Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #61
    Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

    [quote author=Elmeddin link=topic=17621.msg107961#msg107961 date=1287510480]
    ypa can, senin için biraz daha hadis aktarayım Ehli Beyt imamlarından a.s ama hadisler ehli sünnet kaynağından olması şartı ile:

    Ebu’l-Fida İsmail İbn Kesir, "Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri", Çağrı Yayınları: 5/2153-2160


    ypa can, gördünmü? Ebu Cafer (imam Muhammed Bakır aleyhisselam) ve Musa b. Cafer (imam Musa Kazım aleyhisselam) "ayakları yıkamak farzdır, Cebrailin a.s indirdiği hüküm budur" diyorlar. gel inat etme, Rasulullahın s.a.a Ehli Beytine a.s, ümmet için Nuhun a.s gemisi konumunda olan Ehli Beyte a.s, bize emanet bırakılıp tutunmamız emr edilen Ehli Beyte a.s uy, "atalarımı bu din üzere buldum" diyerek taassup ehli olma, hidayetten sapma

    [/quote]

    ya mübarek bende bunu diyorum zaten sen niye tartışıyon ki benimle. bence de ayakları yıkamak farz.

    eklediğin kelentideki açıklamaları da ekleyeyim. Köprüyü atıyorsun ama o köprüde ne yazıyor okumuyorsun herhalde. bence okudğun kısmı ekle.altına da köprüyü at. Öyle daha iyi olur düşüncesindeyim.
    Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
    Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

    Yorum


      #62
      Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

      Abdestte Ayakların Yıkanması Konusunda Vârid Olan Hadîs-i Şerifler:


      Yukarda mü'minlerin emîri Osman ve Ali ile İbn Abbâs, Muâviye, Abdullah İbn Zeyd İbn Âsim ve Mikdâd'dan rivayet edilen hadîste Ra­sûlullah (s.a.) in abdest alırken ayağını bir, iki veya üç kez yıkadığı nakledilmiştir. Ancak ihtilâf, bu yıkama miktanndadır. Amr îbn Şuayb da babası kanalıyla dedesinden nakleder ki, Rasûlullah (s.a.) abdest alırken iki ayağını yıkamış ve; işte abdest budur, Allah abdestsiz namazı kabul etmez, buyurmuştur. Buhârî ve Müslim'in Sahîh'inde Ebu Uvâ-ne'nin... Abdullah İbn Âmir'den naklettiği rivayette o, şöyle demiş : Bir­likte gittiğimiz bir seferde Rasûlullah (s.a.) geride kalmıştı. Biz, ona ulaştık. Namaz vakti geçmek üzere idi. Ve namaz ikindi namazıydı. Biz de abdestimizi alıyorduk. Ayaklarımıza meshediyorduk. Rasûlullah (s.a.) sesini yükselterek bağırdı ve abdestinizi yenileyin. Vay sırtlara ce­hennemden, buyurdu. Keza Buhârî ve Müslim'in Sahîh'lerinde Ebu Hüreyre'den, Müslim'in Sahîh'inde Hz. Âişe'den nakledilir ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş : Abdesti yenileyin. Vay sırtlara cehennemden.

      Leys İbn Sa'd... Abdullah İbn Hâris'ten nakleder ki; o, Rasûlullah (s.a.) in şöyle buyurduğunu duymuş : Vay sırtlan ve ayakların altına ateşten. Beyhakî ve Hâkim de bu hadîsi rivayet ederek isnadının sahîh olduğunu söylerler.

      îmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Muhammed İbn Ca'fer... Şuayb İbn Ebu Kerb'ten nakletti ki; o, şöyle demiştir : Câbir İbn Abdul­lah'ın deve üzerinde şöyle dediğini duydum : Rasûlullah (s.a.) vay to­puklara ateşten, buyurdu. Esved İbn Âmir bize... Câbir İbn Abdullah'-dan nakleder ki; o, şöyle demiş: Rasûlullah (s.a.) bizden bir adamın ayağının bir dirhem kadarının yıkanmamış olduğunu gördü ve; vay ar­kalara cehennemden, buyurdu.

      İbn Mâce... Saîd'den aynı rivayeti nakleder. İbn Cerîr Taberî bu rivayeti Süfyân es-Sevrî, Şu'be İbn Haccâc ve daha başkaları kanalıy­la... Câbir'den nakleder. Sonra der ki; bize Ali İbn Müslim... Câbir'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) bir topluluğun abdest aldıklarını, ancak ayaklarının arkasına su değdirmediklerini gördü ve buyurdu ki: Vay ayaklarının arkasına cehennemden.

      İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Halef İbn Velîd... Muay-kib'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş : Vay arkalara ce­hennem ateşinden. Bu hadîsi İmâm Ahmed yalnızca rivayet etmiştir. İbn Cerîr Taberî der ki; bize Ali İbn Abd'ül-A'lâ... Ebu Ümâme'den nak­letti ki; Rasûlullah (s.a.) : Vay arkalara cehennemden, vay arkalara cehennemden, diye buyurunca; mescidde seçkin ve sıradan hiç kimse kalmadı ki, herkes ayağının arkasını çevirip onlara bakıyordu. Ebu Kü-reyb... Ebu Ümâme'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.), bir topluluğun abdest almakta olduğunu ve ancak birisinin ayağının arkasının veya aşığının dirhem miktarı kadar veya tırnak kadar su dokunmamış oldu­ğunu gördü de; vay arkalara cehennemden, dedi. Ebu Ümâme der ki; adam, ayağının arkasına suyun dokunmadığını görünce, artık abdestini yeniler olmuştu.

      Bu hadîslerin delâlet şekli açıktır. Şöyle ki; eğer ayakların mes-hedilmesi yeterli veya caiz olsaydı, terkinden dolayı bunca tehdîd vârid olmazdı. Çünkü mesh, bütün ayağı içine almaz. Aksine sadece mes'in üzerine mesh gibi olur ki; bu İmâm Ebu Ca'fer İbn Cerîr Taberî merhu­mun Şia'ya karşı delil getirme tarzıdır.

      Müslim Sahîh'inde, Ebu Zübeyr kanalıyla Câbir'den, o da Ömer İbn Hattâb'dan nakleder ki; adamın birisi abdest aldı, ayağından bir tırnak kadar yeri kuru bıraktı. Rasûlullah (s.a.) bunu görünce; git ve abdestini güzel al, buyurdu.

