Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

TARİHTEN GÜNÜMÜZE "KUM"

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #31
    Ynt: TARİHTEN GÜNÜMÜZE "KUM"

    Dipnotla

    ---------------------------------

    [82]- Menakib-i Âl-i Ebi Talib, c.4, s.425.
    [83]- Bu mektubun içeriği Kum İslamî İlimler Havzası'nın kuruluşu bölümünde gelecektir.
    [84]- Kemalu'd-Din, Şeyh Saduk, c.1, s.150-152.
    [85]- Keşfu'l-Gumme'den aynen, c.2, 25. bölüm, s.502.
    [86]- Bu kitap, Hicrî 378 yılında Arapça olarak yazıldı ve IX. yüzyılın başlarında Farsça'ya tercüme edildi. Ne yazık ki kitabın Arapça'sı günümüze ulaşmamıştır. Farsça'sının ise sadece çeyreği mevcuttur.
    [87]- Fethu'l-Buldan, Bilazerî, s.384-385; Tarih-i Kadim-i Kum, s.25-26; Mucemu'l-Buldan, c.4, s.397.
    [88]- Fethu'l-Buldan, s.384.
    [89]- el-Kamil, İbn-i Esir, c.4, s.435; Tarih-i Taberî, 2. bölüm, s.992; Tarih-i Mezhebî-i Kum, s.40.
    [90]- Tarih-i Kadim-i Kum, s.38.
    [91]- el-Kamil, İbn-i Esir, c4, s.82.
    [92]- Ahbaru't-Tuvel, Deynurî, s.307.
    [93]- Tarih-i Kadim-i Kum'dan aynen, s.378.
    [94]- Tarih-i Kadim-i Kum, s.278; Mucemu'l-Buldan, "Kum" terimi.
    [95]- Gencine-i Danişmendan, c.1, s.36.
    [96]- Bihar, c.60, s.213.
    [97]- Gencine-i Âsar-ı Kum'dan aynen, s.89. Yazar der ki: Meşhur görüşe göre Mütevekkil'in katili, oğlu Muntasar idi. (Tetimmetu'l-Munteha, s.238)
    [98]- Aynı kaynak, s.90-92.
    [99]- Uyun-u Ahbari'r-Rıza, c.2, s.149.
    [100]- Ferhatu'l-Gura, s.105. Bu ibareden anlaşılan şu ki, yukarıda sözü edilen medrese, VII. yüzyılda Kum İslamî İlimler Havzası'na ait medreselerinden idi. Demek oluyor ki, o tarihlerde Kum İlim Havzası, oldukça parlak bir dönemdeydi. Adı geçen medrese, bugünkü Razeviye Medresesi'dir ve hâlen Kum'da, Azer Caddesi üzerinde bulunmaktadır.
    [101]- Bihar, c.60, s.213.
    [102]- Behcetu'l-Âmal, c.4, s.197; Kâmusu'r-Rical, c.4, s.178; Mucemu'r-Ricali'l-Hadis, c.7, s.273.
    [103]- Bihar, c.49, s.278; Rical-ı Kişşî, s.496.
    [104]- Behcetu'l-Âmal, c.4, s.201-203; Bihar, c.49, s.278.
    [105]- Behcetu'l-Âmal, c.4, s.203.
    [106]- Aynı kaynak, c.1, s.480.
    [107]- Aynı kaynak, c.2, s.199-200.
    [108]- el-İhtisas, Şeyh Mufid, s.69; Bihar, c.47, s.336.
    [109]- Camiu'r-Ruvat, c.1, s.642; Kâmusu'r-Rical, c.7, s.232.
    [110]- Emali, Şeyh Mufid, s.76; Bihar, c.47, s.349.
    [111]- el-İhtisas, Şeyh Mufid, s.195.
    [112]- Bazı tarihçiler, onun 94 cilt kitabı olduğunu kaydetmişlerdir. Hicrî 207 yılında vefat ettiği de söylenir. (Bkz: Tefsir-i Ali b. İbrahim, c.1, s.10-14, Mukaddime.)
    [113]- Mucem-u Rical-i Ahadisi'ş-Şia, c.1, s.177, 191; Kâmusu'r-Rical, c.1, s.225.
    [114]- Behcetu'l-Âmal, c.5, s.354.
    [115]- Âyanu'ş-Şia, c.10, s.327.
    [116]- Kâmusu'r-Rical, c.1, s.263; Âyanu'ş-Şia, c.2, s.478; Fihrist-i Şeyh, s.26.
    [117]- Âyanu'ş-Şia, yeni basım, c.7, s.225; Kâmusu'r-Rical, c.4, s.335.
    [118]- Behcetu'l-Âmal, c.6, s.562.

    Yorum


      #32
      Ynt: TARİHTEN GÜNÜMÜZE "KUM"

      DEVAMINI YARIN KOPYALARIM İNŞ...

      Yorum


        #33
        Ynt: TARİHTEN GÜNÜMÜZE "KUM"

        Bu harika paylaşımlar için Allah razı olsun kardeş. Rabbim bu şehirde yaşamayı nasip etsin bize ve bu şehirde son nefesi vermeyi...

