Ynt: Nura Giden Yol
Nura giden yol ( 185 )
Bismillahirrahmânirrahîm
Maide suresinin 109 ve 110. ayetleri:
يَوْمَ يَجْمَعُ اللّهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَا أُجِبْتُمْ قَالُواْ لاَ عِلْمَ لَنَا إِنَّكَ أَنتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ (109) إِذْ قَالَ اللّهُ يَا عِيسى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَتِي عَلَيْكَ وَعَلَى وَالِدَتِكَ إِذْ أَيَّدتُّكَ بِرُوحِ الْقُدُسِ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلاً وَإِذْ عَلَّمْتُكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ وَإِذْ تَخْلُقُ مِنَ الطِّينِ كَهَيْئَةِ الطَّيْرِ بِإِذْنِي فَتَنفُخُ فِيهَا فَتَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِي وَتُبْرِىءُ الأَكْمَهَ وَالأَبْرَصَ بِإِذْنِي وَإِذْ تُخْرِجُ الْمَوتَى بِإِذْنِي وَإِذْ كَفَفْتُ بَنِي إِسْرَائِيلَ عَنكَ إِذْ جِئْتَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِنْهُمْ إِنْ هَـذَا إِلاَّ سِحْرٌ مُّبِينٌ
Yani:
Allah'ın peygamberleri toplayıp da "Size ne cevap verildi" dediği gün, "Bizim hiçbir bilgimiz yok, şüphesiz gizlilikleri hakkiyle bilen ancak sensin" diyeceklerdir.
Allah o zaman şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene (verdiğim) nimetimi hatırla! Hani seni mukaddes ruh (Cebrail) ile desteklemiştim; (bu sayede) sen beşikte iken de yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı (okuyup yazmayı), hikmeti, Tevrat ve İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan, kuş şeklinde bir şey yapıyordun da ona üflüyordun, hemen benim iznimle o bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle (hayata) çıkarıyordun. Hani İsrailoğullarını (seni öldürmekten) engellemiştim; kendilerine apaçık deliller (mucizeler) getirdiğin zaman içlerinden inkâr edenler, "Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değildir" demişlerdi.
Bu ayetler yüce Allah'ın peygamberleri ile onlara ve kavimlerine sunduğu nimetler hakkında ve bu kavimlerin ne kadar onları izlediği konusunda konuşmasından söz ediyor. Peygamberler kendi ümmetlerinin ne kadar taalimleri kabul ettikleri ve onların yaşamı sırasında ve ölümünden sonra tavsiyelere kulak verdikleri konusunda şöyle diyor: Gerçek ilim Allah'ındır ve insanların tüm açık ve gizli her şeylerinin bilincindedir. Biz insanların bizden sonra vasiyetlerimizle ilgili ne yaptıklarını bilemeyiz.
Kuran-ı Kerim ayrıca Allah'ın Hz. İsa ile diyaloguna işaret ederek bu diyalogu bu surenin sonuna kadar sürdürüyor ve bu ayetlerin ilkinde şöyle buyuruyor: Allah'ın bu büyük ilahi peygamberine sunduğu nimetler çoktur ve çocukluk çağından ömrünün sonuna kadar geçen süreyi kapsar. Eşsiz bir anneden doğmak, beşikteyken konuşmak, bir kuşun heykelini yaparak ardından onu canlandırmak, tedavisi mümkün olmayan hastaları tedavi etmek, ölüleri mezarlarında diriltmek, hepsi yüce Allah'ın iradesi ile Hz.
İsa tarafından gerçekleşen mucizelerdi. Ancak ayetin sonunda şöyle buyurmakta:
Bunca mucizeye karşın hakkı kabul etmek istemeyenler bu mucizeleri sihir ve büyü ilan ederek küfre saptılar.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Annenin pak ve iffetli olması özel ilahi lütuflara ve pak evlatların dünyaya gelmesine zemin oluşturur.
2 - Eğer insanın gönlü hazırlıklı değilse topraktan ve taştan da daha alçaktır.
3 - Eğer Allah kendi evliyalarına şifa verme gücü veriyorsa, o zaman insanların kendi hastalarının şifa bulması için onlara dua etmesi caizdir.
