Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İMAMİYYE ŞİASININ HADİS ANLAYISI (El-kafi'de çelişki yoktur)

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    İMAMİYYE ŞİASININ HADİS ANLAYISI (El-kafi'de çelişki yoktur)

    [quote author=ikra link=topic=8366.msg55947#msg55947 date=1254731943]
    hudeyfe kardeş cevabını merakla beklemekteyim
    [/quote]

    Hudeyfe kardeş sizin cevabınızı verir inş.
    Hürre'nin sözleri bize hüccet değildir, yanılabilir de, zaten ben de bütün sözlerini kabul etmiyorum ama sözlerinde doğruluk payı vardır. Hz. Mehdi'yi inkar eden şahıs bu sözleri mi kabul edecektir. Bizi bağlayan Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamlarının (a.s) sözleridir. Ben şahsen şu rivayetlere inanıyorum:

    Bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuşlardır: "Ümmetimin alimleri Beni İsrail peygamberleri gibidir." (Bihar, c.2, s.22)

    Yine Hz. Paygamber (s.a.a) diğer bir hadisinde şöyle buyurmuşlardır: "Ümmetimin alimleri Beni İsrail peygamberlerinden daha üstündür." (Buradaki alimlerden kasıt büyük ihtimalle Ehlibeyt İmamlarıdır, normal alimler değildir.)

    Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuşlardır: "Adem'in, kendisiyle hubut ettiği (yeryüzüne indiği) ilim ve peygamberlerin Hatem'ul-Enbiya'ya kadar kendisiyle üstün kılındıkları bütün özellikler Hz. Peygamber'in Ehlibeytinde vardır." (Bihar, c.2, s.100, Nehculbelağa, İrşad-i Mufid..)

    Allah Teala şöyle buyuruyor: "De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Ancak temiz akıl sahibi olanlar anlar."
    "Bilenler"den kasıt Ehlibeyt İmamlarıdır. "Bilmeyenler"den kasıt ise onların düşmanlarıdır. "Temiz akıl sahibi olanlar anlar" sözünden kasıt da onların Şialarıdır. (Bihar, c.24, s.120)
    Ehlibeyt İmamlarının bilgileri, Hz. Peygamber (s.a.a) hariç diğer bütün peygamberlerden fazladır. Bu konuda birçok hadis nakledilmiştir.
    (Bkz. Bihar, c.26, s.194. Bihar'ın gemisi mesabesinde olan Sefinet'ul-Bihara da müracaat edebilirsiniz.)

    İmam Cafer Sadık (a.s) da buyurmuşlar ki: "Allah Teala peygamberlerden ulu'l-azm olanları yarattı, onları ilimle (diğerlerinden) üstün kıldı. Biz Ehlibeyt İmamlarını onların ilmine varis kıldı ve bizi onların ilimleri hususunda onlardan üstün etti. Allah Resulüne de onların bilmedikleri ilimleri öğretti. Allah Teala hem Allah Resulünün ve hem de onların illimlerini bize bildirdi-öğretti."
    (Bihar, c.26, s.194; Besar'ud-Derecat, s.62)

    Yaktiyni Muhammed b. Ömer'den, o da Abdullah'dan, o da Velid Seman'dan şöyle nakleder: Ebu Cafer (İmam Bakır a-s) bana, "Ya Abdullah! Şia; Hz. Ali, Hz. Musa ve Hz. İsa hakkında ne diyor?" diye sordu.
    -Arzettim ki: Fedan olayım, hangi açıdan soruyorsunuz?"
    - Buyurdu ki: "İlim açısından soruyorum..."
    - Arzettim ki: "Fedan olayım! Onların hakkında ne diyebilirim ki?"
    - Buyurdular ki: "Allah'a and olsun ki o (Hz. Ali) onlardan daha alimdi..."
    (Bihar, c.26, s.194)

    İsmail b. Şuayb Ali b. İsmail'den o da bazı büyüklerinden naklen şöyle diyor:
    Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık a-s) bir adama şöyle buyurdu: "Toplanan suları içiyor ve büyük nehirler istiyorsunuz!"
    Ey Resulullah'ın oğlu, bununla neyi kasdediyorsunuz? dediğimde İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Hz. Peygamber'in ilmi bütün peygamberlerin ilmidir. Allah Teala Hz. Peygamber'e o ilmi Hz. Ali'nin yanına bırakmasını vahyetti, Resulullah da o ilmi Ali'nin yanına bıraktı."
    Adam, "Ali mi daha alimdi yoksa bazı peygamberler mi?" diye sorunca, İmam (a.s) ashabına dönerek, "Şüphesiz Allah Teala, dilediğinin kulaklarını açıyor. Ben, "Allah Resulü bütün ilimleri Ali'nin yanına bıraktı diyorum, o; "Ali mi daha alimdi yoksa bazı peygamberler mi?" diye soruyor."
    (Bihar, c.26,s.195; Besar'ud-Derecat, s.62. Hadis farklı kanallarla ve daha geniş bir şekilde nakledilmiştir.)

    İbrahim b. İshak Abdullah b. Hammad'dan, o da Seyfi Temmar'dan şöyle naklediyor:
    Bir grup cemaatle İmam Cafer Sadık'ın yanındaydık. İmam (a.s) buyurdular ki: "Bu bina ve bu Kabe'nin Rabbine and olsun ki -bu sözü üç kez tekrarladı- Eğer ben Musa'yla Hızır'ın yanında olsaydım, onlara bildirirdim. Şüphesiz ben onlardan daha alimim. Onların bilmediklerini onlara haber verirdim."
    (Bihar, c.26, s.196; Besair'ud-Derecat, s.63.)

    Bu konuyla ilgili pek çok hadis nakledilmiştir. İsteyenler bu adreslere bakabilirler: Bihar, c.40, s.208; c.17, s.131; c.26, s.159

    Bu konu üzerinde fazla konuşmak doğru değildir. Bizim peygamberlere saygımız sonsuzdur. Biz velayet makamını nebilik makamından üstün görüyoruz ve bunu açıkça da söylüyoruz. İmamet makamını anlamayan ve ona inancı olmayan bir kimsenin bu sözleri anlaması mümkün değildir. Hz. Mehdi' (a.f) gibi bir İmamı inkar eden ve onu eleştirmeye kalkan bu hadisleri mi kabul edecektir. Zamanında Allah'ı da inkar etmiş, Hz. Peygamberi de inkar etmiş, Kuran'da çelişkiler bulmaya çalışmış, şimdi de gelip Hz. Mehdi'i ve velayetle ilgili hadisleri ve İmamların faziletlerini eleştiriyor. Bir aydır anlamadığı ayet ve hadislerle Şia aleyhinde konuşuyor.Daha ne olduğu, neye inandığı belli olmayan bir adamın bu sözleri konuşması haddi aşmak olur. Allah hidayet etsin.
    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

    Yorum


      İMAMİYYE ŞİASININ HADİS ANLAYISI (El-kafi'de çelişki yoktur)

      f_altan hocam peki mektebi mülkiyenin naklettiği İmam Ali(as)'nin diğer peygamberlerle kıyas edilen hadisi hakkında düşünceniz nedir?
      Burada yapılan kıyas hakmıdır?
      Rivayet sahihmidir?
      Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
      İmam Ali (a.s)

      Yorum


        İMAMİYYE ŞİASININ HADİS ANLAYISI (El-kafi'de çelişki yoktur)

        [quote author=mikdat bin esved link=topic=8366.msg55958#msg55958 date=1254742692]
        f_altan hocam peki mektebi mülkiyenin naklettiği İmam Ali(as)'nin diğer peygamberlerle kıyas edilen hadisi hakkında düşünceniz nedir?
        Burada yapılan kıyas hakmıdır?
        Rivayet sahihmidir?[/quote]

        Değerli kardeşim, Sa'saa'nın Hz. Ali'den naklettiği rivayeti kastediyorsunuz galiba. O rivayetin kaynakları bende yoktur. Onun için senedine bakamadım. Ama Sultan'ul-Vaizin o rivayeti Peşaver Geceleri'nin 7. oturumunda getirmiştir. Ben aynen bu konuyla ilgili yazıyı aktaracağım.
        Bakın değerli kardeşim, 25 tane hadis, "Hz. Mehdi (a.f) İsa b. Meryem'e (a.s) imamlık yapacaktır” diyor.
        29 tane hadis, Hz. İsa’nın yere inmesi ve Hz. Mehdi (a.s)’ın arkasında namaz kılmasıyla ilgilidir. Eğer Hz. Mehdi (a.f), Hz. İsa'dan (a.s) üstün olmasaydı ona imamlık yapar mıydı? Sadece bu hadis bile kimin kimden daha üstün olduğunu göstermiyor mu? Ama bu hadisler o şahısa vız gelir..

        Peşaver Geceleri’nin 7. Oturumundan:

        ...Sizler ilim ehli olduğunuz için, inşaallah inattan uzak durarak bu ayeti kerimenin bizim konu ve maksadımıza, kat’i bir delil olduğunu tasdik edersiniz. Bu ayet ile aynı zamanda sizin ikinci sorunuzun cevabı da verilmiş oldu. Zira biz, Hz. Ali (a.s)’ın “Enfüsena” ayeti ile, has nübüvvet ve vahyin nüzulü hariç diğer bütün kemal, makam ve faziletlerde Resulullah (s.a.a) ile eşit olduğunu ispatladığımızda, Hz. Ali a.s)’ın bütün sahabe ve ümmetten üstün olduğunu anlamış oluruz. Bundan da öte, bu ayetin delaletine, akıl ve naklin hükmüne göre, O Hazretin bütün peygamber, sahabe ve ümmetten istisnasız olarak üstün olması gerekir. Nitekim Resulü Ekrem (s.a.a) de bütün Enbiya ve ümmetten üstün ve faziletliydi.

        Hz. Peygamber (s.a.a) Bütün Peygamberlerden Üstün Olduğuna Göre Hz. Ali de Onlardan Üstündür

        Sizler, imam Gazali’nin “İhya’ul- Ulum”, İbn-i Ebi’l- Hadid’in “Nehc'ül- Belağa Şerhi”nin, imam Fahri Razi, Carullah Zemahşeri, Beyzavi, Nişaburi gibi şahısların tefsir kitaplarını okuduğunuz zaman onların, Resulü Ekrem (s.a.a)’in, bir hadislerinde; “Ümmetimin alimleri, Beniisrail’in peygamberleri gibidir.” buyurduğunu nakl ettiklerini görürsünüz. O Hazret diğer bir hadiste de şöyle buyurmuştur:
        “Ümmetimin alimleri, Ben-i İsrail peygamberlerinden daha üstündürler.”

        Bu ümmetin alimleri, ilimlerini Muhammed (s.a.a)’in ilim kaynağından alıp Ben-i İsrail peygamberleri gibi veya onlardan üstün olabiliyorlarsa, sizin muteber alimlerinizin de Resulullah (s.a.a)’den naklettikleri naslara göre Hz. Ali bütün peygamberlerden üstün olması gerekir ve bunda şek ve tereddüt asla yoktur. Zira Resulü Ekrem (s.a.a) buyurmuştur ki: “Ben ilim şehriyim, Ali de onun kapısıdır.” Veya; “Ben hikmet eviyim, Ali de onun kapısıdır.” Hz. Ali (a.s)’ın kendisinden de bu konu hakkında soru sorduklarında, üstünlüğünün bazı yönlerine değindiler.

