Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #31
    Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

    61- Ali b. Budeyme:

    Zehebi, Mizan'ında Ahmed b. Hanbel'e istinaden onun doğru hadis sahibi ve Caferi büyüklerinden olduğunu yazar Ve der ki: İbn-i Mu'in onun doğruluğunu tasdik eder. Şu'be ve Muammer ondan naklederler." Ayrıca sünen sahiplerinin ona istinaden hadisler yazdıklarına işaret eder.

    62- Ali b. Ca'd Ebu'l-Hasan el-Cevheri el-Bağdadi:

    Buhari'nin şeyhlerinden biridir. İbn-i Kuteybe, Maarif kitabında onun Caferilerden olduğunu yazar ve Mizan'da da olduğu gibi ondan şöyle bahseder: "Ali b. Ca'd, bir gün yeyip bir gün oruç tutardı ve altmış yıl böyle devam etti." İbn-i Kayser'ani de ondan bahsederken şöyle der: "Buhari ondan on iki hadis nakleder." 230 yılında öldüğü zaman 69 yaşında idi.

    63- Ali b. Zeyd b. Abdullah b. Züheyr b. Melike Ebu'l Hasan el-Kureyşi el-Basri:

    Onu, Ahmed el-İcli zikrederken, Caferi olduğunu söyler, Velid b. Zeri'de şöyle der: "Ali b. Zeyd, Rafizi idi." Bununla beraber, alim, tabiinlerden, Caferi ve Abdülvaris ve benzerleri ondan hadis alıp naklederler. Basra'nın üç büyük fakih'lerinden biri sayılırdı. Bunlar: Katade, Eş'as el-Haddani ve Ali b. Zeyd; Üçü ama (kör) idi. Hasan el-Basri öldüğü zaman Ali b. Zeyd'e: "Onun yerine sen otur" derler. Ki, o devirde Basra gibi bir yerde, Caferi bir alime bu şekilde değer vermek pek nadir görülen hareketlerdendi. Onun hakkında bu yazdıklarımızın hepsini Zehebi, Mizan'ında zikreder 131 yılında Allah'ın rahmetine kavuşur.

    64-Ali b. Salih:

    Hasan b. Salih'in kardeşidir. Kardeşinden bahsettiğimizde ondan da biraz bahsetmiştik. O da kardeşi gibi Caferilerin alimlerindendi. Müslim, ondan hadis yazmış kendi de Selma b. Küheyl'den nakleder. Ayrıca ondan Vaki'de nakleder. Kardeşi Hasan'la yüz yılında ikiz olarak doğarlar ve Ali 151 yılında vefat eder.

    65-Ali b. Gurab Ebu Yahya el-Fezari, el-Kufi:

    İbn-i Habban, onun için: "Aşırı bir Ehl-i Beyt taraftarı." Cevzacani'nin ona; "Sakıt ve sözü kabul edilmez" demesinin sebebi budur. Fakat İbn-i Muin ve Darukutni onun hadislerini doğru kabul ederler. Ebu Hatim: "Zararsız" Ebuzer'e ve Ahmed b. Hanbel "sadık", olduğunu kaydederler. Zehebi de onu Mizan'ında zikreder ve Sünnet ehlinin ona istinaden hadis rivayet ettiklerine işaret eder. Kendisi, Hişam b. Urve ve Ubeydullah'tan nakleder. İbn-i Sa'd, Tabakat'ında İbn-i Reca'nın ondan, A'meş'in, Osman hakkındaki hadisi naklettiğini yazar. 180 yılında Kufe'de Harun Reşit zamanında vefat eder. Allah rahmet eylesin.

    66-Ali b. Kadim Ebu'l Hasan el-Huzai el-Kufi:

    Ahmed b. Fürat'ın şeyhlerindendi. İbn-i Sa'd, Tabakat'ında ondan bahsederken, Ehl-i Beyt'e aşırı derecede bağlı olduğunu kaydeder. Böyle olduğu için de Yahya b. Muin: "Zayıftı" der. Fakat Ebu Hatim: "Onun yeri doğruluktur", demekten kendini alamaz. Zehebi de Mizan'ında ondan bahseder ve Ebu Davut'la Tirmizi'nin ondan hadis yazdıklarına işaret eder. Allah' ın rahmetine 213 yılında Me'mun zamanında kavuşur.

    67-Ali b. Munzir et- Taraifi:

    Tirmizi, Nesa'i, İbn-i Said ve Abdurrahman b. Ebi Hatim'in şeyhlerindendir. Zehebi, onu Mizlin'ında zikreder ve sünnet erbabnın ondan nakletliklerine işaret eder. Ayrıca Nesai'nin onun için: "Hakiki bir Caferi, fakat inanılır" dediğini yazar. İbn-i Hatim de şöyle der: "Sadıktır, inanılır bir kimsedir. İbn-i Fudayl, İbn-i Uyayne ve Velid b. Muslim'den nakleder". İbret alınacak husus da şudur ki, Nesai, onun hakiki bir Caferi olduğu- nu itiraf ettiği halde, kendi Sahih'inde hadislerini hüccet olarak kabul etmiştir. İbn-i Munzir 256 yılında vefat etmiştir. Allah rahmet


    91

    eylesin.

    68-Ali b. Haşim b. el-Bureyd, Ebu'l Hasan el-Kufi:

    İmam Ahmed'in şehylerinden biridir. Ebu Davut, onu zikederken şöyle der: "Dinine bağlı bir Ehl-i Beyt taraftarıdır." İbn-i Abban ise: "Aşırı bir Caferi'dir " der. Buhari: "Ali b. Haşim ve babası aşırı Ehl-i Beyt taraftarları idiler" der ve bu inancından dolayıdır ki onun hadislerini ihmal etmiştir. Ama diğer beş Sahih sahibi onu hüccet olarak kabul etmişlerdir. Zehebi'nin dediğine göre 181 yılında vefat etmiştir.

    69-Ammar b. Zürayk el-Kufi:

    Süleymani, onu Rafizi'lerden sayar. Zehebi de bu iddiayı kabul eder. Bununla beraber Müslim, Ebu Davut ve Nesai onu hüccet kabul ederler. Müslim de A'meş, Ebu İshak, Mensur ve Abdullah b. İsa'dan nakleder. Kendisinden ise, Ebu'l Cevvab, Selem Ebu'l Ahras, Ebu Ahmed ez-Zubeyri ve Yahya b. Adem naklederler.

    70- Ammar b. Muaviye:

    Ehl-i Beyt taraftarlarının kahramanlarından sayılır. Al-i Muhammed (as) uğruna eziyete maruz kalır. Mervan oğlu Beşir isminde biri Ehl-i Beyt taraftarlığı için onun topuklarının üstündeki damarlarını keser. Her iki Süfyan'la beraber Şu'be, Şerik ve Ebbar ondan naklederler. Doğruluğunu Ahmed, İbn-i Muin Ebu Hatim ve bütün halk kabul etmiştir. Ehl-i Beyt taraftarlığını Zehebi de tasdik eder. Müslim ve Sünen sahipleri ona istinaden hadis yazmışlardır. 133 yılında ölmüştür. Allah rahmet eylesin.

    [glow=red,2,300]Yüzü Dost,Özü Düşmandan usandım,
    Dili Mümin Kalbi Şeytandan usandım,
    Dostum, Herkesin Kahrı Çekilirde Ben DAVASIZ MÜSLÜMAN dan usandım.[/glow]

    Yorum


      #32
      Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

      71-Amr b. Abdullah Ebu İshak es Sebi'i el-Hemdani el-Kufi:

      Caferi olduğunu, İbn-i Kuteybe "Maarif'inde" Şehristani "Milel ve Nihal'inde" yazmışlardır. Nasıbilerin teferruat ve usulde mezheplerini benimsemedikleri muhaddislerin başlarındandı.Zira, bu muhaddislerin mezhebi Ehl-i Beyt'in (as) üzerinde idi. İşte bu sebepten "Cevzacani" demiştir ki, Kufe'de mezhepleri cemaat tarafından benimsenmeyen muhaddisler vardı.

      92

      Herkes onlara, sadık, yalan söylemez kişiler oldukları için tahammül ederdi." Nasıbi'lerin hoşlarına gitmeyen hadislerinden biri de şöyle: "Resulullah (s.a.a) dedi ki: Ali, bir ağaca benzer, ağacın aslı benim, Hasan ve Hüseyin meyveleridir. Onlara tabi olanlar da yapraklarıdır." Sahih sahiplerinin altısı da onu hüccet saymışlardır. Buhari ve Müslim'de hadislerini şu şahıslardan almıştır: Bera b. Azib, Velid b. Erkam, Harise b. Vahb, Süleyman b. Sard, Numan b. Beşir, Abdullah b. Velid el- Hatimi ve Amr b. Meymun. Kendisinden alanlar ise: Şu'be, Sevri, Züheyr ve kendi torunu olan Yusuf b. İshak. İbn-i Hallikan'a göre, Osman'ın hilafetinin sona ermesinden üç yıl evvel doğmuş ve Hicretin 127 yılında vefat ettiği söylenir.

      72-Avf b. Ebi Cemile el-Basri Ebu Sahl:

      Onu, Zehebi Mizan'ında zikrederken şöyle der: Ona "Avf 'us Sıdk" derlerdi. Caferi olduğu da söylenir. Ama onun doğruluğunu bir çok kişi tasdik etmiştir. Cafer b. Süleyman Caferi olduğunu söyler Bendar ise: Rafızı idi der.

      Ondan şu şahıslar nakletmişlerdir: Ravh, Havazeh, Şu'be, Nadr b. Şumeyl ve Osman b. Haysem ve başkaları. Sahih sahiplerinin altısı da onu hüccet kabul etmişlerdir. Buhari'de şu şahıslardan naklettiği hadisler mevcut: Ebu'l Hasan el-Basri'nin çocukları Hasan ve Said, Muhammed b. Sirin ve Seyyar b. Seleme. Müslim'de ise Nadr b. Şumel'den nakleder. Allah'ın rahmetine 146 yılında kavuşmuştur.

      73-Fadl b. Dekin b. Hammad b. Züheyr el-Melai el-Kufi:

      Ona, "Ebu Naim"de derlerdi. Sahih'te Buhari'nin şeyhlerindendi. Bazı büyük alimler onu Caferilerden saymışlardır. Bunların arasında İbn-i Kuteybe ve Zehebi de vardır. Zehebi: "Fadıl b. Ebu Naim, hafız ve Hüccettir; Fakat Caferi idi" der ve İbn-i Cüneyd el~Hatli'nin şöyle dediğini nakleder: "İbn-i Muin'in şöyle dediğini duydum: "Bir insandan bahsedip ve Ebu Naim'in "iyidir" dediğini duyarsan, bil ki o insan Caferi'dir. Yok "O iyi değildir, Murcidir" derse, bil ki o Sünni'dir." Zehebi bu iddiaya karşı şöyle yorum yapıyor: "Anlaşılan, Yahya b. Muin'in Mer-


      93

      ciliğe meyli vardı." Biz de diyoruz ki: Aynı zamanda Ebu Naim'in sert bir Caferi olduğunu kabul ediyordu. Cevzacani şöyle diyor:

      "Ebu Naim'in mezhebi Kufi idi" yani Caferi, kısacası Ebu Naim Fadl b. Dekin şüphe götürmez bir Caferi idi. Böyle olmakla beraber. Sahih sahiplerinin altısı da onu hüccet kabul ederler. Buhari de, Humam b. Yahya, Abdülaziz b. Ebu Seleme, A'meş Mes'ar, Sevri ve benzerlerinden nakleder. Müslim de, Seyf b. Ebi Süleyman, İsmail b. Müslim, Muhammed b. Eyyüp, Musa b. Ali ve daha başkalarından nakleder. Buhari onun hadislerini vasıtasız rivayet etmişse de Müslim, Haccac b. Şair, Abd b. Hamid, İbn-i Ebi Şeyba, İbn-i Numeyr, Abdullah ed-Darimi, İshak el-Hanzali ve Züheyr b. Harb vasıtasıyla rivayet etmiştir. 130 yılında doğup 210 yılının Şaban ayında, Kufe'de, halife "Mutasım" zamanında hayata gözlerini kapamıştır. Allah- u Teala rahmet eylesin.