4 - Gerçi İsrailoğulları Hz. İsa'yı öldürmek istedi, lakin Allah bu suikastı bertaraf etti ve o hazret sağ kurtuldu.
Şimdi,Maide suresinin 111. ayetini dinliyoruz.
وَإِذْ أَوْحَيْتُ إِلَى الْحَوَارِيِّينَ أَنْ آمِنُواْ بِي وَبِرَسُولِي قَالُوَاْ آمَنَّا وَاشْهَدْ بِأَنَّنَا مُسْلِمُونَ
Yani:
Hani havârîlere, "Bana ve peygamberime iman edin" diye ilham etmiştim. Onlar (da), "İman ettik, bizim Allah'a teslim olmuş kimseler (müslümanlar) olduğumuza sen de şahit ol" demişlerdi.
Bu ayet, yüce Allah'ın Hz. İsa'ya sunduğu bir başka nimete işaret ederken şöyle buyurmakta: Ben pak insanların gönlüne sana iman etmek ve sana teslim olmak için ilhamda bulundum ve onlar da kabul etti.
Tarihi rivayetlere göre Hz. İsa'nın has yakınları 12 kişiydi ve pak gönülleri ve günahtan uzak durdukları için onlara Havari adı verildi.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Eğer insanların gönlü pak olursa, ilahi teslimiyet gibi büyük bir nimetten yararlanabilir.
2 - Gerçek imanın işareti, Allah'ın ve peygamberlerinin emrine karşı teslim olmaktır. İman, Allah'a itaat etmekten ayrı değildir.
Şimdi, Maide suresinin 112 ve 113. ayetlerini dinliyoruz.
إِذْ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ هَلْ يَسْتَطِيعُ رَبُّكَ أَن يُنَزِّلَ عَلَيْنَا مَآئِدَةً مِّنَ السَّمَاء قَالَ اتَّقُواْ اللّهَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ (*) قَالُواْ نُرِيدُ أَن نَّأْكُلَ مِنْهَا وَتَطْمَئِنَّ قُلُوبُنَا وَنَعْلَمَ أَن قَدْ صَدَقْتَنَا وَنَكُونَ عَلَيْهَا مِنَ الشَّاهِدِينَ
Yani:
Hani havârîler "Ey Meryem oğlu İsa, Rabbin bize gökten, donatılmış bir sofra indirebilir mi?" demişlerdi. O, "İman etmiş kimseler iseniz Allah'tan korkun" cevabını vermişti.
Onlar "Ondan yiyelim, kalplerimiz mutmain olsun, bize doğru söylediğini (kesin olarak) bilelim ve ona gözleriyle görmüş şahitler olalım istiyoruz" demişlerdi.
Bundan önceki ayette havarilerin ilahi ilham sayesinde Hz. İsa'ya iman ettiklerini anlattık. Lakin onlar imanlarını güçlendirmek için Hz. İsa'dan onlar için ayrı bir mucize getirmesi ve göklerden semavi maide hazırlamasını istedi. Fakat bu isteği uygunsuz bir şekilde gündeme getirerek sanki Allah bunu yapamayacakmış gibi bir izlenim bıraktıkları için Hz. İsa onlara şöyle karşılık verdi:
Sizler ki Allah'a iman etmişsiniz, neden bu sözleri sarf ediyor ve böyle bir talepte bulunuyorsunuz? Havariler şöyle dedi: Bu hem imanımızı güçlendirmek, hem de insanlara İsa'nın Rabbi böyle bir mucize gerçekleştirdiğini anlatmak içindi.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 - İmanın da belli dereceleri vardır ki sonu gönülden inanmaktır. Mümin insanlar sürekli bu mertebeye ermek için çalışır.