      Hafız Ebu Bekr el-Beyhakî der ki: Bize Hafız Ebu Abdullah... Ka-tâde İbn Diâme'den nakletti ki; Enes İbn Mâlik şöyle demiş: Adamın biri Hz. Peygamberin yanma; abdest almış fakat ayağından parmak kadar bir yeri kuru bırakarak gelmişti. Rasûlullah (s.a.) ona; git ve ab-destini al, buyurmuştu. Ebu Dâvûd bu rivayeti Hârûn İbn Ma'rûf' tan ve İbn Mâce, Harmele İbn Yahya kanalıyla Vehb'den naklederler. Bu isnâd sağlam olduğu gibi râvîlerin hepsi de sika kimselerdir. Lâkin Ebu Dâvûd, bu hadîs ma'rûf değildir, İbn Vehb'den başka onu rivayet eden bulunmamıştır, der.

      Mûsâ İbn İsmâîl... Hasan'dan, Katâde'nin hadîsinde naklettiğini, Rasûlullah (s.a.) in söylediğini bildirir. İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize İbrahim İbn Ebu'l-Abbâs... Hâlid kanalıyla Peygamberin eşle­rinden birisinden rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.) bir adamın namaz kıldığını, ancak ayağının üstünde bir dirhem miktarı parlaklık bulun­duğunu, bu kısmı yıkamadığını görmüş ve ona abdestini yenilemesini emretmiş. Bu rivayeti Ebu Dâvûd, Bakiyye'den nakleder ve ayrıca; na­mazını da iade etmesini emretmişti, der. Bu isnâd sağlam ve sahihtir. Allah en iyisini bilendir.

      Humrân'm Hz. Osman'dan naklettiği hadîste Hz. Osman; Rasûlul­lah (s.a.) m abdest alış şeklini anlatırken onun parmaklarının arasını hilâllediğini söyler. Sünen sahipleri de İsmâîl İbn Kesîr kanalıyla Âsım'ın babasından naklederler ki; o, şöyle demiş : Ben; ey Allah'ın Rasûlü bana abdesti bildir, dediğimde; abdestini yenile, parmakların arasını hilâlle, ve fazla istinşâk yap, ancak oruçlu olursan müstesna, buyurdu.

      İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Abdullah İbn Yezîd... Amr İbn-Abese'den nakletti ki; o, şöyle demiş : Ben, ey Allah'ın nebisi, bana abdesti bildir, dedim. Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: Sizden biriniz ab-deste başlar da sonra ağzına, burnuna su verir ve fazlasıyla bunu ya­parsa; muhakkak ağzından ve burnundan çıkan su ile birlikte günâh­ları da çıkar. Sonra Allah'ın emrettiği biçimde yüzünü yıkarsa; yüzü­nün hatâları, sakalının etrafından akan sularla birlikte kaybolur. Sonra iki elini dirsekleriyle birlikte yıkarsa; iki elinin hatâları, parmakları ucundan akar gider. Sonra başını meshederse; başının hatâları saçın­dan akan sularla birlikte akıp gider. Sonra iki ayağını aşıklarıyla bir­likte Allah'ın emrettiği gibi yıkarsa; ayaklarının hatâları, ayak par­maklarından akan su ile birlikte akar. Sonra kıyama durup Allah'a hamdeder ve övgüye lâyık olana hamd ve senada bulunur, ardından iki rek'at namaz kılarsa; anasından doğduğu gündeki gibi günâhlarından çıkar. Ebu Ümâme der ki: Ey Amr, ne dediğine bak! Sen bunu Rasû­lullah (s.a.) dan işittin mi? dedim. Bu adama her şey yerinde mi veri­liyor? Amr îbn Avf da dedi ki: Ey Ebu Ümâme benim yaşım ilerledi.

      Kemiğim inceldi, ecelim yaklaştı. Allah'a ve Allah'ın Rasûlüne yalan isnâd etmeye ihtiyâcım yok. Eğer ben bunu o'ndan bir, iki veya üç kez işitmemiş olsaydım; nakletmezdim. Halbuki ben, bunu ondan yedi veya daha fazla kere işittim. Bu hadîsin isnadı sahihtir. Müslim'in Sahîh'in-de bir başka şekilde vârid olmaktadır. Ve; ayaklarını Allah'ın emrettiği gibi yıka, buyurmakla Kur'an'ın ayağı yıkamayı emrettiği anlaşılmak­tadır. Keza Ebu İshâk, Hâris'ten, o da Ebu Tâlib oğlu Ali'den rivayet eder ki, o, emrolunduğunuz gibi ayakları aşıklarla beraber yıkayın, bu­yurmuştur. Burada Abd Hayr'ın, Hz. Ali'den naklettiği ve Rasûlullah (s.a.) in na'leyni içindeki iki ayağına su döküp ovaladığını, nakleden hadîsiyle neyin kasdedilmiş olduğu anlaşılıyor. Bununla hafîf bir yıka­mayı kasdetmiştir ki; ayaklar yine na'leynin içindeydi. Ayaklar na'ley-nin içinde olduğu halde yıkamaya bir engel yoktur. Ancak bu ifâdede; vesvesecüerden derinliğine dalan ve olmayanı uyduranlara reddiyye var­dır. İbn Cerîr'in A'meş'ten kendi rivâyetiyle Ebu Vâil ve Huzeyfe'den naklettiğine göre o der ki: Rasûlullah (s.a.) bir kavmin abdesthanesine gelmiş, orada idrarını ayakta yapmış. Sonra su istemiş, abdestini almış ve na'leynine meshetmiş. Bu hadîs sahihtir. İbn Cerîr bu hadîsi, sika ye hafız râvîlerin A'meş kanalıyla Ebu Vâil ve Huzeyfe'den naklettikle­rini zikreder ve der ki: Rasûlullah ayakta idrarını yaptı. Sonra abdest alıp meslerinin üzerine mesnetti. Ben derim ki; bu ikisini birleştirmiş olması ve ayaklarında mes olup, üzerinde de na'leynin bulunmuş olması muhtemeldir. Nitekim İmâm Ahmed îbn Hanbel'in rivayet ettiği ha-dîs'de böyledir. Buna göre Yahya... Ebu1 Evs'ten nakleder ki; o, Rasû­lullah (s.a.) in abdest alıp ayakkabılarının üzerine meshettiğini sonra namaza durduğunu gördüm, demiştir. Ebu Dâvûd ise bunu, Müsedded kanalıyla Ebu Evs'den nakleder ki; o, Rasûlullah (s.a.) in bir kavmin mezbelesine gelip idrarını yaptığını, sonra abdest alıp ayakkabısına ve ayaklarının üzerine meshettiğini gördüm, demiştir. İbn Cerîr bunu Şu'be ve Hüşeym tankıyla- rivayet ettikten sonra, der ki: Bu, Rasûlullah'm abdestini bozmadan abdest almış olmasına hamledilmiştir. Çünkü Al­lah'ın farzlarıyla, Rasûlünün sünnetlerinin; birbirini reddeder ve çeli­şir nitelikte olması caiz değildir. Rasûlullah (s.a.) dan abdest alırken genellikle iki ayağı tamamen yıkamayı emrettiğine dâir rivayet sahih­tir. Bu rivayet, kendisine ulaşanın ma'zeretini kesinlikle kabul etmeyen müstefîz nakille nakledilmiştir. Mansûb okunan kırâete göre; Kur'an'ın ayaklan yıkamayı emrettiği, mecrûr okumayı öngören kırâete göre de; buna hamletmek vâcib olduğu için Selef-i Sâlihînden bazıları bu âyetin mensûh olduğunu ve meslerin üzerine mesh ruhsatıyla neshedildiğini vehmetmişlerdir. Nitekim böyle bir rivayet Ebu Tâlib oğlu Ali'den nakle­dilmiştir. Ancak bunun isnadı, sahîh değildir. Kaldı ki Hz. Ali'den sabit olan bunun tersidir. Yoksa onların iddia ettiği gibi değildir. Çünkü Rasûlullah (s.a.) in bu âyet-i kerîme'nin nüzulünden sonra da mesler üzerine mesh ettiği sabittir.

