Ynt: AHİRET MENZİLLERİ
Güzel ahlak hususunda da bir kaç hikaye nakletmek istiyorum.
Nakledildiği üzere Malik Eşter Kufe pazarından geçiyordu, üzerinde ham iplikten örülmüş gömlek ve başında sarık vardı. Pazarda onu tanımayanlardan birisi alay ederek ona taş attı, Malik ona bir şey demedi. Ona bu alay ettiği kimsenin Hz. Ali'nin arkadaşı Malik Eşter olduğunu söylediklerinde korkudan titremeye başladı, gidip ondan özür dilemek istedi, Malik camiye gitmiş namaz kılıyordu, namazı bitince o adam ayaklarına kapandı, Malik sebebini sorunca da şöyle dedi: “Sana karşı yaptığım küstahlıktan dolayı özür dilerim.” Malik Eşter şöyle dedi: “Önemli değil, Allah'a andolsun ben camiye senin için istiğfar etmeye geldim.” [142]
Görüyorsunuz, Malik Hz. Ali'den ne de güzel ahlak öğrenmişti, Malik ordu komutanlarından oldukça cesur ve azametli biriydi. O kadar cesurdu ki İbn-i Ebil Hadid şöyle diyor: “Her kim, insanlar arasında Hz. Ali dışında Malik kadar cesur biri olamaz.” diye yemin ederse, yemini doğrudur. Hayatı Şam ehlini, ölümü ise Irak ehlini bozguna uğratan insan için ne diyeyim? Hz. Ali de onun hakkında şöyle buyurmuştur:
“Ben Resulullah'a nasıl idiysem Malik de bana öyledir. Keşke sizin aranızda onun gibi iki kişi, hatta bir kişi olsaydı.”
Malik'in düşman karşısındaki azametini şu şiiri açıkça ortaya koymaktadır:
“Eğer Muaviye'ye saldırmazsam, ve tecrübeli dev atlar üstünde uzun kılıçlarla savaşmazsam, Cömertlik, şerafet ve misafirperverlikten mahrum kalayım;
Şimşek çakarcasına veya güneş doğarcasına, kızgın demirler gibi onun ordusunun üzerine yağacağım.” [143]
Bu kadar cesur ve azametli olmasına rağmen kendisine ihanet eden bir pazarcıya karşı gösterdiği böylesine güzel bir ahlaka sahipti. Ona bir şey demediği gibi camiye gidip onun için dua ve istiğfarda bulundu. Dikkat edecek olursan bu cesaret ve nefis hakimiyeti onun fiziksel cesaretinden daha üstündür.
Güzel ahlak hususunda da bir kaç hikaye nakletmek istiyorum.
Nakledildiği üzere Malik Eşter Kufe pazarından geçiyordu, üzerinde ham iplikten örülmüş gömlek ve başında sarık vardı. Pazarda onu tanımayanlardan birisi alay ederek ona taş attı, Malik ona bir şey demedi. Ona bu alay ettiği kimsenin Hz. Ali'nin arkadaşı Malik Eşter olduğunu söylediklerinde korkudan titremeye başladı, gidip ondan özür dilemek istedi, Malik camiye gitmiş namaz kılıyordu, namazı bitince o adam ayaklarına kapandı, Malik sebebini sorunca da şöyle dedi: “Sana karşı yaptığım küstahlıktan dolayı özür dilerim.” Malik Eşter şöyle dedi: “Önemli değil, Allah'a andolsun ben camiye senin için istiğfar etmeye geldim.” [142]
Görüyorsunuz, Malik Hz. Ali'den ne de güzel ahlak öğrenmişti, Malik ordu komutanlarından oldukça cesur ve azametli biriydi. O kadar cesurdu ki İbn-i Ebil Hadid şöyle diyor: “Her kim, insanlar arasında Hz. Ali dışında Malik kadar cesur biri olamaz.” diye yemin ederse, yemini doğrudur. Hayatı Şam ehlini, ölümü ise Irak ehlini bozguna uğratan insan için ne diyeyim? Hz. Ali de onun hakkında şöyle buyurmuştur:
“Ben Resulullah'a nasıl idiysem Malik de bana öyledir. Keşke sizin aranızda onun gibi iki kişi, hatta bir kişi olsaydı.”
Malik'in düşman karşısındaki azametini şu şiiri açıkça ortaya koymaktadır:
“Eğer Muaviye'ye saldırmazsam, ve tecrübeli dev atlar üstünde uzun kılıçlarla savaşmazsam, Cömertlik, şerafet ve misafirperverlikten mahrum kalayım;
Şimşek çakarcasına veya güneş doğarcasına, kızgın demirler gibi onun ordusunun üzerine yağacağım.” [143]
Bu kadar cesur ve azametli olmasına rağmen kendisine ihanet eden bir pazarcıya karşı gösterdiği böylesine güzel bir ahlaka sahipti. Ona bir şey demediği gibi camiye gidip onun için dua ve istiğfarda bulundu. Dikkat edecek olursan bu cesaret ve nefis hakimiyeti onun fiziksel cesaretinden daha üstündür.
Yorum