Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #61
    Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

    Hz. Hüseyn (a.s)'ın "Zübale" Konağındaki Konuşması


    [b]Hz. Hüseyn (a.s)'ın kafilesi "Şükuk" konağından sonra "Zübale" konağına vardı. Bu konakta Kûfe'deki taraftarlarından eline ulaşan bir mektup vasıtasıyla artık resmen Müslim, Hanî ve Abdullah ibn-i Yektur'un katledilme olayından haberdar oldu. Hz. Hüseyn (a.s) dostlarının arasında, mektubu elinde tuttuğu halde şöyle buyurdu:

    "Bismillahirrahmanirrahim. Allah'a hamd, Peygambere salat ve selam olsun. Bize üzücü bir haber ulaşmıştır. Bu üzücü haber Müslim ibn-i Akil, Hanî b. Urve ve Abdullah b. Yektur'un öldürülme haberleridir. Taraftarlarımız bize yardım etmekten vazgeçmişlerdir. Sizden geri dönmek isteyen geri dönebilir ve bizden taraf onun üzerinde hiçbir hak yoktur."[21]
    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

    Yorum


      #62
      Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

      Bu Teklifin Sebep Ve Neticesi

      Taberi Hz. Hüseyn (a.s)'ın teklifi hususunda şöyle diyor: Hz. Hüseyin (a.s), yol esnasında O'nun kervanına katılan kimselerin ne ümitle katıldıklarını iyice biliyordu. Onlar,İmam Hüseyn (a.s)'ın, halkı ona uyan ve emirlerini kabul eden bir şehre gittiğini düşünüyorlardı. Fakat İmam (a.s), meselenin gerçeğini bilmeyen şahısların kendisiyle beraber gelmesini sevmediği ve meselenin iç yüzü onlara aşikar olduktan sonra bu seferden vazgeçeceklerini bildiği için bu teklifi onlara sundu ve eline ulaşan mektubun mazmununu açıkça onlara söyledi."

      Taberi, bu önerinin neticesini şöyle naklediyor:
      “İmam Hüseyn (a.s)'ın konuşmasından sonra, İmam (a.s)'la birlikte gelen toplum, grup-grup sağa sola dağıldılar; öyle ki İmam Hüseyin (a.s) kendisiyle birlikte Medine'den gelen yakın dostlarıyla yalnız kaldı."

      Hz. Hüseyn (a.s)'ın Akabe Vadisindeki Sözleri

      Hz. Hüseyn (a.s)'ın kafilesi "Zübale" konağından hareket ettikten sonra "Akabe vadisi" ismindeki diğer bir konağa vardı. İbn-i Kuleveyh'in İmam Sadık'dan (a.s) naklettiğine göre İmam (a.s) bu konakta gördüğü uyku münasebetiyle ashabına ve dostlarına şöyle buyurdu:

      "Ben kendimi maktul görüyorum (beni öldürecekler.) Çünkü rüyamda birkaç köpeğin bana saldırıp ısırdığını gördüm, onların en çok saldıranı ve kötüsü ise alaca renkli olanıydı."[22]
      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

      Yorum


        #63
        Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

        Hz. Hüseyn (a.s)'ın Şeraf'da Öğle Namazından Sonraki Konuşması

        Nur kafilesi Akabe vadisini de arkasında bıraktıktan sonra, "Şeraf" ismindeki diğer bir konağa vardı. Hz. Hüseyn (a.s) bu bölgeye ulaştıktan sonra, İmam (a.s)'ın hareketini önlemekle memur olan Hür ibn-i Riyahî de bin savaşçı erle birlikte bu konağa vardı. Bu konakta Hz. Hüseyn (a.s) iki kısa konuşmanın zımnında, kendi mevkisi ve Beni Ümeyye hanedanının durumunu ve seferinin sebebinin ne olduğunu Hürr'ün askerlerine beyan etti.

        Hz. Hüseyn (a.s)'ın öğle namazını kıldıktan sonraki konuşması:

        "Ey insanlar! Benim sözlerim sizlere hüccet ve Allah katında mesuliyetten kurtulmak ve vazifeyi yapmaktan ibarettir. Ben, "Bizim önderimiz yoktur, davetimizi kabul edip bize taraf hareket et tâ ki Allah-u Teâla senin vesilenle bizi doğru yola hidayet etsin" şeklindeki gönderdiğiniz mektup ve elçilerinizden sonra size doğru gelmişim. Eğer davetlerinizde sadıksanız işte ben gelmişim... Ama yok eğer gelmemden razı değilseniz o zaman geldiğim bölgeye geri dönerim."[23]

        Hürr'ün askerleri Hz. Hüseyn (a.s)'ın sözü karşısında susmayı tercih ettiler. Böylece öğle namazı İmam (a.s)'ın sözleriyle sona erdi. Daha sonra ikindi namazının vakti ulaştı. Namaz kıldıktan sonra tekrar İmam (a.s) bir konuşma yaptı. Bu konuşmada yine onların davetlerinden ve... söz etti. Hür ise, "Bizim bu davet mektuplarından haberimiz yoktur." dedi.

