Ynt: KIRK HADİS ŞERHİ..
Şerh
“Eslehekellah” cümlesi bir hayır duasıdır ve duada karşı tarafın, duanın içeriğinden yoksun olmasını gerektirmez. İçeriği hasıl olsa bile bu tarz yaygın olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla İmam Sadık’ın (a.s) ıslah ve doğruluk dilenmesi de bilinen ölçülerin dışında bir şey değildir. Nitekim, “Gaferellah leke” ve “afellah anke” cümleleri de İmamlar hakkında kullanılmaktadır. Bazıları, “Allah böylece, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar” ayetini de bu anlama yo-rumlamışlardır ve bunun “gaferellah leke” anlamına geldiğini söyle-mişlerdir.” Dolayısıyla duanın içeriğinin hasıl olması gerekli değildir. Gerçi bu ayeti şerifede uzak bir ihtimaldir ve biz, önceki hadislerden birini şerh ederken bunu beyan ettik. O halde, dua gibi inşa edilen hu-suslarda içeriğin hasıl olması gerekmez.
“Lika” kelimesi “lekiye” fiilinin mastarıdır. “likaen, likayeten, likiyyen, likyanen, likyaneten, lukyen, luken, lukyanen, lukyeten ve lukyaneten” kelimeleri de bu fiilin mastarlarıdır ve de ru’yet ve görmek anlamına gelmektedir. Likaullah konusunu ise uygun olduğu kadarıyla ileride açıklamaya çalışacağız.
“Ebgeze” kelimesi ise, if’al, babındandır. “Beguze, begazeten fehuve begiz” ise sevginin karşıtıdır. “Begzetun ve begzaun” ise bunun şiddetidir. Özetle, hub ve bugz (sevgi ve nefret), birbirinin karşıtı olan nefsani sıfatlardandır. Hakikatleri de bilinen bir şeydir. Zira, bunlar da diğer nefsani sıfatlar gibi açıklanması gerekmeyen zati hakikat-lerdendir. “Hubb” ve “bugz”un hak Teala’nın mukaddes zatına isna-dının hangi itibarla doğru olduğunun açıklaması ise, inşallah ileride yapılacaktır.
“İnna lenekrehul mevt” cümlesine gelince… Ravi, ölümün, Allah’ı görmekle birlikte olduğunu sandığından veya likaullahı bizzat nefsin ölümünden ibaret gördüğünden dolayı, ölümden hoşlanmamanın da Allah’tan hoşlanmamak olduğunu sanmış ve bu soruyu sormuştur. İmam (a.s) da mutlak hoşlanmamanın ölçü olmadığını; aksine melekut ve diğer alemlerin etkilerinin müşahede edildiği ölüm anının ölçü ol-duğunu beyan etmiştir.
“Leyse zalike heysu tezhebu” cümlesinin ise Farsça karşılığı yoktur. Daha çok, “zannettiğiniz, düşündüğünüz, zihninize gelen” vb. ifadeler kullanılmaktadır. Bu Arapça ifadeden maksat da, evhama ve ku-runtuya kapılmaktır. Arapça’da bu tür tabirler çoktur. “Zehab” ve tü-revleri, evham ve inançlar hakkında kullanılmamaktadır. Nitekim, mezheb de bu anlamdadır ve bu bir istiareden ibarettir. Zira, nesnel ve reel “zehab”dan (gitmekten) alınmıştır.
“İnd’el-Muayene” cümlesindeki “muayene” kelimesi, “mufaele” babındandır. Nitekim bir şey açık bir şekilde görüldüğü takdirde “ayentu şey iyanen” denmektedir. Ölüm anına da “muayene” denmek-tedir. Zira insan ölürken o alemin nişanelerini açık bir şekilde görmek-te, gaybi ve melekuti gözleri açılmakta, melekut halleri, az da olsa kendisine keşf olmakta, amel ve haletlerinin bazı belirtilerini kendi gözleriyle görmektedir.
Hadis-i şerifte uyumlu olarak açıklanması gereken hususları birkaç bölümde açıklamaya çalışacağız. Güven sadece Allah’adır.
