Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #46
    Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

    Dipnotlar:

    [1] - Ebu Mensur Ahmed b. Ali b. Ebî Talib et-Tabersi; alim, fazıl, fakih ve güvenilir bir muhaddistir. "el-İhticac-u ala Ehl'il-Licac" ve "el-Kafi fi'l-Fıkh" onun teliflerindendir. O, İbn-i Şehraşub'un hocası ve meşhur muhaddis üstatlarındandır. Merhum Tabersî, hicretin 588. yılında vefat etmiştir.
    [2] - Bihar, c. 8, s. 519 (eski baskı).
    [3] - El-Gadir, c. 1, s. 119.
    [4] - Bihar, c. 100, s. 79 (yeni baskı).
    [5] - Vafî, Bab'ul-Hass-i ale'l-Emr-i bi'l-Marufi ve'n- Nehy-i an'il-Münker.
    [6] - Mekasib, Kitab-i Bey', Vilayet-i Fakih bahsi
    [7] - Haşiye-i Mekasib, Vilayet-i Fakih bahsi
    [8] - Haşiye-i Mekasib, Vilayet-i Fakih bahsi
    [9] - Kitab-i Bey' Vilayet-i Fakih bahsi; Hukumet-i İslamî Ya Vilayet-i Fakih kitabı.
    [10] - Velayet-i Fakih, s. 125.
    [11] - Kitab-ı Süleym b. Kays, s. 207.
    [12] - a. g. e. s. 206.
    [13] - İlk telif olan kitap "Sünen-i İbn-i Ebi Rafi"dir; ikinci telif olan kitap ise "Kitab-ı Süleym b. Kays"dır.
    [14] - Şia'nın dört kaynak ve güvenilir kitaplarına "Kütüb-ü Erbaa" denmektedir. Nitekim Ehl-i Sünnet'in de sahih ve güvenilir bildikleri kitaplara "Kütüb'üs- Sitte" denmektedir. Bu dört kitap şunlardır: "Kafi", "Tehzib", "İstibsar" ve "Men la Yehzuruh'ul-Fakih". (Çev.)
    [15] - Berkî; İmam Cevad (a.s)'la İmam Hâdi (a.s)'ın ashabından ve güvenilir muhaddislerdendir. Sened silsilesinde "Kafi" kitabından 800'den fazla hadis yer almıştır. Birçok kitaplar telif etmiştir; onlardan biri de defalarca basılmış olan "Mehasin" kitabıdır.
    [16] - Emir'ul-Muminin Ali (a.s)'ın özel ashabı, kendilerine bırakılan bir takım vazifelerden ve o Hazretle yakın bir irtibat içerisinde olduklarından dolayı özel unvanlarla lâkaplanmışlardır. Örneğin: Şurtat'ul-Hamis, Havariyyun, Esfiyâ', Evliyâ'... Tenkıh'ul-Mekal kitabının önsözünün 12. faydasına müracaat edilsin.
    [17] - Vesail'uş-Şia, c. 20, s. 210; Tenkîh'ul-Mekal, c. 1, s. 198; Mu'cem-u Rical'il-Hadis, c. 8, s. 217.
    [18] - Örneğin: "İsti'mal'ul-İlm", "el-Müstekil-u bi-İlmihi", "İhtilaf'ul-Hadis", "Ma Câe fi'l-İsna Aşer", "en-Nass-u ale'l-Hüseyin -a.s-", "el-Fey'u ve'l-Enfal", "Deaim'ul-Kufr" ve diğer bablarda.
    [19] - Ebu Abdullah MUHAMMED b. İbrahim-i Nu'manî; dördüncü asırdaki Şia alimlerinin en büyük muhaddislerinden olup Kuleyni ile aynı asırda yaşamıştır. Birçok hadisleri Kuleyni'den öğrenmiş ve bir takım hadisleri de onun yanında okumuştur. Nu'mani, fıkıh, tefsir ve kelam (akait) dalında birçok kitaplar telif etmiştir. "el-Gaybet" adlı kitabı da bu kitaplardan biridir.
    [20] - Kitab'ul-Gaybe, s. 102. Mektebet'us-Saduk baskısı, Tahran
    [21] - Fihrist-i Şeyh Tusî, s. 81, Seyyid MUHAMMED Sadık-i Bahr'il-Ulum'un mukaddimesiyle, Mürtezaviyye matbaası, Necef.
    [22] - Rical-i Allame Hillî, s. 83, Seyyid MUHAMMED Sadık-i Bahr'il-Ulum'un mukaddimesiyle, Haydariye matbaası, Necef.
    [23] - Vesail'uş-Şia, c. 20, s. 21.
    [24] - Bihar'ul-Envar, c. 1, s. 32.
    [25] - Bihar'ul-Envar, c. 1, s. 76-79. Bizim yararlandığımız mevcut nüsha, Allame Meclisi'nin beyan ettiği aynı mukaddime ve senetlerle birlikte olan nüshadır. Bu nüsha, Şeyh Hürr-i Amilî'nin elinde olan ve onun da Hicri 1087'de kendi mübarek yazısıyla haşiye yazdığı nüshadan alınmış ve Dar'ul-Kutub'il-İslamiyye yayın evinde Necef baskısı üzerinden çoğaltılarak yayınlanmıştır.
    [26] - Hediyyet'ul-Ehbab, s. 226.
    [27] - Tenkıyh'ul-Mekal, c. 2, s. 225.
    [28] - Mu'cem-u Rical'il-Hadis, c. 8, s. 225.
    [29] - Mu'cem-u Rical'il-Hadis, c. 1, s. 102.
    [30] - Süleym'in biyografisi ve onun kitabı hakkında bilgi edinmek isteyenler, dipnottaki isimleri verilen kaynaklara ilaveten, Mu'cem-u Rical'il-Hadis, Tenkıyh'ul-Mekal, Kamus'ir-Rical ve Revzat'ul-Cennat gibi rical ve teracim (biyografi) kitaplarına müracaat edebilirler.
    [31] - Vesail'uş-Şia, c. 20, s. 36.
    [32] - Vesail'uş-Şia, c. 20, s. 41.
    [33] - Bihar'ul-Envar, c. 1, s. 29.
    [34] - Ez-Zeria, c. 3, s. 400; Sefinet'ul-Bihar, c. 1, s. 701; el-Künye ve'l-Elkab, c. 1, s. 324.
    [35] - Müstedrek, c. 3, s. 718.
    [36] - Bu konunun izahı için Müstedrek'in 3. cildinde yer alan Saduk'un biyografisine müracaat edilsin.
    [37] - Cevahir kitabının yazarının Tuhaf'ul-Ukul'un rivayetine istinat ettiği yerler, Cevahir'ul-Kelâm'ın 22. cildinin 9, 22 ve 56. sayfalarında yer almaktadır.
    [38] - Muaviye'nin Şam'daki hükümeti 40 yıl sürmüştür. Bu yirmi beş yıl, Osman'dan sonraki döneme aittir.
    [39] - Kays b. Sa'd b. Ubade el-Ensari, Resulullah (s.a.a), Emir'ul-Müminin Ali (a.s) ve İmam Mücteba (a.s)'ın ashabındandı. Camide hilafet hususunda Ebu Bekir'in biatine itiraz ve muhalefetlerini ilan eden on kişiden biridir. Kays, Resulullah (s.a.a)'in özel muhafızlarından olup küffar ve müşrikler karşısındaki savaşlarda Ensar topluluğunun sancaktarı idi. Kays bir müddet Hz. Ali (a.s) tarafından Mısır valiliğine atanmış ve savaşlarda da O Hazretin yanında yer almıştır. Muaviye'nin hilafet günlerinin sonunda Medine'de dünyadan göçmüştür. Bu konuda bilgi edinmek isteyenler, el-İsabe, Mucem-u Rical'il-Hadis ve Tenkıh'ul-Mekal kitaplarına müracaat edebilirler.
    [40] - Ra'd / 43.
    [41] - Abdullah b. Selam Yahudi alimlerinden olup İslam'dan önceki adı Husayn'dı. O, hicretin 8. yılında İslam'ı kabul etti. Peygamber (s.a.a) onun ismini değiştirerek Abdullah koydu. O, Resulullah (s.a.a)'i sadece iki yıl görmesine rağmen, Osman'ın sınırsız bir şekilde onu himaye etmesi gibi bir takım özel sebeplerden dolayı, Muaviye ve taraftarları tarafından, önemli İslamî bir şahsiyet, hatta Muhacir ve Ensar'dan daha yüksek bir seviyede ve Hz. Ali (a.s)'dan daha önemli birisi olarak halka tanıtıldı. Onun fazileti hakkında bir takım hadisler uydurdular. Birçok Kur'ân ayetlerini, özellikle Emir'ul-Muminin Ali (a.s)'ın fazileti hakkındaki bazı ayetleri onun adına tefsir ve tevil ettiler. Onlardan biri söz konusu olan bu ayettir. Bu muammalı şahıs, Ebu Hureyre gibi bazı öğrencilerinin yardımıyla, Peygamber'in hadisi ve Kur'ân'ın tefsiri adıyla, Ehl-i Sünnet'in hadis ve tefsir kitaplarına nakledilmiş olan birçok İsrailiyat ve yalanlar yayınladı. Abdullah b. Selam hicretin 43. Yılında Medine'de öldü. el-İsabe ve Usd'ul-Ğabe kitaplarına müracaat edilebilir.
    [42] - Hud / 17.
    [43] - Abdullah b. Abbas; Resulullah (s.a.a)'in ashabından ve Emir'ul-Muminin Ali (a.s)'ın muhlis ve özel yaren ve öğrencilerindendi. Onun ilmi şahsiyeti ve İmam Ali (a.s)'a karşı olan sevgisi Ehl-i Sünnet ve Şia arasında meşhurdur. O, Emir'ul-Muminin Ali (a.s)'ın savaşlarına katılmış ve O Hazret tarafından önemli sorumluluklar üstlenmiştir. İmam Hasan ve İmam Hüseyin (a.s)'ın da yakın ve samimi yarenlerinden sayılmaktadır. İbn-i Abbas, hicretin 68. yılında vefat etmiştir. Onun biyografisini okumak isteyenler Tenkıyh'ul-Mekal, Mucem-u Rical'il-Hadis, Usd'ul-Ğabe, el-İsabe ve diğer rical kitaplarına bakabilirler.
    [44] - Saf / 8.
    [45] - Bir nakle göre yüz bin dirhem göndermiş.
    [46] - Gerçi tarihçiler, Muaviye'nin Medine'de birkaç gün kalmasını ve bu şehrin ileri gelenleriyle görüşmesini normal bir olay olarak nakletmişlerdir. Ama onun sonraki karar ve teşebbüslerinin, ciddi ve aşırı bir şekilde İslam topraklarında icra olması, bu meselenin önceden düzenlenmiş bir program olduğunu göstermektedir. O bu hareketiyle, Sıffin savaşı, Hz. Ali'nin şahadeti, İmam Hasan'ın sulhu ve bu üç önemli olayın doğurduğu siyasi ve içtimai neticelerden sonra Müslümanların düşüncelerinin ne olduğunu öğrenmek istemiştir. Muaviye bu hareketinde, vahşet ve baskı oluşturmakla, geniş çapta kültürel ve propaganda yoluyla Ehl-i Beyt'in aleyhinde bir çalışma başlatmasını gerekli görmüştür.
    [47] - Kitab-ı Süleym b. Kays, Dar'ul-İslamiyye baskısı, s. 206; Şerh-i İbn-i Ebi'l-Hadid, c. 11, s. 44, 46.
    [48] - Hicretin 50. yılında.
    [49] - Süleym b. Kays'ın kitabının bazı nüshalarında "bir yıl", bazı nüshalarında ise "iki yıl" zikredilmiştir. Ama İhticac kitabının metninde iki yıl nakledilmiştir.
    [50] - Tabersi, o toplantıya katılanların bin kişiden fazla olduğunu yazıyor (ekser min elf recul).
    [51] - Sünen-i Tirmizi, c. 5.
    [52] - Sünen-i Tirmizî, c. 5, el-Menakıb, H. 3815. Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 331, c. 2, s. 26.
    [53] - Sünen-i Tirmizî, c. 5. el-Menakıb, H. 3811. Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c . 1, s. 331.
    [54] - Müstedrek-i Sahihayn, c. 3, s. 109 ve 134.
    [55] - Sahih-i Müslim, c. 4, H. 2404. Sünen-i Tirmizî, c. 5. El-Menakıb, H. 3808, 3813. Sünen-i İbn-i Mace "Mukaddime" H. 115. Müstedrek-i Sahihayn, c. 3, s. 109, 133.
    [56] - Sünen-i Tirmizî, c. 5, el-Menakıb, H. 3796. Müsned-i Ahmed, c. 1, s. 331.
    [57] - Sünen-i Tirmizî, c. 5, el-Menakıb, H. 3808. Müstedrek-i Sahihayn, c. 3 s. 150.
    [58]- Sahih-i Müslim, c. 4, H. 2404. Sünen-i Tirmizî, H. 3808, 2405, 2406, Sünen-i İbn-i Mace "Mukaddime" H. 117.
    [59] - Sünen-i Tirmizî, c. 5, el-Menakıb, H. 3803.
    [60] - Sünen-i Tirmizî, c. 5; el-Menakıb, H. 3796.
    [61] - Sünen-i Tirmizî, c. 5; el-Menakıb, H. 3806.
    [62] - Nezm-u Durer-is Simtayn, s. 128. Şerh-i Nehc'ul-Belaga-i İbn-i Ebî'l-Hadid, c. 9, s. 174.
    [63] - Müstedrek-i Sahihayn, c. 3, s. 124.
    [64] - Müstedrek-i Sahihayn, c. 3, s. 151.
    [65] - Sünen-i İbn-i Mace, "Mukaddime" H. 118. Müstedrek-i Sahihayn, c. 3, s. 167.
    [66] - Sahih-i Müslim, c. 4, H. 2408. Müstedrek-i Sahihayn, c. 3, s. 14. c. 4. s. 367.
    [67] - Sahih-i Müslim, H. 131. Mukaddimeyi Sünen-i İbn-i Mace, H. 114.
    [68] - Maide / 63.
    [69] - Maide / 78-79.
    [70] - Maide / 44.
    [71] - Tövbe / 71.
    [72] - Örneğin bu hutbenin: "İşleri yürütmek ve hükümleri uygulamak, ALLAH'ın helal ve haramı konusunda güvenilir olan alimlerin elinde olmalıdır." şeklindeki tek bir cümlesi, istidlalî fıkıh kitaplarında, âlim ve fakihler tarafından geniş bir şekilde ele alınmıştır.
    [73] - "Gerçekten ALLAH, siz Ey Ehl-i Beyt'ten ricsi (günah ve hata pisliğini) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister." (Ahzab / 33)
    [74] - "Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan, O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. ALLAH seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz, ALLAH, kâfir olan bir topluluğu hidayete eriştirmez." (Mâide / 67)
    [75] - "Bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip beğendim." (Mâide/3)
    [76] - "Artık sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle çekişip - tartışırlarsa, de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lânetleşelim de ALLAH'ın lânetini yalan söylemekte olanların üstüne kılalım." (Âl-i İmran / 61)
    [77] - "De ki: Ben, buna (tebliğime) karşılık yakınlarıma sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum." (Şûrâ / 23)
    [78] - "Ey iman edenler, ALLAH'a itaat edin; Peygambere itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre (emir sahiplerine) de." (Nisa / 59)
    [79] - Hüseyin b. Ali (a.s)'ın Minâ'daki hutbesinin metni.
    [80] - A. K.
    [81] - İhkak'ul-Hak, c. 9, s. 494.
    [82] - İmam Şafii'nin şiirine işarettir. İbn-i Hacer-i Mekkî Savaik-u Muhrika, s. 88'de ondan şöyle dediğini nakletmiştir:
    Ya Ehl-e Beyt'i Resulillah'i hubbikum,
    Ferzun minellahi fi'l-Kur'ân'i enzelehu.
    Kefakum min azim'il-kadri ennekum,
    Men lem yusalli aleykum la salate lehu.
    Ey Resulullah'ın Ehl-i Beyti sizin sevginiz,
    ALLAH'ın nazil ettiği Kur'ân'da ALLAH'tan taraf farz kılınmıştır.
    Şu kadri yücelik size yeter ki,
    Size salavat getirmeyenin namazı boştur.
    [83] - Merhum "Cevahir" kitabının sahibi, ezanda velayet (Eşhedu enne Ali'yyen veliyyullah) zikri hakkındaki çeşitli görüşleri incelerken merhum Bahr'ul-Ulum-i Tabatabaî'nin görüşünü fikhi manzumesinden nakletmektedir. O bu manzumede şöyle demiştir:
    Ve ekmil'iş- şehadeteyne billeti,
    Kad ukmil'ed- diynu biha fi'l-milleti.
    Ezandaki şehadetleri velayet şehadetiyle tekmil et;
    Şüphesiz, İslam dini onunla kamil olmuştur. (Cevahir, c. 9)
    [84] - İmam Bakır (a.s)'dan şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "İslam beş esas üzerine kurulmuştur: Namaz, zekat, oruç, hac ve velayet. Velayete çağrıldığı gibi hiçbir şeye çağrılmamıştır." (Usul-u Kafi, c. 2, s. 18)
    [85] - "Peygamber, müminler için kendi nefislerinden daha evladır (yetki sahibidir)." (Ahzab / 6)
    [86] - "İşlerin yürütülmesi ve hükümlerin uygulanması, ALLAH'ın helal ve haramı konusunda güvenilir olan alimlerin elinde olmalıdır." (Hüseyin b. Ali (a.s)'ın Minâ'daki hutbesinin metni.)
    [87] - İmam Bakır (a.s)'dan şöyle naklolunmuştur: "İslam beş esas üzerine kurulmuştur: Namaz, zekat, oruç, hac ve velayet." Bunlardan hangisi daha üstündür dediğimde buyurdular ki: "Velayet daha üstündür. Çünkü velayet bunların anahtarıdır; vali de onlara kılavuzluk yapandır..." (Usul-u Kafi, c. 2, s. 18)
    [88] - "Ey iman edenler, ALLAH'a itaat edin; Peygambere itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre (emir sahiplerine) de." (Nisa / 59)
    [89] - Fıkhi kitaplara örneğin: İmam Humeyni (r.a)'in "Velayet-i Fakih" ve "Kitab-i Bey'"ine müracaat edilsin
    [90] - Ehl-i Sünnet'in mutaassıp alim ve büyük mütekellimlerinden olan Fazl b. Ruzbehan şöyle diyor: "Ali'nin velayetine tevessül etmeye gelince; o haktır ve (ALLAH'a yaklaşmak için) en yakın vesilelerdendir." (İhkak'ul-Hak, c. 7, s. 452)
    [91] - İbn-i Ebi'l-Hadid-i Mutezili şöyle diyor: "Düşmanları bile faziletlerini itiraf eden, menkıbe ve güzel ahlaklarını inkar ermek ve saklamaktan aciz olan bir kimse hakkında ne diyebilirim? O öyle bir kimsedir ki, misk kokusu gibi her ne kadar örtülse de kokusu çoğalır; her ne kadar saklansa da kokusu fezayı güzel kokuya boğar; üzeri elle örtülmeyecek güneş gibidir; güneş nuru mesabesindedir; eğer bir göz onu görmekten aciz olursa, sayısızca gözler onu görmeye aşık olur." (Şerh-i Nehc'ul-Belağa, c. 1, s. 16)
    [92] - Kasas / 83.
    [93] - Hutbenin mazmunundan daha fazla haberdar olmak isteyenler Nehc'ul-Belaga'nın üçüncü hutbesine müracaat etsinler.
    [94] - Hutbe / 15.
    [95] - Nehc'ul-Belaga, Hutbe, 25.
    [96] - Nehc'ul-Belaga, Hutbe, 24.
    [97] - Akreb'ul-Mevarid'de şöyle diyor: "Faze bihayrin ey zafere bihi ve yukal limen aheze hakkahu min ğarimihi: Fâze." Binaen aleyh "fevz" sözcüğü zafer manasınadır, bazı tercümelerde göze çarpan kurtuluşa ermek manasında değildir. Bu zamanda da yarışı kazanan kimseye "Fâiz" (zaferi elde eden) diyorlar.
    [98] - İhticac-ı Tabersî, c. 2, s. 8.
    [99] - a. g. e. c. 2, s. 12. İmam Hasan-ı Mucteba (a.s)'ın savaşın durdurulmasının sebebi hakkındaki bu açık beyanına teveccüh ettiğimizde, İmam Hasan (a.s)'a bir fazilet olarak Sahih-i Buhari ve Ehl-i Sünnet'in diğer kitaplarında naklolan ve Şia kitaplarına da sızan şu hadisin: "Benim bu oğlum Hasan, efendidir; ALLAH-u Teâla'nın onun vesilesiyle müslümanlardan iki grubun arasını ıslah etmesi umulur" uyduruk olması mümkündür. Zira tarihî gerçekleri değiştirmek ve Muaviye'nin taraftarlarını müslümanların safına geçirmek ve onların kanının dökülmesini haram etmek ve sulh meselesini İmam Hasa (a.s)'a nispetle farz bir amel ve gerekli bir hüküm göstermek için Muaviye'nin hadis uydurma fabrikasının ürünlerinden olma ihtimali çok muhtemeldir. Ama İmam Hasan (a.s) sözü açıkça, sulhun icbari ve tahmili olduğunu göstermektedir. Eğer İmam (a.s)'ın savaş gücü olsaydı, kesinlikle zafer elde edene dek ve hatta Muaviye'yi kudretten düşürene kadar onunla savaşır ve onun adamlarını iki müslüman gruptan biri saymazdı.
    [100] - Emir-ul Müminin Ali (a.s)'ın en son vasiyetinden.
    [101] - İmam Humeyni (r.a)'in vasiyetnamesinden.
    [102] - Hicretten Şahadete Sözleriyle İmam Hüseyin (a.s), s. 55.
    [103] - "Şehada'ul- Fazilet" bir kitabın ismidir. el-Gadir sahibi Alleme Emînî (r.a) o kitapta dördüncü asırdan sonra şahadete erişen meşhur alimlerden yüz yirmi kişinin biyografisini yazmıştır. Bu kitap "Şüheda-yi Rah-i Fazilet" adıyla Farsça'ya tercüme edilmiştir.
    [104] - İmam Humeynî'nin, ilim havzalarına tarihî mesajından bir bölüm.
    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

