Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #91
    Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

    MEKTUP 58 27 Muharrem 1330

    1- Gadir hadisini tevil etmek mümkün değil,
    2- Tevil delili şaşırtmacadır.

    1- Söylediklerinizin sizi tatmin etmediğini, içinizi rahatlatamadığını ben de iyi biliyorum... Zira Resulullah'ın (s.a.a), belagatlı hikmetini, vacip olan ismetini sonuncu olan peygamberliğini sizin de takdir ettiğiniz muhakkaktır. Hükemanın en büyüğü, peygamberlerin sonuncusu o değil midir? "Hevadan (nefsinin istediği gibi) konuşmaz. Onun söyledikleri sadece vahiydir, ancak vahiy olunur'. Size, yabancı alimler sorsa ve deseler ki, "Gadir günü" Muhammed (s.a.a) neden binlerce insanı o yakıcı sıcağın altında durdurup, gitmekten alıkoydu? Neden ileri gi- denleri geri çevirtip, geri de kalanların varmasını bekleyerek hepsinin bir arada toplanmasına bu kadar önem verdi? Ve neden onlara çeşitli bölgelere dağılacakları bir yerde Allah'ın emrini tebliğ etme ihtiyacını duydu? Neden daha konuşmaya başlarken yakında aralarından ayrılacağının haberini vererek dedi: "Rabbimin elçisi beni davet etti, icabet etmem yaklaşmaktadır. Ben de sorumluyum, siz de sorumlusunuz..." Peygamber'in (s.a.a) tebliğinden kendini sorumlu bulduğunu ve ümmetin ona itaat etmesi lazım gelen bu emir nedir? Ve niçin onlara soruyor:

    "Allah'ın birliğine ve Muhammed'in O'nün Resulü olduğuna vee cennetinin hak, ateşinin hak, ölümün hak ve hesap günü ölümden sonra dirilmenin hak olduğuna, kıyametin şüphesiz bir gün kopacağına, şahadet eder misiniz? "
    Hepsi bir ağızdan: "Evet, şehadet ederiz" deyince, neden hemen Hz. Ali'nin elini alıp koltuk altının beyazlığı görününceye kadar yukarı kaldırdı ve dedi ki: "Ey insanlar! Cenabı Allah benim mevlamdır, ben de müminlerin mevlasıyım. "(neden bende müminlerin mevlasıyım sözlerini ve ben onların nefisleri üzerinde daha evlayım (daha yetki sahibiyim) diyerek tefsir etme ihtiyacını duymuştur? Ve bu tefsirden sonra neden: "Ben kimin mevlası isem bu da onun mevlasıdır "ya da: "Ben kimin velisi isem, bu da onun velisidir, Allah'im ona dost olana dost ol düşman olana düşman ol, ona yardım edene yardım et, onu terk edeni terk et.", Neden ona, ancak hak imamlarına ve gerçek halifelere layık duaları sıralıyor? Ve neden Allah'ın kitabına delil olarak Ehl-i Beyt'i gösterip, her ikisini hesap gününe kadar, her aklı basında Müslüman'ın rehberi olması gerektiğini tavsiye ediyor?. Bu hikmet sahibi peygamberin, bu kadar önemle ihtimam gösterdiği mesele neydi acaba?.. Cenabı Allah'ın kendisine tebliğ etmesi gerektiği şey ne olabilir di ki, Cenabı Allah şöyle buyuruyordu: "Ya Resul! sana Rabbin'den indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan Allah'ın emrini tebliğ etmemiş olursun. Çekinme, Allah seni insanlardan korur!" Neydi Cenabı Allah tarafından bu kadar tetkik icap ettiren, tebliğini tehdide benzer bir lehçeyle ısrarla tavsiye etmek ve tebliği esnasında, münafıkların açısından Allah'ın korumasına ihtiyaç duyulacak önemli şey?.. Bütün bunları size sorsalar ne cevap vereceksiniz? Cenabı Allah Hz.Ali'nin sadece Müslümanlara büyük yardımı dokunduğunu beyan etmek istedi mi diyeceksiniz?.. Bu şekilde cevap vermeğe gönlünüzün razı olacağını sanmadığım gibi, bu cevabın içeriğini ulu Allah'a ve hükemanın efendisi nebilerin sonuncusuna caiz göreceğinizi tasavvur etmiyorum... Siz el- betteki, onun bütün ihtimam ve azmini sadece, beyan edilmiş bir şeyi beyan etmeye ve gayet açık bir meseleyi açıklamaya seferber edeceğini tecviz etmeyecek kadar münezzeh ve akıllısınız.

    Gayet iyi biliyorsunuz ki, o yakıcı sıcakta kendilerinin makamına uyacak fiil ve kavillerine yakışacak, ancak bir şey olabilirdi, o da vasiyetini tebliğ ve makamını kendisinden sonra işgal edecek şahsı tayin etmek... Kaldı ki, söz karineleri ve akli deliller kesin bir şekilde ispat ediyor ki, Peygamber (s.a.a) O gün, Hz. Ali'yi veliahtı tayin etmekten başka hiç bir maksadı yoktu... Hadis bir çok karinelerle çevrilmiş olmakla beraber, Hz. Ali'nin hilafetine dair apaçık, tevil kabul etmeyen bir nastır. Bu nassı hiç bir kuvvet, bu manadan ayıramaz.

    2- İddia ettikleri delile gelince, o da tahmini ve şaşırtmacadır. Aynı zamanda karıştırmak ve renklendinmek marifetidir. Zira Peygamber (s.a.a) Hz.Ali'yi Yemen'e iki kere gönderir. Birincisi, hicretin sekizinci yılında ve bazı kişilerin, hakkında dedikodu yapıp, Medine'ye döndüklerinde onu Peygambere (s.a.a) şikayet etmeleri bunda olmuştu.( l ) Peygamber (s.a.a) onları öyle terslemişti ki, sinirlendiğini yüzünden anlamışlardı. Zira bir daha tekrarına cesaret edememişlerdi... ikincisi, hicretin onuncu yılındadır. Bunda Peygamber (s.a.a) mübarek eliyle bayrağını bağlar, sarığını sarar ve:

    "Arkana bakmadan yoluna devam et" der. Raşid ve mehdi olarak gider ve peygamberin harfiyen emirlerini yerine getirdikten sonra, Veda Haccında Peygambere yetişir. Peygamber (s.a.a) onu kurbanlarına ortak eder... Bu sefer hiçbir dedikoducu aleyhinde bulunma cesaretini gösteremez. Şu halde nasıl bu hadisin nedeni muarızların dedikleri gibi, Hz.Ali'yi korumak veya Onun aleyhinde bulunanlara cevap mahiyetinde olabilir?

