Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

    MEKTUP 89 14 Rebi'ül Evvel 1330

    1- O mazeretlerin sahte olduğunu iz'anla karşılamak.
    2- Diğer kaynakları talep etmesi.

    1- Mazeretçilerin gittikleri yönü kesip yollarını zapt ettiniz. ve böylece arzularını engellemiş oldunuz. Bahsettiklerinizin hiçbir yerinde şüpheye yer olmadığı gibi, açıkladığınız hakikatlerde de şek ve tereddüde katiyetle yer yoktur.
    2- Nasların teviline önem verdiklerini içeren kaynakların sonuna gelinceye kadar yavaş, yavaş ilerleyin lütfen. Vesselam.(s)
    "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
    "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

    Yorum


      Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

      MEKTUP 90 17 Rebi'ül Evvel 1330

      Usame'nin Askeri Birliği

      Madem ki hakikati açıkça ve kimseden korkmadan izah ettiniz
      , demek ki siz heybetli bir hurma ağacından farksız ve hakkı batıla kanştırmayacak kadar kadir sahibi, hakikati gizlemeyecek kadar da yüksek bir mertebedesiniz

      Onların, kendi görüşlerini Peygamber'in emirlerine uymaktan üstün saydıklan bütün kaynaklan size sunmamı emrediyorsunuz,- Allah sizi aziz kılsın- size sadece Usame b. Zeyd'in Rum savaşı için teçhiz edilen askeri birlik olayını zikretsem kafi gelir sanırm. .

      O ki Peygamber (s.a.a) zamanında teçhiz edilen en son askeri birliktir. Hatta ona o kadar önem vermişti ki, ashabına bu savaşa hazır olmaları için emir vermekle kalmamış, onları kendi mübarek eliyle dizmiş ve savaşa teşvik etmişti. Öyle ki. Muhacir ve Ansarın en ileri gelenleri: Ebu Bekir, Ömer, (1) Ebu Ubeyde, Sa'd ve benzerlerini dahi bu birliğe katmıştı. (2) O günkü tarih: 26 Sefer Hicretin 11. yılı. Ertesi gün Usame'yi çağırıp şöyle dedi:

      "Babanın şehit olduğu yere git, onlan atlarınla çiğne, bu birliğin kumandasını sana verdim. "Übna" (3)ahalisine sabaha karşı saldır, giderken habercilerden evvel varabiImek için süratli git, beraberinde kılavuzlar gölür ve önce gözcü göndermeyi ihmal etme. Eğer Cenabı Allah seni muzaffer kılarsa aralarında fazla kalma. "

      Ne var ki Peygamber'in (s.a.a) Sefer'in 28. günü ölüm hastalığı başlamıştı. Ateşi artmış ve baş ağrısı şiddetlenmişti. Aynı ayın 29'u, yani ertesi sabah, ayağa kalkabilmiş ve askerin henüz gitmedigini görünce, onlan harekete geçirip, süratli davranmaya teşvik etmiş, aynı zamanda onların himayelerini tahrik etmek için Üsame'nin sancağını kendi şerefli eliyle bağlamış ve demişti ki: "Allah'ın adıyla ve Allah'ın

      uğruna gazveni yap ve kafirleri katlet. " Usame sancağı bağlanmış olarak yola çıkar

      .
      "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
      "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

      Yorum


        Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

        Ancak kendisi de onu Burey'deye verir ve şehrin dışındaki "Cüruf denilen yerde toplanıp beklerler. Evet, görüp duydukları ve acele etmelerini icap ettirecek açık nassa rağmen ağır davranıp beklediler. Oysa Peygamber (s.a.a) "Sabaha karşı saldır, acele et" demişti. Fakat bu emirlerin hiçbirini yerine getirmedikleri gibi bazıları Üsame'nin kumandan tayin edilmesi hakkında ayıplayıcı laflar söylemekten geri kalmadılar. "Nitekim daha önce babasının kumandanlığı hakkında da aynı lafları söylemişlerdi. Ve Peygamber'in (s.a.a) bütün bu gayretine rağmen yine de orada beklerneye devam ederler. En sonunda (s.a.a) sabrı taşar ve bu derece Yüzsüz itirazlarına şiddetle sinirlenir. Kalkar ve başı bağlı, ateşli vücudu, kadife örtüsüyle sarılı bir şekilde dışarı çıkar. (4) O gün Rebi'ül Evvelin 10'u ki, vefatından sadece iki gün önceydi. Minbere çıkar, Allah'a hamdü sena ettikten sonra şöyle der:

        "Ey insanlar! Usame'yi tayin edişimden dolayı, bazılarınızın bazı laflar ettiğini duydum. Eğer onu tayin etmem hakkında konuştuysanız, daha önce babasını tayin ettiğimde de konuşmuştunuz. Allah'a yemin ederim ki, bu vazifeye babası nasıl layık idi ise, kendisi de aynı şekilde buna layıktır."

        Ve onları gayret etmeleri için teşvik etmeye koyulur. Onlar ise kendisi ile vedalaşıp şehirden ayrılır. Ve askerin toplanmış olduğu yere (Cüruf) giderler. Ne var ki hastalığı daha da ağırlaşır, fakat yine de:

        "Usame'nin ordusunu teçhiz edin. Usame'nin ordusunu gönderin" demeye devam ederse de onlar ağır. davranmaktan vazgeçmezler. Nihayet 12 Rebi'ül Evvel Pazartesi günü gelmişti. Usarne, askeri toplandığı yerde bırakıp Peygamber'in (s.a.a) yattığı eve gelir. Yanına girer. Peygamber ona yine: "Allah Teala'nın bereketi ile git" der. Usame, O mübareke veda edip'yanından çıkar ve askerin toplanmış olduğu yere gider. Fakat az sonra tekrar beraberinde Ömer, Ebu Bekir ve Ubeyde ile geri döner. Peygamber'in yanına vardıklarında o mübarek canını teslim ediyordu. Ve o gün, O -canım ve bütün alemlerin canları ona feda olsun- vefat eder. Ordu geri döner, sonra o orduyu dağıtmaya niyet ederler. Ebu Bekir' e bu niyetlerini açıp azami şekilde ısrarlarda bulunurlar. Fakat halife bu isteklerini kesinlikle reddedince, bu sefer Omer b. Hattab ona Ansar'ın elçisiymiş gibi gelip, Usame'yi azletmesini ve yerine başka birini tayin etmesini ister
        .
        Peygamber (s.a.a) onların tenkidine sinirlenmesini ve o hasta haliyle çıkıp Usame'nin emrinde olmalarını ve hiç vakit kaybetmeden sefere çıkmalarını tembih ve tekit etmesini unutmaları hiçte uzun sürmemiş, halifeye gelip ilkin ordunun dağtılmasını, bunu kabul etmeyince de Usame'nin yerine başka birinin tayin edilmesini istemişler. Nitekim halife Ebu Bekir ayağa kalkıp Ömer'i sakalından tutup: "Annen sensiz kalsın ya Ömer! (5) Onu Peygamber (s.a.a) tayin etti, sen ise benden azlini istiyorsun öylemi? Nihayet orduyu gönderirler. (Az kalsın bunu da yapmayacaklardı.) Usame 30 bin savışçıyla yola çıkar, bunların bini süvari idi. (6) Fakat yine de Resulullah'ın (s.a.a) o orduya katip yerleştirdiği kişilerden bazıları çekilmiş ve gitmemişlerdi.

        Halbuki Peygamber (s.a.a): Şehristani'nin Milel ve Nihel kitabinin dördüncü mukaddimesinde irat ettiğine göre:

        "Usame 'nin ordusunu teçhiz edin, o ordudan çekilip kim geri kalırsa ona Allah 'ın laneti olsun" diye buyurmuştur."

        Siz de biliyorsunuz ki, ilk önce gitmek istememeleri, sonra da ordudan çekilip beraber gitmemelerinin nedeni, siyasetlerin üslerini tahkim etmeye dayanmaktadır. Bunda da, nassa itiraz etmeden uymayı terk edip kendi görüşlerini tercih etmişler- dir. Çünkü gitseler de gitmeseler de ordu gidecekti. Ya hilafet? Tabii ki giderlerse kendilerine ondan hiçbir pay verilmeyecek ve mutlaka bertaraf olacaklardı. Oysa Peygamber (s.a.a) onların gitmesini ve meydanın Hz. Ali'ye (a.s) kalmasını istemişti ki, onlar dönünceye kadar hilafet meselesi halledilmiş ve Hz. Ali'nin halifeliği perçinlenmiş olacak, o zaman da ihtilafa girmekten dahi uzak kalacaklardı. Esasen, Usame'yi henüz on yedi yaşındayken onların başına kumandan tayin etmekteki maksadı, bazı şahısların dizginini çekmek, laf dinlemeyip başını alıp gidenleri durdurmak ve geleceğin emniyetini birbirleriyle rekabet yapacak olan kişilerin nizamından korumak içindi. Ne var ki Peygamberin (s.a.a) niyetinin farkına vardılar ve dolayısıyla Üsame'nin kumandanlığını ayıplayıp yola çıkmakta ağır davrandılar. Ta ki. Peygamber (s.a.a) Rabbi'ne kavuşuncaya kadar Cürüf'ten ayrılmamayı tercih ettiler. Hatta vefatından sonra dahi bazen orduyu dağıtmayı bazen de Üsame 'yi azletmeye kalkıştılar . Nihayet sonunda duyduğunuz gibi, bir çoğu ordudan ayrılıp birlikte gitmekten vazgeçtiler
        .
        İşte size açık nasları bir tarafa bırakıp taabbüt etmedikleri beş durum. Bunu da kendi siyasi görüşlerini üstün tuttuklarından ve o görüşleri. Peygamber'in (s.a.a) naslarına taabbüt etrneğe tercih ettiklerinden dolayı yapmış oldukları muhakkaktır. Vesselam. (ş)
        "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
        "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

        Yorum


          Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

          DİPNOT
          1- Bütün Siyer ve haber ehli, Ebu Bekir ve Ömer'in bu askeri birliğin içinde olduklarında müttefiktir. Bunlardan istediklerinize bakın. Bilhassa Halebi bu hadiseyi naklederken, zarif bir hikaye irat ederek der ki: "Abbasi halifelerinden Mehdi Basra ya girdiğinde, zekası ile meşhur fakat o zaman çocuk yaşta sayılan İyas b. Muaviye yi, arkasından dört yüz sakallı ve cüppeli olduğu halde görür. Yanındakilere: Of! şu sakallılara bakın. Bu çocuğun arkasından yürüyeceklerine, kendi aralarından onlara önderlik yapacak bir Şeyh bulamıyorlar mı? Sonra Mehdi İyas'a dönüp: Ey genç! Senin yaşın kaç? diye sorar, İyas şu cevabı verir: "Allah Müminlerin emirine uzun ömürler versin, Peygamber (s.a.a) Ebu Bekir ve Ömer'in de içinde bulunduğu bir orduya kumandan tayin ettiği Usame b. Zeyd'in o zamanki yaşındayım.

          Mehdi: Önde yürümeye devam et, Allah seni mübarek eylesin. Halebi diyor ki: O zaman İyas on yedi yaşındaydı. "

          2- Ömer, her zaman Usarne'ye: "Peygamber (s.a.a) öldüğünde sen benim emirimdin (kumandam)" derdi.. Bu hadisi Halebi ve daha birçok hadisçi ve tarihçi nakleder.