      İmâm Ahmed tbn Hanbel der ki: Bize Hâşim İbn Kasım... Cerîr İbn Abdullah'dan nakletti ki; o, şöyle demiş : Ben Mâide sûresinin nü­zulünden sonra, müslüman oldum ve ben müslüman olduktan sonra Rasûlullah (s.a.) in mes üzerine mesh ettiğini gördüm. Ancak bu riva­yette İmâm Ahmed münferid kalmıştır.

      Buhârî ve Müslim'in Sahîh'inde A'meş'in... Hemmâm'dan naklet­tiğine göre; o, şöyle demiş : Cerîr, idrarını yaptı. Sonra abdest aldı ve mesleri üzerine mesnetti. Kendisine böyle mi yapıyorsun? denildiğinde; evet, ben Rasûluîlah (s.a.) in idrarını yapıp sonra abdest alarak mesler üzerine meshettiğini gördüm, dedi. A'meş der ki: Bu hadîs onların hay­retini mûcib olmuştur, zîrâ Cerîr'in müslüman oluşu Mâide sûresinin inmesinden sonraydı, dedi. Lafız Müslim'indir.

      Meslerin üzerine meshin meşrûiyyeti kavlî ve fiilî sünnet ile Rasû­lullah (s.a.) dan tevâtüren sabittir. Nitekim bu husus, «Ahkâm el-Kebîr» kitabında belirtilmiştir. Orada bu konuda gerek duyulan bütün bilgiler verilmiştir. Râfızîler ise, hiçbir mesnedi olmadan bilgisizlik ve sapıklık­la buna muhalefet etmişlerdir. Nitekim Buhârî ve Müslim'in Sahîh'in­de sabit olduğu gibi; mü'minlerin emîri Ali İbn Ebu Tâlib'in rivayetine göre; Rasûlullah (s.a.), müt'â nikâhını yasakladığı halde onlar bunu da mübâh saymışlardır. Keza bu âyet-i kerînıe'de; Rasûlullah (s.a.) dan te­vatür yoluyla sabit olan fiil, uygun biçimde ayakların yıkanmasının vâcib olduğuna delâlet etmektedir. Ancak Râfızîler buna da karşı çık­mışlardır. Gerçekte onların sağlam bir delili yoktur. Hamd Allah'a mah­sûstur.

      Ayaklardaki aşıklar konusunda da selef ile mezheb imamları ara­sında ihtilâf vardır. Onlara göre aşık, ayağın üzerindedir. Diğerlerine göre ise; her ayağın bir aşığı vardır. Cumhûr'a göre; aşık, ayak ile bal­dırın oynak noktasında yer alan iki kemiktir. Rebî' der ki; İmâm Şafiî şöyle dedi: Allah'ın Kur'an'da zikrettiği iki aşığın mâhiyeti konusunda ihtilâf olduğunu bilmiyorum. Aşıklar; ayak bileğinin mafsalının bir­leştiği yerlerdir. Bu, onun lafzıdır. Mezheb imamlarına göre; her ayağın iki aşığı vardır. Nitekim halk larafmdan bilinen de budur. Sünnetin delâlet ettiği de budur. Buhârî ve Müslim'in Sahîh'inde Humrân yoluy­la J3z. Osman'dan nakledildiğine göre; Hz. Osman, abdestini almış, sağ ayağını açıklarıyla beraber, sol ayağını da aynı şekilde yıkamıştır. Buhârı'nin kesin bir talîkı da rivayet edilmiştir. Ebu Dâvûd ve İbn Huzeyme Sahîh'lerinde Ebu'l-Kâsım Hüseyn İbn Hâris'in, Nu'mân îbn Beşîr'den naklettiği rivayete göre; Nu'mân der ki; Rasûlullah (s.a.) yüzünü bize çevirerek üç kere; saflarınızı düzeltin, Allah'a yemîn ede­rim ki, ya saflarınızı düzeltirsiniz, yahut da Allah sizin kalblerinizin arasını açar, buyurdu. Nu'mân İbn Beşîr der ki: Ben, adamın kendi ayağının aşığını arkadaşının ayağının aşığına, dizini dizine ve omuzunu da arkadaşının omuzuna yapıştırdığını gördüm. Bu hadîsin lafzı İbn Huzeyme'ye aittir. Ancak kişinin, ayağının aşığını arkadaşının aşığına bitiştirmesi mümkün değildir. Sadece orada aşıkla kasdolunan; baldır­da açıklık olan kemiktir. Bir diğerinin aşığının hizasına kadar gelecek niteliktedir. Bu da bizim zikrettiğimizi gösterir ki; aşık, bacak ile ayağın ayrıldığı eklem noktasında çıkık olan kemiktir. Ehl-i Sünnet'in mezhebi de budur.

      îbn Ebu Hatim der ki: Bize babam... Câbir'den nakletti ki; o, şöyle demiştir : Ben Zeyd'in taraftarlarının Önlerine baktım. Onların aşığı­nın, ayaklarının üstünde olduğunu gördüm. Bu, Şia'nın hakka muhale­fetlerini ve isyanda ısrarlarını bastırmak için cezalandırılmış olduğu bir cezadır.