Şerh
“Eslehekellah” cümlesi bir hayır duasıdır ve duada karşı tarafın, duanın içeriğinden yoksun olmasını gerektirmez. İçeriği hasıl olsa bile bu tarz yaygın olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla İmam Sadık’ın (a.s) ıslah ve doğruluk dilenmesi de bilinen ölçülerin dışında bir şey değildir. Nitekim, “Gaferellah leke” ve “afellah anke” cümleleri de İmamlar hakkında kullanılmaktadır. Bazıları, “Allah böylece, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar” ayetini de bu anlama yo-rumlamışlardır ve bunun “gaferellah leke” anlamına geldiğini söyle-mişlerdir.” Dolayısıyla duanın içeriğinin hasıl olması gerekli değildir. Gerçi bu ayeti şerifede uzak bir ihtimaldir ve biz, önceki hadislerden birini şerh ederken bunu beyan ettik. O halde, dua gibi inşa edilen hu-suslarda içeriğin hasıl olması gerekmez.
“Lika” kelimesi “lekiye” fiilinin mastarıdır. “likaen, likayeten, likiyyen, likyanen, likyaneten, lukyen, luken, lukyanen, lukyeten ve lukyaneten” kelimeleri de bu fiilin mastarlarıdır ve de ru’yet ve görmek anlamına gelmektedir. Likaullah konusunu ise uygun olduğu kadarıyla ileride açıklamaya çalışacağız.
“Ebgeze” kelimesi ise, if’al, babındandır. “Beguze, begazeten fehuve begiz” ise sevginin karşıtıdır. “Begzetun ve begzaun” ise bunun şiddetidir. Özetle, hub ve bugz (sevgi ve nefret), birbirinin karşıtı olan nefsani sıfatlardandır. Hakikatleri de bilinen bir şeydir. Zira, bunlar da diğer nefsani sıfatlar gibi açıklanması gerekmeyen zati hakikat-lerdendir. “Hubb” ve “bugz”un hak Teala’nın mukaddes zatına isna-dının hangi itibarla doğru olduğunun açıklaması ise, inşallah ileride yapılacaktır.
“İnna lenekrehul mevt” cümlesine gelince… Ravi, ölümün, Allah’ı görmekle birlikte olduğunu sandığından veya likaullahı bizzat nefsin ölümünden ibaret gördüğünden dolayı, ölümden hoşlanmamanın da Allah’tan hoşlanmamak olduğunu sanmış ve bu soruyu sormuştur. İmam (a.s) da mutlak hoşlanmamanın ölçü olmadığını; aksine melekut ve diğer alemlerin etkilerinin müşahede edildiği ölüm anının ölçü ol-duğunu beyan etmiştir.
“Leyse zalike heysu tezhebu” cümlesinin ise Farsça karşılığı yoktur. Daha çok, “zannettiğiniz, düşündüğünüz, zihninize gelen” vb. ifadeler kullanılmaktadır. Bu Arapça ifadeden maksat da, evhama ve ku-runtuya kapılmaktır. Arapça’da bu tür tabirler çoktur. “Zehab” ve tü-revleri, evham ve inançlar hakkında kullanılmamaktadır. Nitekim, mezheb de bu anlamdadır ve bu bir istiareden ibarettir. Zira, nesnel ve reel “zehab”dan (gitmekten) alınmıştır.
“İnd’el-Muayene” cümlesindeki “muayene” kelimesi, “mufaele” babındandır. Nitekim bir şey açık bir şekilde görüldüğü takdirde “ayentu şey iyanen” denmektedir. Ölüm anına da “muayene” denmek-tedir. Zira insan ölürken o alemin nişanelerini açık bir şekilde görmek-te, gaybi ve melekuti gözleri açılmakta, melekut halleri, az da olsa kendisine keşf olmakta, amel ve haletlerinin bazı belirtilerini kendi gözleriyle görmektedir.
Hadis-i şerifte uyumlu olarak açıklanması gereken hususları birkaç bölümde açıklamaya çalışacağız. Güven sadece Allah’adır.
Yorum