    Nitekim bazı kişiler tarafından Hz.Ali'ye yüklenmek Peygamber'in (s.a.a) Gadir Hum'da ki gibi apayrı bir üslupla onu övmesine sebep olması mümkün değil... Bu ancak -Allah korusun- O'nun sözleri ve fiillerinde, himmet ve azametlerinde, tahminci ve pazarlıkçı olmasını gerektirir. Haşa, onun beliğ hikmetinin kutsiliği elbette ki alelade insanlara yaraşır davranışından münezzeh ve mahfuzdur. Cenabı Allah buyuruyor ki; "O, Kerim olan bir Resul'ün kavlidir. Bir şairin kavli değjldir. Ancak siz az iman edersiniz. O bir kahinin kavli de değildir. Ancak siz az hatırlarsınız... O, Alemin Rabbi'nden tenzil olunmuştur. "

    Eğer sadece onun faziletini beyan etmek ve ona yüklenenleri cevaplandırmak isteseydi, şöyle diyebilirdi: "Bu benim amcamın oğlu, damadım, çocuklarımın; yani torunlarımın ve Ehl-i Beyt'imin reisidir, onu incitip bana eziyet etmeyin." Buna benzer fazilet ve üstünlüğe delalet eden sözler söyleyebilirdi. Oysa hadisin sözlerinde önceki söylediklerimizden başka akla hiç bir anlama gelmemektedir. (2)

    Gadir hadisinde Ehl-i Beyti'nin zikri ise, bahsettiğimiz manayı onaylamaktadır ki, onları Allah'ın kitabına karine olarak gösteriyor; diyor ki: "Size, onlara sarıldığınız takdirde dalalete düşmeyeceğiniz şeyler bırakıyorum bunlar: Allah'ın kitabı ve Beytimdir."Böyle davranmıştır ki ümmet, kendisinden sonra bunlardan başka baş vuracakları hiçbir mercilerinin kalmayacağını bilsin. Tahir olan Ehl-i Beyt İmamlarının peşinden gitmenin vacip olduğunu size ispatlamak için onları Allah'ın kitabı ile eşdeğer göstermek yeterlidir herhalde. Nasıl ki, hükümleri gereğince Allah'ın kitabına muhalif başka bir kitaba uymak caiz değilse, aynı şekilde Ehl-i Beyt İmamlarına muhalif başka bir imama uymak caiz değildir. Zira Peygamber'in (s.a.a): 'Onların ikisi havuz başında bana gelene kadar birbirinden ayrılmayacaklardır" demesi, kendisinden sonra dünya, onların soyundan gelen bir imamdan yoksun kalmayacağına işarettir.

    Öyle ki bu hadisi iyice tetkik eden, hilafetin Ehl-i Beyt'le sınırlı kalmasını kastetmekte olduğunu anlar. Bu dediğimizi, İmam Ahmed Müsned'inde Zeyd b. Sabit'ten rivayet ettiği şu hadisi onaylar ve der ki: Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: "Size iki halife bırakıyorum. Gökten yere uzanmış bir ip olan Allah'ın kitabı ve Ehl-i Beytim. Bunların ikisi, havuz başında bana kavuşuncaya kadar birbirinden aynlmazlar." Bu da Ehl-i Beyt imamlarının hilafetine dair bir nastır. Siz de biliyorsunuz Ehl-i Beyt'in peşinden gitmenin icap ettiğine dair herhangi bir nas, Hz. Ali'nin peşinden gitmenin vacip olduğunu içeren bir nas demektir. Çünkü kendisi Ehl-i Beyt'in önderidir ve bunun aksini kimse iddia edemez. Demek ki Resulullah (s.a.a) kimin velisi ise, Hz.Ali de onun velisidir. Vesselam. (ş)

    DİPNOT
    1- Bu hadisi mektup 36'da zikredip üzerinde durmuştuk.
    2- (c. 5 s. 122) ye müracaat edin.

    203
    "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
    "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

    Yorum


      #92
      Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

      vallahi cok acık deliller...bugun muracaatıda bitirdim.

      Yorum


        #93
        Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

        MEKTUP 59 28 Muharrem 1330

        1- Hakikat meydana çıktı.
        2- Onu terk etme sebebine hilece gerekçe arama.


        1- Geçmiş ve kalmışların arasında sizden daha yumuşak lehçelisine sahip olup ve hüccetini ispat etmekte böylesine keskin bir zekalıyla karşılaşmadım. İşaret ettiğiniz delillerde, hakikat tamamen ortaya çıkmış ve gerçeğin çehresini örten şüphe maskesi düşmüştür. Gadir hadisindeki veli ve mevla gibi kelimelerin evla manasına geldiği ve maksadın bu olduğu yolunda önümüzde hiç bir durak kalmamıştır. Eğer maksat yardımı dokunan ve buna benzer olsaydı, vuku bulacak bir azabı istemezdi Mevla üzerindeki görüşünüz sabit ve gerçektir.

