Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

    allah razı olsun bılmedıklerımızı öğrenıyoruz

    Yorum


      #17
      Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

      Gülistan Bacim;
      11.Ayetin aciklamasi hakkinda simdi Imam Gazali den bir aciklama veriyorum..
      Belki Bu yardimci olur..

      Biliyorsun biz sünniler de " Kabir azabi " Sorgu " seklinde ögretilmistir ve Günahkar insanlarin azaba ugrayacagi belirtilmistir.

      Ben Cenab-i Hakk in kuluna huzur-u kübra dan önce azab etmiyecegi fikrindeyim.. iki kere ölüm ve dirilis olabilir.. ama iki kere azab in olacagini zannetmiyorum..

      Kaldi ki Imam Gazali de " Kabir azabi " meselesinde Sünni ögretisinin disinda bir aciklama getirmis.

      Buyrun:

      KABİR AZABININ MÂNÂSI


      Şimdi «Kabir azabını» anlatmamıza sıra geldi. Kabir azabı da iki kısımdır: Rûhanî ve cismanî. Cismanî olanı herkes bilir. Ruhanî olanı ise, kendini bilenden başkası bilmez. Ruhunun hakikatini bilmesi, kendi zâtı ile kaim [var] olması ve kıyamı için bedene muhtaç olmasını, ölümden sonra bâki olduğunu, ölümün onu yok eylemediğini, ölümün ise; gözünü, elini, ayağını, kulağını ve bütün hislerini alması olduğunu, hisleri kendisinden alınınca; hanım, evlât, mal, mülk, ev, hizmetçi, hayvan, akraba ve yakınları; hattâ yer, gök ve his ile anlaşılanların hepsinin ondan alınacağını bilmesidir. Eğer bu şeyleri seviyorsa ve kendi varlığını bunlara vermiş ise, ayrılırken zaruri olarak azabda kalır. Hepsinden vaz geçmiş ve burada hiç birine tutulmamış ise, hattâ ölmeyi arzu ediyor hâlde ise, rahata kavuşur. Allahü Teâlâ´yı sevmeyi elde etmiş, O´nun zikrine ünsiyet peyda etmiş [dostluk, ülfet meydana getirmiş] ve bütün varlığını O´na vermiş ve dünya meşguliyetini lüzumsuz ve perişan kabul etmişse, ölünce maşukuna kavuşur, üzücü ve düşündürücü şeyler aradan kalkar, mes´ud ve mesrur olur.
      Şimdi, bir kimsenin kendini tanıdığı ve baki kalacağını bildiği hâlde, bütün arzu ve sevgisinin nasıl dünyada olabileceğini ve sonra, dünyadan göçünce, sevdiklerinden ayrıldığının azabı ve elemi içerisinde olacağında şüphe edip etmeyeceğini düşün! Bâhusus [hususiyle] Peygamber Efendimiz bunu haber veriyor ve buyuruyor ki: «İstediğini sev, muhakkak ki ondan ayrılacaksın». Bir de, Allah´tan başkasını sevmeyen, dünyayı ve içerisindekileri düşman bilen, dünyadan ancak kendi azığını alan kimsenin, dünyadan giderken sıkıntıdan kurtulup, rahata kavuşacağında şüphe olup olmayacağını düşün! O hâlde bunu anlayana kabir azabının varlığında ve müttekilere olmayacağı hususunda şübhe kalmaz. Hattâ dünya, onun ve kendini tamamen dünyaya verenlerin evidir. Böyle olduğu «Dünya, mü´minlerin zindanı, kâfirlerin Cennetidir» (1), hadîs-i şerifinden anlaşılıyor.
      (1) M. Zühd. I; T. Zühd. 16: C. Zühd, 3: Hm. II, 197. 323, 389, 485.