        Bunun üzerine İmam Hüseyn (a.s), "Akabet b. Sem'an"a, Kûfe halkının mektuplarıyla dolu olan heybeyi getirmesini emretti. Ama Hür yine de bu mektuplardan habersiz olduğunu söyledi. Bu sırada İmam (a.s) ile Hürr'ün arasında, İmam (a.s)'ın hareketine dair bazı konuşma ve tartışmalar oldu. Çünkü İmam (a.s) Kûfe'ye doğru gitmek istiyordu. Hür de memur olduğu üzere İmam (a.s)'ın Kûfe'ye doğru hareketini engellemeye kesin karar almıştı. Fakat Hür, İmam (a.s)'ın kendi kararından vazgeçmeyeceğini görünce şöyle dedi:

        "Hareket etmeye karar aldığınıza göre, kendiniz için ne Kûfe'ye ve ne de Medine'ye ulaşacak bir yol seçin ben de bu arada fırsattan yararlanıp İbn-i Ziyad'a barışçı bir mektup yazayım, şayet Allah-u Teâla beni sana karşı savaşmaktan kurtarır."
        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

        Yorum


          #64
          Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

          Hz. Hüseyn (a.s)'ın Beyza Konağındaki Sözleri

          Şeraf konağından hareket ettikten sonra her iki kafile birbirinin parelelinde hareket ediyorlardı. Suyu ve rahatlığı fazla olan yerlere ulaştıklarında orada konaklıyorlardı. Konakladıkları yerlerden biri de "Beyza" konağıydı. Bu konakta yine İmam Hüseyn (a.s) bir fırsat bularak Hürr'ün askerlerine bazı gerçekleri anlatıp kıyam ve hareketinin asıl sebebini şöyle teşrih etmiştir:

          "Ey insanlar! Resulullah buyurmuştur ki:
          "Her kim Allah'ın haramını helal bilen, ahdini bozan, Resulünün sünnetine muhalif olan, kulları arasında günah ve haksızlık yapan zalim bir yönetici görür, ameli ve sözüyle ona karşı muhalefet etmezse Allah-u Teâla böyle bir adamı, o zalimi sokacağı yere (cehennem'e) sokar."

          Ey insanlar! bilin ki, bunlar (Benî Ümeyye) Allah'ın itaatini terk edip Şeytan'ın itaatine sarıldılar. Fesadı yayıp ilahi sınırları tatil ettiler. Fey'î (Peygamber ailesine mahsus olan ganimeti) kendilerine ayırdılar. Allah'ın haramını helal, helalını da haram ettiler (emr ve nehiylerini değiştirdiler.) Ben müslüman toplumu hidayet etmeye ve onlara önderlik yapmaya ceddimin dinini değiştiren fasitlerden daha lâyığım.

          Bi'at ettiğinize, beni düşman karşısında yalnız bırakmayacağınıza ve yardımınızı benden esirgemeyeceğinize dair bana bir çok davet mektupları ve elçileriniz geldi. Bu bi'ata sadık olduğunuz takdirde, adet ve insanî değerlere ulaşmış olursunuz. Zira ben Ali ve Peygamberin kızı Fatıma'nın oğluyum...

          Eğer bana karşı ahdinizi bozar ve biatiniz üzerinde durmazsanız, zaten yeni bir şey yapmış sayılmazsınız. Çünkü babama, kardeşime ve amcam oğlu Müslim'e de aynı muâmeleyi yaptınız. Aldatılan, sizin sözlerinize güvenen kimsedir. Siz nasibinizi elde etmekte hata eden ve payını boş yere elden çıkaran kimselersiniz. Kim ahdini bozar da sözünün üzerinde durmazsa, yaptığı, iş kendi zararına tamam olur. Allah-u Teâla, beni sizden müstağni kılar inşaAllah."[24]
          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

          Yorum


            #65
            Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

            Hz. Hüseyn (a.s)'ın Ebu Hirem'e Verdiği Cevap

            "Rüheyme" konağında Ebu Hirem ismindeki Kûfe'li bir kişi, Hz. Hüseyn (a.s)'ın huzuruna vararak, "Ey Resulullah'ın torunu, seni ceddinin hareminden çıkaran sebep nedir?" diye sordu.

            İmam (a.s) cevabında şöyle buyurdu:

            "Ey Ebu Hirem! Ümeyye oğulları, çirkin sözlerle şahsiyetime dokundular, buna karşı sabrettim, malımı, servetimi yağmaladılar sabrettim. Fakat kanımı dökmek istediklerinde şehrimi terk etmek zorunda kaldım. Allah'a andolsun ki bunlar beni katledeceklerdir. Allah-u Teâla da onları büyük bir zillet ve keskin bir kılıca düçar edecek, kendilerini hor, hakir eden bir kimseyi onlara musallat kılacaktır. O zaman da bir kadının kendi arzuları doğrultusunda halkının mal ve canına hükmettiği Seba kavminden daha çok hor ve zelil bir duruma düşeceklerdir."[25]
            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

            Yorum


              #66
              Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

              Hz. Hüseyn (a.s)'ın Tirimmah İbn-İ Adi Ve Dostlarına Verdiği Cevap

              Taberi şöyle diyor: Amr ibn-i Halid, Sa'd, Mecme ve Nafi ibn-i Hilal ismindeki dört kişi, Tirimmah ibn-i Adî'yle birlikte Kûfe'ye doğru hareket edip "Uzeyb'ül Hicanat" konağında İmam (a.s) ile karşılaştılar. İmam (a.s)'la konuşurken şöyle dediler:

              "Ey Resulullah'ın torunu! Tirimmah yol boyunca hedy (kaval çalma) yerine şu şiirleri okuyarak develeri sürüyordu:

              Güzel devem ne olur zahmetimde incime
              Yorulma sen, usanma çilelere gam yeme.
              Eşsiz binicilere götür beni kendinle
              En iyi yolculara götür beni kendinle.
              Şafak henüz doğmadan, karanlığı boğmadan
              Hareket et, yürü git, yerinde hiç durmadan.
              Öyle bir servere ki hürdür, göğsü geniştir
              Allah getirmiş onu, işi en iyi iştir.
              Ya Rab, O pâk vücudu belalardan koru sen
              Asla bırakma sönsün bu ilahî nuru sen.[26]


              Tirimmah'ın İmam (a.s)'la görüşmeye olan arzusunu dile getiren şiirleri İmamın huzurunda okununca İmam (a.s) cevaben şöyle buyurdular: "Allah'a andolsun ki ben, Allah-u Teâla'nın bizim hakkımızda iradesinin hayır olmasını Ümit ediyorum..."[27]

              Daha sonra Hz. Hüseyn (a.s) Kûfe halkının akide ve düşünce tarzlarını sordu. Onlar cevaben: "Ey Resulullah'ın torunu! Kûfe kabilelerinin büyüklerine gelince İbn-i Ziyad'dan çok ağır ve değerli rüşvetler almışlardır. Diğer fertlere gelince de onların kalbleri seninledir, kılıçlarıysa aleyhinedir." dediler. Yine İmam (a.s)'ın elçisi olan Kays ibn-i Müsehher-i Saydavî'nin öldürülme haberini Hazrete bildirdiler. Hz. Hüseyn (a.s) bu üzücü haberi duyar duymaz şu ayeti okudu:

              "Müminlerden öyle erler vardır ki Allah'a verdikleri sözde sadık kaldılar. Kimi adağını ödedi (şehit oldu) kimi de (şehid olmayı) bekliyor. Onlar asla verdikleri sözü değiştirmediler"[28]


              Hz. Hüseyn (a.s) daha sonra şöyle dua etti: "Allah'ım! Cenneti bize ve onlara nasip et. Bizleri ve onları kendi rahmetinde, korunmuş olan sevaplarının en beğenilenine ulaştır."
              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

              Yorum


                #67
                Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                KERBELA YAKINLARINDA

                Hz. Hüseyn (a.s) "Kasr-ı Beni Mekatil" konağında sabaha yakın bir vakitte, gençlere tulumları suyla doldurmalarını emretti, ve bir sonraki menzile doğru hareket edildi. Kafilenin hareketi esnasında İmam (a.s) istirca "İnna lillah ve inna ileyhi raciun..."[29] kelimesini tekrarladığı defalarca duyuldu. Hz. Hüseyn (a.s)'ın yiğit oğlu Ali Ekber, Hazretten bu istirca kelimesinin sebebini sorduğunda İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Ben hafif bir uykuya daldım bir süvari zahir olup şöyle diyordu. "Bu topluluk geceleyin yürüyor, ölüm de onları takip ediyor." Böylece o topluluğun bizlerin olduğunu ve ölümün de bize haber verilmiş olduğunu öğrendim."

                Ali Ekber: "Allah kötü bir olay karşımıza çıkarmasın, biz hak değil miyiz?" dediğinde İmam (a.s), "Allah'a andolsun ki biz hak yolundayız." buyurdu. Hz. Ali Ekber: "Öyleyse hak yolunda ölmekten hiçbir korkumuz yoktur" dedi.
                İmam Hüseyn (a.s) bunu duyunca şöyle buyurdu: "Allah-u Teâla bir evlada babasından taraf vereceği en iyi mükafatla mükafatlandırsın seni."
                Evet, eğer öldürülmek ve öldürmek, kıyam ve inkilap hak yolunda olursa artık ölümden korkmanın bir anlamı yoktur.

                Hz. Hüseyn (a.s)'ın Kerbela'ya Vardığı Zaman Buyurduğu Sözler

                Hz. Hüseyn (a.s)'ın kafilesi, Hürr'ün ordusuyla birlikte hareketlerine devam edip "Neyneva"ya ulaştılar. Burada ata binmiş silahlı bir süvariyle karşılaştılar, o adam İbn-i Ziyad'ın elçisiydi, kendisinden taraf Hürr'e mektup getiriyordu. Mektubun metni şöyledir: "Bu mektubu okur okumaz Hüseyn ibn-i Ali'yi baskı altına al ve O'nu kuru düz bir çöle sevk et."

                Hür mektubun metnini İmam Hüseyn (a.s)'a okuyup Hz. Hüseyin'i (a.s) bu yeni emirden haberdar etti.

                -İmam Hüseyin (a.s): "Öyleyse bırak biz Neyneva, Gaziriyyat veya Şufeyye çölüne inelim" buyurdu.

                -Hür: "Ben sizin bu teklifinizi kabul edemem. Çünkü ben artık karar almakta özgür değilim. Zira bu mektubu ulaştıranın kendisi İbn-i Ziyad'ın casusudur ve benim en küçük hareketlerimi bile göz altında bulundurmaktadır." dedi.

                Bu arada "Züheyr ibn-i Kayn" İmam (a.s)'a şöyle bir teklifte bulundu: "Bizim bu az grupla savaşmamız, bunların arkasında olan kişilerle savaşmaktan daha kolaydır...." İmam Hüseyn (a.s) Zübeyr'in teklifine cevaben, "Savaşı ben başlatmayacağım"[30] diye buyurdu.