        2- Keşke bu hadisin tefsirinde, bazı ulemanın zikrettiği şekli kabul etseniz! Örneğin imam ibn-i Hacer Savaik'inde ve Halebi Siret'inde diyorlar ki: "İmamlıkta evla olduğunu kabul ediyoruz, ama bundaki maksat, vukua geldiği zaman yani hilafet ona verildiği zaman evladır. Öyle olmasaydı, Peygamber'in (s.a.a) zamanında da imam, kendisi olması gerekirdi. Fakat gayenin kendisine biat edildiği zaman imamdır var sayılması halinde kendisinden önce imamlık yapan üç halifenin imamlığı ile hiç bir çelişki ortaya çıkmaz. Böylece onların da onuru korunmuş olur. Allah hepsinden razı olsun. (s)


        14




        "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
        "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

        Yorum


          #94
          Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

          MEKTUP 60 30 Muharrem 1330

          "Onu terk etme sebebine hilece gerekçe arama çabasını reddetmek. "

          İstiyorsunuz ki -Allah sizinle hakkı güçlü kılsın- Gadir hadisinden maksadın, Hz. Ali'nin Müslümanlar tarafından seçildiği zaman imamlığa evla (daha uygun) olduğuna kani olalım. Böylece Gadir günü onun nas edilmiş evveliyeti, hali değil meali olmuş olsun. Yani Peygamber'in (s.a.a) vefatından hemen sonra değil, sadece kendisine hilafet verildiği zamana mahsustur. Başka bir deyimle fiile değil kuvvete dayanan bir evveliyettir. Böyle olunca da kendisinden önceki üç imamın hilafetini olumsuz bir şekilde etkilememiş olur. Biz ise sizden, hakikatin nuru, in- sanların şerefi, faziletin namusu aşkına soruyoruz: Siz bunlara kanaat getirebiliyor musunuz? Eğer hakikaten getirebiliyorsanız, sizinle beraber olalım ve gittiğiniz yoldan gidelim. Bu mananın size ait olduğuna ve sizin tarafınızdan nakil ve rivayet edilmesine razı olursanız izinizi takip edip, aynı minval üzerinde biz de yürüyelim. Bunu yapacağınızı ve buna razı olacağınızı tahmin etmiyorum. Gayet iyi biliyorum ki hadisin sözleriyle bağdaşmayan bambaşka bir manayı ileri sürenlere siz de hayret ediyorsunuz ki, bunu bu şekilde kimsenin anlamadığı gibi Pey- gamberin (s.a.a) hikmeti ve belagatiyle bağdaşır tarafı da yok.

          Ayrıca meali öncelik hadisin genelliği ile de bağdaşmamaktadır. Çünkü o zaman Hz. Ali (a.s) ne üç halifenin ne de ölen müslümanlardan hiç birinin mevlası olamayacağını icap ettirir. Bu da Resulullah'ın (s.a.a) hükmünün tersine olur. Zira demişti ki:"Ben müminlere nefislerinden daha evla değil miyim", "evet" dediklerinde de:
          "Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır" diye ilave eder. Ebu Bekir ve Ömer dahi Resulullah'tan (s.a.a) Hz.Ali'ye (as)

          böyle dediğini duyunca Ona: "Ya Eba Talibin oğlu! Her mümin ve müminenin mevlası oldun, tebrik ederiz."(1) dediler. Böylece onun, o günden itibaren bütün mümin ve müminelerin mevlası olduğunu açıklamış oldular. Ömer'e derler ki: (2) Hz. Ali'ye, Peygamber'in (s.a.a) diğer ashabına gösterınediğin ilgiyi gösteriyorsun. Der ki: "O benim mevlamdır." Mevlası olduğunu açıkça söylemiş oldu. Ki, o zaman kendisini henüz halifeliğe seçmiş değillerdi, iki Arap münakaşa etmiş Ömer'e şikayete gelmişlerdi. Ömer Hz. Ali'den onlara kadılık yapmasını rica edince, onlardan biri: Bu mu bize kadılık yapacak? dediğinde Ömer (3) kalkıp yakasına yapışır ve ona şöyle der: Zavallı herif, bunun kim olduğunu biliyor musun? Bu senin ve her müminin mevlasıdır, bunun mevlası olmadığı kimse mümin değildir. Özet olarak bu husustaki haberler pek çoktur.

          Siz de biliyorsunuz ki, İbn-i Hacer ve benzerlerinin felsefesini benimsemek için Peygamber'in (s.a.a) Allah korusun görevini hafife alan birinin durumuna düşmesi gerekir. Böyle bir felsefeye bırakın aklı başında olanları, cahiller bile güler. Zira bu felsefe geçerli olsaydı, Hz. Ali'nin diğer Müslümanlardan ne gibi özelliği olacaktı? O zaman kime biat edilirse evla olurdu. Bu durumda Ali ve diğer sahabelerin birbirinden hiç bir farkı olmazdı. Şu halde Nebi (s.a.a) o gün Hz. Ali'yi diğerlerine nazaran hangi faziletle seçmek istemişti? Siz söyleyin ey Müslümanlar ! Halbuki Hz. Ali'nin imamlığının Peygamber'in (s.a.a) mevcudiyeti esnasında geçerli olmayacağını kabul etsek bile, vefatından sonra mutlaka geçerli olması ve devam etmesi lazımdı. Zira hadisteki sözlerin en yakın mecazlarına göre bu manayı taşıyor ve bu hakikati aksettiriyor. Selefi Salih'in izzet ve onurunun korunması ise, bu tevile başvurulmadan da yapılabilir, icap ederse bunun nasıl yapılacağını da izah edebiliriz. Vesselam. (ş)


          DNOT
          1-Darukutni'nin ihraç ettiği gibi İbn-i Hacer de Sevaik'inde zikretmiştir (s. 26) Ayrıca imam Ahmed Müsned'inde Berra b. Azib'in hadisinde Ömer'den rivayet eder. Mektup 45 'te görmüşsünüz.
          2- Darukutni'nin de ihraç ettiği ve Sevaik s. 31 de olduğu gibi.
          3- Sevaik'in sonunda 11. bab da olduğu gibi ve Darukutni'nin rivayet ettiği gibi.
          "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
          "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

          Yorum


            #95
            Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

            [quote author=Musavi link=topic=8971.msg85521#msg85521 date=1275180099]
            vallahi cok acık deliller...bugun muracaatıda bitirdim.
            [/quote]

            inşAllah sizin gibi diğerleride bu apaçık delilleri görürde hakka tabii olur
            "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
            "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

            Yorum


              #96
              Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

              MEKTUP 61 1 Sefer 1330

              "Ehl-i Beyt Mektebi yolundan gelen nasları rica etmek."


