Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #31
    Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...



    Bu cihetten, ehl-i ibadet, dikkatini toparlayabilmesi için genişliği insanın namaz kılabileceği kadar olan dar ve karanlık bir yerde namaz kılmalıdır. (39)
    Elbette karanlık bir evde namaz kılmak konusunda buyurduğunun diğer günlük farizalar için sözkonusu edilmesi daha iyidir, çünkü namazı cemaatle kılmak müek-ked sünnetlerdendir. Hatta insan, namazı cemaatin sorumlulukları ve sırları ile kılarsa şeytanın burnuna (şeytanın burnunu sokmasına-çev.) rağmen hiçbir ibadette yapmadığı gibi kılar.

    îlahî gaybî elin kendileriyle olduğu mü'minler toplulu¬ğunda ve onların kalblerinin biraraya gelmesinde eri küçük bir amelde bile görülen ruhî ve ma'nevî faydalar vardır; bunun yanısıra ondaki umumî ve içtimaî maslahat da gözönünde bulundurulmuştur. Hatta rekatların sayılarının hıfzını da başkalarına havale eden ve gönlü baştan ayağa Hakk'a ve O'na münacâta müteveccih kılan ehl-i münacât ve ashab-ı kalb açısından cemaatle namaz kılmak daha güzeldir.

    Evet, başka farzlarda, halvet ve nefsin meşguliyetinin en az olduğu vakitler daha güzeldir.

    Bilmek gerekir ki, kalbler oldukça çeşitlidir ve her birinin halleri vakitlere göre hayli muhtelif olmaktadır; öyleyse insanın tıpkı şifa veren bir tabib ve şefkatli bir hemşire gibi kalbini koruması ve durumuna bakarak, eğer halvet onun durumuna münasibse amelini halvetteyerine getirmesi, eğer halvette meşguliyet daha fazla oluyorsa açıkta ibadet etmesi lazımdır. Evvelde de ahirde de hamd Allah'adır.



    39) Et-Tenbîhatu'1-Aliyye Alâ Vezaifı's-Salati'l Kalbiyye, Efâdât-i Şehid-i Sânî mecmuasında matbu, Sh. 110.




    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    Yorum


      #32
      Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


      BÎRINCÎ MAKALE

      Namazın mukaddematı ve birkaç faslı

      BÎRİNCİ FASIL

      Taharetin Sırrı

      Namazın, daha Önce işaret edildiği üzere, nasıl ki musallîlerin ve Allah'a doğru sulukta bulunanların mer¬tebelerine ve makamlarına göre mertebeleri varsa, aynı şekilde namazın şartlarını, âdabını, mukaddematınm ve mukarenatının da (*) bu cümleden sayıldığını bilmek gerekir. Biz bu makamda icmali olarak, diğer şartlarla mukayese ile de malum olması ve tekrara ihtiyaç duyurrnaması için bir örnek zikredeceğiz.

      Ashab-ı ma'rifetin gözünde taharet, namaz-ı suverî (suretlerin, uzuvların namazı-K.Ç.) ve namazın sureti de, hayatın sırrı olan mutlak su ve tecelliyatının sonu olan toprakla taharet-i suverî ve taharetin suretidir.

      Ve ehl-i imanın tahareti, günah pisliklerinden ve şehvet ve gazaba ilgi duymaktan zahiren temizlenmektir.

      Ehl-i bâtının tahareti, ma'nevî çirkinliklerden nezih olmak ve zemmedilmiş ahlâkın pisliklerinden temizlenmektir.

      Ashab-ı hakikatin tahareti, şeytanî vesveselerden ve hatıra gelenlerden nezih olmak ve bâtıl fikirlerin pisliğinden ve dalalete götüren sapık görüşlerden temizlenmektir.

      Kalb ustalarının tahareti, telvînattan nezih olmak, halden hale girmekten, taharet ve geleneksel ilimler ve ıstılahlarla hicablı hale gelmekten temizlenmektir.

      Ashab-ı sırrın tahareti, müşahadelerle hicablı hale gelmekten nezih olmaktır.

      Ashab-ı muhabbet ve meczûbların tahareti, başka şeylere ve başkalıklara teveccühten nezih olmak ve huy hicabından temizlenmektir.
      Ashab-ı velayetin tahareti, makamları ve dereceleri görmekten temizlenmek ve tahareti isim ve sıfat tecellilerinin meydana çıkmasından uzak durmak olan velayet makamının sonuna kadar maksatlardan ve gayelerden nezih olmaktır.


      (*) Namaza giriş için yapılan ön hazırlıklar.


      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

      Yorum


        #33
        Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...



        Sahv (*) ba'de'l-mahv (**) ve temkin (***) ustalarının tahareti, istikrar bulduktan sonra bir halden diğerinegeçmekten nezih olmak ve ehadiyyetu'l-cem'in zuhurunun görülmesi makamı olan bazı tecellilerin bazısına galebe çalmasından temizlenmektir.

