Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

    Ayağı yıkamakla ilgili hadisler iki kısımdır. Onlardan bazıları Abdullah bin Amr bin As’ın hadisi gibi kesinkes yıkamaya delalet etmemekteler. Müslim ve Buhari’de Abdullah’tan tahriç edilen hadiste Abdullah şöyle diyor:
    “Hz. Resulullah’la birlikte yolculuktaydık, Resulullah (s.a.a) bizden geriye kaldı, (biraz bekledikten) sonra gelip bize ulaştı. İkindi namazı vakti de gelip çatmıştı. Abdest alırken ayaklarımızı meshediyorduk. Resulullah (s.a.a), “Ateşten dolayı vay topukların haline!”diye seslendiler.

    (Bu hadis, Amr, Aişe ve Ebu Hureyre’nin hadisinde geçmiş, Buharî ve Müslim’in şartına göre de sahihtir. )

    Bu hadis sahih olduğu takdirde meshi gerektirir, yıkamayı değil. Çünkü Resul-i Ekrem, onları bu amelden nehy etmemiştir, hatta onların bu amelini teyit bile etmiştir. Sa-dece topuklarının kir ve necasetine karşı çıkmıştır. Buna şaşmaya gerek yoktur. Çünkü onların arasında bir grup yalın ayaklı cahil bedevi Araplar vardı, bunlar idrar ettikle-rinde, özellikle yolculukta idrarın ayaklara sıçramasından kaçınmıyorlardı. Bundan dolayı, necis ve kirli ayaklarla namaz kılmamaları için Resulullah (s.a.a) onları ateşle tehdit etmiştir.

    Hz. Resulullah’la yolculuk yapan ashabın hepsi, meshin farz olduğunu bilmeyerek ayaklarını meshetmeleri aklen muhaldır. Bu hadis ayakların meshedilmesinin farz olduğuna delil olarak yeterlidir. Eğer ayakları meshetmek farz olmasaydı o zaman neden bütün ashap ayaklarını yıkamayıp da meshettiler.
    عاشق اگر رنگی از معشوق نگیرد در عشق خودش صادق نیست

    Yorum


      #17
      Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

      evt hocam ateşte yanacak topuklar sorusunu ypa sormuştu diğer başlıkta biz de bu açıklamayı yapmıştık..

      şimdi neden tekrar sorduğunu ben ona yeniden soruyorum...

      Yorum


        #18
        Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

        [quote author=Velayet_Nuru link=topic=17621.msg107419#msg107419 date=1286922478]


        1. yâ eyyuhâ: ey!
        2. ellezîne âmenû: iman edenler
        3. izâ kumtum: kalktığınız zaman
        4. ilâ es salâti: namaza
        5. fe igsilû: o zaman , o taktirde yıkayın!
        6. vucûhe-kum: yüzlerinizi
        7. ve eydiye-kum: ve ellerinizi
        8. ilâ el merâfikı: dirseklere kadar
        9. ve imsehû: ve mesh edin!
        10. bi ruûsi-kum: başlarınızı
        11. ve ercule-kum: ve ayaklarınızı
        12. ilâ el ka'beyni: topuk kemiklerine kadar (iki topuk kemiğine kadar)


        [/quote]

        ÖZür dileyerek, en basit çevirilerde bile kelime çevirisi değil cümle çevrisi yapılır. kelime kelime aktardığınızda bir çok komik durumla da karşılaşabilirsiniz. 1
        Cümle olarak bakıldığında ilgili yerde açıklamalar yapılmıştı, okunuş farkı kelimenin önceki cümledeki fiiile eklenmesi veya sonrakine eklenmesi sonucu anlam değişikliği oluyor denmişti.

        cümle ayaklarınız da .. diye bitiyor. Burada fiil yok. yıka mesh et şeklinde. Öncesinde iki cümlede mesh ve yıkama emirleri var. BU durumda kelimenin hangi cümleye bağlı olduğu ise hadislerde göz önüne alındığında yıkamak fiiline bağlı olduğu açıkça görülmektedir.


        ben hiç bilmeyen hadis okumayan birisi de olsam kelime çevirisini değil cümle .çevirisini okurdum. Hatta ne anlatılmak istendiğini bana en iyi anlatacak olandan dinleyip öyle öğrenmek isterdim.

        mesela film isimleri vardır ingilizce aklıma ilk geleni örnek vereyim müsadenizle. face of= yüzyüze. çevirisi böyle. Ama yüzyüze aslında face to face yazılıyor. ingilizcesi iyi olanlar daha net açıklama yapabilir.

        ingilizce gibi basit bir dilde bile bu tür durumlar varken arapça gibi daha karmaşık bir dilde incelikler olması ve birilerinin açıklamasının gerekli olduğu açıktır.

