Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #61
    Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

    Ricatı bizim anlattığımız şekli ile kabul edenlerden biri olan Seyyid Murtaza bu konuda şöyle der:

    „Ric’at teklifli kaldırmaz. Ric’atla birlikte teklif de geri döner. Dolayısıyla hiç kimse, dünyaya dönen birisinin artık teklifinin olmadığını sanmamalıdır. Teklif, mucizelerle ve apaçık nişanelerle sahih olduğu gibi ric’atla da sahihtir. Çünkü bütün bunlarda farz bir ameli yapmaya ve çirkin bir işten sakınmaya zorlama söz konusu değildir.“ 133

    Nitekim Mehdî (AS)’ın zuhuru ile ricat edeceklerden imanlarında halis olanların, her ne kadar onun safında savaşarak ona yardım etmenin onlara getireceği sevaplar ve onu terk etmeleri durumunda kaybedecekleri onlara malum ise de, kalplerindeki imanın istikrarı nedeni ile özgür iradeleri ile hayır yolunu seçmeleri doğaldır. Eğer kalplerinde bir zerre şüphe veya tereddüt olsa idi onlar halis mü’min olmaz ve ricat ettirilmezler idi.

    Diğer yandan ricat ettirilenlerden, küfürlerinde halis olanlara tövbe etmeleri ve özgür iradeleri ile hayır yoluna dönmeleri için bir fırsat mevcuttur. Ancak bunlar şeytanla kardeşlik etmeleri nedeni ile yüz kez dünyaya döndürülseler ve karşılarında meleklerden oluşan bir ordu görseler dahi şerrin yolundan dönmeyeceklerdir. Allah Teala bunlar hakkında buyurmuştur ki:

    „Onların, ateşin karşısında durdurulup “Ah, keşke dünyaya geri gönderilsek de bir daha Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve inananlardan olsak!” dediklerini bir görsen!.. (27) Hayır! Daha önce gizlemekte oldukları şeyler (günahlar) kendilerine göründü. Eğer geri gönderilseler yine kendilerine yasak edilen şeylere döneceklerdir. Zira onlar gerçekten yalancıdırlar. (28)“ 134



    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #62
      Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

      Yine kitabının başka bir yerinde buyurur ki:

      „Onlara, kendisine âyetlerimizden verdiğimiz ve fakat onlardan sıyrılıp çıkan, o yüzden de şeytanın takibine uğrayan ve sonunda azgınlardan olan kimsenin haberini oku. (175) Dileseydik elbette onu bu âyetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte âyetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat; belki düşünürler. (176)“ 135

      Burada yüce Allah „üstüne varmak“ ile insanlara gönderdiği alamet ve mucizeleri kastetmekte ve kafirlerin bunları görse dahi yollarından dönmeyeceklerini vurgulamaktadır. Sonuç olarak diyebiliriz ki ricat, ne çirkin bir davranışta bulunulmasını ne de farz olan bir şeyi yapmayı gerektirir. İnsanlar ilk hayatlarında olduğu gibi, hangi yolu seçeceklerine kendi özgür iradeleri ile karar verirler. Ancak ricat ettirilenlerin (kendi doğaları gereği) hangi yolu seçecekleri de aşikardır. Aynı sonuca Şeyh Mufid de varmaktadır.136

      Aleviler’e muhalif bir gurubun getirdiği başka bir iddia da Aleviler’in „dünyaya döndüğümde uygularım“ mantığı ile ilahi yasaları çiğnedikleridir. Hatta daha ileri gidenler, „tenasuh“ teriminin sehven kullanılmasını fırsat bilerek Aleviler’in ahirete, cennet ve cehenneme inanmadığını belirtirler. Bunlar, Aleviler’in ricat inancını Pythagoras’a (Pisagor veya Fisağuris de denir), Vedaizm’e ve Musevîlik’e bağlarlar ve iki kitap okumakla kendini aydın, alim ve hatta arif ilan eden, kendini Alevî sanan bazı cahiller de buna inanarak bu yalanı kendileri yayarlar. Böylece „Alevi’yim“ derken münafıkların ekmeğine bal sürer, onları birçok zahmetten kurtarırlar. Ve onlara „Bakınız! Şu şu Alevi aydın (?!) bu gerçeği (!) kendi itiraf ediyor.“ deme fırsatını verirler.

      Gerçek şudur ki ricat vardır. Bu Kur’an ve hadisler ışığında sabittir. İslam’ı kendine şiar edinmiş Aleviler ricata inanırken Musevîler’in de aynı inanca sahip olmaları doğaldır. Nitekim Allah’ın sözü ve yasası mutlaktır; Adem (AS) zamanında geçerli olan gerçekler, Musa (AS) zamanında da geçerlidir ve Resulullah (SAV) efendimiz zamanında da geçerliliğini korur. Muhammed (SAV) önceki peygamberleri yalanlamak üzere değil, onların getirdikleri ayetleri onaylamak için gönderilmiştir. Dolayısı ile gerek Tevrat ve Zebur, gerekse de İncil’deki hükümlerin Kur’an’da da bulunması doğaldır.



      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #63
        Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

        Şeyh Kaşif’ul Gıta bu eleştiriye şu şekilde yanıt vermektedir:

        „Yahudiler de Müslümanlar gibi tek olan bir ilaha ibadet edilmesi gerektiğini söylemektedirler. Acaba bu durumda, İslam’ın Yahudilikten etkilendiği söylenebilir mi?! Ve acaba bu, düşük bir söz ve cahilce bir delilden başka bir şey midir?!“ 137

        Ricat inancının ahireti, cennet ve cehennemi inkar etmeyi gerektirdiği hususuna gelince, bu sadece bir propagandadır. Ahiret gününü, cennet ve cehennemi inkar etmek Kur’an-ı Kerim’in hükümlerini inkar etmektir. Dolayısı ile bunu yapanların Alevi olarak nitelenmesi söz konusu olamaz.

