Ynt: UHUD SAVAŞINDA "HZ. EBU BEKİR, HZ. ÖMER, HZ. OSMAN"
Biz Uhud Savaşı meselesinde iddia ettik ve iddiamıza delil gösterdik. Dedik ki; Halifeler Uhudda Meydandan kaçmıştı ve Her hangi bir kahramanlık söz konusu değildir. Uhud savaşını anlatan tüm kaynaklar incelendiğinde hangi sahabenin hangi Kafiri öldürdüğü vs. yazılıdır. Yazılı olmayanlarda vardır. Veya kim, kime karşı, kimin karşısına kim çıkmıştır kayıt altındadır. Biz bu savaşta Üç Halifeninde kime karşı savaştığını, kimi öldürdüğünü, yaraladığını veya yaralandıklarını görmedik. Ve üstelik Kuranı Kerim Feryat niteliğinde "KAÇTILAR" demesine rağmen sizin "AYRILDILAR" demeniz günümüz yumuşatma eserlerin birebir örneğidir. Uhud savaşında Ebu Süfyan ile Halife Ömer arasında bir diyalog nakledilir. Bu gerçektir. Ama bu diyalog Savaşın hangi evresinde edilmiştir dikkat ettiniz mi? Ve bu diyaloğu santim, santim nakledenler neden Halifenin her hangi cesaret örneğinide Nakletmemiştir? Ve bu diyaloğa baktığımızda bu diyaloğun Kaçanların geri döndükleri andan sonra gerçekleştğini görüyoruz. Ben incelediğim kaynaklarda bunu böyle görebiliyorum.
İlk başta inkar ettiniz. Sonra kabul edip tevil yolu ile ayrıldılar dediniz. Kurandan (KAÇTILAR) diye delil getirmemize rağmen halne bu konuda (Ayrıldılar) diyebiliyorsunuz.
Muhterem biz anlattıklarımız ile, sunduklarımız ile illada birileri gelsin Şii olsun demiyoruz. Böyle bir iddiamız söz konusu değil. Ve bu anlattıklarımız Şiilik değildir. Bu gibi konularda her daim yanlış bilinenlerin doğru bilinmesini sağlamaktır. Nitekim bizler Halifeler konusunda İnsanların aklında farklı üst profillerin olduğunu fakat bu profillerin tarihin birinci sınıf kaynaklarında mevcut olanları yansıtmadığını belgeleyebiliyoruz.
Hayber Savaşında da durum aynıdır. Kaçmak. Geri dönmek. Zafere ulaşamamak. Ve şu söz çok önemlidir: "Yarın Sancağı öyle bir kimseye vereceğim ki Allah ve Resulü onu sever, O da Allah ve Resulünü sever" İnsanın aklına bu noktada ciddi sorularda gelmiyor değil.
Biz sizi bir bütünlüğe davet ettik. Siz ise misilleme mantığı ve azıcık taassup ile halen devam ediyorsunuz. Ve meseleyi sanki bir zafer kazanmış edası ile yazıyor, kendi kendinize teselli buluyorsunuz. Ve şahsen ben halen şu Velayet-Hum Suyu-Hilafet muhabbetinde ki çelişkiyi ve sonraki açıklamaları pek anlayamadım. Çelişki olduğunu düşünüyorum. Konu kaymasın diyede sormuyorum artık.
Ebu Süfyan ile Halife Ömerin Diyaloğuna tanık olduğumuz gibi elinde kılıç ile biriyle savaştığına, birini yaraladığına, öldürdüğüne, yaralandığına tanık olabiliyor musunuz? Meydanda kalanların içinde ismi geçiyor mu? Bu durumda bu diyalog geri dönme faslından sonra gerçekleşmiyor mu? (Gerçi ben bu diyaloğun Tarihin bir Fazilet uydurması ile beraber etiketlenmiş birer ekleme olduğunu düşünüyorum)
Meseleye Stratejik, Taktiktir deyip yaklaşmanızda ayrı bir kurtarma mantığıydı ki bu da sizi stratejik bir hataya düçar etti. Yani şu ana kadar Uhuddan kaçanlar konusunda 3 ila 4 farklı kurtarma mantığı sergilemeye çalıştınız. Buna inkar ile başladınız. Kanıtı bu bölümde yazılanlardır.