        Velhasıl ilgili verdiğiniz hadislere de bakayım ama zannedersem onlar mesh üzerine mesh ile ilgili. Biz ise abdestte ayakları meshi konuşuyoruz.

        Peki sınır belirlenmesini nasıl izah ediyorsunuz. Ayakların belirli bir kısmı olan incik kemiklerine kadar ifadesi farklı gelmiyor mu?

        başın mesh edilmesinde bir sınır yok ama ayak mesh eilmesinde enden bir sınır belirtilmiş. 1


        diğeri de necis ise ayak yıkanır diyenler iki iş yapmış olmuyorlar mı? abdestten önce ayakları yıkıyorsunuz. daha sonra da abdestte mesh ediyorsunuz. benim anladığım bu..
        çünkü ayakkabı içinde terlemiş ayakları sadece mesh kurtarmaz. (temizlemez) bu durumda abdestten önce yıkıyor ondan sonra mesh ediyorsunuz. Doğru anlamış mıyım.
        Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
        Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

        Yorum


          #19
          Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

          [quote author=Qom_u_aşk link=topic=17621.msg107435#msg107435 date=1286957235]
          evt hocam ateşte yanacak topuklar sorusunu ypa sormuştu diğer başlıkta biz de bu açıklamayı yapmıştık..

          şimdi neden tekrar sorduğunu ben ona yeniden soruyorum...
          [/quote]

          tartışma yeni tartışma demediniz mi? biz de tekrar yeniden gerekenleri buraya aktarıyoruz. Mesela hadisi şerifleri sordu velayet nuru
          , o zaman eklemek gerekmez mi. bu tekrar mı olur?

          eklenmemeli mi?
          Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
          Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

          Yorum


            #20
            Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

            topuklar ateşte yanmazda o hadisi uyduran melun tumuyle yanar ateşte inşaallah.

            Yorum


              #21
              Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

              [quote author=ypa link=topic=17621.msg107459#msg107459 date=1286976979]
              [quote author=Qom_u_aşk link=topic=17621.msg107435#msg107435 date=1286957235]
              evt hocam ateşte yanacak topuklar sorusunu ypa sormuştu diğer başlıkta biz de bu açıklamayı yapmıştık..

              şimdi neden tekrar sorduğunu ben ona yeniden soruyorum...
              [/quote]

              tartışma yeni tartışma demediniz mi? biz de tekrar yeniden gerekenleri buraya aktarıyoruz. Mesela hadisi şerifleri sordu velayet nuru
              , o zaman eklemek gerekmez mi. bu tekrar mı olur?

              eklenmemeli mi?
              [/quote]

              tabi ki bu sizin bileceğiniz iş ama cevabını almışsanız onunla beraber yazmanız daha şık olur diye dedim..

              Yorum


                #22
                Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

                cevapları da siz ekleyin bi zahhmet.

                bir de belki o zaman verdiğiniz cevaplardan belki de vazgeçmişsinizdir. fikirlerinizide değişme olmuştur.. bilememki ben. Sizin adınıza cevap yazmayayım. siz tekrar edin. ben de tekrar cevaplayayım.
                Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
                Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

                Yorum


                  #23
                  Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

                  bizim cevaplarımız kesemizden uydurduğumuz yalanlar değil ki zamanın geçmesiyle onları unutalım ya da terk edelim..

                  değişen bir şey olmadı. Ehlibeyt mektebi böyle her zman değişseydi şu anda böyle dünyada en sağlam ve tek alternatif inanç sistemi olmaz, zalimlere karşı mazlumların tek ümit bağladığı koruyucu kollayıcı ekol haline gelmezdi...