        Sa’saa’nın Hz. Ali’den, O’nun Peygamberlerden Üstün Oluşunun Sebebi Hakkındaki Soruları ve Onların Yanıtı

        Hicretin 40. yılı mübarek Ramazan ayının 20. Gününde, Resulü Ekrem’in de önceden haber verdiği gibi zalim ve bedbaht olan Abdurrahman bin Mülcem-i Muradi tarafından zehirli bir kılıç ile mübarek kafasından darbe alan Hz. Ali (a.s), ölüm nişaneleri belirdiğinde, oğlu İmam Hasan’a, kapı arkasında toplanan Şiaların gelip kendisini görmelerine izin verilmesini emretti. Onlar gelip yatağın etrafında toplandıklarında sessizce O Hazret için ağlıyorlardı. Hz. Ali (a.s) çok halsiz bir halde onlara şöyle buyurdular:
        “Beni kaybetmeden önce, istediğiniz soruyu sorun; fakat sorularınız kısa olsun.”

        Ashabın her biri soru sorup cevaplarını alıyorlardı. Onlardan biri, Şia’nın büyük şahsiyet ve ravilerinden olan Kufe'nin meşhur hatibi Sa’saa bin Suhan'dı. Şia alimlerinin yanı sıra kendi büyük alimleriniz, hatta Sıhah yazarları onun rivayetlerini Hz. Ali ve İbn-i Abbas’dan nakletmişlerdir.
        İbn-i Abdulbirr “İstiab” adlı kitabında İbn-i Sa’d “Tabakat”ta İbn-i Kuteybe “Maarif”de ve diğer büyük alimleriniz onun yaşantı ve durumu hakkında şerhler yazarak onu güvenilir ve adil bilip Hz. Ali (a.s)’ın alim, fazıl, sadık ve takvalı ashabından biri olduğunu nakletmişlerdir.

        Sa’saa Hz. Ali (a.s)’a şöyle arz etti: “Siz mi üstünsünüz, Adem mi?
        Hz. Ali (a.s): “İnsan kendisini tarif ve tezkiye etmesi çirkin bir şeydir; ama “Rabbinin nimetlerini anlat” babından dolayı söylüyorum: Ben Adem’den daha üstünüm.”

        Sa’saa: “Ey Emir’el-Muminin! Hangi delile göre siz Adem’den daha üstünsünüz?”
        Hz. Ali (a.s): “Adem (a.s) için buğday hariç, cennette bütün rahmet, rahatlık ve nimetler hazırlanmıştı; O nehy edilmesine rağmen o buğdaydan yiyerek cennet ve Hakkın rahmetinin dışına çıktı. Ama Allah Teala beni, buğdayı yemeden men etmemesine rağmen kendi istek ve irademle dünyayı önemli bilmediğimden dolayı, buğdaydan yemedim...”

        Bu söz, insanın keramet ve faziletinin, Allah katında zühd ve takva ile oluşuna kinayedir. Zira dünya ve dünya güzelliklerinden daha çok perhiz edenlerin, Allah katında değer ve yakınlığı daha fazladır. Nitekim zühd ve takvanın son derecesi de, yasaklanmayan helallerden uzak durmaktır.

        Sa’saa: “Siz mi daha faziletlisiniz, yoksa Nuh peygamber mi?”
        Hz. Ali (a.s): “Ben Nuh'tan daha faziletliyim.”

        Sa’saa: “Hangi delile göre, siz Hz. Nuh’dan daha faziletlisiniz?”
        Hz. Ali (a.s): “Hz. Nuh kendi kavmini Allah’a davet ettiğinde onlar itaat etmediler; üstelik, O Hazrete çok eziyet ve zulüm ettiler. Sonunda onlar hakkında beddua edip şöyle dedi: “Allah'ım, yer yüzünde kafirlere bir diyar dahi bırakma (yani onların hepsini helak et.)” Ama ben Hatem’ul- Enbiya (s.a.a)'den sonra, bu ümmetten onca darbe ve eziyet görmeme rağmen kesinlikle onların hakkında beddua etmedim ve tamamen sabrettim.”

        Nitekim meşhur “Şıkşıkıyye” hutbesinde şöyle buyuruyor:
        “Gözümde diken ve boğazımda kemik olduğu halde sabrettim...”

        Bu söz, belalara karşı sabrı çok olan kimsenin hakka en yakın mahluk olduğuna kinayedir.

        Sa’saa: “Siz mi daha üstünsünüz, yoksa İbrahim mi?”
        Hz. Ali (a.s): “Ben İbrahim’den daha üstünüm.”

        Sa’saa: “İbrahim’e üstün oluşunuzun delili nedir?”
        Hz. Ali (a.s): “İbrahim Allah Tealaya, “Rabbim, ölüyü nasıl diriltirsin?” diye sordu. Allah Teala; “İnanmıyor musun?” diye buyurdu. İbrahim; “Evet inanıyorum, ama (onu görmekle) kalbimin mutmain olmasını istiyorum.” dedi. Ama benim imanım öyle bir yere varmış ki, eğer hicaplar kaldırılırsa zerre kadar yakinimde artış olmaz.”

        Bu söz, şahsın derece ve makam yüceliğinin hakk'ul- yakin mertebesine ulaşması için, o şahsın yakin makamına ulaşması gerekliliğine kinayedir.

        Sa’saa: “Siz mi daha üstünsünüz, yoksa Musa mı?”
        Hz. Ali (a.s): “Ben Musa’dan daha faziletliyim?”

        Sa’saa: “Siz hangi delile göre Musa’dan daha üstünsünüz?”
        Hz. Ali (a.s): “Allah Teâla, Hz. Musa’yı Firavun’u davet etmek için Mısır’a gönderdiğinde Musa Rabbine şöyle dedi: “Rabbim, ben onlardan bir kişi öldürdüm, beni öldüreceklerinden korkuyorum. Kardeşim Harun, dil bakımından benden daha fasihtir; Onu da benimle beraber, beni doğrulayan bir yardımcı olarak gönder. Zira ben, onların beni yalanlayacaklarından korkuyorum.” Ama ben, babası, kardeşi, amcası, dayısı, ve yakın akrabasını öldürmediğim pek az kimse olmasına rağmen, Resulullah (s.a.a) Allah tarafından beni “Tevbe” süresinin ilk ayetlerini Mekke’de Ka’be’nin üzerinde Kureyş kafirlerine okumam için görevlendirdiğinde, asla korkmayıp emre itaat ettim ve yalnızca gidip görevimi tamamlayıp “Tevbe” suresinin ayetlerini onlara açıkladıktan sonra geri döndüm.”

        Bu söz, şahsın üstünlüğünün Allah’a tevekkül ile olabileceğine ve tevekkülü çok olanın da üstün olduğuna kinayedir. Musa (a.s) kendi kardeşine itimat edip ona güvendi. Ama Emir’ul- Muminin Ali (a.s), Allah’a kamil bir tevekkül edip Hak Teala’nın geniş kerem ve lütfüne itimat etti.

        Sa’saa: “Siz mi mi daha üstünsünüz, yoksa İsa mı?”
        Hz. Ali (a.s): “Ben İsa’dan daha üstünüm?”

        Sa’saa: “Siz hangi delile göre İsa’dan daha üstünsünüz?”
        Hz. Ali (a.s): “Cebrail, Meryem’in yakasına üfledikten sonra, Meryem Allah’ın kudreti ile hamile oldu. Doğum zamanı geldiğinde Meryem’e şöyle vahiy olundu:
        “Bu evden (Beyt'ul- Mukaddes) dışarı çık; zira bu ev ibadet evidir, doğum evi değil.”

        İşte bundan dolayı Beyt'ul- Mukaddes'ten dışarı çıkıp çölde kuru bir hurma ağacının altında İsa’yı dünyaya getirdi. Ama ben, annem Esed kızı Fatıma'nın Mesdcid'ül- Haram’da doğum sancısı başladığında, Kâbe'nin Rabb’ine yalvararak şöyle arz etti: “İlahî, bu evin ve bu evi bina edenin hakkı hürmetine bu doğum sancısını benim için kolaylaştır.”
        İşte o an evin duvarı yarıldı ve Annem Fatıma’yı; “Ey Fatma, eve gir!” diye gaybi bir nida ile evin içine davet ettiler. Daha sonra annem içeri girdi ve ben Allah’ın evi olan Kabe'de dünyaya geldim.”

        Bu söz, insanın şerefinin, ilk etapta asalet, soy ve doğumun temizliğine göre olduğuna; ruhu, nefsi ve bedeni daha temiz olanın da daha üstün olduğuna işarettir.
        (Fatıma’nın Kabe'ye girmesi ve Meryem’in de doğum için Beyt'ul- Mukaddes’ten dışarı çıkarılmasından, Mekke’nin Beyt'ül- Mukaddes’se, Fatıma’nın Meryem’e ve Hz. Ali (a.s)’ın da Hz. İsa (a.s)’a nazaran daha üstün olduğu, Allah-u Teâla'nın bu emrinden anlaşılmaktadır.)

        Hz. Ali Bütün Peygamberlerin Aynası İdi

        ( Bu sırada namaz vakti oldu. Derken arkadaşlar namaz için kalktılar. Namazı kılıp çay içerek kısa bir süre dinlenmeden sonra ben söze başlayarak şöyle arz ettim

        Davetçi: Söylediklerime ilave, sizin âlimlerin muteber ve güvenilir kitaplarında, Hz. Ali (a.s)’ın bütün peygamberlerin sıfatlarının aynası ve bütün sıfatlara sahip olduğunu zikretmişlerdir.
        Nitekim Mutezili olan İbn-i Ebi’l- Hadid “Nehc’ul- Belağa Şerhi”nin 2. cildinin 449. sayfasında, Şafii fakihi olan Hafiz Ebubekir Ahmed bin Huseyn Beyhaki “Menakıb”da, imam Ahmet bin Hanbel “Müsned”inde, imam Fahri Razi “Tefsir-i Kebir”de “Mübahele” ayetinin tefsirinde, Muhyiddin Arabi “Yevakit ve Cevahir” adlı kitabının 32. konusunun 172. sayfasında, Hanefi olan Şeyh Süleyman Belhi, “Müsned-i İmam Ahmed”, “Sahih-i Beyhaki”, “Şerh’ul- Mevakıf” ve “Tarikat’ul- Muhammediyye”den naklen “Yenabi’ul- Mevedde” kitabının 40. babının başlarında, Nurettin Maliki Beyhaki’den naklen “Fusul’ul- Mühimme”nin 121. sayfasında, Şafii olan Muhammed bin Talha “Metalib’us- Süul”un 22. sayfasında ve Muhammed bin Yusuf-u Genci eş-Şafii “Kifayet’ut- Talib”in 23. babında, lafız ve ibarelerde az çok farklılıkla Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir:

        “Kim, Adem’in ilmine, Nuh’u takvasına (hikmetine), İbrahim’in özelliğine (veya adet ve huyuna), Musa’nın heybetine ve İsa’nın da ibadetine bakmak istiyorsa, Ali bin Ebi Talib’e baksın.”

        Şafii olan Mir Seyyid Ali Hemedani, “Meveddet’ul- Kurba” adlı kitabının 8. Mevedde’sinde, bu hadisi şerifi fazlalıklarla zikretmiş ve onun sonunda Cabir’den Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu nakletmektedir:
        “Şüphesiz, Ali’de, Peygamberlerin hasletlerinden doksan haslet vardır; Allah Teala, Ali’den başka hiç kimsede onların hepsini bir araya toplamamıştır.”
        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

        Yorum


          İMAMİYYE ŞİASININ HADİS ANLAYISI (El-kafi'de çelişki yoktur)

          Bismillahirrahmanirrahim..
          Siyah yazılar m. Mülkiyenin mesajından alıntılardır. Maviler ise bana aittir. Olay şahsileşmesin diye M. Mülkiye, itirazcı vs sıfatlarla anılmıştır..