          3- Übna: Suriye'nin Belka şehrine ait bir Nahiye olup Müte'ye de yakındır.

          4- Her kim bu askeri birlikten bahsettiyse, mutlaka onların Usame 'yi kumandan tayin etmesine ta'nını (ayıplamada bulunduklarını) Peygamber'in sinirlenip zikrettiğimiz vaziyette çıkıp bahsettiğimiz hutbeyi okuduğunu zikretmiştir, İbn-i Said'in Tabakatına, Halebi ve Dehlani'nin Siretlerine bakabilirsiniz.

          5- Bu hadisi Halebi ve Dehlani, siretlerinde naklettikleri gibi, Taberi de; Tarihinin 11. yılın hadiseleri bahsinde zikreder.

          6- Usarne, "Übna" ehline baskını gerçekleştirir, evleriri yakar ve ba-
          basının katilini katledip muzaffer olarak geri döner. En önemlisi de
          bu vakada Müslümanlardan kimse ölmez, çok şükür.



          "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
          "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

          Yorum


            Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

            MEKTUP 91 19 Rebi'ül Evvel 1330

            1- Üsame'nin ordusuna karşı davranışlarının mazereti.
            2- Orduya katılmayanlara lanet okumak, hadiste nakledilmemiştir.
            1- Evet dediğiniz gibi Resulullah (s.a.a) Usame gazvesinde onları teşvik etmiş ve acele etmelerini emretmişti. Hatta Usameye: "Sabahtan yola çık" deyip akşama beklememesi için tembih te bulunmuştu. Fakat ne var ki kendisi ondan sonra fasılasız hastalığa maruz kaldı. Hatta zaman, zaman ağırlaşıp, ashabı ve yakınları haklı olarak korkmaya başladılar. Onun için bu vaziyette iken ondan ayrılmak istemediler. Cüruf'te toplanıp bu vaziyette iken ondan ayrılmak istemediler. Cüruf'te toplanıp vaziyetin nereye varacağını beklediler. Bu da elbette ki ona şefkatlerinden ve kalplerindeki derin sevgidendir. Ağır davranmalarındaki maksatlarında ancak iki neticeden birini beklemek olabilirdi. Ya sıhhatine kavuşur ve yürekleri rahat eder, ya da cenazesinin teçhizi ile şereflenmeye muvaffak olup, ondan sonra başlarına geçecek olan kimseyi seçip yerini perçinlemek. Onun için bu bekleyişlerinde mazur sayılır ve bunda hatalı değillerdir.

            Resulullah (s.a.a) henüz vefat etmeden Usame'nin kumandanlığı hakkında tenkit edici laflar etmeleri ise, sadece yaşının küçük olduğundan ileri gelmektedir. Zira kendileri yaşlı başlı insanlardı. Ve yaşlıların kendilerinden, çok daha küçük yaşta olan gençlerin emri altında olmayı hazmedemeyip, gururlarının onu reddetmesi tabii bir insiyaktır. Onun kumandanlığına tepki göstermeleri kendilerinden doğmuş bir bidat değil, o sadece insan oğlunun beşeri cibilliyetinin iktizasıdır. Tetkik edin.

            Peygamber'in (s.a.a) vefatından sonra Usame'nin azlini istemeleri ise, ona bazı alimler 'şu mazereti göstermişlerdir: Onlar Ebu Bekir'in, onu azletmekte, maslahatın iktizası bakımından, kendilerine muvafakat etmeyi tercih edeceğini zannetmişlerdi.

            Kendi nazariyelerine göre böyle dediler. Fakat insaflı konuşmak gerekirse, bendeniz Usame'nin azlini istemelerine aklın kabul edeceği hiç bir taraf göremiyorum. Özellikle Peygamber (s.a.a) tenkitlerine azami derecede sinirlenip, ateşli ve başı bağlı bir vazi- yette çıkıp, rninberden okuduğu hutbe ile onların bu kusurlarını herkese duyurduktan sonra. Evet bu olaydan sonra mazeretIerinin hakikatini ancak Cenabı Allah bilir.

            Orduyu iIgaya kalkışmalarına ve Ebu Bekir' e bu hususta ısrar etmelerine gelince: Bu da merkez şehir olan Medine'nin korunmasıyla ilgili bir davranıştır. Zira kuvvetten yoksun ve askerden uzak kalacağı için müşriklerin girişeceği herhangi bir baskına karşı ihtiyatlı olmanın gerektiğine inanmalarındandır. Nitekim Peygamber(a.s)ın ölümüyle, nifak hemen baş gösterip, Yahudi ve Hıristiyanlann hırsları arttı. Hatta Araplardan bazılan da zekat vermekten sakınmaya başladılar. O zaman sahabeler Ebu Bekir Sıddıka, Usame'yi seferden men etmesini teklif ettiler, Sıddık ise, onlara şu cevabı verdi: "Vallahi beni kuşların kapıp götürmesi, bu girişimde bulunmaktan daha kolay ve daha sevimlidir."

            Bu, bizim ashab'ın Sıddık hakkında naklettikleri, Sıddık'ın dışındakiler ise, ordunun dağıtılmasını teklif etmekte mazurlar, zira İslam'ı korumakta ihtiyatlı olmaktan başka hiçbir maksatlan yoktur.