                  Yorum


                    #24
                    Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

                    s.a hocam nasılsınız böyle bi hizmetinizden dolayı allah sizden razı olsun

                    Yorum


                      #25
                      Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

                      [quote author=ypa link=topic=17621.msg107458#msg107458 date=1286976915]
                      [quote author=Velayet_Nuru link=topic=17621.msg107419#msg107419 date=1286922478]

                      1. yâ eyyuhâ: ey!
                      2. ellezîne âmenû: iman edenler
                      3. izâ kumtum: kalktığınız zaman
                      4. ilâ es salâti: namaza
                      5. fe igsilû: o zaman , o taktirde yıkayın!
                      6. vucûhe-kum: yüzlerinizi
                      7. ve eydiye-kum: ve ellerinizi
                      8. ilâ el merâfikı: dirseklere kadar
                      9. ve imsehû: ve mesh edin!
                      10. bi ruûsi-kum: başlarınızı
                      11. ve ercule-kum: ve ayaklarınızı
                      12. ilâ el ka'beyni: topuk kemiklerine kadar (iki topuk kemiğine kadar)

                      [/quote]

                      ÖZür dileyerek, en basit çevirilerde bile kelime çevirisi değil cümle çevrisi yapılır. kelime kelime aktardığınızda bir çok komik durumla da karşılaşabilirsiniz. 1
                      Cümle olarak bakıldığında ilgili yerde açıklamalar yapılmıştı, okunuş farkı kelimenin önceki cümledeki fiiile eklenmesi veya sonrakine eklenmesi sonucu anlam değişikliği oluyor denmişti.

                      cümle ayaklarınız da .. diye bitiyor. Burada fiil yok. yıka mesh et şeklinde. Öncesinde iki cümlede mesh ve yıkama emirleri var. BU durumda kelimenin hangi cümleye bağlı olduğu ise hadislerde göz önüne alındığında yıkamak fiiline bağlı olduğu açıkça görülmektedir.

                      ben hiç bilmeyen hadis okumayan birisi de olsam kelime çevirisini değil cümle .çevirisini okurdum. Hatta ne anlatılmak istendiğini bana en iyi anlatacak olandan dinleyip öyle öğrenmek isterdim.

                      mesela film isimleri vardır ingilizce aklıma ilk geleni örnek vereyim müsadenizle. face of= yüzyüze. çevirisi böyle. Ama yüzyüze aslında face to face yazılıyor. ingilizcesi iyi olanlar daha net açıklama yapabilir.

                      ingilizce gibi basit bir dilde bile bu tür durumlar varken arapça gibi daha karmaşık bir dilde incelikler olması ve birilerinin açıklamasının gerekli olduğu açıktır.

                      Velhasıl ilgili verdiğiniz hadislere de bakayım ama zannedersem onlar mesh üzerine mesh ile ilgili. Biz ise abdestte ayakları meshi konuşuyoruz.

                      Peki sınır belirlenmesini nasıl izah ediyorsunuz. Ayakların belirli bir kısmı olan incik kemiklerine kadar ifadesi farklı gelmiyor mu?
                      başın mesh edilmesinde bir sınır yok ama ayak mesh eilmesinde enden bir sınır belirtilmiş. 1

                      diğeri de necis ise ayak yıkanır diyenler iki iş yapmış olmuyorlar mı? abdestten önce ayakları yıkıyorsunuz. daha sonra da abdestte mesh ediyorsunuz. benim anladığım bu..
                      çünkü ayakkabı içinde terlemiş ayakları sadece mesh kurtarmaz. (temizlemez) bu durumda abdestten önce yıkıyor ondan sonra mesh ediyorsunuz. Doğru anlamış mıyım. [/quote]


                      muhterem kardeş, kelime kelime tercüme edildiğinde artık ayetin manasını saptıramıyorlar, işte bunu anlayabilmeniz için ayeti kelime kelime mana ettim. Cümle olarak da tercüme etsek mana aynen şöyle olur:
                      "Ey iman edenler, namaz için kalktığınızda yüzünüzü ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın ve başınızı ve üzerindeki çıkıntılara (veya topuklara) kadar ayaklarınızı meshedin."

                      Ali Bulaç da şöyle mana etmiş:
                      6- "Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın.)"
                      Bakın adam "yıkayın" kelimesini parantez içerisine almıştır, çünkü Kuran'da yıkayın demiyor ondan. Şimdi Parantezi kaldırırsak şöyle olur:
                      "...başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da"

                      Allah aşkına siz bundan ne anlıyorsunuz?!! Tassup insanı kör eder diyorlar ama bu kadar da etmemeli.
                      "ve ercülekum" kelimesini, "vücuhekum" yani yıkayın yerine atfetmek bir kere nahiv kurallarına da aykırıdır, bunun açıklamasını üste yaptık.

                      Bakın ayetin devamında da şöyle diyor:
                      "Eğer cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün.Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz."