      KABİR AZÂBININ HAKİKATİ VE DERECELERİ



      Kabir azabının aslı şimdi öğrendiğin gibi dünya sevgisidir. Bu azab da farklıdır. Dünyayı isteme derecesine göre, bazılarına çok, bazılarına az olur. Meselâ kalbi bu dünyaya yalnız bir cihetten bağlı olan bir kimsenin azabı; mal, mülk, hizmetçi, hayvan, mevki, azamet ve bütün dünya ni´metlerine sahip ve kalbi bunların hepsine bağlı olan kişininki gibi değildir. Hâttâ bu dünyada bir kimseye, bir atı çalındığını söyleseler, on atının çalınmasından daha az üzülür. Eğer bütün malını alsalar, malının yarısının alınmasından daha çok üzülür ve azab çeker. Bütün malının alınmasına da hanımının ve çocuklarının hırsızlar ve yağmacılar tarafından alınıp götürülmesinden ve yalnız başına kalmasından az üzülür. Ölüm de malını, evlâdını, hanımını ve dünyada olan her şeyini yağma edip kendisini yalnız bırakandır.
      O hâlde, herkesin cezası ve rahatı dünyaya bağlılığı ve ondan kesilmesi miktarıncadır. Dünya ni´metleri yüzüne gülen ve kendini bu ni´metlere verenler hakkında Allahü Teâlâ´nın, «Bu şiddetli azab onlara, dünya hayatını âhiret ni´metleri üzerine tercih ettikleri içindir» (1), buyurduğu kimselerin azabları çok şiddetli olur. Bununla alâkalı olarak şöyle bildirildi: Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) buyurur ki; «Muhakkak ki, dar maişet onun içindir» (2), âyet-i kerîmesinin ne mânâya geldiğini bilir misiniz? Ashâb-ı Kiram (aleyhimürrıdvân), «Allah ve Resulü daha iyi bilir», dediler. Buyurdu ki: «Kâfirin azabı kabirdedir, doksan dokuz ejderhayı ona musallat ederler. Ejderhanın ne olduğunu bilir misiniz? Onlar doksan dokuz yılandır. Her yılanın dokuz başı vardır! Onu sokarlar, yalarlar ve üzerine üflerler. Bu, kıyamete kadar devam eder».
      Basiret sahipleri bu ejderhaları, basiret gözü ile görmektedir. Aptallar derler ki; «Biz onun mezarına baktık, bunlardan hiçbirini görmüyoruz. Eğer mezarda böyle şeyler olsaydı, gözümüz sağlamdır, biz de görürdük». Bu ahmak bilmiş olsun ki, bu ejderha ölenin rûhundadır. Onun ruhundan dışarı çıkmaz ki, başkaları görebilsin. Hattâ, ölümden önce de bu ejderha onun içinde idi, o ise onlardan gafil idi, bilmiyordu. Ve yine bilmiş olsun ki, aynı zamanda bu ejderha, onun kendi sıfatlarından meydana gelmiştir. Başlarının sayısı da, onun kotü ahlakının dalları sayısıncadır. O ejderhanın tıynetinin aslı, dünya sevgisindedir. Sonra, dünya sevgisi sebebi ile zuhur eden kin, çekememezlik, kibir, hırs, aldatma, hile, düşmanlık, makam sevgisi, şan, şöhret hayranlığı ve bunun gibi fena ahlâklar sayısınca kendisinde başlar meydana gelir. Bu ejderhanın nasıl olduğu ve başlarının çokluğu basiretin nuru ile anlaşılabilir. Ama, sayıları ancak peygamberlik nuru ile bilinebilir. Çünkü onlar, kötü ahlâkın sayısını bilirler. Biz ise bilemeyiz. O hâlde, bu ejderha kâfirin ruhu içerisinde yerleşmiştir ve örtülüdür. Allah ve Resulünü bilmemek sebebi ile değil, belki bütün benliğini dünyaya verdiği içindir. Nitekim Allahü Teâlâ buyurur: «Bu şiddetli azab onlara, dünya hayatını âhiret ni´metleri üzerine tercih ettikleri içindir» (3). Ve yine buyurdu: «Kâfirler Cehenneme arz edildiği gün (onlara denilir ki), siz dünyada iyiliğinizi giderip, yalnız dünyadan faydalandınız» (4). Eğer insanların sandığı gibi, bu ejderha onun dışında olsaydı daha kolay olurdu. Zira bir an ondan ayrılabilirdi. Fakat ruhunda yerleşmiş olduğundan ve hakikatle kendi sıfatı olduğundan ondan nasıl kaçabilir?
      Bir kimse cariyesini satıp ve sonra ona âşık olduğu gibi, ruhunda bulunan ve onu sokan o ejderha da, ona âşıktır. Kalbinde örtülüdür ve bugüne kadar acısını hissetmemiştir. Bunun gibi, bu doksan dokuz ejderha, ölümden önce de kendinde olup bugüne kadar acısını duymaması onlardan haberi olmadığı içindir. Maşukla beraber olunca, aşkın kendisi rahata sebep olduğu gibi, ayrılık vaktinde de üzülmeye sebep olur. Çünkü, aşk, sevgi olmasaydı, ayrılıkta üzüntü olmayacaktı. Bunun gibi rahata sebep olan dünya sevgisi ve aşkı, azaba da sebep olur. Makam sevgisi ejderha gibi, mal sevgisi yılan gibi, saray ve ev sevgisi akrep gibi kalbini sokar ve kemirir. Ve daha buna benzer nice şeyler!
      Cariyenin âşığı, ayrılık zamanında, bu dertten kurtulması için kendini suya ve ateşe atmayı veya bir akrebin kendini sokmasını istemesi gibi, kabirde azab çekerken de, insanların bu dünyada bildikleri akrep ve yılanın kendisine azab etmesini, canını yakmasını ister. Zira bu acılar bedene olmaktadır ve dışardan gelmektedir. Ruhundaki ejderhaların acısı ise ruhunda olup, bilinen gözlerden hiçbiri bunu görmez.
      Demek ki, hakikatte herkes, kendi azabının sebebini buradan götürmektedir. Bu da onların kalblerindedir. Bunun için Peygamber Efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem) buyurdu; «Bu ceza, yaptıklarınızın size iadesinden başka bir şey değildir». Ve yine bunun için Allahü Teâlâ buyuruyor: «Eğer ilm-i yakın ile bilseydiniz, elbette Cehennemi görürdünüz» (5). Ve yine bunun için buyurdu: «Elbette Cehennem, kâfirleri içine alıcıdır, kuşatıcıdır» (6). «Cehennem onları ihata edicidir. Onlarla beraberdir», buyurdu da «Onları ihata edecek» buyurmadı.
      (1) 16 - Nahl: 107. (4) 46 - Ahkâf: 20.
      (2) 20 - Tahâ: 124. (5) 102 - Tekâsür: 4-5.
      (3) 16 - Nahl: 107. (6) 29 Ankcbût: 54

      ( Kimya-i Saadet )
      Hayat da en Hakiki Mürsit ilimdir ( Hz. Ali )

      Yorum


        #18
        Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

        Simdi Konu hakkinda Sia nin görüsü nedir bilemiyorum..

        Eger arkadaslar aciklarlarsa büyük bir zenginlik olacagi kanisindayim..
        Hayat da en Hakiki Mürsit ilimdir ( Hz. Ali )

        Yorum


          #19
          Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

          Bir aciklama daha verecegim:

          10. Hakikati inkara şartlanmış olanlara gelince, [o Gün] bir ses onlara şöyle diyecektir: (6) "İmana çağrıldığınız halde hakikati inkara devam ettiğiniz [zaman] Allah'ın size karşı öfkesi, (7) sizin kendinize karşı duyduğunuz [şu anki] öfkenizden (8) daha büyüktür!"

          6 - Lafzen, "onlara [şöyle] seslenilecektir" yahut, "[şöyle] çağrılacaklardır".

          7 - Allah'a tamamen beşerî bir duygu izafe etmek imkansız olduğundan, bu günahkarlara karşı "Allah'ın öfkesi", onları rahmetinden kovmasını ifade eden bir mecazdır (Râzî), tıpkı Allah'ın onları mahkum etmesi anlamındaki "Allah'ın gazâbı" ifadesinde olduğu gibi (bkz. 1:7 ile ilgili not 4'ün ilk cümlesi).