      74-Fudayl b. Merzuk Ebu Abdurrahman el-Ağar er-Revaisi el-Kufi:

      Zehebi Mizan'ında onu Ehl-i Beyt taraftarlığıyla tanınmış olduğunu yazar. Ayrıca İbn-i Adiy'in "zararsız" diye vasıflandırdığını Heysem b. Cemil'in de onun için "Huda sahiplerinin imamlarındandı" dediğini nakleder. Biz de diyoruz ki: Müslim, Sahih'inde, Şakik b. Ukbe'den aldığı, Salat hakkındaki hadisini Adiyy b. Sabit'ten de "Zekat" hakkındaki hadisini "Şahit" kabul etmiştir. Yine Müslim'in Sahihi'nde, Yahya b. Adem ve Ebu Usame, kendisinden naklen hadis rivayet etmişlerdir. "Sünen"de ise, Vaki, Ebu Naim, Ali b. el-Ca'd gibileri kendisinden naklederler. Hicretin 158. yılında vefat eder. Allah rahmet eylesin.

      75-Fatr b. Halife Hannat el-Kufi:

      Abdullah b. Ahmed, babasından Fatr'ı sorunca şöyle der: 'Fatr, doğru hadis sahibidir; hadisleri zarif, kibar bir adamın hadisleridir, fakat Caferidir." Abbas, İbn-i Muin'in şöyle dediğini rivayet ediyor: "Fatr b. Halife, inanılır bir Caferi'dir." "Biz de

      94

      diyoruz ki; bundan dolayı Ebu Bekir b. Ayyaş şöyle diyor. "Fatr bin Halife'nin hadislerini bırakmanın yegane sebebi Caferi oluşudur." Cevzacani diyor ki:"Fatr b. Halife sapıktır."

      Cafer el-Ahmar ise, onun hastalığında şöyle dediğini duyduğunu söylüyor: "Beni mesud edecek bir şey varsa, o da Ehl-i Beyt'i sevdiğimden dolayı umit ederim ki vücudumun her bir kılı yerine bir melek oluşur ve Allah-u Teala'ya tesbih eder." Fatr Ebu-t-Tufayl, Ebu Valil ve Mücahid'den nakletmiştir. Kendisinden nakledenler ise, Ebu Usame Yahya b. Adem, Kabisa ve bu tabakadan daha başkaları... Zehebi Mizan'ında onu zikreder ve Ebu Hatim'in "Hadisleri sahihtir, Nesai'nin, "Zararsızdır" , İbn-i Sad'ın da "İnanılır" dediklerini yazıyor. İbn-i Kuteybe de Caferi sayarken, Fatr'ı da aralarında sayınıştır. Buhari Sahihi'nde Mücahid'den olan hadisini tahric etmiştir. Yine Buhari'de ondan, Sevri rivayet etmiştir. "Sünen" sahiplerinin dördü ve daha başkaları da ondan tahric etmişlerdir. Hicretin, 153. yılında vefat etmiştir. Allah-u Teala rahmet eylesin.

      76-Malik b. İsmail b. Ziyad, Dirhem, Ebu Gassan el-Kufi:

      Buhari'nin şeyhlerindendir, İbn-i Sad "Tabakat"ın (c.6, s.282) da onu zikreder ve son olarak onun hakkında şöyle der: "Ebu Gassan, inanılır ve sadık, Caferiliği aşırıdır. Zehebi de "Mizanı'nda onun adalet sahibi oluşundan bahseder ve Caferiliği şeyhi Hasan b. Salih'ten öğrendiğini zikrettikten sonra İbn-i Muin'in onun için şöyle dediğini yazar: "Kufe de Ebu Gassan'dan daha usta bir Muhaddis yoktur." Abu Hatim'in de şöyle dediğini kaydeder: "Kufe'de ondan daha ustasını görmedim, ne Ebu Naim ne de başkası onun gibi değildir. Fazileti ve ibadeti barizdir;" Buhari ondan vasıtasız nakleder. Müslim ise, Harun b. Abdullah'ın vasıtasıyla nakleder. Kendisi İbn-i Uyeyne, Abdülaziz b. Seleme ve İsrail'den nakleder. Buhari de kendisinden nakleder. 219 yılında Kufe'de vefat etmiştir. Allahpu Teala rahet eylesin.

      77-Muhammed b. Hazim Ebu Muaviye ed-Darir et- Temimi el-Kufi

      95

      Zehebi, "Mizan"ında ondan bahsederken şöyle der: "ed-Darir, doğruluk abidesidir, onun zayıflığına işaret edecek hiç bir iz söylendiğini bilmiyorum." Ayrıca "Künyeler Babı"nda onun için "Ebu Muaviye ed Darir, doğruluk abidelerinden birisidir" dedikten sonra Hakim'in, onun için şöyle dediğini yazar: "ed-Darir'i her iki Şeyh hüccet kabul eder, fakat o mutaassıp bir Caferi olarak tanınır."

      Biz de diyoruz ki: Sahih sahiplerinin altısı da onu tanıt kabul eder. Buhari'de ondan nakledenler: Ali İbn-i el-Medini, Muhammed b. Selam b. Mensur, Amr en-Nakid, Ahmed b. Sinan İbn-i Namir, İshak el-Hanzali Ebu Bekir b. Ebi Şeybe, Ebu Kerib Yahya b. Yahya ve Züheyr nakleder. Musa ez-Zemen ise her iki Sahihte ondan rivayet eder.

      Ebu Muaviye 113 yılında doğup, 195 yılında vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin.

      78.-Muhammed b. Abdullah ed-Dabbi et Tahani en Nişaburi:

      Künyesi, Ebu Abdullah el-Hakim; Hafız ve Muhaddislerin İmamlarından sayılırdı. Aynı zamanda bir çok kitap da yazmıştır. Bir çok memleket gezip iki bine yakın alimden hadis ve fıkıh öğrenmiş olan Ebu Abdullah'ın zamanında bulunan es Suluki ve Ebu Favrek ve benzerleri kendilerinden üstün olduğunu itiraf ederler ve daima ona hürmet ederlerdi. Ehl-i Beyt kahramanlarından olduğu sabittir. Ehl-i Beyt yandaşı olduğunu Zehebi, Tezkiret'ül Huffaz ve el-Mizan kitaplarında tasdik eder. Mizan'da: "Sadık bir imam olup, meşhur bir Caferidir" dedikten sonra İbn-i Tahir'den şu haberi nakleder: "Ebu İsmail'e el-Hakim nasıl diye sordum, şöyle cevap verdi: "Hadiste imamdır ama kötü ve inatçı bir Rafizi'dir." Daha sonra Zehebi, onun: "Mustafa (s.a.a) göbeği kesilmiş ve sünnetli doğdu... Ali (a.s)'de vasisidir." şeklinde konuşmaları olduğunu yazar. Ebu Abdullah el-Hakim 321 yılında doğmuş ve 405 yılında vefat etmiştir, Allah-u Teala rahmet ve mağfiretler bahşetsin.

      79-Muhammed b. Ubeydullah b. Ebu Rafi el-Medeni:

      Kendisi ve kardeşleri Fazıl ve Abdullah ve babaları Ubeydullah ve dedeleri Abu Rafi ve amcaları Rafi, Hasan, Muğire ve Ali hepsi Caferilerin geçmiş salih ve tertemiz insanlarındandır. Ve' bu hususta yazmış oldukları kitaplar Caferiliği ne kadar benimsemiş olduklarını ispat ve teyit etmeye yeterlidir. Kendisinden bahsetmek istediğimiz "Muhammed" için İbn-i Udey şöyle der: "Küfe'nin ileri gelen Caferilerinden biridir." Zehebi ise, Mizan'ında onun hayat tercümesini yaparken, Sünen sahiplerinin onun hadislerini tahric ettiklerine işaret eder ve babası ve dedesinden naklettiği Mendel ve Ali b. Haşim'in ise kendisinden naklettiklerini zikreder... Biz de deriz ki: Keza, Habban b. Ali, Yahya b. Ya'la ve başkaları da ondan naklederler.

      Tabarani Büyük Tarihinde, onun babasına, babasından da, dedesine isnat ettiği şu hadisi tahric eder: Resulullah (s.a.a) Hz. Ali'ye dedi ki: "Cennete ilk giden, ben, sen, Hasan ve Hüseyin olacak, giderken de zürriyetimiz peşimizde, Şia'mız sağımız ve solumuzda bulunacak."

      80-Muhammed b. Fudayl b. Gavzan Ebu Abdurrahman el- Kufi:

      İbn-i Kuteybe Maarif'inde onu Ehl-i Beyt taraftarlarından saymıştır. İbn-i Sa'd Tabakat'ında şöyle der: "Hadisi çoktur, bazıları da onu 'Hüccet' olarak kabul etmezler." Zehebi, Mizan'ında "Sıddık ehlindendir. Fakat Caferidir" dedikten sonra, Ahmed'in ve Ebu Davud'un onun için "Hadisi güzel, ama ateşli bir Caferidir" dediklerini kaydeder. Biz de deriz ki: "Sahih" sahiplerinin altısı da onu "Hüccet" olarak kabul etmişlerdir. Buhari ve Müslim de, Babası Fudayl'dan, A'meş'ten, İsmail b. Ebi Halit'ten ve daha başkalarından hadisleri vardır. Kendisinden nakledenler ise Buhari'de, Muhammed b. Nemir, İshak el-Hanzali, İbn-i Hanzali, İbn-i Ebi Şeybe, Muhammed b. Selam, Kutaybe, Umran b. Meysere ve Amr b. Ali. Müslim'de ise, Abdullah b. Amir, Ebu Küreyb, Muhammed b. Tarif, Vasil b. Abd'ul A'la, Züheyr, Ebu Said-ı Eşec, Muhammed b. Yezid vb. naklederler. 194 veya 195 yılında vefat etmiştir.



      [glow=red,2,300]Yüzü Dost,Özü Düşmandan usandım,
      Dili Mümin Kalbi Şeytandan usandım,
      Dostum, Herkesin Kahrı Çekilirde Ben DAVASIZ MÜSLÜMAN dan usandım.[/glow]

      Yorum


        #33
        Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

        81-Muhammed b. Müslim b. et Taifi:

        İmam Sadık'ın (as) bariz ashabındandı. Şeyh Ebu Cafer et Tusi Rical-i Şia kitabında onu zikreder, Zehebi, hayatını anlatırken Yahya b. Muin ve başkalarının onu doğruladıklarını, Ka'nebi'nin Yahya b. Yahya'nın ve Kuteybe'nin ondan naklettiklerini ve Abdurrahman b. Mehdi'nin de şöyle dediğini yazıyor: "Kitapları doğrudur. Zira Maruf b. Vasil şöyle dedi; "Süfyan es-Sevri'yi Muhammed b. Müslim'in yanında gördüm, oturmuş ondan hadis yazıyordu." Bazı kişiler, Şia olduğu için onun zayıf olduğunu ileri sürerler ama bu onun doğruluğunu etkilemez. Ama İbn-i Dinar'dan nakletmiş olduğu, abdest hakkındaki hadisi Müslim'de mevcuttur. İbn-i Sa'd'ın Tabakat'ında ise ondan Vaki b. Cerrah, Ebu Nairo, Muin b. İsa ve başkaları rivayet ederler ki, Allah'ın rahmetine 177 yılında kavuşmuştur. Aynı da onun adaşı Muhammed b. Cemmaz Medine'de vefat eder. Her ikisinin de hayat tercümesini, İbn-i Sa'd (Tabakat)ının 5. cüzünde yapmıştır.