              Selefi Salih'in onuru korunacak olduktan sonra imamla ilgili rivayet ettiğiniz hadisler, ister Gadir hadisinde ister başkasında olsun, hiç bir sakıncası olmadığı gibi, teviline de neden yoktur. Herhalde bu mevzuda Sünnilerin bilmediği hadisler vardır. Onları bizim de bilmemiz için bazılarını rivayet etmenizi rica ederim. Vesselam. (s)


              "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
              "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

              Yorum


                #97
                Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                MEKTUP 62 2 Sefer 1330

                KIRK NAS



                Evet bizde mütevatir sihahlardan Sünnilerin bilmediği naslar vardır. Bunlardan size kırk tane takdim edeceğim.

                1- Şeyh Saduk b. Muhammed b. Ali el-Kummi İkmal-ud Din ve İtmam'un Nime kitabında Abdurrahman b. Semara'ya isnat ederek Resulullah'ten (s.a.a) şöyle bir hadis rivayet eder: "Ya Semera! Eğer arzular ihtilafa, fikirler dağılmaya maruz kalırsa, sen Ali b. Ebu Talib'i bırakma. O ümmetimin imamı ve onlara benden sonra benim halifemdir. "

                2- Şeyh Saduk, İkmal'de İbn-i Abbas'tan rivayet eder: Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: "Cenabı Allah, yeryüzü insanlarına bir bakış baktı, beni seçip Peygamber yaptı. İkinci bir bakış baktı Ali'yi seçip imam yaptı. Ondan sonra, onu kendime kardeş, veli, vasi, halife ve vezir olarak kabul etmemi emretti. "

                3- Şeyh Saduk yine İkmal'de İmam Cafer-i Sadık'a babasına, dedelerine isnat ederek Resulullah (s.a.a)'den şöyle rivayet eder: "Cebrail bana Allah-u Teala'nın şöyle buyurduğunu söyledi : "Her kim benden başka ilah olmadığını, Muhammed'in ise Benim Resulüm, Ali b. Ebu Talibin de halifem ve onun çocuklarından olan imamların da hüccetim olduklarını bilir ve bunu ikrar ederse onu rahmetimle cennete götürürüm. "

                4- Şeyh Saduk yine İkmal'de Cafer-i Sadık (a.s)' dan, babasından, dedesinden tahricinde rivayet ediyor: "Resulullah'ın (s.a.a) imamlar benden sonra on iki kişidir. İmamların ilki Ali, sonuncusu ise Mehdi'dir " demişti.

                5- Şeyh Saduk İkmal'deki tahricinde Asbağ b. Nebata'ya isnad ederek diyor ki: Bir gün Emir-El Müminin Ali b. Ebu Talip, oğlu Hasan'ın elini tutmuş bir vaziyette karşımıza çıkıp dedi ki: "Bir gün Resulullah'ın (s.a.a) benim elimi bu şekilde tutmuş bir vazıyette: "Benden sonra halkın en hayırlısı bu kardeşimdir, kendisi benim vefatımdan sonra her Müslüman'ın imamı ve her müminin emiridir" demişti.

                6- Şeyh Saduk İkmal'de İmam Rıza'ya (a.s) isnat ettiği tahricinde İmam Rıza. (a.s) atalarından naklederek Resulullah'ın (s.a.a) şöyle dediğini söylüyor: "Benim dinime bağlı kalıp, necat (kurtuluş) gemisine binmek isteyen, Ali b. Ebu Talib'e itimat etsin! O benim vasim olduğu gibi sağlığımda ve vefatımdan sonra benim halifemdir. "

                7- Şeyh Saduk İkmal'de yine İmam Rıza'ya (a.s) isnat ederek babasından, atalarından naklettiğine göre Resulullah'ın (s.a.a) bir hadiste şöyle dediğini rivayet ediyor. "Ben ve Ali bu ümmetin babasıyız... Bizi tanıyan Allah'ı tanımış olur. Bizi inkar eden Allah'ı inkar etmiş olur... Ve Ali'den cennetin iki genci Hasan ve Hüseyin, Hüseyin'in çocuklarından dokuz kişi olacak ki onlara itaat etmek bana itaat etmek, onlara isyan etmek bana isyan etmek demektir. Onların dokuzuncusu Mehdi'dır."

                8- Şeyh Saduk İkmal'de İmam Hasan Askeri'ye (a.s) isnaden tahric etmiştir: İmam Askeri (a.s) atalarından naklen: "Resulullah'ın (s.a.a) bir hadisinde İbn-i Mes'ud'a: "Ya İbn-i Mes'ud! Ali b. Ebu Talih benden sonra sizin imamınız ve benim size tayin ettiğim halifedir. "

                9- Şeyh Saduk İkmal'de Selman'a isnaden tahricinde şöyle dediğini rivayet ediyor: "Bir gün Peygamber'ın (s.a.a) yanına girdiğimde baktım ki Hz.Hüseyin'i (a.s) dizine oturtmuş ağzından öpüyor ve ona şöyle diyordu: "Sen imam oğlu imam, imam kardeşi ve imamlar babasısın. Sen Allah'ın hücceti, hücetimin oğlu ve senin sulbünden gelecek dokuz hüccetin babasısın; onların dokuzuncusu Mehdi'leridir. "

                . 10- Şeyh Saduk, İkmal' de yine Selman'a isnat ederek tahric ediyor... Selman Resulullah'ın (s.a.a) uzun bir hadisinden şunları anlatıyor: "Ya Fatıma! Biliyor musun, biz öyle bir Ehl-i Beyt'iz ki Cenabı Allah bize ahireti, dünyaya tercih etti... ve Cenabı Allah, dünya halkına bir bakış baktı beni seçti, ikinci kez baktı kocanı seçti... Ve bana seni onunla evlendirmem için vahiy indirip emir buyurdu... Senin baban peygamberlerin, kocan ise vasilerin en hayırlısı ve en üstünüdür... Ve beni ölümde ilk takip edecek olan sensin."

                11. Şeyh Saduq İkmal'de...
                12. " " ".
                13. " " ".
                14. " " ".
                15. " " ".
                16. " " ".