2 - Mümin insan Allah'ı sınamamalı ve eğer Allah bizim Rabbimiz ise o zaman benim dediğimi yapar dememeli, bilakis Allah'tan ona gönülden iman için gereken zemini oluşturmasını temenni etmelidir.
http://turkish.irib.ir/makaleler/nura-giden-yol/item/234297-nura-giden-yol--185
Nura giden yol ( 185 )
Bismillahirrahmânirrahîm
Maide suresinin 109 ve 110. ayetleri:
يَوْمَ يَجْمَعُ اللّهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَا أُجِبْتُمْ قَالُواْ لاَ عِلْمَ لَنَا إِنَّكَ أَنتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ (109) إِذْ قَالَ اللّهُ يَا عِيسى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَتِي عَلَيْكَ وَعَلَى وَالِدَتِكَ إِذْ أَيَّدتُّكَ بِرُوحِ الْقُدُسِ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلاً وَإِذْ عَلَّمْتُكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ وَإِذْ تَخْلُقُ مِنَ الطِّينِ كَهَيْئَةِ الطَّيْرِ بِإِذْنِي فَتَنفُخُ فِيهَا فَتَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِي وَتُبْرِىءُ الأَكْمَهَ وَالأَبْرَصَ بِإِذْنِي وَإِذْ تُخْرِجُ الْمَوتَى بِإِذْنِي وَإِذْ كَفَفْتُ بَنِي إِسْرَائِيلَ عَنكَ إِذْ جِئْتَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِنْهُمْ إِنْ هَـذَا إِلاَّ سِحْرٌ مُّبِينٌ
Yani:
Allah'ın peygamberleri toplayıp da "Size ne cevap verildi" dediği gün, "Bizim hiçbir bilgimiz yok, şüphesiz gizlilikleri hakkiyle bilen ancak sensin" diyeceklerdir.
Allah o zaman şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene (verdiğim) nimetimi hatırla! Hani seni mukaddes ruh (Cebrail) ile desteklemiştim; (bu sayede) sen beşikte iken de yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı (okuyup yazmayı), hikmeti, Tevrat ve İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan, kuş şeklinde bir şey yapıyordun da ona üflüyordun, hemen benim iznimle o bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle (hayata) çıkarıyordun. Hani İsrailoğullarını (seni öldürmekten) engellemiştim; kendilerine apaçık deliller (mucizeler) getirdiğin zaman içlerinden inkâr edenler, "Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değildir" demişlerdi.
Bu ayetler yüce Allah'ın peygamberleri ile onlara ve kavimlerine sunduğu nimetler hakkında ve bu kavimlerin ne kadar onları izlediği konusunda konuşmasından söz ediyor. Peygamberler kendi ümmetlerinin ne kadar taalimleri kabul ettikleri ve onların yaşamı sırasında ve ölümünden sonra tavsiyelere kulak verdikleri konusunda şöyle diyor: Gerçek ilim Allah'ındır ve insanların tüm açık ve gizli her şeylerinin bilincindedir. Biz insanların bizden sonra vasiyetlerimizle ilgili ne yaptıklarını bilemeyiz.
Kuran-ı Kerim ayrıca Allah'ın Hz. İsa ile diyaloguna işaret ederek bu diyalogu bu surenin sonuna kadar sürdürüyor ve bu ayetlerin ilkinde şöyle buyuruyor: Allah'ın bu büyük ilahi peygamberine sunduğu nimetler çoktur ve çocukluk çağından ömrünün sonuna kadar geçen süreyi kapsar. Eşsiz bir anneden doğmak, beşikteyken konuşmak, bir kuşun heykelini yaparak ardından onu canlandırmak, tedavisi mümkün olmayan hastaları tedavi etmek, ölüleri mezarlarında diriltmek, hepsi yüce Allah'ın iradesi ile Hz.
İsa tarafından gerçekleşen mucizelerdi. Ancak ayetin sonunda şöyle buyurmakta:
Bunca mucizeye karşın hakkı kabul etmek istemeyenler bu mucizeleri sihir ve büyü ilan ederek küfre saptılar.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Annenin pak ve iffetli olması özel ilahi lütuflara ve pak evlatların dünyaya gelmesine zemin oluşturur.
2 - Eğer insanın gönlü hazırlıklı değilse topraktan ve taştan da daha alçaktır.
3 - Eğer Allah kendi evliyalarına şifa verme gücü veriyorsa, o zaman insanların kendi hastalarının şifa bulması için onlara dua etmesi caizdir.