        Yorum


          #34
          Ynt: TARİHTEN GÜNÜMÜZE "KUM"

          V. ASIRDAN GÜNÜMÜZE KUM İLİM HAVZASI

          Kum İlim Havzası'nın V. ve VI. Yüzyıllardaki Parlak Dönemi
          Hicrî V. ve VI. yüzyıllarda (Selçuklular döneminde) dahi Kum, Şia alim ve fakihlerinin büyük merkezlerinden biri idi. Bu yüzden bir kısım insanlar ilim öğrenmek için bu şehre gelirlerdi.

          En-Nakzu’l-Fazâih kitabı yazarı Şeyh Abdulcelil Razî, Kum'un H. VI. yüzyıldaki ilmî ortamını (İslami ilimlerdeki eğitimi durumunu) şöyle açıklar: "Kum'un yeterince teçhizatlı dinî medreseleri var. Büyük alimleri, üstatları ve müfessirleri yanı sıra farklı inançlara ait kitapların bulunduğu zengin kütüphaneleri de mevcut.”

          Şeyh Abdulcelil Razî, fakih ve dinî önderlerin görkemli bir şekilde yaşattığı muasır ilmî medreselerin isimlerini kayda almıştır. Bu medreseler, şunlardan ibarettir:

          Medres-i Saad Salt, Medrese-i Esiru’l-Mülk, Medrese-i Seyit Said İzzuddin Murtaza, Medrese-i Seyit Zeynuddin, Medrese-i Zuheyruddin Abdulaziz, Medrese-i Ebu’l-Hasan Kemîc, Medrese-i Şemsuddin Murtazâ, Medrese-i Murtaza Kebir ve Hz. Mâsume’nin Harem-i Şerifi’nin hemen yanında olan Medrese-i Astâne (başka bir adı da olabilir). Büyük bir olasılıkla bu medrese, şu anki Feyziye Medresesi’dir.[131]

          Tarih-i Mezhebî-i Kum yazarı, yukarıdaki konuyu naklettikten sonra şöyle der: Hicrî VI. ve VII. yüzyıllarda yaşayan Selçuklular ile, Safevîler hükümeti dönemine kadar (H. 907) Kum ve Kum'da yaşayan alimlerin konumu müellif için tam olarak açık değil. Bu dönemler arasında Kum’da çeşitli olaylar gerçekleşmiş, birkaç kez halkı katliam edilmiş ve şehir harabeye çevrilmiştir…”[132]

          Yorum


            #35
            Ynt: TARİHTEN GÜNÜMÜZE "KUM"

            X, XI ve XII. Yüzyıllarda Kum İlim Havzası (Safevîler Dönemi)
            Safevî hânedanı, yaklaşık 240 yıl (H. 907-1148) İran'da hükümet etti. Şiî olan Safevî hükümdarları, Şiîliğin yayılmasında büyük rol oynadılar. Şia alimlerini destekleyerek onlara her türlü imkânı verdiler. Böylece ilmî havzalar İsfahan, Tebriz, Şiraz ve Kum gibi şehirlerde gitgide gelişerek yayıldı. Kum Kenti, resmen halkın ve İran hükümetinin ilgi odağı hâline geldi. Yıkılan medreseler onarıldı veya yeniden inşa edildi. Bu nedenle Şia’nın önde gelen alimleri, Kum İlim Havzası'nda tahsil ve tedrisle meşgul oldular. O dönemin seçkin alimlerinden bazıları şunlardır:

            Esfar yazarı tanınmış filozof (hekim) Mevla Sadrâ Şirazî; döneminin önde gelen fakih ve filozoflarından Mevla Muhsin Feyz ve Mevla Abdurrezzak Feyyaz Lahicî (bu iki zât, aynı zamanda Mevla Sadrâ'nın damatlarıdır); oğlu Mirza Hasan Geylanî (ö. 1043 H.); Kadı Said;[133] Mevla Tahir Kummî vs.
            Bazı tarihçiler, Safevîler döneminin iki büyük alimi Şeyh Bahaî ile Mir Fendereskî'nin de bir süre Kum İlim Havzası'nda kaldıklarını ve Feyziye Medresesi'nde odaları olduğunu yazar.[134]
            Safevîler döneminde Kum’da yaşayan seçkin ve çalışkan alimlerin varlığı, o asırda Kum'da faal bir ilim havzasının bulunduğunu, çok sayıda medrese ve öğrenciye sahip olduğunu ve burada İslamî ilimlerin hemen hemen her dalında derslerin tedris edildiği anlaşılmaktadır.
            O dönemlerde kurulan medreselerden bazıları şunlardır:

            Yorum


              #36
              Ynt: TARİHTEN GÜNÜMÜZE "KUM"

              Feyziye Medresesi
              Kum’un en eski medreselerinden biridir. Bu medreseyi bütün asırlarda dini eğitim alan talebelerin merkezi olarak adlandırmak mümkündür. Safevîler döneminde binası yenilendi. Kapısı Hz. Mâsume’nin Harem-i Şerifi'nin eski avlusuna açılan Feyziye Medresesi'nin güneye doğru bakan eyvanındaki yazıtlardan anlaşıldığı kadarıyla bu medrese, Safevîler döneminde yenilenmiştir. Bu onarımlar ise, ikinci Safevî şahı I. Tahmasib’in (ö. 984 H. K.) Hicrî 934 yılında yaptırdığı onarımlardır. Bazı tarihçiler, bu medresenin "Feyziye" olarak anılmasını büyük hekim, muhaddis ve fakih Mevla Muhsin Feyz’in (ö. 1091 H.) vaktiyle burada kalmasına bağlamışlardır.

