip Ebubekir’in kıldırdığı namaza müdahelede bulunmak suretiyle onların oyununu bozmuştur”[10].



          Hz. Peygamber’in -sav- Ömer’in İmametini Kabul Etmemesi



          11- Ebu Davud Süneni’de (“Ebubekir’in halef oluşu” babında), Ahmed’in Müsned’inde, İbni Hişam’ın Siyer’inde, İbni Sa’d’ın Tabakaat’ında ve Belazüri’nin Ensab’ul Eşraf’ında geçen bir rivayeti Ebu Davud’un Süneni’nden Abdullah b. Zümee’nin kavliyle aynen iktibas ediyoruz, rivayeti aktaran Abdullah şöyle diyor:

          Resulullah’ın -sav- durumu ağırlaştığında bir grup müslümanla birlikte ben de oradaydım. Bilal namaz vaktinin girdiğini duyurunca hz. Resul-ü Ekrem -sav- “Söyleyin, birisi cemaate namaz kıldırsın” buyurdu. Ben oradan ayrılırken Ebubekir yoktu, Ömer’in orada olduğunu görünce “Kalk, cemaati sen kıldır”dedim. Ömer kalktı ve hemen iftitah tekbirini getirip namaza başladı. Ömer çok yüksek sesle namaz kıldırıyordu, onun sesini duyunca hz. Resulullah -sav- “Ebubekir nerede?”diye sordu ve “Allah da Müslümanlar da bunu (Ömer’in cemaate imamet etmesini) kabul etmez!”buyurarak bunu bir kez daha tekrarladı ve birini Ebubekir’in peşine gönderdi. Ebubekir geldiğinde Ömer namazı bitirip tamamlamış olduğu halde, Ebubekir cemaate yeniden aynı namazı kıldırdı[11].



          Hz. Peygamber’in -sav- Ebubekir’in İmametine İştiyak Göstermesi



          12-Bir başka hadiste şöyle geçer: Resulullah -sav- Ömer’in sesini duyunca odasından çıktı, mübarek başını kapıdan dışarı uzatıp öfkeyle “Hayır, hayır, hayır!”buyurdu, “Ebu Kahafe’nin oğlunun cemaat kıldırması lazım!”

          13-Müsned-i Ahmed’de yukarıdaki hadisten sonra şöyle yazılıdır: Abdullah b. Zumee şöyle rivayet eder: Ömer bana “Yaptığını gördün mü ey Zumee’nin oğlu!”dedi, “Vallahi cemaate namaz kıldırmamı söylediğinde bunun Resulullah’ın -sav- emri olduğunu zannettim, yoksa asla cemaate imam olmazdım!” Ömer’e “Vallahi” dedim, “Resulullah -sav- senin namaz kıldırmanı emretmiş değildi, ama Ebubekir’i ortalıkta göremeyince cemaate senin imam olmanın daha uygun olacağını düşündüm!”[12].

          14-Sünen-i İbni Mace’de Salim bin Ubeyd’den şöyle rivayet edilir: Resulullah’ın -sav- ölüm döşeğinde yattığı günlerden biriydi, bir ara kendisinden geçti; kendisine geldiğinde “Namaz vakti oldu mu?”diye sordu. Ben “Evet efendim” deyince “Bilal’e söyleyin ezan okusun, Ebubekir de cemaati kıldırsın!”buyurdu ve tekrar bayıldı. Kendisine geldiğinde aynı soruyu sordu, ben “evet” deyince önceki iki buyruğunu tekrarladı.”

          Aişe “Babam çok yufka yüreklidir, sizin durduğunuz yerde durup cemaate namaz kıldıracak olursa ağlar ve namaz kıldıracak hali kalmaz, bu işe başka birini atamanız daha iyidir.”dedi. Resulullah -sav- yine bayıldı. Kendisine geldiğinde “Bilal’e cemaati namaza çağırmasını söyleyin; Ebubekir de cemaati kıldırsın! Siz, Yusuf’un etrafındaki kadınlar gibisiniz!”buyurdu.”

          Salim bin Ubeyd şöyle ekliyor: “Bilal’e ezan okuması, Ebubekir’e de cemaat kıldırması emredildi ve Ebubekir cemaat namazını kıldırdı.”[13].

          15-Bir başka hadis de Enes’ten: Hz. Resulullah’ın -sav- vefatıyla sonuçlanacak hastalığı sırasında bir gün Bilal gelip hazrete -sav- namaz vaktini duyurdu. Hazret “Bilal, namaz vaktini duyurmuş oldun, dileyen kılsın, dileyen kılmasın!”buyurdu. Bilal “Anam babam size feda olsun ya Resulullah, cemaate kim namaz kıldırsın dersiniz?”diye sordu, hazret -sav- “Namazı Ebubekir’in kıldırmasını emret!” buyurdu. Ebubekir cemaate namaz kıldırmaya başladığında hz. Resulullah’ın -sav- durumu iyileşti…”[14]



          Bir Eleştiri



          11 no’lu hadiste hz. Resulullah’ın -sav- durumunun ağırlaştığından söz edilmektedir.

          Resulullah’ın -sav- durumu ne kadar ağırdı yani?

          Aişe’den ulaşan bazı rivayetlerde, durumu biraz iyileştiğinde hazretin -sav- iki kişiye yaslanarak ayağa kalkıp camiye gittiği ve ayakları yerde sürüklenecek kadar halsiz ve bitkin olduğu geçer.

          Eğer Resulullah’ın -sav- “biraz iyileşmiş” hali böyle idiyse, “ağırlaşmış” hali nasıldı?

          Bu haline “iyi” denilen bir hastanın “ağırlaştığı” söylendiğinde komada bulunduğu, kendisinde olmadığı kastedilebilir ancak…

          Aişe’nin odasında koma halinde bulunan Resulullah -sav- o haliyle konuşamayacağına göre; Bilal’e “Resulullah, Ebubekir’in cemaate namaz kıldırmasını emretti” diyen, kim olabilir aslında?!!