            Ebu Bekir, Ömer ve diğerlerinin orduya katılmaktan geri kalıp Usamey'le beraber gitmemelerinin nedeni ise, İslami memleketi kuvvetlendirmek, Muhammed devleti teyit etmek ve hilafeti muhafaza etmektir. Zira o günlerde din ve din ehli, ancak hilafeti muhafaza etmekle bekası sağlanabilirdi.
            2- Şehristani'nin "Milel ve Nihel" kitabından naklettiklerinize gelince, biz onu rivayet edilmişse de isnat ve mesnetsiz bulduk. Halebi ve Seyyid Dehlani Siretlerinde: "Bu hadis aslen hiç nakledilmemiştir" diye yazıyorlar. Siz -Allah selametinizi versin- eğer Ehl-i Sünnet yolundan bu hususta gösterebileceğiniz bir hadis varsa bize rehber olun. Vesselam.(s)


            "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
            "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

            Yorum


              Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

              MEKTUP 92 22 Rebi'ül Evvel 1330

              1- Mazeretleri dediklerimizi geçersiz kılmaz.
              2- Şehristani'den naklettiğimiz, müsned bir hadisle varittir.


              1- Demek Usame'nin ordusundan ayrılıp birlikte gitmediklerini ve daha önce de yola çıkmaları emredildiği halde Cürufta o sınırlı müddeti beklediklerini beyan ettiniz. -Allah sizin selametinizi versin-

              Ayrıca, Usame'nin kumandanlığı hakkında, gördükleri ve işittikleri naslara rağmen ta'nda bulunup ayıpIadıklarını da tespit etmişsiniz.

              Onun kumandanlığı hakkında ayıplamada bulunmalarından Peygamber (s.a.a) kızdığı halde, daha sonra Ebu Bekir'den azli istediklerini de teslim ediyorsunuz. Hatta ateşi olduğu halde çıkıp minberden onların kusurlarını açıkça içeren hutbesini,
              tarihi olaylardan sayılacağını da itiraf etmişsiniz.

              Aynı zamanda Peygamber'in (s.a.a) kurduğu ordunun dağtılmasını ve kendi mübarek eliyle bağladığı sancağın çözülmesini istediklerini de kabul ediyorsunuz
              .
              Şunu da teslim oluyorsunuz ki, o ordu da bizzat kendisinin sıraya koyup dizdiği bazı şahıslar, sonradan çekilmiş ve birlikte gitmemişlerdir. Oysa Peygamber (s.a.a) onları Üsame'nin kumandası altında beraber gitmelerini emretmişti.

              Bütün bunları, haber ehlinin nas ettikleri ve hadis sahiplerinin üzerinde birleştikleri gibi teslim etmişsiniz. Fakat: "Bu hususta mazurdurlar" diyorsunuz. Ancak zikrettiğiniz mazeretlerin tümünü İslam'ın menfaatini ön planda tuttuklarına, fakat bunu yaparken Nebevi nasların vacip gördüğü gibi değil, kendi görüşlerin iktiza ettiği gibi hareket ettiklerine bağlıyorsunuz. Zaten bizde bu konuda bundan fazlasını iddia etmedik. Başka bir deyişle, sözlerimizin aslı, bütün naslara teabbütleri var mıydı yok muydu? Siz birincisini seçtiniz biz ise ikincisini. Ama şimdiki itraflarınız bizim seçtiğimizi ispat etmektedir. Mazur olup olmadıklarına gelince bu da mevzu muzun dışında kaldığı açıktır. Sonra mademki Usame'nin ordusuna katılma meselesinde, İs- lam' ın maslahatı kendi görüşlerinin naslardan öne geçirilmiş olması sizce ispatlanmıştır. O halde neden Peygamber den (s.a.a) sonra, hilafet meselesinde de kendi görüşlerini Gadir nasları ve emsaline tercih ettiklerini söylemiyorsunuz? Usame'nin kumandanlığını yaşının genç olduğundan dolayı ayıplayanları: "Yaşlıların genç yaşta olanların emri altına girmeğe tabiatı ve cibilliyeti itibariyle tepki gösterebilir," dediniz. Fakat neden aynısını Gadir nasları gereğince taabbüt etmeyenler için söylemiyorsunuz? Oysa Hz. Ali de yaşlı sahabelerin başına genç yaşta olduğu halde emir tayin edilmişti. Zira onlar zaruret hükmü gereğince haberlerinde Peygamber (s.a.a) vefat ettiği zaman, Usame'nin yaşını küçümsedikleri gibi, onun da yaşını küçümsemişlerdi. Tabii ki, hilafetle ordu kumandanlığı arasında ne kadar fark olduğunu takdir edersiniz. Cibilliyetleri gereğince genç yaşında olan bir kumandana tepki gösterip bir kere dahi kumandanlığını kabul etmeyenler, genç yaşta saydıkları birini hayatları boyunca, dünya ve ahiret işlerinde emri altına girmeye elbette ki tepki gösterecekti.

              Halbuki bu durum sizin zikrettiğiniz gibi kabul edilmekten uzaktır. Zira imanları tam olan yaşlı müminlerin nefisleri, Allah ve Resulünün itaati yolunda ne gençlerin emri altına girmekten ne de başka diğer bütün hususlarda buna benzer işlerden nefret etmezler. Cenabı Allah müminlere şu tavsiyede bulunmuştur: "Peygamber size ne verirse alın ve emirlerini tutun. Size neyi yasak etti ise onu da almayın. Yapma dediğini yapmayın. Allah'tan korkun, çünkü Allah çok şiddetli azap sahibidir." (Haşr süresi 7)