              Bir diğer gruba göre ise bu ismi, o dönemde medresede kalan hekim Abdurrezzak Feyyaz Lahicî’nin adından almıştır.

              Müminiye Medresesi

              IX. Safevî şahı Şah Sultan Hüseyin zamanında, Muhammed Mümin tarafından yapılmıştır. Son dönem mercilerinden merhum Ayetullah Uzma Mer'aşî Necefî'nin emriyle genişletilerek yeniden onarılmıştır.

              Canihan Medresesi

              Kum Merkez Camii'nin (Mescid-i Cami) büyük kapısının tam karşısındadır. Safevîler döneminde Cihangir Han adlı biri tarafından yaptırılmıştır.


              Han Medresesi
              Ayetullah Uzma Burucerdî Medresesi olarak da bilinir. Safevîler döneminde Mevla Muhsin Feyz’in öğrencilerinden Mehdi Kulu Han adında biri tarafından yapılmış, sonraları merhum Ayetullah Burucerdî tarafından yeniden inşa edilmiştir. Bu medrese, H. 1123 yılında tesis edilmiştir.[135]

              Yorum


                #37
                Ynt: TARİHTEN GÜNÜMÜZE "KUM"

                Kacarlar Döneminde Kum İlim Havzası

                Aralarında Fethali Şah ve Nasiruddin Şah'ın da bulunduğu Kacar şahları, Hicrî 1200-1339 yılları arası İran’da hüküm sürmüşlerdir. Bu asırda da büyük alimler Kum İlim Havzası'nda eğitim ve öğretimle meşgul idiler. Kum Kenti, Fethali Şah döneminin büyük taklit mercii Ayetullah Uzma Mirza Kummî’nin[136] de Kum’a yerleşmesiyle daha büyük önem kazanmıştır.

                Bu asırda yeni birçok ilmî medreselerin yapılması veya onarılması, ilim havzasının yeni bir döneme geçtiğini göstermektedir. Mirza Kummî’nin Kum’a yerleşmesiyle ilim havzası genişlemiş, ortaya koyduğu zengin eserlerle bereketini sergilemiştir.

                Safevîler döneminde Feyziye Medresesi'nin ilk onarımı, bu medresenin ortasındaki havuza kadar yapılmıştı. Fethali Şah döneminde (H. 1213-1214) genişletildi ve daha sonra yeniden restore edildi.

                Daru’ş-Şifa Medresesi'nin ana binası Fethali Şah'ın emriyle yapıldı. Kâzi-i Kum yolunda yer alan Hacı Molla Sadık medresesi, Nasiruddin Şah hükümetinin ileri gelen devlet adamlarından Mirza Aga Han tarafından yapılmıştır.
                Görüldüğü gibi Kum İlim Havzası, bu asırda yeni bir döneme girmiş, büyük gelişmeler kat etmiştir.

                Yorum


                  #38
                  Ynt: TARİHTEN GÜNÜMÜZE "KUM"

                  Havzanın Ayetullah Hâirî Tarafından Yeniden Tesisi
                  Kum İlim Havzasının inişli çıkışlı dönemleri olmuştur. Bununla birlikte iyi bir teşekkül ve akıcılığı olmamıştır. Havza, Ayetullah Mirza Kummî’nin vefatından sonra (1231 H.) yıllarca durgun bir dönem geçirdi. Bu dönemde hür düşünen, emin, salahiyetli, otorite sahibi bir alim, müçtehit, müdür ve yöneticinin eksikliği hissediliyordu. Bu şans ise, büyük taklit mercii Ayetullah Uzma Hâirî’ye nasip oldu. Bu büyük ilim ve amel adamının gelişiyle Havza öyle bir düzene kavuştu ki, onun, “Kum İlim Havzası’nın Yeni Kurucusu” olarak tanınmasına sebep oldu. Bu nedenle onu, Kum İlim Havzası'nın kurucusu olarak yâd etmek, doğru olsa gerek. Daha önce de değindiğimiz gibi Kum İlim Havzası'nın temeli daha İmam Sadık (a.s) döneminde atılmış ve Ayetullah Hâirî tarafından da yeniden yapılandırılmıştır.

                  Ayetullah Hamaneî'nin 13 Âzer 1374'te Hz. Mâsume’-nin Harem-i Şerif'inde yaptığı konuşmada şöyle gelmiştir:

                  “Siz Kum halkının Ehl-i Beyt’e olan bağlılığı bundan 1200 yıl önceye dayanır. Bu özelliğinden dolayıdır ki (Kum) Şia tarihinde İslamî İlimler Havzası'nın en büyük şahsiyetlerini ağırlamıştır. Biz tarih boyunca; Merhum Ayetullah Hâirî (r.a) tarafından bu şehirde kurulan veya yenilenen, Merhum Ayetullah Uzma Burucerdî zamanında büyüyüp gelişen ve sonra değerli İmam ve büyük inkılapla azametinin doruk noktasına ulaşan böylesi bir mübarek havzaya dünyanın hiçbir yerinde sahip olmadık.”[138]

                  Ayetullah Hâirî, H. 1276 yılında Yezd’in Mehricerd Köyü'nde dünyaya geldi.[139] Yıllarca Necef, Kerbela ve Samirra’da tahsil ve tedrisle meşgul oldu. Hicrî 1332 yılında Erak alimlerinin daveti üzerine oraya giderek öğrenci yetiştirmeye başladı. Yine, Hicrî 1340 yılında ziyaret ve Nevruz dolayısıyla Kum’a geldi. İlim Havzası'nın alimleri ve halkın ısrarları sonucu Kum'a yerleşti ve şimdiki İlim Havzası'nın temelini attı.