        Nitekim ricatın delili olarak gösterdiğimiz ayetler ricat ve ahiri diriliş olmak üzere iki tip haşırdan bahsetmektedir. Diğer bir değiş ile Allah’ın takdiri ile dünyaya ricat ister bir kereye mahsus olsun, ister 1000 kez meydana gelsin sonuçta herkes istisnasız, ahir günde hesap için diriltilecek ve layığı ile mükafat veya cezasına kavuşacaktır. Eğer Ali (AS)’ın cennet ile cehennemi bölen olduğunu söylüyorsak ve hazretin „Ben o kimseyim ki kıyamet günü velayetimi birbirlerine soracaklar.138 Ki o da Allah’ın şu buyruğudur: “O gün nimetlerden sorulacaksınız.” 139“ 140 buyruğunu onun yüceliğine delil gösteriyorsak nasıl olur da „cennet ve cehennem yoktur“ diyebilir ya da ahireti reddedebiliriz? Bu, sadece – 32 ayrı ayette ahiretten haber veren – Kur’an’ı değil, aynı zamanda kendi sözümüzü yalanlamamız anlamına gelir ki bu mantığa aykırıdır.

        „Tenasüh“ kelimesinin tanımında sonsuz bir döngü söz konusu iken ricatın sayısı bellidir. Bu terimi yanlışlıkla kullananların açıklamalarına ve görüşlerine baktığımızda dirilişi şu veya bu sayıya bağladıklarını ve böylece sınırlandıklarını görürüz ki bu, „tenasüh“ deyip „ricat“ı kastettiklerine alamettir.

        Öyle olmasaydı Alevilerin „Rabbim! Bizi bu dünyadan kurtar.“ mealinde dua etmeleri nasıl açıklanabilir? Bu, sonsuz bir döngü içinde bulunduğunu ve her ölümden sonra yeniden dünyaya döneceğini iddia eden birinin edeceği bir dua mıdır? Bu, „olmayacak duaya amin demek“ olmaz mıydı?



        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #64
          Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

          Ricata inananların sonraki hayatlarına güvenerek haramdan kaçınmayacakları ve sevap işlemeyecekleri eleştirisi de geçersizdir. Zira daha önce de gösterdik ki ricat, insanların tamamını kapsamayan, Allah’ın takdir ettiği belli bir topluluğa mahsus bir olaydır. Hangimiz kendisinin ricat edenlerden olduğunu kesin bir dille söyleyebilir? Bu durum haramdan kaçınmaya ve sevap işlemeye yönlendirmeye yeterli olacak bir belirsizliktir. Kaldı ki Alevilik ne cennete girmek için işlenen sevabı ne de cehenneme girmemek için kaçınılan haramı kabul eder. İşlenen her amel, çıkar ve korkudan arınmış özgür iradenin bir yansıması ve Melîk olana duyulan minnetin ve bağlılık duygusunun bir ifadesi olmalıdır. Nitekim Ali (AS) buyurmuştur ki:

          „Öyle insanlar vardır ki Allah’a, ondan mükafat görmek için ibadet ederler. Bunların ibadeti (karşılıksız birşey yapmayan) tacirlerin ibadetidir. Yine öyleleri vardır ki, cezasından korkarak ibadet ederler. Bunlarınki de (herşeyi gönülsüzce, sırf efendisinin gazabından korktuğu için yapan) kölelerin ibadetidir. Küçük bir topluluk ise O’na içlerindeki minnet duygusu ve mükellefiyetlerinin bilinci ile itaat ederler ki bunların ibadeti özgür ve asil insanların ibadetidir.“ 141

          Dolayısı ile 100 kez dünyaya döneceğini bilse de mü’min, Allah’a karşı vazifelerini gönülden, çıkar gözetmeden, huşu içinde yerine getirir, haramdan kaçınır.



          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #65
            Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