          Alıntı sahibi: Mekteb-i Mülkiye üzerinde 04 Ekim 2009, 21:49:49
          Alıntı
          1- Hz. Ali (a.s)'ın Sekiz Peygamber'den Üstün Olduğu Haber
          ……..
          “İmamiyye şiasının imamların nebilerden daha üstün olduğuna dair getirdikleri yukarıdaki rivayet üzerinde duralım biraz. İmamları yüceltmek adına nebiler nasıl aşağılanmış ve onlara yakışmayan çirkin hasletlerle anılmışlar..”

          Rahman rahim Allah’ın adıyla,
          İmamiye şiası bu iftiradan uzaktır. çünkü bu bakış açısından kaynaklanmaktadır. Siz dinlediğiniz bir şarkının yorumunu başka bir sanatçıdan dinleyin… “bozmuş” dersiniz değil mi.. ya da biz kuzey yarı küredeki insanların başı uzaya doğru iken, bizim dünyadaki mekanımızından bir delik deldiğinizi varsayın. Yerin merkezinden geçip dünyanın diğer tarafından çıksın. Sonra o delikten siz geçin önce başınız mı çıkar yoksa ayağınız mı… burada ayağı yere basan bir insan oradan çıkınca ayağı önce çıkacak ve hamutta bir şekilde çıkacaktır.

          Konuyla ilgisi ne diyebilirsiniz. Şiaya imamları yüceltme adına nebiler aşağılanmış deniyor. Oysa burada
          1- Aşağılanma yoktur
          2- Şia da sizin imamları kabul etmediğiniz ve sizin de kabul ettiğiniz ama görmezlikten geldiğiniz naslarla belirlenen makamını inkar ettiğinizi ve onları aşağıladığınızı yok saydığınızı konumlarından aşağı yanınıza indirerek huccet özelliklerini inkar ettiğinizi söylüyor…

          Bu durumda ne olacak… iş delillere kalacak kimin delili güçlüyse onunki doğru olacak. Yazarın yukardaki alıntıda hiç delilsiz işe böyle başlaması bir önyargı ve şartlanmadır…


          “Öncelikle şunu belirteyim ki, her mecliste ve fırsatta kıyasın haram olduğunu iddia eden imamiyye şiası bu yukarıdaki rivayete iman etmekle , imam ali ve nebiler arasında yapılan çirkin kıyaslarada şman etmiş olur ve kendi içerisinde çelişkiye düşer. şimdi bu kıyasları birer birer inceleyip nebilere yapılan saygısızlıkları görelim"

          … şia şeytani kıyasa karşı çıkar, şia hüküm ve ibadetler ile ilgili aklın yasa koyucu konumunu reddeder. Şia Allah’tan hiçbir bilgi almadığı halde birinin çıkıp kıyasla dini hükme ulaşmasına karşı çıkar ..

          Oysa bu hadiste şia ilkelerine ters düşmüş değildir. O zaten imamlarının kıyasla değil imam babaları vasıtasıyla ilahi kaynaktan beslendiğini söyler. Bu nedenle bu hadiste kıyas değil ki çelişkiye düşülsün. Ama hiçbir şii İmamların diğer insanlar kadar bilgi sahibi olduğu yanılgısından yola çıkan diğerleri gibi düşünmek zorunda değildir. Öyle olursa imameti inkar etmiş olur zaten.. kendisiyle çelişkiye o zaman düşmüş olur. Hadisin imam a.s. ca söylendiğine kani olan her şii onun kaynağının vahy olduğunu söylemiştir. Oysa bu itirazcının bu konuda hiçbir açıklamasına ben rastlamış değilim. Burda, şia diyerek muhatabı belirsiz bir eleştiri yapılıyor. Bu hadisle eleştirilen İmamlar mı, bu hadis imamlara ait de, İmamlar mı yalan söylemiş yanlış kıyas yapmış yoksa, Şiiler İmamları yüceltmek için mi bunu uydurmuşlar bir açıklama yok


          “unutmadan şunu da belirtelim ki imamiyye şiasının ehlisünnete olan muhalefetinin en başında ehlisünnetin nebilerin hata yaptıkları ve günah işlemelerine inanöaları yatar. şia güya buna şiddetle itiraz ederek nebilerin günahtan münezzeh masum olduklarını söylerler. halbuki yukarıdaki rivayet bunun tam tersini iddia etmekte ve nebileri türlü günah ve hatalarla zan altında bırakmaktadır. bu da imamiyye şiasının nebiler hakkındaki çelişkili inancıdır.”

          sn itirazcı burada, rivayette nebilerin, günahla itham edildiği varsayımından hareket etmiş. Oysa Şiilerin Nebiler için isnad edilen günah ve hata konusunda savunmaları okunmuş olsaydı yukardaki kıyaslanan konularda nebileri günahtan tenzih ettiklerini görürlerdi..

          burada itirazcı tarafından yapılan vahim hata, Hadiste Ali a.s. günah işlemeyen (günah ve sevabın tam orta noktasını sıfır 0, günahlar sıfırın altı eksi, sevaplar ise sıfırın üstü yani artı, olarak düşünelim) diğer nebilerin yaptıklarını ise günah niteleyen düşüncede olunmasıdır. Yani hadisteki tasvir siyah beyaz zemin olarak düşünmüş.

          Oysa hadisteki taraflar siyah beyaz değil her iki taraf da sıfırın üstünde beyazın tonlarıdır, hadiste hiçbir nebi sıfırın altında .... Burdaki karşılaştırma sevap ve fazilet yarışıdır.


          “Alıntı
          Haccac dedi ki: "Ey Hurre, iyi açıkladın, Peki onu Nuh ve Lut'a karşı ne ile üstün tutuyorsun?"
          Hurre dedi ki: Allah Teala onu onlara üstün kılmıştır: Allah buyuruyor ki: "Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lut'un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kulun (nikahı) altında idiler, onlara hıyanet ettiler. (Kocaları,) Allah'tan hiçbir şeyi onlardan savamadı. (Onlara): "Haydi girenlerle birlikte siz de ateşe girin!" denildi."(Tahrim/10)
          Ali bin Ebi Talib'in eşi ise, Muhmammed (s.a.a)'in kızı Fatıma'tüz Zehrâ'dır ki, Allah onun rızasına rıza ve onun gazabına gazap gösterir.

          İmam Alinin Nuh ve Lut as den üstün olduğunu ispat etmek için eşlerini kıyaslamışlar. diyorlarki; Nuh ve Lut as in eşleri kafir olmuştur, imam Alinin eşi ise yeryüzünün en faziletli 4 kadınından birisi olan fatıma ra dir. dolayısiyle eşler arasındaki bu üstünlükten dolayı imam Ali , Nuh ve Lut as den üstündür.

          Euzubillah. kıyasın çirkinliğine ve batıllığına bakarmısınız? eşlerinden dolayı nebileri zan altında bırakmak ve onların faziletlerinin düşük olduğunu ima etmek kimin haddinedir?”

          burada eleştirmen, “fazilet yarışına sokulmuş” dediği halde Şiilerin nebilere günah isnad ettiğini iddia etmekle kendi kendini yalanlamış oluyor..

          Elbette bir insan eşi sebebiyle günahkar suçlu ilan edilemez… kimsenin eşinin sonradan ne olacağını bilemez… ama;
          Bu böyle diye siz eşinin kötülüğünden dolayı hep kaderi suçlayan kaç kişiyi gördünüz. Adam hep ah benim akılsız kafam deyip de seçimdeki eksikliğinden dolayı kendi yanlışlığını itiraf etmez mi… eş seçimi tamamen insanın müdahalesi olmayan kader konusu mudur.

          Biz Şiiler yine de Kur’an’da geçmesine rağmen hiçbir eleştiri konusu olmayan, eşi kafir olan Peygamberlerle ilgili olarak peygamberleri suçlamaz onların günahlarını Peygamberlere yüklemeyiz.. yanlış tercih yaptıklarını iddia etmeyiz. Ancak bu fazilet yarışında seçimlerinin sonucu değiştirmeyeceği anlamına gelmez…

          Az bilen ilkokul öğrencisi için birden sonra iki gelir.. onun bilgisi o kadardır. Oysa biraz daha bilgisini ilerletirse bir buçuğu bulur. Bilgisi gelişmiş kapsamlı bir düşünür ise birle iki tam sayıları arasında sonsuza kadar kesirli sayıların bulunduğunu bilir…

          Yüzeysel bakışla Peygamberlerin eş seçimi onları günahkar yapmaz demekle fazilet yarışında hiç etkisi olmaz denilebilir. Oysa, işin içine giren bir alim, eş seçiminde Allah’ın kişiye layık görmesinden, denemesinden, onu etkilemesinden taa kendi seçimine kadar bir sürü etkenin fazilete etki ettiğini görür..

          Örneğin masum bir eşe sahip olan bir Ali a.s.’ın eşi Fatıma s.a.’ın Ali a.s. için yaptığı geri çevrilmez duanın Ali a.s.’ın faziletine etkisi ile, tebliğine engel olmak da dahil olmak üzere tüm alanlarda ayak bağı olup kocası Peygamber a.s.’ın ayak bağı olan bir kafir kadının engelleri, kocaların faziletine etki etmez mi sizce…bu nasıl düz ve yüzeysel mantıktır… bu örnekler çoğaltılabilir … . .



          “aranızda İmam Alinin eşi ile resulullahın eşini aynı şekilde kıyaslayıp, Fatıma (ra), aişeden daha üstündür dolayısıyla imam Ali resulullahtan da daha üstündür diyebilecek bi babayiğit var mı ”

          tamam haklısınız. Ancak kıyaslanan tarafların eşit olması şartıyla..
          Şöyle ki:
          Muhammed s.a.a’in Ali a.s.’dan kesin olarak faziletli olduğunu biliyoruz. Ali a.s. hiç düşünülmeden Muhammed s.a.a.’in ne derece faziletli olduğunu biliyoruz.
          1 ile 2 arasında sadece yarım rakamı olsaydı dediğiniz doğruydu. Bu rakamsal düşüncenin konudaki karşılığı şöyledir: fazilet değerlendirmesinde tek etken eş seçimi midir ki eş bakımından Ali a.s. Aişe’den üstün olan Fatıma s.a.’ı seçti diye, Aişe’nin eşi o Hazret s.a.a.’ten üstün olsun… oysa 1 ile 2 arasında sayısız rakam olduğu gibi fazilet yarışında da sayısız kriter vardır… Nuh a.s. Peygamber kadar yüce olsaydı o zaman dediğiniz doğru olurdu. Ama rakamsal düşünce olarak izah edecek olursak: Nuh a.s. 1.2 derecesinde fazilete sahipken Ali a.s. 1.7 oranında fazilete sahip buna karşın Muhammed s.a.a. ise 1.9 oranında fazilete sahiptir diyebiliriz.. Bu sadece anlamı daha iyi kavramak için verdiğimiz örnektir.. yoksa notları veren Allah’tır. Bizim ne haddimize.. (Cahillerden Allah’a sığınırım..)


          “Alıntı
          Haccac dedi ki: "Ey Hurre, iyi açıkladın. Peki onu peygamberlerin babası ve Allah'ın dostu İbrahim'e ne ile üstün tutuyorsun?"
          Hurre dedi ki: Allahu Teala onu, şu buyruğu: "Hani İbrahim de şöyle yakarmıştı: ‘Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster?' ‘İnanmadın mı?' diye sordu. ‘İnandım, dedi, ancak kalbimin tatmin olması için'"(Bakara/260) ile üstün kılmıştır. Mevlam Emir'ül-Müminin Hz. Ali de öyle bir söz söyledi ki, müslümanlardan hiçkimse onda ihtilaf etmemiştir: "Gözlerimin önünden perde kalksa da benim bilincimde bir artış olmaz."(1) Bu sözü de ondan başka ne öncekilerden ne sonrakilerden hiç kimse söylememiştir.