                  Havzada yeniliklere imza atan Ayetullah Hâirî, sınav sistemini yürürlüğe sokarak talebelere aylık bağladı. Din hocalarına yönelik kılık kıyafet kanunu çıkardı. Bu büyük şahsiyetin ileriyi gören düşünceleri, büyük gayretleri ve güzel yönetimleri sonucu Kum medreseleri talebelerle doldu taştı. İslamî İlim Havzası'nda büyük bir değişim yaşandı ve Kum İslamî İlimler Havzası’nın adı dünyanın dört bir yanına yayıldı.

                  İşte bu nedenledir ki Ayetullah Hâirî, “Kum İslamî İlimler Havzası'nın Kurucusu” olarak bilinmektedir. Ayetullah Uzma Şeyh Muhammed Ali Erakî (r.a), Ayetullah Uzma Seyit Muhammed Rıza Gulpaygânî (r.a) ve İmam Humeynî (r.a) gibi büyük üstat ve taklit mercileri, Ayetullah Hâirî’nin bu havzadaki öğretiminin semerelerinden sadece bazılarıdır.
                  Bu dönemde Kum İslamî İlimler Havzası’nda okuyan talebe sayısı iki bine ulaşmıştı.

                  Yorum


                    #39
                    Ynt: TARİHTEN GÜNÜMÜZE "KUM"

                    Ayetullah Burucerdî'nin Önderliği Döneminde Havza
                    Ayetullah Uzma Hacı Şeyh Abdülkerim Hâirî, Hicrî 17 Zilkade 1355'te vefat etti. Mezarı Hz. Mâsume’nin Harem-i Şerif'inin yanı başında bulunan Mescid-i Bâlaser’dedir.

                    İşin ilginç yanı şu ki; Ayetullah Hâirî’nin adı “Hacı Şeyh Abdülkerim Yezdî” olarak ele alındığında ebcet hesabına göre Kum'a giriş yılı ve İslamî İlimler Havzası'nın kuruluş yılı olan Hicrî Kamerî 1340 yılı ortaya çıkmaktadır. "Hacı Şeyh Abdülkerim" olarak ele alındığında da Şemsî 1299 yılına tekabül eden havzadaki düzenlemeler için Kum'a ayak bastığı yıl ortaya çıkmaktadır.

                    Merhum Ayetullah Seyit Sadruddin Sadr onun hakkında yazdığı bir kasidede vefat yılını ebcet hesabına göre şu cümleyle yazmıştır:
                    “Ledeyi’l kerimi halle dayfen indehu”
                    "O saygın kişi, Allah’ın dergâhına misafir geldi."

                    Bu cümle ebcet hesabına göre onun vefat yılı olan Hicrî 1355 yılına denktir.[140]

                    Ayetullah Hâirî’nin (r.a) vefatından sonra öğrencilerinden büyük alim ve taklit mercii üç şahsiyet (Ayetullah Uzma Seyit Muhammet Hüccet, Ayetullah Uzma Seyit Sadruddin Sadr, Ayetullah Uzma Seyit Muhammed Taki Hansarî) anlaşma ve dayanışma içerisinde İslamî İlimler Havzası’nın yönetimini üstlenerek bütünlüğünü sağladılar. Hicrî 1315'ten Ayetullah Burucerdî’nin gelişine kadar (Hicrî 1324) havzanın kalite ve verimi oldukça artış kaydetmişti.

                    Kum İslamî İlimler Havzası'nın büyük medreselerinden biri olan Hüccetiye Medresesi de o dönemlerde Ayetullah Hüccet'in önderliğinde faaliyet göstermiş ve bu artışa hız katmıştır. Bu da o dönemlerde havzadaki genişlemeyi ve talebe artışını açıkça göstermektedir.

                    Birçok parkı, bir mescidi, bir su deposu ve büyük bir avlusu bulunan Hüccetiye Medresesi, Feyziye ve Daru’ş-Şifa'dan sonra Kum İslamî İlimler Havzası'nın ikinci büyük talebe eğitim merkezidir.

                    Yorum


                      #40
                      Ynt: TARİHTEN GÜNÜMÜZE "KUM"

                      Ayetullah Burucerdî’nin Kum’a Gelişi
                      Bu dönemde, Kum İslamî İlimler Havzası’nın ileri gelenleri arasında, büyük bir fakihin Kum’a gelmesi ve Havza’nın yönetimini üstlenmesi meselesi konuşuluyordu. Bu kişi, Burucerd şehrinde bulunan büyük taklit mercii Ayetullah Uzma Burucerdî idi.
                      Sonunda bu davet gerçekleşti ve Ayetullah Burucerdî Hicrî Şemsî 1324 yılında Kum’a geldi.