            Dipnotlar:
            Kıyamet Suresi [LXXV], 36-40. ayetler
            Allâmet’ül Meclisî: Bihar’ül Envar, c. 53, ss. 65-66
            Şeyh Mufid: el-İrşad, c. 1, s. 338
            Neml Suresi [XXVII], 83. ayet
            Neml Suresi [XXVII], 87. ayet
            Bakara Suresi [II], 243. ayet
            Muttaki Hindi: Kenz’ul Ummal, c. 11, s. 134
            Mü’min Suresi [], 11. ayet
            Muzaffer: Akaid’ul İmamiyye, s. 108
            - Hasan bin Süleyman: Muhtasar Besair’ud Deracat, s. 34
            - Allâmet’ül Meclisî: Bihar’ül Envar, c. 53, s. 39
            Seyyid Murtaza: Resail Şeyh Murtaza, c. 3, s. 135
            Alusi: Ruh’ul Meani, c. 20, s. 27
            Yasin Suresi [XXXVI], 78-79. ayetler
            bk. „El-İykaz min el-Hic’at bi’l Burhan ala’r Ric’at“ (Ricatın kanıtları
            üzerine uyurlardan ikaz)
            Ahzab Suresi [XXXIII], 62. ayet
            Allâmet’ül Meclisî: Bihar’ül Envar, c. 53, s. 59
            Bakara Suresi [II], 243. ayet
            Kuleynî: Kâfi, c. 8, s. 170
            - Şeyh Saduk: el-İ’tikadat, s. 60
            - Suyutî: Durr’ul Mensur, c. 1, ss. 741-743
            Seyyid Muhammed Mümin Hüseynî Esterabadî (çev: Cafer Bendiderya): er-Ric’at, Dipnot: 29
            Ayyaşî Tefsiri, c. 1, s. 130
            Bakara Suresi [II], 259. ayet
            Tabersi: Mecma’ul Beyan, c. 2, s. 639
            Ayyaşî Tefsiri, c. 1, s. 141
            Bakara Suresi [II], 55-56. ayetler
            Araf Suresi [VII], 155. ayet
            Şeyh Saduk: el-İ’tikadat, s. 61
            Maide Suresi [V], 110. ayet
            Ali İmran Suresi [III], 49. ayet
            - Ayyaşî Tefsiri, c. 1, s. 174
            - Kuleynî: Kâfi, c. 8, s. 237
            Kehf Suresi [XVIII], 10. ayet
            Kehf Suresi [XVIII], 18. ayet
            Kehf Suresi [XVIII], 25. ayet
            Kehf Suresi [XVIII], 19. ayet
            Yusuf bin Yahya Mukaddesî Şafiî: Ikd’ud Durer, s. 19235 Yusuf bin Yahya Mukaddesî Şafiî: Ikd’ud Durer, s. 192
            Bakara Suresi [II], 73. ayet
            Bakara Suresi [II], 260. ayet
            Taberi Tefsiri, c. 16, s. 8
            Taberi Tefsiri, c. 16, s. 8
            Tabersi Tefsiri, c. 6, s. 756
            Kummi Tefsiri, c. 2, s. 40
            Enbiya Suresi [XXI], 84. ayet
            - Tabersi Tefsiri, c. 7, s. 97
            - Taberi Tefsiri, c. 17, s. 58
            - Salebî: Kısas’ul Enbiya, s. 144
            Enbiya Suresi [XXI], 105. ayet
            Celaleyn Tefsiri, IX:24
            Tevbe Suresi [IX], 24. ayet
            - Muttaki Hindi: Kenz’ul Ummal, c. 11, s. 133
            - Şeyh Saduk: Kemal’ud Din, s. 576
            Muttaki Hindi: Kenz’ul Ummal, c. 11, s. 134
            Neml Suresi [XXVII], 82-84. ve 87. ayetler
            Suyuti: Durr’ul Mensur, c. 6, s. 380
            - Müsned’ul Ahmed, c. 2, s. 201
            - Bukai: Nazm’ud Durer, c. 5, s. 451
            Hûd Suresi [XI], 6. ayet
            Nahl Suresi [XVI], 61. ayet
            Enfal Suresi [VIII], 22. ayet
            Hacc Suresi [XXII], 18. ayet
            Fatır suresi [XXXV], 28. ayet
            Neml Suresi [XXVII], 82. ayet
            - Tabersi: Mecma’ul Beyan, c. 7, s. 366
            - Kurtubi Tefsiri, c. 13, s. 237
            - Suyuti: Durr’ul Mensur, c. 6, s. 378
            - Alusi: Ruh’ul Meani, c. 20, s. 21
            - Razi Tefsiri, c. 24, s. 217
            - İbn Kesir Tefsiri, c. 3, s. 387
            Zehebi: Mizan’ul İ’tidal, c. 1, s. 384
            Kuleynî: Kâfi, c. 1, s. 198
            - Kummi Tefsiri, c. 2, s. 130
            - Tabersi: Mecma’ul Beyan, c. 7, s. 366
            - Kummi Tefsiri, c. 2, s. 130
            - Behranî: el-Burhan, c. 4, s. 228
            - Seyyid Şerefuddîn: Te’vil’ul Ayat, c. 1, s. 303
            - Esterabadi: er-Ric’at, s. 166
            Şazan ibn Cibril el-Kummî: el-Fedail, s. 84-86
            En’am Suresi [VI], 128. ayet
            - Hasan bin Süleyman: Muhtasar Besair’id Derecat, s. 25
            - Allâme Meclisi: Bihar’ul Envar, c. 53, s. 40
            - Hürr’ul Amilî: El-İykaz min el-Hic’at bi’l Burhan ala’r Ric’at, s. 278
            - Esterabadi: er-Ricat, s. 55
            - Kummi Tefsiri, c. 1, s. 24
            - Hasan bin Süleyman: Muhtasar Besair’id Deracat, s. 41
            - Allâme Meclisî: Bihar’ul Envar, c. 53, s. 60
            - Esterabadi: er-Ric’at, s. 77
            Tabatabai: el-Mizan Tefsiri, c. 15, s. 397
            - Şeyh Saduk: el-Hısal, s. 108
            - Şeyh Saduk: Meani’l Ehbar, s. 365
            Kuleynî: Kâfi, c. 2, s. 401
            Hürr Amili: El-İykaz min el-Hic’at bi’l Burhan ala’r Ric’at, s. 430 ve 450
            Hürr Amili: El-İykaz min el-Hic’at bi’l Burhan ala’r Ric’at, s. 430 ve 450
            Allâme Meclisî: Bihar’ul Envar, c. 53, s. 122
            Neccaşî: Rical’un Neccaşî, s. 37
            Şeyh Saduk: el-İ’tikadat, s. 60
            Şeyh Mufid: Evail’ul Mekalat, s. 46
            Alem’ul-Huda Seyyid Murtaza: Resail’uş Şerif Murtaza, c.3, s. 136
            Tabersi: Mecma’ul Beyan, c. 7, s. 97
            Hürr Amilî: El-İykaz min el-Hic’at bi’l Burhan ala’r Ric’at, s. 43