                (Bu hadislerin hepsi birbirlerinin benzeri olduğu için yazma gereğini görmüyoruz. Dipnottan bakabilirsiniz. Her ne kadar hepsi belli başlı meşhur kişilere isnat edilmiş ve onların hadislerinden nakledilmiştir.)
                "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                Yorum


                  #98
                  Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                  17- Şeyh Saduk, ayrıca Emali kitabında yine o hadislere benzer hadisler rivayet etmiştir bu nedenle tekrarına gerek görmüyoruz.

                  18- Şeyh Saduk Emali'sinde...

                  19- " " "

                  20- Bu hadiste az bir fark var. Şeyh Saduk Emali'sinde İbn- Abbas'ın Resulullah'tan (s.a.a) şöyle rivayet ettiğini yazıyor: "Ya Ali! Sen ümmetime halifesin... Ve Şit Adem'e nasılsa sende bana öylesin."

                  21- Bu hadis de biraz farklı. Şeyh Saduk Emali'sinde Ebu Zer'e isnaden, diyor ki "Bir gün Resulullah (s.a.a) ile mescidinde beraberdik, buyurdu ki (s.a.a): "Şimdi bu kapıdan bir adam girecek, işte o müminlerin emiri ve Müslümanların imamıdır...Bir de baktık ki Ali b. Ebi Talip giriverdi. Onu Resulullah (s.a.a) karşılayıp bize dönerek: "Benden sonra imamımz işte budur." diye buyurdu.(l)

                  22-" "
                  23-" "
                  24-" "
                  25- " "
                  26- " "
                  27- " "
                  28- " "
                  29- " "
                  30- " ".
                  31- " "
                  32- " "

                  (Hadisler birbirinin benzeri olduğu için tekrar etmeye gerek duymuyoruz.)


                  "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                  "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                  Yorum


                    #99
                    Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                    33- Şeyh Saduk yine Emali'sinde İmam Cafer'i Sadık'tan (a.s) rivayet ediyor, İmam Sadık atalarından naklen Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu söylüyor: "Miraç günü göğe çıktığımda Allah'ım bana Ali hakkında bir ahitname verdi. Onun takva sahiplerinin imamı, yüzleri ak olanların kumandanı ve müminlerin reisi olduğunu içeriyordu. "

                    34-" "

                    35- Şeyh Ebu Muhammed b. Hasan Tüsi, Emali'sinde, Ammar b. Yasir'e isnadında şu hadisi ihraç eder. Resulullah (s.a.a) Ali'ye dedi ki: "Cenabı Allah seni öyle bir ziynetle süslemiş ki, bu Allah'ın en sevdiği ziynetti. Seni dünyaya karşı zühtle süslemiş ve onda bulunan hiç bir şeyin kayıbına üzülmez kılmıştır. Seni sevip de sevginde sadık olana ne mutlu. Senden nefret edip sana yalan söyleyene ne yazık, o ne kadar bedbahttır"

                    36- Yine Şeyh Emali'sinde Hz. Ali'ye isnaden ihraç ediyor: Hz. Ali Küfe minberinden halka şöyle hitap etmişti: "Ey halk! Resulullah'tan (s.a:a) bana bahşedilmiş dokuz fazilet vardır ki bunlar benim yanımda güneşin üzerine doğduğu her şeyden daha kıymetlidir. Bana demiştir ki: Ya Ali! Sen dünyada ve ahirette kardeşimsin. Sen kıyamet günü bana bütün mahlukattan daha yakın olacaksın. Senin evin cennetle benim evimle karşı karşıya olacaklır. Sen benim varisimsin. Benim ailemde benden sonra vasi sensin. Benim gıyabımda Ehl-i Beytimin muhafızı sensin. Sen benim ümmetimin imamısın. Sen bana tabi olan bütün kavmimin daima adaletle kaimi olan kimsesin. Sen benim velimsin, benim velim ise Allah'ın velisidir. Senin düşmanın benim düşmanımdır, benim düşmanım ise Allah'ın düşmadır"

                    37- Şeyh Saduk Nusus kitabında Hz. Hasan'a (a.s) isnat ederek şu hadisi ihraç eder; Hz. Hasan diyor ki: "Resulullah'tan (s.a.a) babamın şöyle dediğini duydum: Ya Ali! Sen benim ilmimin varisi, hikmetimin madeni (kaynağı) ve benden sonra imamsın."

                    38- " "
                    39-" "
                    40- Şeyh Saduk aynı kitabında, Hz. Hüseyin'e (a.s) isnat ederek tahricinde şöyle dediğini rivayet ediyor: "Allah Teala, akrabalar Allah'ın hükmüne göre mirasta birbirine daha evladır...", ayetini tenzil ettiği zaman Resulullah'tan (s.a.a) mealini sordum, dedi ki: Aralarında akrabalık olanlar, sizsiniz. Ben ölürsem benim yerimi miras almakta evla babandır; o göçerse onun yerine ağabeyin Hasan, o da göçerse onun yerine sen bu makama herkesten daha evlasın. "

                    Böylece bu acele durumda istediklerimin sonuncusunu da sunmuş olduk. Bu ancak çiçek aleminden bir demet veya denizden birkaç damladır. Fakat yeterlidir sanırım. Alemlerin Rabbi'ne hamd olsun. Vesselam. (ş)


                    DİPNOT
                    Bu hadisi ve diğer hadislerin çoğunu Şeyh Saduk'un İkmal'ud Din... kitabından naklettik.


                    "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                    "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                    Yorum


                      Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                      MEKTUP 63 3 Sefer 1330

                      1- Ehl- Beyt taraftarlarının nasları hüccet değildir.
                      2- Neden bunlardan başka kimse ihraç etmemiştir?
                      3- Onun dışındaki nasların fazlasını istemek.