    Yorum


      #47
      Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

      İMAM HÜSEYİN (A.S)'IN HAYATIYLA İLGİLİ SORULAR VE CEVAPLAR

      S. 1- İmam Hüseyin (a.s)'ın meşhur lakabı nedir?
      C. 1- Seyyid'üş- Şüheda.

      S. 2- İmam Hüseyin (a.s)'ın künyesi nedir?
      C. 2- Ebu Abdullah.

      S. 3- İmam Hüseyin ne zaman ve nerede dünyaya geldi?
      C. 3- Hicretin dördüncü yılının Şaban ayının üçüncü günü Medine-i Münevvere'de dünyaya gelmiştir.

      S. 4- İmam Hüseyin (a.s)'ın hayatı kaç döneme ayrılır?
      C. 4- Dört döneme ayrılır:
      1- Resulullah (s.a.a)'in dönemi.
      2- Babası Hz. Ali (a.s)'ın dönemi.
      3- Kardeşi İmam Hasan'la birlikte olduğu dönem.
      4- O Hazretin imamet dönemi.

      S. 5- İmam Hüseyin'in imametlik dönemi kaç yıldır?
      C. 5- On bir yıl.

      S. 6- İmam Hüseyin (a.s) kaç yıl Hz. Resulullah'ın zamanında yaşamıştır?
      C. 6- Altı yıl civarında.

      S. 7- İmam Hüseyin kaç yıl babasıyla birlikte oldu?
      C. 7- Otuz yıl civarında.

      S. 8- İmam Hüseyin (a.s), babasından sonra kaç yıl kardeşi İmam Hasan (a.s)'la birlikte yaşamışlardır?
      C. 8- On yıl civarında.

      S. 9- İmam Hüseyin (a.s)'ın ashabından olup her gece Kur'ân hatmeden ve kırk yıl boyunca sabah namazını yatsı namazının abdestiyle kılan şahsiyetin ismi nedir?
      C. 9- İsmi; Bureyr b. Huzayr'dır. O zahid ve abid bir kişi idi; ona "Seyyid'ul- Kurra" diyorlardı.

      S. 10- İmam Hüseyin (a.s)'ın oğlu Ali Ekber'in sima ve ahlakı nasıl idi?
      C. 10- Hz. Ali Ekber güzel yüzlü bir gençti; sima ve ahlak açısından Resulullah (s.a.a)'e herkesten daha çok benziyordu. Bir kavle göre, Aşura günü Ehl-i Beyt'ten ilk şehit olan odur.

      S. 11- İmam Hüseyin (a.s)'ın sancaktarı kim idi?
      C. 11- Kendisine "Sakka" lakabı verilen, Hz. Ebu'l- Fazl'il- Abbas idi.

      S. 12- İmam Hüseyin (a.s)'ın kölesinin ismi ne idi ve ne özelliğe sahipti?
      C. 12- İmam Hüseyin (a.s)'ın kölesinin ismi, "Eslem" idi; onun özelliklerinden biri Kur'ân karisi olması idi; Kur'ân ayetlerini kalbe işleyen yanık bir sesle okuyordu.[1]

      S. 13- İmam Hüseyin (a.s)'ın müezzininin ismi ne idi?
      C. 13- Haccac b. Mesruk idi.

      S. 14- İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı, ne zaman Medine'den Mekke'ye hicret etmiştir?
      C. 14- İmam Hüseyin (a.s), Hicretin 60. yılı olan Recep ayının 28'inde, Pazar akşamı çocukları, kardeşleri (MUHAMMED b. Hanefiyye hariç) ve akrabalarından bir grup kimseyle birlikte geceleyin Medine'den Mekke'ye doğru hareket ettiler ve Şaban ayının üçünde Cuma akşamı Mekke'ye ulaştılar.

      S. 15- İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı, kaç gün Mekke-i Muazzama'da kalmış ve hangi tarihte Mekke'den Irak'a doğru yola çıkmışlardır?
      C. 15- İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı, takriben 95 gün Mekke'de kaldılar; ama haclarını tamamlayamadıklarından onu umreye çevirerek Zihicce'nin 8. günü ailesi ve evlatlarıyla birlikte Mekke'den Irak'a doğru yola koyuldular.[2]

      S. 16- İmam Hüseyin (a.s) neden hac günlerinde Temettu Haccını Umre-i Müfrede'ye çevirerek Mekke'den ayrıldılar?
      C. 16- Bunun sebebi şu idi: İmam Hüseyin (a.s), Yezidi'n adamlarından bir grup insanın, kendisine suikast düzenlemek için hac maskesi altında Mekke'ye gönderildiklerini ve Mekke'nin çevresinde ihram elbisesinin altında gizledikleri silahla kendisini öldürmekle görevli olduklarından haberdar oldu. Bu sebepten dolayı İmam (a.s) Temettu Haccını Umre-i Müfrede'ye çevirdi ve bir grup halk için kısa bir konuşma yaptıktan sonra o günün sabahı yani Zilhicce'nin sekizinde bir grup yaran, kardeş ve akrabalarıyla birlikte ALLAH'ın evinin ihtiramını korumak için Mekke'den çıkarak Irak'a doğru hareket ettiler.[3]

      S. 17- İmam Hüseyin (a.s) Mekke'den ayrıldığında okuduğu hutbe ne idi ve hangi isimle meşhurdur?
      C. 17- İmam Hüseyin (a.s) Mekke'den çıkmadan bir gün önce kendi ashabına "Hutta'l- Mevt" hutbesi adıyla meşhur olan bir hutbe okudu. Hutbenin sonunda şöyle geçiyor: "Kim bizim yolumuzda kalbinin kanını dökmeye ve ALLAH'a kavuşmaya hazırsa, bizimle gelsin; ben yarın saban inşaALLAH hareket edeceğim."