        Şu halde, kemale ermiş evliya taharetin bütün çeşitlerini tahakkuk ettirmiş kişidir. Öyle ki, onların zahirleri, suretlerde görülen pisliklerin tamamından tâhirdir; duyu organları, ihtiyaç bulunmayan şeylere ilgi duymaktan tâhirdir; uzuvları, Hakk'ın rızasının hilafına olan şeylere el atmaktan tâhirdir; (bu) taharet mertebelerinin sonuncusuna kadar (gider). Allah Teala şöyle buyurmuştur: "Allah gerçekten sizden pisliği gidermek ue sizi tertemiz kılmak istiyor ey Ehl-i Beyt". (40)

        Bilinmelidir ki, Allah'a doğru sülük üzere bulunanların namazlarından herbiri için, kendisi olmaksızın namaza durmanın mümkün olmadığı ona özgü bir taharet şarttır. Nitekim "mutahhar olanların dışındakiler ona dokunamazlar" (41) ayet-i şerifesinde, zahirî taharet sahibi olmadıkça onun zahirine, bâtınî taharet sahibi olmadıkça onun bâtınına ve sırrî taharete sahip olmadıkça onun sırrına dokunulamayacağı buyurulmaktadır.

        Öyleyse bir kimse, kalbinin hayat çeşmesinden elini ve yüzünü yıka-madıkça, baştan ayağa ve idrak mahallinin evvelinden, hareket ettirme aletinin sonuna kadar onun fazlıyla meshetmedikçe ve baştan ayağa pâk ve mutahhar olarak kendisini Dost'un mahalline hazırlamadıkça ehl-i bâtının namazına ulaşamaz. Ve biz bundan sonra, icmalî olarak, evliya ve ehl-i ma'rifetin namazını beyan edeceğiz Allah'ın izniyle.


        (*) Arifin gaybubet-i histen sonra tekrar hisse rücûu (Tasav-vuf Lügati, Dr. Cahit Baltan, sh. 143)
        (**) Kulun varlığının Cenab-ı Hakk'ın varlığında fena bulması (a.g.e. sh.116)
        (***) Sâlikin istikrar bulması. Telvîn halini geçen sâlikin hakikate erişerek rüsuh ve istikrara kavuşması (a.g.e. sh. 167)
        40) Ahzab 33
        41) Vakıa 79




        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

        Yorum


          #34
          Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


          [b]
          Şimdi kalemin dizginini, bilinmesi özellikle zarurî olan bir noktaya çeviriyoruz.

          Bu, Allah Tebarek ve Tea-la'nın ehl-i dünya ve zahirin edebi ile ilgili olan zahirî temizliği, dış nezafeti, elbise ve beden taharetini ihmal etmemesi, nezafeti imandan sayması ve elbise, mekan, su ve benzerleri kabilinden, ister muaşeretlerle ve muamelelerle, ister insanın dışı olan ve insanlık hakikatinde hiçbir dahli bulunmayan bedenin zahirî âdabı ile ve isterse de insanlıkla hiçbir alâkası olmayan bedenin elbiseleriyle ilgili olsun zahirî âdabı ihmal etmemesi, herbirinin taharetini ya tahakkuk şartı ya da namazın kemali olarak görmesi;

          fesadlarının, suretlerde görülen pisliklerle kıyaslanacak tarafı bulunmayan ve ebedî helak ve daimî karanlık, bulanıklık ve baskı sebebleri olan kalbin taharetini, bâtın nezafetini, onun ma'nevî pisliklerden tenzihini ve elbisenin hayırlısı olan takva libasını haddi aşma pisliklerine bulaşmaktan ve aklı fasid görüşlerin ve helak edici inançların pisliğine bulaşmaktan temizlemeyi ihmal etmesinin mümkün olmamasıdır.


          Hatta ilahî Kitab'a, enbiya ve evliyanın (onlara selam olsun) haber ve eserlerine müracaat edildiğinde, kalblerîn temizlenmesine zahirlerin temizlenmesinden daha fazla önem verildiği malum olur; belki bütün zahirî ameller ve fiiller kalblerin temizlenmesinin mukaddimesidir, nitekim kalblerin temizlenmesi de [b]onların kemale erdirilme-sinin mukaddimesidir.

          îmam Sadık'ın (O'na selam olsun), Allah Teala'nın "Allah'a kalb-i selim ile gelen müstesna..." kelamının açıklamasıyla ilgili olarak şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Selim (kalb), Rabbiyle, O'ndan başkasının bu¬lunmadığı bir halde mülakat eden kalbur". Ve şöyle de
          vam etmiştir: "İçinde şüphe ve şirk bulunan her kalb sakıttır. (Allah) kalbleri ahiret için boş ve hazır olsun diye (kullarına) dünyada zühdü irade (talep) buyurdu." (42)


          42) Biharu'l-Envar, C. 67, Sh. 239, Kitabül-îman ve'1-Küfr, Babu'l-îhlas, Hadis 7. Usulü Kâfi, C. 3, Sh. 26, Kitabül-îman ve'1-Küfr, Babül-İhlas, Hadis 5.