          Bu kıyasa göre İbrahim as ın imanında şüphe vardır, imam Alinin imanı ise şüphesiz, şeksiz bir imandır dolayısıyla imam Ali İbrahim as den daha üstündür.”

          burada da olay siyah beyaz olarak düşünülmüş.. madem İbrahim a.s.’ın imanı söz konusu değil bu bir şüphedir diyoruz siz nasıl düşünüyorsunuz. Yani Şiiler , itirazcı kadar olayın iman imansızlık konusu olduğunu düşünemezler öyle mi
          ilmin bizim bildiğimiz üç derecesi vardır. İlmel yakin, aynel yakin, hakkal yakin. İlmel yakin sadece bilgiye dayalı bilgidir. Duyarsınız inanırsınız. Okursunuz inanırsınız. Örneğin hint okyanusunun varlığını biz ilmel yakin biliyoruz. Bu bilgi sayesinde biz hint okyanusunun varlığına inanırız. İkinci tür ilim ise görmeye dayalı ilimdir. Bu öncekine göre daha kesin bir bilgi olup daha güçlü inancı oluşturur. Örneğin hint okyanusunu gören birinin hint okyanusunu duyan birine göre bilgisi daha sağlam buna dayanarak hint okyanusunun varlığına dair imanı daha güçlüdür. Üçüncüsü en kati bilgidir. Ki o da dokunmakla oluşan bilgidir. Hint okyanusuna girip yıkanan biri önceki iki guruba göre bu okyanusun varlığı konusunda artık öğreneceği inancını güçlendireceği bir şey kalmamıştır, diyebiliriz.
          Konuyla alakasına gelince. Şiiler şimdi İbrahim a.s.’ın imanında şüphe vardır mı diyorlar yoksa ilmel yakin olan bilgisine dayalı kesin inancı, görmeye dayalı ondan daha da kesin inanca yükseltmesini düşünerek bir değerlendirmeye tabi tutuyorlarsa İbrahim a.s. a imansız dedikleri suçlamasıyla nasıl karşı karşıya kalıyorlar!..

          Hadisteki İmam Ali a.s.’ın gözlerimden perde kalksa imanımda artma olmaz demesi diğer hadislerde de geçen sıhhati kesin bir konudur. Bu durumda Ali a.s. görse bile imanında,bilgisinde artma olmayacaksa , görmediğinden dolayı bilgisini görme seviyesine çıkarmak isteyen İbrahim a.s. dan üstün bulunmuş değil midir?
          İbrahim a.s.’ın da artık gördüğünü ve seviyesinin yükseldiğini bu nedenle Ali a.s. seviyesine çıktığını bu nedenle Ali a.s.’ın üstünlüğünün boş iddia olduğu düşünülürse bu durumda biz de İbrahim a.s.’ın görmeye bağlı bilgi katlamasının, sadece ölüleri diriltme konusunda vukubulduğunu oysa, Ali a.s.’ın tüm konulara şamil olacak şekilde gözümden perde kalksa imanımda artma olmaz dediğini söyleyerek bu itirazın batıllığını ortaya koymuş oluruz.


          “Euzubillah.Allahın nebisine , halilullah mertebesine ulaşmış tevhid abidesi İbrahim as ın imanı hakkında şüphe vardır diye zan altında bırakmak isteyenler nemruddan daha nemruddur.”

          İtirazcı burada hızını alamamış ki dediği doğru olmasına rağmen kullandığı yere hiç dikkat edememiştir. İnancı ve konuştuğu naslardan başka bir şey olmayan saf şiayı Nemrudlukla suçladığına biz inanmıyoruz..
          Ancak biz itirazcıya yukardaki değerlendirmemizden de anlaşılacağı gibi, İbrahim a.s.’ın imanında şüphe görmediğimizi, (haşa. Ki tertemiz Peygambere günah isnad etmek ne haddimize! Bu durumda şianın tüm inancı çökmüş olur) böyle bir zan altında bırakma düşüncemiz olsaydı Peygamberlerin özellikle Sünni dünyada hiç kimsenin açıklayamadığı Fetih suresi 2. Ayetteki: “geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın” şeklindeki bir ayeti Nebi s.a.a.in günahına değil sevabına delil olacak şekilde açıklayamazdık. Elhamdülillah ki Sünni olduğum sürece bu ayeti peygamberlerin masumluğunu söyleyenlerin alnına çakarken beni o durumdan aldı şia, bu ayeti, Peygamber s.a.a.’in sevabına yorumlayacak seviyeye getirdi. O dönemde hiç şii birisiyle tartışmamıştım ama tartıştığım hiçbir Sünni yok sen bu ayeti yanlış anlıyorsun burada Peygamber s.a.a.’in günah işlediği söylenmemiştir diye ispatlayamamıştı.

          İtirazcı bile o ayete dayanarak Peygamber s.a.a.’in vahy dışındaki konularda hata yapabileceğine inanır. Şimdi de tutmuş kalkmış şiayı bir yüce Peygamber a.s.’a imansızlık iddiasını isnad ediyor.
          Allah tüm şiayı anlaşılmama iftirasından korusun



          “Alıntı
          Haccac dedi ki: "Ey Hurre, iyi açıkladın. Peki onu Kelimullah Musa ile ne ile üstün tutuyorsun?"
          Hurre dedi ki: "Allahu Teala Musa hakkında buyuruyor ki: "Şehirde korku içinde, (etrafı) gözetleyerek sabahladı."(Kasas/18) Ali bin Ebi Talib ise hiç korkmadan Resulullah (saa)'ın yatağına yattı, hatta bunun üzerine Allah da onun hakkında şu ayeti indirdi: "İnsanlardan öyleleri var ki, Allah'ın rızası için kendi nefsini satarlar."(Bakara/207)


          Gelelim imam Ali ile Musa as arasındaki batıl kıyasa. ne denilmiş? efendim, Musa as korkakmış, İmam Ali ise cesurmuş.. dolayısıyla İmam Ali musa as den daha üstünmüş.

          Allahtan korkun be Allahtan korkun ! ayetlerin siyak ve sibakına bakmadan, cımbızla çekip ufacık bir cümleyi çekerek Musa as hakkında "korkak" iftirasını yapmak ancak ve ancak firavunların işidir.”

          Bakara 207. Ayetin Ali a.s. hakkında indiği Sünni kaynakların da kabul ettiği bir gerçektir. Ali a.s. Resul uğruna canını feda edecek ve bu uğurda hiç kimsenin kabul etmediği fedakarlığı hiç tereddütsüz kabul edecek kadar imana ve dolayısıyla ayetin övgüsüne layık yüce bir İmamdır.
          Oysa korku kınanacak bir olay olmadığı gibi ölüm korkusuyla tedbir almak sağına soluna bakmak ve korkmak bir günah değildir. Bu durumda Şiiler nasıl Musa a.s.’ı günahla itham ettiler ki Sünnileri suçladıkları, Peygamberlerin hatalarına dair iddialarına ortak oldular, itirazcının yazısında çıkarmak mümkün görünmüyor.
          Ancak görünen bir çok açık olan konu şu ki ilgili yerdeki en zalimlerin işine bir iftira ile şiayı da ortak yapmış olduğu … . .
          Musa a.s.’ın korkmadığı mı yazıyor ayette. Ki şiaya Musa a.s.’ı korkaklıkla ithamla suçlamış itirazcı? Kaldı ki şia öyle hiçbir peygamber a.s. için saygısızlık ifade eden korkak kelimesini kullanmaz. Ben buna şahit olmadım..
          Musa a.s.’ın durumunun Ali a.s. ın Allah yolunda korkmamasının batıl kıyas olduğu sorusu akıllara takılacak olursa:

          O zaman biz de Ali a.s.’ın, Musa a.s.’ın başına geldiği gibi bir olayla karşılaşmış mıdır deriz. Faziletini Musa a.s.’ın seviyesine indirecek (sıfırın altındaki bir konumdan bahsetmiyorum buraya dikkat) bir olay yaşamış mıdır. Hayır. Musa a.s.’ın adamı bir tokatta öldürmesi, bir günah olmayan tedbirsizliktir. Ama yine Musa a.s.’ın tercihidir. Dolayısıyla fazilet konusunda hiç böyle bir olayla karşılaşmamış Ali a.s.’ın üstünlüğü ortadadır… (sürecek inşallah)

          Yorum


            İMAMİYYE ŞİASININ HADİS ANLAYISI (El-kafi'de çelişki yoktur)

            II.

            “Alıntı
            Haccac dedi ki: "Ey Hurre, iyi açıkladın. Peki onu Davut'a ve Süleyman'a karşı ne ile üstün tutuyorsun?"
            Hurre dedi ki: Allahu Teala onu o ikisine üstün kıldı. Allahu Teala buyuruyor ki: "Ey Davud! Gerçekten biz seni yeryüzünde bir halife yaptık. Artık insanlar arasında hak ile hüküm ver. Keyfe, arzuya uyma ki, seni Allah yolundan saptırmasın."(Sad/26)
            Haccac sordu: "Onun hükmü ne üzere idi?"
            Hurre dedi ki: "İki şahıs hakkında idi. Birisinin üzüm bağı vardı, ötekinin de koyunları vardı. Koyunlar üzüm bağını otladı. Bu iki şahıs Davut'a gelip onlar hakkında hüküm vermesini istediler. Davut onlar hakkında hüküm verince oğlu Süleyman onun hükmünü düzeltti. Allahu Teala da buyurdu ki: "Onu Süleyman'a kavrattık"(Enbiya/79)
            Mevlamız Emir'ül-Müminin Ali (as) de buyurdu ki: "Bana Arş'ın üstünden, arşın altından sorunuz."(2) "Beni kaybetmeden bana sorunuz."(3) O Hayber'in fethedildiği günde Resulullah'ın yanına geldiğinde Resulullah (saa) hazır olanlara buyurdu ki: "Sizin en üstününüz, en bilgininiz ve en iyi hüküm vereniniz Ali'dir."(4)

            Gelelim Davud as hakkında yapılan çirkin iftiraya. Neymiş efendim, Davud as bir konu hakkında hüküm vermiş ama bu hükmünde yanılmış, Süleyman as onun hükmünü düzeltmiş, İmam Ali ise bir hüküm verince asla yanlmazmış.”