            İbn Ayyaş: Muktezeb, s. 48
            (Burada Ebu-Sehl Nuşcanî’den şöyle bir şiir nakledilir:
            „Ben Hakk’ın ric’atına (dönüşüne) inanıyorum,
            Gözümün bir taraftan diğer tarafa dönüşüne inandığım gibi.“)
            Allâme Meclisî: Bihar’ul Envar, c. 53, s. 122
            Seyyid Abdullah Şubber: Hakk’ul Yakîn, c. 2, s. 20
            Seyyid Abdullah Şubber: Hakk’ul Yakîn, c. 2, s. 20
            Seyyid Abdullah Şubber: Hakk’ul Yakîn, c. 2, s. 15
            Allâme Meclisî: Bihar’ul Envar, c. 100, s. 349
            Seyyid Abdullah Şubber: Hakk’ul Yakîn, c. 2, s. 15
            Seyyid Abdullah Şubber: Hakk’ul Yakîn, c. 2, s. 15
            Seyyid Abdullah Şubber: Hakk’ul Yakîn, c. 2, s. 15
            Hürr Amilî: El-İykaz min el-Hic’at bi’l Burhan ala’r Ric’at, s. 64
            - Hasan bin Süleyman: Muhtasar Besair’ud Deracat, s. 29
            - Allâme Meclisî: Bihar’ul Envar, c. 53, s. 74, 98, 101
            - Ayyaşi Tefsiri, c. 2, s. 326
            - Hasan bin Süleyman: Muhtasar Besair’ud Deracat, s. 48
            - Şeyh Mufid: el-İhtisas, s. 257
            Kuleynî: Kâfi, c. 1, s. 198
            Nur Suresi [XXIV], 55. ayet
            Tabersi: Mecma’ul Beyan, c. 7, s. 239
            Şeyh Saduk: Emali Saduk, s. 578
            Mu’min Suresi [XL], 51. ayet
            - Kummî Tefsiri, c. 2, s. 258
            - Hasan bin Süleyman: Muhtasar Besair’ud Deracat, s. 45
            - İbn Kavliveyh: Kamil’uz Ziyarat, s. 63
            - Hasan bin Süleyman: Muhtasar Besair’ud Deracat, s. 20
            - Allâme Meclisî: Bihar’ul Envar, c. 53, s. 67
            Mümtehine Suresi [LX], 13. ayet
            Allâme Meclisî: Bihar’ul Envar, c. 53, s. 60
            Enbiya Suresi [XXI], 95. ayet
            - Kummî Tefsiri, c. 1, s. 24
            - Hasan bin Süleyman: Muhtasar Besair’ud Deracat, s. 41
            - Allâme Meclisî: Bihar’ul Envar, c. 53, s. 60
            - Hürr Amilî: El-İykaz min el-Hic’at bi’l Burhan ala’r Ric’at, s. 89
            Muhammed Mehdî (AS)’ın kıyam ettiği gün
            - Hasan bin Süleyman: Muhtasar Besair’ud Deracat, s. 28
            - Allâme Meclisî: Bihar’ul Envar, c. 53, s. 44
            Bakara Suresi [II], 28. ayet
            - Zehebî: Tarih’ul İslam, s. 59 (Hicri 121-140 olayları)
            - Zehebî: Mizan’ul İ’tidal, c. 1, s. 379
            - Tehzib’ul Kemal, c. 4, s. 467
            - Tehzib’ut Tehzib, c. 2, s. 47
            el-Cerh ve’t Ta’dil, c. 1, s. 136
            el-Cerh ve’t Ta’dil, c. 1, s. 136
            - Zehebî: Tarih’ul İslam, s. 59 (Hicri 121-140 olayları)
            - Zehebî: Mizan’ul İ’tidal, c. 1, s. 379
            - Tehzib’ul Kemal, c. 4, s. 467
            - Tehzib’ut Tehzib, c. 2, s. 47
            - Zehebî: Tarih’ul İslam, s. 59 (Hicri 121-140 olayları)
            - Zehebî: Mizan’ul İ’tidal, c. 1, s. 379
            - Tehzib’ul Kemal, c. 4, s. 467
            - Tehzib’ut Tehzib, c. 2, s. 47
            - Tehzib’ul Kemal, c. 4, s. 467
            - Tehzib’ut Tehzib, c. 2, s. 47
            Zehebî: Tarih’ul İslam, s. 59 (Hicri 121-140 olayları)
            Zehebî: Mizan’ul İ’tidal, c. 1, s. 380
            - Sahih Müslim, „Mukaddime“, s. 25
            - Zehebî: Mizan’ul İ’tidal, c. 1, s. 383
            - Zehebî: Mizan’ul İ’tidal, c. 1, s. 380
            - Tehzib’ut Tehzib, c. 2, s. 47
            - Zehebî: Mizan’ul İ’tidal, c. 1, s. 379
            Zehebî: Mizan’ul İ’tidal, c. 1, s. 381
            Zehebî: Mizan’ul İ’tidal, c. 1, s. 381
            - Tehzib’ul Kemal, c. 4, s. 469
            - Tehzib’ut Tehzib, c. 2, s. 48
            - Tehzib’ul Kemal, c. 4, s. 468
            - Tehzib’ut Tehzib, c. 2, s. 48
            - Zehebî: Mizan’ul İ’tidal, c. 1, s. 380
            - Tehzib’ut Tehzib, c. 2, s. 49
            - Tehzib’ul Kemal, c. 4, s. 470
            - Tehzib’ut Tehzib, c. 2, s. 49
            - Zehebî: Mizan’ul İ’tidal, c. 1, s. 383
            Ukeylî: Zuefa Ukeylî, c. 1, s. 194
            Tehzib’ut Tehzib, c. 2, s. 50
            - Rical’üş Şeyh, s. 111
            - Müstedrekat İlm’ir Rical, c. 2, s. 106
            (İbn Şehraşub’un „Menakıb“ından alıntı)
            Müstedrekat İlm’ir Rical, c. 2, s. 105 ve 107
            (Şeyh Tusî’nin „Emalî“ kitabından alıntı)
            Neccaşi: Rical’un Neccaşi, s. 128
            Bakara Suresi [II], 243. ayet
            - Allâme Meclisî: Bihar’ul Envar, c. 53, s. 40
            - Abdullah Şubber: Hakk’ul Yakin, c. 2, s. 35
            Muhyiddin Abdulkadir bin Şeyh Adrusî: Nur’us Safir an Ahbar’il Karn’il Aşir, s. 84
            Seyyid Murtaza: el-Fusul’ul Muhtare, s. 93-95
            Seyyid Murtaza: el-Fusul’ul Muhtare, s. 93-95
            Seyyid Murtaza: Resail’uş Şerif Murtaza, c. 1, s. 126
            En’am Suresi [VI], 27-28. ayetler
            Araf Suresi [VII], 175-176. ayetler
            Şeyh Mufid: el-Mesail’us Serviyye, s. 36
            Asl’uş Şia ve Usuliha, s. 167
            Nebe Suresi [LXXVIII], 1. ayet
            Tekasur Suresi [CII], 8. ayet
            Şazan ibn Cibril el-Kummî: el-Fedail, ss. 84-86
            Nehc’ül Belağa, „Vecizeler“, No: 206