          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

          Yorum


            #35
            Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


            Ebu Ca'feru'l Bakır'dan (O'na selam olsun) şöyle rivayet edilmiştir:

            "Kalbinde beyaz bir mahal bulunmayan hiçbir kul yoktur. Günah işlediğinde o mahalde siyah bir nokta belirir. Eğer tevbe ederse o siyahlık yokolur; eğer günah işlemeye devam ederse, siyahlık o beyazlığı kaplayacak kadar yayılır; beyazlığı örttüğü için artık o kalbin sahibi hiçbir zaman hayra doğru dönemez. Bu, Allah Azze ve Celle'nin sözüdür: 'Asla! Yaptıkları, kalbleri üzerinde pas tutmuştur' (Mutaffıfin 14)". (43)

            Şeyh Şehid-i Sânî (Allah sırrını takdîs etsin) şöyle demiştir: "Bir hadiste, Allah suretlerinize (zahirlerinize) bakmaz, tam tersine gönüllerinize bakar' denilmiştir". (44)

            Kısacası, kalblerin ma'nevî pisliklerden ve huyla ilgili çirkinliklerden temizlenmesi; insanın her azıkla hazırlıklıolmasını, her riyazet ve mücahede ile onu gerçekleştirmesini, kendisini onun utanç ve arından kurtarmasını gerektiren, eğer o ma'nevî taharet olmaksızın rububiyyetin huzuruna çıkarsa, kendisine namazın sureti ve dışı, güçlük ve zahmetinden -başka bir şeyin kalmayacağı mühim şeylerdendir. Allah Teala şöyle buyurmuştur: "Allah yalnızca muttakilerinkini kabul eder". (45)


            42) Biharu'l-Envar, C. 67, Sh. 239, Kitabül-îman ve'1-Küfr, Babu'l-îhlas, Hadis 7. Usulü Kâfi, C. 3, Sh. 26, Kitabül-îman ve'1-Küfr, Babül-İhlas, Hadis 5.
            43) Usulü Kâfi, C.3, Sh.374, Kitabül-îman ve'1-Küfr, Ba-bu'z-Zünûb, Hadis 20.
            44) Et-Tenbihatül-Aliyye Alâ Vezaifi's-Salati'l-Kalbiyye,
            Efâdât-i Şehid-i Sânî mecmuasından, Sh.110. Biharu'l-Envar,
            C.67, Sh.247, Kitabül-îman ve'1-Küfr, Babül-îhlas, Hadis 21.
            Ve C.74, Sh.88. Câmiül-Ahbar, Sh.117 (az bir ihtilafla). Aynı
            şekilde bu anlam, Resulullah'm (Allah O'na ve Ehl-i Beyt'ine
            salat etsin) Ebu Zer'e vasiyetinde de gelmiştir, Mekarimül-
            Ahlâk, Sh.480, Bab 12, Fasl 5.
            45) Maide 27




            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

            Yorum


              #36
              Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...



              Takva, namazın kabul olmasının mutlak şartlarındandır. Kibir, hased, gaflet ve uyuşukluk kabilinden ahlâkî kötülüklerden temizlenmek olan bâtınî takva ise, ehl-i ma'rifet nazarında namazın kabul olmasının şartlarındandır. Ve ehl-i bâtının, namazın sıhhati (konusundaki) şartlarındandır, yine en son derecesine kadar takva mertebelerini hesaba katarak.

              Tenbih lâzım gelen ve mü'min kardeşlerin, özellikle de ehl-i ilmin (Allah sayılarını artırsın) gözönünde bulundurması gereken mühim işlerden biri de, ulema-i nefs ve ehl-i ma'rifetin bazısından bir söz gördüklerinde veya işittiklerinde, sadece, kulaklarının âşinâ olmaması veya hoşa gitmeyen bir ıstılaha mebni olması nedeniyle onları şer'î bir hüccet bulunmaksızın fesad ve batıllıkla (suçla-yarak) bir kenara atmamaları, onun ehline hakaret edip aşağılamamaları, ehl-i ma'rifetin ıstılahatında yaygın olan, nefsin mertebelerinden, evliya ve urefanm makamlarından ve Hakk'ın, aşkın, muhabbetin ve bunların benzerlerinin tecelliyatmdan bahseden bir kimsenin ya sufîyyenin iddialarını terviç eden ya da kendi işi ile meşgul olan bir sufî olduğundan ve aklî bir burhan veya şer'î bir hüccete dayanmayan, ama Dost'un canına yemin olsunki, kelimelerinin Kur'an ve Hadisin beyanlarının şerhi olduğundan kuşku duymamalarıdır.