                      Kum’da ikâmet eden dönemin büyük alimlerinden Ayetullah Hansarî, Ayetullah Hüccet ve Ayetullah Sadr, Ayetullah Burucerdî’ye oldukça saygı duyuyorlardı. Ayetullah Hansarî, Hicrî Şemsî 1330 yılının Şehriver ayında; Ayetullah Hüccet, 29 Dey 1331 Şemsî’de ve Ayetullah Sadr 5 Dey 1332 Şemsî'de vefat etti.

                      Şianın iki büyük taklit mercilerinden Seyit Ebu’l-Hasan İsfahanî 13 Âban 1325 Şemsî'de ve Ayetullah Hacı Hüseyin Kummî de aynı yılın İsfend ayında Necef-i Eşref'te vefat ettiler. Böylece İran, Irak ve diğer ülkelerdeki Şiîler, Ayetullah Uzma Burucerdî'ye yöneldiler ve daha sonra tüm Şia dünyasının tek taklit mercii o oldu. Bu yüzden Kum İslamî İlimler Havzası, onun ve halkın özel teveccühü sayesinde hızlı bir ilerleme kaydederek kısa sürede büyük gelişmelere imza attı.

                      Ayetullah Burucerdî döneminde Havza, çeşitli açılardan büyümeye ve gelişmeye başladı. Medreseler, kütüphaneler, dersler, ilmî müzakereler, neşriyat, Arapça-Farsça dergiler ve yüksek düzey İslamî ilimler yaygınlaştı. Onun önderliğinde Kum’da yaşayan talebe sayısı altı bine ulaştı.

                      Önceki dönemlerde bin ile iki bin arasında değişen talebe sayısının kısa sürede altı bine ulaşması, ne denli bir gelişme olduğunu açıkça göstermektedir.

                      Özetle; Kum İslamî İlimler Havzası, Ayetullah Burucerdî'nin önderliğinde (Şemsî 1324-1340 yılları arası) Caferî fıkhının büyük bir ilim ve kültür akademisi hâline geldi. Aynı zamanda bu gelişim, hem İran’da hem de dünya genelinde dinî, siyasî ve toplumsal değişimleri de beraberinde getirdi.

                      Bu asrın büyük üstatlarından ve Kum İslamî İlimler Havzası'nın temel taşlarından biri de, büyük üstat ve müderris İmam Humeynî (r.a) idi. Onun havzada verdiği dersler, Ayetullah Burucerdî’den sonra en kalabalık usul ve fıkıh derslerinden sayılıyordu.[141]
                      Ayetullah Uzma Burucerdî, 13 Şevval 1380 tarihinde (Şemsî 1340 yılında) vefat etti. Onun yokluğu, Şia dünyası ve Kum İslamî İlimler Havzası için büyük bir faciaydı.

                      Ayetullah Burucerdî’nin vefatından sonra İmam Humeyni, Ayetullah Uzma Gulpaygânî ve Ayetullah Uzma Necefî Mer'aşî gibi büyük merciler, Havza’nın önderliğini ele aldılar. Bu asırda özellikle İmam Humeynî’nin (r.a) rehberliğinde Şah Pehlevî’ye karşı giriştiği siyasî mücadele Havza’nın başka bir döneme girmesine ve halkın Havza konusundaki duyarlılığını daha fazla artırmasına neden oldu. Zira Havza, haksızlıklara karşı yapılan mücadelenin daima merkezi olmuştu.

                      Halkın desteğini arkasına alan Havza'nın toplum üzerindeki etkisi gün geçtikçe arttı ve sonunda kültürel ve siyasî mücadelenin en görkemli merkezi olarak ortaya çıktı.

                      İslam inkılabının zafere ulaşmasından sonra İslamî İlimler Havzası yeni bir merhaleye girdi. Çeşitli alanlarda ilgi odağı haline geldi. Yurt içinden ve yurt dışından gelen talebe sayısı kısa sürede 30 bine ulaştı.

                      Yorum


                        #41
                        Ynt: TARİHTEN GÜNÜMÜZE "KUM"

                        İslamî İlimler Havzası'nın Parlak Eserleri ve Bu Havzada Yetişen Büyük Şahsiyetler
                        İslamî İlimler Havzası'nın asıl hedefi, İslamî ilimlerin, özellikle de Caferî fıkhının eğitimi ve tebliğidir. Yani, insanların din işlerini ve sorumluluklarını her yönüyle öğrenmelerini sağlamaktır. Şu halde İslamî İlimler Havzası'nın asıl hedefi iki temel üzerine kuruludur:

                        1- İslam’ın tüm yönleriyle tanınması.
                        2- İnsanların bilinçlendirilmesi: Bu konuda İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:
                        “Kum, ilim ve fazilet merkezi olacak, onun vesilesiyle yeryüzünde dinî açıdan mustazaf kalmayacaktır."[142]

                        Yine, başka bir yerde şöyle buyuruyor:

                        “İlim, doğudan batıya bütün beldelere Kum’dan yayılacak, Allah’ın hücceti herkese tamam olacak, oradan kendisine ilim ve dinin ulaşmadığı kimse kalmayacak ve sonra Hz. Kaim [İmam Mehdi (.af)] zuhur edecektir."[143]