                      1- Bu nasların Sünnilere karşı hüccet sayılacak tarafı yoktur, zira onlarca ispat edilmiş değildir.
                      2- Eğer sabitse neden onlar da Ehl-i Beyt Mektebi gibi ihraç etmemişlerdir?
                      3- Şu halde gelin Ehl-i Sünnet hadislerinin bu mevzudaki kısmına dönelim. Vesselam. (
                      "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                      "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                      Yorum


                        Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                        MEKTUP 64 4 Sefer 1330

                        1- İsteğiniz üzere bu hadisleri naklettik.
                        2- Cumhur'a karşı olan hüccetimiz, onların kendi Sahihleridir.
                        3- Bizim Sahihleri ihraç etmemelerinin sebebi.
                        4- Veraset nassına değinmek.



                        1- Biz bu nasları, bilginiz olsun diye size naklettik, aynı zamanda bunları bizden siz istemiştiniz.
                        2- Sizin Sahihlerinizden daha önce takdim ettiğimiz hadislerin size karşı hüccet oluşu bize göre yeterlidir.
                        3- Bu nasların neden ihraç edilmediğine gelince: O da Ehl-i Beyt'e karşı kinlerini gizleyenlerde tanıdığımız hastalıktandır. Onlar Firavunları'nın hizbinden giden ve sulta sahiplerinin kullarıdır. Onlar, Ehl-i Beytin faziletlerini gizlerneye, onların nuru söndürrneğe bütün kuvvet ve imkanlarıyla çalışanlardır

                        Halkı, onların menkıbelerini, hususiyetlerini çeşitli yöntemlerle müsadere etmeğe teşvik ettiler. Bazen paralarıyla, bazen de makam vaadiyle, o da sökmezse sopa ve kılıçlarıyla. Siz de iyi yorsunuz ki, imarnet nassları ve hilafet vasiyetleri zalimlerin korktuğu şeylerdir. Zira bunlar tahtlarını sarsar, saltanatlarının temelini dipten oyabilirdi. Bu nassı ve ahitlerin onların ve yardımcılarının elinden sağlam olarak kurtulup, bizim elimize geçmesi büyük mucize sayılır. Zira Ehl-i Beyt'ekarşı çıkanların hepsi makamlarında kurulmuş, onları sevenlere her türlü işkenyi reva görüyorlardı. Hatta onları o kadar sıkıştırıyorlardı ki , bir çoğu valilerin adaletinden bile ümitsizliğe düşüyorlardı.(1) Birisi Hz. Ali'yi övgüyle andı mı vay haline. Ona her türlü kötülük yapılır, malı elinden alınır ve boynu bile vurulurdu. Onun faziletlerini saydığı için kaç dili kopardılar. Ona hürmetle bakan kaç gözü oydular. Onun menkıbelerine işaret eden kaç eli kestiler.. Onu sevenlerin nice evlerini yaktılar, hurma ağaçlarını kesip üzerine astılar.

                        Hadis ve tarih alimlerinin çoğu da bu zalim hükümdarlara ve onların adamlarına Allah gibi tapıyorlardı. Onlara yaranmak için her türlü tahrifatı yapıyorlardı. Aynı şimdiki zamanımızda da gördüğümüz gibi. Hakimlerin rızasına mazhar olabilmek için ister haklı ister haksız onların siyasetlerini destekleyenleri, doğru olsun, yalan olsun onları tasdik edenleri görmüyor muyuz? Hakim bir fetva verip onlardan fikirlerini soduğu zaman, fetvası kitap ve sünnete muhalif olsa bile onu onaylamaya koşuşmuyorlar mı? Neden? Çünkü ya işgal ettikleri bir makamı kaybetmemek veya bekledikleri bir rütbeyi elde etmek için...

                        Böylelerinin, hükümdarlar ve valilerin yanında, derecesi yüksek, sözü geçerli ve şefaatleri makbul olur... işte bunlar Hz. Ali (a.s) ve Beyt-i Nübüvvet ehli ile ilgili doğru hadislere karşı çıkar, onların faziletlerini kapsadığı için hemen taassup gösterip rededer ve bu hadisleri rivayet edenleri Rafızilikle itham ederlerdi. Ayrıca bunların her yerde fikirlerini destekleyecek kendileri gibi dünyacı adamları vardı. Kendilerinden duydukları, doğru hadisleri reddeden demeçleri, hüccet sayar ve ammenin arasına yayarlardı...Orada hadis sahiplerinden bir takım daha vardı ki, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt'in faziletini içeren hadisleri korku belası terk edip o dalkavukların söylediklerinin doğruluk derecesini soran insanlara, fitne çıkmasın diye kaçamaklı cevaplar verirlerdi...Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, o mahut hakim ve veliler, halkı Emir'ül Müminin Hz Ali (as)'a sövmek için sıkıştırıyor, bu uğurda kimisini para kimisini de tehdit yoluyla kendi hesaplarına çalışmayı temin ediyorlardı. Hz.Ali (as)'ı, henüz okuma-yazma öğrenmektge olan çocukların defterlerine tiksindirici şekillerle resmedip onlara onun hakkında kulakları tıkatacak kadar kötü şeyler anlatıyorlardı. Ve hatta bu bedbaht herifler müslüman ümmetinin minberinden ona lanet okumayı bayram ve cuma namazlarının sünneti haline getirmişlerdi..."Canabı Allah'ın nuru sönmez." olmasaydı hilafeti hakkındaki bu doğru hadisler bize kadar ulaşamaz, onun faziletleriyle taşan naslar bu kadar mütevatir olmazdı. Vallahi bendeniz yüce Allah'ın kulu ve Resulü'nün kardeşi olan Hz.Ali (as)'ye bahşetmiş olduğu şu müstesna fazilet ve liyakatlere şaşırıyorum ki nuru bütün engellere rağmen o biriken karanlıkları, kopan fırtınaları ve çalkalanan dalgaları yarıp ta alemin üzerine gün ortasındaki güneş gibi nasıl doğabilmiştir.

                        4- Bütün bu duyduğunuz kesin delillere ilaveten veraset nassı vardır, o da başlı başına beliğ (açık) bir hüccet olduğu gibi sizi tatmin edecek mahiyettedir. Vesselam. (s)
                        DIPNOT
                        1- İb-i Ebil Hadid'in Nehc-ul Belağa şerhinin 3. cildinin l5'nci sayfasına bakın. Orada, Ehl-i Beyt ve taraftarlarının o günlerde yapılan eziyetlerin bir kısmını göreceksiniz.