                      Bu ayette dikkat ederseniz bir incelik vardır. Su bulamayınca, Allah Teala yıkanan uzuvların mesh edilmesini emrederek şöyle buyuruyor: "temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün"

                      Eğer ayaklar yıkanan uzuvdan olsaydılar, su bulunmayınca teyemmüm ederken ayaklara da toprağın sürülmesi gerekirdi, ama gördüğünüz gibi ayak geçmiyor. Bu da abdeste ayağın yıkınmayacağına bir delildir.

                      Ümmetin âlimi, kitap ve sünnetin heybesi olan İbn-i Abbas ayakların mesh edilmesi için şöyle ihticac ediyor:
                      "ALLAH Teala abdestte iki yıkamayı, iki de meshi farz kıldı; görmez misin, teyemmümü zikrederken, iki yıkama yerine iki meshi zikretmiş, öbür iki meshi (başı ve ayakları mesh etmeyi) ise terk etmiştir." [1]

                      Gene İbn-i Abbas, "Abdest iki yıkayış, iki mesh ediştir" der. [2]
                      İbn-i Abbas'a; "Ensar'dan Muavvız bin Afra'nın kızı Rabia, Resulullah'ın (s.a.a) onun yanında abdestte ayaklarını yıkadığını sanmaktadır" dediklerinde, İbn-i Abbas Rabia'nın yanına gelerek durumu ondan sordu ve onun sözünü kabul etmeyip abdestte ayaklarını yıkayanlara şaştığını ve, "Ben, ALLAH'ın kitabında meshten başka bir şey görmüyorum" dediğini vurgulamıştır. [3]
                      ____________
                      [1] - Kenz'ul- Ummal, c. 5, 2213. hadis.
                      [2] - Kenz'ul- Ummal, c. 5, 2211. hadis. Yüce şahsiyetli "Bahr'ül- Ulum" Fıkhî menzumesinde (Durret'un- Necef'te) şöyle der:
                      İnne'l vuzûe gasletani indena
                      Ve meshatani ve'l kitabi ma'na
                      Felğaslu lil vechi ve lil yedeyn
                      Ve'l meshu lir re'si velir ricleyn

                      "Abdest bizim yanımızda iki yıkayış ve iki meshediştir; Kur'an da bizim görüşümüzü teyit etmektedir. İki yıkayış, yüz ve kollardır, iki mesih de baş ve ayaklardır."

                      [3] - İbn-i Mace ve diğerleri, Müsned'lerinde bu hadisi nakletmişler.


                      عاشق اگر رنگی از معشوق نگیرد در عشق خودش صادق نیست

                      Yorum


                        #26
                        Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

                        hocam izninizle bende bir iki şey ilave etmek isterim. ehli sünnet müfessiri Fahrettin er Razi "Tefsiri Kebir ve Mefahitul Gayb" adlı tefsirinde bu ayete tefsir ederken şu bilgileri veriyor:

                        Alimler, ayakların meshedileceği "veya yıkanacağı hususun da ihtilâf etmişlerdir: Kaffâl, bu âyetin tefsiri hususunda İbn Abbas, Enes İbn Mâlik, İkrime, Şa'bî ve Ebû Cafer Muhammed İbn Ali el-Bakır'dan ayakları meshetmenin farz olduğu hükmünü nakletmiştir ki bu, Şia'nın İmâmiyye kolunun mezhebidir. Fukahâ ve müfessirlerin cumhuru ayakların yıkanmasının farz olduğunu söylemişlerdir. Dâvûd el-İsfehani, hem yıkamanın hem de meshetmenin farz olduğunu söylemiştir ki bu görüş, Zeydiyye imamlarından en-Nasır Lilhakk in görüşüdür.

                        Hasan el-Basrî ve Muhammed İbn Cerîr et-Taberî ise, mükellefin (kulun), yıkama ile meshetme arasında muhayyer bırakıldığını söylemişlerdir.

                        Ayaklara meshetmenin farz olduğunu söyleyenlerin delili, Hak Teâlâ'nın, p ifadesiyle ilgili şu iki meşhur kıraata dayanmaktadır. Binâenaleyh İbn Kesir, Hamza, Ebû Amr ve Ebû Bekrin ravisi Asım, cer ile olmak üzere şeklinde; Nâfi, İbn Âmir ve Hafs rivayetine göre Asım ise nasb ile şeklinde okumuşlardır. Buna göre biz deriz ki, bu kelimeyi cer ile okumak, bunun kelimesine matuf olmasını gerektirir. Binâenaleyh, başa meshetmek farz olduğuna göre, ayaklara da meshetmek farzdır.