              2- "Üsame'nin ordusuna katılmayanlarla ilgili ve Şehristani'nin şüphesiz olarak ileri sürdüğü kelimeye gelince. Bu kelime, Ebu Bekir, Ahmet b. Abdülaziz el-Cevheri'nin "Sakife" kitabında tahriç ettiği bir hadiste naklediimiştir. Size bu hadisi kelimeleriyle aynen naklediyorum;
              :
              Bize, Ahmet b. İshak, Ahmet b. Seyyar'den Sait b. Kesir el- sari'den, adamlarından Abdullah b. Abdürrahman'dan şu hadisi nakletti: "Resulullah (s.a.a) vefat ettiği hastalığında, Muhacir'in ve Ensar'ın bulunduğu, hatta aralarında Ebü Bekir, Ömer, ebu Ubeyde b. el-Cerrah, Abdurrahman b. Avf, Talha ve Zübeyr'in de olduğu bir orduya Usame'yi komutan tayin etti. Ve mu'te denilen ve babası Zeyd'in şehit olduğu yere gidip Filistin vadisinde savaşmayı emretti. Usame ağır davrandığı için asker ağır davranıyordu. Resulullah ise hastalığının bazen ağır, bazen- de hafif devrelere girmesine rağmen devamlı Usarneye yola çıkması için tekitte bulunuyordu. Nihayet Usame: "Babamla annem sana feda olsun, bana bir kaç gün mühlet ver de Cenabı Allah sana şifa ihsan etsin, ondan sonra yola çıkayım" dedi peygamber (s.a.a) ise ona: "Allah 'ın bereken üzerine çık ve yoluna devam et," dedi. Usame: Ya Resulullah! Eğer sen bu durumda iken. yola çıkarsam yüreğim yaralı olarak çıkacağım. Resulullah (s.a.a): "Zafer ve afiyete doğru git... " Usame tekrar: senin sıhhatini yolcu ve kervanlardan sormak istemiyorum." resul (s.a.a): "Sana neyi emrediyorsam onu yap, " deyip bayıldı Usame ise kalkıp yola çıkmak için hazırlığa başladı. Peygamber (s.a.a) ayılınca, Usame ve orduyu sorar, hazırlandıklarını söylerler. Ve şu sözleri tekrarlamaya başlar: "Usame'nin ordusunun seferini gerçekleştirin onun ordusundan çekilip geri kalana lanet olsun..." Usame, başının üzerinde sancak, emrindeki sahabelerle çıkar Cüruf denen yere kadar Ebu Bekir ve Ömer, muhacirlerin çoğu ve Ensar'dan Üseyd b. Hudayr, Beşir b. Sad başkaları oldukları halde gelir. O esnada Ümmü Eymen'in elçisi gelir ve ona: "Resulullah ölüyor" der. Derhal gidip Mediye girer, sancağı Peygamber'in kapısının önüne dikip içeri girer O ana kadar Peygamber vefat etmişti." Hadis böylece aynı kelimelerle sona eriyor. Bu hadisi tarihçilerden bir cümle nakleder bunlardan biri Mü'tezili Allame İbn-i Ebi'1 Hadid'dir. Nehc'ül ağa'nın Şerhinde c. 2 s. 20 ve 21 de mevcuttur. (ş)

              "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
              "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

              Yorum


                Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                MEKTUP 93 32 Rebi'ül evvel 1330

                Nakledilen Diğer Hadisleri Rica Etmek


                Usame'nin ordusuyla ilgili konuşmamızı epey uzattık, aynı
                Perşembe günü ile ilgili konuşmamız gibi. Ne var ki, bu konuşmalarımız çok faydalı oldu. Zira her şey gözleri olan herkes için gün gibi meydana çıkmış oldu.
                Şimdi gelin, nakledilen diğer hadislere yönelelim: Vesselam. (s
                )
                "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                Yorum


                  Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                  MEKTUP 94 25 Rebi'ül evvel 1330

                  Peygamber'in (s.a.a)'in Dinden Çıkımş Adamın Öldürülmesini Ermetmesi



                  Ümmetin bir miktar uleması ve imamların rivayet ettikleri bazı hadisleri, istediklerinize cevap teşkil eder sanırım. Bu zikredeceğimiz hadisin sözleri İmam Ahmet b. Hanbel' e aittir. Müsned, c. 3 s. 15'te Ebu Said el-Hudri'nin hadisinden naklen diyor ki: Ebu Bekir Peygamber'in yanına gelip dedi ki: Ya Resulellah! Filan vadiden geçiyordum, üstü başı temiz, huşu ile namaz kılan birini gördüm. Peygamber (s.a.a): "Git onu öldür de gel" der. Ebu Bekir gider onu aynı vaziyette görünce öldürmekten vazgeçip geri döner. Bu sefer Peygamber (s.a.a) Ömer'e: "Sen git öldür" der. Ömer gider, Ebu Bekir'in vasf ettiği vaziyette görünce onu öldürmeyi uygun görmez,
                  Peygamber'in yanına dönüp: Huşu içinde namaz kıldığını gördüm, canım onu öldürmek istemedi ya Resülullah! dedi. Peygamber (s.a.a) Ali'ye: "Sen git öldür, " der. Ali gider fakat onu görmez. Ali döner ve: Onu görernedim Ya Resülullah!" der.

                  o zaman Peygamber (s.a.a) der ki: "Bu ve bunun arkadaşları kur'an-ı okurlar ama okuduklan köprucük kemiklerini aşmaz Bunlar, okun av hayvanını delip çıktığı gibi dinden çıkarlar ve ok gezine dönünceye kadar dinlerine dönmezler. Onları öldürün, onlar yaratıkların en kötüleridir. "

                  buna benzer bir hadisi de Ebu Ya'la Müsned'inde, İbn-i hacer'in İsabe'sinde olduğu gibi Enes'ten tahric eder. Hadis şöyle

                  peygamber (s.a.a)in zamanında, ibadetini ve içtihadını beğendiğimiz bir adam vardı. Resulullah'a ondan bahsettik, tanımadı . Biz sözünü ederken adam tesadüfen oradan geçti. Peygambere (s.a.a) gösterip işte bu adam dedik. Peygamber (s.a.a) ona bakıp: "Bana öyle bir adamdan bahsediyorsunuz ki, yüzünde şeytan elinin eseri var. " dedi. Adam yanlarına kadar geldiği halde selam vermez. Peygamber (s.a.a) ona sorar: "Allah aşkına meclise geldiğinde içinden: "Bu cemaatin içinde benden üstün kimse yok" diye geçirmedin mi?" Adam; "Vallahi geçirdim deyip camiye girip namaz kılmaya başlar. Peygamber(saa) yanındaki ashaba: "Bu adamı hanginiz gönüllü olarak öldürür", diye sorar.