          8 - Yani, "geçmişteki günahlarınızı pişmanlıkla hatırlamanız üzerine duyduğunuz öfkeden".


          11. [Bunun üzerine] "Ey Rabbimiz!" diye feryad edecekler: "Sen bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin! (9) Peki, günahlarımızı itiraf ettiğimiz şu anda [bu ikinci ölümden] bir kurtuluş yolu yok mudur?"

          9 - Yani, "bizi hayata getirdin, sonra ölümü tattırdın; sonra bizi yeniden dirilttin ve şimdi, yeryüzündeki bilinçli manevî körlüğümüzden dolayı bizi ruhsal bir ölüme mahkum etmektesin".


          12. [Ve onlara şöyle denilecektir:] "Bu [başınıza geldi], çünkü Tek Allah'a her çağrıldığınızda bu hakikati inkar ettiniz; ama O'na ortak koşulunca [hemen] inandınız! Artık hüküm, Büyük ve Yüce Allah'ındır!" (10)

          10 - Önceki ayetin sonunda yer alan günahkarların sorusunun cevabı, Hz. Peygamber'in şu temsîlî sözünde bulunabilir: "[Hesap Günü,] cenneti hak edenler cennete girecekler, cehennemi hak edenler ise cehenneme. O zaman Yüce Allah şöyle diyecektir: ‘Kalplerinde bir hardal tanesi kadar imanı [veya, bazı rivayetlerde "iyiliği"] olan herkesi [cehennemden] çıkarın!' Bunun üzerine, o ana kadar yanmış olan cehennem ehli oradan çıkarılacak ve Hayat Irmağı'na (River of Life) atılacaklar: ve sonra bir akıntının kenarında yeşeren otlar gibi hayata geri dönecekler [lafzen, "filizlenecekler"]; sen onun nasıl sarardığını ve tomurcuklandığını görmez misin?" (Ebû Sa‘îd el-Hudrî'den naklen Buhârî, Kitâbu'l-Îmân ve Kitâbu Bed'u'l-Halk; ayrıca Müslim, Neseî ve İbni Hanbel). "Sararmış" ve "tomurcuklanmış" -yani, taze ve açık renkte- şeklindeki tanımlama, bağışlanan günahkarların yeni hayatlarının tazeliğini gösterir. Bunun, Hesap Günü, günahkarların kendilerine yeryüzünde bir "ikinci şans" verilmesi şeklindeki ümitsiz -çünkü anlamsız- istekleriyle bir ilgisi yoktur (karş. 6:27-28 veya 32:12). Ayrıca bkz. 6:128'in son cümlesi ve buna ait not 114. ( Tefsir : Muhammed ESED )


          Simdi de Taberi tefsirine Bakalim:


          8- Ey rabbimiz, o müminleri ve babalarından, eşlerinden ve soyların­dan salih olanları, kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz ki sen, herşeye galipsin, hüküm ve hikmet sahibisin. [15]



          9- Ey rabbimiz, onları kötülüklerden koru. Sen o gün kimi kötülük­lerden korursan muhakkak ona merhamet etmiş olursun. İşte büyük kur­tuluş budur.

          Allah teala bu âyetlerde, arşı yüklenen, dereceleri yüksek melekleri ve yine arşın etrafında bulunan melekleri bizlere bildiriyor ve onların müminler için Altahtan nasıl hayırlı dileklerde bulunduklarını beyan ediyor ve buyuruyor ki: "Arşı yüklenen melekler ve arşın çevresinde bulunan melekler, rablerini öve­rek, ona şükrederek teşbihte bulunurlar. Onlar, Allahtan başka hiçbir ilah bulun­madığını İkrar eder ve ona kulluk hususunda böbürlenmezler. Onlar, rablerin-den, kendileri gibi rablerini birleyen müminlerin günahlarını affetmesini dilerler ve şöyle derler; "Ey rabbimiz, senin rahmetin ve ilmin, bütün yaratıklarım ku­şatmıştır. Sen herkese merhamet eder ve herkesin ne yaptığını bilirsin. Sen, sana ortak koşmaktan ve emirlerine karşı gelmekten vazgeçip tevbe eden, senin emir ve yasaklarına uyan kullarının günahlarım affet. Sen onları, kıyamet gününde cehennem azabından koru. Ey rabbimiz, sen bu müminleri, iman ehline vaadet-tiğin Adn cennetlerine koy. Onlarla birlikte senin yolunu tutan salih atalarını, eşlerini ve soylarımda Adn cennetlerine koy. Ey rabbimiz, sen, düşmanlarından intikam almakta herşeye galip olansın, yaratıklarının işlerini sevk ve idarede hikmet sahibisin. Ey rabbimiz, sen bu mümin kullarını, tevbe etmeden önce yaptıkları kötülüklerin fena akıbetlerinden koru. Sen onları bu yaptıklarından dolayı-hesaba çekip onlara azabetme. Sen kimi, kıyamet gününde, tevbe etme­den önce yapmış olduğu kötülüklerin cezasından koruyacak olursan şüphesiz ki sen ona rahmet etmiş olursun. İşte büyük kurtuluş da budur. Zira o kimse bu yolla cehennem ateşinden kurtulup cennete girmiş olur.

          Aliah teala, Arşı yüklenen meleklerin âhiretteki sayısı hakkında diğer bir âyette şöyle buyurmaktadır:

          "Melekler göğün etrafındadırlar. O gün rabbinin arşını o meleklerin de üstünde sekiz melek yüklenir. [16]

          Dünya hayatının devamı sırasında Arşı yüklenen meleklerin sayısı ise bir rivayete göre dört, diğer rivayete göre de sekizdir. [17]



          10- (Kıyamet günü) kâfirlere şöyle seslenilir: "Allahın gazabı sizin kendinize olan öfkenizden daha büyüktür. Çünkü siz (dünyada) İmana da­vet edildiğiniz zaman inkar ediyordunuz."