                        Kum İslamî İlimler Havzası’nın önemli eserleri çoktur. Birçok ilim adamı, orada yetişmiştir. Şimdi, havzanın yetiştirdiği bazı ilim adamlarından ve insanlığa kazandırdığı önemli eserlerinden birkaçını zikredeceğiz:

                        1- Havza; fıkıh, usul, tefsir, edebiyat, mantık, ilm-i kelam, felsefe, ahlak vs. alanlarda değerli üstatlar yetiştirmiş ve bu üstatlar arasından büyük taklit mercileri çıkmıştır. Bunlardan bazıları hâlen hayatta olmakla beraber, bazıları da vefat etmiştir. el-Mizan tefsiri yazarı Allame Tabatabaî, Ayetullah Şehit Doktor Muhammed Hüseyin Beheştî, Ayetullah Hamaneî, Ayetullah Şehit Sadukî, Ayetullah Şehit Kuddusî gibi büyük şahsiyetler bu havzanın öğrencilerindendir.

                        2- Havzanın bir diğer semeresi de seçkin yazarlar ve araştırmacılar yetiştirmiş olmasıdır. Bunlar araştırma içerikli engin eserler yazmışlar, çeşitli dergiler yayınlamışlar ve büyük bir düşünce akımı başlatmışlardır.

                        3- Çeşitli kuruluşlarda yönetimde bulunan birçok seçkin müdürler: Şehit Ayetullah Sadukî, Şehit Ayetullah Kuddu-sî, Şehit Ayetullah Murtaza Mutahharî, Şehit Ayetullah Beheştî, büyük üstat Ayetullah Muhakkik Dâmad ve her biri ilim ve erdem örneği olan yüzlerce bilgin, araştırmacı ve ilim adamı bu havzada yetişmişlerdir.

                        4- Kum İslamî İlimler Merkezi, kendi çapında yüzden fazla araştırma merkezi kurmuştur.

                        5- Havza, gerek yurt içinde, gerekse dünya çapında görevlerini başarıyla sürdüren araştırmacılar, bilginler ve hatipler yetiştirmiştir. Bunlardan bazıları dünyanın çeşitli yerlerinde, çeşitli dillerde yaptıkları yayınlarla insanlığa ışık tutmakta ve dinî vazifelerini en güzel şekilde yerine getirmektedirler.

                        6- Havza, bünyesinde oldukça değerli ve bir o kadar önemli eserlerin bulunduğu büyük kütüphaneler tesis etmiştir. Bu eserlerin her biri, Müslümanlar için kalıcı birer kültür hazineleridir. Ayetullah Uzma Necefî Mer'aşî Kütüphanesi (r.a), İslamî Tebliğ Merkezî Kütüphanesi ve Feyziye Medresesi Kütüphanesi bunlardan bazılarıdır.

                        Bugün, Kum İslamî İlimler Havzası ve bu havzanın insanlığa kazandırdığı değerli eserlerinin gerek İran, gerekse dünya genelindeki konumu, İmam Sadık’ın (a.s) asırlar önce buyurduğu düzeye ulaşmıştır. Nitekim İmam (a.s) şöyle buyurmuştur:

                        “Kaim’in [İmam Mehdi’nin (a.f)] zuhurundan önce Kum, ilmin merkezi olacak ve oradan da doğudan batıya bütün diyarlara yayılacak, Allah’ın hücceti herkese tamam olacak (Allah, herkese hüccetini tamamlayacak), bu ilim ve din kaynağından faydalanmayan kimse kalmayacaktır.”[144]

                        Şunun da altını çizmek gerekir ki; yukarıda belirtilen eserlerden her biri, ötelerden beri sayısız parlak eserin kaynağı olmuş ve tarih boyunca da olmaya devam edecektir.

                        Sözgelimi İmam Humeynî (r.a), Şehit Murtaza Mutahharî ve Şehit Beheştî, bunlardan sadece birkaçıdır. İlim, din ve siyaset adamı olan bu değerli şahsiyetlerin sadece üçü, başlı başına siyasî, ilmî, içtimaî, dinî ve Havza'ya yönelik ilerlemede yüzlerce, hatta binlerce kitaba kaynak olmuşlardır.

                        Yorum


                          #42
                          Ynt: TARİHTEN GÜNÜMÜZE "KUM"

                          İmam Humeyni’nin Havzaya Getirdiği Yenilikler
                          İmam Humeynî’nin parlak yaşantısının iftiharlarından biri de Kum İslamî İlimler Havzası'nda oluşturduğu değişiklikler ve diğer havzaların bu değişiklikleri takip etmiş olmasıdır.

                          Bu büyük insan, Havza'yı yüzeysellikten ve içine kapanık bir gidişattan kurtardı. Siyaset ve irfan sözünden korkuya kapılan Havza'yı siyasetin önderi kıldı. Fıkıh dersleri yanı sıra irfan eğitimi de veren bir Havza yarattı. Talebeleri inziva köşelerinden çıkararak cihat, şehadet, siyaset ve irfan meydanlarına taşıdı. Arap edebiyatı gibi farklı dallarda dahi havzanın değişimini sağladı.