        82-Muhammed b. Musa b. Abdullah el-Fitri el-Meden:

        Zehebi, "Mizan"ında ondan bahseder ve Ebu Hatim'in, onun Caferiliği açıkladığını, Tirmizi'nin de doğruluğunu kabul ettiğini yazar ve Müslim'in ve Sünen sahiplerinin onu "Hüccet" kabul ettiklerine işaret eder. Abdullah b. Abdullah b. Ebi Talha, Makberi ve benzerlerinden "Hadis"leri vardır. Ayrıca ondan İbn-i Ebi Füdeyl, İbn-i Mehdi, Kuteybe ve benzerleri rivayet ederler.

        83-Muaviye b. Ammar ed-Dehni el-Beceli el-Kufi:

        Caferilerin ileri gelen belirli simalarından, doğruluğa şayan önemli bir şahsiyetti. Babası Ammar ise, sabrın, sebatın ve haktan ayrılmamanın canlı örneği idi. Zalimin biri, Caferiliğinden ötürü "Topuk" üstündeki damarlarını kesmişti. Ama yine yılmadı ve hiç bir zaman yolundan şaşmadı. Bahsini ettiğimiz oğlu Muaviye de aynı kendisi gibidir. Zaten çocuğun babasına benzemesinden tabii ne olabilir. Her iki İmam, "Sadık" ve "Kazım" (as) dan çok şeyler öğrenmiş ve onların ilimlerini taşıyıcılardan

        98

        olmuştur. Bu hususta kitapları da vardır. Müslim ve Nesai onu onu hüccet kabul etmiştir.

        Zübeyr'den nakletmiş olduğu Hac mevzusundaki hadisi Müslim'de mevcuttur. Yine Müslim'de kendisinden Yahya b. Yahya ve Kuteybe rivayet ederler. Ayrıca kendisinin babası Ammar'dan ve onun tabakasındaki bazı kişilerden rivayet ettiği hadisleri vardır ki bunlar Sünni mesnetlerinde mevcuttur. 175 yılında ölür, Allah rahmet eylesin.


        84- Maruf b. (Harbuz) veya (Firuz) el-Kerhi:

        Zehebi, "Mizan"ında onun bahsini eder ve "Doğruluğa şayandı ama Caferi idi" der. Ayrıca Buhari ve Müslim'in ve Ebu Davud'un onun hadislerini tahric ettiklerine işaret eder ve der ki: "Hadisleri azdır; Ebu Asım, Ebu Davut, Übeydullah b. Musa ve başkaları ondan naklederler. "Biz de diyoruz ki: İbn-i Hallikan onu zikreder ve: "İmam Ali er Rıza'nın kölelerindendi." dedikten sonra ondan şu hikayeyi nakleder: "Cenabı Allah'a yö- neldim ve efendim Ali er Rıza'nın (as) hizmetinden başka her şeyi terk ettim." İbn-i Kuteybe de "Maarif adlı kitabında Caferileri sayarken, Marufu da onlardan saymıştır. Müslim, onu hüccet kabul etmiş, Ebu't Tufayl'dan nakletmiş olduğu Hac mevzuundaki hadisi, Sahih'inde mevcuttur. 200 yılında Bağdat'ta vefat eder, mezarı hala orada mevcut ve ziyaret edilmektedir.

        85-Mensur b. Mu 'tamer b. Abdullah b. Rabia es Selemi el- Kufi:

        İmam Bakır ve İmam Sadık'ın (as) adamlarındandı. Onlardan da hadisleri var. İbn-i Kuteybe "Maarif" inde onu Caferilerden saymıştır. Cevzacani de, onu Cemaat tarafından mezhepleri benimsenmeyen kişilerden yani Caferilerden saymıştır ki, şöyle der:"Kufe'de mezhepleri halk tarafından benimsenmeyqaen şahıslar vardı ki;' bunlar muhaddislerin reislerindendiler. Orneğin Ebu İshak, Mensur, Zübeyd el-Yami ve A'meş gibileri... Ama halk bunlara doğrulukları yüzünden tahammül etmiştir." Soruyoruz: "Bu doğru kişilerin kabahati neydi? "Sekaleyne sıkıca tutunmaları mı yoksa, Necat gemisine binmeleri

        99

        mi? Yahut, Peygamber'in ilim şehrinin kapısından (Hitta kapısı ) gitmeleri mi? Veya, Allah'a inançlarından ve ondan korkularından devamlı ağlamaları mı?.. Hatta İbn-i sa'd "Tabakat" ında Mansur'un tercümesinde der ki: "Ağlamaktan "Ameş" oldu yani gözlerinin nuru zayıfladı, görüşü azaldı."

        Soruyoruz: Böyle muhterem bir insanın, halkça "sakil" çekilmez, telakki edilmesi mümkün mü? Hiç zannetmiyoruz. Ama ne yazık ki, kısmetimiz, insafsız kişilerin yargısına bırakılmakmış. Bakın ibn-i Sa'd, Mansur'un hayatını yazarken ne diyor:

        "Hammad b. Zeyd dedi ki: Mansur'u Mekke'de gördüm, tahmin edersem o "Haşabiye" Tahtacı fırkasındandı, fakat kendisinin yalan söyleyecek bir insan olduğunu tahmin etmiyorum"...

        Şu alay ve düşmanlık dolu sözlere bakın, insanı en çok dehşete düşüren şu cümlenin üzerinde durmak gerek, "yalan söyleyeceğini tahmin etmiyorum." Allah Allah... Sanki yalan, Ehl- i Beyt ve müritlerine vergili bir huymuş da, Mensur, doğru söyleyince hakikatin hilafına hareket etmiş oluyor ve sanki Nasibilr Ehl-i Beyt'in taraftarlarına "Haşabiyye", "Turabiyye,"Rafızi" gibi küçümseyici isimlerden başkasını bulamıyorlar da onlara hep buna benzer isimler yakıştırıyorlar veya sanki cenabı Allah'ın şu buyruğunu hiç duymamışlardır: "Birbirinize kötü lakaplar takmayınız; iman etmiş kişilere fasık demek en kötü şeydir."

        İbn-i Kuteybe "Haşabiye"lerden şöyle bahseder: "Onlar Rafizilerdendir, İbrahim b. Eşter, Ubeydullah b. Ziyad'la karşılaştığı zaman, İbrahim'in adamlarının çoğunda "Haşeb" yani, tahta sopalar" vardı. Bu yüzden onlara "Haşşabiyeler" denildi ." Biz de deriz ki: Onlara bu isimleri takmalarının sebebi, sadece onları küçük görmelerinden ileri gelmektedir. Buna rağrnen yine de bu Haşabiler, Haşebleri ve imanlarıyla, Mercane'nin oğlu, Ehl-i Beyt katilleri ve Nasibileri mahvetmeye kafi geldiler ve böylece zalimler onların elleriyle cezalandırılmış oldu.

        Sonra bu şerefli lakabın bize ne zararı var ki? Bilakis biz bununla ve "Turabiyye" lakabıyla iftihar ve şeref duyuruyoruz.


        100

        Olayların tesirine kapılarak mevzu dışına çıktık, tekrar bahsimize dönelim; Mansur'u bütün Sahih sahipleri ittifaken hüccet etmişlerdir. Caferiliği de elbette hepsi tarafından malumdu.

        İbn-i Sad şöyle der:"Mensur, 132 yılının sonuna doğru vefat eder" ve der ki: "İltimada şayan, emin, hadisleri bol, yüce ahlaklı bir insandı." Allah ona bol mağfiret ihsan etsin.

        86- el-Minhal b. Amr el-Kufi et Tabi:

        Kufe Caferilerin meşhurlarındandır. Bu sebepten dolayı Cevzacani onu zayıf kabul ederek: "Kötü Mezheplidir" der. Keza, İbn-i Hazım ve Yahya b. Muin'de aleyhinde bulunurlar. Fakat Caferi olduğunu bildikleri ve kendisi de bunu saklamadığı halde hadislerinin doğru olduğundan şüphe etmemişlerdir. Şu'be, Mes'udi, Haccac b. Artat ve daha bir çok kimseler kendisinden naklederler. İbn-i Muin, Ahmed el-İcli ve benzerleri onu tasdik ederler. Zehebi "Mizan"da ondan bahseder ve yazdıklarının hepsini zikrederken, Buhari ve Müslim'in ondan tahriç ettiklerine işaret eder.

        87- Musa b. Kays el-Hadrami:

        Künyesi Ebu Muhammed'dir. Ukayli, onu aşırı Rafızilerden sayar. Süfyan, ondan Ebu Bekir ve Ali'yi sorar, O, Ali'yi daha çok severim, der. Musa, Seleme b. Kühayl'den İyad b. İyad'dan, Malik b. Caune'den müselsel olarak şu hadisi rivayet ederdi:

        "Ümmü Seleme'nin şöyle dediğini duydum: Resulullah (s.a.a) dedi ki: "Ali Hakk'la beraberdir. Ona tabi olan da Hakk'la beraberdir. Onu terk eden ise Hakkı terk etmiş olur."

        Bu hadisi Musa'dan Ebu Nuaym Fadıl b. Dekin nakleder. Musa, bundan başka Ehl-i Beyt hakkında, Ukayli'yi rahatsız eden doğruluğu sabit bir çok hadis rivayet eder. Musa, hakkında konuşmasının sebebi de budur. İbn-i Muin ise, Musa'yı doğrular. Aynı zamanda Ebu Davut ve Said b. Menzur sünenlerinde onu hüccet kabul etmişlerdir. Zehebi de tercümei hayatını yazarken, hakkında yazdıklarımızın hepsini zikretmiş. Musa, Mensur zamanında Hakk'ın Rahmetine kavuşmuştur. Allah rahmet eylesin.

        101

        [glow=red,2,300]Yüzü Dost,Özü Düşmandan usandım,
        Dili Mümin Kalbi Şeytandan usandım,
        Dostum, Herkesin Kahrı Çekilirde Ben DAVASIZ MÜSLÜMAN dan usandım.[/glow]

        Yorum


          #34
          Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

          88-Nafi b. Haris Ebu Davut en Nahai, el-Kufi, el-Hemdani es-Sebii

          Ukayli: "Rafizilikte aşırı gidenlerdendi" der. Bahir, Ehl-i Beyt yandaşlığı yüzünden hakkında konuşurlar" diyor. Oysa Süfyan, Hümam, Şerik ve bu tabakadan daha bir çok kişi ondan nakleder.

          Tirmizi, onu hüccet kabul eder. Mesnet sahipleri de ona ait hadisler tahric ederler. Tirmizi ve diğer kitaplarla Enes b. Malik , İbn-i Abbas, Amran b. Husayn ve Zeyd b. Erkam'dan nakletmiş olduğu hadisleri bulabilirsiniz. Zehebi de tercümei halini yapar ve onunla alakalı zikrettiğimiz hususları zikreder.

          89-Nuh b. Kays b. Rebah el-Hemdani:

          Ona et Tahi el-Basri de denir. Zehebi, Mizan'ında onu zikreder ve şöyle der: "Hadisi özenli ve elverişlidir" ve der ki: "Ahmed ve b. Muin onu tasdik ederler. Ebu Davut onun On iki taraftarı olduğundan bahseder ve der ki: Nesai, onun zararsız olduğunu söyler.

