Alevi kelimesi iki anlama gelir. Birinci anlam ‘İmam-ı Ali’nin soyundan gelen kişi’ şeklinde karşımıza çıkar. Böyle bir Alevi, İmam-ı Ali’ye bağlı olabilir yada olmayabilir. İkinci anlam ‘İmam-ı Ali’ye sevgi bağı ile bağlı ile bağlanan kişi’ şeklinde karşımıza çıkar. Böyle bir Alevinin İmam Ali’ye bağlı olması ve onun yolundan başka bir yolu izlememesi şarttır. Bu iki farklı Alevinin durumu İmam-ı Ali’nin şu sözü çok iyi açıklar: “Akrabalık, sevgiye ihtiyaç duyar. Sevgi ise akrabalığa ihtiyaç duymaz.” Bizim konumuz ikinci anlamda beliren Alevi kimliktir.
İmam-ı Ali’ye bağlılığın temelini atan, hidayet ve rahmet peygamberi Hz. Muhammed’tir. Peygamberimiz, insanları Allah’a davete başladığı ilk andan itibaren kendisinden sonra vasi ve halifenin İmam-ı Ali olduğunu, ona itaat etmenin Müslümanlara farz kılındığını açıklamıştır. Peygamberimiz Müslümanlara her fırsatta İmam-ı Ali’yi takip etmelerini ve sevmelerini, ona itaat etmelerini ve uymalarını emretmiştir. Bu konudaki sayısız hadislerinden birinde Peygamber efendimiz şöyle der: “Bana İnan ve beni doğrulayana, Ali B. Ebi Talib’e uymasını tavsiye ediyorum. Ona uyan bana, bana uyan Allah’a uymuş olur. Onu öfkelendiren beni, beni öfkelendiren Allah’ı öfkelendirmiş olur.” (Kenzul ummal c.6 s.154) başka bir hadisinde şöyle buyurur: “ Bana inanan ve beni doğrulayan herkes Ali b. Ebi Talib’e uysun. Ona uymak bana, bana uymak yüce Allh’a uymak demektir.” (Kenzul ummal c.6 s.155)
Mahmut Salih, “Gerçeklerin Işığında Aleviler, s.19”
Aleviler Peygamberin (s.a.a) bunlara benzer söylediği bir sürü hadise dayanarak Hz. Ali’nin velayetinde olmuş ve Alevi ismiyle anılmışlardır. Hz. Ali’yi seven ve onun velayetinde olan, ona tabi olana Alevi denir.
Yorum