4 - Gerçi İsrailoğulları Hz. İsa'yı öldürmek istedi, lakin Allah bu suikastı bertaraf etti ve o hazret sağ kurtuldu.
Şimdi,Maide suresinin 111. ayetini dinliyoruz.
وَإِذْ أَوْحَيْتُ إِلَى الْحَوَارِيِّينَ أَنْ آمِنُواْ بِي وَبِرَسُولِي قَالُوَاْ آمَنَّا وَاشْهَدْ بِأَنَّنَا مُسْلِمُونَ
Yani:
Hani havârîlere, "Bana ve peygamberime iman edin" diye ilham etmiştim. Onlar (da), "İman ettik, bizim Allah'a teslim olmuş kimseler (müslümanlar) olduğumuza sen de şahit ol" demişlerdi.
Bu ayet, yüce Allah'ın Hz. İsa'ya sunduğu bir başka nimete işaret ederken şöyle buyurmakta: Ben pak insanların gönlüne sana iman etmek ve sana teslim olmak için ilhamda bulundum ve onlar da kabul etti.
Tarihi rivayetlere göre Hz. İsa'nın has yakınları 12 kişiydi ve pak gönülleri ve günahtan uzak durdukları için onlara Havari adı verildi.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Eğer insanların gönlü pak olursa, ilahi teslimiyet gibi büyük bir nimetten yararlanabilir.
2 - Gerçek imanın işareti, Allah'ın ve peygamberlerinin emrine karşı teslim olmaktır. İman, Allah'a itaat etmekten ayrı değildir.
Şimdi, Maide suresinin 112 ve 113. ayetlerini dinliyoruz.
إِذْ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ هَلْ يَسْتَطِيعُ رَبُّكَ أَن يُنَزِّلَ عَلَيْنَا مَآئِدَةً مِّنَ السَّمَاء قَالَ اتَّقُواْ اللّهَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ (*) قَالُواْ نُرِيدُ أَن نَّأْكُلَ مِنْهَا وَتَطْمَئِنَّ قُلُوبُنَا وَنَعْلَمَ أَن قَدْ صَدَقْتَنَا وَنَكُونَ عَلَيْهَا مِنَ الشَّاهِدِينَ
Yani:
Hani havârîler "Ey Meryem oğlu İsa, Rabbin bize gökten, donatılmış bir sofra indirebilir mi?" demişlerdi. O, "İman etmiş kimseler iseniz Allah'tan korkun" cevabını vermişti.
Onlar "Ondan yiyelim, kalplerimiz mutmain olsun, bize doğru söylediğini (kesin olarak) bilelim ve ona gözleriyle görmüş şahitler olalım istiyoruz" demişlerdi.
Bundan önceki ayette havarilerin ilahi ilham sayesinde Hz. İsa'ya iman ettiklerini anlattık. Lakin onlar imanlarını güçlendirmek için Hz. İsa'dan onlar için ayrı bir mucize getirmesi ve göklerden semavi maide hazırlamasını istedi. Fakat bu isteği uygunsuz bir şekilde gündeme getirerek sanki Allah bunu yapamayacakmış gibi bir izlenim bıraktıkları için Hz. İsa onlara şöyle karşılık verdi:
Sizler ki Allah'a iman etmişsiniz, neden bu sözleri sarf ediyor ve böyle bir talepte bulunuyorsunuz? Havariler şöyle dedi: Bu hem imanımızı güçlendirmek, hem de insanlara İsa'nın Rabbi böyle bir mucize gerçekleştirdiğini anlatmak içindi.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 - İmanın da belli dereceleri vardır ki sonu gönülden inanmaktır. Mümin insanlar sürekli bu mertebeye ermek için çalışır.
2 - Mümin insan Allah'ı sınamamalı ve eğer Allah bizim Rabbimiz ise o zaman benim dediğimi yapar dememeli, bilakis Allah'tan ona gönülden iman için gereken zemini oluşturmasını temenni etmelidir.
http://turkish.irib.ir/makaleler/nura-giden-yol/item/234297-nura-giden-yol--185

Yorum