          Aynı zamanda Zehebi, onun adının üzerine Müslim'in ve sünen sahiplerinin rumuzunu koyar. Yani onun, bunların sahihlerindeki adamlardan biri olduğuna işaret eder. Müslim'in Sahih'inde içki hakkında onun bir hadisi var. Bu hadisi İbn-i Avn'dan naklediyor. Yine Müslim'de giyim hakkında bir hadisi var; bunu da kardeşi Halit b. Kays'tan nakleder. Ondan nakledenler ise, Müslim'de Nasr b. Ali; diğer Sahihlerde Ebu'l Eş'as bu gruptan daha başka kişiler. Nuh'un ayrıca, Eyyup'tan, Amr b. Malik'ten ve daha başkalarından hadisleri var.

          90-Harun b. Sa'd el-İcli el-Kufi:

          Zehebi onu zikreder. Onu zikrettiğinde adının üstüne Müslim'in rumuzunu koyar ki, bu da Müslim'in adamlarından olduğuna delalet eder. Daha sonra onu vasfederken şöyle der: "Ahlakça sadıktır, fakat kindar bir Rafizidir." Abbas, İbn-i Mu'in'in şöyle dediğini nakleder: "Harun b. Sa'd aşırı Caferilerdendir." Abdurrahman b. Ebi Said el-Hudri'den hadisleri vardır, kendi

          102

          sinden ise, Muhammed b. ebi Hafs el-Attar, Mes'udi ve Hasan bin Hayy naklederler. Ebu Hatim: "Zararsız" der. Ben de, Hasan b. Salih'in, Harun'dan, Harun'un da Selman'dan Müslim'de, ateşin sıfatı hakkında, bir hadisi, naklettiğini hatırlıyorum.

          91-Haşim b. Berid b. Zeyd Ebu Ali el-Kufi:

          Zehebi, onu zikrederken adının üstüne "Ebu Davut" ve "Nesai"nin rumuzunu koyar ki, bu da onun her ikisinin sahihlerindeki adamlarından biri olduğuna işarettir. Ayrıca onun Rafizilik yaptığına şahitlik yaptığı gibi İbn-i Muin'in ve daha başkalarının da onu doğruladıklarını nakleder ve Ahmed, onun için "zararsız dedi" der. Biz de diyoruz ki: Haşim, Zeyd b. Ali'ye Müslim-i Batin'den naklettiği gibi kendisinden de Harbi ve oğlu Ali b. Haşim ve belli başlı daha başka kişiler de naklederler. Haşim'in Şiilik evinden olduğu bu kitapta daha önce oğlu Ali b. Haşim'in ahvalinden bahsederken yaptığınız açıklamalardan belli olmuştur.

          92-Hubeyre b. Barim el-Himyeri:

          O da Haris b. Abdullah gibi Ali aleyhisselam'ın ashaplarındandı. Zehebi, "Mizan"ında onu zikreder ve adının üzerine "Sünen sahiplerinin rumuzunu koyarak, senetlerindeki adamlarının biri olduğuna işaret eder ve Ahmed'in, "Hadisinde bir sakınca yoktu, bize göre Haris'ten daha sevimlidir." dediğini nakleder; ayrıca İbn-i Hiraş'ın: "Zaaf sahibidir, Sıffın maktullerini kontrol edip henüz ölmeyenleri öldürürdü" dediğini, Cevzacani'nin de: Muhtarın adamlarındandı, Hazır günü henüz ölmeyen yaralıları öldürür" söylediğini zikrediyor, Biz de şöyle diyoruz: Şehristani "Mile'l ve Nihal" kitabında onu Ehl-i Beyt taraftarlarından sayar. Zira Caferiliği sabittir. Hz. Ali (as) hakkındaki hadisi "Sünenélerde sabittir.
          Bu hadisi ondan Ebu İshak ve Ebu Fahite rivayet ederler.

          93-Hişam b. Ziyad Ebu'l Mikdam el-Basri:

          Şehristani, "Milel ve Nihal" kitabında onu On iki imam taraftarlarından, Zehebi ise Mizan'ında (H) harfinde adını, künyelerde de

          103


          künyesini zikreder ve künyesinin üstüne (T-K) Rumuzunu koyar. Bu da "Sünen" Sahiplerinden kendisine itimat edenlerlere işarettir.

          Arzu eden, Tirmizi Sahihi ve başkasına bakıp Hasan ve Kardi'den olan hadisini görebilir. Ayrıca kendisinden, Şeyban b. Feruh, Kavariri ve daha başkaları da naklederler.

          94-Hişam b. Ammar b. Nusayr b. Meyser'e Ebu'l Velid.

          Ez Zafari ed-Dimeşki de denir. Buhari'nin şeyhlerindendir. İbn-i Kuteybe Maarif inin fırkalar babında ondan bahsederken onu Caferilerden saymıştır. Zehebi'de "Mizan"ında onu zikrederken ondan:

          İmam, Şam'ın Hatibi, misafir evi, muhaddis diye bahseder, "Sadık ve hadislerinin çok olduğu inkar edilemez" der.

          Biz de ilaveten şöyle diyoruz:

          Buhari Sahihi'nde Bey (Satıcılık) kitabinin "Bir fakirin, borcunu geciktirmek" babında onun hadisini vasıtasız rivayet ettiği gibi, başka yerlerde de ondan hadisler naklettiğini hadis okuyucuları bilir elbette. Bunların bazıları "Mağazi" "İçkiler" ve "Peygamber (s.a.a)'in ashabının faziletleri" kitaplarındadır. Hişam, Yahya b. Hamza'dan, Sadaka b. Halit'ten, Abdülhamit b. Ebu'l İşrin ve başkalarından nakleder.

          Mizan'da şöyle deniyor: "Çok kişi ondan bahseder, zira çok kişi ona okuma ve hadis öğrenmeye gitmiştir."

          Şeyhlerinden biri olan "Velid b. Müslim" ondan bahseder, kendisi de Ebi Lehia'dan mecazen nakletmiştir. Abdan: "Onun gibisi dünyada yoktu" der. Başka biri de: "Hişam, fasih, beliğ ve ilmi çok olan bir adamdı der."

          Bizim de diyeceğimiz şu: Hişam diğer Caferiler gibi, Kur'an kelimelerinin Cenabı Allah tarafından yaratıldığına inanırdı. Ahmed bin Hanbel bunu duyduğu zaman, şöyle der: "Onun istikametsiz olduğunu bilirim Allah cezasını versin" der.

          Ahmed, bir gün de Hişam'ın yazdığı bir kitabın hutbesinde şöyle yazıldığını görür: "Yaratmasıyla yaratıklara tecelli eden

          104

          Allah'a şükürler olsun." Ahmed, bunu görünce sinirinden yerinde duramaz oldu. Hatta Hişam'ın arkasında namaz kılanlara namazlarını tekrar etmelerini emretti. Hişam'ın bu sözleri Cenabı Allah'ı görünürlükten ve keyfiyetten tenzih ettiği gibi halk ettiği yaratıklarla kudretin tanzimini ifade ettiği anlayışlı kişiler nezdinde açıktır. Hişam demek istiyor ki her şeyde kudretinin bir delili bir alameti vardır. Fakat sonraki alimler içtihatları nispe- tinde birbirleri hakkında konuştukları olabilir.

          Hişam, 153'te doğup, 245 yılının muharrem ayının sonunda vefat etmiştir. Allah-u Teala rahmet eylesin.

          95- Hüşeym b. Beşir b. Kasım b. Dinar es Selemi el-Vasıti

          Belh asıllıdır; Dedesi Kasım, ticaret için Vasıf'a gelir, ibn-i Kuteybe "Maarif'inde onu Caferilerden sayar. Ayrıca Ahmed b. Hanbel'in asrında onun tabakasından olanların şeyhi idi. Zehebi, Mizan'ında onu zikreder ve Sahih sahiplerinin altısının da onu hüccet gösterdiklerini yazar. Ayrıca onu hafız diye vasıflandırır ve büyük bir alim olduğunu, Zehri'den ve Hüseyin b. Abdurrahman'dan duyduğunu, Yahya b. Kahtan'ın, Ahmed'in, Yakup ed-Dervaki'nin ve daha bir çok kişinin ondan naklettiklerini zikreder.

          Biz de ilaveten deriz ki, Buhari ve Müslim' in Sahihlerine bakın. Şu şahıslardan naklettiği hadisleri görürsünüz: Hamid et-Tavıl, İsmail b. Ebi Halil, Ebu İshak eş-Şeyhani ve daha başkaları... Yine aynı sahihlerde kendisinden, Amr en-Nakit, Amr b. Zurara ve Said b. Süleyman naklederler. Ayrıca yalnız Buhari'nin yanında kendisinden, Amr b. Avf, Sa'd b. Nadr, Muhammed b. Nebhan, Ali b. Medini ve Kuteybe rivayet ederler. Yine yalnız Müslim'in yanında Ahmed b.Hanbel, Şurayh, Yakup ed-Devraki, Abdullah b. Muti, Yahya b. Yahya, Said b. Mensur, ibn-i Ebu Şeybe, İsmail b. Salim, Muhammed b. es-Sabah, Davut b. Raşit, Ahmed b. Mani, Yahya b. Eyyüp, Züheyr b. Harb, Osman b. Ebi Şaybe, Ali b. Hacer ve Yezid b. Harun rivayet ederler. Hüseyin b. Beşir, 183 yılında Bağdat'ta 79 yaşında vefat eder. Allah rahmet eylesin.


          96- Vaki b. Cerrah b. Melih b. Udeyy:

          Oğlu Süfyan Revasi ile künyelenir. Kays Gaylan kabilesindenndir. İbn-i Kuteybe Maarif'inde onu Ehl-i Beyt taraftarı saymıştır. İbn-i el-Medini de Tezhib'inde, Vaki'in Ehl-i Beyt taraftarlığına delil getirmiştir. Muaviye oğlu Mervan da Vaki'in Rafizi olduğundan şüphe etmezdi. Bir gün ona Yahya b. Muin gelir ve yanında üzerine şöyle yazılmış bir yazı görür:

          "Filan adam böyledir, filan da şöyledir" arada bir de: "Vaki Rafızi'dir." İbn-i Muin bu yazıyı görünce ona: "Vaki senden daha hayırlıdır, der. O: Benden mi? diye sorunca, İbn-i Muin: "Evet" der. Ahmed b. Hanbele sorarlar: Vaki ile Abdurrahman ihtilafa düşerse hangisinin dediğini tercih edelim? Ahmed, Abdurrahman'ı tercih eder, ileri sürdüğü bazı sebeplerden dolayı, bunlardan biri, Abdurrahman, Vaki hilafına selefin (eskilerin) lafını etmezdi. Bunu Zehebi de, Hasan b. Salib'in hayatının tercümesinin sonunda yazdıklarıyla onaylar. Zehebi şöyle der: Vaki dedi ki: Hasan b. Salih benim yanımda imamdır. Ona: Ama o Osman'a rahmet okumaz denildiğinde, ona:

          Sen, Haccac'a rahmet okur musun? der. Böylece Osman'ı Haccac'la bir kefeye koyar. Zehebi, onu zikreder ve bu yazdıklarımızın hepsini nakleder.