                  Ebu Bekir: Ben deyip içeri girer, namaz kıldığını görür. "AIlah Allah namaz kılan bir adamı nasıl öldürürüm, der ve dışarı çıkar Peygamber: Ne yaptın? diye sorar. "Onu namaz kılarken öldürmekten çekindim" der. Peygamber tekrar: "Adamı kim öldürmek ister?" der. Ömer: Ben deyip içeri girer ve adamı secdedeyken görür . Ebu bekir benden daha mı faziletlidir deyip ona dokunmadandışarı çıkar .peygamber: "Ne oldu?" diye sorunca: "Onu alnı Allah için
                  yere değmiş, vaziyette gördüğüm için öldürmek istemedim"der peygamber üçüncü defa: "Adamı kim öldürmek ister?"der Ali (a.s) ben deyince;Evet senyerinde görürsen, der. Ali(a.s) girer fakat adam gitmiş olur. Geri döner ve Peygambere görmediğini, gittiğini söyler. Peygamber (s.a.a): "Eğer bu adam öldürülseydi ümmetimde iki kişi dahi ihtilafa düşmezdi..." diye buyurdu.

                  Bu hadisi. Hafız Muhammet b. Musa eş-Şirazi, Yakup b. Süfyan, Mukatıl b. Süleyman, Yusuf el-Kattan, Kutade ve Vaki gibi sağlam hadis sahiplerine istinaden kitabında tahric ettiği gibi, İbn-i Abdurabbih de İkd'ul Ferid kitabında şüphe götürmez olarak ve uzun bir şekilde tahric eder.

                  Buna yakın olarak, "Sünen" sahiplerinin Hz. Ali'ye isnaden ihraç ettikleri bir hadiste şöyle: Kureyş kabilesine mensup bir cemaat Peygamber'in yanına gelerek: Ya Muhammed! Biz senin komşuların ve müttefikiniz, kölelerimizden bazıları sana gelmişler. Onların ne dine ne de fıkıha karşı bir rağbetIeri var. Onlar bizim malımız olup köylerimizden kaçmış insanlardır. Onları bize geri ver. Peygamber (s.a.a) Ebu Bekir'e: "Ne diyorsun?" diye sorar. "Doğru söylüyorlar, komşularımızdır" der. Peygamber'in yüzü değişir. Ömer'e sorar: Sen ne diyorsun? O da, "Evet doğru söylüyorlar, onlar senin hem komşuların hem müttefiklerindir" der.

                  Peygamber'in yine yüzü değişir ve şöyle der: "Ey Kureyş kavmi! Cenabı Allah, size kalbini imanla genişletip doldurduğu birini gönderecek ki, sizi din namına vuracak. " Ebü Bekir: "O benim herhalde" der. Peygamber (s.a.a): Hayır sen de değilsin, fakat pabucu diken kim ise odur," diye cevap verir. O anda Hz. Ali, Peygamber'in kendisine verdiği pabucunu dikiyordu. Vesselamu aleyküm. (ş) .

                  "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                  "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                  Yorum


                    Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                    MEKTUP 95 26 Rebi'ül Evvel 1330

                    Dinden Çıkmış Bir Adamı Öldürmemenin Mazereti


                    İhtimalen onun öldürülmesi vacip değil de, istihbabtır; yani arzu ve isteğe kalmış olduğuna inanmış yahut böyle anlamışlardır veya öldürülmesini kendilerinden başkasına bırakmak istemişler, zira sahabelerin içinde onu öldürmeye kifayetli kişilerin bulunduğundan emin idiler. Döndüklerinde de vaktin geçip, kaçaçağından korkulan yoktu, çünkü gidip geri döndüklerini adama hissettirmemişlerdi. Vesselam. (s)
                    "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                    "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                    Yorum


                      Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                      MEKTUP 96 29 Rebi'ül evvel 1330

                      Mazeretin Reddi


                      Mesele tam manasıyla vücubu gerektiren bir hakikattir. başka türlüsü düşünülemez. Onu istihbaba hamletmek ancak delili varsa doğru olur. Halbuki ortada buna benzer bir şey yok.kaldı ki delil, hakiki mananın kastedildiğini, yani, vücubu tekit eder

                      Oradaki hadisleri iyice incelerseniz meselenin aynen dediğimiz gibi olduğunu görürsünüz. Aslında Peygamber'in (s.a.a):bu ve bunun arkadaşları. " diyerek başlattığı ve sonunda: "Öldürün, onları yaratıkların en kötüleridir" hadisi. Ve ikinci hadiste:"Eğer bu adam öldürülseydi, ümmetimden iki kişi dahi birbiriyle ihtilafa düşmezdi. " demesi sizi tatmin edecek mahiyettedir.Çünkü bu sözler o adamın öldürülmesinin içap ettiğini şiddetli bir şekilde tekit etmekten başka bir mana ifade etmez.