                        "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                        "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                        Yorum


                          Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                          MEKTUP 65 5 Sefer 1330

                          Bize, Ehl-i Sünnet yolundan, veraset hadisini anlatın. Vesselam. (s)



                          "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                          "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                          Yorum


                            Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                            MEKTUP 66 5 Sefer 1330

                            "Hz. Ali (a.s) Peygamber'in (s.a.a) varisidir. "


                            Hiç şüphe yok ki, Resulullah (s.a.a) diğer bütün Nebilerin vasiilerine hikmetlerinden ne derece miras bırakmışsa kendileri de Hz.Ali'ye ilim ve hikmetlerinden o kadar bırakmıştır. Bunun için demiştir ki (s.a.a): "Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır.İlim kazanmak isteyen kapıya yönelsin. "

                            Keza demiştir ki: (s.a.a): "Ali ilmimin kapısıdır ve benden sonra ümmetime peygamberliğimi izah edecek olandır. Onu sevmek iman, buğzu ise nifaktır. "

                            Yine ona bir seferinde şöyle der (s.a.a): "Sen benim kardeşim ve varisimsin. Senden neyi miras alacağım?" diye sor- duğunda ise "Benden önceki Enbiyanın miras olarak bıraktıklarının aynısını" der...(l)

                            Bureyde'nin hadisinde, Hz. Ali'nin varisi olduğuna dair kendisinin (s.a.a) koyduğu nas açıktır.(2) Ayrıca: "Dar" hadisi sizi tatmin edecek mahiyettedir. Zira Hz. Ali (as) Peygamber (s.a.a) hayattayken de: "Allah'a yemin ederim ki, Ben onun kardeşi, amcasının oğlu ve ilminin varisiyim. Kim oun üzerinde benden daha çok hak sahibidir" derdi..." (3)

                            Ona bir defa: "Amcan varken (Abbas amcası) nasıl amcanın oğlunun varisi oluyorsun?" diye sordular. Şöyle cevap verdi: "Resulullah (s. a. a) bir gün Abdulmuttalib oğullarını evine davet etti, hepsi de akrabaları idi. Onlara yemek verdi, hepsi doyasıya yedi, fakat yemek hiç eksilmedi. Onlara şöyle hitap etti: "Ey Abdulmuttalib oğulları! İnsanlara umumi, size ise hususi olarak gönderildim. Hanginiz benim kardeşim, sahibim ve varisim olmak şartıyla bana biat eder?" Hiç kimse kalkıp ben demedi. O günler de ben hepsinden daha küçük yaştaydım. Ayağa kalkıp "Ben olurum ya Resulullah!" dedim. Bana otur dedi ve sözlerini üç kere tekrarladı, fakat yine kimse kalkmadı, her seferinde kalkıp: "Ben olurum" diyordum. Üçüncüsünde elini elime vurarak: "Benim kardeşim, sahibim ve varisim sensin" dedi. işte onun için amcamın oğlunun mirası, amcam sağ olsa bile bana düşmektedir. " (4)

                            Hakim Müstedrek'inde (5), Zehebi de Telhis'inde, katiyetle doğru olduğunu beyan ettikten sonra şu hadisi ihraç ederler: Kusem b. Abbas'a sorarlar: "Nasıl Ali Resulullah'ın varisi oluyor da siz olamıyorsunuz?" Şöyle cevap verir: "Çünkü o, hepimizden önce peşinden koşan ve hepimizden fazla ona yapışandır."

                            Biz de diyoruz ki: Halk Hz.Ali'nin Resulullah'ın varisi olduğunu biliyordu, fakat bu verasetin kendisine has olduğunun nedenini bilmiyorlardı. Onun için bazen Hz.Ali'ye (as) bazen de Kusem'e sorma ihtiyacını duymuşlar ve duyduğunuz cevabı almışlardır... Hakim, Kusem'in hadisini ihraç ettikten sonra şöyle der: Bana, kadıların kadısı Ebu'l Hasan Muhammed el-Haşimi dedi ki: Ebu Ömer el-Kadi'den duydum, o da İsmail b. İshak el-Kadi'den Kusem'in dedikleri zikredilince şöyle dediğini duyduğunu söyler: Miras, ya neseple veya velayetle olur. İlim ehli arasında bu hususta hilaf yoktur. Herkesçe bilinmektedir ki ilimde Peygamber (s.a.a) varisi Hz. Ali (as) olmuştur.
                            Zira bu hususta haberler mütevatirdir. Bilhassa Ehl-i Beyt kanalıyla gelen hadislerin hesabı yoktur. Nitekim vasiyetinin açık nasları bize yeter de artar. Vesselam. (ş)


                            "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                            "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                            Yorum


                              Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                              MEKTUP 67 6 Sefer 1330

                              Vasiyetten Bahsetmek



                              Ehl-i Sünnet Ali'ye (as) yapılan vasiyeti bilmezler; hatta hiç bir nassını araştırmış değiller. Lütfedip izah ederseniz memnun olurum. Vesselam. (5)
                              "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                              "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                              Yorum


                                Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                                MEKTUP 68 9 Sefer 1330

                                Vasiyetin Nasları


                                1- Vasiyetin nasları, taharet sembolü Ehl-i Beyt tarafından gayet mütevatirdir. Gerçi 20. mektupta başkalarının yolundan gelen hadisler de sizi tatmin edecek mahiyettedir. Nitekim orada duyduğunuz gibi Peygamber (s.a.a): "Bu benim kardeşim ve vasimdir, içinizde halifemdir, onun sözünü dinleyin ve ona itaat edin" sözlerini defalarca tekrar etmiştir.

                                Muhammed b. Hamid Razi, Bureyde'ye dayandırdığı bir hadiste Resulullah'ın (s.a.a) şu hadisini tahric eder: "Her Peygamberin bir vasisi vardır, benim vasim ve varisim Ali b. Ebu Talip'tır. "

                                Tabarani de Kebiri'nde, Selman-i Farisi'ye dayandırarak şu hadisi tahric eder: Resulullah (s.a.a) dedi ki: "Benim vasim, sır yerim ve benden sonra bırakacağımen hayırlı olup, borcumu ödeyecek olan kişi, Ali b. Ebi Talip'tir." Bu nas onun, vasisi ve ondan sonra insanların en faziletlisi olduğunu içerdiği gibi, halifeliğine de delalet ettiği, aklı başında olan herkesçe gizlenmeyen hakikattir.