      S. 18- İmam Hüseyin'in Mekke'ye gönderdiği elçi kim idi?
      C. 18- Muslim b. Akil.

      S. 19- Kufe halkı İmam Hüseyin (a.s)'a kaç tane davet mektubu göndermişti?
      C. 19- Yüz elli civarında.

      S. 20- Kufe halkı, İmam Hüseyin (a.s)'ı davet ettiği zaman, kaç kişi Hz. Müslim'e biat etmişlerdi?
      C. 20- On sekiz bin kişi.

      S. 21- Hz. Müslim'in çocuklarının isimleri nelerdir?
      C. 21- İbrahim ve MUHAMMED'dir; MUHAMMED İbrahim'den büyüktü; her ikisi de on yaşından küçük idiler.

      S. 22- Cebrail, İmamların (a.s) isimlerini Hz. Nuh (a.s)'a bildirdiğinde, onların hangisinin ismini duyunca ağlamıştır?
      C. 22- İmam Hüseyin (a.s)'ın ismini duyunca ağladı.

      S. 23- İmam Hüseyin (a.s)'ın kıyamına sebep olan en önemli faktör nelerdi?
      C. 23- İmam Hüseyin (a.s)'ın kıyamına sebep olan üç önemli faktör şunlardır:
      1) Yezid hükümetinin İmam Hüseyin (a.s)'dan biat istemesi ve İmam (a.s)'ın da bu isteğin karşısında şiddetle direnip "Zillet bizden uzaktır" buyurması.
      2) Kıyam için hazır olan Kufe halkının, İmam (a.s)'ı ısrarla oraya davet etmeleri.
      3) İslam'ın Füru-u Din'inden olan, iyiliğe emretmek kötülükten sakındırmak emriyle amel etmesi.

      S. 24- Kerbela'nın sözcük anlamı nedir?
      C. 24- Kerbela, gam ve bela anlamınadır. İmam Hüseyin (a.s) Kerbela ismini duyduklarında şöyle buyurdular: "ALLAH'ım kerb (gam) ve beladan sana sığınıyorum."

      S. 25- İmam Hüseyin (a.s)'ın ashabı meydana gitmek istediğinde, onların arasında var olan sünnet ne idi?
      C. 25- Maktel yazanları şöyle yazmışlardır: İmam Hüseyin (a.s)'ın ashabı arasında şöyle bir sünnet var idi; Onlardan her hangi biri savaş meydanına gitmek istediğinde İmam Hüseyin (a.s)'ın huzuruna gelerek şöyle diyordu: "Es-selam-u aleyke yebne Resulullah!" (Selam olsun sana ey Resulullah'ın oğlu!&quot İmam (a.s) da onların cevabını vererek; "Biz de yakında size kavuşacağız" buyuruyorlardı ve şu ayeti tilavet ederlerdi: "Feminhum men kaza nahbeh ve minhum men yentezir vema beddelu tebdilen."

      S. 26- Beni Haşim ailesinden Aşura günü ilk şehit olan kimdi?
      C. 26- Hz. Ali Ekber (a.s).

      S. 27- İmam Hüseyin (a.s)'ın 72 ashabından kaç kişi Beni Haşim ve O Hazretin yakınlarından idi?
      C. 27- On yedi kişi.

      S. 28- İlk önceleri düşmanın ordusundan olan fakat sonra gerçekten tövbe ederek İmam Hüseyin (a.s)'ın ordusuna katılıp şahadete erişen şahsın ismi nedir?
      C. 28- Hür b. Yezid-i Riyahi'dir.

      S. 29- Neden İmam Hüseyin (a.s) düşmandan bir gece (Aşura gecesini) izin istedi?
      C. 29- İmam Hüseyin (a.s) kardeşi Ebu'l Fazl'il- Abbas'a şöyle buyurdu: "Kardeşim! Düşmana doğru git, onlara de ki; "Namaz kılmamız, dua etmemiz ve ALLAH'la münacatta bulunmamız için bu geceyi bize mühlet verin. Çünkü ben namaz kılmayı, Kur'ân okumayı, çok dua ve istiğfar etmeyi seviyorum." [4]

      S. 30- Aşura gecesi düşman ordusundan kaç kişi İmam Hüseyin (a.s)'ın ordusuna katıldı?
      C. 30- İmam Hüseyin (a.s) ve yarenlerinin Aşura gecesi Kur'ân okumaları, ibadet ve dua etmeleri, düşman askerlerinden 32 kişinin İmam'ın ordusuna katılmalarına sebep oldu.[5]

      S. 31- Aşura günü şehit olan damat ve gelinin isimleri nelerdir ve nasıl şahadete eriştiler?
      C. 31- Onların isimleri "Veheb" ve "Haniye"'dir. Veheb, savaş meydanına gitmek için İmam Hüseyin (a.s)'dan izin istedi. İmam (a.s) izin verince meydana gidip bir müddet savaştıktan ve düşman ordusundan bir kaçını öldürdükten sonra iki elleri kesilerek düşmanın eline esir düştü. Onu Ömer-i Sa'dın yanına götürdüler, o zalim de onun boynunun vurulmasını emretti; boynunu vurduktan sonra kesilmiş başını İmam Hüseyin (a.s)'ın ordusuna doğru attılar. Veheb'in annesi onu alıp yüzünün kanını temizledikten sonra, onu düşmana doğru attı. Veheb'in eşi "Haniye" kendisini kocasının kana boyanmış bedenine ulaştırdı, onum kanlarını temizleyerek şöyle diyordu: "Cennet sana hoş olsun" Şimr bu durumu görünce, kölesine onu öldürmesini emretti, köle de elindeki demir sopayla onu şahadete eriştirdi.

      S. 32- Kerbela'da şehit edilen ilk ve tek kadının ismi nedir?
      C. 32- Veheb'in eşi olan Haniye'dir.

      S. 33- İmam Hüseyin (a.s)'ın Aşura günü, savaşın tam kızgın zamanı ameli olarak açıkça yerine getirdiği İlahi farizalardan biri ne idi?
      C. 33- Cemaat namazı kıldırması idi. İmam Hüseyin (a.s) bir grup ashabıyla birlikte öğle namazını korku namazı adı altında kıldılar; İmam'ın ashabından iki kişi namazın sonuna kadar kendilerini Hazrete siper etti. Onlardan biri, düşman tarafından atılan okların bedenine isabet etmesi sonuca şahadete erişti.

      S. 34- Aşura gününün öğle namazı vaktini, İmam (a.s)'a hatırlatan şahsın ismi nedir ve İmam (a.s) ona hitaben ne buyurdular?
      C. 34- Aşura gününün öğle vakti "Ebu Sumame-i Seydavi" güneşe bakarak öğle vaktinin girdiğini anlayınca İmam (a.s)'a şöyle dedi: "Gerçi düşmanın fırsat vermeyeceğini biliyorum, ama son namazı sizinle kılıp öylece ALLAH'a kavuşmak istiyorum."
      Bunun üzerine İmam (a.s) gökyüzüne bakarak şöyle buyurdular: "Namazı bana hatırlattın, ALLAH seni hatırlatan ve namaz kılanlardan kılsın. Şimdi öğlenin ilk vaktidir, namaz kılmamız için düşmandan mühlet isteyin."

      S. 35- Beni Esed tayfasından olup İmam Hüseyin (a.s)'ın ashabından olan, Bedir ve Huneyn savaşlarına katılmış olup Aşura günü İmam (a.s)'ın yanında şahadete erişen yaşlı kişinin ismi nedir?
      C. 35- Habib b. Mezahir'in akrabalarından olan "Enes b. Haris-i Kahili"dir.

      S. 36- Ebuzer'in azad edilmiş kölesi olan ve İmam Ali (a.s), İmam Hasan (a.s) ve daha sonra İmam Hüseyin (a.s)'ın evinde yaşayan ve nihayet Kerbela'da İmam Hüseyin'in yanında şahadete erişen şahsın ismi nedir?
      C. 36- Cevn'dir.

      S. 37- Neden İmam Hüseyin (a.s) Aşura günü düşmanlarından bazılarını öldürmüyordu?
      C. 37- İmam Seccad (a.s) şöyle buyuruyor: "Babamın öldürmediği kimselerin soyundan biz Ehl-i Beyt'i sevecek kimseler dünyaya gelecekti. İşte İmam (a.s) bu yüzden bizi sevecek insanların babalarının sulbünde korunması için onları öldürmüyordu."
      Diğer İmamların hakkında da buna benzer bir çok rivayetler vardır; onlar da bazı kimseleri, onların sulbünde yer alan imanlı insanlardan dolayı öldürmüyorlardı.[6]

      S. 38- Aşura günü, neden en büyük musibet günü olarak tanıtılmıştır?
      C. 38- Abdullah b. Fazl-i Haşimi şöyle diyor: İmam Sadık (a.s)'a; "Neden Resulullah'ın son vefat günü, Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma (a.s), Hz. Hasan vs. İmamların şahadet günleri değil de sadece Aşura günü en büyük musibet, gam, üzüntü ve matem günü olarak tanıtılmıştır?" dediğimde şöyle buyurdular:
      "Bunun sebebi şundan ibarettir: Ashab-ı Kisa (Âl-i Aba) ALLAH katında insanların en değerlisi idiler. Bunlar beş kiydiler: ‘Hz. Peygamber (s.a.a), Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma (a.s), Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin (a.s).' Hz. Peygamber (s.a.a) vefat ettiğinde gerçi musibet çok büyüktü, ama Ashab-ı Kisa'dan dört kişi yaşıyordu, bunlar halkın mercii ve sığınağı idiler. Hz. Fatıma (a.s) şahadete eriştiğinde musibetin çok büyük olmasına rağmen halk Ashab-ı Kisa'dan üç kişiyi kendi aralarında görüp ihtiyaç duyduklarında onlara sığınıyorlardı. İmam Ali (a.s) ve İmam Hasan (a.s)'da da durum aynıydı. Ama İmam Hüseyin (a.s) şehit olduğunda, Ashab-ı Kisa'dan halkın mercii ve sığınağı olacak kimse kalmamıştı. Bundan dolayı İmam Hüseyin (a.s) bekası Ashab-ı Kisa'nın bekası olduğu gibi, onun şahadeti de onların hepsinin şahadeti gibiydi. Bu sebepten dolayıdır ki Aşura günü, gam, üzüntü ve matem açısından günlerin en musibetlisi olarak tanıtılmıştır."
      Abdullah b. Fazl-i Haşimi sözünün devamında şöyle diyor: Ben İmam Sadık (a.s)'a; "Öyleyse İmam Seccad (a.s) için ne diyorsunuz?" dediğimde şöyle buyurdular:
      "İmam Zeyn'ul- Abidin (a.s), İmam ve halka hüccetti. Fakat Resulullah (s.a.a)'i görmemişti, onun ilmi baba ve cetlerinden miras olarak ona yetişmişti. Ama İmam Ali (a.s), Hz. Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin (a.s) Hz. Peygamberle uzun süre birlikte olmuşlardı. Halk da onları Hz. Peygamber (s.a.a) ile birlikte görmüştü. Bundan dolayı Onlardan birini gördüklerinde, Hz. Peygamber (s.a.a)'in hatıraları, söz ve davranışları onlar için canlanıyordu." [7]

      S. 39- İmam Hüseyin (a.s) ve Yahya b. Zekeriyya (a.s) arasında ne gibi benzerlikler vardır?
      C. 39- Bu iki yüce ve mazlum şahsiyet arasında olan benzerlikler çoktur. Fakat biz yedi tanesiyle yetiniyoruz:
      1) Bu iki masuma isim takılmadan önce, onların isminde hiç kimse yoktu.
      2) Her ikisi de altı aylık iken dünyaya gelmişlerdi.
      3) O ikisinin doğumundan önce, semavi haber ve vahiyler onların doğum ve durumlarını açıklamıştı.
      4) Gök her ikisine de ağladı. "Fema beket aleyhim'is- semau ve'l arz" [8] ayetinin tefsirinde bununla ilgili hadis nakledilmiştir.
      5) Her ikisinin katili veled'üz- zina idi.
      6) Her ikisinin de başını altın leğene koyup fasık ve zalimlere götürdüler.
      7) Bu iki mazlumun, rivayetlere göre başlarının konuşması.

      S. 40- İmam Hüseyin (a.s)'ın Aşura günündeki en son askeri kimdi ve kimin eliyle şahadete erişti?
      C. 40- İmam Hüseyin (a.s)'ın Aşura günü en son askeri, Hz. Ali Esğer idi. Babası İmam Hüseyin (a.s)'in elleri üzerinde, Hermele b. Kamil-i Esedi'nin okuyla şahadete erişti.