                Daha sonra İmam Hüseyn (a.s) Hürre hitaben: "İkametimize daha münasib bir yer bulmamız için biraz daha hareket edelim." diye buyurdu. Hür, İmam Hüseyin'in (a.s) bu sözüne muvafakat ederek hareketlerine devam edip Kerbela çölüne ulaştılar. Burada Hür ve dostları; "Burası Fırat'a yakın ve münasib bir yerdir" diye Hazretin bundan daha fazla ilerlemesine mani oldular.

                Hz. Hüseyin (a.s) o bölgeye inmeye karar verdiğinde o yerin ismini sordu. Buraya "Taf" diyorlar diye cevap verdiler. İmam (a.s), "Buranın başka bir ismi de var mıdır?" diye sorduğunda "Buraya Kerbela da diyorlar" dediler.

                Hz. Hüseyin (a.s) "Kerbela" ismini duyar duymaz şöyle dedi: "Allah'ım Kerb ve bela (gam ve bela) dan sana sığınıyorum. İşte burası bizim ineceğimiz (son) yerdir. Allah'a andolsun ki, kıyamet gününde de buradan haşrolacağız. Bu, ceddim Resulullah'ın (s.a.a) vadesidir, O'nun vadesinde hiç bir hilaf yoktur."[31]
                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                Yorum


                  #68
                  Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                  Hz. Hüseyn (a.s)'ın Kerbela'ya Vardıktan Sonraki Hutbesi

                  Hz. Hüseyn (a.s), Muharrem'ül-Haram ayının ikinci günü, hicretin 61. yılında Kerbela'ya vardı, az bir vakfeden sonra dostları, çocukları ve ailesi arasında yer alıp şu hutbeyi irad etti:

                  "Allah'a hamd, Peygambere salat ve selamdan sonra. İşte başımıza gelen olayı görmektesiniz. Gerçekten dünyanın durumları değişmiş, kötülükleri aşikar olmuş, iyilik ve faziletleri ortadan kalkmıştır. İnsanî faziletlerden ancak kabın dibinde kalan su damlacıkları kadar pek az bir şey kalmıştır... Halklar zillet ve utanç dolu bir hayat sürdürmektedirler.

                  Hak üzere amel edilmediğini ve batıldan kaçınılmadığını görmüyor musunuz? Böyle bir durumda mümin, Allah'a kavuşmayı (şehit olmayı) istemekte haklıdır. Ben böyle bir ortamda ölümü saadet biliyorum, zalimlerle yaşamayı ise alçaklık. İnsanlar dünya kuludur, din ise dillerinde dolaşır, dinin sayesinde geçimleri iyi olduğu müddetçe onu savunurlar, zorluklarla imtihan edildiklerinde ise dindarlar azalır."[32]
                  "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                  Yorum


                    #69
                    Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                    Hz. Hüseyn (a.s)'ın Ömer İbn-İ Sa'd İle Konuşması

                    Hatib-i Harezmî'nin nakline göre; Hz. Hüseyn (a.s), "Ömer ibn-i Sa'd'a kendisiyle mülakat etmesi için bir mesaj gönderdi. İmam Hüseyn (a.s) gece vakti dostlarından yirmi kişiyle birlikte iki ordunun arasına dikilen çadıra doğru hareket etti. Kardeşi Ebu'l-Fazl ve oğlu Ali Ekber'den başka dostlarından hiçbir kimsenin çadıra girmemesini emretti. Ömer ibn-i Sa'd da sayıları yirmiyi bulan dostlarına aynı şekilde emretti ve sadece oğlu Hafs ve özel kölesiyle birlikte çadıra girdiler.

                    -İmam (a.s), bu mecliste Ömer ibn-i Sa'd'a hitaben şöyle buyurdu:
                    "Ey İbn-i Sa'd, benimle savaşmak mı istiyorsun? Dönüp de huzuruna varacağın Allah'dan korkmuyor musun? Halbuki benim, kimin oğlu olduğumu biliyorsun. Bunları (Benî Ümeyye'yi) bırakıp benimle olmak istemez misin? Oysa bu amel Allah rızasına daha yakındır."

                    -Ömer ibn-i Sa'd İmam (a.s)'a cevabında: "Bu durumda Kûfe'deki evimi yıkmalarından korkuyorum." dedi.

                    -İmam (a.s): "Kendi paramdan sana ev yaptırırım" buyurdu.

                    -Ömer İbn-i Sa'd: "Bağ ve hurmalıklarımı yağmalamalarından korkuyorum" dedi.

                    -İmam (a.s): "Ben Hicaz'da, Kûfe'deki olan bağlardan daha güzel bağ ve hurmalıkları sana veririm." buyurdu.

                    -Ömer ibn-i Sa'd: "Çoluk çocuğum Kûfe'dedir, onları öldürmelerinden korkuyorum" dedi.

