İMAMİYYE ŞİASININ HADİS ANLAYISI (El-kafi'de çelişki yoktur)
KURAN AYETLERİNİN İHTİVA ETTİKLERİ ANLAMLARIN SAPTIRILMASI
Usul-i Kâfi’de dikkati çeken en önemli hususlardan bir tanesi Kur’an mesajını saptırmak için ayetler konusunda girişilen kavram kargaşasıdır.Yüzlerce ayet asıl bağlamından koparılarak hep imamete kapı açılmış, asıl ihtiva ettikleri anlam tahrif edilerek araya dereye hem imamet sıkıştırılmıştır.Kuranı kerimde açık şekilde imametle ilgili bir tek ayet bile yokken, bu yöntemle tüm ayetlerin imamet hakkında indiği bile iddia edilebilir.
“... Davud el-Cesas anlattı: Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’ın şöyle dediğini duydum: “Daha nice alâmetler (yarattı). Onlar, yıldızlarla da yollarını doğrulturlar.” (Nahl,16) Bu âyette geçen yaldızlardan maksat, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi)’dir. Alâmetlerden maksat da imamlardır (aleyhisselâm). (Usul-u Kâfi sh 287 H 526.)
Konuyla ilgili olarak Kur’an’dan mealen :
- O, denizi de (hizmetinize) verdi ki ondan taptaze et yiyesiniz ve ondan kuşanacağınız süsler çıkarasınız. Görüyorsun ki gemiler, denizi yara yara akıp gitmektedir. Allah'ın lütfünü aramanız ve O'na şükretmeniz için. 16/14
- Sizi sarsar diye arza ağır baskılar attı, ırmaklar ve yollar yaptı ki doğru yolu bulasınız (amaçlarınıza eresiniz). 16/15
- (Yol bulmak için yararlanılacak) işaretler de (yarattı). Onlar yıldız(lar)la da yol bulurlar. 16/16
“Yunus b. Yakup, Ebu Cafer (Muhammed Bâkır aleyhisselâm)’dan “Bütün âyetlerimizi yalanladılar...” (Kamer 42) âyetiyle ilgili olarak şöyle rivâyet etmiştir: <<Burada demek isteniyor ki, onlar bütün vasileri yalanladılar.>> (Usul-u Kâfi sh 288 H 529.)
Kur’an’dan mealen:
- Andolsun biz Kur'an'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? 54/40
- Fir'avn'ın kavmine de uyarılar gelmiştir. 54/41
- Bütün ayetlerimizi yalanladılar. Biz de onları, galib ve güçlü(padişah)ın yakalaması gibi yakaladık. 54/42
“... Alâi b. Seyabe şöyle rivâyet etmiştir: Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm) “Şüphesiz ki bu Kur’ân, en doğru yola iletir.” (İsrâ, 9) âyetiyle ilgili olarak şöyle buyurdu: <<Kur’ân, imama yöneltir.>> (Usul-u Kâfi sh 301 H 565.)
Kur’an’dan mealen:
- Şüphe yok ki bu Kur'an, en doğru olan yola iletir ve salih amellerde bulunan müminlere müjde verir ki, onlar için muhakkak bir büyük mükâfat vardır. 17/9
İddialarının Kur’an’da emredilen hususlarla bir ilgisinin olmadığı açıktır. Bu tür iddialar Usul-u Kâfi’de pek çoktur, bunların hepsini sıralayıp cevaplandırmak ayrı bir kitap yazmayı gerektirir, aynı türden keyfi iddialar içerdiklerinden buna lüzum yoktur, bu konuda tahdis etmiş oldukları birkaç iddia bir arada içeren bir rivayetlerini yazacak olursam sanırım konu hakkında yeterli bilgi vermiş olacağım, şöyle ki:
“... Ebu Basir şöyle rivayet etmiştir: Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm): “Kim benim zikrimden yüz çevirirse onun için sıkıntılı bir hayat vardır.” (Tâ-ha, 124) ifadesiyle ilgili olarak şöyle buyurdu: <<Yani Emir’ul-mü’minin (aleyhisselâm)’ın velâyetinden yüz çevirenler için.>>
Dedim ki: “Ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşr ederiz.” (Tâ-ha, 124) ifadesiyle ne kastediliyor? Buyurdu ki: <<Yani, dünyada Emir’ul-mü’minin (aleyhisselâm) velâyetine karşı kalbi kör olanlar, kıyamet günü gözleri kör olarak hasredilecektir. Bu şekilde kör olanlar kıyamet günü hayretler içinde derler ki: “Beni niçin kör olarak haşr ettin? Oysa ben hakikaten görür idim.” (Tâ-ha, 125) Buyurur ki: “İşte böyle. Çünkü sana âyetlerimiz geldi ama sen onları unuttun.” (Tâ-ha, 126) İmamlara ilişkin âyetleri unuttun. “Bu günde aynı şekilde sen unutuluyorsun.” (Tâ-ha, 126) Yani, sen o âyetleri terk ettin, bu yüzden bu gün sen de ateş içinde terk edilirsin. Tıpkı imamları terk ettiğin gibi. Çünkü sen onların emirlerine itaat etmedin ve onların sözlerini dinlemedin.>>