          Sihah sahiplerinin altısı da ona tanıklık yaparlar. Buhari ve Müslim'in sahihlerinde; A'meş, Sevri, Şü'be, İsmail b. Ebi Halid ve Ali b. Mübarek'ten olan hadisleri sizi ikna eder sanırım. Yine aynı sahihlerde İshak el-Hanzali ve Muhammed b. Namir ondan hadis naklederler. Ayrıca yine Buhari'de ondan şu şahıslar nakleder: Abdullah b. Hamidi, Muhammed b. Selam, Yahya b. Cafer b. A'yen, Yahya b. Musa ve Muhammed b. Mukatil. Yine ayrıca Müslim'in yanında ondan şu belirli şahıslar nakleder: Zübeyr, ibn-i Ebi Şeybe, Ebu Küreyb, Ebu Said el-Eşec, Nasr b. Ali, Said b. Ezher, ibn-i Ebu Umar, Ali b. Haşrem, Osman b. Ebi Şeybe ve Kuteybe b. Said, 197 yılının Muharrem ayında hacdan dönerken vefat eder. Allah-u Teala ona rahmet eylesin. Öldüğünde 67 yaşındaydı.

          106

          97- Yahya b. el-Cezzar el-Ami el-Kufi:

          Hz. Ali (a.s)'ın ashabındandı Zehebi onu, Mizan'ında zikrederken Müslim'in ve Sünen sahiplerinin ona tanıklık ettiklerine dair işaret koyar ve inanılır olduğunu tasdik ederek Hakem b. Uteybe'nin, onun hakkındaki şu sözlerini nakleder: Yahya b. Cezzar, Caferilikte aşırı bir tutuma sahipti. Ayrıca ibn-i Sa'd da onu Tabakat'ında zikreder ve şöyle der: Yahya b. Cezzar, Caferi olduğu gibi, sözleri aşırı idi. Hepsi de der ki: İnanılır bir şa- hıstı ve hadisleri vardı. Biz de deriz ki: Müslim Sahih'inde Hz. Ali'den (as), namaz hakkında nakletmiş olduğu bir hadisini gördük. Yine Müslim Sahih'inde Abdurrahman b. Ebi Leyla'dan iman hakkında naklettiği bir hadisi daha var ve yine Müslim'de Hakem b. Uteybe ve Hasan el-Ami ondan naklederler.

          98- Yahya b. Said el-Kattan:

          Künyesi el-Basri'dir. Zamanının muhaddisi idi. ibn-i Kuteybe Maarif'inde onu Caferilerden sayar. Altı Sahih sahipleri ona tanıtlık ederler. Hişam b. Urve, Hamit et Tavil, Yahya b. Said el-Ansari gibilerden naklettiği hadisler Buhari ve Müslim'in sahihlerinde sabittir. Yine aynı Sahih'lerde, kendisinden şu şahıslar nakletmişlerdir: Muhammed b. Musenna, Bendar, Musedded, Ali b. Mediniy, Beyan b. Amr, Muhammed b. Hatim ve daha niceleri... Hicretin 198 yılında, 78 yaşında vefat eder. Allah-u Teala rahmet eylesin.

          99- Yezici b. Ebi Ziyad el-Küfı, Ebu Abdul1ah;

          Beni Haşim'in kölesi idi. Zehebi onu Mizan'ında zikreder ve isminin üzerine kendisinden naklettiklerine işareten, Müslim'in ve dört Sünen sahibinin rumuzunu koyar ve ibn-i Fudayl'ın: "Yezid b. Ebi Ziyad, Caferilerin büyük imamlarındandı.", dediğini nakleder bizzat kendisi de onun Küfe alimlerinin meşhurlarından olduğunu itiraf eder. Bununla beraber hepsi ona yüklenir ve ellerinden geldiği kadar onu kötülemeye çalışırlar. Buna sebep daha çok Ebu Berzen'in senedi ile şu hadisi rivayet etmesidir: "Peygamber (s.a.a) ile beraberdik, şarkı sesi duyuldu, baktık ki Amr b. As ile Muaviye şarkı söylüyorlar. Pey-

          107

          gamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Allah'ım, onları fitneye döndükleri zaman o fitnenin içinde bırak ve ateşin içine sürükle." Müslim'in Sahih'inde, Abdurrahman b. Ebi Leyla'dan aldığı ve kendisine isnaden Süfyan b. Üyayne'nin rivayet ettiği, yemekler hakkındaki hadisi görebilirsin... 136 yılında, 90 yaşında ölür. Allah rahmet eylesin.

          100- Ebu Abdullah el-Cedeli:

          Zehebi, Onu künyeler babında zikreder ve adresinin üzerine (D.T) işaretini koyar; bu, Sahih'lerinde Ebu Davut ve Tirmizi'nin adamlarından olduğuna delalettir. Sonra da onu Caferi ve buğz sahibi olarak vasıflandırır ve Cevzacani'nin, "Muhtar'ın bayrağını taşıyanlardan" dediğini, Ahmed 'in ise onu onayladığını nakleder.

          Şehristani de Milel ve Nihal kitabında onu Caferilerden sayar. İbn-i Kuteybe ise Maarif inde onun mutaassıp Rafıziler'den olduğunu zikreder. Hadislerini Ebu Davut ve Tirmizi'nin Sahihlerinde ve bütün Sünen senetlerinde görebilirsiniz. Ayrıca onu İbn-i Şad'da Tabakat'ında zikreder ve: "Mutaassıp bir Caferi idi" der.

          Onun hakkında şu iddiayı da ileri sürerler. Muhtar'ın jandarmalarındandı, Muhtar onu sekiz yüz kişiyle, Muhammed b. Hanefiyye ve Ben-i Haşim'i, ibn-i Zübeyr'den kurtarmak için gönderir ki, ibn-i Zübeyr Muhammed ve yakınlarının kendisine biat etmedikleri için kuşatıp ateşe vermeğe kalkmıştı. Fakat Ebu Abdullah el-Cedeli onları bu tehlikeden kurtarmıştı. Allah ona 'Peygamber'in (saa) ailesine yapmış olduğu bu iyiliğin mükafatını versin...

          Bu muhterem, acele olarak zikretmek istediğimiz şahısların onuncusudur. Hepsi Caferilikleri sabit yüz kahraman olup, Sünnilerin ister istemez hüccet kabul ettikleri, ümmet tarafından alim sayılan kişilerdir. Nübüvvetin eserleri onlarla muhafafaza edilmiştir. Sihahların, Sünenlerin, Müsned'lerin dayanağı onlar olmuşlardır, isimleriyle birlikte onları zikrettik. Ehl-i Sünnet'in, onların Caferi olduklarını kabul etmelerine rağmen yine-

          108

          de onları hüccet kabul ettiklerini ispat için naslar getirdik, bunu da sizin hükmünüze uymak için yaptık. Böylece, Sünnet ehli, Ehl-i Beyt taraftarlarını hüccet olarak kabul etmezler, diye iddia edenler, ümit ederiz ki bu tespitleri okuyunca hatalarını anlamış olurlar ve hadis dayanağının, doğruluk ve emanet mevzubahis olduktan sonra, Caferi ve Sünni fark gözetilmeyeceğini idrak ederler.

          Kaldı ki Caferilerin hadisi mutlak şekilde reddedilseydi Nebevi eserlerin tümü zayi olacaktı. Bunu Zehebi Mizan'ında Eban b. Tağleb'in tercümei halini yaparken açıkça itiraf etmiştir. Zira inkar etmek apaçık fesada davet etmekten başka bir şey değildir.

          Siz ise -Allah sizinle hakkı galip kılsın- biliyorsunuz ki Sünnilerin hüccet kabul ettiği şu saydıklarımızdan başka, daha nice Caferiler vardır ki, onlar bunlardan sayıca daha fazla, ilimde daha ileri, hadiste daha zengin, Ehl-i Beyt Mektebinde daha köklü kimselerdir. Zira onlar Sahabe olan Ehl-i Beyt taraftarlarıdırlar. Allah hepsinden razı olsun.

          Size o değerli şahısların isimlerinden son bölümlerimizde bahsettik ve edeceğiz, inşaallah. Tabiinlerden de hüccet kabul edilir öyle Şialar vardır ki, hepsi birer doğruluk ve emanet abidesi... Hepsi de yetenekli hafız, itimada şayan kimselerdir. Örneğin Allah-u Teala'nın yolunda "Küçük Cemel" "Büyük Cemel "Sıffin" ve "Nehrevan" vakıalarında, Emir'ul Mü'minin Hz. Ali'nin (as) safında savaşırlarken şehit olanlar...Hicaz ve Yemen'de Busr b. Artat'ın gadrine uğrayanlar. Muaviye tarafından Basra'ya gönderilen Hadrami'nin fitnesine kurban gidenlr. Ve "Cennet gençlerinin efendisi" ile birlikte Kerbela'da şehadete erişenler. Torunu, şehit Zeyd ve onun gibi Muhammed (saa) soyundan olup, zulme karşı isyan edenlerle beraber şehit olanlar. Ve yerlerinden zalimce sürgün edilip, eziyetle öldürülenler. Ve korkudan takiyye'ye yönelenler ki, bunların arasında Ahnef b. Kays, Esbağ b. Nebate ve (harfleri ilk noktalayan) Yahya b. Ya'mur, lügat ve aruz ilmini icad eden Halil b. Ahmed, Sarf il-

          109

          mini ortaya koyan Maaz b. Müslim gibi meşhur şahsiyetler de vardır. Daha bunlar gibi niceleri var ki, hepsini sayacak olursak ciltlere sığmaz. Sünnet ehlinin ihmal ettiği daha nice Caferi hafızlar, ilim adamları vardır. Fakat dediğimiz gibi, onları zayıf gösterip isimlerinden bahsedilmemesini tavsiye ettiler. Ama Ehl-i Beyt alimleri onların isimlerini, haletlerini ihtiva eden fihristler, ansiklopediler tanzim ettiler. Böylece Şeriat yolundaki hizmetlerini ispat etmiş oldular. Bu alimlerin hakikatlerine vakıf olanlar, onların ne derece sadık, emin, zahid olduklarını ve Cenab-ı Allah ve Resul'ünün (saa) yolunda ne derece muhlis nasihatlerde bulunduklarını gayet iyi bilirler. Allah bizi, sizin ve onların bereketinden faydalı kı1sın. (ş)


          [glow=red,2,300]Yüzü Dost,Özü Düşmandan usandım,
          Dili Mümin Kalbi Şeytandan usandım,
          Dostum, Herkesin Kahrı Çekilirde Ben DAVASIZ MÜSLÜMAN dan usandım.[/glow]

          Yorum


            #35
            Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

            DİPNOT

            1- Guluv, haddinden fazla dinci olana denir. Aynca Caferilerden Hz. Ali'ye (as) Allah'lık sıfatı veren, "Gulat" fırkası vardır, onun ferdine Guluv veya Gali denir.

            2-Mübazere: Teke tek vuruşma, savaşma
            3-Hüccet: Beyy'ine, şahit, tanık.
            4-Mizan'da Abdürazzak'ın hayatı babında 2 ve 3. Mizan 'da yazılı.
            5-Evet kendisine muvafakat eden insanlar çok, ona muvafakat etmeyenler sadece Nasibi ve Haricilerdir. Muvafık olup da en büyük hüccet olan, Ahmed b. el-Ezher şöyle diyor:

            Abdürrezak Muammer'den, ez Zehri'den, Ubeydullah'tan, ibn-i Abbas'tan şu hadisi nakletti: (Resulullah (s.a.a) Hz. Aliye bir gün şöyle dedi: "Sen dünyada da efendisin ahirette de. Seni seven beni de sevmiş olur. Senden nefret eden benden de nefret etmiş olur ki onun cezası cehennem azabıdır.

            Bu hadisi, Hakim Mustedrek 'inde yazar.

            6- Muaviye, Allah 'a karşı isyan etmiş adamlarının görüşünün dışında, haşaki ki günah sayılsın. Resulullah (s.a.a) 'a dayanan hadisi de kendisi nakleder: "Muaviye'yi benim minberimde görürseniz oldürün onu."