                        Buna göre şayet, "Bu şairin, "Kelerin bozulmuş deliği" ve "İnsanların büyüğü, nakışlı elbiseler içindedir; (ona bürünmüştür)" ifâdelerinde olduğu gibi, civardan, yakınlıktan ötürü meksûr kılınmıştır, denilmesi niçin caiz olmasın?" denilirse, biz deriz ki: Bu şu bakımlardan bâtıldır:

                        a) Civara göre meksûr kılmak, bazan şiir zaruretinden dolayı mecbur kalınarak yapılan hatalardan sayılmıştır. Halbuki, Allah'ın kelâmını bundan tenzih etmek gerekir.

                        b) Civardan dolayı kesreye, şairin tıpkı ifâdesinde olduğu gibi,

                        iltibastan (karşılıktan) emin otunulduğu zaman ancak başvurulur... Zira, bu ifâdedeki kelimesinin, kelimesinin değil, kelimesinin sıfatı olduğu, zarurî olarak bilinen bir husustur. Halbuki bu âyette, iltibastan emin olmak söz konusu değildir.

                        c) Civardan dolayı kelimeyi meksûr kılmak, ancak atıf harfi olmadığı zaman söz konusudur. Ama atıf harfi bulunduğu zaman, Araplar böyle demez.

                        Nasb ile okuyanlar da, bunun, ayakları meshetmeyi gerektirdiğini söylemişlerdir. Çünkü Cenâb-ı Hakk'ın, "...ve başlarınıza mesnedin..." ifâdesindeki "başlarınıza" ifâdesi, mahallen mansûptur. Ancak ne var kikelimenin başında harf-i cer bulunduğu için kelime mecrûr kılınmıştır. Binâenaleyh, kelimesini, kelimesine atfettiğinde, kelimesinde,. kelimesinin mahalline atfedilmesi halinde nasb; zahirine atfedilmesi halinde ise, cer caizdir, Bu, nahivcilerce çok iyi bilinen meşhur bir yoldur.

                        Bu sabit olduğu zaman biz deriz ki, Hak Teâlâ'nın "ayaklarınızı" ifâdesinde, nasbin âmilinin "meshediniz" emri olabileceği gibi, bu âmilin "yıkayınız" emri de olabileceği ortaya çıkmıştır. Ancak ne var ki, bir mamul üzerinde iki âmil amel etmeye kalkışınca, o mamule daha yakın olanı amel ettirmek evlâ olur. Binâenaleyh Cenâb-ı Hakk'ın, sözündeki nasbin âmilinin, "meshediniz" emri olması gerekir. Binâenaleyh, lamın nasbıyla ryj şeklinde okumanın da ayaklar üzerine meshetmeyi gerektirdiği sabit olmuş olur. İşte bu, ayaklan meshetmenin farz olduğu hususunda âyetle yapılan istidlalin izah şeklidir. Sonra, bu görüşte olanlar sözlerine devamla şöyle demişlerdir: Hadislere dayanarak, bu hususu savuşturmak da caiz değildir. Çünkü bu haberlerin tamamı, âhad haberlerdir. Halbuki âhad haberlerle Kur'ân'ın neshi caiz değildir.

                        Bil ki buna ancak şu iki bakımdan cevap vermek mümkündür:

                        a) Pek çok hadis, ayakları yıkamanın farz olduğunu ifâde etmektedir. Yıkama, meshe de şamildir, ama meshetme, yıkamaya şamil olmaz. Binâenaleyh abdestte ayakları yıkama, daha ihtiyatlı davranıştır. Bu sebeple bunu yapmak gerekir. Bu izaha göre, abdestte ayakları yıkamanın, ayakları meshetme yerini tuttuğunu kesin olarak söylemek gerekir.

                        b) Ayakları yıkamadaki farz oluş, topuklara kadar yıkama ile sınırlıdır. Böyle bir sınırlama meshde değil, ancak yıkamada söz konusudur.