      «Eğer cünüb iseniz hemen temizlenin. Eğer hasta olmuşsanız veya seferde iseniz, yahut heladan gelmişseniz, veya kadınlara yaklaşmış da su bulamamıştanız temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yüzlerinizi ve ellerinizi onunla mesnedin.» Bu konuda Nisa sûresinde yer alan teyem­müm konusu açıklanırken (âyet, 43) yeterli bilgi verilmiştir. Burada sözü uzatmamak için onları tekrarlama gereğini duymuyoruz. Orada te­yemmüm âyetinin nüzul sebebini de anlatmıştık. Ne var ki, İmâm Bu-hârî bu âyet-i kerîme'ye hâs olmak üzere bir hadîs rivayet eder ve şöyle der: Bize Yahya İbn Süleyman... Hz. Âişe'den nakletti ki; o, şöyle de­miştir : Biz Medine'ye girmek üzere iken Beydâ'da gerdanlığım düştü. Rasûlullah (s.a.) bineğini durdurdu, yere indi, başını benim kucağıma koyup uyudu. Ebubekir gelerek beni şiddetle yumrukladı ve bir gerdan­lık için halkı tuttun, dedi. Rasûlullah (s.a.) in yerine ben öleyim ki, beni bir hayli acıtmıştı. Sonra Rasûlullah (s.a.) uyandı ve sabah olmuş­tu, su aradı, bulmadı. Bunun üzerine işbu âyet-i kerîme nâzi] oldu. Useyd İbn Hudayr; ey Ebubekir'in ailesi, Allah sizi insanlar için mübarek kıl^ sın. Siz, insanlar için bir bereketsiniz, dedi.

      «Allah size zorluk vermek istemez.» Bunun için Hak Teâlâ size her şeyi kolaylaştırmıştır. Hastalık anında su bulamayınca, sizi rahatlat­mak için ve size acıdığından teyemmümü mübâh kılmıştır. Teyemmüm etmesi meşru' olanlara su yerine teyemmümü kâim kılmıştır. Daha önce açıklandığı gibi, bazı noktalarda teyemmüm su yerine geçmez. Bu konu «el-Ahkâm el-Kebîr» isimli eserde belirtilmitşir.

      «Lâkin sizi temizlemek, üzerinize olan nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.» Allah'ın size verdiği bolluk, şefkat, merhamet, kolay­lık ve müsamaha nimetlerine şükredesiniz diye. Bunun için sünnet-i seniyye'de abdestten hemen sonra duaya teşvik vârid olmuştur. Abdest alanların, bu âyet-i kerîme'ye imtisal ederek cennete giren ve temizlenenlerden kılması için Allah'a yalvarmaları belirtilmiştir. Nitekim İmâm Ahmed İbn Hanbel, Müslim ve Sünen sahipleri Ukbe İbn Âmir'-den naklederler ki; o, şöyle demiştir : Biz, deve güdüyorduk. Benim sı­ram geldiğinde ben, akşamleyin develeri salıverdim. O sırada Rasûlullah (s.a.) m ayakta insanlarla konuştuğunu farkettim ve söylediğinden şu­nu aklımda tuttum: Hangi müslüman abdest alır ve abdestini güzel yapar, sonra kalkıp gönlünü ve yüzünü kıbleye çevirerek iki rek'at na­maz kılarsa; mutlaka ona cennet vâcib olur. Ukbe İbn Âmir der ki; Ben, bu ne cömertlik? dedim. Benim önümde bir başka kişinin de, bundan önceki daha cömertti, diye seslendiğini gördüm. Ve bir de baktım ki, Hz. Ömer (r a.) idi bu. Dedi ki; ben senin geldiğini yeni görmüştüm, sonra şöyle dedi: Sizlerden her kim abdest alır ve «Şehâdet ederim ki; Allah'tan başka ilâh yok­tur. Ve şehâdet ederim ki; Muhammed (s.a.) Allah'ın Rasûlüdür, derse; ona cennetin sekiz kapısı açılır. O, dilediği kapıdan girer. Lafız Müs­lim'indir.

      İmâm Mâlik der ki; Süheyl İbn Ebu Salih, babası kanalıyla Ebu Hüreyre (r.a.) den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş; Müslüman kul —veya mü'min kul demiştir— abdest alır, yüzünü yı­karsa; gözleriyle bakmış olduğu bütün hatâlar, yüzünden akan suyla birlikte çıkar gider. —veya son su damlasıyla birlikte gider demişti—. İki elini yıkadığı zaman; eliyle değdiği bütün hatâlar, su ile birlikte çıkar gider, —veya son su damlasıyla birlikte gider demişti— ayaklarını yıkadığı zaman; ayaklarıyla bastığı her hatâ, su ile birlikte çıkar, gider, —veya son su damlası ile birlikte gider demişti— neticede bütün günâh­lardan arınmış olarak çıkar. Bu hadîsi Müslim, Ebu Tâhir kanalıyla İbn Vehb'den o da Mâlik'ten rivayet eder.

      İbn Cerîr der ki: Bize Ebu Küreyb... Kâ'b'tian nakletti ki; Rasû­lullah (s.a.), şöyle buyurmuş: Her kim abdest alır, ellerini veya bilek­lerini yıkarsa, bu ikisinden hatâlar çıkar. Yüzünü yıkarsa yüzünden hatâlar çıkar, başına meshederse başından hatâlar çıkar. Ayaklarını yıkarsa, ayaklarından hatâlar çıkar. îbn Cerîr Taberî'nin lafzı böyledir. Aynı rivayeti Ahmed İbn Hanbel... Kâ'b kanalıyla Rasûlullah'tan nak­leder ki; Rasûlullah şöyle buyurmuş ; Kim abdest alır ve iki elini yıkar­sa, iki elinden hatâlar çıkar. Yüzünü yıkarsa, yüzünden hatâları çıkar. Kolunu yıkarsa, kollarından hatâları çıkar. Ayaklarını yıkarsa,, ayak­larından hatâları çıkar. Şu'be der ki; başa meshetmeyi zikretmemişti. Bu isnâd sahihtir. İbn Cerîr Taberî; Şimr İbn Atiyye kanalıyla, Ebu Ümâme'den nakleder ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş : Kim abdesf, alır ve abdestini güzelleştirir, sonra namaza kalkarsa kulağından, gö­zünden iki elinden ve iki ayağından günâhları çıkar.

      Müslim, Sahîh'inde Yahya İbn Ebu Kesîr kanalıyla Ebu Mâlik el Eş'arî'den nakleder ki, Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

      Temizlik îmânın bir parçasıdır. Elhamdülillah ise nıîzân'ı üoıauruı. Sübhânallah ve el-hamdü li'l-lah ise ikisi birlikte göklerle yer arasını doldurur. Namaz nurdur. Sadaka burhandır. .Sabır ziyadır. Kur'an ise senin lehinde ve aleyhinde bir hüccettir. Bütün insanlar, sabahleyin kalkarlar. Kendilerini satışa çıkarırlar. Ya âzâd olurlar, ya da kaçarlar. Müslim'in Sahîh'inde, Semmâk İbn Harb'in... Abdullah İbn Ömer'den rivayetine göre; Rasûlullah (s.a..), şöyle buyurmuştur: Allah, hîle ile verilen sadakayı abdestsiz namazı kabul etmez.