      S. 41- Kerbela şehitlerinden kimlerin başlarını bedenlerinden ayırmadılar? Niçin?
      C. 41- Hz. Ali Esğer ile Hür b. Yezid-i Riyahi'nin başlarını bedenlerinden ayırmadılar. Çünkü İmam Hüseyin (a.s) Ali Esğer'i defnetmişti; Hür b. Yezid-i Riyahi'nin de akrabaları onun başının bedeninden ayrılmasına mani oldular.

      S. 42- İmam Hüseyin (a.s)'ın Kerbela'da kendisiyle birlikte şehit olan ashabı kaç kişiydi?
      C. 42- Meşhur kavle göre 72 kişi.

      S. 43- İmam Hüseyin (a.s)'ın, yaya olarak cenazesinin baş ucuna geldiği ve onun için ağıt okuyup ağladığı şahsın ismi nedir?
      C. 43- Hür b. Yezid-i Riyahi.

      S. 44- Rivayetlerimizde Beytullah'il Haram haccının bedeli olarak tanıtılan şey nedir?
      C. 44- Beytullah'il Haram'ın (sevap bakımından) bedeli olarak tanıtılan şey, İmam Hüseyin (a.s)'ın kabrinin ziyaretidir. ALLAH'ın evinin ziyaretine gitmeye gücü olmayan kimseler, onun yerine İmam Hüseyin'in kabrinin ziyaretine gidip o sevabı kazanabilirler.

      S. 45- Nahiye-i Mukaddese Ziyareti nasıl bir ziyarettir?
      C. 45- Nahiye-i Mukaddese Ziyareti, Sahib'uz- Zaman İmam Mehdi (a.s)'dan nakledilen bir ziyarettir. Hazret Kerbela şehitlerinin hepsinin isim ve nişanelerini bu ziyarette zikredip onlara selam gönderdiği gibi, onlardan her birinin katilinin de ismini zikredip onlara lanet etmiştir.

      S. 46- Namaz kılarken Kerbela toprağına secde etmenin fazileti nedir?
      C. 46- Necat'ul- İbad risalesinde şöyle nakledilmiştir: "Kim namaz kıldığında Kerbela toprağına secde ederse, namazın kabul olmasına mani olan engeller yok olup İmam Hüseyin (a.s) toprağının bereketiyle namazı kabul olur."

      S. 47- İmam Hüseyin (a.s)'ın şahadetinden sonra Kerbela'da en son şehit olan kimdi?
      C. 47- Kerbela'da en son şehit olan "Süveyd b. Amr" isminde yaşlı bir adamdır. Bu şahıs Aşura günü, var gücüyle savaştı, aldığı çok yara ve darbeler neticesinde bayılıp yere düştü. Düşman onun öldüğünü zannederek ondan vazgeçti. O bir müddetten sonra kendine gelip İmam Hüseyin (a.s)'ın şehit olduğunu anlayınca o haliyle kalkıp yanında bulunan hançerle düşmana saldırdı, bir müddet savaştıktan sonra şahadete erişti. Böylece o, İmam Hüseyin (a.s)'ın şahadetinden sonra şahadete erişen kişiydi.

      S. 48- Kerbela şehitlerinin başları ne zaman ve kimin emriyle bedenlerinden ayrıldı?
      C. 48- Muharrem'in on birinci günü, Ömer Sa'd'ın emriyle.

      S. 49- İmam Hüseyin (a.s) ne zaman ve nerede şahadete erişti?
      C. 49- Hicretin 61. Yılı Aşura günü Kerbela'da şahadete erişti.

      S. 50- İmam Hüseyin (a.s) kaç yaşında şehit oldu?
      C. 50- 57 yaşında.

      S. 51- İmam Hüseyin (a.s) şehit olduktan sonra, kaç atlı Hazretin bedenini atların tırnaklarıyla çiğnetti?
      C. 51- İmam Hüseyin (a.s) şehit olduktan sonra, on kişi İmam (a.s)'ın bedenini atların tırnaklarıyla çiğnettiler.

      S. 52- İmam Hüseyin (a.s)'ın katili kimdir?
      C. 52- Şeyh Şuşteri (r.a) şöyle yazıyor: "İmam Hüseyin (a.s)'ın katili ilk başta Yezid'dir. Çünkü O İmam Hüseyin (a.s)'dan zorla biat alınmasını, biat etmediği takdirde hazretin başının kendisine gönderilmesini emretmişti. Yezid'den sonra İmam Hüseyin (a.s)'ın katili İbn-i Ziyad'dır. Çünkü o bu cinayete zemine hazırlamış ve İmam'ın aleyhine ordu toplamıştır. Ondan sonra da İmam'ın katili İbn-i Sa'd'dır. Çünkü Kerbela vakasından sonra onu, İmam Hüseyin (a.s)'ın katili olarak çağırıyorlardı. Onlardan sonra da İmam (a.s)'ın katili Şimr'dir. Çünkü o da büyük musibetin faili olmuştur.

      S. 53- İmam Hüseyin (a.s)'ın bedeninde kaç ok, mızrak ve kılıç yarası var idi?
      C. 53- İmam Bakır (a.s)'ın buyurduğuna göre, İmam Hüseyin (a.s)'ın bedeninde 320 kılıç, mızrak ve ok yarası vardı.

      S. 54- İmam Hüseyin (a.s)'ın atının ismi ne idi?
      C. 54- Zulcenah.

      S. 55- Zulcenah, İmam Hüseyin (a.s)'ın bedeniyle nasıl vedalaştı?
      C. 55- İmam Hüseyin (a.s)'ın şahadetinden sonra, Zulcenah İmam (a.s)'ın parçalanan bedeninin yanına gelerek yelesini Hazret'in kanına boyadı, O'nun bedenini kokladı ve yüksek sesle kişnemeye başladı.
      İmam Bakır (a.s) buyuruyor ki; "Zulcenah kişnerken şöyle diyordu: Peygamber'in evladını öldüren ümmetin zulmünden dolayı vay hallerine!"

      S. 56- Kerbela şehitlerinin naşı ne zaman ve kimlerin vasıtasıyla defnedildi?
      C. 56- Kerbela şehitlerinin naşı, hicri 61. Yılın Muharrem ayının 13. günü defnedildi. Şöyle ki, "Alkame" nehirinin yakınındaki bir köyde yaşayan "Beni Esed" kabilesi, gelip Kerbela şehitlerinin mübarek bedenlerini defnederken İmam Hüseyin (a.s) ve başları bedenlerinde olmayan diğer şehitlerin bedenlerini tanımıyorlar, bu yüzden ne yapacaklarını bilmeyerek şaşırıp kalıyorlar, bu esnada aniden bir atlı onların yanına gelerek; "Niçin buraya gelmişsiniz?" diye soruyor. Onlar da cevaben: "Bu cesetleri defnetmek için gelmişiz, fakat onların kim olduğunu tanımıyoruz." diyorlar. İmam Seccad (a.s)'ın kendisi olan o atlı, bütün şehitleri tek-tek tanıtıyor ve onları defnediyorlar. İmam Seccad (a.s) 'ın kendisi de babasının pare-pare olmuş bedenini bir hasrın içerisine koyarak onu defnediyor.

      S. 57- İmam Hüseyin (a.s)'ın mübarek bedeni kimin vasıtasıyla tanındı ve defnedildi?
      C. 57- İmam Seccad (a.s)'ın.

      S. 58- İmam Hüseyin (a.s)'ın kabri nerededir?
      C. 58- Kerbela'da.

      S. 59- Neden İmam Hüseyin (a.s)'ın kabri altı köşelidir?
      C. 59- Hz. Ali Ekber'in mübarek na'şı, babası İmam Hüseyin (a.s)'ın yanında defnedildiğinden dolayı kabir altı köşeli olmuştur.

      S. 60- İmam Hüseyin (a.s)'ın kabrinin üst tarafında, halis altın suyuyla ne yazılmıştır?
      C. 60- Nur ayetinden sonra Hz. Peygamber (s.a.a) 'in buyurmuş olduğu şu hadis yazılmıştır: "Ey Cabir! Hüseyin'in kabrini ziyaret et. Çünkü Hüseyin'in kabrini ziyaret etmenin sevabı, (müstahap olan) yüz haccın sevabıyla eşittir. Kuşkusuz Hüseyin'in kabri, cennet bahçelerinden bir bahçedir... Kerbela da cennet yeridir."

      S. 61- Resulullah (s.a.a), İmam Hüseyin'in kabrini ziyaret etmenin sevabı hakkında ne buyurmuştur?
      C. 61- Hz. Peygamber (s.a.a) Ayşe'ye şöyle buyurdu: "Kim, oğlum Hüseyin vefat ettikten sonra onun kabrini ziyaret ederse, ALLAH Teala benim haclarımdan bir haccın sevabını onu ziyaret edene verir."
      Aişe; "Haclarından bir haccın sevabını mı?" dediğinde Hz. Peygamber (s.a.a); "İki haccımın sevabını ona verirler." buyurdular.
      Aişe daha fazla şaşırarak; "İki haccının sevabını mı?!" dediğinde Resulullah (s.a.a): "Hatta üç haccımın sevabı, onu ziyaret edene verilir." buyurdular.
      Bu mevzu böylece tekrarlandı; nihayet Resulullah (s.a.a); "ALLAH Teala, benim doksan haccımın sevabını Umre sevaplarıyla birlikte onun kabrini ziyaret edene verecektir." buyurdular.[9]

      S. 62- İmam Hüseyin (a.s)'ın vasiyeti ne gibi sözleri içermektedir?
      C. 62- İmam Hüseyin (a.s), Irak'a doğru hareket ettiğinde bir vasiyetname yazarak kardeşi MUHAMMED-i Hanefiyye'ye verdi. Bu vasiyetnamede, ALLAH'ın birliğine, Hz. Peygamber (s.a.a)'in peygamberliğine ve ahiretin hak olduğuna ikrar ettikten sonra şöyle geçmiştir:
      "Ben bencillik, zulüm ve yeryüzünde bozgunculuk yapmak için kıyam etmedim; ben ceddimin ümmetini ıslah etmek, babam Ali b. Ebu Talib'in yolunda gitmek ve iyiliği emredip kötülükten sakındırmak için kıyam ettim.

      S. 63- İmam Hüseyin (a.s)'ın kaç çocuğu vardı?
      C. 63- Büyük bir alim ve mühaddis olan şeyh Mufid şöyle diyor: "İmam Hüseyin (a.s)'ın altı çocuğu vardı:
      1) Annesi Şehrbanu olan İmam Seccad (a.s).
      2) Annesi Leyla olan Ali Ekber (a.s).
      3) Kerbela vakasından önce vefat eden Cafer.
      4) Annesi Rubab olan ve İmam Hüseyin (a.s) 'ın kucağında boğazından oklanarak şahadete erişen Abdullah (Ali Esğer).
      5) Annesi Rubab olan Sekine.
      6) Annesi Ümmü İshak olan Fatime.[10]

      S. 64- İmam Hüseyin (a.s)'ın en büyük oğlunun ismi nedir?
      C. 64- Merhum şeyh Mufid ve şeyh Saduk İmam Seccad (a.s)'ı İmam Hüseyin (a.s)'ın en büyük oğlu bilmişlerdir. Ama allame seyyid Muhsin "A'yan'uş- Şia" kitabında Hz. Ali Ekber'in, İmam Hüseyin (a.s)'ın En büyük oğlu olduğunu vurgulamıştır.[11]

      S. 65- Hz. Zeyneb (a.s) ne zaman ve nerede dünyaya gelmiş ve vefat ettiği yer neresidir?
      C. 65- Hz. Zeyneb (a.s) hicretin 5. veya 6. yılı Cemadelula'nın beşinde Medine'de dünyaya geldi; hicretin 62. yılında ise Medine veya Şam'da vefat ettiler. Bazı raviler ise hicretin 64. yılında vefat ettiğini yazmışlardır.

      S. 66- Hz. Zeyneb (a.s)'ın evlenme şartı ne idi?
      C. 66- Hz. Zeyneb (a.s) evlenme yaşına ayak bastıklarında pek çokları onu istedi. Fakat amcası oğlu Abdullah b. Cafer'in istemesi şu şartla kabul edildi: "Kardeşi İmam Hüseyin (a.s) ne zaman yolculuğa çıkarsa, onunla beraber olacak ve Abdullah buna mani olmayacaktır." Abdullah da bu şartı kabul etti, böylece Hz. Zeyneb (a.s) onunla evlendi.

      S. 67- Hz. Zeyneb (a.s) neden, İmam Hüseyin (a.s) onun şehit olan oğullarını çadıra getirdiğinde dışarı çıkmadı?
      C. 67- Hz. Zeyneb (a.s) daima şehitlerin mübarek na'şlarını bütün kadınlardan önce karşılıyordu, ama kendi oğullarının mübarek na'şlarını getirdiklerinde çadırdan dışarı çıkmadı. Çünkü kana boyanan oğullarının bedenlerini görmekle sabırsızlık göstererek mükafatını azaltabilir ve kardeşi de onu bu halde görerek bacısı karşısında mahcup olabilirdi. İşte bu yüzden çadırdan dışarı çıkmadı.

      S. 68- İmam Hüseyin (a.s)'ın kardeşi olan Hz. Ebu'l Fezl'il- Abbas'ın lâkapları ne idi?
      C. 68- Hz. Ebu'l Fazl'il- Abbas'ın bir çok lâkapları vardır. Bunlardan her biri onun yüce şahsiyetinin özelliklerinden bir nişanedir. O lâkaplar şunlardır:
      1- Ebu'l-Fazl; çok faziletleri olduğundan veya "Fazıl" isminde bir oğlu olduğundan dolayı bu lakap ona verilmiştir.
      2- Ebu'l-Kırba; susuzlara su taşıdığı için bu lakabı almıştır.
      3- Kamer-i Ben-i Haşim; Haşim oğulları arasında ay gibi yüzü güzel ve nurlu olduğundan dolayı bu lakabı ona takmışlardır.
      4- Abd-i Salih.
      5- Fadi (fedakar).
      6- Hami (himayet edici).
      7- Vaki (koruyucu).
      8- Bab'ul-Havaic (hacetler kapısı).
      9- Sai (gayretli, çaba sarf eden).
      10- Hamil'ul-Liva (sancaktar, alemdar).