              Hz. Sadık'tan kalb-i selim hakkında gelen şu hadis-i şerif üzerinde tefekkür et; bak bakalım, acaba ehl-i mari¬fetin lisanındaki zatî fenanın, benliği ve enâniyyeti terk olarak geçenlerden başka bir şeye hamledilmesi kabil midir? Acaba Hz. Emir ve O'nun masum evlâdından (onlara selam olsun) gelen ve defalarca okuduğun Münacât-ı Şa'baniyye'nin cümlelerini tefekkür ve tedebbür ettin mi?

              Nitekim Ariflerin emellerinin en uç gayesi ve sâliklerin arzularının sonu, o dua-i şeriften alınmış işte şu cümle-i şeriftir: "İlahî! Sana yönelebilmemiz için bize (dünyevî alâkalardan) tam bir kopuşu bağışla, gönül gözlerininnur perdelerini yırtması, azamet ve celal madenine ulaşabilmesi ve canlarımızın mukaddes izzetine bağlanabilmesi için gönül gözlerimizi sana nurlu biçimde bakabilecek parlaklıkla aydınlat". (46)


              46) Münacât-ı Şa'baniyye'den bir bölüm, Biharu'l-Envar,
              C.91, Sh.97, Kitabu'z-Zikr ve'd-Dua, Babu Ediyyeti'l-Münacât,
              Hadis 12. Misbahu'l-Müteheccid ve Silahu'l-Müteabbid, Sh.374.





              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

              Yorum


                #37
                Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


                Acaba bu "mukaddes izzef'e bağlılıktan kasıt nedir? Acaba "...ve ona azıcık baktın, celalin karşısında baygın düştü"nün (47)
                hakikati evliyanın lisanındaki "baygın"dan başka bir şey midir? Acaba sânı büyük "Simât (nişaneler-K.Ç.)" duasında varid olan tecelliyattan maksat, onların lisanındaki tecelliler ve müşahedelerden başka bir şey midir? Acaba hangi arifin kelimeleri, muteber şiî ve sünnî kitaplarda nakledilen ve mütevatir hadisler¬den olduğu söylenebilecek şu hadis-i şeriften daha büyüktür:

                "Kullarımdan biri, benim nezdimde çok değerli de olsa ona farz kıldığım bir şeyle (amelle) bana yakın olmaz. Kul, nafileler sayesinde bana onu sevebileceğim kadar yaklaşır; onu sevdiğimde de kendisiyle işiteceği kulağı, göreceği gözü, konuşacağı dili ve tutacağı eli olurum. Eğer beni çağırırsa ona cevap veririm, eğer benden (bir şey) isterse ona bahşederim". (48)

                Kısacası şevahid, bu muhtasar açıklamalara sığdırılabilecek olandan daha fazladır. Ve bu uzatmadan maksadımız, iman kardeşlerimizi maarife bir miktar yaklaştırmak ve İslam'ın büyük uleması ile ilgili olarak ortaya çıkan ve tasavvuftan nefret etmelerine yolaçan bu kötümserliği kalblerinden temizlemektir, onların (ulemanın-K.Ç.) mukaddes eteklerini bu pisliklerden tathîr etmek değil. Zira bir kul pâksa, insanların hakaret etmesi ve aşağılaması onu Allah'ın önünde zelil kılmaz, tam tersine hasenatı artar;

                Dünyevî nasibi ne kadar az olursa olsun Allah Teala'nın ahirette kendi kâmil fazlıyla bunu telafi etmesi mümkündür. Hatta görüşümüz daha çok, okuyucuların dikkatini, herbiri önemli konulardan sayılan, belki de enbiyanın bi'setinin ve kitabların inzalinin gayesi olan ilahî maarife ve bâtını süslemeye çekmektir.


                47) Bkz. dipnot 46
                48) Usulü Kâfi, C.4, Sh.53, Kitabul-îman ve'1-Küfr, Babu Men Eze'l-Müslimîn ve İhtekarahum, Hadis 7.


                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                Yorum


                  #38
                  Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...



                  Ey aziz, şeytan sana vesvese vermesin ve sahip olduğunla yetinmeni sağlamasın; biraz hareketlen, içi boş suret ve muhtevasız kabuktan kurtul, ahlâkî kötülüklerini ve nefsanî haletini mütalaaya ve dikkatlice incelemeye al ve bunu hidayet imamlarının (onlara selam olsun) ve ulema-i ünsün büyüklerinin kelimeleriyle yap, çünkü ondabereketler vardır. Faraza, büyük ma'rifet ve ahlâk ulemasından olan ariflerden kimseyi büyük olarak tanımasan bile tüm ulemanın apaçık önünde bulunan onları izle;

                  Ce-nab-ı arif-i billah ve mücahid-i fi-sebilillah meviana Seyyid b. Tavus (Allah O'ndan razı olsun) gibi; meviana, arif-i billah ve sâlik-i ilallah Şeyh Celil Behaî (sırrı mukaddes olsun) gibi; ma'rifet ustası şeyh meviana Muhammed Takı Meclîsi (Allah O'ndan razı olsun) gibi; muhaddislerin şeyhi, O'nun (Meclîsî'nin-K.Ç.) asil oğlu meviana Meclîsi (Allah rahmet etsin) gibi. Birinci meviana Meclîsinin çok değerli nefis kitablarmdan biri olan, Fars¬ça, Kitab-ı Şerh-i Fakîh'i mütalaa et, eğer anlamazsan ehline sor, çünkü onda ma'rifetten hazineler vardır. Yine kıymetli şeyhler Nerakîlerin (49) aziz kitablarını da.

