Ynt: Hz Aişe gerçekten Resulullahla 9 yaşındamı evlenmiştir.?
sanirim ben bu sitede saskinliktan saskinliga göc etmekten saglikli bilgi alamiyacagim...!
bu konu hakkinda googlede dolasirken mantikli ve inandirici bi yazi buldum...
sanirim bu konuya biraz isik tutacaktir
erkek çocuklarin bile yoldan geri çevrildigi Uhud günü onun da cephede olusu,(Buhârî, Cihâd, 65.)
ilmî meselelerdeki derinligi, Ifk Hadisesi karsisinda ortaya koymus oldugu olgun tavir ve beyanlari,
Fâtima Vâlidemiz’le arasindaki yas farki, hicret ve sonrasinda yasanan gelismelere detaylariyla birlikte vukûfiyeti,
Medine’ye intikal ettikten sonra evlilik isinin, bizzat babasi Hz. Ebû Bekir’in gündeme getirmesiyle ve mehir takdirinden sonra gerçeklesmis olmasi,(Taberânî, Kebîr, 23/25; Ibn Abdilberr, Istîâb, 4/1937; Ibn Sa’d, Tabakât, 8/63.)
model bir sahsiyet olarak Efendimiz’in toplum önündeki rehberlik konumu, peygamberlik hassasiyeti ve baba sefkati,
gelen ayetlerde evlilik yasiyla ilgili olarak rüsd sartinin getirilmis olmasi,(Nisâ sûresi, 6.)
onun yasi ve evliligiyle ilgili rivayetlerin farklilik arz etmesi yönüyle kesinlik ifade etmiyor olusu,
("Hicretten bir buçuk, iki veya üç yil önce", "alti veya yedi yasindayken", "Hz. Hatîce’nin vefat ettigi yil veya vefatindan üç yil sonra",
"hicretten yedi, sekiz ay sonra, hicretin ilk senesi" veya "Bedir’in akabinde" gibi farkli rivayetler için Bkz.: Buhârî, Menâkibü’l-ensar 20, 44; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe 74;
Aynî, Umde, 1/45; Ibn Abdilberr, Istîâb, 4/1881; Nedvî, Sîretü’s-Seyyideti Âise, 40, 49.)
o günkü yasini ifade ederken bizzat Âise Vâlidemiz’in, süphe ifade eden "alti veya yedi" tabirini kullanmasi,
o günün toplumlarinda dogum ve ölüm tarihlerinin bugünkü kadar net tespit edilmiyor olusu gibi bilgiler üzerinde de durulabilir.
Ancak netice degismemekte ve bunlarin hepsi, onun risâletten önce dünyaya geldigi, on dört veya on bes yaslarindayken nisanlandigi
ve on yedi veya on sekiz yaslarindayken de Allah Resûlü (s.a.s.) ile evlendigi seklindeki kanaati kuvvetlendirmektedir.
Bu durumda bize, nisanlandiginda 6 veya 7, evlendiginde ise 9 yaslarinda oldugu seklindeki rivayetleri,
‘O görünümde birisi idim.’ manasina hamledip te’lif etmek düsecektir.
(Hatta konuyla ilgili degerlendirmelere tepkiyle yaklasan bazilari, "alti veya yedi yaslarinda idim" ifadesini ravinin bir hatasi olarak görüp bu cümlenin,
"risâlet geldiginde alti veya yedi yaslarinda idim" seklinde olmasi gerektigini söylemektedirler.)
Hz. Âise Annemiz’in, fizikî durumu itibariyle zayif bir bünyeye sahip oldugu bilgisi de bu yorumu güçlendirmektedir.
Zira o, fizikî sartlardan çabuk etkilenen ve yasitlarina göre kendini daha küçük gösteren bir beden tasiyordu; Medine’ye hicret sirasinda hastalanmasi, (Buhârî, Menâkibü’l-ensar 43, 44; Müslim, Nikâh 69; Ibn Mâce, Nikâh 13.)