      S. 69- Hz. Mehdi'nin, Nahiye-i Mukaddese Ziyaretindeki Hz. Ebu'l-Fezl için beyan ettiği beş fazilet nedir?
      C. 69- İmam Mehdi (a.s)'dan naklolunan Nahiye-i Mukaddese Ziyareti'nde O Hazret, Ebu'l Fazl (a.s)'a hitaben şöyle buyuruyor:
      "Selam olsun Emir'ul- Muminin Hz. Ali (a.s)'ın oğlu Ebu'l Fazl'il- Abbas'a; O Abbas ki, canını kardeşi için feda etti, dünyayı ahrete ulaşmak vesilesi kıldı, kardeşine feda oldu, muhafız idi, suyu susuzlara ulaştırmak için çok gayret etti ve iki eli ALLAH yolunda kesildi."

      S. 70- İmam Hüseyin (a.s) ve ashabının aileleri ne zaman ve kimin vasıtasıyla esir edilerek Kerbela'dan Kufe'ye götürüldü?
      C. 70- İmam Hüseyin (a.s) ve ashabının aileleri, Muharrem'in on birinci günü öğleden sonra Ömer-i Sa'd vasıtasıyla esir edilerek Kerbela'dan Kufe'ye götürüldü.

      S. 71- Meşhed'us- Sıkt Nedir?
      C. 71- Nakledildiğine göre İmam Hüseyin (a.s)'ın hanımlarından biri Muhsin isminde bir çocuğa hamile imiş; Kufe ve Şam arasında Halep denen yerde aşırı rahatsızlıktan dolayı çocuğunu düşürüyor. Bundan dolayıdır ki oraya Meşhed'us- Sıkt denilmiştir. Şimdi orası Muhsin'in defnedildiği yer olarak bilinen bir ziyaretgahtır.[12]

      S. 72- İmam Hüseyin (a.s)'ın kesik başı nerede Kur'ân okumuş ve hangi ayetleri tilavet etmiştir?
      C. 72- Bir çok rivayetlerde İmam Hüseyin (a.s)'ın başının Kufe'de Kur'ân okuduğu ve çeşitli ayetleri tilavet ettiği nakledilmiştir. Örneğin şeyh Mufid şöyle naklediyor:
      Zeyd b. Erkam diyor ki; İmam Hüseyin (a.s)'ın kesik başını Kufe'nin yol ve sokaklarında dolaştırdıklarında İmam (a.s)'ın mızraktaki başının şu ayeti okuduğunu gördüm: "Sen, yoksa Kehf ve Rakım ehlini bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?" [13]
      Yine İmam Hüseyin (a.s)'ın kesik başının şu ayeti okuduğu nakledilmiştir. "Sana, onlara karşı ALLAH yeter. O işitendir, bilendir." [14]
      Yine başka bir rivayette de İmam Hüseyin (a.s)'ın kesik başından bir nur kalktığı ve şu ayeti okuduğu nakledilmiştir: "Zulmetmekte olanlar, nasıl inkılâba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir." [15]

      S. 73- İmam Hüseyin (a.s)'ın kesik başı nerede defnedilmiştir?
      C. 73- İmam Hüseyin (a.s)'ın kesik başının nerede defnedildiğine dair Sibt b. Cevzi, "Tezkire" kitabında beş görüş zikretmiştir:
      1- Medine'de; annesinin kabri yanında.
      2- Dimaşk'de.
      3- Kahire'de.
      4- Emir'ul- Muminin Ali (a.s)'ın kabrinin yanında.
      5- Kerbela'da
      Şia'nın kabul ettiği meşhur görüş şudur: İmam Seccad (a.s), İmam Hüseyin (a.s) başını Kerbela'ya getirip o hazretin yanında defnetti.[16]

      S. 74- Kerbela şehitlerinin kesik başları ne zaman ve kimin vasıtasıyla defnedilmiştir?
      C. 74- Sefer ayının yirmisinde Erbein günü İmam Seccad (a.s) vasıtasıyla defnedilmiştir.

      S. 75- Nu'man b. Beşir kimdir?
      C. 75- Nu'man b. Beşir, Resulullah (s.a.a)'in ashabından güvenilir bir şahıstı. Yezid bir grubu onun önderliğinde İmam Hüseyin (a.s)'ın ailesinin muhafızı kılarak onları tam bir ihtiramla Medine'ye döndürmelerini tavsiye etti. Nu'man b. Beşir de Ehl-i Beyt'i tam bir ihtiramla Şam'dan Medine'ye götürdü.

      S. 76- Kerbela şehitlerini ilk olarak ziyaret eden, İslam ve Şia'nın mübelliğlerinden sayılan ve Beni Ümeyye'nin kan içici hükümdarlarından Haccac b. Yusuf-u Sakafi'nin eliyle Ali ve Ali evlatları dostluğu suçundan dolayı bedeni dağlanan sahabenin ismi nedir?
      C. 77- Cabir b. Abdullah-i Ensari.

      S. 77- Cabir b. Abdullah-i Ensari kimdir?
      C. 77- Cabir b. Abdullah-i Ensari, hicretten on beş yıl önce Medine'de dünyaya geldi ve babası Abdullah Uhud savaşında şahadete erişti. Cabir daima Hz. Peygamber (s.a.a)'le birlikte idi, Hz. Peygamber (s.a.a)'in zamanında vuku bulan on dokuz savaşa katılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.a)'den sonra daima Hz. Ali (a.s) ve Ehl-i Beyt'le beraberdi, öyle ki onun yaşantısı sanki Ehl-i Beytin yaşantısıyla düğümlenmişti. İmam Hüseyin (a.s)'ın kabrini ilk ziyaret eden de o olmuştur. Daha sonra Hz. Ali (a.s)'ın dostluğu suçuyla bedeni, Haccac b. Yusuf-i Sakafi tarafından dağlanmıştır.

      S. 78- İmam Hüseyin (a.s)'ın ailesi ve onlarla birlikte esir edilenler ne zaman Şam'a ulaştılar?
      C. 78- Hicretin 61. yılı Sefer ayının birinci günü.

      S. 79- İmam Seccad (a.s)'ın naklettiği, Şam'da kendilerine ve esirlere yapılan yedi zulüm nedir?
      C. 79- İmam Seccad (a.s), Numan b. Munzir-i Medaini'ye şöyle buyurdu:
      "Şam'da yedi zulüm bize yapıldı ki esir olduğumuz süre içerisinde bu denli bir zulüm bize yapılmamıştı:
      1- Şam'da zalimler kılıçlarıyla bize saldırdılar ve davul çaldıkları halde büyük bir toplumun arasında bizi beklettiler.
      2- Şehitlerin başlarını hanımlarımızın tahtırevanları arasına soktular, babam ve amcam Abbas'ın başlarını, halam Zeyneb ve Ümmü Gülsüm'ün karşısına; kardeşim Ali ve amcam oğlu Kasım'ın başlarını ise bacılarımın gözleri önüne getirdiler; bazen başlar yere düşüp atların nalları altında kalıyordu.
      3- Şam'ın kadınları, damların üzerinden başımıza su ve ateş döküyorlardı.
      4- Günün doğuşundan batışına kadar, sokak ve pazarda saz ve avazla halkın gözleri önünde bizi dolaştırıp; "Ey insanlar! Bunları öldürün; zira bunların İslam'da hiçbir saygınlığı yoktur" diyorlardı.
      5- Bizi tavanı olmayan bir yerde bekletiyorlardı, gündüzleri şiddetli sıcaktan, geceleri ise soğuktan rahatsızdık, daima korku ve ıstırap içerisinde idik.
      6- Bizi köle satılan pazara götürdüler, bizi köle ve cariye olarak satmak istediler, ama ALLAH Teala bu ameli onlara mümkün kılmadı.
      7- Bizi bir ipe bağladılar, böylece Yahudi ve Hıristiyanların evlerinin önünden geçirirken onlara; ‘Bunların babası sizin babalarınızı Hayber, Hendek....savaşlarında öldürdüler, bugün onların intikamını bunlardan alın' diyorlardı." [17]

      S. 80- İmam Hüseyin (a.s)'ın Ehl-i Beyt'inin, Medine'den çıktığı andan Medine'ye döndüğü ana kadar kaç acı vedalaşmaları olmuştur?
      C. 80- Dört vedalaşmaları olmuştur:
      1- Hz. Peygamber (s.a.a) ile Hz. Fatıma (a.s)'ın kabirleri ve Resulullah (s.a.a)'in haremiyle vedalaşmaları.
      2- Aşura günü İmam Hüseyin (a.s) ile vedalaşmaları.
      3- Muharrem ayının on birince günü şehitlerin başsız bedenleriyle vedalaşmaları.
      4- Hz. Zeyneb (a.s), İmam Seccad (a.s) ve onlarla birlikte olanların, Erbein günü Kerbela'ya gelip üç gün yas ve ağıt tuttuktan sonra şehitlerin kabirleriyle vedalaşmaları.

      S. 81- İmam Hüseyin (a.s)'ın Ehl-i Beyt'i, ne günü Medine'ye varmış ve kaç gün genel yas ilan edilmiştir?
      C. 81- İmam Hüseyin (a.s) 'ın Ehl-i Beyti Cuma günü Medine'ye vardı, o gün Medine halkından bir grup Cuma namazı için camide toplanmışlardı; Velid b. Utbe de minbere çıkıp hutbe okuyordu. Aniden ağlama sesleri Medine'yi kapsadı, halk, "Va Hüseyna" deyip ağlıyordu. O gün Medine şehrinde Resulullah (s.a.a)'in vefat ettiği gün gibi yas oldu. Bundan dolayı Medine'de on beş gün genel yas ilan edildi, kadın ve erkek, küçük ve büyük gruplar halinde yas tutup ağladılar.

      S. 82- Cabir b. Abdullah-i Ensari ve İmam Hüseyin'in Ehl-i Beyt'i ne zaman İmam (a.s)'ın kabrinin ziyaretine gittiler?
      C. 82- Tarih, rivayet ve alimlerin sözlerini incelediğimizde, Cabir ve Ehl-i Beytin İmam Hüseyin (a.s)'ın kabrini ziyaret etmeleri hususunda beş görüş ortaya çıkıyor:
      1- Hicretin 61. yılının Sefer ayının 20'sinde.
      2- Aynı yılın ikinci Erbein'inde.
      3- Hicri 62. yılın Erbein'inde.
      4- Cabir ve arkadaşları Hicri 61. yılın birinci Erbein'inde. İmam Hüseyin (a.s)'ın kabrini ziyaret etmeye muvaffak olmuşlar. Fakat İmam (a.s)'ın ailesinin Cabir ile karşılaşması, Cabir'in İmam (a.s)'ın ziyaretine geldiği diğer günlere tesadüf etmiştir.
      5- İmam (a.s)'ın ailesi Kufe'den Şam'a gittiklerinde, birinci Erbein'de Kerbela'ya varmışlar ve aynı gün Cabir ve arkadaşlarıyla görüşüp sonra Şam'a gitmişlerdi.
      Bize göre 4. ve 5. görüş akla daha uygun ve doğrudur.[18]

      S. 83- İmam Hüseyin (a.s)'ın kabrini ilk olarak ziyaret eden Cabir bir Abdullah-i Ensari O Hazret'in kabrini ne zaman ziyaret etti?
      C. 83- Erbein gününde.

      S. 84- Abbasi halifelerinden hangisi İmam Hüseyin (a.s)'ın kabrini yıkarak O Hazret'in ziyaret edilmesine mani oldu?
      C. 84- Abbasi halifelerinin onucusu olan Mütevekkil.

      S. 85- İmam Hüseyin'e mersiye okumak hangi tarihten başladı?
      C. 85- İmam Hüseyin (a.s)'a mersiye okumanın tarihçesi, Hz. Peygamber (s.a.a)'in hatta Hz. Adem (a.s)'ın zamanına dayanır. Çünkü Peygamber-i Ekrem (s.a.a)'in kendisi ve masum İmamlar, İmam Hüseyin (a.s) için mersiye okumuş ve halkı buna teşvik etmişlerdir. Binaenaleyh İmam Hüseyin (a.s)'a mersiye okumak çok eski zamanlardan başlamış. İslam'da ise eğitici, içtimai ve siyasi programlardan biri olarak belirlenip böylece devam etmiştir. Fakat İmam Hüseyin (a.s)'a mersiye okumak, 9. ve 10. asırda "Revzat'uş- Şüheda" kitabının yazılmasıyla başlamıştır diyenlerin görüşü bizce doğru değildir.[19]

      S. 86- İmam Hüseyin (a.s) hakkında Farsça ilk mersiye kitabı ne zaman yazıldı, kitabın ve yazarının ismi nedir?
      C. 86- İmam Hüseyin (a.s)'ın hakkında Farsça yazılan ilk maktel (mersiye) Revzat'uş- Şüheda kitabıdır. Yazarının ismi ise Kemaluddin Hüseyin b. Ali Vaiz-yi Kaşifı'dir.