                      İmam Ahmed'in Müsnedindeki bu hadise tekrar bakıp incelerseniz öldürme emri ilkin, bilhassa Ebu Bekir' e, sonra Ömer' e mahsus en verilmiştir. Hal böyle iken, vücub, nasıl kifayetle eş değer olur? Kaldı ki, onu öldürmekten çekinmelerinin sebebi sadece kerahiyyetten kaynaklandığı hadislerin ifadesinden açıkça anlaşılmıştır. Bunun sebebi ise namazda olduğundan ve Peygamberin (s.a.a) gönlünü hoş eden şeyin kendi gönüllerini hoş etmediğinden ileri gelmektedir. Dolayısıyla Peygamberin (s.a.a) emrini tercih etmemişlerdir. Olay, gördüğünüz gibi, kendi fikirleri ve görüşleri Peygamber'in (s.a.a) naslarıyla taabbüt etmeğe tercih ettiklerinin en büyük şahitlerinden biridir. Vesselam. (ş)



                      "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                      "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                      Yorum


                        Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                        MEKTUP 97 30 Rebi'ül Evvel 1330


                        Gelen Bütün Haberleri Rica Etmek


                        Gelin lütfedip geri kalan haberleri uzun sürse bile, hiçbir kaynağını bir daha ki sefere bırakmadan takdim edin. Vesselam. (s)



                        "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                        "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                        Yorum


                          Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                          MEKTUP 98 2 Rebi'üs Sani 1330

                          1- Varit haberlerden bir cümle.
                          2- Diğer mevridlere işaret etmek.


                          1- Sizi tatmin etmeğe yetecek örneklerden bazıları: Hudeybiye barışı, Huneyn ganimetieri. Bedir esirlerinden fidye alma meselesi, Tebük gazvesi esnasında açlıkla karşı karşıya gelince Peygamber'in (s.a.a) bazı develerin kesilmesini emretmesi, Uhud vakıasında bazı hareketleri, O mahut münafığın namaz kılma meselesi, Hums (beşte bir) ve zekat ayetlerini tevil etmek. mut'a ve Talak ayetlerini, keza tevil etmek. Yine, sünnetle varit olan ramazan ayının nafilelerim nicelik ve nitelik yönünden tevil etmek. Ezan keyfiyeti ve cenaze namazındaki tekbirlerin niceliği ve buna benzer buraya sığmayacak daha bir çok olay... örneğin, Hatib b. Beltea olayındaki muaraza. Ve Peygamber'in (s.a.a) Hz. İbrahim makamında yaptıklarına muarız olmak, Nasr b. Haccac-ı Sülemi'yi sürgün etmek. Cüde b. Selim' e verilen ceza. (1) Köylülere vergi koyma meselesi ve azınlıklardan, haraç vergi almayı tertip keyfiyeti ve herkesçe malum olan, hilafeti altı kişi arasında şüra'ya (danışmaya bağlı olarak tavsiye etme) bırakma keyfiyeti. Geceleri gezip suçlu aramak, gündüzleri insanların kusurlarını araştırmak. Neticede bunlara benzer olayları içeren, saymakla bitmeyen nakledilmiş haber ve hadisler. Hepsinde de satvet, kuvvet ve menfaati tercih etmişlerdir.

                          2- Kaldı ki hilafet naslarından başka Hz. Ali ve mutahhar aşiretine
                          mahsus başka naslar da vardır ki, onlarla da hiç amel etmemişlerdir. Aksine onların tam zıttını yapmışlardır. Bunu araştırmacılar iyi bilmektedir. O halde hilafet nassını tevil etmeleri hiçte garip olmasa gerek. Herhalde o tevil ettikleri ve onlarla amel etme yerine kendi görüşlerine göre taabbüt ettikleri naslar herhangi birinden farklı değil. Vesselam. (ş)

                          DİPNOT
                          1-İbn-i Sad'ın Tabakat 'ında, Ömer'in hayat tercümesine bakın. Cü'de nasıl Şahitsiz ve delilsiz olarak zinayla itham edilip ukubete uğratılıyor.


                          "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                          "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                          Yorum


                            Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                            MEKTUP 99 5 Rebi'üs Sani 1330

                            1- Nakledilerı bu haberler, maslahatı tercih ettiklerini gösteriyor .
                            2- Bunlardan artakalanı rica etmek.


                            1- Hiçbir fikir sahibi iyi niyetlerinden ve umumi maslahatı tercih ettiklerinden şüphe etmez. Bütün bu örnekler, onların ümmete en yararlısını araştırdıklarını gösteriyor. Demek ki, bütün bu yaptıklarında naslarla taabbüt etseler de, onları tevil de etseler hiç bir günahları yoktur.

                            2- Size bütün örnekleri sonuna kadar zikretmenizi teklif etmiştik. Siz ise yalnız istediklerinizi irat etmişsiniz. Aynca imam ve aşireti hakkında, hilafet naslarından mada naslar olduğunu ve seleflerimizin onlarla amel etmediklerini zikretmişsiniz. Keşke tafsilatlı olarak irad etseydinizde, onlan tekrar istemeye gerek duymasaydık. Vesselam. (s)
                            "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                            "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                            Yorum


                              Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                              MEKTUP 100 8 Rebi'ül Sani 1330

                              1- Münazaracının bahis konusundan sapması.
                              2- Talebine icabet etmek.

                              1- Bu konulardaki haleften selefe intikal etmiş nasları tevil ettiklerini ve onları ileri geri, istedikleri gibi kullandıklarını teslim ediyorsunuz. Allah'a çok şükür. Fakat maksatlarının iyi oluşu, umumi maslahatı tercih etmeleri ve daha iyiyi araştırmaları, siz de biliyorsunuz ki bahsimizin dışında kalıyor
                              .
                              2- Son mektubunuzda, Hz. Ali'ye hilafetten başka meselelerde konmuş olan nasları ve bunlarda taabbütleri olmadığı gibi önemsemediklerini de ihtiva eden sahihlerin tafsilatını istemişdiniz. Siz ki bu devirde Ehl-i Sünnetin imamsınız, icmal ettiklermizin tafsilatını bilmeyeceğinizi kim düşünebilir? Sünnet ilmin sizinle yarışa çıkmaya cesaret edecek kimse var mı? Fakat ne demişler? "Nice kimseler meseleyi bildikleri halde, sormayı yey tutarlar."