          Hz. Resulullah’ın -sav- Ebubekir’in Arkasında Namaz Kılması

          16-Müsned-i Ahmed’de Aişe’den şöyle rivayet edilir: “Resulullah -sav- ölüm döşeğindeyken cemaat namazını Ebubekir’in kıldırmasını emretti, böylece Ebubekir cemaate imam oldu ve peygamber de -sav- oturmuş olarak, ona uyup namaz kıldı”[15].

          17-Müsned-i Ahmed’le, Belazüri’nin Ensab’ul Eşraf’ında Aişe’nin şu cümlesi geçer: “…Resulullah -sav- vefatıyla sonuçlanacak hastalığı sırasında Ebubekir’in arkasında durdu ve ona uyup yerde oturarak namazını kıldı”[16].



          Ebubekir’in İmametinin Hz. Resulullah’ı -sav- Sevindirmesi

          18-Sahih-i Buhari’yle Sahih-i Müslim ve Müsned’i Ebu Avane’de kayıtlı bir hadisi, Sahih-i Buhari’deki nakliyle aktarıyoruz; Züheri tanınmış sahabe Enes b. Malik Ensari’den şöyle rivayet ediyor: Hz. Resulullah’ın -sav- ölüm döşeğinde yattığı günlerdi; hazret -sav- odasının perdesini çekti, ayaktaydı… Bize baktı; mübarek yüzü Kur’an sayfası gibi güzel ve nurluydu. Tebessüm etti, sonra tebessümü gülücüğe dönüştü. Hazretin -sav- sevinci nedeniyle neredeyse namazımız bozulacaktı. Hazretin namaz kılmaya geldiğini zanneden Ebubekir, cemaat safına katılmak için gerilemek istedi ama Resulullah -sav- namaza devam etmesini işaret edip perdeyi indirdi ve o gün vefat etti[17].



          Bir Eleştiri



          Hulefa okulu (ehl-i sünnet) alimleri, hz. Resulullah’ın -sav- evinin Mescid’un Nebi’ye göre konumunu bilmezler mi acaba? Resulullah’ın -sav- evinin Mescid’un Nebi’ye açılan kapısı kıblenin solundadır; yani namaz sırasında müslümanlar kıbleye doğru durduğuna göre, kapıda duran hazret -sav- cemaatin sol tarafına denk düşmektedir. Bu durumda cemaat, namazını bozmadan ve yüzünü sol tarafa doğru çevirip bakmadan hz. Resulullah’ı -sav- nasıl görebilmiş, hatta onun tebessüm ettiğini bile nasıl fark edebilmiştir acaba?!!

          Bunca yalan rivayetlerin uydurulup yayılmasının, Ebubekir’in halifeliğini ispatlayıp buna dayanak gösterebilmekten başka amacı var mıdır?!

          19-Buhari, Ebu Avane, Ahmed ve Belazüri’nin Enes bin Malik’ten naklettiği bir rivayeti, Sahih-i Buhari’den iktibasla aktarıyoruz: Hz. Resulullah -sav- üç gün boyunca evden çıkmadı ve cemaat namazını kıldıramadı. O gün, namaz vakti girdiğinde Ebubekir cemaate namaz kıldırmak için öne geçti, bu sırada hz. Resulullah -sav- odasının perdesini aralayıp dedi ki…[18]

          20-Enes, bir başka rivayetinde de şöyle diyor: …. Pazartesi günü sabah namazını müslümanlara Ebubekir kıldırırken…[19].

          Buraya kadar aktardığımız hadis ve rivayetlerin 8’i dışında, tamamını Sahih-i Buhari’den iktibas ettik. Ebu Davud’un Sahih’inden 1, Sünen-i İbni Mâce’den 2, Ahmed’in Müsned’inden 5 hadis aktardık ki bunların tamamı Ebubekir’in halifeliğini ispatlama cihetindedir.



          --------------------------------------------------------------------------------

          [1] -Müsned-i Ahmed’de bu ibare şöyledir: “…Hazret -s- başını kaldırıp Ali’yi -s- görmeyince sustu…”

          [2] -Sünen-i İbni Mace 1/391, 1235. hadis (biz hadisi bu Sünen’den aldık), Müsned-i Ahmed 1/356, El-Kamil, İbni Esir 5/234, Nesb’urraye’l Ahadis’el Hidaye, Abdullah b. Yusuf Zeylei (öl:hk.762) 2/50-52’ye de bakılabilir. Bu rivayetler arasında tahrif edilmiş bir rivayetle karşılaşmaktayız. “Yemin ederim ki Ebutaliboğlu Ali -s- ahd ve vesayet konusunda hz. Resulullah’a -sav- en yakın insandı. Sabahleyin Resulullah’ı -sav- görmeye gittiğimizde sürekli “Ali nerede, Ali geldi mi?”diye soruyordu. Hz. Fatıma -s- “Galiba onu bir iş için göndermiştiniz…”dedi. Ümmü Seleme “Ali -s- geldiğinde, Resulullah’ın -sav- onunla özel görüşmek isteyeceğini düşünerek dışarı çıktım” der ve şöyle ekler: “Ben kapıya herkesten daha yakın yere oturmuştum. Ali -s- hz. Resulullah’a -sav- doğru eğilmiş, onunla fısıldaşarak özel bir şeyler konuşuyordu, Resulullah -sav- işte o gün vefat etti”

          “Binaenaleyh Ali -s- ahd ve vesayette hazrete -sav- en yakın kimseydi…”

          M. Taberi, Zehair’ul Ukba adlı eserinin 72. sayfasında “Resulullah’ın -sav- vefat günü kendisiyle görüştüğü kimse” babında Aişe’den şöyle aktarır: “Resulullah -sav- son demlerini yaşıyordu, “Habibimi çağırın”buyurdu, Ebubekir’i çağırdık. Hazret -sav- başını kaldırıp Ebubekir’i görünce yine “Habibimi çağırın”buyurdu, Ömer’i çağırdık, onu gördüğünde de “Habibimi çağırın” buyurunca bu kez Ali’yi -s- çağırdılar; Ali’yi -s- görür görmez onu bağrına bastı ve can verinceye kadar bu şekilde Ali’yle kucaklaştılar…”

          Harezmi Hanefi, Maktel adlı eserinin 2. cildinin 38. sayfasında ve Genci Şafii de Kifayet’uttalib adlı eserinin 133. sayfasında buna benzer ibareler aktarmaktadır.