          Allahı inkar edenler kıyamet gününde cehennem azabına girmeye çağırı­lırlar ve onlar gelip cehenneme girince öfkelenip kızarlar. Bunun üzerine onlara: "Sizin dünyada iken imana davet edildiğinizde Allahı inkar ederken Allahı ga-zaplandınnaniz, sizin bugün kendi kendinize kızmanızdan ve nefsinizi suçlama­nızdan daha büyüktü." denilir. [18]



          11- Kıyamet günü kâfirler şöyle derler: "Ey rabbimiz, bizi iki defa öldürdün iki defa da diriltin. Biz de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi bir kurtuluş yolu var mıdır?"

          Âyet-i kerimede, cehenneme girmeye davet edilen kâfirlerin, suçlarını itiraf edecekleri, cehennem azabından kurtulmak için Allahtan, çıkar bir yol is­tedikleri ve bunların, iki kere öldürülüp iki kere diriltildiklerini söyledikleri zik­redilmektedir.

          Burada ifade edilen "İki kere öldürülme" ve "İki kere diriltilme"den ne­yin kasdedildiği hakkında şu görüşler de zikredilmektedir."

          Abdullah b. Mes´ud, Abdullah b. Abbas, Katade, Dehhak ve Ebu Mâlik´ten nakledilen bir görüşe göre "İki kere Öldürülmek"ten maksat, insanla­rın, atalarının sulbünde iken ölü olmaları bir de dünyada yaşadıktan sonra ölme­leridir." İki kere diri" olmalarından maksat ise insanların meniden hayat bulma­ları ve öldürüldükten sonra âhirette diriltilmeleridir. Dehhak, îbn-i Abbas ve ibn-i Mes´ud bu hususu izah ederlerken şu âyetin de bunu beyan ettiğini söyle­mişlerdir. "Allahı nasıl inkar edersiniz? Halbuki siz, ölüler idiniz sizi o diriltti. Sonra öldürecek sonra tekrar diriUecektir. Nihayet ona döndürüleceksiniz. [19]

          Süddî´ye göre ise "İki kere öldürülmek"ten maksat, insanların dünyada iken öldürülmeleri ve kabirde diriltilip hesaba çekildikten sonra tekrar öldürül­meleridir. "İki kere diri İtil mele ri"nden maksat ise, kabirlerinde diriltilmeleri ve kabirden kalkarak âhirette diriltilmeleridir.

          İbn-i Zeyd´e göre ise "İki kere öldürülmelerinden maksat, insanlar Hz. Adem´in sulbünde iken Allahm onlardan ahd aldıktan sonra onları öldürmesi ve daha sonra rahimlerde yarattıktan sonra doğup yaşamalarından sonra onları öl-dürmesidir. "İki kere diriltiîme"lerinden maksat ise, insanların Hz. Âdem´in sul­bünde iken diriltilip AHaha ahd vermeleri, bir de rahimlerde oluşup dünyaya gelmeleriyle diriltilmeleridir.Birinci görüş tercihe şayan görülmüştür. Zira Süddî ve İbn-i Zeyd´in görüşlerine göre insanlar iki defa değil üç defa diriltilmiş ve öldürülmüş olurlar. Âyet ise "İki kere öldürülmek"ten bahsetmektedir. [20]



          12- Onlara: "Bunun sebebi, yalnız Allaha davet edildiğiniz zaman in­kar etmeniz, ona ortak koşulunca da tasdik etmenizdir. Hüküm, ancak yü­celer yücesi olan ulu Allaha aittir." denilir.

          Kâfirlere şöyle cevap verilir: "Ey kâfirler, sizin için bir kurtuluş yolu yoktur. Zira insanlar, sadece AHahı birlemeye davet edildiği zaman sizler, ilah-Iığın sadece Allaha ait olduğunu inkar ettiğiniz ve "Bütün ilahları tek bir ilah mı yapahm?" dediniz. Herhangi biriniz ve "Bütün ilahları tek bir ilah mı yapalım?" dediniz. Herhangi birşey Allaha ortak koşulduğunda ise siz, ona ortak koşanı tasdik ettiniz. Artık bugün hüküm yalnız, yüceler yücesi olan ulu Allaha aittir. Onun hükmüne kimsenin müdahale etmesi mümkün değildir. Bu itibarla siz ce­hennemde ebedi olarak kalacaksınız. [21]


          [15] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 7/203.

          [16] Hakka Suresi, âyet: 17.

          [17] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 7/203-204.

          [18] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 7/204.

          [19] Bakara Suresi, âyel: 28.

          [20] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 7/205.

          [21] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 7/206.

          Hayat da en Hakiki Mürsit ilimdir ( Hz. Ali )

          Yorum


            #20
            Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

            imam gazalinin aciklamasinda ki ejderhanin insanin ruhunda bulunmasi, benim fikrime yakin geldi...zira oraya kadar okurken aklimdan geciriyordum, kozmik bilimlerden ögrendigim bazi seyler var, birde Muhammed bozdag kitaplari vs.

            Muhammed bozdag bir yerde, insanin dualarinin bir sekilde bedensel varliklara dönüstürüldügünü söylüyor, bunuda kozmik bilimlere dayali agirlikta acikliyor zaten...

            islami ögretilerde de insanin amellerinin kendisine kabirde eslik edecegini düsünüp bu baglamda degerlendirdigimiz zaman, bu olayin mahiyeti daha iyi anlasilmis oluyor...ki böyle bir aciklama dogrultusunda amellerimizin kaybolmaksizin bizimle nasil birlikte olduklari ve bize yoldaslik ettikleri aydinlaniyor...mesela kuranin veya namazin bir insan suretinde belirmesi vs. olaylar...

            fakat kabir azabi hususundaki azaplardan bir kismi imam gazalinin de dedigi gibi deger verilen seylerden kopmanin verdigi bir azap sekli olsada bu kadari ile bitiyormu bilemem...