                  Ve muasır ulemadan çok kıymetli şeyh, arif-i billah Hac Mirza Cevad Tebrizî'nin (sırrı mukaddes olsun) (50) kitablarını mütalaa et, belki bu nedamet ve şaşkınlıktan inşaailah kurtulur ve ma'rifet ve insanlık makamlarının hepsinden uzak bu yazar gibi ömrünü batıllıkla geçirmezsin;

                  Çünkü Allah göstermesin bu halle bu dünyadan göçersen, bunun ardından telâfisi imkânsız hasretler, pişmanlıklar ve sonsuz karanlıklar, bulanıklıklar vardır.

                  Allahım! Bizi bu uykulardan kaldır, bütün mefsedetlerin kaynağı olan bu bencillik ve mağrurluktan kurtar ve insanlığın sırat-ı müstakimine hidayet buyur. Sen gerçekten hidayet ve başarının velisisin.


                  49) Hac Molla Muhammed Mehdî b. Ebu Zer Nerakî Kâşânî. Hâtemu'l müctehidîn olarak mevsuf. Hicrî 1209'da Necef te vefat etti. Usûl, fıkıh ve ahlâk dallarında pek çok eser telif etti, bu cümleden olmak üzere Camiu's Seâdât'ın sahibi.

                  Ahmed b. Molla Muhammed Nerakî Kâşânî. Hicri 1245'te Nerak'ta vefat etti. tmamiyye fakihlerinin büyüklerinden. Fıkıh, usûl ve ahlâk dalında pek çok eser verdi, bu cümleden olmak üzere Mi'racu's-Saâdet'in sahibi.

                  50) Mirza Cevadağa; Melekî Tebrizî adıyla meşhurdur. Fâzıl ahlâk alimi. Hicrî 1344'te Kum'da vefat etti. Ahlâk ve irfan dal-larında telifleri vardır. Esraru's-Salat ve Likaullah risalesi bunlardan bazısıdır.




                  Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                  Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                  Yorum


                    #39
                    Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


                    İKİNCİ FASIL

                    Ehl-i ma'rifetten bazısı, temizliğin ya "gökten temiz bir su indirdik, canlandırmak için..." (51)

                    ve "sizi temizlemesi ve şeytanın pisliklerini gidermesi için üzerinize gökten su indiriyordu..." (52)

                    buyuran Hayy-i Kayyum Teala'yı müşahade etmek için ilmin aslı olan hayatın sırrı suyla ya da Celle ve Alâ'nın "sizi ondan yarattık" (53)
                    ve "su bulamadığınızda temiz bir toprağa teyemmüm edin." (54)

                    buyurduğu insanın yaratılışının aslı olan toprakla olduğunu, bunun da kendi zâtı üzerinde tefekkür etmen, seni ne zaman ortaya çıkardığı, neyden yarattığı ve niçin yarattığı ile ilgili olarak bilgi edinmen için olduğunu, öyleyse O'na karşı alçakgönüllü olman ve tekebbürü bir yana bırakman gerektiğini, çünkü toprağın, zillet ve meske-nette asıl olduğunu söyler. (55).


                    Yazar da diyor ki, suyun aslı, varlığa hayat veren rahmettir; "canlı herşeyi sudan yarattık." (56).

                    imam Sadık'tan (O'na selam olsun) şöyle rivayet edilmiştir: "Suya yaklaş, böylece Allah'ın rahmetine yaklaşmış olursun." (57).

                    Bu, aynaya bağlı olmaksızın ve ayetlerin cevelan mahallinde ortaya çıkmaksızın (gerçekleşen-K.Ç.) zatî tecellinin aslıdır.



                    51) Furkan 49.
                    52) Enfal 11
                    53) Taha 55
                    54) Nisa 43 ve Maide 6
                    55) Esrarül-İbâdât ve Hakikatu's-Salat, Kadı Said Kûmî, Sh. 16
                    56) Enbiya 30
                    57) Misbahu'ş-Şerîat, Bab 10. Biharu'l-Envar, C. 77, Sh. 339, Kitabu't-Taharet, Ebvabül-Vudu, Bab 6, Hadis 16.




                    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                    Yorum


                      #40
                      Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...



                      Şu halde sâlik-i ilallah, mutlak feyzin tecellisine ve cemâlin misalle tahditsiz müşahedesine bir yol bulursa, yakınlaşma zeminine kavuşmak için o tecelliyle varlığının mekâdimini temizlemelidir.