            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #66
              Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

              84-İNŞİKAK:

              Gök yarıldığı (veya parçalandığı) vakit.

              İKİNCİ NOKTA: Hakikat-i haşriyenin hadsiz bürhanlarından, sâir erkân-ı imâniyeden gelen şehâdetlerin hulâsasından çıkan bir bürhanı, gayet muhtasar bir sûrette beyân eder. Şöyle ki:
              Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın risâletine delâlet eden bütün mu'cizeleri ve bütün delâil-i nübüvveti ve hakkâniyetinin bütün bürhanları, birden, hakikat-i haşriyenin tahakkukuna şehâdet ederek ispat ederler. Çünkü, bu zâtın bütün hayatında, dâvâları, Vahdâniyetten sonra haşirde temerküz ediyor. Hem, umum peygamberleri tasdik eden ve ettiren bütün mu'cizeleri ve hüccetleri, aynı hakikate şehâdet eder. Hem, -1- kelimesinden gelen şehâdeti bedâhet derecesine çıkaran -2- şehâdeti de, aynı hakikate şehâdet eder. Şöyle ki:
              Başta Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânın hakkâniyetini ispat eden bütün mu'cizeleri, hüccetleri ve hakikatleri, birden, hakikat-i haşriyenin tahakkukuna ve vukuuna şehâdet edip, ispat ederler. Çünkü Kur'ân'ın, hemen üçten birisi haşirdir; ve ekser kısa sûrelerinin başlarında, gayet kuvvetli âyât-ı haşriyedir. Sarîhan ve işareten binler âyâtıyla aynı hakikati haber verir, ispat eder, gösterir.
              Meselâ,
              -3-

              gibi otuz kırk sûrelerin başlarında, bütün katiyetiyle, hakikat-i haşriyeyi kâinatın en ehemmiyetli ve vâcib bir hakikati olduğunu göstermekle beraber, sâir âyetler dahi o hakikatin çeşit çeşit delillerini beyân edip iknâ eder.
              Acaba, birtek âyetin birtek işareti, gözümüz önünde, ulûm-u İslâmiyede müteaddit ilmî, kevnî hakikatleri meyve veren bir kitâbın binler böyle şehâdetleriyle ve dâvâları ile güneş gibi zuhur eden imân-ı haşrî, hakikatsiz olması, güneşin inkârı, belki kâinatın ademi gibi hiçbir cihet-i imkânı var mı? Ve yüz derece muhâl ve bâtıl olmaz mı?
              Acaba, bir sultanın birtek işareti yalan olmamak için, bâzan bir ordu hareket edip çarpıştığı halde; o pek ciddî ve izzetli Sultanın binler sözleri ve vaadleri ve tehditlerini yalan çıkarmak, hiçbir cihette kâbil midir? Ve hakikatsiz olmak, mümkün müdür?




              [hr]


              1- Ve peygamberlerine İmân ettim.
              2- Ve kitaplarına İmân ettim.
              3- Güneş dürülüp toplandığında. (Tekvir Sûresi: 1.) • Ey insanlar, Rabbinizden korkun. Kıyâmet gününün zelzelesi, muhakkak ki pek büyük birşeydir. (Hac Sûresi: 1.) • Ne zaman ki yer müthiş bir sarsıntıyla sarsılır. (Zilzâl Sûresi: 1.) • Gök yarıldığı zaman. (İnfitar Sûresi: 1.) • Gök yarıldığında. (İnşikak Sûresi: 1.) • Onlar birbirlerine neyi sorup duruyorlar? (Nebe Sûresi: 1.) • Dehşeti herşeyi kaplayan kıyâmetin haberi sana geldi mi? (Gâşiye Sûresi: 1.)

              Sözler | Onuncu Söz | 94
              Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
              Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

              Yorum


                #67
                Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

                Acaba, on üç asırda, fâsılasız olarak, hadsiz ruhlara, akıllara, kalblere, nefislere hak ve hakikat dairesinde hükmeden, terbiye eden, idare eden bu mânevî Sultan-ı Zîşânın birtek işareti, böyle bir hakikati ispat etmeye kâfi iken, binler tasrihât ile bu hakikat-i haşriyeyi gösterip ispat ettikten sonra, o hakikati tanımayan bir echel ahmak için, Cehennem azabı lâzım gelmez mi? Ve ayn-ı adâlet olmaz mı?
                Hem, birer zamana ve birer devre hükmeden bütün semâvî suhufları ve mukaddes kitapları dahi, bütün istikbâle ve umum zamanlara hükümran olan Kur'ân'ın tafsilâtla, izahâtla, tekrar ile beyân ve ispat ettiği hakikat-i haşriyeyi asırlarına ve zamanlarına göre, o hakikati katî kabul ile beraber, tafsilâtsız ve perdeli ve muhtasar bir sûrette beyân, fakat kuvvetli bir tarzda iddiâ ve ispatları, Kur'ân'ın dâvâsını binler imza ile tasdik ederler.
                Bu bahsin münâsebetiyle, risâle-i Münâcâtın âhirinde, rüknüne sâir rükünlerin, hususan rusül ve kütüb'ün şehâdetini münâcât sûretinde zikredilen pek kuvvetli ve hulâsalı ve bütün evhamları izâle eden bir hüccet-i haşriye, aynen buraya giriyor. Şöyle ki: Münâcât'ta demiş:
                Ey Rabb-i Rahîmim!
                Resûl-i Ekreminin tâlimiyle ve Kur'ân-ı Hakîmin dersiyle anladım ki, başta Kur'ân ve Resûl-i Ekremin olarak bütün mukaddes kitaplar ve peygamberler, bu dünyada ve her tarafta numuneleri görülen celâlli ve cemâlli isimlerinin tecellîleri, daha parlak bir sûrette ebedü'l-âbâdda devam edeceğine ve bu fânî âlemde Rahîmâne cilveleri, numuneleri müşâhede edilen ihsanâtının daha şâşaalı bir tarzda dâr-ı saadette istimrârına ve bekâsına ve bu kısa hayat-ı dünyeviyede onları zevk ile gören ve muhabbet ile refâkat eden müştakların, ebedde dahi refâkatlerine ve beraber bulunmalarına icmâ ve ittifak ile şehâdet ve delâlet ve işaret ederler.
                Hem, yüzer mu'cizât-ı bâhirelerine ve âyât-ı kâtıalarına istinâden, başta Resûl-i Ekrem ve Kur'ân-ı Hakîmin olarak, bütün nurânî ruhların sahipleri olan peygamberler ve bütün münevver kalblerin kutupları olan velîler ve bütün keskin ve nurlu akılların mâdenleri olan sıddîkînler ve bütün suhuf-u semâviyede ve kütüb-ü mukaddesede Senin çok tekrar ile ettiğin binler vaadlerine ve tehditlerine istinâden, hem Senin kudret ve rahmet ve inâyet ve hikmet ve celâl ve cemâl gibi âhireti iktizâ eden kudsî sıfatlarına, şe'nlerine ve Senin izzet-i celâline ve saltanat-ı Rubûbiyetine îtimâden, hem âhiretin izlerini ve tereşşuhâtını bildiren hadsiz keşfiyâtlarına ve müşâhedelerine ve ilmelyakîn ve aynelyakîn derecesinde bulunan itikadlarına ve imânlarına binâen, saadet-i ebediyeyi insanlara müjdeliyorlar. Ehl-i dalâlet için Cehennem ve ehl-i hidâyet için Cennet bulunduğunu haber verip ilân ediyorlar. Kuvvetli İmân edip, şehâdet ediyorlar.
                Âhiret gününe İmân etmek.