          [3] -Hz. Yusuf’un -s- etrafındaki kadınlar sürekli ona komplo kurup türlü oyunlar oynadılar ve sonunda onun zindana düşmesine neden oldular; bu nedenle hz. Resulullah -sav- Aişe’yle Hafsa’yı “Hz. Yusuf’un -s- etrafındaki kadınlar”a benzetmektedir.

          [4] -Sah Buhari, Namaz kitabı, “Er-Rical-i ye-temme bi’l imam…” babı 1/92, Sah. Müslim 2/23, Müsned-i Ahmed 6/210, 224, İbni Sa’d’ın Tabakaat’ı 3/179 Avrupa bas. c:3, 1.böl. s:127, Ensab’ul Eşraf, Belazüri 1/557, Feth’ul Bâri 2/346.

          [5] -Sahih-i Buhari 1/88, Sahih-i Müslim 2/22, Müsned (Sünen)i Ebu Avane 2/114 (Hadis bilimine aykırı düşülerek bu kitaba Müsned denilmiştir. Zira Müsned veya Sünen, hadisleri bizzat sahabeden rivayet edilmiş olan kitaplara verilen bir isimdir.) Tabakaat, İbni Sa’d 2/117 ve Avrupa bas. 2.cilt, 2. böl.18. say. Ve İbni Hişam Siyeri 4/330, Ensab’ul Eşraf, Belazuri 1/560, Feth’ul Bâri 2/306, Tarih’ul İslam, Zehebi 1/311.

          [6] -Buhari’nin 2. rivayetindeki bu fazla ibare (3/63) Ebu Ömer, Ebu Musa, İbni Abbas ve Aişe’den nakledilmiş olup Tabakaat, İ.Sa’d 2/219, Ensab’ul Eşraf, Belazuri 1/560, İbni Kesir Tar. 5/233’te de geçmektedir.

          [7] -Müsned-i Ahmed 1/356. Görüldüğü gibi Resulullah’ın -sav- susmasının nedeni, hz. Ali’nin -s- çağrılmamasıdır.

          Sahi, 8. rivayette Aişe’nin “Resulullah’tan -sav- sonra onun yerine halife olarak geçecek kimseden halkın hoşlanacağını hiç sanmıyorduk” şeklindeki sözü ne demektir acaba?! Eğer maksat, bildiğimiz anlamda hilafet ve toplumun yönetimi ise; bazı tarihçilerin de kaydetmiş olduğu gibi muhacirlerin tamamına yakın kısmı ve ensarın da önemli bir bölümü hz. Resulullah’tan sonra-sav- hz. Ali’nin -s- halife olacağından emin olup onu hz. Resulullah’ın -sav- vasiysi bilmedelerdi, bk. Ahbar’ul Muvaffakiyyat s:580. Dahası, sırf hz. Resulullah’ın -sav- durduğu yerde durup cemaate namaz kıldırmakla İslam devletinin başkanı, imamı ve halifesi olunabiliyorsa bu durumda İbni Ümmü Mektub’un devlet başkanlığı ve ümmetin imamı olmaya herkesten daha layık olduğunu kabul etmek gerekir. Zira hz. Resulullah -sav- savaşa gitmek için Medine’den ayrıldığında çoğu kez kendi yerine cemaate imamlık etmesi için onu atamaktaydı (118 ve 119. dipnotlara bk.).

          [8] -Sah. Buhari, Kitab-ı Salat “innema ca’l’el imam..” babı 1/88, Sah. Müslim 2/21, Sünen-i Daremi 1/287, Müsned-i Ebu Avane 2/111, Müsned-i Ahmed 2/52, 6/251, Tabakaat, İbni Sa’d, 2/218 ve Avrupa bas. c:2 böl:2 s:19 ve İslam Tarihi, Zehebi 1/312, İbni Kesir Tar. 5/233.

          [9] -Sah. Buh. 1/87, bu cildin 92. sayfasında bu rivayet Aişe’yle Hafsa adı verilmeden geçmektedir. Sünen-i Tirmizi 13/135, Müsned-i Ebu Avane 2/117, Tabakaat, İbni Sa’d, 3/179-180 ve Avrupa bas. c:3 böl: 1 s:127, Feth’ul Bâri 2/305-347.

          [10] -İbni Ebul Hadid’in Nehc’ül Belaga Şerhi 9/197.

          [11] -Sünen-i Ebu Davud 2/115 te kitab’ussünne, Müsned-i Ahmed 4/322, 330, Tabakaat, İbni Sa’d 2/222, 223; Ensab’ul Eşraf, Belazüri 1/554, İbni Kesir Tar. 5/232, İbni Sa’d’le Belazüri çok sayıda senetle bu rivayeti şöyle aktarırlar: “…Saflar bozuldu ve Ömer geri döndü, çok geçmeden, o sırada Sunh denilen yerde bulunan İbni Ebu Kahafe göründü ve öne geçip cemaate namaz kıldırdı…”

          [12] -Müsned-i Ahmed 4/322.

          [13] -Sünen-i İbni Mace “İkame’t-i salat ve’l süne” kitabı 1/390’da 1234 no’lu hadis.

          [14] -Müsned-i Ahmed 3/202.

          [15] -ae 6/159.