      S. 87- Muhtar kimdir?
      C. 87- Muhtar, Ebu Ubeyd b. Mes'ud-i Sakafi'nin oğludur, Hicretin birinci yılında Taif'de doğmuştur. Muhtar 13 yaşında olmasına rağmen Kadisiye savaşında babasıyla birlikte savaş cephesine gelmiş ve düşmanla savaşmak istemiş, fakat babası ona mani olmuştur. Muhtar, yiğit, reşit, cömert, atılgan, yüce himmetli, güçlü, düşünceli ve akıllı bir kimse idi. Muhtar, Irak'ta Ehl-i Beyt taraftarları için bir mihver ve onların faziletlerini yayanlardan sayılıyordu. Hz. Ali (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin (a.s)'ın imametine inanan birisiydi. Muhtar'ın, İmam Hüseyin (a.s)'a karşı Kerbela'da savaşanlardan 18 bin kişiyi öldürdüğü nakledilmiştir. [20]

      S. 88- İmam Hüseyin (a.s)'ın katillerinden intikam almak amacıyla yapılan ilk kıyam, ne zaman başlatıldı ve bu intikamı kim aldı?
      C. 88- Bu kıyam, Hicretin 66. yılında, Muhtar b. Ebu Ubeyd-i Sakafi tarafından başlatıldı.

      S. 89 "Kiysaniyye" kimlerdir ve neden bu isimle meşhur olmuşlardır?
      C. 89- "Kiysaniyye" Muhtarın takipçilerine verilen bir isimdir. Bunun sebebi ise Esbağ b. Nebate'nin naklettiği şu rivayettir: "Muhtarı çocukluk günlerinde Hz. Ali (a.s)'ın dizleri üzerinde gördüm, Hazret onun başını okşayarak şöyle buyuruyordu: "Ya keyyis! Ya keyyis!" (Ey zeki! Ey akıllı!) Bundan dolayı onun takipçilerine "Kiysaniyye" dediler [21]

      S. 90- Muhtar'ın hükümeti ne kadar ayakta kalabildi?
      C. 90- On sekiz ay, (yani hicri 66. Yılın Rabi-ul Evvel ayının on dördünden, hicri 67. Yılın Ramazan ayının on dördüne kadar) ayakta kalabildi.

      S. 91- Muhtar kaç yaşında, nerede şahadete erişti ve kabri nerededir?
      C. 91- Muhtar 67 yaşında, Mus'ab b. Zübeyr'in ordusuyla savaştığında şahadete erişti, kabri ise Hz. Müslim'in Kufe'deki kabrinin bulunduğu yerdedir.

      S. 92- İmam Hüseyin (a.s)'ın Ehl-i Beyt'i ve Haşimi kadınlar ne zaman matemden çıktılar?
      C. 92- Haşimi kadınlar, beş yıl gözlerine sürme çekmediler, saçlarına kına yakmadılar; hatta onların evinden, yemek pişirmenin nişanesi olan bir dumanın çıktığı bile görülmedi; ancak Ubeydullah b. Ziyad, hicretin 67. Yılında Muhtar'ın eliyle öldürüldüğü zaman matemden çıktılar.[22]

      S. 93- İmam Seccad (a.s) kaç yıl babasının başına gelen musibetlerden dolayı ağladı?
      C. 93- İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
      "İmam Seccad (a.s) kırk yıl, gündüzleri oruç tutup geceleri ibadetle geçirdiği halde babasının musibetleri için ağlıyordu, kölesi ne zaman ona su veya yemek götürüp önüne koysaydı şöyle buyuruyordu: "Resulullah (s.a.a)'in oğlu susuz ve aç olarak öldürüldü' Bu cümleyi tekrarlayıp ağlıyordu; öyle ki yemeği göz yaşlarıyla ıslanıyordu, ömrünün sonuna kadar da böyle yaşadı." [23]

      S. 94- Tevvabin'in kıyamı, ne zaman ve kimin önderliğiyle gerçekleşti?
      C. 94- Tevvabin'in kıyamı, Hicretin 65. Yılında "Süleyman b. Sured-i Huzai"nin önderliğiyle gerçekleşti.

      S. 95- Tevvabin kimlerdir?
      C. 95- Tevvabin (tövbe edenler), Kufe halkından olan ve İmam Hüseyin (a.s)'a yardım etmediklerinden dolayı kendilerini çok kınayan bir gruptu. Bunlar, günahlarının bağışlanması için İmam Hüseyin (a.s)'ın intikamını düşmanlarından almanın, katillerini cezalandırmanın veya bu yolda öldürülmelerinin gerekli olduğuna inanıyorlardı. Bu yüzden, Şam ordusuyla savaşa girdiler, düşmana ağır darbeler indirdikten sonra bunlardan çoğu şahadete erişti.
      ____________________
      Kaynakça:

      [1] - Dastanha-i Şenideni, s. 84. M. İştihardi.
      [2] - İrşad-ı Mufid'in Farsça Tercümesi, c. 2 s. 67.
      [3] - Çehardeh Ahter-i Tabnak, s. 115, A. Bircendi.
      [4] - Muntehab'ut- Tevarih, s. 259.
      [5] - Bihar'ul-Envar, c. 44, s. 394.
      [6] - Dastanha-i Şenideni ez Çehardeh Masum, s. 83; MUHAMMED MUHAMMEDî İştihardi.
      [7] - İlel'uş- Şerayi, c. 1, s. 264.
      [8] - Duhan/29.
      [9] - Dastanha-i Şenideni ez Çehardeh Masum, s. 75; M. İştihardi.
      [10] - İrşad-ı Mufid'in Farsça çevirisi c. 2, s. 137.
      [11] - Ayetullah Necefi-yi Mer'aşi de Ali Ekber'in İmam Hüseyin (a.s)'ın en büyük oğlu olduğu kanısındadır.
      [12] - Nefes'ul- Mehmum, s. 239.
      [13] - Kehf/9.
      [14] - Bakara/137.
      [15] - Şuara/227.
      [16] - Nefes-ul Mehmum, s. 269.
      [17] - Sugname-i Al-i MUHAMMED (s.a.a), s. 459.
      [18] - Sugname-i Al-i MUHAMMED.
      [19] - Sugname-i Al-i MUHAMMED (s. a. a) s. 11.
      [20] - a.g.e
      [21] - Sugname-i Ali MUHAMMED (s. a.a).
      [22] - a.g.e
      [23] - Sugname-i Al-i MUHAMMED (s.a.a).
      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

      Yorum


        #48
        Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

        ŞAHADET KERVANIYLA ADIM ADIM


        Hicretin 60. yılı, Recep ayının ortalarında, Muaviye'nin ölmesiyle oğlu Yezid hilafet makamına geçti. Hilafeti eline alır almaz hemen muhtelif bölgelerin vali ve yöneticilerine mektuplar yazarak onlara Muâviye'nin ölümünü bildirdi. Babası döneminde öngörülen veliahtlığını ve kendisi için halktan bu hususta bi'at alındığını hatırlattı ve onları kendi makamlarında baki kılarak halktan, kendisi adına yeniden bi'at almalarını emretti.[1]

        Aynı mevzuda bir mektup da Medine şehrinin valilik makamına tayin edilmiş olan Velid ibn-i Utbe'ye gönderdi, ve bir not da ilave edip babası döneminde kendisine bi'at etmeyi kabul etmeyen üç meşhur şahsiyetten de bi'at almasını önemle te'kid ederek şöyle yazdı:
        "Hüseyn ibn-i Ali, Abdullah ibn-i Ömer ve Abdullah ibn-i Zübeyr'den bi'at almak hususunda onlara sert davran ve bi'at etmedikleri sürece hiç bir ruhsat ve izin verme."

        Velid ibn-i Utbe, Yezid'in mektubu ulaşır ulaşmaz, akşamleyin, Muâviye'nin önceki valisi olan Mervan ibn-i Hakem'i yanına çağırtıp Yezid'in mektubu hakkında onunla istişare etti. Mervan ibn-i Hakem: "Muaviye'nin ölüm haberi şehirde yayılmadan önce bu kaç kişiyi kendi yanına çağır ve onlardan Yezid için bi'at al" dedi.

        Velid bu öneriyi benimseyip aynı gece onların peşi sıra memur gönderip huzuruna çağırttırdı. Mescid-un Nebi'de birlikte oturup sohbet eden Hz. Hüseyin (a.s) ve Abdullah b. Zübeyr'e bu haber ulaşınca, Abdullah b. Zübeyr, geceleyin valinin yanına çağırılmadan endişeye kapılmasına rağmen İmam Hüseyin (a.s), İbn-i Zübeyr'e: "Öyle sanıyorum ki Benî Ümeyye'nin tağutu Muaviye b. Ebî Süfyan helakete ermiştir, bu davetten maksad da oğlu Yezid için bi'at almaktır." diyerek konuya açıklık getirdi.

        Musiyr-ül Ahzan kitabının naklettiğine göre, İmam Hüseyin (a.s) sözlerine şunu da ekledi: "Ben uykuda, Muaviye'nin evinde alevlerin yükseldiğini ve minberinin altüst olduğunu gördüm."

        Velid'in meclisine geldiğinde İmam Hüseyin (a.s)'ın tahmin ettiği gibi Muaviye'nin ölüm haberini İmam'a bildirilerek Yezid'e bi'at etmesi istendi.

        İmam Hüseyin (a.s) Velid'e cevap olarak: "Benim gibi birisinin gizli olarak bi'at etmesi doğru değildir. Ki sen de böyle bir bi'ata razı olmamalısın. Bütün Medine halkını, biatlerini yenilemek için davet ettiğinde, biz de bu işi yapmaya karar alırsak, diğer müslümanlarla birlikte bi'at ederiz." dedi

        Velid Hz. Hüseyin (a.s)'ın bu sözünü kabul edip fazla ısrar etmek istemedi. İmam (a.s) oradan ayrılmak için hazırlandığında mecliste hazır bulunan Mervan b. Hakem gizlice Velid'e: "Eğer gecenin bu saatinde Hüseyin'den bi'at almazsan artık kan dökülmedikçe onu bi'ata zorlayamazsın. Binaenaleyh bi'at etmediği takdirde onun buradan ayrılmasına müsaade etme ve bi'at etmezse Yezid'in emrettiği gibi boynunu vur." diye tenbih etti.

        İmam Hüseyin (a.s), Mervan'ın bu tutumunu görünce ona hitap ederek: "Ey Zerka'nın oğlu[2] sen mi beni öldüreceksin yoksa Velid mi? Yalan söyledin ve günah işledin." buyurdu.

        Sonra da Velid'in kendisine hitaben şöyle buyurdu: "Ey emir! Bizler nübüvvet hanedanı ve risalet madeni, meleklerin sık-sık uğradığı ve Allah'ın rahmetinin (kendilerine) indiği kimseleriz. Allah-u Teâla İslam'ı bizimle (Hz. Muhammed'le "s.a.a&quot başlatmış ve bizimle (Hz. Mehdi "a.s&quot de sona erdirecektir. Ama benden kendisine bi'at almak istediğin şahıs (Yezid) şarap içen, elini suçsuz insanların kanına bulayan, ilahî düsturları ayaklar altına alan, alenen halkın gözü önünde fısk-u fücura baş vuran bir şahıstır. Acaba benim gibi bir kimsenin böyle fasit birine bi'at etmesi doğru olur mu? Fakat bu hususta biz ve siz geleceği nazara almalıyız; o zaman da hilafet ve bi'at makamına hangimizin daha lâyık olduğunu göreceksiniz."

        İmam Hüseyin (a.s) Velid'in ümidini suya düşüren bu konuşmasından sonra meclisi terk etti.
        "Lühuf" ve diğer kitapların naklettiğine göre Hz. Hüseyin (a.s), Mervan b. Hakem'i gördüğü gecenin sabahı, Mervan kendisine şöyle dedi: "Ey Eba Abdullah! Ben senin hayrını istiyorum, size bir teklifim vardır. Kabul ederseniz hayır ve salahınıza tamam olur."

        İmam (a.s): "Teklifiniz nedir?" diye sordu.

        Mervan şöyle dedi: "Dün gece Velid b. Utbe'nin meclisinde söylendiği gibi hemen Yezid'e bi'at et! Çünkü bu iş senin, hem dinin ve hem de dünyan için daha faydalıdır."

        İmam (a.s) cevaben şöyle buyurdu: "İnna lillah ve inna ileyhi raciun. Müslümanlar, Yezid gibi bir hükümdara duçar olduğunda artık İslam'la vedalaşmak gerekir. Evet, ben ceddim Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum:
        "Hilafet Ebu Süfyan hanedanına haramdır. Bir gün Muâviye'yi minberim üzerinde görecek olursanız onun karnını yarın." Ama Medine halkı onu, Peygamber'in (s.a.a) minberi üzerinde gördükleri halde öldürmediler. Şimdi Allah-u Teâla onları (Muaviye'den daha kötü olan) fasık Yezid'e müptela etti."


        Hatib-i Harezmî'nin naklettiğine göre Hz. Hüseyin (a.s) Velid'in meclisinden çıktığı aynı gecede Resulullah'ın (s.a.a) haremini ziyaret etti, kabrinin kenarında durup ceddine şöyle dedi:
        "Selam olsun sana ey Allah'ın elçisi, ben senin yavrun ve kızın Fatıma'nın oğlu Hüseynim. Ben ümmetinin arasında onların hidayeti ve önderliği için halife kıldığın torununum. Ey Allah'ın Peygamberi, şahit ol ki onlar bana yardımda bulunmadılar, beni korumadılar. İşte bunlar, seninle yeniden görüşünceye dek var olan şikayetlerimdir."[3]

        İmam (a.s) hareket etmeye karar aldığı günün ertesi gecesi, ikinci kez olarak ceddinin kabrini ziyaret edip Resulullah'a (s.a.a) şöyle dedi: "Allah'ım! Bu senin Peygamberinin kabridir, ben ise Peygamberinin kızı Fatıma'nın oğluyum. Şu anda senin bildiğin bir olayla karşılaşmış bulunuyorum. Allah'ım! Ben iyiliği severim, kötülükten hoşlanmam. Ey celal ve ikram sahibi olan Allah! Bu kabrin ve içerisindeki yatan şahsın hürmetine benim için, senin ve Peygamberinin rızasına uygun olan yolu mukadder eyle."[4]

        Harezmi'nin nakline göre Hz. Hüseyn (a.s) o gece sabaha kadar Peygamberin kabrinin kenarında Rabbiyle münacat edip ibadetle meşgul oldu.
        Hz. Hüseyin (a.s), Medine'den hareket edeceği malum olunca, İmam (a.s)'ın canını tehlikeye atmamasına büyük bir ilgi gösteren bazı yakınları, huzuruna varıp İmam'a (a.s) Yezid'le uzlaşmayı teklif ettiler.