                Sözler | Onuncu Söz | 95
                Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                Yorum


                  #68
                  Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

                  Meselâ,
                  -1-
                  (ilâ âhir) öyle bir üslup-u âlîde benî beşerdeki şuûnât-ı İlâhiyeyi ve gece ve gündüzün deverânındaki tecelliyât-ı İlâhiyeyi ve senenin mevsimlerinde olan tasarrufât-ı Rabbâniyeyi ve yeryüzünde hayat memat, haşir ve neşr-i dünyeviyedeki icraat-ı Rabbâniyeyi öyle bir ulvî üslup ile beyân eder ki, ehl-i dikkatin akıllarını teshîr eder. Parlak ve ulvî geniş üslûbu, az dikkat ile göründüğü için şimdilik o hazîneyi açmayacağız.
                  Meselâ,
                  -2-
                  gök ve zeminin Cenâb-ı Hakkın emrine karşı derece-i inkıyad ve itaatlerini şöyle âlî bir üslup ile beyân eder ki: Nasıl bir kumandan-ı âzam, mücâhede ve manevra ve ahz-ı asker şûbeleri gibi mücâhedeye lâzım işler için iki daireyi teşkil edip açmış. O mücâhede, o muâmele işi bittikten sonra, o iki daireyi başka işlerde kullanmak ve tebdil ederek istimâl etmek için o kumandan-ı âzam o iki daireye müteveccih olur. O daireler, herbirisi hademeleri lisâniyle veya nutka gelip kendi lisâniyle der ki: "Ey kumandanım, bir parça mühlet ver ki, eski işlerin ufak tefeklerini, pırtı mırtılarını temizleyip, dışarı atayım; sonra teşrif ediniz. İşte, atıp senin emrine hazır duruyoruz. Buyurun, ne yaparsanız yapınız. Senin emrine münkâdız. Senin yaptığın işler bütün hak, güzel, maslahattır." Öyle de, semâvât ve arz, böyle iki daire-i teklif ve tecrübe ve imtihan için açılmıştır. Müddet bittikten sonra, semâvât ve arz, daire-i teklife âit eşyayı emr-i İlâhî ile bertaraf eder. Derler: "Yâ Rabbenâ! Buyurun, ne için bizi istihdam edersen et; hakkımız Sana itaattir. Her yaptığın şey de haktır." İşte, cümlelerindeki üslûbun haşmetine bak, dikkat et.
                  Hem meselâ,
                  -3-


                  [hr]
                  1- De ki: Ey mülkün hakiki sahibi olan, âlemlerde dilediği gibi tasarruf eden Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden de mülkü çeker alırsın. (Âl-i İmrân Sûresi: 26.)
                  2- Gök yarıldığında • Rabbinin emrine boyun eğdiğinde-ki ona lâyık olan da budur. • Yer dümdüz edildiğinde. • İçinde ne varsa atıp boşaldığında. • Rabbinin emrine boyun eğdiğinde-ki ona lâyık olan da budur. (İnşikak Sûresi: 1-5.)
                  3- Ve denildi ki: "Ey yer, suyunu yut. Ey gök, suyunu tut." Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cûdî Dağına oturdu. Ve "Zâlimler gürûhu Allah'ın rahmetinden uzak olsun" denildi. (Hûd Sûresi: 44.)

                  Sözler | Yirmi Beşinci Söz | 339
                  Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                  Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                  Yorum