Yineliyorum:
Birinci Halife kaçıpda geri dönenlerin ilki idi. Kendi itirafıdır. (Ama buna rağmen bazı kaynaklar ismini meydanda kalanların arasında saydığı gibi aynı kaynaklar yine "Geri dönenlerin ilki idim..." rivayetinide aktarmayı ihmal etmiyorlar.
İkinci halife zaten meydandan kaçanların arasında zikrediliyor. Meydanda kalanların arasında zikredilmediğine göre kaçanların arasındaydı. Zaten Ebu Süfyan ile diyalog meselesinden başka pekde bir muteber olayı zikredilmemiş. Özellikle Savaş-Kahramanlık-Cesaret örneği-Birebir Savaşma v.s
Üçüncü halife konusunu dememize gerek yok. Bunu zaten sizde kabul ediyorsunuz. Ama onuda kurtarmak için farklı bir düşünce ortaya koyacağınıza şimdiden eminim. Çünkü bunu yukarıda galiba yapmıştınız.
Son olarak. Kardeş lütfen ikide bir şu "şiileştiremezsiniz" tarzında cümenizi kurmayınız. Gerçekten hem size yakışmıyor hem de üslup olarak iyi olmadığı gibi burada defalarcada dedik ki böyle bir derdimiz yoktur.
Sizinle bu konuda mutabık olacağımızıda pek düşünmüyorum. Biz belge ile sunduk siz ise tevil ile kurtarma peşindesiniz. Böyle bir durumda elimizden garip tevillerle cevap vermek gelir ama bu ilmi, akli olmaz. Ayıp bildiğimiz için bunu yapmıyoruz. Ama örnek diyebiliriz. "Ne Malum" tarzında...
Şu sünni değilim muhabbetinizi de dikkate almıyorum. İster Sünni olun değilim deyin, İster Şii olun Sünni gibi davranın, ister bir mezhebe dahil olun mezhepsiz gibi hareket edin mesele değil. Bunlar artık takıldığımız konular değil. Dolayısı ile rahat olunuz.
Selamet ile...
Biz Uhud Savaşı meselesinde iddia ettik ve iddiamıza delil gösterdik. Dedik ki; Halifeler Uhudda Meydandan kaçmıştı ve Her hangi bir kahramanlık söz konusu değildir. Uhud savaşını anlatan tüm kaynaklar incelendiğinde hangi sahabenin hangi Kafiri öldürdüğü vs. yazılıdır. Yazılı olmayanlarda vardır. Veya kim, kime karşı, kimin karşısına kim çıkmıştır kayıt altındadır. Biz bu savaşta Üç Halifeninde kime karşı savaştığını, kimi öldürdüğünü, yaraladığını veya yaralandıklarını görmedik. Ve üstelik Kuranı Kerim Feryat niteliğinde "KAÇTILAR" demesine rağmen sizin "AYRILDILAR" demeniz günümüz yumuşatma eserlerin birebir örneğidir. Uhud savaşında Ebu Süfyan ile Halife Ömer arasında bir diyalog nakledilir. Bu gerçektir. Ama bu diyalog Savaşın hangi evresinde edilmiştir dikkat ettiniz mi? Ve bu diyaloğu santim, santim nakledenler neden Halifenin her hangi cesaret örneğinide Nakletmemiştir? Ve bu diyaloğa baktığımızda bu diyaloğun Kaçanların geri döndükleri andan sonra gerçekleştğini görüyoruz. Ben incelediğim kaynaklarda bunu böyle görebiliyorum.
İlk başta inkar ettiniz. Sonra kabul edip tevil yolu ile ayrıldılar dediniz. Kurandan (KAÇTILAR) diye delil getirmemize rağmen halne bu konuda (Ayrıldılar) diyebiliyorsunuz.
Muhterem biz anlattıklarımız ile, sunduklarımız ile illada birileri gelsin Şii olsun demiyoruz. Böyle bir iddiamız söz konusu değil. Ve bu anlattıklarımız Şiilik değildir. Bu gibi konularda her daim yanlış bilinenlerin doğru bilinmesini sağlamaktır. Nitekim bizler Halifeler konusunda İnsanların aklında farklı üst profillerin olduğunu fakat bu profillerin tarihin birinci sınıf kaynaklarında mevcut olanları yansıtmadığını belgeleyebiliyoruz.