                                Ebü Nuaym, Enes'ten şöyle tahric eder: Resulullah (s.a.a) bana dedi ki: "Ey Enes! Bu kapıdan ilk girecek olan mutlakilerin imamı, Müslümanların efendisi, vasilerin sonuncusu ve yüzü Pak, alnı açıkların kumandanıdır." Enes diyor ki: O anda Ali geldi ve Resulullah (s.a.a) onu görünce sevinçle ayağa kalktı ve Onu kucaklayarak dedi ki: "Sen benim yerime tediye edeceksin ve benim sesimi onlara duyuracaksın ve onlara üzerinde ihtilafa duştükleri meseleleri izah edeceksin."

                                Tabarani Kebir'inde Ebu Eyyüb Ensari'ye isnaden şu haditahric eder: Resulullah (s.a.a) Fatıma'ya dedi ki: "Ya Fatıma! Bilmez misin ki, Cenabı Allah yeryüzündeki insanlara bakarak onların arasından babanı seçti ve onu peygamber ilan etti. İkinci defa baktı ve kocanı seçerek seni onunla evlendirmem ve onu vasi kabul etmem için bana vahiy indirdi."

                                Bakın! Cenabı Allah nasıl bütün yeryüzündeki insanların arasından Peygamberi seçtikten sonra, nasıl vasiyi de seçiyor, zira vasinin de seçilişi aynı usul ve kaide üzerine gerçekleşiyor. Ve bakın! Nasıl Cenabı Allah onu kızıyla evlendirmesi ve onu vasisi yapması için vahiy indiriyor.

                                Ve de düşünün! Daha önceki peygamberlerin halifeleri vasilerinden başkaları olmuş mudur? Allah'ın seçkin kulunu ve peygamberlerin efendisinin vasisini tehir edip ona başkalarını takdim etmek caiz midir? Aynı zamanda herhangi bir kimsenin onun üzerinde hüküm sahibi olmaya ve onu sıradan bir insan gibi tasarrufu altında görmeye yetkili midir? Allah'ın seçtiği bir kimse, bizim seçtiğimiz bir kimseye itaat etmesinin vacip olmasını mantığa sığdırmak mümkün müdür? Ayrıca nasıl onu Allah ve Resulü seçer de biz kalkıp başkasını seçeriz? Allah ve Resulüne karşı isyan edenler apaçık dalalete sapmış olurlar. Rivayetler şunda müttefiktir ki, nifak ve haset ehli Peygamber'in (s.a.a) kendisinden bir parça olan Zehra'yı (as) Ali (as) ile evlendireceğini hanımları kıskanırlar ve derler ki: "Bu öyle bir imtiyazdır ki, yarın Ali buna nail olursa fazileti meydana çıkar ve ona artık kimse yetişmez," söylemekle de kalmazlar vazgeçirmek için Fatıma'ya karılarını gönderdiler, ona söyleklerinden biri de şu: "Ali fakirdir, onun hiçbir şeyi yoktur" Fatıma (as) ise onların oyununu ve kocalarının kötü maksadını anlamış, Allah ve Resulü'nün (saa) istediği gerçekleşince Emir-El Müminin, düşmanlarını kahredecek faziletlerini izhar etmek ister, babasına:"Ya Resulüllah beni hiç malı olmayan bir fakirle evlendirdin." der. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) kendisine daha önce ettiğimiz ve duyduğunuz şekilde cevap verir.

                                Hatib'in İbn-i Abbas'a isnat ettiği muteber bir hadis de şöyle: Peygamber (s.a.a) Fatıma'yı (as) Ali (as) ile evlendirince dedi ki: "Ya Resülullah! Beni hiçbir şeyi olmayan fakir biriyle evlendirdin..." Peygamber (s.a.a) ona şu cevabı verdi: "Cenabı Allah yeryüzündeki insanlardan iki kişi seçti, biri baban diğeri koçan, buna razı değil misin?"(2)

                                Hakim de Müstedrek'inde Süreye b. Yunus yoluyla Ebü Hüreyre'ye dayandırdığı buna benzer bir hadis tahric eder.

                                Kısacası Resulullah (s.a.a) "Kadınların hanımı" olan kerimesine, her acı bir durumla karşılaştığında, Allah kendisine ihsan ettiği nimeti hatırlatırdı. Zira onu ümmetinin en faziletlisiyle evlendirmişti. Bu da ona bütün acıları unutturacak en büyük teselli idi. İmam Ahmed'in Müsned'inde (c. 5 s. 26) Ma'kal b. Yesar'dan bu hususta tahriç ettiği şu hadisi sizi tatmin edecek en büyük şahittir: Nebi (s.a.a) Fatıma'nın (as) hasta olduğunu duymuş ve onu görmeye gitmişti. Ona sorar: Kendini nasıl hissediyorsun? Fatıma "Vallahi müzminleşti..." Peygamber (s.a.a) onu: "Seni ümmetimin Müslümanlıktaki en kıdemlisi, ilimde en zengini; akıl ve sabırda en büyüğü ile evlendirdim, buna razı değil misin?" der. Bu husustaki haberler çoktur, mektubumuzda hepsine yer vermek imkansız. Vesselam. (Ş)

                                DİPNOT
                                1- İbn-i Ebi Hatim, Enes'ten şu hadisi tahriç eder: Ebu Bekir ve Ömer Resuılullah'a (s.a.a) gelip Fatıma'yı istediler, susup onlara hiç bir cevapta bulunmadı. Ali'ye gidip istemesi için tembihte bulunurlar. Bu hadisi bir çok kişi nakil ve tahriç etmiştir.
                                2- Bu hadis, aynı söz ve senediyle Kenz'de mevcut olup 5992. hadistir.





                                "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                                "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X