                          İmam Humeynî (r.a) yenilenen havzanın öğrencilerine hitaben şöyle sesleniyordu:

                          “Selam olsun ruhaniyetin her zaman yaşayan kahramanlarına! Onlar ilmî ve amelî risalelerini şehadet kanlarıyla yazdılar. Halka hitabelerinde hayat mumlarını yakarak karanlıklara ışık oldular. Ne mutlu havzanın ruhanî (ilim adamı) şehitlerine! Bununla iftihar etseler, yeridir. Onlar savaş zamanında ilgi duydukları derslerini ve medreselerini tatil ettiler; dünya arzularını hakikî ilimden uzaklaştırdılar, (üzerlerindeki yükün) hafifliğiyle arştakilere misafir oldular ve melekût aleminde bulunanlarla birlikte varlık şiiri okudular.

                          Onlar, ariflerin zikir halkasını, havza ve ruhaniyetin münacat ehillerinin seher dualarını derk edenler olarak şehadetten başka arzu görmediler.”[145]

                          İmam Humeyni'nin İslamî İlimler Havzası'nın gelişmesine verdiği önem o kadar fazlaydı ki, yazdığı bir şiirde İmam Mehdi’ye (a.f) hitaben şöyle diyor:

                          Kum İlim Havzasını tanıt bütün aleme
                          Müslümanların kurtuluş gemisine yelken olsun
                          Hayrını isteyene bağışta bulun sonsuza dek
                          Kötülük dileyene de daima göğün belasını ver
                          Güllerle dönüşsün bu topraklar, gül bahçesine
                          Dinle feyizlensin âlem, cennete dönsün
                          Her hazan, dostlarına bahar olsun
                          Her bahar, düşmanlarına hazan olsun[146]

                          O büyük insan, Allah’a manevî yönelişin ve irfanın tohumlarını ilahî aşk esasına dayanarak Havza öğrencilerinin kalplerine ekti. Öyle ki, bu tohumlar büyük bir alanda filizlendi ve meyve verdi.

                          Esfar, Futuhat-ı Mekkiye, Fususu’l-Hikem ve Misba-hu’l-Münîr gibi kitapları bu aşka ulaşmak için vesile kıldı. Bunu yaparken eserlerindeki ıstılahlara takılmadı. Manevîyata kanat açmaktan da geri kalmadı. İmam, bu konuda şöyle der:

                          "Kıralım felsefe ile irfan aynasını
                          Bu kafilenin putundan uzaklaşalım
                          Evden, medreseden kopup da
                          Elimizle itip varlığı, bilge olalım

                          Gençlik yıllarında manidar ıstılahların anlamlarıyla uğraşıp durdum. Ne onlardan bir cemiyet hasıl oldu, ne de bütün o derinliğiyle Esfar-ı Erbaa’dan bir hâl edindim; dosta seferden alıkoydu beni. Ne Futuhat'tan bir fetih elde ettim, ne de Fususu’l-Hikem’den bir hikmet alabildim. Nerde kaldı diğer kitaplar!..

                          Futuhat'tan fetih olmadı, Misbah'tan nur çıkmadı

                          Onun elbisesinde ne istediysem gönül aldattı"[147]

                          İmam, kendisine birkaç irfanî kitap tavsiye etmesini isteyen ailesinden bir hanımefendiye şöyle demişti: “Kızım! Perdeleri kaldırmaya çalış, kitapları yığmaya değil.”

                          İşte bu nedenledir ki irfanî kitapları, insanı Hak Taala'ya ulaştıran bir vesile olarak gören İmam, vesile olarak kullanıldığı takdirde onu bir nur olarak addediyordu. Aksi taktirde onlar, İmam'a göre tekâmül yolunda engel idiler.

                          Evet, o, bütün araştırmacıları, özellikle de Havza ehlini baştan ayağa değişime çağırdı ve bu alanda büyük bir başarı elde etti. Şems Magribî’nin dediği gibi:

                          Güzel düşün ki güzel göresin
                          Kabuğunu değiştir ki akıl göresin.

                          Yorum


                            #43
                            Ynt: TARİHTEN GÜNÜMÜZE "KUM"

                            Havza'nın Toplumsal, Kültürel ve Siyasî Değişimine Bir Bakış
                            Her ne kadar İlim Havzası'nın asıl işi öğrenip öğretmek ise de asla hedefi bu değildir. Aksine eğitim, yüce hedeflere ve insanî kemale ulaşmak için bir vesile olmuştur. Bu esas üzere Kum İlim Merkezi, tüm imkânları dahilinde kültürel, toplumsal ve siyasal alanlar yanı sıra insanların kemale ermesini sağlayacak her türlü yapılanmaların merkezi ve başlangıç noktası olmuştur.
                            Bu kitapta, özet olarak bu yapılanmalardan bazılarına değiniyoruz:

                            Yorum


                              #44
                              Ynt: TARİHTEN GÜNÜMÜZE "KUM"

                              Kültürel Değişiklikler
                              İslam kültürü, her yönüyle ilme önem veren en zengin kültürdür. Derin, anlaşılır ve kapsamlı bir kültür olduğundan, dünyanın çeşitli kültürleri için bir başlangıç olmuştur.

                              İlim havzaları, özellikle de Kum İlim Havzası, bu kültürün ürünü olmakla beraber, daima İslam kültürünün sunucusu ve koruyucusu olmuş, bu alanda birçok hizmetler sunmuştur. Ebu Ali Sina (İbn-i Sina), Hace Nasîr Tûsî, Allame Hillî, Vahid Behbehanî, Molla Sadrâ Şirazî vb. gibi onlarca ilim adamı edebiyat, mantık, felsefe, irfan, matematik, doğa bilimi ve tıp gibi ilim dallarında ün yapmış ve alanlarında söz sahibi olmuş kimselerdir.