            bir baska hususta, bunun insanin algilayisina kiyasla azab kabul edilmesi
            azabin bir kez, onunda mahserde olacagina iman ettigimize göre
            kabrin icerisinde olup bitecek olanlar insan icin ne kadar azabmis gibi görünsede aslinda rahmet neviindendir...
            cünkü kurani kerimde insanlara dünyadada günahlarindan dolayi bir takim azaplar bildiriliyor
            fakat bu azaplar insanlarin bu günahlarina kefaret türünden oluyor
            dolayisi ile kabirde cekilenlerde bu türden kabul edilebilir
            ki bu tamamen Allahin rahmetindendir!
            ben böyle algiliyor ve böyle olmasinida rahmete daha yakin buluyorum

            imamlarimizin rivayetlerine görede kabir azabi vardir
            vakit kisitli oldugu icin ancak hali hazirdaki cevaplarimi yazmaya muvaffak olabiliyorum
            bir cogunuda cevaplayamiyorum bile
            fakat vakti olan bir kardesimiz sia inancinda kabir azabi hakkinda elinde bulunan kaynaklardan aktarirsa cok sevinirim.


            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #21
              Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

              sia kardeslerim bu konu ile alakali hicbir katilim göstermemisler

              ben az önce buldugum bir yaziyi buraya aktarmak istiyorum, yukarida verdigim ayetlerle oldukca bagdasiyor, hatali olan görüsler hakkinda fikri olanlardanda özellikle katilim bekliyorum


              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

              Yorum


                #22
                Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

                REENKARNASYON ACIKLAMASI

                Kur’ân el-Kerîm ve Resulullah (SAV)’in sünneti, bu dünyadaki ölümün insan ruh ve bedeninin sonu değil, yeni bir hayata açılan bir pencere olduğuna işaret etmektedir.

                Nitekim Allah şöyle buyurmaktadır:
                „İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır? (36) O, (döl yatağına) akıtılan meninin içinden bir nutfe (spermatozon) değil miydi? (37) Sonra bu, ʿalaka (embriyo) oldu da, (Allah) onu (insan biçiminde) yaratıp
                şekillendirdi. (38) Ondan da iki eşi, erkek ve dişiyi var etti. (39) Peki (bunları yapan Allah’ın), ölüleri tekrar diriltmeye gücü yetmez mi? (40)“ 1

                Sa’d bin Abdullah el-Eş’ari, Büreyde el-Eslemî’den senet ile rivayet eder ki:

                Resulullah (SAV) (bana) dedi ki: „Ümmetim Mehdi’den ümidini kestiği zaman, Mehdi, güneşin boynuzu (doğarken ilk görünen tepesi) gibi onlara gelince ve onunla gök halkı ve yeryüzü halkı müjdelenince ne yapacaksın?“

                Ben, „Ya Resulullah (SAV)! Ölümden sonra mı (olacak bu dediğin)?“ diye sordum.

                Dedi ki: „Vallahi, ölümden sonra hidayet, iman ve nur var.“

                Dedim ki: „Ya Resulullah (SAV)! İki ömürden hangisi (ölümden önceki mi, yoksa sonraki mi) daha uzun sürecek?“

                Dedi ki: „Sonuncusu kat kat uzun sürecek.“ 2

                Emir el-Mu’minîn (AS) buyurdu ki:

                „Ey insanlar! Biz ve siz bâki kalmak için yaratıldık, fani olmak için değil. Fakat siz bir yurttan başka bir yurda intikal edeceksiniz. O halde döneceğiniz yer için azık edinin.“ 3



                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  #23
                  Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

                  Terminolojik Tartışmalar
                  Ölümden sonra bir diriliş olacağına yönelik birçok ayet ve hadis mevcuttur. Bu bakımdan „diriliş“ inancı İslam içinde tartışmasız bir konuma sahiptir ve hiçbir fırka tarafından red edilmez. Asıl tartışma konusu olan, ahiretteki
                  diriliş dışında dünya yüzünde de bir diriliş olup olmayacağıdır. Bunun yanında, böyle bir dönüşün nasıl adlandırılacağı konusunda da ayrılıklar mevcuttur.

                  Ahiretten önce dünyaya dönüşü tanımlayan en doğru terim „Ricat“ yani „dönüş“ tür. „Kerre“ ( كرة ) terimi de ricat ile eş anlamlıdır.

                  “Tenasüh” kelimesi ise aslen doğru bir terim olmak ile birlikte zamanla anlamı değişikliğe uğramıştır. Tenasüh kelimesinin kökeni “nesh” olup, insan ruhunun ölümden sonra yeni bir insan bedenine bürünmesini ifade eder. İnsan öldükten sonra ruhunun bir hayvan bedenine girişi de “mesh” ile ifade edilir.

                  Bugün anlaşıldığı şekli ile „Tenasuh“ (grekçe „metempsychosis“) terimi, sanıldığının aksine ricatten çok daha kapsamlı ve karmaşık bir süreci tanımladığı gibi, çok tanrılı dinlerin bir kalıntısı ve özellikle Vedaizm’in bir dogması olması münasebeti ile İslam dahilindeki bir tartışmada kullanılması yanlış anlamalara neden olacaktır. Nitekim „tenasuh“ terimi aslen, bir Veda Öğretisi olan „Karman ve Samsara“ (Yeniden doğuşların sonsuz devri) ile ilişkilidir. Buda’ya göre bu sonsuz cendereden kurtulmanın tek yolu hakkı istemek, hakkı söylemek, hakkı yaşamak ve nefsini imha etmektir. „Tenasuh“ terimini kullanan yazarlar her ne kadar terimi bu kelime anlamı ile kullanmamışlar ise de yanlış anlamalar ister istemez doğmaktadır. Reinkarnasyon inancının Alevi itikadının bir parçası olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. Ancak bilimsel geçerli kapsamı ile metempsychosis yani tenasuh inancına yönelik hiçbir otantik kaynak mevcut değildir. İslam’a göre, Allah’ın kullarının hangilerini, hangi koşullarda, ne zaman ve ne kadar süre için yeniden haşredeceği sabittir, ilmi kendisinde saklıdır. Bu bakımdan „ricat“ terimi, özünü İslam’dan alan Alevi Terminoloji’de de giderek ağırlık kazanmaktadır.