                    -İmam (a.s), onun boş yere bahane aradığını görünce, tövbe edip dönmesinden ümidini kesti ve şu cümleyi söyleyerek ayağa kalktı:

                    "Allah seni öldürsün, kıyamet günü de günahlarından geçmesin; sana ne olmuş (bu kadar özür getirip söz kabul etmiyorsun?) Allah'a andolsun ki Irak buğdayından, Çok az bir miktar hariç sana hiçbir şeyin nasip olmayacağını Ümit ediyorum. (Yani Allah en yakın bir zamanda canını alsın.)"[33]


                    -Ömer ibn-i Sa'd da alay ederek: "Irak arpası bana yeter" dedi.
                    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                    Yorum


                      #70
                      Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                      Hz. Hüseyin (a.s)'ın Tasua Günü İkindi Vaktinde Buyurduğu Sözler

                      Taberî'nin naklettiğine göre, dokuz muharrem perşembe gününün ikindi sularında Ömer-i Sa'd'ın saldırı emriyle Yezid'in ordusu harekete geçti. İmam Hüseyn (a.s) o saatte çadırın dışında kılıcına dayanıp hafif bir uykuya dalmıştı.
                      Zeyneb-i Kubra (a.s) Ömer-i Sa'd'ın ordusunun sesini duyup onların hareket ve kaynaşmalarını görünce İmam (a.s)'ın yanına gelip: "Kardeşim! Düşman çadırlara yaklaşmak üzeredir." dedi

                      Hz. Hüseyin (a.s) başını kaldırıp şöyle buyurdu:
                      Şimdi ceddim Resulullah'ı (s.a.a) uykumda gördüm ki bana şöyle buyurdu: "Torunum! En yakın bir zamanda benim yanıma geleceksin."[34]

                      Daha sonra Hazret kardeşi Ebu'l-Fazl'a şöyle buyurdu: "Kardeşim, canım sana feda olsun, atına bin de bunlarla mülakat et ve onların (bu hareketten) hedeflerinin ne olduğunu sor öğren."

                      Hz. Hüseyn (a.s)'ın direktifleri doğrultusunda Ebu'l-Fazl, içlerinde Züheyr ibn-i Kayn ve Habib ibn-i Muzahir de bulunan yirmi kişiyle birlikte düşmana doğru hareket edip onların karşısında yer aldı ve onların bu hareketten hedeflerinin ne olduğunu sordu.

                      Ömer-i Sa'd'ın ordusu Hz. Ebu'l-Fazl'a cevabında, "Emir (İbn-i Ziyad)dan yeni bir hüküm gelmiştir; ya bi'at edersiniz veya hemen şimdi sizinle savaşa başlarız." dediler.

                      Hz. Ebu'l-Fazl, İmam Hüseyn (a.s)'ın huzuruna gelip onların sözünü Hz. Hüseyin'e ulaştırdı.
                      Hz. Hüseyin (a.s), Ebu'l-Fazl'a cevaben şöyle buyurdu:

                      "Onların yanına dön, eğer becerebilirsen (bu gece mühlet al)savaşı yarına ertelet ve onları bu akşam bizden defet; (savaştan vazgeçir) tâ ki bu gece namaz kılalım, Rabbimize dua edelim ve Ondan mağfiret dileyelim. Çünkü ben namazı, Kur'ân okumayı ve fazla dua edip mağfiret dilemeyi çok seviyorum."

                      Hz Ebu'l-Fazl, Ömer-i Sa'd'ın yanına varıp bir gece mühlet istedi. Ömer-i Sa'd, bu teklifi kabul etmekte tereddüt içerisinde olduğu için mevzuu ordunun komutanlarına açıp onların görüşünü aldı... Nihayet çok konuşulduktan sonra Ömer-i Sa'd, Hz. Ebu'l Fazl'a şöyle cevap verdi: "Biz bu geceyi size mühlet veriyoruz, eğer teslim olup emirin (İbn-i Ziyad'ın) hükmüne boyun eğerseniz, sizi onun yanına götürürüz; aksi takdirde biz sizi kendi halinize bırakmayacağız. Sizin kaderinizi tayin eden savaş olacaktır."

                      Böylece İmam (a.s)'ın teklifi kabul edilip Aşura gecesi İmam Hüseyin'e mühlet verilmiş oldu.
                      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                      Yorum


                        #71
                        Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                        Hz. Hüseyn (a.s)'ın Aşura Günündeki Konuşması Ve En Son İmtihan

                        İmam Hüseyin (a.s), Medine'den Kerbela'ya kadar yol boyunca ve çeşitli yerlerde şehid olacağını ilan etmişti ve dostlarına kendisinden ayrılıp gitmeleri için izin vermiş ve bi'atı onlardan kaldırmıştı. Aşura gecesinde, yine son olarak şehadet meselesini açık bir şekilde sözkonusu etmiştir: "Artık şehadet vakti ulaşmıştır, ben bi'atimi sizlerden kaldırdım. gecenin karanlığından yararlanıp kendi şehir ve memleketinize doğru hareket edin."[35]

                        Bu teklif, gerçekte Hz. Hüseyn (a.s)'ın kendi ashabı hakkındaki en son imtihanıydı. Bu imtihanın neticesi İmam (a.s)'ın dostlarının aksülamelini yansıtan sözleriydi. Ashab'dan , her biri özel bir beyanla İmama vefalı kalacaklarını ve kanlarının en son damlasına kadar mukavemet edeceklerini ilan edip bu imtihandan yüzü ak ve başı yüce çıkmışlardır.
                        Şimdi Hz. Hüseyn (a.s)'ın Ehl-i Beyt, yaran ve sadık dostlarından bir kaç kişinin verdiği cevaplarını naklediyoruz:

                        1- Hz. Hüseyn (a.s)'ın konuşmasından sonra ilk konuşan Hazretin kardeşi Ali ibn-i Abbas idi. Hz. Abbas şöyle dedi: "Allah böyle bir günü bize göstermesin ki biz seni yalnız bırakıp da şehrimize geri dönelim."