                              Tüm bunlar, ilmî havzalarda yetişmiştir. Bu havzaların başında yer alan Kum İlim Havzası da, bu alanda çok önemli adımlar atmış ve büyük ilim adamları yetiştirerek fevkalade kültürel hizmetler sunmuştur.

                              Havza'nın çatısı altında çeşitli dallarda kitap telif edilmiş, zengin içerikli büyük kütüphaneler kurulmuştur. Bu kütüphanelerden bazılarında mevcut kitap sayısı, yüz binlerle ifade edilmektedir.

                              Bazı araştırmacılar, bu konuda şunları söylemiştir: "Eğer Meşhed'deki Asitane-i Kuds-i Razeviye Kütüphanesi, Tahran'daki Meclis Kütüphanesi ve Kum'daki Ayetullah Uzma Mer'aşî Kütüphanesi raflarından havzalarda yetişen büyük din alimlerinin eserlerini çıkaracak olursak, dağılmış ve toza karışmış birkaç kitap dışında geriye bir şey kalmaz. Bu kütüphaneleri değerli kılan, havzada yetişen şahsiyetlerin sağlam ve kapsamlı eserleridir."[148]

                              Örnek olarak, IV. yüzyılın büyük alimi Şeyh Saduk [Ebu Cafer Muhammed b. Ali b. Babeveyh (ö. 381 H.)], IV. asırda Kum İlim Havzası'nın yetiştirdiği büyük ilim adamlarından biridir. Hicrî 343 yılında, Kum kentinde hayata veda eden İbn-i Velid Kummî'nin öğrencisi olan Şeyh Saduk, bu dönemde sınırlı olanaklara rağmen fıkıh, hadis, kelam, rical vs. alanlarda yaklaşık üç yüz cilt kitap yazmıştır. Şia'nın en önemli ve temel kaynak kitaplarından biri olan Men Lâ Yehzuruhu'l-Fakih de bu değerli eserlerinden biridir.[149]

                              İlim havzasındaki kültürel değişiklikler, Ayetullah Uzma Burucerdî döneminden günümüze kadar oldukça hızlı bir ilerleme kaydetti. Bu konu öylesine uzundur ki, müstakil bir kitapta rahatlıkla incelenebilir.

                              Sözün kısası, toplumsal ve siyasal değişikliklerin temelinde kültürel devrim yatar, diyebiliriz.

                              Kum ilim havzası her asırda, özellikle de günümüzde kültürel değişikliklerin öncülüğünü yapmış ve bu doğrultuda çok büyük pay sahibi olmuş bir kuruluştur.

                              Diğer bir örmek el-Mehasin kitabının yazarı Ahmet b. Muhammed b. Halid Berkî,[150] III. yüzyılda Kum'un önde gelen muhaddis ve ilim adamlarından biri idi. Dönemin Kum İslamî İlimler Havzası'nın öncülerinden fakih Şeyh Celil Ebu Cafer (Ahmed b. Muhammed b. İsa Kummî), Ahmed b. Muhammed Berkî'yi mürsel[151] hadislere dayandığı ve güvenilir olmayan rivayetleri naklettiği için Kum'dan sürdü ve daha sonra tekrar geri çağırdı.[152]

                              Aynı şekilde Kum muhaddislerinin şeyhi olarak bilinen ve 329 Hicrî'de vefat eden Ali b. Babeveyh (Şeyh Saduk'un babası), Kum'a gelen meşhur sofi Hüseyin b. Mensur Hallac'ı aşağılayarak şehir dışı etti. Böylece onun sapık telkinlerinin halkın düşüncelerinde yer etmesini engelledi ve halkı büyük bir sapıklıktan kurtardı.[153]

                              Yorum


                                #45
                                Ynt: TARİHTEN GÜNÜMÜZE "KUM"

                                Toplumsal Değişiklikler
                                İslam alimleri, daima halktan yana tavır almışlar, adeta bir baba şefkatiyle kendilerini halka adamışlardı. Peygamber efendimizin (s.a.a) şu meşhur sözü, onların daimî Şiîrleri idi:

                                "Müslümanların sorunuyla ilgilenmeden sabahlayan kimse Müslüman değildir."[154]

                                Bu temel üzere Kum İlim Havzası ve burada tahsil gören kimseler, toplumsal olaylarda çok önemli roller almış, toplumun gelişip yücelmesi ve (ahlaksal) çöküntüden uzak durması için sağlam adımlar atmış ve bundan böyle de atmaya devam edecektir.
                                ***

                                İran tarihinde önemli bir yeri olan toplumsal değişimlerden biri de İranlıların Şiîleşme sürecidir. İranlıların İslam ile tanışması II. halife (Ömer'in) dönemine rastlamakla birlikte, Şiî olma süreçleri II. ve III. yüzyıllarda bu topraklara gelen ve Kum'u İslamî ilimler eğitim ve öğretim havzası hâline getiren raviler vasıtasıyla başlamıştır. Zamanla bu inanç diğer bölgelere de taşmış, Havza'nın da etkisiyle çoğalarak yayılmıştır.

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X