      Ebu Dâvûd et-Teyâlisî der ki: Bize Şu'be... Ebu Melîh'ten nakletti ki, babası kendisine şöyle demiş : Ben, Rasûlullah ile birlikte evdeydim. O'nun şöyle dediğini işittim : Allah abdestsiz namazı kabul etmez, hileli sadakayı da. Ahmed İbn Hanbel, Ebu Dâvûd, Neseî, İbn Mâçe de bunu Şu'be'nin hadîsinden rivayet ederler.[11]


      Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
      Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

      Yorum


        #63
        Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

        [quote author=ypa link=topic=17621.msg107984#msg107984 date=1287522926]
        Fahreddin Razi nin ne dediği ykarıda altı çizli olarak eklendi. dilerseniz bir daha ekleyeyim ama o zaman tekrar olacak. İmamiye şiası öyle naklediyor diyor. İyi okuyalım inşAllah.
        [/quote]

        Kaffâl, bu âyetin tefsiri hususunda İbn Abbas, Enes İbn Mâlik, İkrime, Şa'bî ve Ebû Cafer Muhammed İbn Ali el-Bakır'dan ayakları meshetmenin farz olduğu hükmünü nakletmiştir ki bu, Şia'nın İmâmiyye kolunun mezhebidir

        iyi, okuyalım. nakleden mi şia yoksa Ebu Cafer gibi bu hükmü benimseyen mi şia deniyor. nakledenlere bakın Enes bin Malik. yani maliki mezhebinin kurucusu..

        Yorum


          #64
          Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

          ya mübarek bende bunu diyorum zaten sen niye tartışıyon ki benimle. bence de ayakları yıkamak farz.

          eklediğin kelentideki açıklamaları da ekleyeyim. Köprüyü atıyorsun ama o köprüde ne yazıyor okumuyorsun herhalde. bence okudğun kısmı ekle.altına da köprüyü at. Öyle daha iyi olur düşüncesindeyim.
          kusura bakma ypa can. orada yanlışlıka "yıkamak" yazmışım. ama seni gerçekten anlamıyorum, senin için sözü, rivayetleri güvenilimez olan bir şiinin yanlış sözünü hemen göre biliyorsunda kendi alimlerin olduğunu idda ettiğin Ehli Beyt imamlarının a.s sözlerini göremiyormusun?

          [b]ypa can, senin için biraz daha hadis aktarayım Ehli Beyt imamlarından a.s ama hadisler ehli sünnet kaynağından olması şartı ile:

          îbn Abbâs, Rasûlullah'ın abdest alışını anlatırken; iki ayağına mesh etti, der. Yine ondan rivayet edilir ki, şöyle demiştir : Allah'ın kitabında mesh varken, insanlar kaçıp yıkıyorlar. Ve yine demiştir ki: Abdest iki yıkama ve iki meshtir. Katâde der ki; Allah, iki yıkamayı ve iki meshi farz kılmıştır... Ehl-i Beyt'in seyyidle-rinden rivayet edilen haberlere gelince; bu konuda sayılmayacak kadar çoktur. Nitekim Hüseyn İbn Saîd el-Ehvazî, Fudâle İbn Fudâle kanalıyla Hanımâd İbn Osman'dan nakleder ki; ona Gâlib İbn Hüzeyl şöyle demiş: Ebu Ca'fer'e ayaklara mesh konusunu sorduğumda dedi ki: Cebrail'in indirmiş olduğu hüküm budur. Yine Hüseyn İbn Saîd'in Ahmed İbn Muhammed'den naklettiğine göre; Ebu Hasan, Mûsâ İbn Ca'fer'e ayaklara mesh nasıl olur, diye sordum? demiş. O da ellerini parmaklarının üzerine koyarak topuklara kadar ayağını mesh etti, demiş. Ona bir kişi iki parmağıyla mesh etse ne olur? deyip böylece aşıklara kadar göstermiş. O, hayır, elinin bütün ayasıyla, demiş

          Ebu’l-Fida İsmail İbn Kesir, "Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri", Çağrı Yayınları: 5/2153-2160

          Yorum


            #65
            Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

            Fahreddin Razi nin ne dediği ykarıda altı çizli olarak eklendi. dilerseniz bir daha ekleyeyim ama o zaman tekrar olacak. İmamiye şiası öyle naklediyor diyor. İyi okuyalım inşAllah.
            ypa "imamiyye şiası öyle nakletmiştir" sözü bu metnin neresinde geçiyor?

            Alimler, ayakların meshedileceği veya yıkanacağı hususun da ihtilâf etmişlerdir: Kaffâl, bu âyetin tefsiri hususunda İbn Abbas, Enes İbn Mâlik, İkrime, Şa'bî ve Ebû Cafer Muhammed İbn Ali el-Bakır'dan ayakları meshetmenin farz olduğu hükmünü nakletmiştir ki bu, Şia'nın İmâmiyye kolunun mezhebidir.


            Fahruddin Er-Râzi, "Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb", Akçağ Yayınları, 8/501


            er Razi ne diyor? Kaffal Ebu Caferden yani 5-ci Ehli Beyt imamı Muhammed Bakırdan a.s abdest ayetinin tefsiri ile ilgili ayakları mesh etmenin farz olduğunu rivayet etmiştir ki, bu yani imamı Muhammed Bakırın a.s tefsir, rivayet ettiği hadis, aktardığı hüküm Şianın imamiyye kolunun mezhebi(görüşü)dür. Şianın imamiyye kolunun mezhebi nedir? Kaffalın Ebu Caferden rivayet ettiği ve er Razinin de kendi tefsirinde yer verdiği ayakları mesh etmenin farz olduğu!

            umarım senin için "nakl etmek" ile "mezhebidir" sözünün farkını açıklamaya gerek yoktur. şimdi durduk yerde Kaffala saldırmaman için Kaffal içinde link atalım.

            er Razi kimdir
            Kaffal kimdir
            Ebu Cafer a.s kimdir


            ortaya çıkan sonuç şu, ehli sünnet alimi er Razi diğer sünni alimi Kaffaldan ve oda imam Ebu Caferden a.s ayakları yıkamanın farz olduğunu rivayet etmiştir ve bu görüşede uyan imamiyyedir. yine aynı şekilde

            Yorum


              #66
              Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

              [quote author=Elmeddin link=topic=17621.msg108004#msg108004 date=1287548646]


              ypa "imamiyye şiası öyle nakletmiştir" sözü bu metnin neresinde geçiyor?