                        2- Bu konuşanlardan biri de "Müslim ibn-i Avsece" idi; o da şöyle dedi: "Biz nasıl olur da sana yardımdan el çekeriz? Bu durumda Allah'ın huzurunda bir özrümüz olur mu? Allah'a and olsun ki mızrağımızla düşmanın kalbini yarmadıkça, kılıç elimde olduğu müddetçe onlarla savaşmadıkça senden ayrılmayacağım. Hiç savaş aracım olmasa bile canları yaratana canımı teslim edene dek taş ve kesekle onlara karşı savaşacağım."

                        3- İmam Hüseyn'in yaranlarından başka biri olan "Sâd ibn-i Abdullah" da şöyle dedi: "Allah'a andolsun ki Allah'ın huzurunda peygamberin senin hususundaki hakkına riayet ettiğimizi sabit etmedikçe sana yardım etmekten vazgeçmeyeceğiz. Allah'a and olsun ki eğer yetmiş defa öldürüleceğimi ve bedenimi yakıp külümü tekrar dirilteceklerini bilsem yine de kesinlikle sana yardım etmekten vazgeçmeyeceğim ve her dirildikten sonra tekrar senin yardımına koşacağım. Halbuki ölümün bir defadan fazla olmadığını ve ondan sonra da Allah'ın sonsuz nimetinin olduğunu yakinen biliyorum."

                        Hz. Hüseyin (a.s), Benî Haşim, ashap ve yaranlarından bu aksülameli gördüğünde ve onların imamet makamına fedakarlıklarını, gösteren sözlerini duyduğunda onlara, "Allah hepinize iyi mükafat versin" şeklindeki cümleyle dua etmenin yanı sıra açıkça şöyle buyurdu: "Ben yarın öldürüleceğim, sizin hepiniz, hatta Kasım ve süt emen Abdullah bile benimle öldürülecektir."

                        İmamın bütün dostları bu sözü duyar duymaz hep birlikte şöyle dediler: "Biz de yüce Allah'a şükrediyoruz ki sana yardım etmekle bize keramet verdi ve yanında öldürülmekle de bize izzet ve şeref bağışladı. Ey Peygamber'in torunu! Seninle cennette olmamıza niçin hoşnut olmayalım?"
                        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                        Yorum


                          #72
                          Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                          Mukavemete Çağrı

                          İbn-i Kuleveyh ve Mes'udi'nin naklettiğine göre Hz. Hüseyn (a.s), Aşura günü sabah namazını kıldıktan sonra, yüzünü namaz kılanlara çevirip Allah'a hamd-u sena ettikten sonra şöyle buyurdu: "Allah-u Teâla bugün benim ve sizin ölümünüze izin vermiştir. Öyleyse sabredin (direnin) ve düşmana karşı savaşın."[36]

                          Merhum Şeyh Saduk İmam Seccad (a.s)'dan şöyle naklediyor: "Aşura günü savaş şiddetlendiğinde ve baskı arttığında... Hz. Hüseyn (a.s)'ın yaranlarından bazıları İmamın (a.s) ilginç ve olağanüstü cesaretine hayret edip manevi ruhani simasına işaret ettikleri halde şöyle diyorlardı: "Hz. Hüseyn (a.s)'a bir bakın, o ölümü asla önemsemiyor."

                          Hz. Hüseyn (a.s) onların bu sözünü duyunca yarenlerine şöyle hitap etti:
                          "Ey kerim zadeler! Sabırlı olun, ölüm, sizi sıkıntı ve mihnetten geçirip geniş cennet ve daimi nimetlere ulaştıran köprüden başka bir şey değildir. Hanginiz zindandan saraya gitmeyi sevmez?... Babam Resulullah (s.a.a)'dan nakleder ki: "Dünya mümine zindan, kafire ise cennettir. Ölüm, müminleri cennetlerine, kafirleri ise cehennemlerine ulaştıran bir köprüdür." Duyduğum söz haktır, yalan değil"[37]

                          Hz. Hüseyn (a.s), sabah namazını kıldıktan sonra meşhur kavle göre 72 kişiden müteşekkil ordusunun saflarını düzene koydu. Ordunun sağ kolunu Züheyr ibn-i Kayn'a, sol kolunu Habib ibn-i Müzahir'e, sancağı ise kardeşi Hz. Abbas'a verdi; kendisi ve Ehl-i Beyt'inden olan kişiler de ordunun merkezinde yer aldılar.
                          Öte yandan Ömer ibn-i Sa'd da ordusunun saflarını düzenlemekle meşguldü. İmam'ın (a.s) gözü düşmanın yığınca ordusuna ilişip karşısında sel gibi insanları görünce ellerini göğe doğru kaldırıp şu duayı okudu:

                          "Allah'ım! Her gam ve kederde sığınağım, her sıkıntı ve zorlukta ümidim ve her musibette güvendiğim ve hazırlığım sensin. Kalpleri sarsan, kurtuluş yollarını kapatan, dostları kaçıran ve düşmanları sevindiren nice gam ve musibetleri sana şikayet ettim, başkalarından ümidimi kesip sana yöneldim ve sen o gam ve üzüntüyü giderdin, onları bertaraf ettin, her nimetin sahibi ve her dileğin nihayeti de sensin."[38]
                          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                          Yorum


                            #73
                            Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                            Hz. Hüseyn (a.s)'ın Aşura Günündeki İlk Konuşması

                            Hz. Hüseyn (a.s), ordusunun saflarını düzene soktuktan sonra, atına binip biraz çadırlardan uzaklaştı ve yüksek sesle Ömer-i Sa'd'ın ordusundaki kimselere hitaben şöyle buyurdu:

                            "Ey insanlar! sözümü dinleyin, üzerime düşen, sizlere öğüt ve nasihat etmek vazifesini yapmadıkça ve bu bölgeye gelmemin sebebini anlatmadıkça benimle savaş hususunda acele etmeyin.