            7- Mizan'da yazılı

            8- Mizan'da aynen yazılıdır.
            [glow=red,2,300]Yüzü Dost,Özü Düşmandan usandım,
            Dili Mümin Kalbi Şeytandan usandım,
            Dostum, Herkesin Kahrı Çekilirde Ben DAVASIZ MÜSLÜMAN dan usandım.[/glow]

            Yorum


              #36
              Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

              MEKTUP 17 3 Zilhicce 1329

              1- Münazaracının nezaketi.
              2- Ehl-i Sünnetin, itimat edilir Caferileri Hüccet kabul etmelerinde bir sakınca olmadığını açıkça söylemesi.
              3- Ehl-i Beyt hakkında inen ayetlere iman etmesi.
              4- Bu ayetlerle, Kıble ehlinin tuttuğu yolun bu kadar farklı olduğuna şaşması.


              1- İnanın gözlerim şimdiye kadar sizden daha zeki ve anlayışlı bir zatı görmemiştir; kulaklarım sizden daha açık zihinli, daha basiretli birini duymamıştır. Hiç bir duygu sahibinin kulağını lehçenizden daha yumuşak, sözünüzden daha tesirli bir ses okşamamıştır Mektubunuzda adeta bir nehir gibi akıyorsunuz... Münazaramızda, dillere, kulaklara, gözlere ve gönüllere hükmediyorsunuz.

              Bilhassa bu son mektubunuz insanların basını eğecek, batılın başına, hakikat kılıcım vuracak mahiyette.

              2- Herhangi bir Sünni'nin Caferi kardeşini, "itimada şayan olduktan sonra, hüccet kabul etmesinde hiç bir sakınca olmadığı anlaşılmıştır. Bu doğrultudaki görüşünüz açık bir hakikattir. Muarızların görüşü ise, düşmanlık ve inada dayanmaktadır. Caferileri şahit, kabul etmediklerine dayanan sözleri, fiilleriyle bağdaşmadıgı gibi, onları şahit, göstermekte de fiilleri, sözleri ile çakışmaktadır: Yani, sözleri ve fiilleri aynı bahis istikametinde yarışmadığı gibi, aynı gaye, aynı yoldan gitmemektedir; daha başlangıçtan birbirine çarpıp, her biri ötekini göğsünden tutup itmektedir, işte onun için, onların "Hücceti" sakat, si-

              111

              zin "Hüccetiniz" ise gayet sıhhatli olmuştur. Hatta acele olarak olsa, takdim etmiş olduğunuz isimleri bir "kitap" halinde derleyip, ona şöyle bir isim vermenizi bendeniz tavsiye ederim: "Sünni senetlerinde Şii Senetler."

              Böyle bir Risale bu mevzudaki gayenin kendisi olur ve hiç kimsenin ardında arayacağı başka bir gaye kalmaz, ümit ederim islam aleminde büyük bir ıslah ihdas etmeğe sebep olur, inşallah.

              3- Allah-u Teala'nın ayetlerinin tümüne inandığımız gibi Emir'ül Müminin Ali b. Ebi Talib'in (as) ve bütün Ehli Beyt'in (as) hakkında nazil olan ayetlere, istediğinizden fazla iman etmişizdir.

              4- Ehl-i Kıblenin, neden Ehl-i Beyt İmamlarını (as) ihmal ettiklerini bilemiyoruz. Neden onların "Mezhepleri" icabınca, ne asılda ne teferruatta ibadet etmediler; neden ihtilaflı meselelerde onların sözüne uymadılar? Neden ümmetin alimleri onların görüşünü aramayıp, nazari meselelerde onlara muarız bile oldular. Hatta onlara muhalefet etmekte hiç bir sakınca görmediler...

              Böylece Ümmetin ammesi Seletten Halefe aynı yolu takip edip din meselelerinde, inkar yoluna sapmadan başkalarına yönelmişlerdir. Eğer kitap ayetlerinde ve Sünnet sahihlerinde dediğimiz hususlar "Nas" olsaydı, kıble ehli, Ehl-i Beyti bırakıp başkalarına yönelmezlerdi. Fakat onlar, kitaptaki ayetlerden ve sünnetten ancak Ehl-i Beyte meth ve senayı, onları sevip onlara hürmet etmeyi vasiyet etme manasını çıkarmışlardır. Salih selef elbette ki "Sünnet" ve "Kitap" hususunda daha çok bilgiye sahiptirler. Onların yolundan gitmekteyiz." Vesselam. (s)

              [glow=red,2,300]Yüzü Dost,Özü Düşmandan usandım,
              Dili Mümin Kalbi Şeytandan usandım,
              Dostum, Herkesin Kahrı Çekilirde Ben DAVASIZ MÜSLÜMAN dan usandım.[/glow]

              Yorum


                #37
                Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                MEKTUP 18 4 Zilhicce 1329

                1- Sevgiye hürmetle mukabele.
                2- Münazaracının kıble ehline mutlakiyet hakkı vermekteki hatası.
                3- Ebl-i Beyt'e (as) sırt çevirenler idareciler olmuştur.
                4- Ebl-i Beyt İmamları (as), kesin olarak hiç bir nazarı itibar ve delille başkalarından geri kalmamışlardır.
                5- Hangi Adil mahkeme onlara sığınanları dalalet suçundan mahkum eder?
                1- Benim gibi bir aciz hakkında iyi düşünceler beslemenizden dolayı size teşekkürlerimi sunar, bana ve mektuplarıma rıza gözüyle bakışınızı takdirle karşılarım. Bu yakınlık ve lütuf karşısında huşu eder, heybet ve iclalle eğilirim.

                2- Ne var ki; Zatı alinizden Ehl-i Kıblenin tümüyle Ehl-i Beyt'e (as) sırt çevirdiklerini içeren hükmünüzü, tekrar gözden geçirmenizi rica edeceğim. Size şunu hatırlatmak isterim ki Ehl-i Kıblenin yarısı Ehl-i Beyt'in (as) taraftarıdır. Onlar hiç bir zaman ne sırt çevirdi, ne çeviriyor, ne çevirecek, ne de ilelebet Ehl-i Beyt'in takip ettiği, din usulleri ve teferruatı yolundan sapacaklardır.

                Onlar Ehl-i Beyt'in Mezhebiyle ibadet etmeyi Kitap ve Sünnet'in tayin ettiği vaciplerden saymaktadırlar. Ve Allah-u Teala bu göruş çerçevesinde, her asırda ve her diyarda "tedeyyün" etmeyi uygun görmüşlerdir. Peygamber'in (s.a.a) vefatından bugüne dek Halef Selefi takip ederek aynı yola devam etmektedirler.

                3-Ehl-i Beyt'e (as) yüz çevirenler halifelik meselesi yüzünden , bu ümmetin idarecileri ve amirleri olmuştur. Halifeliği Emir'ül


                113


                Mü'minin Ali b. Ebi Talib'e "nas" olunduğu halde, ihtiyari yaptılar. Güya Araplar devamlı bir kabilede kalmasına sabredemezlermiş... Buna dayanarak o "nassı" tevillere büründürüp halifeliği seçime dayandırdılar ki, Arapların her kabilesi zamanın birinde kendisine geçeceğine ümit etsin. Nitekim böylece bir müddet burada bir müddet orada kalmaya mahkum oldu. Zira malik oldukları bütün kuvvet ve gayreti bu usulün yerleşip devam etmesi uğruna sarf etmekten geri kalmadılar.

                Bu vaziyet onları Ehl-i Beyt'e (as) karşı haşin ve zalim davranmaya ve onların mezhebi ile ibadet etmenin Kitap ve Sünnetçe vacip olduğuna işaret eden ne varsa tevil etmeğe mecbur bıraktı...

                Eğer, o delillerin açıklığına teslim olup, Ehl-i Beyt'e (as), din usulü ve teferruatı ile dayanıp, halkı da kendilerine dayandırsalardı, yerleştirmek istedikleri usulün yolunu yine kendileri keser Ehl-i Beyt'in en büyük müritlerinden olurlardı. Zaten bu hususları iyice tetkik eden bilir ki, Ehl-i Beyt'in (as) imamlığına mezhepteki yüz çevirmenin sebebi, aslında Resulullah (s.a.a)'den sonra umumi imamlıklarının (halifelikte dahil) yerleşme korkusunun tepkisidir.

                Eğer yalnız din ve mezhep imamlıkları mevzubahis olsaydı buna hiç kimse itiraz etmeyecek onların mezhebinden kimse ayrılmayacaktı.

                4- Bırakın onların hakkındaki nas ve beyanatı. Bunların, hiç aslı olmadığını sayıp onlara dikkatlice bakın. Onlarda hiç bir kusur bulabilecek misiniz?. İlim ve takvada imam Eş'ari'den veya dört imamdan geri midirler?. Eğer kusurları yoksa ve başkalarından geri değillerse, neden başkalarının sözü daha geçerli ve takip edilmekte daha evla oluyor?.

                5- Ve hangi adil mahkeme onların korkuluğuyla korunmanın veya onların yolunu takip etmenin sapıklık olduguna hükmeder? Sünni Cemaatinin mahkemesi mi, haşa. Selamlar size.

                114

                [glow=red,2,300]Yüzü Dost,Özü Düşmandan usandım,
                Dili Mümin Kalbi Şeytandan usandım,
                Dostum, Herkesin Kahrı Çekilirde Ben DAVASIZ MÜSLÜMAN dan usandım.[/glow]

                Yorum


                  #38
                  Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                  MEKTUP 19 5 Zilhicce 1329

                  1- Adil Mahkemeler Ehl-i Beyt'e (as) sığınmanın dalalet olduğuna hüküm veremezler.
                  2- Onların Mezhepleriyle amel etmek emaneti muhafazadır,
                  3- Denilebilir ki, onların mezhebini takip etmek daha evladır,
                  4- Hilafetin "Nas" mahiyetinin açıklanmasını istemek,


                  1- Ehl-i Beyt'in ipine tutunanların, onların yolunu takip edenlerin dalaletine dair, adil mahkemeler hüküm veremez.

                  Onlar da imamlık vecibeleri hususlarında diğer imamlardan geri kalmazlar.

                  2- Onların mezhebi ile amel etmek, şüphesiz kifayetlidir ve diğer dört mezhep gibi mükelleflerin zimmetlerini beraat ettirir.

                  3- Hatta İmamlarınız olan On İki İmam'ın (as) peşinden gitmek, dört imamın ve diğer imamların peşinden gitmekten daha evladır denilebilir. Zira On İki İmamın (as) hepsi aynı mezhep üzerindedirler. (458) Hepsi de aynı şekilde o mezhebi her şaibeden arındırmış ve tespit etmişlerdir. Bilakis dört mezhep sahibinin arasındaki ihtilaflar fıkhın bütün dallarında yaygındır. O ihtilafın kaynaklarını ihata ve zapt etmek imkansızdır. Şu da malumdur ki, bir kişinin tasfiye ve tespiti On iki kişinin tasfiye ve tespiti ile eşit tutulamaz. Bütün bunlar hiçbir insaf sahibinin tereddütüne yer, yolunu şaşırıp yol arayana da başka bir yön bırakmamaktadır. Evet, Nasibiler mezhebinizin Ehl-i Beyt imamlarına isnat edilmesinin yaygarasını yapıyorlar. Size daha sonra bu hususta açıklama yapmanızı teklif edeceğim.

                  4- Şimdi ise, sizden halifeliğin İmam Ali b. Ebi Talib (r.a) "Nasla" verildiği yönündeki iddianızı açık ve sahih bir şekilde açıklamanızı rica edeceğim. Buyurun.