                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #24
                    Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

                    Ricatın Delilleri
                    Yüce Allah Kur’ân el-Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
                    „O gün her ümmetten bir topluluk haşrederiz ki onlar ayetlerimizi yalanlarlar. Ve onlar (hep bir araya getirilip) tutuklanırlar.“ 4

                    Ayeti analiz ettiğimizde bütün inkarcıların değil, bunların belli kriterlere haiz belli bir kısmının haşredileceği sonucuna varırız. Oysa ahiretteki dirilişte sadece bir topluluk değil, gelmiş geçmiş bütün ölüler diriltilerek hesaba çekilecek ve bundan sonra başka bir diriliş de gerçekleşmeyecektir.

                    Surenin devamında yer alan şu ayet ise, bu dirilişin kronolojik olarak ahiretten önce gerçekleşeceğine delalet etmektedir:

                    „Sûr’a üfürüldüğü gün – Allah’ın diledikleri müstesna – göklerde ve yerde bulunanlar hep dehşete kapılır. Hepsi boyunları bükük olarak O’na gelirler.“ 5

                    Bu ayetleri birlikte, tek bir konsept dahilinde incelediğimizde ahiretten önce, kıyametin bir alameti olarak, inançsız insanlardan bir topluluğun tekrar dünyaya döndürüleceği sonucu çıkarılır. Kıyamet Suresi [LXXV] 36-40. ayetlerden de anlaşılacağı üzere ve inanan herkesin mantığı gereği, yüce Allah’ın bunu yapmaya gücü yeter. Asıl soru Allah’ın buna gücü yetip yetmediğinden ziyade, ricatin gerçek olup olmadığıdır.

                    Yüce Allah indirdiği ayetlerde, tartışma veya değişik yorumlara yer vermeyecek şekilde, geçmiş ümmetlerde ricatin gerçekleştiğini bildirmektedir. Bunlardan birisi de şu ayet-i kerimedir:

                    „Binlerce oldukları halde, ölüm korkusundan dolayı yurtlarından çıkıp gidenleri görmedin mi? Allah onlara “Ölün!” dedi (öldüler). Sonra onları diriltti. Şüphesiz Allah insanlara karşı lütufkârdır. Lâkin insanların çoğu şükretmez.“ 6

                    Diğer yandan Resulullah (SAV)’ın şu buyruğu, ricatin geçmiş zamanlarda yaşayan ümmetler ile sınırlı olmadığına işaret eder:

                    لتركبن سنن من كان قبلكم شبراً بشبر وذراعًا بذراع، حتى لو أنَّ أحدهم دخل جحر ضب لدخلتم

                    „Sizden öncekilerin gidişatını karış-karış, adım-adım izleyeceksiniz; hatta eğer onlardan biri kertenkelenin deliğine bile girse siz de oraya gireceksiniz.“ 7

                    Bu bağlamda ricatin sadece inkarcılar ile sınırlı kalmayıp, doğru yol üzere olan halis bir topluluğun da dünyaya döndürüleceği ve Allah’ın onlara, batıl üzere olanlara karşı yardım edeceği sonucuna varılabilir.

                    Dünyaya döndürülecek kişiler, imanda en üstün olanlar ile küfürlerinde en aşağı derecede olanlardır. İlk hayatlarında inkarcı olup da tekrar dünyaya dönenler ise sonra tekrar ölecek ve ikinci hayatlarındaki amelleri ile kıyamet koptuğunda, kendilerine verilen fırsatı değerlendirmiş olarak sevaba kavuşacak ya da sonsuz bir azaba uğrayacaklardır. Bu gerçeği Allah şu ayetiyle bildiriyor:

                    „Dediler ki: Rabbimiz, bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Biz de günahlarımızı itiraf ettik. Bir daha (bu ateşten) çıkmaya yol var mıdır?“ 8

                    Ki bu ayetin hükmü gereğince kendilerine verilen fırsatı değerlendiremeyenler Allah’ın huzuruna çıktıklarında bir kez daha dünyaya döndürülmeyi dileyecekler, ancak bu istekleri red edilerek sonsuz ateşe atılacaklardır.9 Ricatin bütün insanları kapsamayıp belli kriterlere haiz şahıslara has olduğuna dair bir hadis de Cafer es-Sadık (AS)’dan rivayet edilmektedir:

                    إنَّ الرجعة ليست بعامة، وهي خاصة، لا يرجع إ ّ لا من محض الإيمان محضا أو محض الشرك محضا

                    “Ric’at genel değildir; ric’at özeldir; ancak imanlarında halis olanlarla şirklerinde halis olanlar ric’at edeceklerdir.” 10 Bu iki grubun dışındakiler kıyamete kadar ric’at etmeyeceklerdir.



                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #25
                      Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

                      Daha önce değindiğimiz gibi müslümanlar ricatın mümkün olup olmadığında değil, olup olmayacağı konusunda ihtilaf içindedirler. Seyyid Murtaza demektedir ki:

                      „İmamiyye’nin ric’at hakkında söylediklerinde, Müslümanlar arasında – hatta Allah’a inanan bütün insanlar arasında bile – hiçbir ihtilaf yoktur; şüphesiz Allah’ın buna gücü yeter; ancak tartışma konusu, ric’atin kesinlikle vuku bulup bulmayacağıdır.