              Alimler, ayakların meshedileceği veya yıkanacağı hususun da ihtilâf etmişlerdir: Kaffâl, bu âyetin tefsiri hususunda İbn Abbas, Enes İbn Mâlik, İkrime, Şa'bî ve Ebû Cafer Muhammed İbn Ali el-Bakır'dan ayakları meshetmenin farz olduğu hükmünü nakletmiştir ki bu, Şia'nın İmâmiyye kolunun mezhebidir.


              ortaya çıkan sonuç şu, ehli sünnet alimi er Razi diğer sünni alimi Kaffaldan ve oda imam Ebu Caferden a.s ayakları yıkamanın farz olduğunu rivayet etmiştir ve bu görüşede uyan imamiyyedir. yine aynı şekilde [/b]
              [/quote]

              biz kimseye saldırmayız muhterem. saldırılara karşı durur. yanlış olduğunu söyleriz bu 1

              ikincisi siz kim kimden nakletmiş kısmını bir daha okuyun isterseniz. İmam Bakır dan nakleden imamiye şiasıdır. 2

              son paragrafı elmeddin de öyle yazmıştı. Ben Allah yazdırıyor diyorum siz hata dersiniz. Evet yıkamak farzdır. aynen son paragrafta aktardığınız gibi. tartışmanın seyri için bir de abdest alışınızı anlattınız mı bütün mesele benim için çözüelcek.


              boşa vakit harcamama sebep oluyorsunuz... lütfen fazla gelmek istemiyorum sitenize. Buyrun izahlarınızı yapın biz de okuyalım geçelim inşAllah...
              Bir sonuca varılmayacağı açıktır. Bu kadar basit bir meselede bu kadar inat ve bu taassupu anlamaya çalışıyorum. nakillerden dolayı öyle düşünüyorsunuz zannedersem.... Belki bir özür sayılabilir.


              şunu sizin mantıkla ifade edeyim: bütün delilleri aktardığmıza göre artık ayaklarınızı yıkamanız gerekir..



              bu cümle size ne kadar ters geldi değil mi? sizce benim aktardıklarım delil değil ve bu ayaklarınızı yıkmanızı sağlamaycak. İşte bütün meselelerde takındığınız tavır bu. bir farkla ben ayakları yıkamak gerekliliğini ilmen fennen naklen ispatladığımı düşünüyorum... Ama sizinkilerde böyle bir ispat hiç olmadı şu ana kadar. Siz hep ispatladığınızı zannedip üzerinden hükmümüzü bile verdiiniz. ...neydi o hatırlayalım : senin için hücccet tamamlandı... artık sen diğer sünniler gibi değilsin....



              Aynı mantığı tersten işletin ve benim düşüncelerimi okuyun... Selam ve dua ile... Sizin için hüccet hiç tamamlanmayacak sürekli anlatacağız. Bizim işimiz görevimiz bu. Allah c.c. isterse anlattırır, anlamlandırır, Anlaşılmayı sağlar. yoksa aynı yerde döner dururuz.


              Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
              Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

              Yorum


                #67
                Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?


                boşa vakit harcamama sebep oluyorsunuz... lütfen fazla gelmek istemiyorum sitenize. Buyrun izahlarınızı yapın biz de okuyalım geçelim inşAllah...
                Bir sonuca varılmayacağı açıktır. Bu kadar basit bir meselede bu kadar inat ve bu taassupu anlamaya çalışıyorum. nakillerden dolayı öyle düşünüyorsunuz zannedersem.... Belki bir özür sayılabilir. ypa


                madem oyle burda ne işin var kardeş...öğretmek yerine biraz öğrenmeye çalışsan .söz gümüşse sukut altındır demişler değil mi ?
                HASBUNALLAH

                Yorum


                  #68
                  Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

                  yarım yamalak okuyup yorum yapmayı ne zaman bırakcaksın. cımbızı bırak metnin tamamını oku. bak o zaman burda ne işim var ne zaman sükut etmem gerek. hangi cümleden sonra ... desem ne kadar yanlış olur değil mi? diye tamamlanmış okuyunca kavranacak.

                  Siteye girmek istemiyorum. ne zamanlarda cevap yazacağımı da belirttim. Meselenin sonunu okuyup ancak bu kadar yorum yapılır...


                  Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
                  Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

                  Yorum


                    #69
                    Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

                    ana teması kişisel sataşma olan bir mesajı sildim. ortalık gerilsin istemiyoruz..

                    Yorum


                      #70
                      Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

                      Kaffâl, bu âyetin tefsiri hususunda İbn Abbas, Enes İbn Mâlik, İkrime, Şa'bî ve Ebû Cafer Muhammed İbn Ali el-Bakır'dan ayakları meshetmenin farz olduğu hükmünü nakletmiştir ki bu, Şia'nın İmâmiyye kolunun mezhebidir.

                      Sn Ypa, bu cümleyi sizin için öğelerine ayıracağım böylece kim kimden naklediyor belli olsun:

                      cümle iki bölümden oluşmakta. çünkü iki tane yüklem vardır. yüklemler:

                      1- nakletmiştir
                      2- mezhebidir

                      önce ikinci cümlenin öğeleri:



                      "ki bu, Şia'nın İmâmiyye kolunun mezhebidir."

                      şianın imamiye kolunun mezhebidir :yüklem
                      bu :Özne
                      ki : bağlaç. (Öğesel değeri yok.)



                      gelelim ilk cümleye:

                      "Kaffâl, bu âyetin tefsiri hususunda İbn Abbas, Enes İbn Mâlik, İkrime, Şa'bî ve Ebû Cafer Muhammed İbn Ali el-Bakır'dan ayakları meshetmenin farz olduğu hükmünü nakletmiştir"

                      nakletmiştir: yüklem
                      Kaffal : özne
                      Enes İbn Mâlik, İkrime, Şa'bî ve Ebû Cafer Muhammed İbn Ali el-Bakır'dan ayakları meshetmenin farz olduğu hükmünü: nesne
                      bu ayetin tefsiri hususunda: dolaylı tümleç

                      ve

                      nesneyi biraz daha açabiliriz:

                      "Enes İbn Mâlik, İkrime, Şa'bî ve Ebû Cafer Muhammed İbn Ali el-Bakır'dan ayakları meshetmenin farz olduğu hükmünü"

                      Enes İbn Mâlik, İkrime, Şa'bî ve Ebû Cafer Muhammed İbn Ali: özne
                      el-Bakır'dan: dolaylı tümleç

                      gördüğünüz gibi burada kendisinden nakledilen 5. İmam El Bakır a.s. dır. Nakledenler ise:

                      Enes bin Malik,
                      İkrime,
                      Şa'bi ve
                      Ebu Cafer Muhammed ibn Ali.

                      aslında bu cümle daha rahat anlaşılması için şöyle de kurulmalıdır:


                      Kaffâl, bu âyetin tefsiri hususunda; İbn Abbas, Enes İbn Mâlik, İkrime, Şa'bî ve Ebû Cafer Muhammed İbn Ali el-Bakır'dan ayakları meshetmenin farz olduğu hükmünü, naklettiklerini nakletmiştir. Ki bu hüküm Şia'nın İmâmiyye kolunun mezhebine aittir.