          [16] -ae ve Ensab’ul Eşraf, Belazüri 1/555, İslam Tar. Zehebi 1/312, İbni Kesir Tar 5/234, yine ae 5/234’te Beyhaki’den, o da Enes’ten şöyle rivayet eder: “…Resulullah -sav- Ebubekir’in arkasında ve onunla aynı elbise içinde cemaatle namaz kıldı” İbni Kesir şöyle der: “Sahih olması için bu iyi bir senettir; Resulullah’ın -sav- son namazını halkla birlikte kılmış olduğunun kayda geçmesi de iyi bir şeydir. Aynı şekilde Hassan’la Enes’ten de; Resulullah’ın -sav- hastalığı sırasında Ebubekir’in arkasında namaz kıldığı, namaz sırasında ikisinin bir elbise -veya şalın- altında namazlarını eda ettikleri geçer.

          Belazüri, Ensab’ul Eşraf 1/555’te bu konuda 4 rivayet aktarmaktadır. İbni Kesir Tarihi’nde de 5/234’te 2 rivayet, Zehebi’nin İslam Tarihi’nde 1/313’te 1 rivayet, İbni Sa’d’in Tabakaat’ında 22/220,223’te ve Avrupa baskısı 2/20-23 (2. bölüm)de Ümmü Seleme ve Ebu Said Hıdri’den nakledilen bir rivayette Resulullah’ın -sav- sabah namazında Ebubekir’e uyarak namazının bir rekatini onun imametinde kıldığı ve Ebubekir selam verip namazı tamamlayınca Resulullah’ın -sav- son rekati tek başına tamamlayıp evine döndüğü geçer.

          [17] -Sah. Buhari 1/87, Müsned-i Ebu Avane 2/118,119, Feth’ul Bâri 2/305, Sah. Müslim 2/24, Tabakaat, İbni Sa’d 2/217 ve Avrupa bas. 2/18, 2. böl, İbni Kesir Tar. 5/235, Ensab’ul Eşraf, Belazüri 1/561, Müsned-i Ahmed 3/110, 163.

          [18] -Sah. Buhari 1/87, Müsned-i Ebu Avane 2/119, Müsned-i Ahmed 3-211, Ensab’ul Eşraf’ta da Enes’ten iki rivayet geçer, Feth’ul Bâri 2/306.

          [19] -Sah. Buhari 1/145, 3/64, Müsned-i Ahmed 3/196-197, Tabakaat, İbni Sa’d 2/217 ve Avrupa bas 2/19, 2. böl. ve Feth’ul Bâri 9/209.

          Yorum


            Ynt: Hz. Ömer'in Fazileti

            [quote author=Seyyah link=topic=3091.msg16056#msg16056 date=1239547465]
            Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki: (Cebrail geldi, "Ömer'in müslüman olmasından dolayı gökteki melekler birbirine müjde verip, bayram ediyorlar" dedi.) [Hakim, Ebu Nuaym]; (Şeytan Ömer'i görünce yüz üstü düşer.)
            [Taberânî, İ. Asâkir, Darekutni]; (Şeytan senden korkuyor, yâ Ömer.) [Ahmed]; (Şeytan Ömer'in gölgesinden kaçar.) [Buhari, Müslim, Begavi, İbni Asâkir, İbni Adiy], (Gökte hiç bir melek yoktur ki Ömer'i sevip hürmet
            etmesin. Yer yüzünde de hiç bir şeytan yok ki ondan kaçmasın
            .) [İbni Asakir, İbni Adiy, İbni cevzi

            [/quote]


            İkinci halife Ömer Bin Hattab'ın, Hz.Fatıma el Zehra (ssa)'nın evini yaktırması.

            Allah Resulü s.a.a buyurdu: “Fatıma, bedenimin bir parçasıdır, herkesten bana daha azizdir, onu hoşnut eden beni hoşnut etmiştir, ona zulüm yapan bana zulüm yapmıştır.”

            Ehl-i Sünnet muhaddis ve tarihçilerinden Ebu Cafer Belazuri (Ahmed b. Yahya Cabir-i Bağdadi ö.279) tarih kitabında şöyle nakletmiştir: ”Ebu Bekir Hz Ali’yi biat için çağırdı ama kabul etmedi. Ömer’i gönderdi:Ömer’de evi yakmak için ateş getirdi.Hz Fatıma kapıda onu görünce “Ey Hattap oğlu!Evimi yakmak için mi gelmişsin?diye buyurdu.Ömer “Evet!Bu iş (hilafet)babanın getirdiğinden (risalet,peygamberlik)daha önemlidir.”diye cevap verdi.

            İzzuddin b. Ebil Hadid el Mutezili ve Muhammed b.Cerir-i Taberi şöyle nakletmişlerdir: Ömer,Useyd b. Hüzeyr,Seleme b.Eslem ve bir gurup toplulukla Ali’nin kapısına gittiler.Ömer”Dışarı çıkın!Çıkmadığınız taktirde evinizi yakacağım diye haykırdı.

            İbni Hızabe “Gurer”adlı kitabında Zeyd b. Eslem’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ben odun toplayıp Ömer’le Fatıma’nın kapısına gidenlerdenim.Ali ve ashabı biat etmekten sakınmışlardır.Ömer Fatıma’ya dediki “Bu evde kim varsa dışarı çıkar., aksi taktirde evi ve evde olanları yakarım.Evde Ali oğlu Hasan ve Hüseyin ,Fatıma,Beni Haşim ve ashaptan bir gurup kimseler vardı.Fatıma şöyle buyurdu”Evi ve çocuklarımı yakmakmı istiyorsun”Ömer “evet Allah’a andolsunki ,dışarı çıkıp Peygamber’in halifesi ile biat etmeleri için bu işi yapacağım.