                      Ölülerin ri’cat edebileceğine ancak tevhidi inancı olmayan muhalefet edebilir. Çünkü Allah Teala varlıkları yok ettikten sonra tekrar var etmeye gücü yeter; Allah’ın buna gücü yettiğine göre onu istediği zaman var etmesi de mümkün olur.“ 11

                      Aynı şekilde Alusi demektedir ki:

                      „Ölümden sonra dirilişin ve dünyaya dönüşün Allah Teala’nın gücü dahilinde olduğu inkâr edilemez; fakat tartışma konusu ric’atin vuku bulup bulmayacağıdır.“ 12

                      Şeyh Muhammed Rıza Muzaffer ricatin reddini şöyle yorumlar:

                      „Ric’ati, olmayacak bir şey sanmamız, dünya yaşayı-şına alışmamızdan, ric’ati itiraf etmemizi veya inkâr etmemizi gerektirecek sebep ve engellerini tanımamamızdan kaynaklanır. Ric’ati, olmayacak bir şey sanmak, dünya yaşayışına alışmanın sonucu, “Çürümüş-gitmiş, dağılıp yok olmuş kemikleri kim diriltir” diyenin zannına, sözüne benzer. Halbuki ona “De ki: Onları ilk defa düzüp koşan, meydana getiren diriltir ve O, her çeşit yaratmayı bilendir” 13 cevabı verilmiştir.“

                      Ricatın delilleri Hürr’ul Amili tarafından 12 ana başlık altında toplanarak incelenmiştir. 14



                      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                      Yorum


                        #26
                        Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

                        1. Ricat Geçmiş Ümmetlerde de Vuku Bulmuştur:
                        Kur’an, tevil ve yorum kabul etmeyecek bir şekilde, geçmişte, dünyadan göçmüş bazı toplulukların tekrar dünyaya döndürüldüklerini bildirmektedir. Kur’an el-Kerim’de yer alan, „Allah’ın önceden geçenler hakkındaki kanunu budur. Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.“ 15 ayeti de geçmişte olan herşeyin gelecekte de geçerli olacağına delildir.

                        Şeyh Saduk kendi senediyle Hasan bin Cehm’den, Me’mun’un, İmam Rıda (AS) ‘a, “Ya Ebe’l Hasan! Ric’at hakkında görüşünüz nedir?” diye sorduğunda İmam aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu rivayet eder:

                        إنها الحق، قد كانت في ا ُ لامم السالفة ونطق ا القرآن، وقد قال رسول الله(ص): يكون في هذه ا ُ لامة كل ما كان في ا ُ لامم السالفة حذو النعل بالنعل والق ّ ذة بالق ّ ذة، وقال(ص): إذا خرج المهدي من ولدي نزل عيسى بن مريم(ع) فصلى خلفه، وقال(ص): إنَّ الإسلام بدأ غريبا وسيعود غريبًا، فطوبى للغرباء. قيل: يا رسول الله، ثم يكون ماذا؟
                        قال(ص): ثم يرجع الحق إلى أهله

                        „Ric’at haktır; geçmiş ümmetlerde ric’at olmuştur ve Kur’an da bunu bildirmiştir. Resulullah (SAV) buyurmuştur ki: Geçmiş ümmetlerde vuku bulan her şeyin tıpkısı bu ümmette de vuku bulacaktır. Evlatlarımdan olan Mehdi kıyam edince Meryem oğlu İsa (AS) yere inecek ve onun arkasında namaza duracaktır. Bilin ki İslam garip olarak başladı ve garip olarak da dönecektir; ne mutlu gariplere!” Ya Resulullah! Sonra ne olacak? diye sorulduğunda ise o hazret, “Sonra hak, ehline dönecektir” buyurdu.“ 16

                        Kur’an el-Kerim’de öldükten sonra dünyaya döndürüldüğü bildirilen ümmetler şunlardır:



                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #27
                          Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

                          1.1.Beni İsrail’den bir topluluğun diriltilmesi:
                          „Binlerce oldukları halde, ölüm korkusundan dolayı yurtlarından çıkıp gidenleri görmedin mi? Allah onlara “Ölün!” dedi (öldüler). Sonra onları diriltti. Şüphesiz Allah insanlara karşı lütufkârdır. Lâkin insanların çoğu şükretmez.“ 17

                          Şeyh Saduk der ki: Onların sayısı yetmiş bin hane idi. Her yıl taun hastalığına yakalanıyorlardı. Bu yüzden zenginler maddi imkanları iyi olduğu için diyarlarından çıkıyor, fakirler ise maddi imkanları zayıf olduğu için diyarlarında kalıyordu. Bu nedenle, göç edenler taun hastalığına az yakalanıyor, göç etmeyenler ise bu hastalığa daha çok tutuluyorlardı. Dolayısıyla, diyarlarında kalanlar, eğer biz de diyarımızdan göç etseydik taun hastalığına yakalanmazdık, diyorlardı; göç edenler ise, eğer diyarımızdan göç etmeseydik biz de taun hastalığına yakalanırdık, diyorlardı.

                          Nihayet taun hastalığı gelince hep birlikte diyarlarından çıkmaya karar verdiler ve bir denizin sahiline göç ettiler. Yüklerini indirdiklerinde Allah onlara: “Ölün” diye seslendi. Böylece hepsi öldü. Sonuçta yoldan geçen biri onları kenara itti ve orada Allah’ın istediği bir süre kaldılar.

                          Sonra İsrailoğulları peygamberlerinden Ermiya 18 isminde bir peygamber oradan geçince şöyle dedi: Ey Rabb’im! Eğer dilersen onları diriltirsin; onlar da senin beldelerini bayındırlaştırır, kullarını dünyaya getirir ve sana ibadet edenle birlikte ibadet ederler. Bunun üzerine Allah Teala ona, “Senin için diriltmemi ister misin?” diye vahyetti. Peygamber, “Evet, isterim” cevabını verince Allah Teala onları dirilterek o peygamberle birlikte gönderdi. Dolayısıyla, onlar öldükten sonra dünyaya döndüler ve sonra da kendi ecelleriyle öldüler.19

                          Başka rivayetlere göre burada sözü geçen peygamberin adı „Hizkil“dir.20 İşte bu, ölümden sonra dünyaya dönüştür. Hamran bin A’yen, İmam Bakır (AS)’dan onların hakkında, “Acaba onlar dirildiler ve insanlar onları gördükten sonra yine aynı gün öldüler mi, yoksa dünyaya dönerek evlerinde oturdular, yemek yediler ve kadınlarla evlendiler mi?” diye sordu. İmam (AS) şöyle buyurdu:

                          بل ردهم الله حتى سكنوا الدور، وأكلوا الطعام، ونكحوا النساء، ولبثوا بذلك ما شاء الله، ثم ماتوا بآجالهم