                  Sadece Ehl-i Sünnet yolundan lütfen, Vesselam. (s)

                  115

                  [glow=red,2,300]Yüzü Dost,Özü Düşmandan usandım,
                  Dili Mümin Kalbi Şeytandan usandım,
                  Dostum, Herkesin Kahrı Çekilirde Ben DAVASIZ MÜSLÜMAN dan usandım.[/glow]

                  Yorum


                    #39
                    Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                    MEKTUP 20 9 Zilhicce 1329

                    1- Nass'lara özet olarak işaret etmek.
                    2- Evde cereyan eden "İnzar" nassı.
                    3- Sünnet Ehli'nden bu nassı rivayet edenler.



                    1- Resulullah (s.a.a)'in İslam devletini Allah Teala'nın emri ve iradesi ile tesis ettiğini, kaidelerini hazırladığını, kanunlarını yerleştirip usullerini tanzim ettiğini etraflıca bilmiş olanlar, Ali'nin (as), onun veziri, düşmanlarına karşı desteği, ilminin mahalli , hikmetinin varisi, veliahtı ve kendisinden sonra emrin sahibi olduğunu açıkça görürler.

                    Yine Resulullah'ın (saa), onun hakkındaki buyruklarına, ona karşı davranışlarına vakıf olanlar, bu husustaki nasların, peygamberliğinin başlangıcından ömrünün sonuna kadar birbirini mütevatir bir şekilde takip ettiğini görür ve idrak eder.

                    2- Bu davetin henüz başlangıcında cereyan eden şu olay sizi tatmin edecek niteliktedir: Mekke'de İslamiyet daha doğmamış sayılırdı. Allah-u Teala Resul-ü Ekreme şu ayeti kerimeyi indiriyor: "En yakınların olan aşiretlni inzar et (uyar)." Bunun üzerine bütün yakınlarını (ki o gün kırk kişi kadar idiler) amcası Ebu Talib'in evine davet eder. (Aralarında amcaları Ebu Talib, Hamza ve Ebu Leheb de vardı.) Ziyafetin sonunda kalkıp onlara şöyle hitap eder: "Ey Abdülmuttalip Oğulları! Allah'a yemin ederim ki, Arapların içinde hiç
                    bir genç kavmine size getirdiğimin daha üstününü getirmemiştir. Size dünya ve ahiretin en hayırlısını getirdim. Cenabı Allah bana, sizi bu hayıra çağırmamı emretti. Hanginiz bana bu davamda yardımcı olmak isterse, o benim vasim ve halifem olacaktır..." Hepsi susar, sadece Ali (a.s) en küçükleri olduğu halde ayağa kalkar ve "Ben ya Resulullah!.. Bu davada yardımcın

                    16

                    ve vezirin olmak isterim" der. Peygamber (s. a. a) kolunu boynuna dolar ve "İçinizde vasim ve halifem budur. Onu dinleyin ve ona itaat edin." Hepsi kalkarken Ebu Talib'e "Sana, oğlunun sözünü dinlemeni ve ona itaat etmeni emrediyor." deyip gülüşerek dağılırlar.


                    3- Bu "Nassı" aynı sözlerle bir çok İslami tarihin yazarı beyan etmiştir. Bunlardan; ibn-i ishak, ibn-i Cerir, ibn-i Ebu Hatim, ibn-i Merdeveyh, Ebu Nuaym, Beyhaki "Sünen" ve "Delailinde, Sa'lebi ve Teberi "Şuara" suresinin tefsirinde ve yine Teberi Ümem ve Mülük Tarihi kitabının ikinci cüzünde zikreder, ibn-i Esir de "Kamil" isimli' tarihinin ikinci cüzünün 22. sayfasında, şüphesizliğinden emin olarak ileri sürer. Ebu'l Fida ise tarihinin birinci cüzünde (ilk Müslüman olanları zikrederken) bu olayı zikreder, imam Ebu Cafer el-İskafı el-Mütezili de "Nakd'ul Osmaniye" kitabında bu bahsin doğru olduğunu önemle nakleder.

                    Halebi de "Sireti Halebiyye" sinde Peygamber (s.a.a)'in Erkam'ın evinde ashabı ile saklandığına işaret eden "Bab"da bu bahsi getirir. Ayrıca bu asrın içtimai yazarlarından sayılan Mısırlı Muhammed Hüseyin Heykel "Siyaset" isimli gazetesinde geniş bir şekilde arılatmıştır. Hatta bu hadisi meşhur olduğundan dolayı, Fransız, İngiliz ve Alman yazarların bir çoğu kitaplarında zikretmişlerdir.

                    Yine bu hadisi Sünnilerin ileri gelen, müspet yazarlarından bir çok kişi aynı kelimelerle zikretmiştir. Örneğin Tahavı ve Diya el-Makdisi "Muhtare"de. Said b. Mahsur Sünende... Bilhassa Ahmed b. Hanbel "Müsned"inin 1. cüzünün 109 ve 111. sayfalarında, -Ali hadisinde bakabilirsiniz. Yine kendisi: Müsnedinin cüz 1, sayfa, 331'de ibn-i Abbas'tan çok yüce bir hadis rivayet etmiştir ki, bu hadis şu "Nassı" ihtiva eder:"Hz.Ali on hususiyete sahiptir ki. bunlarla diğer sahabelerden imtiyazlıdır." Hatta bu yüce hadisi Nesai, "Hasaisi Ale- vindyy"sinde, Hakim de Müstedrek'inde ihraç etmiştir. Zehebi de doğru oldugunu itiraf etmiştir. Daha da tafsil istiyorsanız Kenz'ul Ummal'ın 6. cüzüne bakabilirsiniz. Bu kadar sağlam deliller yeterlidir sanırım. Vesselam. (ş)

                    117


                    [glow=red,2,300]Yüzü Dost,Özü Düşmandan usandım,
                    Dili Mümin Kalbi Şeytandan usandım,
                    Dostum, Herkesin Kahrı Çekilirde Ben DAVASIZ MÜSLÜMAN dan usandım.[/glow]

                    Yorum


                      #40
                      Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                      MEKTUP 21 10 Zilhicce 1329

                      "Bu "Nass"ın doğruluğundan şüphe etmek.."

                      Hasmınız olan kimse, bu "Hadis"i itibara almaz, hatta şidletli bir şekilde reddedebilir.

                      Her iki şeyhin de bu hadisi ihraç etmemesi, size gösterilecek yeterli delildir. Hatta, Sihah sahiplerinin diğerleri de ihraç etmemiştir. Bu hadisin ileri gelen Sünniler tarafından naklediliğini zannetmiyorum. Sizin de bunun onlarca doğru kabul edildiğine inandığınızı tahmin etmiyorum. Vesselam. (s)

                      [glow=red,2,300]Yüzü Dost,Özü Düşmandan usandım,
                      Dili Mümin Kalbi Şeytandan usandım,
                      Dostum, Herkesin Kahrı Çekilirde Ben DAVASIZ MÜSLÜMAN dan usandım.[/glow]

                      Yorum


                        #41
                        Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                        MEKTUP 22 12 Zilhicce 1329


                        1-Bu Nass'ın tashihi .
                        2- Neden onu terk ettiler?
                        3- 0nları iyi tanıyan bunu yadırgamaz.
                        1- Ehl-i Sünnetçe doğru kabul edildiğine inanmasaydım, onu burada arz etmezdim. Zira "İbn-i Cerir" ve "İmam Ebu Cafer el-İskafi" doğruluğu şüphe götürmez olarak takdim etmişlerdir. Belli başlı tahkikatçıların çoğu doğru olduğunu kabul etmiştir. Doğruluğu sizi tatmin edecek mahiyettedir. Sihah sahiplerinin, inanılır kimseler olarak tanımladıkları ve onlara isnaden nice hadisler rivayet ettikleri sabittir. Size, Ahmed'in Müsned'i (Cüz, 1. s, 111) e bakmanızı tavsiye ederim. Orada bu hadisi şu şahıslardan rivayet ettiğini görürsünüz. Esvet b. Amir, Onu Buhari ve Müslim Tanıt (Hüccet) kabul etmişlerdir. Perik, Müslim'in onunla tanıtlama yaptığını daha evvel zikretmiştik. A'meş, Buhari ve Müslim'in onunla tanıtlama yaptıklarını 16. mektupta zikretmiştik. el-Minhal, Buhari'nin onunla tanıtlama yaptığını söylemiştik. Abbad b. Abdullah b. Zübeyr b. el-Avvam; Buhari ve Müslim sahihlerinde, onu Ebu Bekir kızları Esma ve Ayşe'den duymuş, itibariyle "tanık" kabul etmişlerdir.

                        2- Buhari ve Müslim'in bu hadisi doğrudan zikretmemelerinin nedeni hilafet meselesinde fikirlerine uymamasından olsa gerek. Zira bir çok sahih hadisleri bu yüzden zikretmekten vazgeçmişlerdır. Caferilerin elinde bir silah olmasın diye, bilerek susmayı tercih etmişlerdir. Nitekim Sünnilerin bir çok şeyhi -Allah kusurlarını affetsin- bu tür hadisieri gizleme hatasına düşmüşlerdir- Hatta, bu husustaki gayelerini "ibn-i Hacer" (Feth-ül Bari) kitabında açıklamıştır. .


                        3- Buhari'nin Emir'ül Mü'minin ve bütün Ehl-i Beyt'e karşı tutumunu tanıyan ve onun bu "nass"ları açıklamak istediği zaman titrediğini ve mürekkebinin kuruduğunu bilen kimse bu hadis ve benzerini görmezlikten geldiğini yadırgamaz elbet.. Ve la havle Ve la kuvvete illabillah'il-aliyy'il-azim.(ş)



                        [glow=red,2,300]Yüzü Dost,Özü Düşmandan usandım,
                        Dili Mümin Kalbi Şeytandan usandım,
                        Dostum, Herkesin Kahrı Çekilirde Ben DAVASIZ MÜSLÜMAN dan usandım.[/glow]

                        Yorum


                          #42
                          Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                          MEKTUP 23 14 Zilhicce 1329

                          1- Sabit olduğuna inanması.
                          2- Mütevatir olmadığı için şahit gösterilernez.
                          3- Hususi hilafet için yorumlanabilir.
                          4- İptalinden bahsedilebilir
                          .

                          1- Ahmed'in Müsned'inde c.l, s.111'e baktım ve senedindeki şahısların kimliklerini araştırdım, hepsinin belirlenmiş, doğru, inanılır kimseler olduğunu gördüm. Sonra bu hadisin geldiği bütün yolları tetkik ettim. Hepsi birbirine uygun birbirini teyit etmektedir. Ve böylece sabit olduğuna inandım.

                          2- Fakat bu hadisi imamlık meselesinde ileri sürmeniz yerinde olmaz sanınm. Zira imamlık size göre din usullerindendir. Ona şahit gösterilecek hadisin "mütevatir" olması gerekir. Bu hadisin ise "mütevatir" olduğu iddia edilemez.

                          3- Aynca bu hadis "Hz. Ali'nin yalnız Ehl-i Beyt'e, özellikle Resulullah (s.a.a)'in halifesi olabileceğine delalet eder" söylenebilir. Umumi halifeliğine işaret eden belgeler nerede?..

                          4- Belki de bu hadisin iptalinden ve yerine başka hadisin geçerlilik kazandığından söz edenler çıkabilir. Zira Peygamber (s.a.a) tekrarından kaçınmıştır. Onun için sahabeler her üç halifeye biat ederken bu hadis bir mani teşkil etmemiştir.

                          Allah hepsinden razı olsun. (s)

                          [glow=red,2,300]Yüzü Dost,Özü Düşmandan usandım,
                          Dili Mümin Kalbi Şeytandan usandım,
                          Dostum, Herkesin Kahrı Çekilirde Ben DAVASIZ MÜSLÜMAN dan usandım.[/glow]

                          Yorum


                            #43
                            Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                            MEKTUP 24 15 Zilhicce 1329

                            1- Bu hadisi şahit göstermemizin nedeni.
                            2- Hususi Hilafet genel olarak olumsuzdur.
                            3- İptal burada gerçek dışıdır.