        Bu şahıslardan biri de "Ömer ibn-i Atraf" ismiyle bilinen Hz. Ali (a.s)'ın oğlu Atraf'tır. Lühuf kitabının naklettiğine göre Atraf kardeşi Hz. Hüseyin (a.s)'ın huzuruna çıkıp şöyle dedi: "Kardeş! Kardeşim Hasan'ın babam Hz. Ali'den naklettiğine göre seni katledecekler. Sanıyorum ki Yezid'e karşı muhalefet etmen ölümüne sebep olacaktır ve böylece o haber gerçekleşecektir. Ama Yezid'e bi'at edecek olursan bu tehlike yok olur; siz de öldürülmekten kurtulmuş olursunuz."

        İmam Hüseyin (a.s) cevabında şöyle buyurdu:
        "Babam Ali (a.s), kendisinin ve benim öldürüleceğimizi... bana haber vermiştir. Senin bildiğin şeyi ben bilmiyor muyum? Vallahi ben hiç bir zaman zillete boyun eğmeyeceğim... Fatımat'üz-Zehra'ya evlatları yönünden eziyet veren kimseler asla cennete girmeyeceklerdir."[5]

        Hz. Hüseyin (a.s) mezkur kararından dolayı, endişesini dile getiren kimselerden birisi de Hz. Ali (a.s)'ın evlatlarından olan Muhammed-i Hanefiye idi. Taberi ve diğer kitapların naklettiğine göre, Hz. Hüseyin (a.s)'ın huzuruna varıp şöyle dedi: "Kardeşim! Sen halkın en sevimlisi ve en değerli olanısın. Teşhis ettiğim hayır ve salahı sana söylemekle mükellefim. Sanıyorum ki, siz şimdilik mümkün olduğu kadar belirli bir şehirde ikamet etmezseniz daha iyi olur... Bu şehirden uzak olan bir yerde sükûnet edip oradan halka elçiler gönderin, onların himayesini kazanın. Bi'at ederlerse Allah'a şükredin, Bi'at etmedikleri takdirde ise zarardan uzak kalmış olursunuz..."

        İmam Hüseyin (a.s) kardeşi Muhammed-i Hanefiye'ye cevap olarak şöyle buyurdu: "Kardeşim! Yezid'e bi'at etmemek için bir şehirden diğer bir şehre gitmemi bana teklif ediyorsun, ama şunu bil ki eğer bu geniş dünyada sığınılacak hiç bir yer olmasa bile yine de ben Yezid ibn-i Muâviye'ye bi'at etmeyeceğim."[6]

        Bu sözler üzerine Muhammed-i Hanefiye'nin gözlerinden yaşlar boşandı... İmam (a.s) sözüne şöyle devam etti: "Kardeşim Allah sana mükafat versin, sen nasihat etme ve doğru yolu gösterme hususunda kendi vazifeni yaptın. Fakat ben kendi vazifemi senden daha iyi biliyorum. Mekke'ye hareket etmeye karar aldım. Ben, kardeşim ve kardeşimin çocukları ile şialarımdan bir grup yolculuk için hazır durumdayız... Ama senin üzerine düşen vazife Medine'de kalman, gıyabımda Benî Ümeyye taraftarlarının git-gellerini ve onların gizli hareketlerini göz önünde bulundurman ve bu konuda gereken haberleri bana ulaştırmandır."
        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

        Yorum


          #49
          Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

          İmam Hüseyin (a.s)'ın Vasiyeti

          İmam Hüseyin (a.s), Medine'den Mekke'ye hareket ettiği vakit şu vasiyeti yazıp mühürleyerek kardeşi Muhammed-i Hanefiye'ye verdi:

          "Bismillahirrahmanirrahim. Bu Hüseyn ibn-i Ali'nin kardeşi Muhammed-i Hanefiye'ye olan vasiyetidir. Hüseyin şehadet ediyor ki Allah'dan başka bir ilah yoktur. Muhammed (s.a.a) O'nun kulu ve elçisidir, hak dini (İslam'ı) Allah'dan (bütün alemlere) getirmiştir. Cennet ve cehennem haktır. Kıyamet günü vuku bulacaktır; onun vuku bulmasında hiçbir şüphe yoktur. Allah-u Teâla (böyle bir günde) bütün insanları diriltecektir.
          Ben azgınlık, makam, fesad ve zulüm için Medine'den ayrılmadım. Ben ceddimin ümmetini ıslah etmek, marufa emir, münkeri nehyetmek, ceddim Resulullah (s.a.a) ve babam Ali'nin (a.s) yolunda gitmek için kıyam ettim. Öyleyse kim bu gerçeği benden kabul ederse (bana itaatte bulunursa) Allah'ın yolunu kabul etmiştir ve kim de bunu reddederse (bana itaatte bulunmazsa), Allah benimle bu kavmin arasında hükmedene kadar sabrederim (kendi yolumu tutup giderim) Allah hükmedenlerin hayırlısıdır. Kardeşim! İşte bu benim sana olan vasiyetimdir. Muvaffakiyet Allah'tandır, O'na tevekkül ediyorum, dönüşüm de yine O'nadır."[7]
          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

          Yorum


            #50
            Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

            [color=green][size=14pt]İMAM HÜSEYİN'İN (A.S) MEKKE'DEKİ SÖZLERİ


            İmam Hüseyn (a.s) Mekke'ye girdiği sıralarda Abdullah ibn-i Ömer müstahap Umre amallerini yerine getirmek ve şahsi işlerini yapmak için Mekke'de kalmaktaydı. Hz. Hüseyin (a.s) Mekke'ye girdiği ilk günlerde o da Medine'ye dönmeye karar aldı. İmam (a.s)'ın huzuruna gelip O'na Yezid ile sulh ve bi'at etmeyi teklif etti ve İmam (a.s)'ı Yezide karşı muhalefet etmenin tehlikeli sonuçlarından sakındırdı.

            Harezmî'nin nakline göre İmam'a (a.s)'a şöyle dedi: "Ya Eba Abdullah! Halk Yezid'e Bi'at etti, dirhem ve dinar da onun elindedir, halk ister istemez ona yönelecektir. Bu hanedanın eskiden beri size karşı düşmanlıkları olduğu için, ona muhalefet ettiğin takdirde öldürülmenden ve bir grup müslümanların da bu yolun kurbanı olmasından korkuyorum. Ben Resulullah'tan (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum: "Hüseyin öldürülecektir, halk ona yardım etmekten el çekerse, zillet ve hakirliğe düçar olur." Sen de diğer müslümanlar gibi bi'at et ve müslümanların kanının dökülmesinden sakın."[8]

            Hz. Hüseyn (a.s) çeşitli insanlarla konuştuğunda, onların her birine akıl, idrak ve basiretleri miktarıca münasip cevaplar veriyordu. Abdullah ibn-i Ömer'in teklifi karşısında da şöyle cevap verdi: "Ey Eba Abdurrahman! Biliyor musun dünya Allah katında o kadar hakirdir ki Yahya ibn-i Zekeriyya[9] gibi büyük bir Peygamberin kesilmiş başı Benî İsrail'in kötü ve zinakarlarından birisine hediye olarak gönderildi? Benî İsrail (Allah'a karşı öyle muhalefet etti ki) şafak vaktinden güneş doğuncaya kadar tam 70 Peygamber katlettiler. Sonra, sanki hiçbir cinayet işlememişler gibi pazar yerlerinde oturup alış-verişleriyle meşgul oldular.
            Allah-u Teâla onlara azap göndermede acele etmedi, onlara biraz mühlet verdi, sonra intikam sahibi muktedir Allah, onları sert bir şekilde cezalandırdı."


            İmam (a.s) daha sonra şöyle buyurdu: "Ya Eba Abdurrahman! Allah'dan kork, yardımını bizden esirgeme."[10]

            Saduk (r.a)'in naklettiğine göre Abdullah ibn-i Ömer kendi teklifinden netice almadığını görünce İmam'a (a.s) şöyle dedi: "Ya Abdullah, bu ayrılık vaktinde Resulullah'ın (s.a.a) bedeninden defalarca öptüğü yeri müsaade edin ben de öpeyim."
            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

            Yorum


              #51
              Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

              Hz. Hüseyn (a.s)'ın Kufe Halkının Mektuplarına Verdiği Cevap


              Kufe halkı, Hz. Hüseyn (a.s)'ın bi'at etmekten kaçınıp Yezid hükümetine karşı mücadele vermeye kalkıştığını ve Mekke şehrine ulaştığını haber alınca İmam Hüseyin'e (a.s) çok sayıda mektup gönderdiler. Gönderilen mektupların özeti şundan ibarettir: "Şimdi artık Muaviye ölmüş ve müslümanlar onun şerrinden kurtulmuştur; bizi şaşkınlıktan kurtaracak bir İmam'a muhtacız. Şimdi biz Kufe halkı olarak bu şehirde Yezid'in valisi Numan b. Beşire karşı çıkıp onunla her türlü ilişkiyi kesmiş bulunmaktayız; hatta onun cemaat namazlarına bile katılmıyoruz. Sadece sizin gelmenizi bekliyoruz, elimizden gelen her yardımı sizin hedefiniz uğrunda esirgemeyeceğiz, sizin yolunuzda kendi canımız ve malımızdan da geçmeye hazırız."

              Bazı tarihçilerin naklettiğine göre Kufe halkından ulaşan mektupların sayısı on iki bine aşkındı. Hz. Hüseyin bu mektuplara cevap olarak şöyle yazdı:

              "Bismillahirrahmanirrahim. Hüseyn b. Ali'den Kufe şehrinin ileri gelen mümin ve müslümanlarına. Allah'a hamd, Peygamber'e (s.a.a) selam ve salattan sonra, siz Kufe ehlinin en son mektubu (Hani ve Saîd vesilesiyle) bana ulaştı. Metuplarınızda hatırlatıp ve izhar ettiğiniz şeyleri anladım; çoğunuzun sözü şundan ibaretti: "İmam ve önderimiz yoktur, bize, şehrimiz Kufe'ye gel ki Allah-u Teâla senin vesilenle bizi hakka ve doğru yola hidayet etsin."

              Şimdi ben kardeşim, amcam oğlu ve ailem arasında herkesten fazla itimat ettiğim bir kimseyi (Müslim ibn-i Akil'i) size gönderiyorum. Ona halinizi, düşüncelerinizi, görüşlerinizi yakından öğrenip neticeyi bana bildirmesini emrettim. Eğer Kufe halkının ekseriyetinin isteği ve aranızdaki akıl ve fazilet sahibi kimselerin görüşü de, elçilerinizin huzuren anlattıkları ve mektuplarınızda okuduğum ve zikrettiğiniz gibi olursa ben de inşaAllah pek yakın bir zamanda size doğru hareket edeceğim."


              İmam Hüseyin (a.s) mektubunu şu cümleyle sona erdirdi:
              "Allah'a yemin ederim ki gerçek imam, Allah'ın kitabıyla amel eden, adalete sarılan, hakka boyun eğen ve kendisini sadece Allah'a adayan bir kimsedir. Vesselam."[12]
              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

              Yorum


                #52
                Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                Hz. Hüseyin (a.s)'ın Mekke'deki Hutbesi

                Hac mevsiminin yaklaşmasıyla müslümanlar ve hacılar grup grup Mekke'ye geliyorlardı. Yezid ibn-i Muaviye'nin emri üzere, Amr b. As da zahirde hac emiri unvanı altında fakat gerçekte tehlikeli bir cinayeti işlemek maksadıyla Mekke'ye geldi. İmam Hüseyin (a.s), Amr ibn-i Said ibn-i As'ın kendisini öldürmekle görevlendirildiğinden haberdar oldu.

                İmam (a.s) Mekke'nin ihtiramının korunması için hac merasimine katılmadan hac amellerini Umre'ye çevirip Zilhicce ayının sekizinde salı günü Mekke'den Irak'a doğru hareket etti. Fakat hareket etmeden önce Beni Haşim ailesi, ve Mekke'de ikamet ettiği müddet içerisinde, İmam (a.s)'ın dostlarına katılan Şii'lerin arasında şu hutbeyi okudu:
                "Bütün hamdlar Allah'a mahsustur, Allah neyi dilerse o olur. Kuvvet ve kudret ancak Allah'dandır. Allah'ın salat ve selamı O'nun Resulüne olsun."

