Ynt: Adl-i İlahi
2- İslâm'dan Başka Bir Din Kabul Edilmez
Asıl konuya girmeden önce aydınlanması gereken hususlardan bi-risi de şudur: Müslüman olmayanların iyi davranışlarını iki türlü ele almak mümkündür; aslında şu hâlde burada iki konu vardır. Birisi şu-dur: İslâm'dan başka bir din Allah katında makbul müdür? Kabul edi-lir mi? Yoksa Allah katında kabul edilecek din sadece İslâm mıdır?
Diğer deyişle: Gerekli olan, hak peygamberlerden birisine nispet edilen dinlerden birine mensup olmak mıdır? Bu dinler arasında fark yok mudur? Meselâ Müslüman, Hıristiyan, Yahudî hatta Mecusî ol-mak fark etmez mi? Yoksa her dönemde birden fazla hak din olmayıp gerçek din tek midir?
İkinci bir husus da şudur: Her dönemde tek bir hak dinden başkası olmadığını kabul ettikten sonra, bu hak dine mensup olmayan bir kim-senin, o dinin kabul etmiş olduğu, onayladığı ve övdüğü davranış ve eylemleri seçmesi ve gerçekleştirmesi durumunda, acaba bu eylemlerin mükâfatını görecek midir? Diğer bir deyişle, salih amellerin mükâ-fatlandırılmalarının şartı hak dine iman mıdır? Yoksa bu iman olmak-sızın da mükâfat elde edilebilir mi?
Burada ele alınacak, konu olacak sorun ikincisidir.
Birinci sorun üzerine özetle şunu söylemekle yetinelim: Hak din her dönemde sadece tektir ve herkesin bu hak dine uyması gerekir. (280)
Elbette, bu hak dinin birbirini izleyen dönemlerde gönderilmiş pey-gamberleri arasında aykırılık ve çekişme yoktur. Bütün Tanrı elçi-leri, tek hedefe ve tek Allah'a çağırırlar. İnsanlar arasında birbiri ile çelişik ayrı ayrı bölükler, fırkalar ve topluluklar meydana getirmek için gelmiş değildirler.
Ancak, bu gerçekten, yanlış anlam çıkarılmamalıdır. Şöyle ki: Her dönemde birkaç hak dinin var olduğu ve insanın bunlardan birisini se-çebileceği anlamına alınmamalıdır. Aksine, bütün hak peygamberlerin aynı Allah'a ve hedefe çağırdığını söylemekten çıkacak anlam şudur: Allah'ın gönderdiği peygamberler, kendilerinden sonra gelecek pey-gamberleri ve özellikle sonuncu ve makamca en üstün olanını müjde-lemişler, haber vermişlerdir. Onlardan sonra gelen peygamberler de, kendisinden önce gelenleri tasdik etmişlerdir. Şu hâlde bütün peygam-berlere iman etmemizin gereği, zorunlu sonucu şudur: Her dönemde, o dönemin peygamberinin şeriatine uymamız gerekir. Hele son dönemde, artık başka peygamberin gönderilmeyeceği bu dönemde, mutlaka, Allah'ın son peygamber aracılığı ile gönderdiği son buyruklara uymak zorunludur. Bu, "İslâm"ın gereğidir: Allah'a teslim olmak ve O'nun elçilerinin risaletlerini kabul etmek.
Zamanımızda birçok kişi şu düşünceye kapılmışlardır: İnsan Al-lah'ı bilir, O'na taparsa ve Allah tarafından gelen önceki peygamber-lerden birisine nispet edilen bir dine bağlanır, onun gereklerini yerine getirirse, bu onun için yeterlidir. Düsturların şekillerinin o kadar önemi yoktur. Hazret-i Mesih (İsa) de, Hazret-i Muhammed (s.a.a) de peygamberdirler. Hıristiyanlığa uyar, haftada bir kez kiliseye gidersek doğru yapmışız demektir, yahut Hazret-i Hâtem'ul-Enbiya (Son Pey-gamber -s.a.a-) şeriatına uyarak günde beş vakit namaz kılmış isek yine bu da doğrudur.