                          „Allah onları dünyaya döndürdü; onlar evlerinde oturdular, yemek yediler, kadınlarla evlendiler ve dünyada Allah’ın istediği kadar yaşadılar; daha sonra kendi ecelleriyle öldüler.“21



                          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                          Yorum


                            #28
                            Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

                            1.2.Üzeyr bin Ermiya’nın dirilişi:
                            Yüce Allah buyuruyor ki:

                            „Yahut görmedin mi o kimseyi ki, evlerinin duvarları çatıları üzerine çökmüş (alt üst olmuş) bir kasabaya uğradı; “Ölümünden sonra Allah bunları nasıl diriltir acaba!?” dedi. Bunun üzerine Allah onu öldürüp yüz sene bıraktı; sonra tekrar diriltti. “Ne kadar kaldın?” dedi. “Bir gün yahut daha az” dedi. Allah ona: “Hayır, yüz sene kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamıştır. Eşeğine de bak. Seni insanlara bir ibret kılalım diye (yüz sene ölü tuttuk, sonra tekrar dirilttik). Şimdi sen kemiklere bak, onları nasıl düzenliyor, sonra ona nasıl et giydiriyoruz”, dedi. Durum kendisince anlaşılınca: “Şimdi iyice biliyorum ki, Allah her şeye kadirdir”, dedi.“ 22

                            Yıkık kasabaya uğrayıp öldükten sonra tekrar dirilen bu şahsın kim olduğuna dair değişik rivayetler mevcuttur. Tabersi’ye göre bu kimse Üzeyr’dir.23 Cafer es-Sadık (AS)’dan aktarılan bir rivayet de bu yöndedir. İmam Bâkır (AS)’a dayandırılan bir başka bir rivayete göre ise bu kimse Ermiya’dır.

                            Ayyaşî, kendi senedi ile İbrahim ibn Muhammed’den şu hadisi nakleder:

                            „İlim ehli bir grup, harici olan İbn-i Kevva’nın Ali (AS)’a, “Ya Emir el-Mü’minin! Dünya ehli arasında babasından büyük çocuk var mıdır?” diye sorduğunu ve o hazretin şöyle buyurduğunu rivayet eder:

                            نعم، ُأولئك ولد عزير، حيث مر على قرية خربة، وقد جاء من ضيعة له، تحته حمار، ومعه شنة فيها تين، وكوز فيه عصير، فمر على قريةٍ خربةٍ، فقال: أنى يحيي هذهِ اللهُ بع د موتِها، فأماته الله مائَة عامٍ، فتوالد ولده وتناسلوا، ثمَّ بعث الله إليه فأحياه في المولد الذي أماته فيه، فُأولئك ولده أكبر من أبيهم

                            “Evet; onlar Uzeyr’in çocuklarıdır. Uzeyr, tarlasından gelince yıkılmış bir kasabadan geçiyordu, bir eşeği, içinde incir olan bir tulumu ve içinde meyve şırası olan bir de testi vardı; bu halde yıkılmış kasabadan geçerken (kasa-banın halini görünce) “Ölümden sonra Allah bunları nasıl diriltir acaba?!” dedi. Derken Allah Teala onu yüz yıl öldürdü. Sonra çocukları çoğaldı ve nesli arttı. Sonra Allah Teala onu öldürdüğü yerde dirilterek dünyaya dön-dürdü; işte o çocuklar babalarından büyüktü.” “ 24



                            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                            Yorum


                              #29
                              Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

                              1.3.Musa (AS)’ın Kavminden 70 kişinin diriltilmesi:
                              Yüce Allah, Beni İsrail’in görmedikleri Allah’a imanı terk ederek, altından bir buzağıya tapmaları hususunda buyurur ki:

                              „Bir zamanlar: Ey Musa! Biz Allah’ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız, demiştiniz de bakıp durur olduğunuz halde hemen sizi yıldırım çarpmıştı. (55) Sonra ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki şükredesiniz. (56)“ 25

                              Ve aynı olay üzerine devamla buyurmaktadır ki:

                              „Musa tayin ettiğimiz vakitte kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Musa dedi ki: “Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de daha önce helâk ederdin. İçimizden birtakım beyinsizlerin işlediği (günah) yüzünden hepimizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir. Onunla dilediğini saptırırsın, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim sahibimizsin, bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en
                              iyisisin!“ 26

                              Böylece Beni İsrail’den 70 kişi tekrar hayata döndürüldü. Yediler, içtiler, evlendiler, çoğaldılar ve vakti gelince ecelleri ile öldüler.27



                              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                              Yorum


                                #30
                                Ynt: Bu ayetler hakkinda paylasim rica ediyorum

                                1.4.Nebi İsa ibn Meryem (AS)’ın ölüleri diriltmesi:
                                Yüce Allah Kur’an el-Kerim’in birkaç yerinde İsa (AS)’ın mücizeleri arasında ölüleri diriltmenin de olduğunu belirtmektedir. Bu ayetlerin birinde Alemlerin Rabb’ı İsa (AS)’a şöyle hitab edeceğini buyurur:

                                „Benim iznimle ölüleri (ölüm halinden) çıkardın.“ 28

                                Diğer bir ayette İsa (AS)’dan naklen buyurulur ki:

                                „Allah’ın izni ile körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim.“ 29

                                Nitekim Matthaeus (Mattâ) İncili 9:23-26, Markus İncili 5:21-43 ve Lukas İncili 8:40-56′ da Celile bölgesinde, sinagog imamı İairus’un 12 yaşındaki kızını, İohannes (Yuhanna) İncili 11:1-45 ve Barnabas İncili 193. surede Bethanyalı Meryem ve Marta’nın kardeşi Lazarus’u, Barnabas İncili 47. surede Nain’de bir oğlanı dirilttiği bildirilmektedir.

                                Böyle bazı kimselerin İsa (AS) tarafından diriltilerek daha sonra ecelleri ile tekrar öldükleri İslami kaynaklarda da geçmektedir.30



                                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X