annesi tarafindan özel ilgi gösterilerek iyilestirilmeye çalisilmasi,
(Buhârî, Menâkibü’l-ensar 44; Müslim, Nikâh 69; Ebû Dâvûd, Edeb 55; Ibn Mâce, Nikâh 13; Dârimî, Nikâh 56; Taberânî, Kebîr, 23/25; Ibn Abdilberr,
Istîâb, 4/1938; Ibn Sa’d, Tabakât, 8/63; Ibn Ishâk, Sîre, Konya, 1981, 239)
Benî Mustalik Gazvesi dönüsünde, içinde sanilarak hevdecinin deve üzerine yerlestirilmesi
ve bu sirada onun hevdeç içinde olup olmadiginin bile anlasilamamis olmasi (Buhârî, Sehâdât 15; Megâzî, 34; Tefsîr, (24) 6; Müslim, Tevbe 56; Tirmizî, Tefsîr, (63) 4; Ibn Sa’d, Tabakât, 2/65; Ibn Hisâm, Sîre, 3/310.) gibi hadiseler de bu durumu desteklemektedir.
Özetle Âise Vâlidemiz, dokuz yasinda iken evlenmis olsa bile o günkü toplum telakkilerine göre bu çok tabii ve dogal olmakla birlikte
hadiseye daha genel bakildiginda onun, 17 veya 18 yaslarinda iken ‘Mü’minlerin Annesi’ hüviyetini kazandigi anlasilmaktadir.
Burada akla, "Madem öyle; bugüne kadar bu mesele niye bu sekilde gündeme gelmedi?" seklinde bir soru gelmektedir.
Basta da ifade edildigi gibi yakin zamana kadar bu hususta olumsuz hiçbir beyan serdedilmemis;
ne Ebû Cehil gibi her firsati aleyhte degerlendiren muannit bir firavundan ne de Abdullah ibn Übeyy ibn Selûl gibi olmadik yerden fitne ve iftira üreten nifakin adresi olmus birisinden bu evlilige herhangi bir itiraz söz konusu olmamis, olamamistir.
Çünkü ortada itiraz edilecek herhangi bir durum yoktur.
O günkü telakkilere göre her iki durum için de tabii bir kabullenme söz konusudur ve muhtemelen bu durum, konuya farkli yaklasip yeni bir bakis açisi getirme ihtiyacini da netice vermemis,
dolayisiyla söz konusu haberlerin dogrulugu veya alternatif bilgilerin varligi hususunda Islâm âlimlerinin farkli bir mütalaada bulunmalari da mümkün olmamistir.
sanirim ben bu sitede saskinliktan saskinliga göc etmekten saglikli bilgi alamiyacagim...!
bu konu hakkinda googlede dolasirken mantikli ve inandirici bi yazi buldum...
sanirim bu konuya biraz isik tutacaktir
erkek çocuklarin bile yoldan geri çevrildigi Uhud günü onun da cephede olusu,(Buhârî, Cihâd, 65.)
ilmî meselelerdeki derinligi, Ifk Hadisesi karsisinda ortaya koymus oldugu olgun tavir ve beyanlari,
Fâtima Vâlidemiz’le arasindaki yas farki, hicret ve sonrasinda yasanan gelismelere detaylariyla birlikte vukûfiyeti,
Medine’ye intikal ettikten sonra evlilik isinin, bizzat babasi Hz. Ebû Bekir’in gündeme getirmesiyle ve mehir takdirinden sonra gerçeklesmis olmasi,(Taberânî, Kebîr, 23/25; Ibn Abdilberr, Istîâb, 4/1937; Ibn Sa’d, Tabakât, 8/63.)
model bir sahsiyet olarak Efendimiz’in toplum önündeki rehberlik konumu, peygamberlik hassasiyeti ve baba sefkati,
gelen ayetlerde evlilik yasiyla ilgili olarak rüsd sartinin getirilmis olmasi,(Nisâ sûresi, 6.)
onun yasi ve evliligiyle ilgili rivayetlerin farklilik arz etmesi yönüyle kesinlik ifade etmiyor olusu,
("Hicretten bir buçuk, iki veya üç yil önce", "alti veya yedi yasindayken", "Hz. Hatîce’nin vefat ettigi yil veya vefatindan üç yil sonra",
"hicretten yedi, sekiz ay sonra, hicretin ilk senesi" veya "Bedir’in akabinde" gibi farkli rivayetler için Bkz.: Buhârî, Menâkibü’l-ensar 20, 44; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe 74;
Aynî, Umde, 1/45; Ibn Abdilberr, Istîâb, 4/1881; Nedvî, Sîretü’s-Seyyideti Âise, 40, 49.)
o günkü yasini ifade ederken bizzat Âise Vâlidemiz’in, süphe ifade eden "alti veya yedi" tabirini kullanmasi,
o günün toplumlarinda dogum ve ölüm tarihlerinin bugünkü kadar net tespit edilmiyor olusu gibi bilgiler üzerinde de durulabilir.