2- İslâm'dan Başka Bir Din Kabul Edilmez
Asıl konuya girmeden önce aydınlanması gereken hususlardan bi-risi de şudur: Müslüman olmayanların iyi davranışlarını iki türlü ele almak mümkündür; aslında şu hâlde burada iki konu vardır. Birisi şu-dur: İslâm'dan başka bir din Allah katında makbul müdür? Kabul edi-lir mi? Yoksa Allah katında kabul edilecek din sadece İslâm mıdır?
Diğer deyişle: Gerekli olan, hak peygamberlerden birisine nispet edilen dinlerden birine mensup olmak mıdır? Bu dinler arasında fark yok mudur? Meselâ Müslüman, Hıristiyan, Yahudî hatta Mecusî ol-mak fark etmez mi? Yoksa her dönemde birden fazla hak din olmayıp gerçek din tek midir?
İkinci bir husus da şudur: Her dönemde tek bir hak dinden başkası olmadığını kabul ettikten sonra, bu hak dine mensup olmayan bir kim-senin, o dinin kabul etmiş olduğu, onayladığı ve övdüğü davranış ve eylemleri seçmesi ve gerçekleştirmesi durumunda, acaba bu eylemlerin mükâfatını görecek midir? Diğer bir deyişle, salih amellerin mükâ-fatlandırılmalarının şartı hak dine iman mıdır? Yoksa bu iman olmak-sızın da mükâfat elde edilebilir mi?
Burada ele alınacak, konu olacak sorun ikincisidir.
Birinci sorun üzerine özetle şunu söylemekle yetinelim: Hak din her dönemde sadece tektir ve herkesin bu hak dine uyması gerekir. (280)
Elbette, bu hak dinin birbirini izleyen dönemlerde gönderilmiş pey-gamberleri arasında aykırılık ve çekişme yoktur. Bütün Tanrı elçi-leri, tek hedefe ve tek Allah'a çağırırlar. İnsanlar arasında birbiri ile çelişik ayrı ayrı bölükler, fırkalar ve topluluklar meydana getirmek için gelmiş değildirler.
Ancak, bu gerçekten, yanlış anlam çıkarılmamalıdır. Şöyle ki: Her dönemde birkaç hak dinin var olduğu ve insanın bunlardan birisini se-çebileceği anlamına alınmamalıdır. Aksine, bütün hak peygamberlerin aynı Allah'a ve hedefe çağırdığını söylemekten çıkacak anlam şudur: Allah'ın gönderdiği peygamberler, kendilerinden sonra gelecek pey-gamberleri ve özellikle sonuncu ve makamca en üstün olanını müjde-lemişler, haber vermişlerdir. Onlardan sonra gelen peygamberler de, kendisinden önce gelenleri tasdik etmişlerdir. Şu hâlde bütün peygam-berlere iman etmemizin gereği, zorunlu sonucu şudur: Her dönemde, o dönemin peygamberinin şeriatine uymamız gerekir. Hele son dönemde, artık başka peygamberin gönderilmeyeceği bu dönemde, mutlaka, Allah'ın son peygamber aracılığı ile gönderdiği son buyruklara uymak zorunludur. Bu, "İslâm"ın gereğidir: Allah'a teslim olmak ve O'nun elçilerinin risaletlerini kabul etmek.
Zamanımızda birçok kişi şu düşünceye kapılmışlardır: İnsan Al-lah'ı bilir, O'na taparsa ve Allah tarafından gelen önceki peygamber-lerden birisine nispet edilen bir dine bağlanır, onun gereklerini yerine getirirse, bu onun için yeterlidir. Düsturların şekillerinin o kadar önemi yoktur. Hazret-i Mesih (İsa) de, Hazret-i Muhammed (s.a.a) de peygamberdirler. Hıristiyanlığa uyar, haftada bir kez kiliseye gidersek doğru yapmışız demektir, yahut Hazret-i Hâtem'ul-Enbiya (Son Pey-gamber -s.a.a-) şeriatına uyarak günde beş vakit namaz kılmış isek yine bu da doğrudur.
Yorum