            Hafızamdan yazıyorum, yanılırsam bilgi olarak beni uyaran olur: Davud a.s., bir bahçe sahibi gelir ve koyun sürüsünün bahçesine girip harap ettiğini şikayet eder. Davud a.s. soruşturma sonucu sürünün bahçeye verdiği zararın, sürünün tamamının değerinde olduğunu görür ve der ki zarara karşılık sürü bahçe sahibinindir onu satar, zararını telafi eder.. Ancak sürü sahibi başka geçiminin kalmadığından basar feryadı. Bunun üzerine Süleyman peygamberin hükmüne baş vurulur. Süleyman a.s. sürü sahibinin feryadını haklı görür meseleye onun açısından bakar. Zararı sürünün 1 yıllık ürününün, zararı telafi ettiğini görür. Ve zararın sürünün ürününden ödenmesine hükmeder..
            Konunun özeti bu şekildedir yanılmıyorsam ayrıntılarda hatam olabilir. Şimdi bu olay Kur’an’da özet olarak anlatılır ve sadece Süleyman a.s.’ın hükmünün yine kendisi gibi hak olan diğer hükümden üstün olduğunu, çünkü diğer tarafı cezalandırma esasına değil, zarar gören tarafın zararının telafisine yönelik olduğundan dolayı daha tercih edilir olduğunu anlatır. Bakın itirazcı eğer bu konuda şianın ne dediğini azıcı araştırmış olsaydı, şu hadise rastlar ve şianın masum imamlarının yolundan gitmekten başka suçu olmayan bu nedenle de kıskanılan şianın saf inancını öğrenirdi:
            İmam Caferi Sadık a.s.’dan nakledilen hadislere göre, bu ayette (Süleymanın a.s. farklı hüküm vermesi) söz konusu edilen yargı, geceleyin birinin üzüm bağına hasar veren koyun sürüsüyle ilgilidir. O güne kadar varolan geçerli ilahi hüküm gereği Hz. Davud a.s., koyunlardan verdiği hasar miktarınca bağ sahibine verilmesini, (ki bu sürünün tamamı oluyordu) Hz. Süleyman ise ilahi bir ilhamla koyunun doğuracağı kuzu, yün ve süt gibi ürünlerinden bu hasarın karşılanmasına hükmetmiştir. (K. Kerim ve Meali; Murtaza Turabi, Kevser Y.’dan Enbia 78. Ayetin açıklaması)
            Görüldüğü gibi Davud a.s. da Peygamberken onun hükmünün beğenilmemesi gibi bir yanlış anlamı İmamlardan a.s. gelen rivayetler olmadan çözebilmek mümkün değildir. Böyleyken itirazcının olayı getirdiği boyuta bakar mısınız! Neden?
            Çünkü şianın Peygamberlere günah ve hata isnad etme durumu kesinlikle mevcut değildir. Bu nedenle de şia araştırılmaz anlaşılmazsa ortalık cehalet dolar…


            “Allaha and olsun nebiler hakkında yaptığınız bu itham ve iftiralardan dolayı ne nebiler, ne de o haddinden fazla yüceltmeye çalıştığınız İmamlar kıyamet günü size yüz çevirecektir.”

            İtirazcı sadece şiayı itham etmiş ancak ayetlerde sadece şianın açıkladığı görünen zahiri sorunları hiç cevaplamamış. Çünkü onun amacı şiayı eleştirmek. İmamlar rivayetlerin tamamını okumayıp okuduğunu yanlış anlayıp şiaya iftira atanlar hakkında ne diyecek?


            “Alıntı
            Haccac dedi ki: "Ey Hurre, iyi açıkladın. Peki onu Süleyman'a karşı ne ile üstün tutuyorsun?"
            Hurre dedi ki: Allahu Teala onu kendi buyruğu ile ona karşı üstün tuttu: "Süleyman: ‘Ey Rabbim! Beni bağışla ve bana öyle bir mülk ihsan et ki, ardımdan hiç kimseye yaraşmasın."(Sad/35)
            Mevlamız Emir'ül-Müminin Ali (as) de buyurdu ki: "Ey dünya seni üç kere boşadım. Benim sana ihtiyacım yoktur." (5) Bunun üzerine Allahu Teala şu ayeti indirdi: "İşte âhiret yurdu! Biz onu, yeryüzünde üstünlük taslamayanlarla bozgunculuk peşinde koşmayanlara veririz."(Kasas/83)

            Nebiler hakkında yapılan iftira ve ithamların en çirkinlerinden bi tanesi de süleyman as hakkında olsa gerek. Süleyman as sanki heva ve hevesi için dünya hırsı için dünya malı istemiş ona tamah etmiş gibi lanse edip, İmam Alinin ise dünya malıyla işinin olmadığını araya sokuşturarak, Süleyman as hakkında yapılan bu çirkin dünya sevgisi , mala olan tamah ithamından dolayı Süleyman as sizden şikayetçidir."

            Burada da ön yargı mevcuttur. Çünkü mal edinmek haram değildir. Allah’ın verdiğinin nesi haramdır ki, Süleyman a.s.’ın istediği emsali görüşmemiş mal isteği haram olsun günah olsun ve Peygamberin a.s. masumiyetine engel olsun. Ama mesele o yönden kıyaslanmıyor. Fazilet yarışında dünyayı istemek mal sahibi olmak, maldan uzaklaşmak kadar değerli olmasa gerek. Şayet itirazcıya iki peygamberi kıyasla desek, mal isteyeni mi üstün görürdü yoksa malı üç talakla boşadım diyeni mi? Neden isteyene ver onları bana seni gerek seni diyenler baş tacı yapılıyor da bana mal ver diyenler hiç anılmıyor..
            Şimdi korkarım ki itirazcı burada da bizim son cümlemizden mal istemenin günah olduğunu ifade ettiğimizi iddia edecektir. Bu anlamda kullanmıyoruz.. Sıfırın üzerindeki değerlerden bahsediyoruz..


            “Alıntı
            Haccac dedi ki: "Ey Hurre, iyi açıkladın. Peki onu İsa bin Meryem'e karşı ne ile üstün tutuyorsun?"
            Hurre dedi ki: Allahu Teala onu bu buyruğu ile ona karşı üstün tuttu: "Allah şunu söyledi: "Ey Meryem oğlu İsa! Allah'ın yanında beni ve annemi de iki tanrı olarak kabul edin diye insanlara sen mi söyledin?" İsa dedi: "Hâşâ! Seni tespih ederim. Hakkım olmayan bir şeyi söylemek benim haddime değildir. Eğer onu söylemişsem sen onu elbette bilirsin. Sen benim içimde olanı bilirsin ama ben senin zatında olanı bilmem. Çünkü sen, evet sen, gaybları çok iyi bilensin!"
            "Onlara, senin bana emrettiğin şu sözden başka bir şey söylemedim: 'Benim Rabbim ve sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin."(Maide/116-117)
            Hz. İsa, onların hükmünü Kıyamet gününe kadar geciktirdi. Hz. Ali bin Ebi Talib (as) ise Hururiler olan Nehrivan ehli (Hariciler) onda iddia ettikleri şey hakkında iddia ettikleri zaman onlarla savaştı ve onların hükümlerini geciktirmedi. Bunlar onun faziletleridir ki, başka kimsenin faziletleri ile sayılmaz.

            İsa as hakkında yapılan hadsizliğe bakalım; İsa as kendisini ilah edinenlerle savaşmadığı için onlara tebliğ etmeye devam ettiği için Allahın hükmünü geciltirmiş !! İmam Ali ise haricilerle savaşarak Allahın hükmünü geciktirmemiş !! Şu yorumu yapmak için insanda birazcık haya varsa utanır, zerre kadar imanı ve peygamberlere olan saygısı varsa dili isa as hakkında bu hadsizliğe uzanmaz !”

            Bu konuda şia mı İsa a.s.’ı savaşmamakla hükmünü geciktirdiğini söylüyor şia burayı anlamadım.? İddiayı tam olarak anladığımda cevaplamayı isterim şimdi eksik anlayarak cevaplamam olmaz… biraz daha açın..

            “Allah hüküm vermek için kimsenin sözünü dinlemez bunu iyice öğrenin öncelikle, sonra da nebilerle uğraşmayı bırakın !

            Tabi ki, Şia bunu bilmekle kalmamış bu yüce değerin nasıl uygulanacağını somut olarak göstermiştir. Yürüyen, yaşayan Kur’an olan İmamlara a.s. uymuş böylece ihtilaları kaldırarak Allah’ın hükmünü insanların hayatlarına indirgeyip her türlü zorbaya rağmen uygulamış ve bu uğurda sayısız şehidler vermiştir. Öyle askerde karışık savaşlarda verdiği adı şehid olanlar değildir şianın şehid dedikleri. Oysa en değerli alimleridir her seneye bir tane düşecek kadar çok sayıda…

            Nebilerle uğraşan bir mektepten bu yaşam çıkmaz… Emperyalizmin önüne bu kültür ve medeniyeti koyamayanlar düşünsünler. İşbirlikçi Tağutlara kul olduğundan, onlar gibi giyinmek, yemek ve.. normalleştirmiş olanlar düşünsünler…

            Bilgilerinin kaynağı masum imamlara değil, emperyalist sermayeyle semiren müsteşriklere dayandığından okudukça müstağnileşip okudukça hiçbir usulü olmayıp eleştirdikleri Sünnilerin mezheplerin gösterdiğinden başka şekilde namaz bile kılamayan kör taklitçiler düşünsünler..



            “Sizin peygamberlerde hata yapar onlarda günah işler diyen ehlisünnet ile aranızda ne fark var? Ehlisünneti bu konudan dolayı eleştirmeniz boş laftan öteye geçmez çünkü hiçbir ehlisünner hadisi peygamberleri bu kadar aşağılamaz eleştirmez küçşük düşürmez”

            Yukardaki tüm ithamlarınıza kaynak olan rivayette, şia tüm ele aldığı noktalarda ayetlerdeki Peygamberle ilgili verilen haberlere dayanmış. Suçlayıcının, şiayı bu konuda uydurma hadislere dayanan Sünnilerle nasıl benzettiğini anlamadım. Üstelik hiçbir rivayette peygamberlerin a.s. karşılaştırmaya alınan noktalarda günah olayı yok…



            “Siz ise imam Aliyi yüceltmek adına tüm peygamberleri feda edebilecek konuma gelmişsiniz.”

            Suçlayıcının inanç sisteminde, imam kavramı var mı. Bunu nerden aldı?. Şiadan mı yoksa. Şiadaki imamın anlamıyla aynı anlamda mı yoksa… bu durumda buradaki suçlamanın büyüklüğü değişecek çünkü…

            “İmam Ali zaten yüceler yücesidir, gerek Allah gerek resulullah onun yüceliğini yeterince ifade etmiştir, ne İmam alinin ne de diğer imamların yücelmesi için sizin uyduruk hadislerinize ihtiyaçları yok bunu bilesiniz.”

            Uyduruk olduğunu göstermeniz anlamanıza bağlıdır.. tamamını okumanıza bağlıdır..

            Yorum


              İMAMİYYE ŞİASININ HADİS ANLAYISI (El-kafi'de çelişki yoktur)

              Saygıdeğer ehlibeytin izinde kardeşim. Yukarıdaki mesajlarınızı büyük bir haz içerisinde özümsedim. Yöneltilen itirazlar yüzeysel bazda çok mantıklı görünüyor. Elbette cevaplandırılması gerekirdi ki, cevaplandırmalar ise maşallah çok harika olmuş. Ve böylece yöneltilen itirazlara karşı verilen bu ilmi cevaplar insanın ikna olması için çok yerinde ve yeterli deliller olmaktadır. Hatta izahların derinliği insan gönlünde deruni bir hayranlık uyandıracak niteliktedir. Bu sebeple ehli beyt mektebini ve ehlibeytin izindeki kardeşimizi kutlamak isteriz.
              Tabiata Allah Teala ve tebarekenin koyduğu tekamül süreci her şeyin mükemmeleşmeye doğru gittiğini her vesile ile göstermektedir.
              Fazilet derecelerinin farklılıkları tabiiki hep sıfır üstü değerler bağlamında gerçekleşmektedir. Fazilet bakımından daha ileri düzeyde olana karşı daha geride olan suçlu, aşağı ve düşük anlamında değildir. Hele kötü, günahkar, suçlu anlamında hiç değildir.
              Hazreti İbrahimin bütün merhalelerden sonra imamet makamına yükseldiğini Kuranın belirtmesi, Hazreti Rasulullahın ise Mübahele ayetinde İmam Aliden nefsim diye bahsetmesi İmam Alinin İmamet makamının derecesinin yüceliğini göstermektedir.
              İmamette zaten 12 İmamla değil Hazreti İbrahim a.s. ile başlamaktadır. Ondan sonra gelen her nebi imam olmamıştır. Ama her imam peygamber aynı zamanda bir nebi olmuştur. Yani İmam peygamberler imam olmayan peygamberlerin önderi olmuştur. Rasulullahta hem imam hemde rasuldü, nebi idi. 12 İmamın farkı nübüvvetin hitam bulması olmuştur. Sadece imametin kalması ile imam olmuşlardır.
              Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
              Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