                            Eğer dediğimi kabul edip, sözümü tasdik eder de bana karşı insaflı davranırsanız, saadet yolunu bulur, artık benimle savaşmaya hiç bir deliliniz olmaz. (Eğer böyle yapmazsanız) daha sonra yaptığınız işin gam ve üzüntünüze sebep olmaması için ortaklarınızı bir araya toplayın düşünüp taşının ve hakkımda aldığınız kararı uygulayın. Bana göz açtırmayın. Şüphesiz benim yardımcım Kur'ân'ı indiren Allah'tır, salih kulların yardımcısı da O'dur."[39]


                            "Sibt ibn-i Cevzî" "Tezkiret'ül-Havas" kitabında şöyle diyor:

                            "Hüseyn ibn-i Ali (a.s), Kûfe halkının kendisini öldürmeye ısrar ettiklerini görünce bir Kur'ân aldı ve onu açıp başının üzerine koydu, ve düşmanın ordusu karşısında onlara şöyle hitap etti:

                            "(Ey insanlar!) Benimle sizin aranızda Allah'ın kitabı ve ceddim Resulullah (s.a.a) hakem olsun. Ey insanlar! Ne suçtan dolayı kanımın dökülmesini helal biliyorsunuz? Acaba ben Peygamberinizin kızının oğlu değil miyim? Acaba ceddim Resulullah'ın benim ve kardeşim hakkındaki: "Bunlar cennet gençlerinin efendileridir." şeklindeki sözünü duymamış mısınız? Eğer sözümü tasdik etmiyorsanız Cabir, Zeyd ibn-i Ekrem ve Ebu Said-i Hudri'den sorunuz. Acaba Cafer-i Tayyar amcam değil midir?"

                            Bu sözlere karşı Yezid'in ordusundan Şimr'den başka hiç kimse cevap vermedi; o da: "Şimdi cehennem'e gireceksin" dedi.

                            Hz. Hüseyn (a.s) cevaben şöyle buyurdu: "Allah-u Ekber! Ceddim haber vermiş ki, "Ben uykuda bir köpeğin Ehl-i Beyt'imin kanını yaladığını gördüm" Sanıyorum o köpek sensin."
                            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                            Yorum


                              #74
                              Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                              Hz. Hüseyn (a.s)'ın Sözlerine Ara Vermesi

                              Tarih kitablarının naklettiğine göre, İmam Hüseyin (a.s)'ın sözü buraya ulaştığında İmam (a.s)'ı dinleyen kendi ordugahından bazı kadın ve kızların ağlama sesleri yükseldi. İmam (a.s) konuşmasına ara verip kardeşi Abbas'ı ve oğlu Ali Ekber'i onları susturmakla görevlendirdi ve "Onlar ileride daha çok ağlayacaklar" buyurdu.

                              Kadın ve çocuklar sustuklarında İmam (a.s) tekrar sözlerine devam edip Allah'a hamd u sena ettikten sonra şöyle bir hutbe irad etti:

                              "Ey Allah'ın kulları! Allah'dan korkun, dünyaya karşı (aldanmamak için) ihtiyatli davranın. Eğer bütün dünya bir kişiye kalacak veya bir kişi orada daimi kalacak olsaydı Peygamberler baki kalmaya daha lâyık, rızayetleri celbedilmeye daha evla ve böyle bir hükme daha uygun olurlardı. Ama Allah-u Teâla dünyayı fani olmak için yaratmıştır. Yenileri eskilir, nimetleri zail olur, sevinci ise kararır (gam ve üzüntüye dönüşür.) Dünya engebeli bir menzil ve muvakkat bir evdir. Öyleyse ahiretiniz için azık toplayın; en güzel azık ise takvadır. Allah'dan sakının tâ ki kurtuluşa eresiniz.

                              Ey insanlar! Allah-u Teâla dünyayı, ehlini halden hale sokan fena ve zeval yurdu kıldı. Aldanan kimse dünyaya aldanan, bedbaht da ona meftun olan kimsedir. O halde sakın bu dünya sizi aldatmasın. Sizin bir iş üzere toplandığınızı görüyorum. Bu işte Allah'ı gazaplandırdığınız için Allah da rahmet yüzünü sizden çevirdi ve size azabını gerekli kıldı. Rabbimiz ne güzel bir Rab'dir, siz ise ne kötü kullarsınız. Allah'ın emrine uymaya ikrar ettiniz ve elçisi olan Hz. Muhammed'e (s.a.a) iman getirdiniz. Ama daha sonra torunlarını ve Ehl-i Beyt'ini öldürmek için saldırıya geçtiniz. Şeytan sizi sarıp-kuşatmıştır; böylelikle de size yüce Allah'ın zikrini unutturmuştur. Allah sizi ve dileğinizi helak etsin. Biz Allah'danız ve şüphesiz O'na dönücüleriz."