                Hz. Hüseyin (a.s) daha sonra şöyle buyurdu: "Gerdanlık kızların boynuna yakıştığı gibi ölüm de insanoğluna yakışır. Yakup, Yusuf'u görmeyi arzu ettiği gibi ben de atalarımı görmeyi arzu ediyorum. Bana, varacağım bir katligah tayin edilmiştir. Öyle ki, o ıssız çöllerin yırtıcı kurt ve hayvanlarının (Kûfe ordusunun) Nevavis ve Kerbela arasındaki bir yerde benim uzuvlarımı parçaladıklarını, aç karın ve boş dağarcıklarını da bedenimle doldurduklarını görüyorum. Allah'ın kaza kalemiyle yazılmış olan böyle bir günden kurtuluş yoktur. Allah'ın razı olduğu şeye biz Ehl-i Beyt de razıyız. O'nun bela ve imtihanı karşısında sabır ve istikamet gösteriyoruz. O da sabredenlerin sevabını bize (tamamıyla) verecektir. Resulullah'ın (s.a.a) bedeninin parçası olan evlatlar O'ndan hiçbir zaman ayrı düşmeyeceklerdir. Cennette de O'nun yanında olacaklardır. Çünkü onlar Peygamberin (s.a.a) hoşnutluğu ve gözünün aydınlığına vesile olup vadesi de (ilahi hükümetin istikrarı da) onların vasıtasıyla tahakkuk bulacaktır."

                İmam Hüseyin (a.s) sözlerini şu cümleyle sona erdirdi: "Herkes bilsin ki, bizim uğrumuzda canından geçen ve Allah'a ulaşmak yolunda kendisini feda etmeye hazır olan kimse, bizimle birlikte hareket etmelidir. Çünkü ben yarın sabah erkenden hareket edeceğim inşaAllah."[13]
                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                Yorum


                  #53
                  Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                  Abdullah b. Abbas'ın İmam Hüseyin'e Teklifi

                  Hz. Hüseyin (a.s) hareket edeceğini ilan ettikten sonra huzuruna varan ve bu seferden vazgeçmesini teklif edenlerden biri de Abdullah ibn-i Abbas idi Abdullah sözlerine şu cümleyle başladı:

                  "Ey amca oğlu! Senin ayrılığına dayanmak istiyorum, fakat gerçekten dayanamıyorum. Çünkü senin, çıktığın bu yolculukta öldürülmenden, çocuklarının da düşmanın eline esir düşmelerinden endişe ediyorum. Irak halkı, sözlerinde durmayan insanlar oldukları için onlara itimat edilmemelidir."

                  İbn-i Abbas sözlerine şöyle devam etti: "...Eğer Irak halkı izhar ettikleri gibi gerçekten seni istiyor ve Yezidin hükümetine de karşı iseler, ilk önce düşmanları olan Yezid'in valisini kendi şehirlerinden dışarı çıkarmaları kovmaları gerekir... Eğer Mekke'den çıkma hususunda ısrar ediyorsan o halde Yemen'e doğru hareket etmen daha hayırlıdır..."
                  "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                  Yorum


                    #54
                    Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                    Hz. Hüseyin (a.s)'ın İbn-i Abbas'a Cevabı

                    Hz. Hüseyin (a.s) İbn-i Abbas'ın cevabında şöyle buyurdu:
                    "Ey amca oğlu! Allah'a andolsun ki ben senin hayır isteyen ve şefkatli bir şahıs olduğunu biliyorum. Fakat ben Irak'a doğru hareket etmeye karar aldım."

                    İbn-i Abbas, Hz. Hüseyin (a.s)'ın bu sözünü duyunca artık meseleyi fazla mevzu bahis etmeden şöyle dedi: "Anlaşılan sefere çıkmayı kararlaştırmışsın ama hiç değilse çoluk-çocuğu beraberinde götürme. Çünkü seni, onların gözleri önünde öldüreceklerinden korkuyorum."

                    İmam Hüseyin (a.s) İbn-i Abbas'ın bu teklifine karşılık şöyle buyurdu:

                    "Allah'a andolsun ki onlar, kanımı dökmedikçe benden vazgeçmeyeceklerdir. Bunu yaptıkları takdirde de Allah-u Teâla onlara, kendilerini zelil ve hakir kılacak birini gönderir. Öyle ki onlar, hanımların hayızlık anında kullandığı bezden de aşağı ve hor bir hale düşeceklerdir."[14]
                    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                    Yorum


                      #55
                      Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                      Hz. Hüseyin (a.s)'ın Mekke-Kerbela Yolu Boyunca Buyurduğu Sözler


                      Irak seferinden vazgeçmeyi Hz. Hüseyin'e (a.s) teklif eden kişilerden beşincisi Arapların meşhur şairi Ferezdak'tır. Hz. Hüseyin (a.s) Mekke'den Irak'a doğru hareket ettiği zaman Ferazdak da hac farizasını eda edebilmek için Mekke'ye doğru geliyordu. Merhum şeyh Mufid Ferazdak'ın kendisinden şöyle naklediyor:

                      "Ben H. 60. yılda annemle birlikte hac farizasını eda edebilmek için Mekke'ye gidiyordum. Harem'in yakınlarına vardığımda... Irak'a doğru giden Hz. Hüseyn (a.s)'ın kafilesi ile karşılaştım ve hemen huzuruna çıktım. Selam verip musafaha ettikten sonra: "Ey Resulullah'ın torunu!... Hac farizasını eda etmeden Mekke'den böyle acele olarak çıkmanızın sebebi nedir?" diye sordum. Hz. Hüseyn (a.s): "Eğer acele etmeseydim beni yakalayacaklardı." buyurdu.

                      Ferazdak daha sonra şöyle devam ediyor: "..İmam (a.s) benden: "Irak halkının, mevcut durumlar hakkında görüşleri nelerdir?" diye sordu. Ben ise cevaben: "Durumu bilir kişiden sorup öğrenmek istiyorsunuz. Biliniz ki halkın kalpleri sizinledir, ancak kılıçları aleyhinizedir. Mukadderat Allah'ın elindedir, dilediği şekilde yapar" dedim.

                      Hz. Hüseyn (a.s) bunun üzerine şöyle buyurdu: "Doğru söyledin, mukadderat Allah'ın elindedir... Eğer kaza ve kâder dilediğimiz şekilde olursa Allah'a nimetleri karşısında şükrederiz; şükretmek için yardım dilenen de O'dur. Eğer kaza ve kâder, isteğimiz arasında engel olur, işlerimiz dilediğimiz şekilde gitmezse, yine de niyeti hak ve batını takva olan (kalbine takva hükmeden) bir kimse, doğru yoldan çıkmamıştır."[15]

                      Ferazdak şöyle devam ediyor: "İmam Hüseyn (a.s)'ın sözü tamamlandığında: "Evet, sözünüz doğrudur, önünüze hayır çıksın." dedim.
                      Daha sonra hac ve diğer bazı şeyler hususunda bir kaç soru sordum. İmam (a.s) bu sorularımı cevapladıktan sonra, vedalaşıp bineğini sürdü, böylece birbirimizden ayrıldık.
                      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                      Yorum


                        #56
                        Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                        Hz. Hüseyin (a.s)'ın Kûfe Halkına İkinci Mektubu

                        Hz. Hüseyin (a.s) Kûfe'ye doğru hareketinde "Hacir" adındaki konağa vardığında, bu mektubu Kûfe halkına hitaben ve Muslim b. Akil'e cevap olarak yazıp " Kasys b. Müsehher-i Saydavî" vasıtasıyla onlara gönderdi:

                        "Allah'a hamd, Peygambere salat ve selamdan sonra. Bize yardım etmek ve hakkımızı talep etmek için toplanmış olduğunuzu bildiren Muslim b. Akil'in mektubu bana ulaştı. Allah-u Teâla hepimize güzel ihsanda bulunmasını (akıbetimizi hayır etmesini) ve bu ittihada karşı da size en büyük sevapları lütufta bulunmasını niyaz ederim. Ben de Zilhicce ayının sekizi, salı günü Mekke'den ayrılıp size doğru hareket ettim. Elçim size ulaştığında işlerinizi süratle düzene sokun. Ben de bu birkaç gün içerisinde gelip size ulaşırım."[16]
                        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                        Yorum


                          #57
                          Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                          Hz. Hüseyn (a.s) Niçin Kûfe'yi Tercih Etti?

                          Bu soruya kısa bir şekilde şöyle cevap vermek mümkündür: Acaba Hz. Hüseyn (a.s) bunca mektup ve istekler karşısında, Irak ve Kûfe seferini durdurmuş olsaydı makûl bir mazereti olur muydu? Eğer Kûfe halkı, "Biz Hz. Hüseyn'in (a.s) yolunda can ve malımızdan geçmeye hazırdık" iddiasında bulunsalardı veya "Bize önderlikte bulunması için İmam Hüseyin'e (a.s) rica ettik, fakat O bizim isteklerimize itina göstermedi" deselerdi, İmam (a.s) da onlara; "Ben sizin bana karşı vefasız olacağınızı bildiğim için isteklerinize müspet cevap vermedim" demesi ikna edici bir cevap olur muydu? Acaba onlar böyle bir zamanda, "biz davetimizde samimiydik, sana karşı vefalı da kalacaktık" iddiasında bulunmazlar mıydı?

                          Başka bir ifadeyle, İmam Hüseyn (a.s) burada tarihin kavşak noktasında durmaktadır. Öyle ki İmam Hüseyn (a.s) Kûfe halkının isteklerine olumlu cevap vermezse tarihin karşısında mahkûm olacaktır. Tarih, şartların oldukça elverişli ve müsait olduğuna, ama İmam Hüseyn (a.s)'ın bu mühim fırsattan istifade etmediğine veya etmek istemediğine ya da korku ve vahşet sebebiyle bu meseleden el çektiğine hükmedecekti.

                          Bu yüzden Hz. Hüseyin (a.s), kendisine ellerini uzatan kimselere hücceti tamamlamak için onların isteklerine olumlu cevap veriyor.
                          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                          Yorum


                            #58
                            Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                            KUFE YOLUNDA

                            Hz. Hüseyin, Kerbela seferinde "Hüzeymiye" ismindeki konağa vardı, bir gün orada kalıp dinlendi. İşte bu konakta, Hz. Zeyneb (a.s) sabah erkenden kardeşinin huzuruna gelip şöyle dedi: Kardeşim, bu iki beyt şiir sanki gaipten bana ilham oldu ve daha çok ıstırap ve üzüntüme yol açtı:

                            Ey göz, yaşla dolup taş
                            Ağla ağla durmadan
                            Çünkü kim ağlayacak
                            Şehitlere sonradan
                            Ağla o kervana ki
                            Takdir ile yürüyor
                            Ahde vefa etmeye
                            Ölüm onu sürüyor.


                            İmam Hüseyin (a.s), bacısı Zeyneb-i Kubra'ya cevabında tek bir kısa cümleyle iktifa etti:

                            "Ey bacım! Allah'ın takdir ettiği şey mutlaka vuku bulacaktır."[17]
                            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                            Yorum


                              #59
                              Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                              Hz. Hüseyn (a.s) Sa'lebiyye Konağında

                              Hz. Hüseyn (a.s)'ın kafilesi "Hüzeymiye" ve "Zerud" dan sonra "Sa'lebiyye" konağına vardı.

                              Şîa'nın büyük muhaddisi Şeyh Saduk ve Hatib-i Harezmî'nin naklettiklerine göre bir şahıs "Sa'lebiyye" konağında Hz. Hüseyin (a.s)'ın huzuruna çıkıp şu ayetin tefsirini sordu: "Kıyamet günü, herkesi ve her toplumu kendi imam ve önderleriyle çağıracağız."[18]

                              İmam (a.s) cevabında şöyle buyurdu: "Evet, öyle imam ve önderler vardır ki, insanları doğru yola, saadet ve mutluluğa doğru çağırır; bir grup insanlar da ona icabet edip itaat ederler. Öyle önderler de vardır ki bedbahtlık ve sapıklığa davet eder; diğer bir grup da ona olumlu cevap verirler. Birinci grup cennete, ikinci grup ise cehenneme gider."

                              İmam (a.s) daha sonra, "İşte bu Allah-u Teâla'nın buyurduğu "Bir gurup cennettediler, diğer bir grup da cehennemde"[19] ayetinin diğer bir manasıdır" diye buyurdular.
                              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                              Yorum


                                #60
                                Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                                Hz. Hüseyin (a.s)'ın Şükuk Konağındaki Sözü

                                Hz. Hüseyin (a.s), Kûfe bölgesine doğru ilerlerken her gün Kûfe ve Irak halkından olan çeşitli insanlarla karşılaşıyordu. Sa'lebiyye konağını arkasında bırakıp "Şükuk" ismindeki diğer bir konağa vardığında Kûfe'den gelen bir kişiyle karşılaşır, o adamdan Kûfe'nin durumunu ve oradaki insanların ne fikirde olduklarını soruyor, o adam da, "Ey Resulullah'ın torunu! Irak halkı sana karşı muhalefet etmek ve savaşmak için birbiriyle birleşip anlaşmışlardır." diyor.

                                İmam Hüseyn (a.s) o adamın sözüne karşılık şöyle buyuruyor:

                                "İşler Allah'a mahsustur (olaylar O'nun emriyle vuku bulur.) Dilediği ve salah gördüğü şeyi yapar. Allah-u Teâla, her gün bir işdedir (yani her zaman için özel bir iradesi vardır.)"

                                İmam Hüseyin (a.s) daha sonra şu şiiri okuyor:

                                Eğer bu dünya hayatı bazılarının nazarında değerli sayılıyorsa,
                                Allah'ın mükafat dünyası daha yüce ve değerlidir.
                                Eğer dünya malı ve serveti ondan bir gün el çekmek için toplanmışsa,
                                İnsanın böyle bir servet için cimrilik yapmaması gerekir.
                                Eğer rızkılar takdir edilmiş bölünmüşse,
                                İnsanın servet elde etmekte ihtirasının az olması daha iyidir.
                                Eğer bu bedenler ölüm için yaratılmışsa,
                                İnsanın Allah yolunda öldürülmesi daha üstündür."


                                Ey Muhammed (s.a.a) hanedanı, Allah'ın selamı üzerinize olsun ben en yakın zamanda aranızdan ayrılacağım."[20]
                                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X