                    #69
                    Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

                    İşte şu âyetin bahr-i belâgatından bir katreye işaret için, bir üslûbunu, bir temsil aynasında göstereceğiz.
                    Nasıl bir harb-i umumide bir kumandan zaferden sonra ateş eden bir ordusuna "Ateş kes!" ve hücum eden diğer bir ordusuna "Dur!" der, emreder, o anda ateş kesilir, hücum durur. "İş bitti, istilâ ettik. Bayrağımız düşmanın merkezlerinde yüksek kalelerinin başında dikildi. Esfelü's-sâfilîne giden o edebsiz zâlimler cezalarını buldular" der. Aynen öyle de, Padişah-ı Bîmisâl kavm-i Nûh'un mahvı için semâvât ve arza emir vermiş; vazifelerini yaptıktan sonra ferman ediyor: "Ey arz, suyunu yut; ey semâ, dur, işin bitti! Su çekildi. Dağın başında memur-u İlâhînin çadır vazifesini gören gemisi kuruldu. Zâlimler cezalarını buldular." İşte şu üslûbun ulviyetine bak. "Zemin ve gök iki mutî asker gibi emir dinler, itaat ederler" diyor. İşte şu üslup işaret eder ki, insanın isyanından kâinat kızıyor. Semâvât ve arz hiddete geliyorlar ve şu işaretle der ki: "Yer ve gök iki mutî asker gibi emirlerine bakan bir Zâta isyan edilmez, edilmemeli." Dehşetli bir zecri ifade eder. İşte tûfan gibi bir hâdise-i umumiyeyi bütün netâiciyle, hakâikıyla birkaç cümlede îcâzlı, i'câzlı, cemâlli, icmâlli bir tarzda beyân eder. Şu denizin sâir katrelerini şu katreye kıyas et. Şimdi kelimelerin penceresiyle gösterdiği üslûba bak:
                    Meselâ, -1- 'deki -2- kelimesine bak, ne kadar latîf bir üslûbu gösteriyor. Şöyle ki:
                    Kamerin bir menzili var ki, Süreyyâ yıldızlarının dairesidir. Kameri hilâl vaktinde hurmanın eskimiş beyaz bir dalına teşbih eder. Şu teşbih ile semânın yeşil perdesi arkasında güyâ bir ağaç bulunuyor gibi beyaz, sivri, nurânî bir dalı, perdeyi yırtıp, başını çıkarıp, Süreyyâ o dalın bir salkımı gibi ve sâir yıldızlar o gizli hilkat ağacının birer münevver meyvesi olarak, işitenin hayalî olan gözüne göstermekle, medâr-ı maîşetlerinin en mühimi hurma ağacı olan sahrânişînlerin nazarında ne kadar münâsip, güzel, latîf, ulvî bir üslup-u ifade olduğunu zevkin varsa anlarsın.
                    Meselâ, On Dokuzuncu Sözün âhirinde ispat edildiği gibi, -3- 'deki tecrî kelimesi şöyle bir üslup-u âlîye pencere açar. Şöyle ki: Tecrî lâfzıyla, yani "Güneş döner" tâbiriyle kış ve yaz, gece ve gündüzün deverânındaki muntazam tasarrufât-ı kudret-i İlâhiyeyi ihtar ile, Sâniin azametini ifham eder ve o mevsimlerin sayfalarında Kalem-i Kudretin yazdığı mektubât-ı Samedâniyeye nazarı çevirir. Halık-ı Zülcelâlin hikmetini i'lâm eder.

                    [hr]
                    1- Aya gelince, onun için de menziller takdir ettik ki, kurumuş hurma dalının ince yay halini alıncaya kadar incelir. (Yâsin Sûresi: 39.)
                    2- Kurumuş hurma dalının ince yay hali gibi. (Yâsin Sûresi: 39.)
                    3- Güneş de onlar için bir delildir ki, kendisine tâyin edilmiş bir yere doğru akıp gider. (Yâsin Sûresi: 39.)

                    Sözler | Yirmi Beşinci Söz | 340
                    Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                    Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                    Yorum


                      #70
                      Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

                      bu baslikta yapilacak her türlü paylasim icin minnettarim, cok tesekkür ederim kardesim


                      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                      Yorum


                        #71
                        Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

                        Ricat ve benzeri konular ile ilgili Ehli Beyt Tefsirlerini incelemekte fayda var.
                        Ki konu ile ilgili ayetler hakkındaki tefsir ve yorumları daha net görebilelim.
                        Ancak Tefsir bölümünde de sorduğum ve cevap alamadığım soru yine karşımıza çıkıyor :

                        İnternette Türkçe olarak okuyabileceğimiz Şia Tefsirleri var mı ?! Ben bulamadım.
                        Sadece MİZAN Tefsirinin ilk 8 cildi ve MİN VAHYİL KURAN'ın ilk 4 cildi mevcut.
                        Bunlar da Ayetlerin tümünü kapsamadığı için ilgili ayetlerin tefsirlerini kaynağından öğrenemiyoruz.
                        Maalesef Arapça ve Farsça bilmediğim için bu dillerde yazılan Tefsirlerden istifade etme şansım yok.

                        Ayrıca gereksiz cedelleşme, lanet ve kırıcı ifadelerle kırılan kalplerin yanında, kördüğüm olan konuları uzatmaktansa, Müslüman Kardeşlerimi, bu tür ilmi olan münazaralara ve yardım isteyen kardeşlerine bildikleri ölçüde yardıma, davet ediyorum.

                        İlginç, izahı ve anlaşılması zor bir konu.
                        Değerli ve Mütevazi Gülistan Ablama katkı sunmak için,
                        Her ne kadar konuya vakıf olmasam da;
                        İnşaallah konuyu inceleyip, araştırdıktan sonra kendi tespit ve görüşlerimi özet olarak sunacağım.

                        Saygılar...
                        http://www.youtube.com/user/TarihinTozu/videos https://vimeo.com/user12861987/videos

                        Yorum


                          #72
                          Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

                          bende cok aradim ama mizan tefsirinden baska bulamadim malesef
                          sahi, yeri gelmisken, acaba tefsirler neden ceviri yapilmiyor!?

                          gercekten, kalplerin kirildigi, karsilikli iman tekfirlerinin kolayca söylendigi, lanetlerin gururla okundugu konulara o kadar yogunluk var ki, kuranin ruhundan uzaklastigimizin farkinda bile olamiyoruz
                          fanatizm.........

                          bu konuyu actigimda hayal kirikligina ugramistim, oysa bir cok kardesimizin arapca ve farsca bildigini biliyordum, ayrica yetkili mercii ve kisilere ulasmakta kolayliklara sahib olduklarini da biliyordum, ancak gördügünüz gibi konu bir iki kardesimizin cabalarindan öteye gitmemistir

                          ben, müslümanim hamd olsun; kuran-i kerim benim kitabimdir ve ben ona yönelik bir soru ile karsilastim, anlamak istiyorum, bu durumda yetkin olan, yetkili olan veya olmayan her müslümanin bu meseleyi arastirmasi gerektigini düsünmüstüm, olmadi...canlar sagolsun, Allah kerim, bir soru var ise cevapta vardir elbet

                          Allah sizden razi olsun ask kervani hocam
                          insaAllah bu konu hakkinda ciddiyetle arastiracaginizdan süphem yoktur
                          sabirla bekleyecek ve sevincle ilgiyle okuyacagim paylasacaklarinizi

                          hürmetler


                          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                          Yorum


                            #73
                            Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum


                            İnşikak 1-4

                            إِذَا السَّمَاء انشَقَّتْ
                            İzes semâunşakkat.