            Ehl-i Sünnet alimlerinden olan İbni Abdurrabbih “Ikd’ul Ferid”kitabının cild 3.Sayfa 63.de şöyle yazmıştır: Ali ve Abbas Fatıma’nın evinde oturmuşlardı.Ebu Bekir Ömer’e dediki “Git onları biat için buraya getir.Gelmekten sakınırlarsa onlarla savaş.Ömer bir ateş alarak evi yakmaya gitti.Fatıma kapıya gelerek şöyle buyurdu.”Ey Hattab’ın oğlu evimizi yakmak içinmi geldin?Ömer evet.....dedi.



            Hz. Resulullah (s.a.a) Selman’a söyle buyurdular:

            “Ey Selman! Kim kizim Fatima’yi severse cennette benimle birlikte olur; kim de ona düsman olursa atese atilir.

            Ey Selman! Fatima’ya sevgi beslemenin yüz yerde insana faydasi dokunur; o yerlerin en kolayi sunlardir: Ölüm zamani, kabre koyulurken, terazi kuruldugunda, mahser günü, sirat köprüsünde ve sorgu sual zamani.

            Ey Selman! Kizim Fatima kimden razi olursa ben ondan raziyim; ben de kimden razi olursam Allah Teala ondan razi olur; Fatima kime gazap ederse ben ona gazap ederim; ben de kime gazap edersem Allah ona gazap eder.

            Ey Selman! O’na ve kocasi Emir’ul Müminine, onun torunlari ve Sialarina zulüm edenlerin vay haline!”

            Yorum


              Ynt: Hz. Ömer'in Fazileti

              [quote author=Seyyah link=topic=3091.msg16159#msg16159 date=1239572641]
              Hilalnur kardeşim;
              Halen bazı şeylerin ehemmiyetini kavrayamamış gözüküyorsunuz.
              Biz Halifeleri gereğinden fazla abartılı sevmiyoruz.
              Bizzat Efendimizin sevin dediği şekilde seviyoruz.
              Cennetle müjdelenmiş olması ölçüsünde seviyoruz.
              Gökteki yıldızlar olması ölçüsünde seviyoruz.
              İslama en büyük hizmeti geçmiş olmasından dolayı seviyoruz.
              Forumlarımızda sadece sahbeler başlığı yok.
              Şayet abartılı olsa onları aktarırdık sadece.
              Efendimizden örneklerin yoğunlukta olduğu başlıklar görürsünüz.

              Şialarla Ehli Sünnet arasındaki farkı kavrayın artık.
              Şialar Ehli Sünneti eleştirmek için sürekli başlık açar, en büyük gayeleri budur.
              Ehli Sünnetler ise Şiaları bu denli eleştirmek için kaynaklarını didik didik etmez.
              Biz yaşantımızın İslama uygun olmasını birinci vazife edinmiş kişileriz.
              Benim şiaları eleştiren başlığımı görebilirmisiniz. yaptığım genelde yazılanlara reddiyeler yazmaktan ibarettir.
              Bize ahirette sorulacakları bırakıp, ağır yükmlülükler verecek konularla daha çok uğraşmıyormı şialar.

              buyrun objektif, tarafsız yorumunuzu alalım bunlardan sonra...

              Selametle...

              [/quote]

              2nci HALİFE'NİN İKİ BİDAA'SI
              Teravih lügat açısından “tervihe”nin çoğuludur ve kök itibariyle oturmaya denir; daha sonraları Ramazan geceleri dört rekat namazdan sonra dinlenmek için oturmanın adı olmuştur. Daha sonra da Ramazan geceleri kılınan dört rekatlı müstehap namaza denildi. (veya bütün gecelerde kılınan yirmi rekatlı müstehap namazın adı oldu.)

              Şüphesiz mukaddes İslâm dininde sadece farz namazlar cemaatle kılınır, müstehap namazlar cemaatle kılınmaz, bizzat Peygamber-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurmuştur:

              “Ramazan geceleri kılınan nafile namazların cemaatle kılınması bidattir. Duha namazı bidat ve günahtır. Ramazan geceleri nafilelerini cemaatle kılmayınız; Duha namazı da kılmayınız. Zira sünnet üzere kılınan namaz, az da olsa bidat olan çok amelden daha iyidir. Her bidat dalalettir, her dalalet cehenneme giden yoldur.”

              Ömer H. 14. yılda kendi hilafeti döneminde camiye girince ışıkların yandığını ve insanların toplanmış olduğunu gördü. Ne haberdir? dediğinde; “İnsanlar nafile namazını cemaatle kılmak için toplanmışlardır” dediler. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: “Bu bidattir; ama güzel bir bidattir!”

              Buhari Sahih’inde Abdurrahman bin Abdulkari’den şöyle rivayet etmektedir: “Halife insanların dağınık namaz kıldığını görünce onlara müstahap namazların cemaatle kılınmasının daha iyi olduğunu söyledi. Ubey bin Kaab’a onlara cemaat namazı kıldırmasını emretti. Daha sonra camiye geldiği zaman halkın emrine uyup cemaat namazı kıldığını görünce şöyle dedi: Bu bidat ne de güzel bir bidattir!”



              NEDEN EZAN OKURKEN, İMAM ALİ'NİN (aleyhisselam) VELÂYETİNE TANIKLIK EDİYORUZ

              İmam Ali (aleyhisselam), Kur'ân açısından Allah'ın velisidir ve şu ayette müminler üzerindeki velâyeti açıkça beyan edilmiştir:

              "Sizin veliniz ancak Allah, O'nun Resulii ve namaz kılıp rükû hâlinde, zekât veren müminlerdir."(1)

              Sünnilerin Sahih ve Müsned kitaplarında yer alan rivayetler, bu ayetin rükû hâlinde yüzüğünü fakire bağışlayan. İmam Ali (aleyhisselam) hakkında nazil olduğunu açıkça beyan etmektedir. (2)

              Bu ayet, İmam Ali (aleyhisselam) hakkmda nazil olunca, Hasan b. Sabit, bu olayı şu şekilde şiirleştirdi:

              "Rükû hâlinde bağışta bulunan, sensin Canlar sana feda, ey rükû edenlerin en hayırlısı!