                      Yorum


                        #71
                        Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

                        ikincisi siz kim kimden nakletmiş kısmını bir daha okuyun isterseniz. İmam Bakır dan nakleden imamiye şiasıdır. 2
                        kardeşim, orada "imamiyye şiası nakletmiştir" sözü varmı? yok. ne var? Kaffal Ebu Caferden a.s rivayet etmiştir. Kaffal kimdir? ehli sünnet alimi. Ebu Caferden a.s ne rivayet etmiştir? ayaklara mesh etmenin farz olduğunu. imamiyyenin mezhebi nedir? Kaffalın Ebu Caferden rivayet ettiği tefsir, hadis, hüküm.

                        son paragrafı elmeddin de öyle yazmıştı. Ben Allah yazdırıyor diyorum siz hata dersiniz. Evet yıkamak farzdır. aynen son paragrafta aktardığınız gibi. tartışmanın seyri için bir de abdest alışınızı anlattınız mı bütün mesele benim için çözüelcek.
                        son paragrafta yanlış yazdığımı sana söyledim. Allahın indirdiği hüküm mesh etmektir. bu benim değil Rasulullahın s.a.a "onlara sarıldıkca sapmazsınız; onlara muhalefet eden helak olur" dediği Ehli Beytin a.s sözüdür. yani sözü güvenilir olmayan bir şiaya inanıyorsun, söü gevnilir olmayan (!) bir şianın sözünü hemen "Allah yazdırıyor" diyorsun ama Rasulullahın s.a.a her zaman insanları doğru yola götüreceğine şahitlik ettiği Ehli Beytin a.s sözüne inanmıyorsun. şaşılacak şey doğrusu.

                        üstelik er Razi açıkca diyor ki: "fayda etmeeez. bunu nasıl, nerey çevirsen, hangi bahaneyi getirsen bu ayetten çıkan hüküm ayakların mesh edilmesidir"


                        boşa vakit harcamama sebep oluyorsunuz... lütfen fazla gelmek istemiyorum sitenize. Buyrun izahlarınızı yapın biz de okuyalım geçelim inşAllah...
                        Bir sonuca varılmayacağı açıktır. Bu kadar basit bir meselede bu kadar inat ve bu taassupu anlamaya çalışıyorum. nakillerden dolayı öyle düşünüyorsunuz zannedersem.... Belki bir özür sayılabilir.
                        ypa can, yanlış anlama ama seni sitede zorla tutan yok. "illaki yazacağım, ne olursa olsun cevap vermem gerek, onların cevabının karşısında susuyorum gibi görünmem gerek" gibi bir inatla defalarca siteden ayrılıp tekrar dönen sensin. ayrılmak istiyorsan biz kimseyi zorla tutmayız.

                        şunu sizin mantıkla ifade edeyim: bütün delilleri aktardığmıza göre artık ayaklarınızı yıkamanız gerekir..
                        hangi deliller? benim için, Şia için delil Kuran ve Ehli Beyttir a.s. Kuranın delil oluşu açıktır, bu konuda tartışmak bile gerekmiyor. EHli Beytin a.s delil oluşu ise Allahın "Rasule s.a.a itaat eden Allaha itaat etmiştir" emrinden yola çıkılmakla oluyor. Rasulde s.a.a bize buyuruyor ki: "size 2 emanet bırakıyorum ki, tutundukca asla sapıklğa düşmezsiniz: Kuran ve Ehli Beytim", "Ehli beytimin ümmet içindeki misali Nuhun a.s misali gibidir. Ona uyan kurtuldu ve muhalefet eden helak oldu" ayet ve hadise esasen Ehli Beyte a.s uymak farzdır ve Ehli Beyte a.s uyanlar hakk yoldadır ve Rasulullahın s.a.a şehadeti ile asla sapmazlar. yine ayet ve hadise binaen Ehli Beyt a.s ile muhalefet eden ve muhalefet edenlere uyanlar sapmışlardır, helak olacaklardır.

                        şimdi... Kuran açıkca "mesh edin" buyuruyor. Ehli Beytte a.s sizin kaynaklarda da geçtiği gibi ayetin tefisir ile ilgili olarak mesh etmenin farz olduğunu söylüyor. delil budur, muhalife kendi kaynaklarından delil sunulur. yoksa bende kalkıp şimdi kendi kaynağımdan ayakları mesh etmenin farz olduğuna dair hadisler sunarım ama bu delil olmaz, senin yaptığın gibi.


                        bu cümle size ne kadar ters geldi değil mi? sizce benim aktardıklarım delil değil ve bu ayaklarınızı yıkmanızı sağlamaycak. İşte bütün meselelerde takındığınız tavır bu.
                        ypa can, senin aktardığın delil değil ve olamazda. çünkü sen benim zaten kabullenmediğim bir kaynaktan aktarıyorsun. kabullenseydim problem kalmazdı. yanlış anlaşılma olmasın ve ya söz fazla uzanmasın diye biraz daha açıklayayım. benim -haşa- güvenmediği Rasulullah s.a.a ve ya ibni Abbas, ibni Mesud, Übeyy b. Kaab, Sehl b. Huneyf, Osman b. Huneyf, Huzeyfe, Ammar, Huzeyme b. Sabit, Mikdad ve diğer has sahabeler -Allah onlardan razı olsun- değil, güvenmediğim emevi kaynakları ve ek olarakta Ebu Hureyreler, Aişeler, Amr b. Aslar, Muaviyler. eğer aktardığının delil olmasını ve benim için bağlayıcı olmasını istiyorsan buyur bizim kaynaklardan aktar bizim sana karşı yaptığımız gibi.

                        bir farkla ben ayakları yıkamak gerekliliğini ilmen fennen naklen ispatladığımı düşünüyorum... Ama sizinkilerde böyle bir ispat hiç olmadı şu ana kadar. Siz hep ispatladığınızı zannedip üzerinden hükmümüzü bile verdiiniz.
                        şüphesiz Allah her şeye şahittir ve her şeyi görüyor. bizzat senin kaynağından Ehli Beyte a.s uymanın farz ve uymamanın, muhalefet etmenin sapıklık, helak olduğunu gösterdik. yine aynı şekilde uyulması farz olan Ehli Beytin a.s "mesh etmek Cebarilin a.s indirdiği hükümdür" dediğini aktardık

                        ...neydi o hatırlayalım : senin için hücccet tamamlandı... artık sen diğer sünniler gibi değilsin....
                        inan ki, şuanda bu konuda sana hüccet tamamlanmıştır. kendi alimin er Razi itiraf ediyor ve Rasulullahın s.a.a uyulmasını farz ve uyulmamasını sapıklık olarak tanıttığı Ehli Beyt a.s Cebrailin a.s indirdiği hükmün mesh etmek olduğunu söylüyor.