              Yorum


                İMAMİYYE ŞİASININ HADİS ANLAYISI (El-kafi'de çelişki yoktur)

                [quote author=f_altan link=topic=8366.msg55969#msg55969 date=1254749750]
                [quote author=mikdat bin esved link=topic=8366.msg55958#msg55958 date=1254742692]
                f_altan hocam peki mektebi mülkiyenin naklettiği İmam Ali(as)'nin diğer peygamberlerle kıyas edilen hadisi hakkında düşünceniz nedir?
                Burada yapılan kıyas hakmıdır?
                Rivayet sahihmidir?[/quote]

                Değerli kardeşim, Sa'saa'nın Hz. Ali'den naklettiği rivayeti kastediyorsunuz galiba. O rivayetin kaynakları bende yoktur. Onun için senedine bakamadım. Ama Sultan'ul-Vaizin o rivayeti Peşaver Geceleri'nin 7. oturumunda getirmiştir. Ben aynen bu konuyla ilgili yazıyı aktaracağım.
                Bakın değerli kardeşim, 25 tane hadis, "Hz. Mehdi (a.f) İsa b. Meryem'e (a.s) imamlık yapacaktır” diyor.
                29 tane hadis, Hz. İsa’nın yere inmesi ve Hz. Mehdi (a.s)’ın arkasında namaz kılmasıyla ilgilidir. Eğer Hz. Mehdi (a.f), Hz. İsa'dan (a.s) üstün olmasaydı ona imamlık yapar mıydı? Sadece bu hadis bile kimin kimden daha üstün olduğunu göstermiyor mu? Ama bu hadisler o şahısa vız gelir..
                [/quote]Ehli Sünnet kaynaklarında yer aldığına göre Sünnilerin inandığı Mehdi yani kıyamete yakın bir zaman`da peygamberimiz soyundan adı Muhammed babası`nın adı Abdullah olacak olan Mehdi H.z.İsa`ya İmamlık yapacaktır.Yani Hz.İsa Mehdi`nin arkasında namaz kılacak ve Mehdi Mesihten üstün olacaktır.(Asıl idareci Mehdi olacak.)Çünkü H.z.İsa tekrar bir peygamber olarak gelmiyecektir.Bir Muhammedi olarak gelecektir.

                Yorum


                  İMAMİYYE ŞİASININ HADİS ANLAYISI (El-kafi'de çelişki yoktur)

                  [quote author=Mehmet UFUKALP link=topic=8366.msg56040#msg56040 date=1254808272]
                  Saygıdeğer ehlibeytin izinde kardeşim. Yukarıdaki mesajlarınızı büyük bir haz içerisinde özümsedim. Yöneltilen itirazlar yüzeysel bazda çok mantıklı görünüyor. Elbette cevaplandırılması gerekirdi ki, cevaplandırmalar ise maşallah çok harika olmuş. Ve böylece yöneltilen itirazlara karşı verilen bu ilmi cevaplar insanın ikna olması için çok yerinde ve yeterli deliller olmaktadır. Hatta izahların derinliği insan gönlünde deruni bir hayranlık uyandıracak niteliktedir. Bu sebeple ehli beyt mektebini ve ehlibeytin izindeki kardeşimizi kutlamak isteriz.
                  Tabiata Allah Teala ve tebarekenin koyduğu tekamül süreci her şeyin mükemmeleşmeye doğru gittiğini her vesile ile göstermektedir.
                  Fazilet derecelerinin farklılıkları tabiiki hep sıfır üstü değerler bağlamında gerçekleşmektedir. Fazilet bakımından daha ileri düzeyde olana karşı daha geride olan suçlu, aşağı ve düşük anlamında değildir. Hele kötü, günahkar, suçlu anlamında hiç değildir.
                  Hazreti İbrahimin bütün merhalelerden sonra imamet makamına yükseldiğini Kuranın belirtmesi, Hazreti Rasulullahın ise Mübahele ayetinde İmam Aliden nefsim diye bahsetmesi İmam Alinin İmamet makamının derecesinin yüceliğini göstermektedir.
                  İmamette zaten 12 İmamla değil Hazreti İbrahim a.s. ile başlamaktadır. Ondan sonra gelen her nebi imam olmamıştır. Ama her imam peygamber aynı zamanda bir nebi olmuştur. Yani İmam peygamberler imam olmayan peygamberlerin önderi olmuştur. Rasulullahta hem imam hemde rasuldü, nebi idi. 12 İmamın farkı nübüvvetin hitam bulması olmuştur. Sadece imametin kalması ile imam olmuşlardır.
                  [/quote]

                  Allah razı olsun kardeşim,

                  Rabbim bizi ilimde en derin olan İmamların ilminden ve lutfundan mahrum etmesin. İlmimizi ne kadar o masum imamlara dayandırırsak o kadar biz de gerçek görünen yüzeyselliklerin içine nüfuz ederiz...

                  oysa cevizin kabukları yenmez, onları kırıp içini görmek lazım...

                  12 imama sarılmadan, Ehlibeyt a.s.'ın getirdiği öğretilerle hadis hatta Kur'an incelenmeden bir çok konuda sapmaya mahkum oluruz, Allah muhafaza, neydi kuralımız?:

                  Ehlibeytin önüne geçmeyin yolunuzu şaşırırsınız, geride kalmayın, yolunuzu sapıtırsınız, onlara bir şey öğretmeye kalkmayın, onlar sizden daha bilgilidirler...

                  öyle sanıyor ve korkuyorum ki, şimdi dünyaya adaleti hakim kılma idealinde olan, ancak Kur'an ve aklın dışında hiçbir delil kabul etmeyen, sahte hadislere bakıp, İmamların a.s.'dan rivayet edilen hadisleri anlamadan reddediverenler, sahibuz zaman a.f. zuhur etmiş olsa yine kuru akıldan elde ettikleri yanlış Kur'ani çıkarımlarla ona da karşı gelecekler, onun Mehdi a.s. olmadığını Kur'anla (tabi kendilerince) ispatlamaya çalışacaklardır...

                  Yorum


                    İMAMİYYE ŞİASININ HADİS ANLAYISI (El-kafi'de çelişki yoktur)

                    ...EDİT...


                    Biz Nebilere olan kin dolu rivayetleri incelemeye devam edelim;


                    2. Sasa bin Suhan (ra)'ın Haberi

                    Sa'saa Hz. Ali (a.s)'a şöyle arz etti: "Siz mi üstünsünüz, Adem mi?"
                    Hz. Ali (a.s): "İnsan kendisini tarif ve tezkiye etmesi çirkin bir şeydir; ama Allah: "Rabbinin nimetinden haber et"(Duha/11) buyurmasaydı cevap vermezdim. Ben Adem'den daha üstünüm. Çünkü, Adem (a.s) için buğday hariç, cennette bütün rahmet, rahatlık ve nimetler hazırlanmıştı; O nehy edilmesine rağmen o buğdaydan yiyerek cennet ve Hakkın rahmetinin dışına çıktı. Ama Allah Teala beni, buğdayı yemeden men etmemesine rağmen kendi istek ve irademle dünyayı önemli bilmediğimden dolayı, buğdaydan yemedim."
                    Sa'saa: "Siz mi daha faziletlisiniz, yoksa Nuh peygamber mi?"
                    Hz. Ali (a.s): "Ben Nuh'tan daha faziletliyim. Çünkü Hz. Nuh kendi kavmini Allah'a davet ettiğinde onlar itaat etmediler; üstelik, O Hazrete çok eziyet ve zulüm ettiler. Sonunda onların eziyetine sabredemeyip onlara beddua edip şöyle dedi: "Allah'ım, yeryüzünde kafirlere bir diyar dahi bırakma (yani onların hepsini helak et.)"(Nuh/26) Ama ben habibim ona ve ailesine salat ve selam olsun Resulullah (saa)'tan sonra, bu ümmetin bana yaptıkları onca zulüm, eziyet ve gösterdikleri inatlarına karşı tahammül edip sabrettim, kesinlikle onların hakkında beddua etmedim."
                    (Nitekim meşhur "Şıkşıkıyye" hutbesinde şöyle buyuruyor: "Gözümde diken ve boğazımda kemik olduğu halde sabrettim…)
                    Sa'saa: "Siz mi daha üstünsünüz, yoksa İbrahim mi?"
                    Hz. Ali (a.s): "Ben İbrahim'den daha üstünüm. Çünkü "İbrahim (as) Allah Teala'ya; "Rabbim, ölüyü nasıl diriltirsin?" diye sordu. Allah Teala; "İnanmıyor musun?" diye buyurdu. İbrahim; "Evet inanıyorum, ama (onu görmekle) kalbimin mutmain olmasını istiyorum."(Bakara/260) dedi. Ama demişim ve her zaman derim ki: Eğer hicaplar kaldırılırsa zerre kadar yakinimde artış olmaz."
                    Sa'saa: "Siz mi daha üstünsünüz, yoksa Musa mı?"
                    Hz. Ali (a.s): "Ben Musa'dan daha faziletliyim. Çünkü Allah Teâla, Hz. Musa'yı Firavun'u davet etmek için Mısır'a gönderdiğinde Musa Rabbine şöyle dedi: "Rabbim, ben onlardan bir kişi öldürdüm, beni öldüreceklerinden korkuyorum."(Kasas/33)
                    Ama ben, habibim Resulullah (s.a.a) Allah tarafından beni "Tevbe" süresini Mekke müşriklerinin ehline tebliğ etmek için görevlendirdiğinde, ben onların erkeklerinin ve ayanlarının çoğunu öldürdüğüm halde, onlardan asla korkmayıp yalnız başıma hızlı bir şekilde gidip Tevbe süresinden (birkaç ayeti) yüksek sesle onların duyacağı şekilde açıkladıktan sonra geri döndüm."
                    Sa'saa: "Siz mi mi daha üstünsünüz, yoksa İsa mı?"
                    Hz. Ali (a.s): "Ben İsa'dan daha üstünüm. Çünkü İmran'ın kızı Meryem İsa'yı doğuracağı sırada Beyt'ül Mukaddes'teydi. Sonra ona şöyle bir nida geldi: Ey Meryem! Evden dışarı çık! Bu ev ibadet evidir, doğum evi değildir. (Sancı onu bir hurma dalına götürdü)(Meryem/23)
                    Ama benim annem Esed kızı Fatıma'ya viladet yaklaştığında Mesdcid'ül- Haram'a gelip, Kabe'ye iltica ederek Rabb'ine doğumunun kolaylaştırması için dua edip yalvarmıştı. Bunun üzerine Beyt'ül Haram'ın duvarı yarılıp: "Ey Fatma, eve gir!" diye gaybi bir nida geldi. Bunun üzerine Fatıma duvardan içeri girdi ve beni Allah'ın hareminde ve evinde dünyaya getirdi. Bu fazilet benden önceki ve sonrakilerin hiçbirine nasip olmamıştır."
                    __________________________
                    Kaynaklar :
                    1- Ahmet er-Rahmani el-Hemedâni "el-İmâm Ali" S.370-371
                    2- et-Tebrizi el-Ansari "el-Lematül Beyda Fi Şerh-i Hutbet'üz Zehra" S.220-221 H.1418 1. Bas. Kum Bas.
                    3- Nimetullah el-Cezairi "El-Envâr en-Numaniyye" C.1, S.27
                    4- el-Hâc Hüseyn eş-Şâkiri "Min Siyret el-İmam Ali" S.130-132 H.1420 1.Bas.
                    5- Haşim Âli Katit "Veminel Havâr Ekteşeft el-Hakika" S.111-113 H.1421 Dâr'ül Muntazar Beyrut Bas.
                    6- Ebul Kasım el-Hav'i "el-İmam Ali Minel Mehd ilel Lehd" S. 549
                    7- Süleyman Yıldız "Hakikat Yolu" S.38-39-40
                    8- es-Seyyid Muhammed Musevi eş-Şirazi "Leyali Peşaver" 7. Oturum.
                    Sa'saa Hz. Ali (a.s)'a şöyle arz etti: "Siz mi üstünsünüz, Adem mi?"
                    Hz. Ali (a.s): "İnsan kendisini tarif ve tezkiye etmesi çirkin bir şeydir; ama Allah: "Rabbinin nimetinden haber et"(Duha/11) buyurmasaydı cevap vermezdim. Ben Adem'den daha üstünüm. Çünkü, Adem (a.s) için buğday hariç, cennette bütün rahmet, rahatlık ve nimetler hazırlanmıştı; O nehy edilmesine rağmen o buğdaydan yiyerek cennet ve Hakkın rahmetinin dışına çıktı. Ama Allah Teala beni, buğdayı yemeden men etmemesine rağmen kendi istek ve irademle dünyayı önemli bilmediğimden dolayı, buğdaydan yemedim."
                    Adem as cennet ve hakkın rahmetinin dışına çıktı öyle mi? Asıl hakkın rahmetinden çıkanlar imamları yüceltmek adına nebileri aşağılayan ve onları çirkin ithamlara maruz bırakanlardır