Hayber Savaşında da durum aynıdır. Kaçmak. Geri dönmek. Zafere ulaşamamak. Ve şu söz çok önemlidir: "Yarın Sancağı öyle bir kimseye vereceğim ki Allah ve Resulü onu sever, O da Allah ve Resulünü sever" İnsanın aklına bu noktada ciddi sorularda gelmiyor değil.
Biz sizi bir bütünlüğe davet ettik. Siz ise misilleme mantığı ve azıcık taassup ile halen devam ediyorsunuz. Ve meseleyi sanki bir zafer kazanmış edası ile yazıyor, kendi kendinize teselli buluyorsunuz. Ve şahsen ben halen şu Velayet-Hum Suyu-Hilafet muhabbetinde ki çelişkiyi ve sonraki açıklamaları pek anlayamadım. Çelişki olduğunu düşünüyorum. Konu kaymasın diyede sormuyorum artık.
Ebu Süfyan ile Halife Ömerin Diyaloğuna tanık olduğumuz gibi elinde kılıç ile biriyle savaştığına, birini yaraladığına, öldürdüğüne, yaralandığına tanık olabiliyor musunuz? Meydanda kalanların içinde ismi geçiyor mu? Bu durumda bu diyalog geri dönme faslından sonra gerçekleşmiyor mu? (Gerçi ben bu diyaloğun Tarihin bir Fazilet uydurması ile beraber etiketlenmiş birer ekleme olduğunu düşünüyorum)
Meseleye Stratejik, Taktiktir deyip yaklaşmanızda ayrı bir kurtarma mantığıydı ki bu da sizi stratejik bir hataya düçar etti. Yani şu ana kadar Uhuddan kaçanlar konusunda 3 ila 4 farklı kurtarma mantığı sergilemeye çalıştınız. Buna inkar ile başladınız. Kanıtı bu bölümde yazılanlardır.
Yineliyorum:
Birinci Halife kaçıpda geri dönenlerin ilki idi. Kendi itirafıdır. (Ama buna rağmen bazı kaynaklar ismini meydanda kalanların arasında saydığı gibi aynı kaynaklar yine "Geri dönenlerin ilki idim..." rivayetinide aktarmayı ihmal etmiyorlar.
İkinci halife zaten meydandan kaçanların arasında zikrediliyor. Meydanda kalanların arasında zikredilmediğine göre kaçanların arasındaydı. Zaten Ebu Süfyan ile diyalog meselesinden başka pekde bir muteber olayı zikredilmemiş. Özellikle Savaş-Kahramanlık-Cesaret örneği-Birebir Savaşma v.s
Üçüncü halife konusunu dememize gerek yok. Bunu zaten sizde kabul ediyorsunuz. Ama onuda kurtarmak için farklı bir düşünce ortaya koyacağınıza şimdiden eminim. Çünkü bunu yukarıda galiba yapmıştınız.
Son olarak. Kardeş lütfen ikide bir şu "şiileştiremezsiniz" tarzında cümenizi kurmayınız. Gerçekten hem size yakışmıyor hem de üslup olarak iyi olmadığı gibi burada defalarcada dedik ki böyle bir derdimiz yoktur.
Sizinle bu konuda mutabık olacağımızıda pek düşünmüyorum. Biz belge ile sunduk siz ise tevil ile kurtarma peşindesiniz. Böyle bir durumda elimizden garip tevillerle cevap vermek gelir ama bu ilmi, akli olmaz. Ayıp bildiğimiz için bunu yapmıyoruz. Ama örnek diyebiliriz. "Ne Malum" tarzında...
Şu sünni değilim muhabbetinizi de dikkate almıyorum. İster Sünni olun değilim deyin, İster Şii olun Sünni gibi davranın, ister bir mezhebe dahil olun mezhepsiz gibi hareket edin mesele değil. Bunlar artık takıldığımız konular değil. Dolayısı ile rahat olunuz.
Selamet ile...
Yorum