                              Hz. Hüseyn (a.s), daha sonra kendini tanıtma yoluyla onlara nasihat ve öğüt vermek için şöyle buyuruyor:

                              "Ey insanlar! Soyumu söyleyin ben kimim. Bakın görün beni öldürmeniz, hürmetimi gözetmemeniz sizin için câiz midir? Ben, Peygamberinizin kızının oğlu değil miyim? Ben, Peygamber'inizin vasisi ve amcasının oğlunun oğlu değil miyim? Ben, herkesten önce Allah'a iman eden ve Peygamber'in (s.a.a) risaletini tasdik eden kimsenin oğlu değil miyim? Seyyid-üş Şüheda olan Hamza, babamın amcası değil midir? Cafer-i Teyyar, amcam değil midir? Peygamber'in (s.a.a) benim ve kardeşim hakkındaki: "Bu ikisi, cennet gençlerinin efendileridir." sözünü duymamış mısınız?

                              Eğer sözümü tasdik ederseniz, bu söylediğim sözler birer gerçektir. Allah'a and olsun ki, Allah-u Teâla'nın yalancıya gazap ettiğini ve uydurduğu sözün zararını kendisine çevirdiğini bildiğim günden beri yalan söylememişimdir. Eğer beni tekzip ederseniz, halihazırda müslümanların arasında Peygamber'in (s.a.a) ashabından olan kimseler mevcuttur; bunu onlardan soracak olursanız size söylerler. Bunu Cabir ibni Abdullah'i-Ensarî, Eba Said'i Hudrî, Sehl ibn-i Sa'd-is Saidî, Zeyd ibn-i Erkam ve Enes ibn-i Malikten sorun öğrenin. Şüphesiz onların hepsi, Resulullah'ın (s.a.a) benim ve kardeşim (Hasan) hakkındaki buyurduğu sözü duymuşlardır. Bu sözler, sizi kanımı dökmekten alı koymuyor mu?"[40]
                              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                              Yorum


                                #75
                                Ynt: İmam Hüseyin'in (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                                Şimr b. Zilcuşen'in İmam Hüseyn (a.s)'ın Sözünü Kesmek İstemesi

                                Bu arada Yezid ordusunun komutanlarından biri olan Şimr b. Zilcuşen, İmam Hüseyn (a.s)'ın bu sözlerinin orduya etki edip onları savaştan vazgeçireceğinden korktuğu için Hz. Hüseyin (a.s)'ın sözünü keserek yüksek bir sesle şöyle dedi: "O (Hz. Hüseyn) Allah'a kalbiyle değil de diliyle ibadet ediyor (o dalalettedir), ne söylediğini bilmiyor."

                                Habib ibn-i Muzahir de Hz. Hüseyn (a.s)'ın ordusu adına ona şöyle cevap verdi: "Hayır, Allah'a diliyle ibadet eden ve tam bir dalalet içerisinde olan sensin. Sen, O'nun sözlerini anlayamazsın. Çünkü Allah senin kalbini mühürlemiştir."

                                İmam Hüseyn (a.s) daha sonra sözlerine şöyle devam etti:

                                "Ben ve kardeşim hakkında Peygamber'in (s.a.a) buyurduğu sözünde şüpheniz var ise benim, Peygamber'inizin kızının oğlu olduğumda da mı şüphe ediyorsunuz? Allah'a andolsun ki doğu ve batı arasında (bütün dünyada) sizin ve sizin dışınızda Resulullah'ın benden başka bir torunu yoktur. Yazıklar olsun size! Acaba öldürdüğüm bir kimse veya zayi ettiğim bir mal veyahut (size vurduğum) bir yara karşılığında mı beni cezalandırmak istiyorsunuz?"

                                Hz. Hüseyn (a.s)'ın sözü buraya vardığında Kûfe ordusu tam bir sükut içerisinde idi, onlardan hiçbir aksülamel müşahede edilmiyordu; derken İmam (a.s) kendisini davet eden ve Ömer-i Sa'd'ın ordusu içerisinde olan Kûfe'nin ünlü kişilerinden bir kaç tanesine hitaben şöyle buyurdu:

                                "Ey Şebes b. Rib'î! Ey Haccar ibn-i Ebcer! Ey Kays ibn-i Eş'âs! Ve ey Yezid ibn-i Haris! "Meyvalarımız yetişmiş, çevremiz (bağ ve bahçelerimiz) yeşermiş ve senin için techiz edilmiş bir orduya doğru geliyorsun." diye bana mektup yazmadınız mı?"

                                Bu kişilerin, İmam (a.s)'ın sözleri karşısında: "Biz böyle bir mektup yazmadık." diye inkar etmekten başka bir cevapları yoktu.

                                Burada Kays b. Eş'âs, yüksek bir sesle şöyle dedi: "Ey Hüseyn! Niçin Yezid'e bi'at etmiyorsun? Bi'at ettiğin takdirde sana karşı, gönlünün istediği şekilde davranılacak ve sana en ufak zarar bile dokunmayacaktır."

                                İmam Hüseyn (a.s) ona cevaben şöyle buyurdu: "Hayır, Allah'a andolsun ki, ben onlara zillet elini vermeyeceğim ve köleler gibi de onların önünden kaçmayacağım."[41]

                                Daha sonra İmam Hüseyn (a.s), Hz. Musa'nın, Firavun'un inadı karşısındaki sözünü nakleden ayeti kıraat etti: "(Ey Allah'ın kulları!) Şüphe yok ki ben sözümü yabana atmanızdan (beni taşlayıp öldürmenizden) Rabbime ve Rabbinize sığınıyorum. Gerçekten ben, hesap gününe iman etmeyen her mütekebbirden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınıyorum."
                                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X