                      Nitekim Resulullah da (Allah O'na ve Ali'ne salat etsin) abdestli olarak mi'raca çıkmıştı; buna Allah'ın izniyle işaret edilecektir. Ve (sâlik-i ilallah-K.Ç.) takyîd ve tahdidin aslı olan toprağa teveccüh etmemelidir. Eğer varlığın sırrı olan su bulunmazsa, toprağa ait zuhur aynası ve takyîd olmuş tecelli ile o mahalden bazısını temizlemeli ve takyîd kisvesinde varlığın sırrını müşahade etmelidir; "gerçekten toprak, iki temizleyiciden biridir." (58)

                      Ve "suyun Rabbi, toprağın da Rabbidir." (59).

                      Allah Teala da şöyle buyurmuştur: "O, gökte de yerde de ilah olandır." (60).

                      Şu halde abdestin sırrı, kesretlerin ayn-ı cem'de yokolmasıdır ve teyemmüm, vahdetin kesret kisvesinde görülmesidir.
                      Ab-destin bu sırrının sırrı, Hakk'm görülmesi ve gayrisinin nefyedilmesidir: "O'dur evvel ve âhir, zahir ve bâtın." (61).



                      58) Ahund Horasanı, Kifayetül-Usül, C. 1, Sh. 130'da bu ri-vayeti sened ve masum (O'na selam olsun) adı zikretmeksizin şöyle nakletmiştir: "Toprak, iki temizleyiciden biridir ve (onunla taharet) sana on yıl yeter."

                      59) Vesailüş-Şia, C. 2, Sh. 965, Kitabu't-Taharet, Ebvabu"t-Teyemmüm, Bab 3, Hadis 2.
                      60) Zuhruf 84
                      61) Hadid 3


                      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                      Yorum


                        #41
                        Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...



                        Teyemmüm ise, Zât-ı Mukaddes'in, gayrisinin kisve¬sinde görülmesidir:
                        "Eğer bir iple yerin en altına sarkıtı-lırsanız, Allah'a inersiniz." (62).

                        Kısacası abdest, bizden "Allah'a kalb-i selim ile gelen müstesna"ySL (*) doğru el ve yüzü yıkamaktır.
                        Teyemmüm ise, O'nun eşya aynasında görülmesidir; "Kendisiyle veya kendisinde Allah'ı görmediğim hiçbir şey görmedim." (63),

                        "Eşyanın içindedir; bir şeyin bir şeye dahil olması gibi değil." (64).

                        Aynı. şekilde abdest, su ile, indirilmeden önce temizlenmek; teyemmüm ise onunla indirildikten sonra temizlenmektir.
                        Bu cihetten, bâtının hükmünün zahire ve gaybın şehadete sirayeti gereğince iki temizleyiciden biridir.

                        Yine aynı şekilde, abdest, noksanlardan ve sivriliklerden temizlenmektir;
                        "Sana ulaşan iyilik Allah'tan, kötülük ise kendindendir." (65).

                        Teyemmüm ise noksanların Hakk'a rücûudur; "Hepsi Allah 'm katındandır de!" (66).



                        62) ilmu'l-Yakîn, C, 1, Sh. 54. (*) Bkz. dipnot 33
                        63) İlmul-Yakîn, C. 1, Sh. 49.
                        64) Saduk'un Tevhid'i, Sh. 306, Bab 43, Hadis 1.
                        65) Nisa 79
                        66) Nisa 78



                        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                        Yorum


                          #42
                          Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


                          ÜÇÜNCÜ FASIL

                          Misbahu'ş-Şerîa'da Sadık'tan (O'na. selam olsun) şöyle rivayet edilmiştir:

                          Taharete ve abdeste niyet ettiğinde suya doğru ilerle, böylece Allah'ın rahmetine yakınlaşmış olursun; nitekim Allah Teala suyu, kendisine yakınlaşmanın ve kendisine müracaatın anahtarı ve eşiğine kavuşmanın kılavuzu kabul etmiştir. Rahmetinin kullarının günahlarını gidermesine benzer şekilde, zahirî pislikleri de su temizler, başka bir şey değil.

                          Allah Teala, "O'dur, rüzgarları rahmetinin müjdecisi olarak önden gönderen; gökten de temizleyici olarak su indirdik" buyurmuştur. Ve yine şöyle buyurmuştur: "Her canlı şeyi sudan yarattık." Şu halde, dünyanın bütün nimetlerine su ile hayat bahşetmesi gibi, kendi fazl ve rahmetiyle, kalblerin hayatını da ibadetlerde kılmıştır.

                          Suyun berraklığı,.duruluğu, temizleyiciliği ve bereketi üzerinde ve herşeyle ve herşeyde nasıl incelikle ve latîf bir biçimde karıştığı konusunda tefekkür et. Onu, Allah'ın sana temizlemeni emr buyurduğu uzuvlannı temizlemede kullan, herbirinin birçok faydaları bulunan vacip ve müstehap âdabını yerine getir, çünkü hürmetini koruyarak kullanırsan çok geçmeden onun faydalarının kaynağı senin için kaynar.