                        Aynı mantığı tersten işletin ve benim düşüncelerimi okuyun... Selam ve dua ile... Sizin için hüccet hiç tamamlanmayacak sürekli anlatacağız. Bizim işimiz görevimiz bu. Allah c.c. isterse anlattırır, anlamlandırır, Anlaşılmayı sağlar. yoksa aynı yerde döner dururuz.
                        aynı mantığı tersten işletemeyiz, çünkü ortaya bir tek delil koya bilmiş değilsin. kendi alimin er Razi Allahın kitabındakı hükmün ne olduğunu itiraf ediyor ve Ehli beytin a.s "mesh etmek Cebrailin a.s indirdiği hükümdür" sözü kendi kaynağında geçiyor.

                        Yorum


                          #72
                          Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

                          Elmeddin kardeşimiz bizim 69 nolu mesajımızda yanlışlıklar olduğuna dair şu paylaşımda bulundu:

                          "hocam burada bir yanlışınız var. ilk olarak Kaffalın rivayet ettiği şahıs Maliki mehebinin imamı Malik b. Enes değil aksine Rasulullahın s.a.a hizmetçisi Enes b. Malik. diğerleride İkrime ve Şa'bî ki, bunlarda ehli sünnete göre sahabe Hihi

                          ikinci yanlış şu. siz Kaffalın Enes İbn Mâlik, İkrime ve Şa'bîden onların da Ebu Caferden a.s rivayet ettiğni yazmışsınız. ancak olayın aslı şu. Kaffal bu hükmü Enes b. Malik, İkrime, Şabi ve imam Bakırdan a.s rivayet etmiştir. yani Kaffal onların her birinden ayrılıkta rivayet etmiştir. mesela şöyle:

                          Kaffal Enes b. Malikden ayakları mesh etmenin farz olduğunu rivayet etmiştir
                          Kaffal İkrimeden ayakları mesh etmenin farz olduğunu rivayet etmiştir
                          Kaffal Şa'bîden ayakları mesh etmenin farz olduğunu rivayet etmiştir
                          Kaffal Ebu Caferden a.s ayakları mesh etmenin farz olduğunu rivayet etmiştir

                          yani meshin far olduğunu sadece Ebu Cafer a.s değil Enes b. Malik, Şabi ve İkrimede söylemiştir.

                          selam aleykum"

                          Yorum


                            #73
                            Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

                            cümlenin detaylı öğelerine ayrılmış hali için teşekkürler... açıklamaları daha sonra detaylı okudum...

                            Kaffal ilgili sahabeden nakletmiş. Anlaşılan odur. Gelelim yorumlara..


                            Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
                            Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

                            Yorum


                              #74
                              Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

                              İbnü Kesir, Ebu Amr, Asım'dan Ebu Bekir Şu'be, Hamze, Ebu Cafer, Halefü'l-Âşir kırâetlerinde ( = lâm) cer ile esre şeklinde; geri kalanlarda yani Nâfi, İbnü Âmir, Âsım'dan Hafs, Kisai, Yakub kırâetlerinde nasb ile üstün şeklinde okunur. Nasb (üstün), ayaklarını, yüz ve el gibi "yıkayın" emrine bağlanmasında, cerr (esre) de "meshedin" hükmüne bağlanmasında açıktır. Ve bu iki kırâetin birbirine uyumu açısından bir mezheb ihtilafı ortaya çıkmıştır. Zira birine göre ayaklar yıkanacak, diğerine göre de mesh ile yetinilebilecek görünüyor. Bunun en güzel en doğru çözüm şekli, çıplak ayakların yıkanması, meşhur sünnet ile sabit olduğu üzere abdestle giyilmiş mest ve fotin üzerine de meshedilmesidir. Ehl-i sünnetin çoğunluğunun mezhebi budur. "Kaffâl Tefsiri"nde, sahabeden yalnız İbnü Abbas ve Enes b. Malik, tabiinden İkrime ve Şa'bi ve Ebu Cafer Muhammed b. Aliyyi'l-Bâkır'dan, "ayaklarda abdestin farzı, mesh" olduğu nakledilmiştir ki, Şia'dan İmamiyye'nin mezhebi budur. Bütün fakihlerin çoğunluğu ve tefsirciler ise, "ayaklarda abdestin farzı, yıkamak" olduğunu beyan etmişlerdir. Zahiriye'nin başkanı olan Davud-ı İsfahanî de: "Her ikisinin cem'i (toplanması) vacib" olduğunu söylemiştir ki, bu da Zeydiye imamlarından Nasır Lilhakk'ın görüşüdür. Hasenü'l-Basrî ile Muhammed b. Cerir et-Taberi de mükellefin, meshetme ile yıkama arasında serbest olduğunu söylemişlerdir. Bunların tartışması fıkıh kitaplarında genişçe yapılmıştır. Burada ancak şu kadar söyleye-lim ki, çıplak ayaklara meshetmeyi caiz görmek âyetin sonunda "sizi temizlemek istiyor" diye açıklanan temizlik hikmetine kesin olarak aykırı bulunduğu ve hele yıkanmamış kirli ayaklarla camilere girmenin, temizlik şöyle dursun, normal temizlik ile bile uyuşmasının mümkün olmadığı ortadadır. Nitekim ayaklarını güzelce yıkamamış ve ökçelerinde biraz kuruluk kalmış olanlar hakkında Resulullah "Vay şu ökçelerin ateşten haline" buyurmuş ve tekrar yıkanmasını emretmiştir. Bir de maksat mesh olsaydı gibi sadece demek yeterli olur. "Topuklara kadar" kaydına hiç de gerek kalmazdı. Bu da farzın esasının yıkamak olduğuna ve meshin buna dayanması lazım geldiğine işaret eder. Kısaca ayaklar hakkında yıkamak emri muhkem, mesh emri mücmeldir ve yüksek sünnet ile açıklanmıştır. tıpkı Nisâ sûresindeki gibi de okunmuştur. (Nisâ, 4/43 âyetine bkz.)



                              bunu daha önce eklemiştim. Elmalılı hamdi yazır tefsirinden
                              Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
                              Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

                              Yorum


                                #75
                                Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

                                Enes bin Malik Hazretleri görüşüne göre maliki mezhebinin ayakları mesh etmesi gerekir öyle değil mi?


                                Ama bakıyoruz ki Ayakları yıkamak diyor farzlar arasında:
                                Maliki mezhebinde:
                                1- Niyet,
                                2- Yüzü yıkamak,
                                3- İki kolu yıkamak,
                                4- Başın tamamını mesh etmek,
                                5- İki ayağı yıkamak,
                                6- Muvalat [ara vermeden, uzuvları peş peşe yıkamak],
                                7- Delk [yıkanan yerleri ovmak.]

                                Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
                                Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X