                    Sa'saa: "Siz mi daha faziletlisiniz, yoksa Nuh peygamber mi?"
                    Hz. Ali (a.s): "Ben Nuh'tan daha faziletliyim. Çünkü Hz. Nuh kendi kavmini Allah'a davet ettiğinde onlar itaat etmediler; üstelik, O Hazrete çok eziyet ve zulüm ettiler. Sonunda onların eziyetine sabredemeyip onlara beddua edip şöyle dedi: "Allah'ım, yeryüzünde kafirlere bir diyar dahi bırakma (yani onların hepsini helak et.)"(Nuh/26) Ama ben habibim ona ve ailesine salat ve selam olsun Resulullah (saa)'tan sonra, bu ümmetin bana yaptıkları onca zulüm, eziyet ve gösterdikleri inatlarına karşı tahammül edip sabrettim, kesinlikle onların hakkında beddua etmedim."
                    (Nitekim meşhur "Şıkşıkıyye" hutbesinde şöyle buyuruyor: "Gözümde diken ve boğazımda kemik olduğu halde sabrettim…)
                    Nuh as sabırsız, imam Ali ise sabırlı.. euzubillah.Nuh as Allahin izni olmaksızın mı beddua etti sanıyosunuz?

                    Hemen bi önceki rivayetteki maddeyi hatırlayalım. İmam Ali ile isa as arasındaki kıyası.


                    Hurre dedi ki: Allahu Teala onu bu buyruğu ile ona karşı üstün tuttu: "Allah şunu söyledi: "Ey Meryem oğlu İsa! Allah'ın yanında beni ve annemi de iki tanrı olarak kabul edin diye insanlara sen mi söyledin?" İsa dedi: "Hâşâ! Seni tespih ederim. Hakkım olmayan bir şeyi söylemek benim haddime değildir. Eğer onu söylemişsem sen onu elbette bilirsin. Sen benim içimde olanı bilirsin ama ben senin zatında olanı bilmem. Çünkü sen, evet sen, gaybları çok iyi bilensin!"
                    "Onlara, senin bana emrettiğin şu sözden başka bir şey söylemedim: 'Benim Rabbim ve sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin."(Maide/116-117)
                    Hz. İsa, onların hükmünü Kıyamet gününe kadar geciktirdi. Hz. Ali bin Ebi Talib (as) ise Hururiler olan Nehrivan ehli (Hariciler) onda iddia ettikleri şey hakkında iddia ettikleri zaman onlarla savaştı ve onların hükümlerini geciktirmedi. Bunlar onun faziletleridir ki, başka kimsenin faziletleri ile sayılmaz.
                    İsa as ile imam ali arasındaki şeytani kıyasda bahsedilen konu şudur. İsa as kendisine ilah edinenlerle savaşmamış, sadece onlara tebliğ etmiş, ve böylece Allahın onlar hakkındaki hükmünü geciktirmiş yani kıyamete bırakmış (euzubillah)

                    İmam ali ise haricileri iddia ettikleri şeylerden dolayı hemen cezalarını vermiş ve hükmü geciktirmemiş.

                    Şimdi Nuh as ile imam ali as arasındaki şeytani kıyasa bakalım;

                    Nuh as kendisine yapılan eziyetler karşısında beddua etmiş sabretmemiş, İmam ali ise kendisine yapılan her şeye sabretmiş, daha sabırlı olduğu için üstünmüş…

                    7 yaş seviyesinde aklı ve kavrama yeteneği olan birisi bu iki rivayet arasındaki çelişkiyi ve batıllığı görür ve anında reddeder. Çünkü birisinde imam ali sabrettiğindeN dolayı nebiden üstün tutulmakta diğerinde ise sabretmeyip hükmü geciktirmediği için üstün tutulmakta. Bu tarz çelişkiler ancak ve ancak batıl rivayetler ve uydurma rivayetlerde olabilir.




                    Sa'saa: "Siz mi daha üstünsünüz, yoksa İbrahim mi?"
                    Hz. Ali (a.s): "Ben İbrahim'den daha üstünüm. Çünkü "İbrahim (as) Allah Teala'ya; "Rabbim, ölüyü nasıl diriltirsin?" diye sordu. Allah Teala; "İnanmıyor musun?" diye buyurdu. İbrahim; "Evet inanıyorum, ama (onu görmekle) kalbimin mutmain olmasını istiyorum."(Bakara/260) dedi. Ama demişim ve her zaman derim ki: Eğer hicaplar kaldırılırsa zerre kadar yakinimde artış olmaz."
                    İbrahim as ile yapılan batıl kıyası yukarıda açıklamış ve şianın İbrahim as ın imanından şüphe ettikleri için imam aliyi daha üstün tuttuklarını ifade etmiştik. Yalnız burada bir husus daha var. İmamet konusunda şianın dayanak noktası olan tek ayetin muhatabı İbrahim as değilmidir? Kuranda hiçbir ehlibeyt imamının bu makamından tek kelime söz edilmemişken, kuranı kerimde apaçık şekilde imamlık makamına ulaştığı belirtilen ibrahim as değilmidir ? Hem nebi hem imam olan İbrahim as nasıl olursa sadece imam olan imam aliden daha aşağıda yer alır? Çelişki ve yalan dolan yumağından başka bişi değil.


                    Sa'saa: "Siz mi daha üstünsünüz, yoksa Musa mı?"
                    Hz. Ali (a.s): "Ben Musa'dan daha faziletliyim. Çünkü Allah Teâla, Hz. Musa'yı Firavun'u davet etmek için Mısır'a gönderdiğinde Musa Rabbine şöyle dedi: "Rabbim, ben onlardan bir kişi öldürdüm, beni öldüreceklerinden korkuyorum."(Kasas/33)
                    Ama ben, habibim Resulullah (s.a.a) Allah tarafından beni "Tevbe" süresini Mekke müşriklerinin ehline tebliğ etmek için görevlendirdiğinde, ben onların erkeklerinin ve ayanlarının çoğunu öldürdüğüm halde, onlardan asla korkmayıp yalnız başıma hızlı bir şekilde gidip Tevbe süresinden (birkaç ayeti) yüksek sesle onların duyacağı şekilde açıkladıktan sonra geri döndüm."
                    Vay anasını hz musa öldürülmekten korktu demek. Sizin inandığınız musa as korkaktı yani Allah yolunda öldürülmekten korkuyodu öylemi? İmam ali ise cesur idi korkak değildi bu yüzdende üstün oldu.Ehlisünnetteki nebiler hakkındaki uydurma rivayetleri görünce ağzım açık kalmıştı, bu kadar olmaz demiştim ama meğer oluyomuş. Şianın nebiler hakkındaki rivayetleri çok daha alçaltıcı çok daha tahkir edici ve iftiralarla dolu.


                    Sa'saa: "Siz mi mi daha üstünsünüz, yoksa İsa mı?"
                    Hz. Ali (a.s): "Ben İsa'dan daha üstünüm. Çünkü İmran'ın kızı Meryem İsa'yı doğuracağı sırada Beyt'ül Mukaddes'teydi. Sonra ona şöyle bir nida geldi: Ey Meryem! Evden dışarı çık! Bu ev ibadet evidir, doğum evi değildir. (Sancı onu bir hurma dalına götürdü)(Meryem/23)
                    Ama benim annem Esed kızı Fatıma'ya viladet yaklaştığında Mesdcid'ül- Haram'a gelip, Kabe'ye iltica ederek Rabb'ine doğumunun kolaylaştırması için dua edip yalvarmıştı. Bunun üzerine Beyt'ül Haram'ın duvarı yarılıp: "Ey Fatma, eve gir!" diye gaybi bir nida geldi. Bunun üzerine Fatıma duvardan içeri girdi ve beni Allah'ın hareminde ve evinde dünyaya getirdi. Bu fazilet benden önceki ve sonrakilerin hiçbirine nasip olmamıştır."
                    İşte buna gülünür Allah Meryem as a doğum yapacağı zaman ibadet evinden çıkmasını söylemiş, burası doğum evi değil demiş, fatıma binti esed ra doğum yapacağı zaman ise ona vahy! Gelmiş ve kabenin içine gir orada doğum yap denilmiş... sizin bu batıl kıyaslarınız hem ateistler hem de aleviler için inanılmaz malzeme olur. Yani sizin inandığınız ilah mescidin ibadet yeri olduğu orada doğum yapılmaması hakkındaki hükmünde fikir değiştirmiş. Benim inandığım Allah cc bu gibi tezat ve çelişkilerden münezzehtir.Ateistler islamı karalamak için boşuna ehlisünnet hadislerini araştırıyolar, şia hadislerine bi el atsalar İslam açısından çelişkiler bulmak için orada nasıl bi hazine olduğunun farkında değiller. Ben de daha yeni yeni sizlerin sayesinde bu hazineyi keşfediyorum.

                    ben bu tarz kıyaslar yapmaktan ve bunlara dayanarak fazilet sıralaması yapmaktan Allaha sığınırım. ama sizin düştüğünüz çukurun derinliğini göstermek açısından ufacık bi kıyas yapıcam bakalım

                    hacer as ın kabri kabenin içerisindedir, fatıma as ın kabri ise medinededir. dolayısıyla hacer as fatıma as den üstündür

                    birinci halifenin kabri medinede resulullahın yanıbaşındadır, ehlibeyt imamlarının çoğunun kabri ise mekkeden medineden fersahlarca uzaktır. dolayısıyla ebubekir ehlibeyt imamlarından daha faziletlidir... bu tarz saçma sapan kıyasları genişletmek ve sıalamak o kadar mümkünki.. ama ben sanmıyorumki siz bunlardan kendinize pay çıkarıp bu batıl rivayetleri terkedin. taassub olduğu dürece, hakkı arama istek ve arzusu olmadığı sürece kişi saplandığı yerden asla çıkamaz, orada boğulur gider.