                        Fahruddin Er-Râzi, "Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb", Akçağ Yayınları, 8/501


                        er Razi Ebû Cafer Muhammed İbn Ali el-Bakırın (yani 5-ci imam Hz. Muhammed Bakırın aleyhisselam) ayakları yıkamanın farz olduğunu söylediğini aktarıyor ki, bu şia kaynaklarda da sabittir. Ehli Beytten a.s olan bir imamın hükmü hakdır ve ona muhalif olanlar batıldır. bunu bize Rasulullah s.a.a söylüyor:

                        3788- Zeyd b. Erkâm (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ben size bir şey bırakacağım ki buna sarıldığınızda benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz bu şeylerin ikisini de birbirinden büyüktür. Gökten yere uzanan bir ip gibi olan ilahi nizam olan Allah’ın kitabı ve yakınlarım, ehli beytim. Bu iki şey kıyamet günü havuz başında bana gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmayacaklardır. Bu iki şey hakkında bana nasıl uyacağınıza dikkat ediniz."


                        Tirmizi, "Sünen", Menkıbeler kitabı, hadis 3788


                        271. Ebû Zerr (r.a.) rivayet ediyor: Resülullahın (s.a.v.) şöyle dediğini işittim: "Ehl-i Beytimin misâli Nuh kavmi arasında Nuh'un gemisine benzer. O gemiye binen kurtuldu, ona muhalefet eden helak oldu. Ve Ehl-i Beytimin misâli İsrâiloğullarının Hıtta isimli kapısına da benzer."

                        Taberani, "Mucemus Sağir", cild 1, sayfa 361-362, hadis 271


                        bu kadarı bile biz şiiler için yeterlidir. ama er Razinin kendi itirafıda var. kendisi arap dili kurallarınca "nereye çevirirsen çevir buradan mesh etmek gerekir hükmü çıkıyor" diyor. demek ki, bu konuda Kuranın açık hükmü ve ümmet için Nuhun a.s gemisi olan Ehli Beytin a.s hükmü açıktır.

                        Yorum


                          #27
                          Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

                          Sayın Prof.Dr.Süleyman ATEŞ'in 13.10.2010 tarhli makalesinden : " SORU: Değerli hocam, ben Kur’ân çevirilerini karşılaştırdığımda sizin mealinizde “Ayaklar mesh edilir” deniyor, çoğu mealde ise “Topuğunuza kadar ayaklarınızı yıkayın” ifadesi yer alıyor. Benim anlamadığım Maide Suresinde yüzler ve dirseklere kadar eller yıkanacağı çok açıkken, yani mesh olayı yokken, neden ayak kısmında farklı tercümeler oluyor. Arap dili o kadar zengin midir ki? Ben sizin meali daha doğru buluyorum. Yalnız “yıkayın” diyenler neye göre yıkayın diyor? Yıkama ve mesh aynı ayette ayrı ayrı belirtilmişken bu kadar büyük tercüme farkı nasıl ortaya çıkar? (Halime Engin)

                          CEVAP: O mealleri yapanlar önyargılarla şartlanmış kimselerdir. Çoğu da zaten hiç Arapça bilmez. Şuradan buradan araklamadır. Bir kere âyette topuk kelimesi geçmiyor ki. “Topuklara kadar” densin. Ka’b ayaktaki aşık kemiğidir, topuk değil. Meal yapmaya soyunanlar, önceki meallerde topuk geçtiği için topuk diye tutturmuşlar.
                          Kim ne derse desin. Taberî, Kasimî gibi büyük müfessirler âyette ayakların mesih organı olduğunu söylüyorlar. Sözgelimi de bunu gerektirir. Bakın kardeşim su bulunmadığı takdirde âyette temiz toprağa meshedilmesi emrediliyor. Yıkama organı olan yüz ve el-kolların meshedilmesi emrediliyor. Ama mesih organları olan baş ile ayaklar mesihten düşüyor. Onlara teyemmümde meshedin denmiyor. Eğer ayaklar yıkama organı olsaydı teyemmüm durumunda onların da meshedilmesi emredilirdi. Daha bunun gibi pek çok delil vardır. “Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri” adlı eserime bakarsınız delilleri öğrenmek istiyorsanız. Ötekiler hep çarpıtmadır, vallahi billahi çarpıtmadır. "

                          Yorum


                            #28
                            Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

                            Abdullah el-Sunabihi (r.a.)1 den: Resûlullah (s.a.v.) buyur¬dular ki: «Mü'min bir kimse abdest alırken mazmaza edince (ağzını yıkayınca) ağzından günahları çıkar. Burnunu yıkayınca da burnundan günahları çıkar. Yüzünü yıkayın¬ca, yüzünden ve hatta gözkapaklarının altından günahları çıkar. Ellerini yıkadığı vakit ellerinden günahları dökülür.
                            çiKar. Başını mesh edince ba¬şından, hatta kulaklarından günahları çıkar. Ayaklarını yıkayınca da ayaklarından, hatta ayak tırnaklarının altın¬dan günahları çıkar. Daha sonra mescide gidip namaz kılı¬şı ecrini ve günahların affını arttırır.»