              Velâyetin en hayırlısını Allah senin hakkında indirmişti.

              Ve onu şeriatların sağlam hükümlerinde beyan etti."

              3- Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurmuştur:

              "Ameller, niyet iledir." (Yani, amellerin hakikat ve mahiyetini insanın niyeti belirler.)

              Buna göre Hz. Ali'nin (aleyhisselam) velâyeti, Kur'ân'ın açıkça beyan buyurduğu hakikatlerden biri olduktan, öte yandan söz konusu cümle, ezanın bir parçası olduğu niyetiyle söylenmedikten sonra, bu hakikati Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve alih) 'ın risaletine tanıklığın yanı sıra dile getirmenin ne sakınca-sı yoktur

              Burada hatırlatılması gereken bir konu da şudur: Eğer söz konusu cümleyi ezana ilâve etmek hoş değilse ve bu açıdan Şia kınanacaksa, o zaman aşağıdaki şu iki husus nasıl tevil ve tevcih edilecek?:

              1- Sahih tarihin tanıklık ettiği üzere "Hayye alâ hayri'l-amel" (En hayırlı amele koşun) cümlesi de ezanın bir parçasıdır.(3) Oysa ikinci halifenin hilâfeti döneminde, insanların, namazın en hayırlı amel olduğunu duyunca artık cihada gitmeyecekleri düşüncesiyle bu cümle ezandan kaldırılmış ve bu hâliyle baki kalmıştır.(4)

              2- "es-Salâtu hayrun mine'n-nevm" (Namaz uykudan daha hayırlıdır" cümlesi, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve alih) zamanında ezanın bir parçası değildi, sonraları ezana ilâve edilmiştir.(5)

              Bu yüzden Şafiî "el-Ümm" adlı kitabında şöyle diyor:

              "Ben ezanda, 'es-Salâtu hayrun mine'n-nevm' (Namaz uykudan daha hayirlidir) denmesini hoş görmüyorum. Zira (ravilerden ve muhaddislerden biri olan) Ebu Mahzure bunu (kendi hadisinde) zikretmemiştir."(6)



              1- Mâide, 55

              2- Bu ayetin bu hususta nazil oluğu burada zikredilmeyecek kadar çoktur. Dolayısıyla burada bu sayısız kaynaklardan sadece birkaçına işaret ediyoruz: (1) Tefsir-i Taberî, c.6, s.186. (2) Cesass, Ahkâm'ul-Kur'ân, c.2, s.542. (3) Tefsir-i Beyzavî, c.l, s.345. (4) ed-Dürr'ül-Men-sûr, c.2, s.293

              3- Kenz'ül Ummal, Kitab'us-Salât, c.4, s.266, Taberanî'den naklen: "Bilâl sabahları şöyle ezan okurdu: Hayye alâ hayrîl-amel (En iyi amele koşun)." bk. Sünen-i Beyhakî, c.l, s.424-425; Muvatta-i Malik, c.l, s.93

              4- Kenz'ül İrfan, c.2, s.158; es-Sırat'ul Mustakim ve Cevahir'ul-Ahbar-i ve'l-Âsâr, c.2, s.192; Kuşçî, Şerh'ut-TeEcrid İmamet bahsi, s. 484: "Ömer minbere çıkarak şöyle dedi: Ey insanlar! Allah Resulü zamanmda şu üç şey vardı ve ben onları yasaklıyorum ve haram kılıyorum. Bunları yapan kimseleri de cezalandıracağım. Bunlar; kadının müt'a edilmesi, hac müt'ası (temettu haccmda umre irhammdan çıktıktan sonra


              kadınlarla birlikte olmak) ve 'Hayye alâ hayri'l-amel' cümlesi-dir."

              5- Kenz'ül-Ummal, Kitab'us-Salât, c.4, s.270.

              6- Delâil'us-Sıdk, c.3, ikinci bölüm, s.97'den naklen

              Yorum


                Ynt: Hz. Ömer'in Fazileti

                [quote author=Seyyah link=topic=3091.msg16057#msg16057 date=1239547529]
                İbni Mesud buyurdu ki: Ömer imana geldiğinde, Peygamber efendimiz, mübarek elini Ömer'in göğsüne koyup, (Ya Rabbi, bunun göğsündeki kötü sıfatı ve hastalığı çıkar, onun yerine iman ve hikmeti ver) buyurdu. Ömer'in müslüman olması, müminlere rahmet oldu. O Müslüman oluncaya kadar dini İslam aşikâre değildi. Kâbe'de Müslümanlardan hiç kimse namaz kılmamış idi. Müslüman olunca, (Ya Resulullah haydi Kâbe'ye gidip açıkça namaz kılalım) dedi, teklifi kabul buyurulup hep birlikte Kâbe'ye gidildi. Hz. Ömer, orada, Resulullahın ölü veya dirisini getirecek diye bekleyen müşriklere, (Beni bilen bilir, bilmeyen bilsin ki, Hattab oğlu Ömer'im. Karısını dul, çocuklarını yetim bırakmak isteyen, yerinden kıpırdasın) dedi. Hepsi geriye çekilip dağıldı. Müslümanlar, Harem-i şerifte yüksek sesle tekbir getirip, ilk defa meydanda namaz kıldılar.
                [/quote]


                2nci HALİFE'NİN SAVAŞTAN KAÇMASI
                İSLAM TARİHİNDE GİZLENEN GERÇEKLER (Tüm yazıları arşivden okuyabilirsiniz)
                27/12/2008 - ÖMER B.HATTABIN SAVAŞTAN KAÇIŞI

                Vakidı, kendi Meğazi'sinde şöyle yazar: Huneyn savaşında ­Müslümanlar yenildiğinden Ümmül Haris Ensari, Ömer b . Hattab'ın savaş meydanını terk ettiğini ve bir noktaya do­ğru kaçtığını gördü. Ona itiraz ederek, 'Bu nedir?'
                diye sordu. O da 'Allah'ın işidir!' diye cevap verdi.