                    Hem öyle bile olsa kabenin içerisinde doğmak neden fazilet olsun ki? suud kralı hamile olan eşini kabenin içine sokar ve orada doğurtur kimsede buna müdahale edemez tek kelime laf diyemez. şimdi bu vahhabinin çocuğu kabede doğdu diye isa as den üstünmü olacak.. subhanallah Son cümleye özellikle dikkat çekiyorum; deniliyoki; “Bu fazilet benden önceki ve sonrakilerin hiçbirine nasip olmamıştır." Bu hiçbirinin içinde resulullahta dahildir, kainatın en yüce varlığı olan resulullah dahi orada doğmamıştır. Hadi çıkın ve yiğitçe diyinki imam ali kabede doğdu, resulullah ise doğmadı dolayısıyla imam ali daha üstündür.ama işte işin içinde takiyye olunca muhatab her zaman tehlike saçar. ne düşündüğünü neye nandığını bilemezsin, seni kandırmak için türlü yollara ve hilelere başvurur. o açıdan takiyyeyi din edinenler kendi söz ve amelleriyle değil ancak onların sahih kabul ettikleri rivayetlerle tanınır.

                    Aslında “ali as resulullahtan daha üstündür” diyen Alevilere çok kızmamak lazım. Çünkü onların beslendikleri kaynaklar bu tip rivayetlerdir ve bunları malzeme edinerek kendi batıl fikirlerine yol ararlar. Onlara bu malzemeleri verenler bizzat şiadır. Nebiler zaten tamamiyle saf dışı bırakılmış baksanıza hepsinde bulunan özellikler imam alide var nasıl olsa bize ne diğer nebilerden. Ama asıl burada dikkat çekilmesi gereken mesele sinsice oynanan oyun, diğer nebiler nasıl dışlandı ise resulullahıda kıyısından köşesinden dışlayıp saf dışı bırakmaktır.şu an bu şia tarafından açık açık dile getirilmesede nihai hedeflenen durum budur. Ama Allahın izniyle ne resulullahın ne de diğer nebilerin önüne bu tarz rivayetler uydurularak kimse geçirilemez. Çünkü onları bizzat Allah seçmiştir ve bunu kitabında bildirmiştir.


                    İbrahim b. İshak Abdullah b. Hammad'dan, o da Seyfi Temmar'dan şöyle naklediyor:
                    Bir grup cemaatle İmam Cafer Sadık'ın yanındaydık. İmam (a.s) buyurdular ki: "Bu bina ve bu Kabe'nin Rabbine and olsun ki -bu sözü üç kez tekrarladı- Eğer ben Musa'yla Hızır'ın yanında olsaydım, onlara bildirirdim. Şüphesiz ben onlardan daha alimim. Onların bilmediklerini onlara haber verirdim."
                    (Bihar, c.26, s.196; Besair'ud-Derecat, s.63.)
                    tevazu abidesi imamları düşürdüğünüz hallere bakın...vallahi imam cafer as sizin ona yakıştırdığınız bu kibirli sözlerden uzaktır.

                    Bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuşlardır: "Ümmetimin alimleri Beni İsrail peygamberleri gibidir." (Bihar, c.2, s.22)

                    Yine Hz. Paygamber (s.a.a) diğer bir hadisinde şöyle buyurmuşlardır: "Ümmetimin alimleri Beni İsrail peygamberlerinden daha üstündür." (Buradaki alimlerden kasıt büyük ihtimalle Ehlibeyt İmamlarıdır, normal alimler değildir.)
                    ben bu uydurma rivayetin sadece ehlisünnette olduğunu sanıyodum. onlarda şeyhlerini yüceltirken bu rivayeti kullanır ve şeyhlerinin (alimlerinin) beni israil peygamberlerinden ( musadan, yakubdan, yusuftan (ra) vs) üstün olduğunu iddia ederler.

                    meğer hemen sizde kapmışsınız bunu. ama parantez içinde açıklama ekleyip bu alimler ehlibeyttir demeyide ihmal etmemişsiniz
                    gülüyorum ama vallahi komik olduğu için değil acıdığımdan gülüyorum..Alimlerinizi, üstadlarınızı, şeyhlerinizi vs hepsini üstüste koyun bir tane yusuf as etmez, bir tane musa as etmez, bir tane yakub as etmez...

                    Yorum


                      İMAMİYYE ŞİASININ HADİS ANLAYISI (El-kafi'de çelişki yoktur)

                      Alimlerinizi, üstadlarınızı, şeyhlerinizi vs hepsini üstüste koyun bir tane yusuf as etmez, bir tane musa as etmez, bir tane yakub as etmez...
                      Güzel kardeşim mektebi mülkiye, Bakara Suresi 124. ayeti kerime Hazreti İbrahimin, nebi, resül, halil makamından sonra imamet makamına yükseltildiğini bildirmektedir. Bu makamlar mutlaka nefsi faziletin yücelerek ulaştığı ve en son ikram edilen üst makam olduğunun delilidir.

                      Kimse alimini, hocasını peygamberlerden üstün görmüyor. Söz konusu edilen Rasulullah, İmam Ali ve 11 evladıdır. Bunların nebilerden üstün oluşları nebileri haşa alçaltmak için değildir ki. Rasulullah Mübahale ayetinde İmam Ali için nefsim diye hitap etmektedir. Yani fazileti kendisine en yakın insan olmasa tıpkı benim gibi benim nefsim gibi dermiydi. Ehli Beyt olan 12 kişinin nebilerden makam açısından daha üstün olmasının kime ne zararı var ki. Eğer sizin mantığınızı işletirsek o zaman Rasulullahın geçmiş peygamberlerden neden üstün olduğunu sorgulama durumuna gelmezmiyiz?
                      Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                      Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                      Yorum


                        İMAMİYYE ŞİASININ HADİS ANLAYISI (El-kafi'de çelişki yoktur)

                        [quote author=Mekteb-i Mülkiye link=topic=8366.msg56069#msg56069 date=1254831149]
                        İşte buna gülünür Allah Meryem as a doğum yapacağı zaman ibadet evinden çıkmasını söylemiş, burası doğum evi değil demiş, fatıma binti esed ra doğum yapacağı zaman ise ona vahy! Gelmiş ve kabenin içine gir orada doğum yap denilmiş... sizin bu batıl kıyaslarınız hem ateistler hem de aleviler için inanılmaz malzeme olur.[/quote]
                        "Batıl kıyas" dediğine göre Hz. Meryem ile Allah'ın irtibatlı olduğunu kabul ettiğin anlamına gelir.

                        Hz. Meryem'in Allah ile irtibatına "ok"

                        Hz. Fatma'nın Allah ile irtibatına "Batıl kıyas buna gülünür"

                        Çifte standart var burada Herşey Kur'anda yazmalı ve yazmayan seni bağlamazsa "senin sollanılan peygamber"inin görevi nedir?

                        Allah yarattığıyla neden irtibatlı olmasın mektebi mülkiye ne kadar taktın bu meseleye!

                        Ayrıca sen Yusuf as'ı, Musa as'ı, Yakub as'ı ne tanırsın mektebi mülkiye!

                        Artık "sollanmamaya" mı başladı senin peygamberlerin?

                        Ama yönetici kardeşlerin hiçbir suçu yok bu senin yaptıklarından yana...

                        Senin mesajların gibi; etik olmayan, ahlak sınırlarını zorlayan hatta bir çok kez fütursuzca hiçe sayan, birilerinin yaptığıyla bütün bir ekolü sorumlu tutan, kötü niyetli, art niyetli, planlı, sinsi ve bir o kadarda gereksiz unsurlar içeren mesajları tecrit için geliştirebilecekleri bir çözüm yolu malesef yok. Burası sanal. Klavyesi olan en düşük bağlantı hızı olan bile yazıyor malesef. Reelde görüşelim denincede "Konu kapanmıştır" falan tarzı şeyler deniyor

                        Bir de msn iletine yazmışsın güldüm

                        "Şiayı savunmak adına kalbini kırdığım tüm kardeşlerim hakkını helal etsin, siz haklı çıktınız, özür diliyorum.."

                        Allah Allah! Bu ne nükte böyle maşAllah! Gözlerim yaşardı(!)

                        Komik gerçekten komik!

                        Neden milletin kalbini kırıyordun mektebi mülkiye şiayı savunmak için?! Kalp kırmakla doğruluk mu savunulur?! Senden bunu kim isteyebilir?! Kim istedi ki yaptın bunu?!

                        Bir de dönelim madalyonun diğer yönüne

                        Şimdi ne yapıyorsun?! Bu sefer şianın haksız olduğunu savunmak için kalp kırıyorsun!

                        Ne değişti? Aynı şey! Üç günlük dünya, gitti iki günü, kaldı bir günü!

                        Hangi mezhep hak! Kafamız karıştı, başımız döndü Mektebi Mülkiye(!)

                        Madem bütün alimleri tanıyorsun. Buyur git sor onlara. Zaten cevapları beğenmiyorsun.

                        Yok amacın şovsa, bu kadar kendini düşünme, yeni yetenekler vardır, onlara yol ver biraz

                        Yorum


                          İMAMİYYE ŞİASININ HADİS ANLAYISI (El-kafi'de çelişki yoktur)

                          ...EDİT...

                          Yorum


                            İMAMİYYE ŞİASININ HADİS ANLAYISI (El-kafi'de çelişki yoktur)

                            [quote author=Mekteb-i Mülkiye link=topic=8366.msg56088#msg56088 date=1254859289]
                            çok yüce forum kuralları eğer özel mesajların ve yazışmaların buraya aktarılmasına izin veriyo ise, welayetin istanbuldaki sel sonucu şialara olan sitemlerinden, onların vefasızlığından bahsediyim ki belki aranızdan birileri çıkarda bikaç kuruş yardım eder

                            yönetim bu duruma tepkisiz kaldığına göre özel yazışmalar buraya aktarılabilir doğrumu anlıyorum? eğer bu doğru ise bağcılar alimlerinin şov yapmaları, vefasızlığı, welayete yardım etmemeleri hakkındaki yazışmaları eklicem ki, belki hayra vesile olmuş olurum

                            ne diyosunuz?

                            [/quote]
                            bağcılar alimleri mi
                            bak bu benim de ilgimi çekti şimdi
                            kardeş senin prime time şovlarından ben sıkıldım ya
                            vallaha bak bir yere kadar
                            yani tamam yaptın... herşeyin bir sonu var... bırak artık

                            Yorum


                              Ynt: İMAMİYYE ŞİASININ HADİS ANLAYISI (El-kafi'deki çelişkiler)

                              Msn'de gecen diyalogunuzun burda ne isi var anlamadim ???
                              Msn de konsutuklarinizdan bize ne? Bu baslikda bu konu hakkinda yorum yapilmali...aranizda gecen konusmayi buraya tasimaniz bence dogru birsey degil.

                              Allah Bize Yeter!
                              O Ne Güzel Vekildir...

                              Yorum


                                İMAMİYYE ŞİASININ HADİS ANLAYISI (El-kafi'de çelişki yoktur)

                                [quote author=HiLaLNuR link=topic=8366.msg56090#msg56090 date=1254860910]
                                Msn'de gecen diyalogunuzun burda ne isi var anlamadim ???
                                Msn de konsutuklarinizdan bize ne? Bu baslikda bu konu hakkinda yorum yapilmali...aranizda gecen konusmayi buraya tasimaniz bence dogru birsey degil.
                                [/quote]

                                haklısın abla.. muhatap almıcam, ikili diyaloglara girmicem dedim ama yine onun seviyesine inip hata ettim. Allah beni affetsin bu zaafımdan ötürü.uydurma rivayetler hakkında söyleyecek tek sözü olmayanlar üzerime oynayıp hakaret ederek tahrik ederek ikili sataşmalara çekmek istiyolar ama sizlerin uyarıları sayesinde gelmicem oyuna allahın izniyle. belki ben yazışmayı buraya aktarmadım ama yazışmanın içeriğinden bile bahsetmem hataydı. siliyorum

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X