                            muvatta imam malik taharet 30. Hadis


                            Sekizincisi parmaklarını hilâllamaktır ki el parmaklarını birbirine geçirmekle, ayak parmaklarını ise, sol elinin küçük parmağını diğerlerinin aralarından geçirmekle olur. Ayak parmaklarını hilallarken sağ ayağın küçük parmağından başlanır. Hilallamanın sünnet olması parmak aralarına su girdiğine göredir. Parmaklar sıkışık halde topluysa hilâllamak farz olur.
                            İZAH
                            Parmakları hilâllamak bilittifak sünnet-i müekkededir. Sürunbulaliyye'de bildirilen hilâf, yukarıda arzetiğimiz gibi sakalın hilâllenmesi hakkındadır. Bunu iyi anla!.
                            «el-Bahr» nâm eserde «Sirac» sahibi hilâllenmeyi parmaklar hakkında damlayan su ile diye kayıtlamış. Sakalın hilâllenmesi hakkında bu kaydı zikretmemiştir, deniliyor.
                            Ben derim ki: yukarıda geçen hadîsten anladın ki, sakalın hilallenmesi de bir avuç su olmak ile kayıdlıdır. Yine «el-Bahr»da beyan edildiğine göre elleri, ayakları suya daldırmak parmaklan hilâllemenin yerini tutar. Velev ki akar su olmasın. Hilâllemek âzâyı üç defa yıkadıktan sonra yapılır. Çünkü o üç defa yıkamanın sünnetidir.
                            Lâkin «el-Hilye» sahibi, âzânın her defasında kaplayarak yıkanmasını anlatırken bundan hilâllemenin üç defa yapılacağı manası çıkarılır, dedikten sonra Hz. Osman (R.A.), abdest alarak ayak parmaklarının aralarını üç defa hilâllediğini ve «Ben Resûlüllah (s.a.v.)'ı benim yaptığım gibi yaparken gördüm» dediğini, Darekutni ile Beyhaki'den sahih güzel bir isnad ile naklediyor.
                            Parmaklan birbirine geçirmek oyuna benzememesi için, birinin içini diğerinin dışına vermekle yapılır. Ayak parmaklarının nasıl hilalleneceğini «el-Mirac» ve diğer kitaplar buradaki gibi beyan etmiş ve hadîs bu şekilde vârid olmuştur, demişler.
                            Kudûrî dahi hilallemenin aşağıdan yukarı yapılacağı kaydı ile rivayet. edildiğini söylemişse de «Fethü'l-Kadîr» sahibi, rivayetin bu şekilde varid olduğuna itiraz ile bunu Allah bilir, demiştir. Öyle anlaşılıyor ki böyle bir şey maksut sünnet değil, tesadüfidir.
                            Kemal İbn Hümâm'ın Tilmizi İbn Emir Hâcc, «Munye» şerhi «Hilye» de şunları söylemiştir: Lâkin ibn Mâce'nin Sünen'inde Mustevrid b. Şeddâd'dan şu hadis rivayet ediliyor: Müstevrid: «Ben Rasûlüllah (S.A.V.)'i abdest alırken gördüm. Ayak parmaklarını küçük parmağı ile hilâlledi» demiştir. Hilâllemenin sol elin küçük parmağı ile yapılmasını ve aşağıdan başlanmasını ise Allah bilir. Hilâllemenin sol elin küçük parmağı ile yapılması onun taharet olması karşısında müşküldür. Taharetin sağ elle yapılması müstehaptır. İhtimal küçük parmakla yapılmasındaki hikmet en ince parmak o olmasıdır. Bu itibarla hilâllemeye en münasip olan odur.Hilâllemeye aşağıdan yukarıya doğru başlanması da suyu ulaştırmaya en yarayışlı olması hikmetine ibtina edebilir.
                            İbn Emîr Hacc bu beyânatından sonra, bu şekilde hilâllemenin Şafiilerce mendup olduğunu nakletmiştir.
                            Ben derim ki: İbn Emir Hacc'ın müşküldür sözüne şöyle cevap verilir:
                            Ayaklar pas yeridir. Onun için şârih onları sol elle yıkamanın âdâbdan olduğunu yeri gelince söyleyecektir. Ayak parmaklarını hilâllemeye ayağın sağ ayağın baş, parmağından başlar, sol ayağın küçük parmağında bitirir. Çünkü sağ ayağın küçük parmağı diğer parmakların sağındadır. Sol ayağın baş parmağı da öyledir. Sağdan başlamak sünnet yahut müstehabtır. Bunu Hilye» sahibi ifade etmiştir. «el-Bahr»da şöyle deniliyor:
                            Ulemanın aşağıdan yukarıya doğru sözleri iki şeye muhtemeldir. Ya aşağıdan başlayıp yukarıya çekecektir, yani parmağını ayağının üstüne koyup yukarıya çeker, yahud altından koyup yukarıya doğru çeker. Nitekim »Sirâc» sahibi buna kat'iyetle cezmetmiştir. Ama birinci şık kabule daha yakındır. Yani küçük parmağını ayağının üst tarafından sokar. Hiiâllemeye alttan başlayarak yukarıya doğru çeker, ayağının alt tarafından sokarak yukarıya çekmez.