                          Daha sonra, tıpkı suyun herşeyle kanşması gibi, Hakk'm herşeyi yerine getirdiği ve aynı şekilde mahiyetinde değişiklik görülmediği Allah'ın yarattığıyla samimiyet ve muaşeret kur, nitekim Resulullah'ın (Allah O'na ve Ali'ne salat etsin) "gerçek mümin, tıpkı su gibidir" sözünden 3ğüt al. ibadetlerinin ve taat-larının hepsinde Allah'a karşı (hulûsun ve) saflığın, Allah'ın gökten indirdiği ve temizleyici olarak isimlenâirdiği suyun saflığı gibi olmalıdır. Bedeninin uzuvlannı suyla yıkadığında kalbini de takva ve yakîn ile temizle. (67)


                          67) Misbahu'ş-Şeria, Bab 10. Biharu'l-Envar, C.77; Sh.339, Kitabüt-Taharet, Ebvabu'l-Vudu, Bab 6, Hadis 16.



                          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                          Yorum


                            #43
                            Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...



                            Şu halde, sen ey ilahî maarifin arifi ve gayb ariflerinin yolunun sâliki, mutlak temizliğe niyetlendiğinde ve lâfız ve ibare hicablannm kayıtlarından kurtulduğunda, kabuğunla, (suretinle, dış yapınla-K.Ç.) rahmet bulutundan nazil olan suya yönel, suretlerdeki pislikleri temizle ve bunu, farz ve sünnet âdabına riayetle yerine getir;

                            çünkü Allah suyu, yakınlaşma ve münacâtın anahtarı ve hizmet zemininin kılavuzu kılmıştır. Ve bâtınınla, rahmet-i gaffariyyet semasından nazil olan suya teveccüh et ve Ali'nin (O'na selam olsun) tevbe babında buyurduğu (68) farz ve sünnet âdabına riayet ederek ma'siyet pisliklerinden temizlen; Zira Allah rahmet-i gaffariyet suyunu yakınlaşmanın ve münacaatın anahtarı ve hizmet zemininin kılavuzu kılmıştır. Ve kalbinle, meşiyyet semasından nazil olan suya yönel ve kalbî pislikleri ve ma'nevî bulanıklıkları tathir et; çünkü o, ma'nevî yakınlaşmanın anahtarı ve hizmet zemininin kılavuzudur.

                            Ve ruhunla, vahidiyyet semasından nazil olan suya teveccüh et ve başkaya ve başkalığa yönelme pisliklerini tathir et; çünkü o, nafilelere yakınlaşmanın anahtarı ve hizmet zeminine kavuşmanın kılavuzudur. Ve sırrınla, mutlak ehadiyyet semasından nazil olan suya teveccüh et ve kesretin görülmesi pisliklerini temizle; çünkü o, huzur (*) zeminine kavuşmanın anahtarıdır. Ve hüviyyet semasından nazil olan suya teveccüh et ve makamın görülmesini tathir et, nitekim bu, farzlara yakınlaşmanın ve mutlak fenanın anahtarı ve hazır bulunma zeminine kavuşmanın kılavuzudur.


                            68) Emiru'l-Mü'minîn'in (O'na selam olsun), huzurunda is-tiğfar kelimesini telaffuz eden şahsa buyurduğu istiğfarın şartlarına ve altı mertebesine işarettir, Nehcu'l-Belâğa, Hikmet 409.
                            (*) Allah Teala'nın huzuru.




                            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                            Yorum


                              #44
                              Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


                              Bu makama kadar olanlar, Allah'a doğru sülük üzere bulunanların tahareti ve temizlenmesidir; bundan sonra, farzlarla yakınlaşmanın neticesi olan ehl-i vusulün tahareti başlayacaktır.

                              Bu, bâtından başlar, kalbten doğar ve beden mülkünde sona erer. Öyleyse vâsılların herbirinin, tafsilatı beyan etme kapasitesinin dışında olan kendine has temizlenmesi vardır.

                              Hazret-i Sadık'ın (O'na selam olsun) bu rivayet-i şerifeye göre suyun çeşitli cihetleri üzerinde tefekkürü emr buyurması ve herbirini makamlarda ilerleme vesilesi saymasını gözönünde bulundurak -tıpkı onun ihya, berraklık, rikkat, temizleyicilik, bereket ve lutf-i imtizacı üzerinde tefekkür gibi, sen de Mevla-yı Sadık-ı Musaddık'ın (O'na selam olsun) emrine itaat göster ve suretlerin bütün cihetlerini ma'nevî makamlara yükselme vesilesi kıl.