                Kaynak:Vakidi, Meğazi, c.2, 5.904. ·Evai/,5.22s

                Yorum


                  Ynt: Hz. Ömer'in Fazileti

                  [quote author=Mehmet UFUKALP link=topic=3091.msg44104#msg44104 date=1248235618]
                  [quote author=islam-devleti link=topic=3091.msg44020#msg44020 date=1248180492]
                  MEHMET UFUKALP'E
                  Afganistan'daki mücahidlerin İran'dan yardım aldığı haberi VELFECR, İSRAHABER gibi sitelerde yayınlandı. Afganistan İslam haberi komutanlarıyla yapılan röportajlarda İRANDAN YARDIM ALDIĞINIZ SÖYLENİYOR gibi sorular soruldu ve TALİBAN KOMUTANLARIBU İDDİALARIN ASILSIZ VE YALAN OLDUĞUNU SÖYLEDİLER
                  Daha önce YAKINDOĞUHABER de çıkan haberde ise IRAK HAMASININ EL KAİDE IRAK ÜSSÜNDE YAPILAN ARAMALARDA İRAN BANKNOTLARI VE İRAN YAPIMI SİLAHLARIN OLDUĞUNU VE İRANIN ELKAİDE NİN İRAK KOLUNA YARDIM YAPILDIĞINI SÖYLEDİRLER El kaidenin IRAK SAVAŞ BAKANI OLAN EBU HAMZA MUHACİRİYLE YAPILAN RÖPORTAJDA İRANDAN DESTEK ALDIĞININ İDDİA EDİLİYOR denildi. EBU HAMZA MUHACİRİ ise çok güzel bir açıklama yaptı : ÖYLE BİRŞEY OLSAYDI IRAKTA İRAN LİDERLERİNİ ÖLDÜRMEZDİK dedi.
                  Afganistan İslam Devleti haberlerini iyi takip etmediğin için ATIPP TUTUYORSUN MEHMET UFUKALP
                  [/quote]

                  Nankörlüğün tarihi çok eskidir harici devleti, öncelikle sizi ehli sünnette kabul etmiyor ki ben bir ehli sünnetim. Ne zamandan beri Tevessül, Şefaat, Keramet gibi islami sunni kavramlara savaş açmış vahhabi zihniyet ehli sünnet oldu ki. Siz bir defa ehli sünneti ağzınıza almayın, çünkü ehli sünnet sizi kendisinden kabul etmiyor.
                  Siz osa olsa abd ve batılı efendilerine uşaklık yaparken müslümanlara kin kusan zavallı sefillersiniz. Suud alçaklarının oyuncaklarınısız. Doğru söylüyorsunuz, nankör olmasaydınız Irakta Ayetullah Hekimi şehid etmezdiniz. Hem islami liderleri şehid ediyorsunuz, bir başka konuda da inkara kalkışıyorsunuz. İmamların türbelerini bombalamadığınızı söylüyoruz. Ey harici evladı, sizi çok iyi tanıyoruz. Sizi ta Nehrveandan tanıyoruz ve sizden her türlü kötülüğü bekliyoruz ve sizden gelecek her türlü kötülüğe karşı gerekli cevabı vermek için de kendimizi hazırlamışız. Nasıl ki nehrveanda 9 kişi kaldınız yakın zamanda yeryüzünde belki yine o kadar ancak kalacaksınız, sonunuz yakındır. Biz dünyada neler olup bittiğini çok iyi biliyoruz, kafanı harici kumlarına gömerek asıl sen atıp tutuyorsun. Saddamın kafir olduğunu neye dayanarak söylüyorsun. Saddam bir ehli sünnettir ve bunu geberdiği zaman şehadet getirirken bile anlamak mümkündür. Üstelik sui ulemanız saddamı değil ehli sünnet şehid olarak kabul ediyor biliyormusun?
                  [/quote]



                  Hariciyim diyen insan zaten Hz Peygamber(sav) in dediği gibi OKUN YAYDAN ÇIKMASI GİBİ DİNDEN ÇIKAR . Bir daha bana harici dersen çok fena bozuşuruz söyliyeyim.


                  Sen kalkmışsın birde bana İmam Ali (ra) ile Haricilerin olayını anlatıyorsun. Ey cahil insan, ben ne zaman haricileri destekledim. HAŞA desteklesem bir kısım sahabeler DİNDEN ÇIKMIŞ GÖRÜRÜM.

                  ÜSTAD ÖMER ABDURRAHMANIN DEDİĞİ GİBİ : BİZE ATILAN EN BÜYÜK İFTİRA HARİcİLİK DAMGALARI VURMALARIDIR.



                  ABDULLAH AZZAM bizzat SADDAM'A KİTABINDA KAFİR DEMİŞDİR. ABDULLAH AZZAM 1989 YILINDA ŞEHİD OLMUŞDUR.


                  Saddam Amerikanın maşasıydı , HALEPÇE'Yİ UNUTMADIK .




                  NOT: Sayın Adminler ben HARİcİLİKLE SUÇLARSA İNANIN GİRMEM BİR DAHA. HARİcİLERİ DESTEKLEYEN BİZZAT MÜNAFIKLARDIR.