                            وَأَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ
                            Ve ezinet li rabbihâ ve hukkat.
                            1-2 Gök yarıldığı ve Rabbine boyun eğdiği zaman -ki ona yaraşan budur-,
                            وَإِذَا الْأَرْضُ مُدَّتْ
                            Ve izel ardu muddet.
                            وَأَلْقَتْ مَا فِيهَا وَتَخَلَّتْ
                            Ve elkat mâ fîhâ ve tehallet.

                            3-4 Yer uzatılıp dümdüz edildiği ve içindekileri atıp boşaldığı zaman,

                            Tefsirleri Tafsir safi kitabına dayanarak tercüme etmeye çalışacağım umarım bir katkı sağlar. Kırmızı renkte yazdıklarım tefsir kitabından tercümelerimdir siyah renktekiler ise kendi yorumlarımdır. Not: uzman değilim ben elimden geldiğince anladığım şekilde tercüme etmeye çalışacağım. yanlış tercüme ettiğim yerler olursada bu tercüme konusunda bilgi sahibi olan arkadaşlar yardımcı olurlarsa sevinirim.

                            1-“Gök yarıldığı zaman” kıyamet gününden bahsetmektedir. Hz. Ali den rivayet edliyorki: galaksiden (المجرة (bu kelime sözlükte Samanyolu yada galaksi anlamına geliyor) çatlayacak.
                            Bu da kıyamet gününde gökyüzünde garip olayların olacağı anlamına gelir. (göğün yarılması gibi tabi buradaki yarılma nasıl bir yarıma bilemeyiz.)

                            2-ve Rabbine boyun eğdiği zaman
                            Yaratıcı onu yaratmak istediğinde yaratıcıya boğun eğip hakikat içinde itaat etmesi.
                            3-Yer uzatılıp dümdüz edildiği

                            Hz. Muhammed buyurdu ki: yer (yeryüzü) başka bir yer ile değişecek ve gökleri uzatacak bu uzatış zahiri olacak ve bunda hiçbir kusur nede bir ümmet görülmeyecek.

                            4-ve içindekileri atıp boşaldığı zaman,

                            İçindekiler: hazine ve ölüler…. Kummi: yer uzayıp çatlayacak ve insanlar içinden çıkacak.
                            Nebe 17-19.

                            إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ مِيقَاتًا
                            İnne yevmel faslı kâne mîkâtâ(mîkâten).
                            17-Şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir vakittir.

                            يَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ أَفْوَاجًا
                            Yevme yunfehu fîs sûri fe te’tûne efvâcâ(efvâcen).
                            18-Bu, sûra üfürüleceği gün gerçekleşir ve siz bölük bölük gelirsiniz.

                            وَفُتِحَتِ السَّمَاء فَكَانَتْ أَبْوَابًا
                            Ve futihatis semâu fe kânet ebvâbâ(ebvâben).
                            19-Gök açılır ve kapı kapı olur.



                            17-Şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir vakittir.

                            Allah katında Dünyanın vaktinin son bulduğu yada mahlukatın sonun geldiği zaman.

                            18-Bu, sûra üfürüleceği gün gerçekleşir ve siz bölük bölük gelirsiniz.

                            Cemaat Kabirden mahşere( gidersiniz). Hz. Muhammed (s.) bu ayet ile ilgili sorulduğunda buyurdu ki: Ümmetimden diğer Müslümanlardan ayrı on sınıfı haşredecektir. Bunlrın suretlerini değiştirip nbazılarını maymun şeklinde bazılarını domuz şeklinde…. Hadi uzun sonra bu on gurubun neden bu suretlerde haşredildiklerini anlatıyor.

                            19-Gök açılır ve kapı kapı olur.
                            Deki: birkaç yerden yarıldı (parçalandı). Kummi: cennetin kapıları açıldı.


                            من لم يكن علويا حين تنسبه فما له في قديم الدهر مفتخر
                            أبو النواس

                            Nesebini (inancını) sorduğunda Alevi değilse, o kişinin Ahiret günü övüneceği hiçbir şeyi yoktur.
                            Ebu Nevves

                            Yorum


                              #74
                              Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

                              Allah razi olsun kardesim, devamida gelirse ins. ilgi ile okuyacagim
                              ........
                              Hz. Muhammed buyurdu ki: yer (yeryüzü) başka bir yer ile değişecek ve gökleri uzatacak bu uzatış zahiri olacak ve bunda hiçbir kusur nede bir ümmet görülmeyecek.

                              bu kisim hakkinda biraz daha detay bilgi verebilirseniz sevinirim


                              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                              Yorum


                                #75
                                Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

                                Allahin selami üzerinize olsun kardeslerim;
                                evime teblig icin gelen yehova sahidi bayanlar, hz.adem ve havvanin yasadigi cennetin dünyada oldugunu, kiyamette herkesin ölmeyecegini, zaten kiyamette dünyanin batmayacagini, herseyin yeryüzünde vuku bulacagini söylediler..
                                aleykümselam

                                ben Yüce kur'andan anladığım kadarıyla , kur'anda geçen 147 cennet kelimesinden , 130 tanesinin din gününden sonra varılacak iki yerden (cennet-cehennem) birinin adıdır.17 defa geçen cennet kelimesinin yeryüzünde geçen bir bahçe olduğu kanaatine vardım.adem peygamber ile havva hanım yeryüzünde ayak bastığımız topraktan yaratılmışlar ve yaratılışları yine yeryüzünde olmuştur.ve kovuldukları yer gökteki cennet değil , yeryüzündeki bir cennet adındaki bir bahçedir.

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X