Ancak netice degismemekte ve bunlarin hepsi, onun risâletten önce dünyaya geldigi, on dört veya on bes yaslarindayken nisanlandigi
ve on yedi veya on sekiz yaslarindayken de Allah Resûlü (s.a.s.) ile evlendigi seklindeki kanaati kuvvetlendirmektedir.
Bu durumda bize, nisanlandiginda 6 veya 7, evlendiginde ise 9 yaslarinda oldugu seklindeki rivayetleri,
‘O görünümde birisi idim.’ manasina hamledip te’lif etmek düsecektir.
(Hatta konuyla ilgili degerlendirmelere tepkiyle yaklasan bazilari, "alti veya yedi yaslarinda idim" ifadesini ravinin bir hatasi olarak görüp bu cümlenin,
"risâlet geldiginde alti veya yedi yaslarinda idim" seklinde olmasi gerektigini söylemektedirler.)
Hz. Âise Annemiz’in, fizikî durumu itibariyle zayif bir bünyeye sahip oldugu bilgisi de bu yorumu güçlendirmektedir.
Zira o, fizikî sartlardan çabuk etkilenen ve yasitlarina göre kendini daha küçük gösteren bir beden tasiyordu; Medine’ye hicret sirasinda hastalanmasi, (Buhârî, Menâkibü’l-ensar 43, 44; Müslim, Nikâh 69; Ibn Mâce, Nikâh 13.)
annesi tarafindan özel ilgi gösterilerek iyilestirilmeye çalisilmasi,
(Buhârî, Menâkibü’l-ensar 44; Müslim, Nikâh 69; Ebû Dâvûd, Edeb 55; Ibn Mâce, Nikâh 13; Dârimî, Nikâh 56; Taberânî, Kebîr, 23/25; Ibn Abdilberr,
Istîâb, 4/1938; Ibn Sa’d, Tabakât, 8/63; Ibn Ishâk, Sîre, Konya, 1981, 239)
Benî Mustalik Gazvesi dönüsünde, içinde sanilarak hevdecinin deve üzerine yerlestirilmesi
ve bu sirada onun hevdeç içinde olup olmadiginin bile anlasilamamis olmasi (Buhârî, Sehâdât 15; Megâzî, 34; Tefsîr, (24) 6; Müslim, Tevbe 56; Tirmizî, Tefsîr, (63) 4; Ibn Sa’d, Tabakât, 2/65; Ibn Hisâm, Sîre, 3/310.) gibi hadiseler de bu durumu desteklemektedir.
Özetle Âise Vâlidemiz, dokuz yasinda iken evlenmis olsa bile o günkü toplum telakkilerine göre bu çok tabii ve dogal olmakla birlikte
hadiseye daha genel bakildiginda onun, 17 veya 18 yaslarinda iken ‘Mü’minlerin Annesi’ hüviyetini kazandigi anlasilmaktadir.
Burada akla, "Madem öyle; bugüne kadar bu mesele niye bu sekilde gündeme gelmedi?" seklinde bir soru gelmektedir.
Basta da ifade edildigi gibi yakin zamana kadar bu hususta olumsuz hiçbir beyan serdedilmemis;
ne Ebû Cehil gibi her firsati aleyhte degerlendiren muannit bir firavundan ne de Abdullah ibn Übeyy ibn Selûl gibi olmadik yerden fitne ve iftira üreten nifakin adresi olmus birisinden bu evlilige herhangi bir itiraz söz konusu olmamis, olamamistir.
Çünkü ortada itiraz edilecek herhangi bir durum yoktur.
O günkü telakkilere göre her iki durum için de tabii bir kabullenme söz konusudur ve muhtemelen bu durum, konuya farkli yaklasip yeni bir bakis açisi getirme ihtiyacini da netice vermemis,
dolayisiyla söz konusu haberlerin dogrulugu veya alternatif bilgilerin varligi hususunda Islâm âlimlerinin farkli bir mütalaada bulunmalari da mümkün olmamistir.
Yorum