                  Yorum


                    Ynt: Hz. Ömer'in Fazileti

                    Hariciyim diyen insan zaten Hz Peygamber(sav) in dediği gibi OKUN YAYDAN ÇIKMASI GİBİ DİNDEN ÇIKAR . Bir daha bana harici dersen çok fena bozuşuruz söyliyeyim.
                    Sen kalkmışsın birde bana İmam Ali (ra) ile Haricilerin olayını anlatıyorsun. Ey cahil insan, ben ne zaman haricileri destekledim. HAŞA desteklesem bir kısım sahabeler DİNDEN ÇIKMIŞ GÖRÜRÜM.
                    ÜSTAD ÖMER ABDURRAHMANIN DEDİĞİ GİBİ : BİZE ATILAN EN BÜYÜK İFTİRA HARİcİLİK DAMGALARI VURMALARIDIR.
                    ABDULLAH AZZAM bizzat SADDAM'A KİTABINDA KAFİR DEMİŞDİR. ABDULLAH AZZAM 1989 YILINDA ŞEHİD OLMUŞDUR.
                    Saddam Amerikanın maşasıydı , HALEPÇE'Yİ UNUTMADIK .
                    NOT: Sayın Adminler ben HARİcİLİKLE SUÇLARSA İNANIN GİRMEM BİR DAHA. HARİcİLERİ DESTEKLEYEN BİZZAT MÜNAFIKLARDIR.
                    Efendi, tarih tekerrürden ibarettir biliyormusunuz? Şu an İslam alemi tıpkı İmam Alinin zamanındaki gibidir. İmam Aliyi bu gün onun evlatları ve onlara tabi olan şia temsil etmekte, Muaviyeyi mısırın suudinin ve benzeri ülkelerin münafık reisleri temsil etmekte, haricileri ise el kaide ve taliban temsil etmektedir.
                    Çünkü hariciliğin en belirgin vasfı İmam Ali ve onun mektebine karşı çıkmalarıdır. İmam Alinin Mektebi Ehli Beyt Mektebi ve Şiadır. Muaviyenin mektebi ise amerikan israil uşağı tağuti mısır ürdün suudi ve benzeri ülke yöneticileridir. Dikkat ederseniz şiaya özellikle İran İslam İnkılabına en çok bu gerici arap yöneticileri ve kaide ile taliban düşmandır. Bu yüzden kaide ve taliban bu günkü çağdaş haricilerdir. Siz de taliban ve kaideyi savunuyosanız bir haricisiniz kusura bakmayın, bu size yakıştırdığım şahsi bir yakıştırma değil. El kaide ve Taliban hainlerinin yaptıkları haricilikler sebebiyle söylüyorum.

                    Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                    Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                    Yorum


                      Ynt: Hz. Ömer'in Fazileti

                      Saygı değer Üyelerimiz Allah Rızası için biraz daha sakin olalım. Birbirimizi kırmadan, incitmeden, kesin delillerle yazışalım. Gösterdiğiniz ve göstereceğiniz Hassasiyetten ötürü şimdiden teşekkür ediyorum.

                      Yorum


                        Ynt: Hz. Ömer'in Fazileti

                        MEHMET UFUKALP'E !


                        Resulullah(s.a.v)'ın hadisindede dediği gibi Hariciler dinden çıkmışlardır. Ben bunu oraya yazdım. Lakin Mehmet Ufukalp hala İFTİRA atıp, bana [bHARİcİ[/b] diyor. El insaf.


                        Hakkımda BAĞNAZ, TASSAUPÇU diyebilirsiniz ama HARİcİ iftirasını asla kaldıramam. Kendine "ben hariciyim " diyen insan zaten aptalın tekidir. Ben başka birşey söylemiyorum.

                        Yorum


                          Ynt: Hz. Ömer'in Fazileti

                          İmam Alinin mektebine düşman olan herkes haricidir. Bizim kimse ile tarla ya da bostan sınırı sorunumuz yoktur. Bu duygusal bir yaklaşım da değildir. Bir realitedir. Bunu insanlara hakaret olsun diye de yamıyoruz. İsim resim de belirtmiyoruz. İmam Alinin mektebi Şiadır. Şiaya düşman olanlarda elbeteki haricilerdir. Zaten hariciler kendi kendilerine harici demiyor kendilerinin hariciler olduklarını kabul etmiyorlar. Hakaretle ne alakası var yazdıklarımızın.
                          Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                          Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                          Yorum


                            Ynt: Hz. Ömer'in Fazileti

                            hz Aliye degil ama siilere karsi bir cok sünni var o zaman onlardami harici oluyor ?
                            Allah Bize Yeter!
                            O Ne Güzel Vekildir...

                            Yorum


                              Ynt: Hz. Ömer'in Fazileti

                              [quote author=HiLaLNuR link=topic=3091.msg44957#msg44957 date=1248775641]
                              hz Aliye degil ama siilere karsi bir cok sünni var o zaman onlardami harici oluyor ?
                              [/quote]

                              İslamda aslolan İslam kardeşliğidir. Yani her mezhepten müslümanların birbirlerinin mezheplerine saygılı olarak islam kardeşliğinde birleşmeleridir. Bu meyanda ehli sünnetten de şia dan da çok değerli alimler islami vahdet için değerli çalışmalar yapmış değerli eserler bırakmışlardır.
                              Eğer bir sünni, şii bir müslümanın şahsi hatasından dolayı, ya da o şiininin sünnileri sapık görmesinden dolayı karşı ise bunda yadırganacak bir şey olmaz. Ama şi müslümanın mezhebinden dolayı karşı ise elbette ki haricidir. Çünkü Şia demek zaten İmam Alinin İslam anlayışı demektir. İmam Aliye karşı çıkmak demektir. Değilse İmam Ali zaten fiziken aramızda yok ki ona karşı olunsun ya da olunmasın. Şiaya karşı olmak İmam Aliye karşı olmaktır.
                              Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                              Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                              Yorum


                                Ynt: Hz. Ömer'in Fazileti

                                ya da o şiininin sünnileri sapık görmesinden dolayı karşı ise bunda yadırganacak bir şey olmaz.
                                Sapik yada batil görmeleri zaten sahslarina degil inandiklarina oluyor.

                                Sianin da hak mezhep oldugunu savunan ehli sünnet alimleri de zaten yine kendi mezheplerindeki alimler tarafindan tekfir edilir.

                                O zaman ehli sünnetim diyen bir cok kisi harici cünkü zaten ehli sünnetden cogu siayi hak mezhep olarak görmez?


                                Allah Bize Yeter!
                                O Ne Güzel Vekildir...

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X