                            Reddül muhtar. Taharet bahsi


                            5) Mafsal yumru kemikleriyle birlikte ayakları yıkamak.

                            Minhac imam nevevi

                            10- Ayakları bilek kemiklerine kadar birer kere yıka¬mak farz, üçer kere yıkamak sünnettir. Sağ ayaktan başla¬mak sünnettir.


                            Gazali ihya-u ulumiddin.

                            Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
                            Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

                            Yorum


                              #29
                              Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

                              delil çok eklenebilir. Fakat ben şunu anlatmanızı istiyorum müsadenizle.

                              Bana abdest nasıl alıyorsunuz. Bir anlatır mısınız? Bu ayakları yıkıyorsunuz ama aceba abdestin neresinde onu merak ediyorum.

                              Biz önce tuvalete gidioruz. sonra istibra yapıyoruz. daha sonra abdest alırken en sonda ayakları yıkıyoruz. Topuklarla beraber.

                              Şimdi siz buyrun:
                              Biz tuvalete gidiyoruz. .....

                              cümleyi tamamlarsanız inşAllah. çok meşgul etmemiş olurum. Açıkçası yorumlarınızı tekrar tekrar okumanın zaman kaybı olacağını düşünüyorum. Mesele açık. Ama bu konuda beni taassupla niteleyenlerin bir daha kontrol etmelerini dilerim.

                              kelime meali konusunda basit bir ifade ile denirki bir nokta gözü kör eder.
                              Türkçe de de bir çok ifade vardır yanlış anlaşımlara sebep olan. İlgili önceki başlığı tekrar incelemelisiniz. Orda olay net olarak açıklanmış. Ne olursa mesh anlaşılır ne olursa yıkanması anlaşılır.

                              lisede verilen örneklerden di özür dileyerek ;

                              adam ol baban gibi, eşek olma.
                              adam ol, baban gibi eşek olma.

                              şimdi bu cümleyi bir virgülün getirdiği durumu anlayabiliriz değil mi? yani kelime çeviri bizi doğru istikamete götürmez.
                              Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
                              Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

                              Yorum


                                #30
                                Ynt: ABDESTTE AYAKLARIN YIKANMASI MI MESHEDİLMESİ Mİ?

                                diğer bir durum bütün islam ülkeleri iran hariç yıkanması.
                                -Şimdi burada bir sorun var ama nasıl yorumlanır bilemiyorum.
                                -sahabe-i kiramın bazısını sahabe kabul etmemeniz,
                                -O sahabelerin aktardığı hadisi şerifleri de kabul etmemeniz bu yoruma sebep olmuş olabilir.


                                Şunu da düşünmeniz isterim: bir şey uydurmak için bir sebep gerekir. Neden mesh i yıka diye aktarsınlar ki.
                                Kaldıki velev ki onlar öyle okudu. Ya şimdi ki araplar. Arapça Onların ana dili. Öyle değil mi? Yani dil sanatının en yüksek seviyede olduğu Arap milleti bunu yıkamak diye çevirmişler ama siz ısrarla bunu mesh olarak algılamaya devam ediyorsunuz. Velhasıl kelam sık ilgilenemiyorum siteyle.. Cevaplarımız gecikirse kusura bakmayın. Selam ve dua ile.
                                Bu şehr-i Stambul ki bi misl ü bahadır.
                                Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Nedim.

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X