                              Biliyorsunuzki, sahabelerin çoğu Hz. Ali'ye kin ve düşmanlık beslerlerdi. Ondan ayrılıp ona eziyette bulundular, ona sövdüler, onunla savaştılar. Onun, Ehl-i Beyti' nin ve onu sevenlerin yüzlerine kılıçlarıyla çarptılar. Oysa Resulullah'ın (s.a.a):"Bana itaat eden Allah 'a itaat eder, bana isyan eden de Allah 'a isyan eder. Ali'ye itaat eden bana itaat eder, ona isyan eden de na isyan eder. " demişti. Ve der ki, (s.a.a): "Benden ayrılan 'allah'tan aynIır, senden de ayrılan Ya Ali benden aynImış olur
                              Ve der ki (s.a.a): "Ya Ali! Sen dünyada ve ahirette seyyidsin (efendi) senin habibin benim habibimdir, benim habibim de allah'ın habibidir. Senin düşmanın benim düşmanımdır ve benden sonra sana buğz edenin vay haline..."

                              Ve der ki (s.a.a):"Ali'ye söven bana söver, bana söven ise Allah 'a sövmüş olur... " Yine: "Ali ye eziyet eden bana eziyet eder, bana eziyet en de Allah 'a eziyet etmiş olur. Ali'yi seven beni sever, Ali'ye kin bağlayan bana kin bağlamış olur. Ya Ali! Seni ancak mümin olan sever ve ancak münafık olan sana buğz eder (kin bağlar)... Ve;" Allah'ım! Ona dost olana dost, düşman olana da düşman ol yardım edene yardım et, onu terk edeni terk et... "

                              Bir gün Ali, Fatıma ve Hasan'la Hüseyin'e bakarak der ki:"sizinle savaşana karşı ben savaşınm, barışana karşı da barışırım. "
                              .
                              Onları abayla örttüğü zaman da şöyle der: "Bunlarla savaşana karşı ben savaşırm, barışana karşı da barışırım. Kendilerinede düşmanlık yapana da ben düşmanım..." Ve hiç biriyle sahabelerin çoğunun amel etmediği buna benzer daha birçok sünenler.. Aksine kendi arzularını ön planda tutarak tersiri yapmışlar. Ve her basiret sahibi iyi bilir ki, Hz. Ali'nin faziletlerini içeren atalardan evlatlara intikal etmiş bütün sünenler, -ki bunlar yüzleri aşar onun velayeti ve dostluğunun vacip olduğunu gayet sahih naslarla vvrgulamıştır. Zira geçen mektuplarımızda, bunlardan bir bölük irat ettiğimiz malum, irat etmediklerimiz ise bunlardan kat, kat daha çoktur. Siz de -Allah'a hamt olsun- Sünenleri çok iyi bilen kimselerdensiniz. O sünenler de ona karşı düşmanlık beslemekle.
                              Müslüman minberlerinin üstünden ona sövmekle uygun düşecek olanı gördünüz mü? -Ki, ona cuma ve bayram namazlarında da sövmeyi sünnet haline getirmişlerdi- Hayır görmediniz.

                              Fakat bu günahı işleyenler hiç umursamadıkları gibi onlara mani olacak herhangi biri de çıkmamıştır. Halbuki Peygamberin kardeşi ve velisi,varisi ve sırdaşı, ümmetinin Harun'u ve zürriyetinin babası olduğunu biliyorlardı. Ve biliyorlardı ki, İslam'da hepsinin ilki, imanda en halisi, ilimde de en zengini, amelde.en fazlasına sahip olanı, Resulullah'a en yakın olanı olduğunu da çok iyi biliyorlardı. Hatta siret, ahlak ve vakarda Peygambere en çok benzeyen, fiil, kavil ve sükunette onun yolundan en çok giden yine kendisi olduğu da meçhulleri değildi.

                              Fakat şahsi menfaat ve maksatlar onlarca her hususta başta gelmiştir. Şu halde imamet meselesinde kendi görüşlerini "Gadir"nassından:daha üstün tutmakta hangi acayiplik vardır? "Gadir" nassı, şahsi maslahatların tercih etme uğruna tevil ettikleri yüzlerce hadisin sadece bir tanesi değil midir? Halbuki Peygamber (s. a. a) demişti ki:

                              "Size onlara tutunduğunuz takdirde asla dalalete düşmeyeceğiniz iki şey bırakıyorum bunlar: Allah 'ın kitabı ve Ehl-i Beytimdir." Ve demişti ki: "Ehl-i Beyt'imin sizin aranızdaki misali Hz. Nuh'un gemisi gibidir; ona binen kurtulur, binmeyen ise batıp boğulur.

                              " Ve demişti ki: "Ehl- i Beytimin sizdeki misali, İsrail oğullarında "Hitta" kapısı gibidir. Cenabı Allah o kapıdan girenin günahlarını affedeceğini vaat .etmişti. " Ve uymadıkları bu çeşit daha bir çok sünenler. Vesselam. (Ş)



                              "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                              "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                              Yorum


                                Ynt: EL-MURACAT Mektep ve İmamet Hakkındaki Mektuplar

                                MEKTUP 101 10 Rebi' üs Sani 1330

                                İmam (a.s) Sakife Günü Neden Hilafet Ve Vasiyet Naslarıyla İhticacda Bulunmadı?


                                Allah'a şükürler olsun, hak özünü açığa vurdu. Ancak alametleri belirsiz tek bir mesele kaldı. Size zikredeyim de üzerindeki örtüyü kaldırasınız. O da şudur: İmam Sakife günü Sıddık'a ona biat edenlere karşı sizin üzerine eğildiğiniz hilafet ve vasiyet naslarının hiç biri ile ihticac etmemiştir. Acaba siz onların hakikatini kendisinden daha mı iyi biliyorsunuz? Vesselam. (s)
                                "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                                "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X