                            1- Ehl-i Sünnet imamlık ispatında her türlü "sahih" hadisi, mütevatir olsun olmasın şahit gösterirler. Biz, bu hadisi onların ,yolundan doğruluğu ispat edilmiş olduğu için şahit gösterdik. Daha doğrusu, kendi kendilerini ilzam ettikleri şahitle onları ilzam etmek için... Bu hadisi imamlığa işaret saymamızın nedeni ise bilindiği gibi aramızda mütevatir olduğundandır.

                            2- Bu hadisin, "Hz. Ali (a.s)'ın hususi olarak Resulullah (s.a.a)'ın sadece Ehl-i Beyt'inde halifeliğine işaret eder" iddiası , aslından reddedilmiştir. Çünkü, Hz. Ali'nin halifeliğini Resullah (s.a.a)'ın Ehl-i Beyt'ine hususiliğini herkim kabul ederse umumi halifeliğini de kabul etmiş sayılır. Yine umumi halifeliğini her kim reddederse, hususi halifeliğini de reddetmiştir. Bu ikisini birbirinden ayırmak mümkün değil... Nedir bu müslümanların bütünlüğüne aykırı olan felsefe?


                            3- İptalinden bahsettiklerini hiç unutmuş değilim: Fakat bu aklen ve şer'en vuku bulması mümkün olmayan bir şeydir, zira olay Peygamber'in deneme zamanından evveldir ki, burada "Peygamber (s.a.a) teyidinden vazgeçti" diye onların iddialarından başka bir iptal belirtisi mevcut değil.. Aksine nas'lar arka arkaya tevatür halinde birbirini teyit etmekte... Farz edelim ki ondan sonra hiç bir nas yok, peki Peygamber'in onu teyit etmekten vazgeçtiğini nereden biliyorlar? Zandan ve nefislerinin arzu ettiklerinden başkasını benimsemezler, oysa onlara Rab'lerinden hidayet gelmiştir. Vesselam, (ş)





                            [glow=red,2,300]Yüzü Dost,Özü Düşmandan usandım,
                            Dili Mümin Kalbi Şeytandan usandım,
                            Dostum, Herkesin Kahrı Çekilirde Ben DAVASIZ MÜSLÜMAN dan usandım.[/glow]

                            Yorum


                              #44
                              Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                              MEKTUP 25 16 Zilhicce 1329


                              1- Bu Nass'lara inanması.
                              2- Daha çok açıklama istemesi.



                              1- İman ettim sizinle karanlıkları aydınlatana. şüpheleri açığa kavuşturana ve sizi ibretlerin bir işareti, delillerin bir tecellisi olarak yeryüzünde bulundurana...

                              2- Bana bu delillerden daha da ihsan et Allah aşkına, vesselam. (s)


                              [glow=red,2,300]Yüzü Dost,Özü Düşmandan usandım,
                              Dili Mümin Kalbi Şeytandan usandım,
                              Dostum, Herkesin Kahrı Çekilirde Ben DAVASIZ MÜSLÜMAN dan usandım.[/glow]

                              Yorum


                                #45
                                Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                                MEKTUP 26 17 Zilhicce 1329

                                1- Hz. Ali (a.s)'dan başkasına nasip olmayan, açık Nass'la belirtilen ondan fazla fazilet.
                                2- Onunla şahitlik yapmanın tafsilatı.



                                1- "Dar" hadisinin ne derece meşhur olduğunun ispatı için. Ahmed'in "Müsned'inin birinci cüzünde ve Nesai'nin "Hasaisi Aleviyye"sinde , Hakim'in Müstedrek'inin üçüncü cüzünde zikrettikleri nasların sizce yetmesi gerek... Zehebi de açıklamasında, doğru olduğunu itiraf etmiştir. Bunlardan başka "Sünen" sahipleri de doğru kabul edilmiş yollardan ihraç etmişlerdir.



                                Arnr b. Meymun der ki; İbn-i Abbas'ın yanında oturuyordum, baktık ki, dokuz adam geldi ve ona dediler ki: "Ya bizimle gelirsin, ya da meclisi boşaltır yalnız bizimle kalırsın." İbn-i Abbas onlara" Ben sizinle gelirim." dedi ve onlarla birlikte bizden uzaklaşıp biraz konuştular. Ne konuştuklarını biz duymadık, ama İbn-i Abbas dönünce yakasını silkip uflamaya başladı VE şöyle konuştu.

                                "Öyle bir adamın hakkında konuşuyorlar ki 10'dan fazla fazileti var ki, başkasına nasip olmamıştır. Öyle bir adamın hakkında konuşuyorlar ki, Peygamber (s.a.a) onun için:" Öyle bir adam göndereceğim ki, Allah onu hiç bir zaman mağlup etmez. Allah ve Resulünü sever, Allah ve Resulü de onu severler " dediği zaman da herkes kulak kabartır ve o adamın kendisi olmasına dua eder, ama Peygamber (s.a.a) hemen arkasından "Ali nerede?" diye sorar. Ali gelir, fakat gözlerindeki ağrıdan dolayı önünü zor görüyor; Peygamber (s.a.a) onu böyle görünce her iki gözünün içine üfler ve sancağı üç kere sallayıp ona verir. Hayber Kalesini fetheder ve sonradan Peygamber'in (s.a.a) zevcelerinden biri olan Safiye bint-i Huyey'yi diğer esirlerle getirerek geri döner, Ibn-i Abbas şöyle devam etti:

                                Sonra Peygamber (s.a.a) Tevbe Süresini filanla gönderdikten sonra, ondan tekrar almak için arkasından Ali'yi (a.s) gönderir ve şöyle der:

                                "Onu ancak benden olan, benim de ondan olduğum kimse götürebilir." İbn-i Abbas devam etti: Peygamber (s.a.a) amca çocuklarına der ki: Hanginiz benim dünyada ve ahirette velim; yardımcım ve kardeşim olmayı kabul eder? Hepsi susar, Ali ise: "Ben kabul ederim" der. Peygamber (s.a.a) soruyu üç defa tekrar eder üçünde de ona yalnız Ali cevap verir, o zaman ona "Dünyada ve ahirette ve velim, yardımcım ve kardeşim sensin" der. İbn-i Abbas sözlerine şöyle devam etti: Ali, Hatice'den sonra ilk iman eden şahıstır; Peygamber (s.a.a) abasını alıp Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'in üzerine atar ve der ki "Ey Ehl-i Beyt Allah sizden her türlü ricsi (pisliği) ve necaseti defedip sizi pak, temiz kılmak ister." "Ve Ali Peygamber'in (saa) yatağında yatan ve bu uğurda canını feda eden kişidir."

                                İbn-i Abbas sonunda şöyle dedi: "Resulullah (s.a.a) "Tebük" vakasına gideceği zaman Ali'yi Medine'de bırakmak isteyince Ali ağlar. Peygamber (s.a.a) ona: "Ya Ali, Harun'un Musa'ya yakınlık derecesi kadar bana yakın olmak istemez misin? Ne var ki benden sonra peygamber yok ve olmayacaktır; seni halifem olarak bırakmadıktan sonra gitmem doğru olmaz" der.

                                Ona Resulullah (s.a.a) yine şöyle der: "Sen her mümin ve müminenin velisisin"

                                Ve İbn-i Abbas dedi ki: Resulullah (s.a.a) mescidin ana kapıdan başka bütün kapılarını kapattırdı, Yalnız Ali'nin kapısını açık bıraktırdı. Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: "Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır..." hadisi meşhurdur.

                                Hakim, bu hadisi aktardıktan sonra: Bu hadis doğru istinatlı olduğu halde Müslim ve Buhari bu şekilde zikretmezler der. Biz de deriz ki:Zehebi, Telhis'inde bu hadisi rivayet etmiş ve "doğrudur" demiştir

                                2- Bu hadisteki kesin delillerden anlaşılıyor ki. Ali onun veliahdı ve ondan sonraki halifesidir. Görmüyor musunuz? Peygamber (s.a.a) nasıl onu dünya ve ahirette ki velisi, en sadık dostu olarak tanıtıyor... Nasıl onu, Harun Musa'ya ne kadar yakın ise, kendisine aynı derecede yakın olduğunu ilan ederken bütün mertebelerden yalnız peygamberiik mertebesini istisna ediyor. Onu istisna etmekte şüphesiz diğerlerinin genelliğine işarettir.

                                Siz de biliyorsunuz ki, Harun'un Musa'nın yanındaki en açık derecesi ona vezirliği, destek olması ve davasında ona ortaklık yapması ve aynı zamanda bütün ümmetine ona, itaat etmesinin farz olduğunu söylemesi... Bunun delili ise şu ayettir:

                                "Allahım! Bana yakınlarımdan bir vezir tayin et... O kardeşim Harun olsun... Onunla beni kuvvetlendir." (Ve davamda onu bana ortak yap) ve şu ayet: "Kavminin içinde benim halifem ol! Sulh eyle ve müfsitlerin yolunu takip etme!"

                                Ve Cenabı Allah'ın ona cevabı:

                                "İstediğine nail oldun ya Musa!.."

                                İşte bu nass'ın hükmüne göre Ali, Resulullah'ın (s.a.a) kavminde halifesidir; : ehlinde veziridir; davasında ise ortağıdır. -Tabii hilafet mahiyetinde, Nübüvvet mahiyetinde değil ve ümmetinin en faziletlisi ve onun sağlığında ve ölümünde onunla ilgilenmeye herkesten daha layık olan kimse, Peygamber sağ kaldığı müddetçe veziri sayılması itibariyle herkesin ona itaat etmesi farzdır; aynen Mu-

                                125



                                sa'nın zamanında kavminin Harun'a itaat etmeleri farz olduğu gibi.

                                Nitekim "Derece (menzilet) hadisini duyan herkes bu bahsi edilen derecelerin hepsi aklına gelir. Zira Resulullah (s.a ) durumu bu sözleriyle daha da açıklamış ve şüpheye yer bırkmamıştır: 'Seni halifem olarak bırakmadan gitmemem lazım" Bu sözler, eğer onu halifesi olarak bırakmadan gitseydi yerinde
                                olmayan bir iş yapmış olacağına apaçık bir "nas"tır.

                                Bu da kendisine Cenabı Allah'ın bu hususta emri olduğunu dile getirmekten başka bir şey değildir. Aynı, Allah-u Teala'nın:

                                "Ey Resul! Sana Rabbinden indirileni tebliğ et, etmediğin takdirde onun elçiliğini yapmamış olursun." hitabında sabit olan tefsir gibi.. Sonra Resulullah'ın (s.a.a): "Seni halifem olarak bırakmadan gitmemem lazım" sözlerini tahkik edin! Her iki değimin aynı maksada yöneldiğini göreceksiniz. Bu hadiste Peygamber'in (saa) ona söylediği şu sözleri unutmayın: "Sen benden sonra her Müminin velisisin."

                                Bu sözler onun bu davanın velisi, valisi kendisinden sonra makamını işgal edecek yegane şahıs oldğuna dair bir "Nas" tır. Rahmetli Şair "Kumeyl'in dediği gibi: "Bu davanın velisi olan üstün şahıstan sonra, yerine geçmeye layık görülen o, takvadan başka aradığı bir rızık olmayan şahıs, ne edepli ne üstün şahıstır." Vesselam. (ş)




                                [glow=red,2,300]Yüzü Dost,Özü Düşmandan usandım,
                                Dili Mümin Kalbi Şeytandan usandım,
                                Dostum, Herkesin Kahrı Çekilirde Ben DAVASIZ MÜSLÜMAN dan usandım.[/glow]

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X