                              Şu halde, temizlenmeyi kullanarak zahirini canlandır. Uyuşukluk, gevşeklik ve rehaveti onun bereketi ile kendinden uzaklaştır. Suretini berrak kıl. Pâk ve tertemiz zahirle, yakınlaşma zeminine teveccüh et. Uzuvlarını; yaratılış, son, menşe' ve dönüş yeri konusundaki fikrin hayatıyla canlandır.

                              Kalbini, iman ve itminanın hayatıyla canlandır. Sırrını; fillerin, isimlerin ve zâtın, mertebeleriyle, tecellilerinin hayatıyla canlandır. Suyun berraklığı üzerinde tefekkür et, mevlâna karşı sıdk ve berraklıkla adım at ve İhlasın mertebelerini tahakkuk ettir. Biz bundan sonra, ihlası ve mertebelerini niyet babında zikredeceğiz Allah'ın izniyle.


                              Allah'ın kullarına karşı da ihlasla muaşeret et ve Hakk ve halk yolunda kendinle ilgili isteği yaptırmaktan vazgeç. Suyun, hallerini ıslah, lâyık oldukları kemale ulaştırmak ve canlandırmak için olan eşya ile karışması lütfü üzerinde tefekkür et;

                              Allah'ın kullarına karşı muaşeret ve muamele keyfiyetin de böyle olsun. Allah'ın kullarına merhamet ve ıslah nazarıyla bak ve onların zahir ve bâtınlarını ıslah ve onları canlandırma sadedinde bulun.

                              Hatta günahkârlara yol göstermen ve ehl-i isyanı ma'siyetlerden nehyetmen de onların halini ıslah için olsun, kendi isteğinin nüfuzunu sağlamak için değil. Eğer mezkur düşüncelerle kendi temizliğini gerçekıeştirirsen, İmam Sadık'ın (O'na selam olsun) bu hadis-i şerifteki vaadine göre, kalbinde maarif ve hikmet kaynakları patlar ve taharetin sırlarını ve hakikatlerini anlarsın. Ve gaybî inayetlerle ve nefsanî riyazetlerle o hakikatlere hak kazanırsın, yakınlaşma makamına ve üns sofrasına kavuşmaya lâyık olursun.




                              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                              Yorum


                                #45
                                Ynt: SIRRI SALAT - Namazın sırrı ...


                                DÖRDÜNCÜ FASIL


                                Hadis-i şerifin sırları

                                Eimme-i Athar'dan (Onlara Selam olsun) şöyle rivayet edilmiştir:

                                "Adem (Allah'ın selamı üzerine olsun) o ağaca doğru yürüdüğü ve ona yöneldiği, ondan kopardığı cennette ebedî kalma ümidi ve tamahı ve o ağacı kutsama kasdı ile onu başına koyduğundan dolayı, insan ümmet-lerinin en iyisi olan bu ümmete, asıl olan babasının kirinden temizlenebilmesi için bu yerleri mesh ve yıkama ile tathîr etmesi emredildi."

                                " Bu rivayete yakın bir rivayet, Şeyh Saduk'un Mecalis'inden menkuldür. (69).

                                Bil ki, Adem (O'na selam olsun) mülakaat cennetinde cezbe halindeydi ve tabiat ağacına teveccühü yoktu. Eğer bu cezbe ile devam etseydi, ademiyetten sakıt olur, yükselme çizgisinde nail olması gereken kemal yolunda ilerlemeye gerek kalmaz ve bu alemde rahmet sofrasının açılmasına ihtiyaç olunmazdı. Ama ezelî irade; bu yaratmada rahmet ve nimet sofrasını kurmak, hayır ve bereket kapılarını açmak, mülk ve tabiat aleminin nefisler hazinesinin cevherlerini tabiatın bağrından çıkarmak ve yüklerini boşaltmak için münasebet kurmuştur.

                                Bu, Adem tabiata teveccüh etmeseydi, mahvdan sahva geçmemiş olsaydı ve bütün hataların aslı olan mülakaat cennetinden ve ilahî cezbeden çıkmasaydı sünnetullahta hâsıl olmazdı. Sonra ona, onu kemâlâtın yayılmasının başlangıcı ve füyûzat kapılarının açılmasının menşei olan bu ağaca davet eden dahilî kuvvetleri ve haricî şeytanı musallat buyurdu. Bunlar ise O'nu, tenzilden önceki yakınlaşma sofrasından sürdüler ve zulmânî hicablara varid olması için tabiata teveccühe davet ettiler; zira hicaba varid olmadıkça onu yırtamazdı. Allah Teala şöyle buyurmuştur:

                                "însanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu es-fel-i sâfilîne geri döndürdük." (70).

                                Zulmânî hicabların sonuncusu olan esfel-i sâfilîne döndürme, bu ilahî şaşırtıcılıklar cümle sindendir ve ilim hazretindeki isimleri ve sıfatları öğrenebilmek için bir gerekliliktir.


                                69) Mecalis (-İ EmalS), Şeyh Sadak, Meclis 35.
                                70) Tîn 4






                                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X