Dedim ki: “Doğru yoldan sapanı ve Rabbinin âyetlerine inanmayanı işte böyle cezalandırırız.. Ahiret azabı, elbette daha şiddetli ve daha süreklidir.” (Tâ-ha, 127) âyetinin anlamı nedir? Buyurdu ki: << Emir’ul-mü’minin’in velâyetine başkasını ortak eden ve Rabbinin âyetlerine inanmayan ve dolayısıyla inatçılık ederek imamlara tabi olmayan, onları izlemeyen, onları dost edinmeyen kimseler bu şekilde cezalandırılırlar.>>
Dedim ki: “Allah kullarına karşı lütufkârdır. Dilediğine rızık verir.” (şurâ, 19) âyetinde ne demek isteniyor? Buyurdu ki: <<Emir’ul-mü’minin (aleyhisselâm)’ın velâyeti kastediliyor.>>
Dedim ki: “Kim ahiret kazancını istiyorsa” (Şûra, 20) ifadesiyle ne demek isteniyor? Buyurdu ki: “<<Emir’ul-mü’minin ve imamların tanınması kastediliyor. Onun kazancını arttırırız.” (Şura, 20) Yani imamların hakikat devletinden onları pay sahibi yaparız. “Kim de dünya kârını istiyorsa ona da dünyadan bir şeyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.” (Şura, 20) Mehdi (aleyhisselâm)’ın önderliğindeki hak devletinden bir payı olmaz.>> (Usul-u Kâfi sh 657-658 H 1172.)
Kırmızı ile yazılanlar Allahın ayetleri, mavi ile yazılanlar ise usuli kafide geen bu ayetlerin açıklaması imiş. insaf ve akıl sahipleri ayetlerin imameti savunmak adına nasıl tahrif edildiğini görmekte zorlanmaz diye düşünüyorum.
KURAN AYETLERİNİN İHTİVA ETTİKLERİ ANLAMLARIN SAPTIRILMASI
Usul-i Kâfi’de dikkati çeken en önemli hususlardan bir tanesi Kur’an mesajını saptırmak için ayetler konusunda girişilen kavram kargaşasıdır.Yüzlerce ayet asıl bağlamından koparılarak hep imamete kapı açılmış, asıl ihtiva ettikleri anlam tahrif edilerek araya dereye hem imamet sıkıştırılmıştır.Kuranı kerimde açık şekilde imametle ilgili bir tek ayet bile yokken, bu yöntemle tüm ayetlerin imamet hakkında indiği bile iddia edilebilir.
“... Davud el-Cesas anlattı: Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’ın şöyle dediğini duydum: “Daha nice alâmetler (yarattı). Onlar, yıldızlarla da yollarını doğrulturlar.” (Nahl,16) Bu âyette geçen yaldızlardan maksat, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi)’dir. Alâmetlerden maksat da imamlardır (aleyhisselâm). (Usul-u Kâfi sh 287 H 526.)
Konuyla ilgili olarak Kur’an’dan mealen :
- O, denizi de (hizmetinize) verdi ki ondan taptaze et yiyesiniz ve ondan kuşanacağınız süsler çıkarasınız. Görüyorsun ki gemiler, denizi yara yara akıp gitmektedir. Allah'ın lütfünü aramanız ve O'na şükretmeniz için. 16/14
- Sizi sarsar diye arza ağır baskılar attı, ırmaklar ve yollar yaptı ki doğru yolu bulasınız (amaçlarınıza eresiniz). 16/15
- (Yol bulmak için yararlanılacak) işaretler de (yarattı). Onlar yıldız(lar)la da yol bulurlar. 16/16
“Yunus b. Yakup, Ebu Cafer (Muhammed Bâkır aleyhisselâm)’dan “Bütün âyetlerimizi yalanladılar...” (Kamer 42) âyetiyle ilgili olarak şöyle rivâyet etmiştir: <<Burada demek isteniyor ki, onlar bütün vasileri yalanladılar.>> (Usul-u Kâfi sh 288 H 529.)
Kur’an’dan mealen:
- Andolsun biz Kur'an'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? 54/40
- Fir'avn'ın kavmine de uyarılar gelmiştir. 54/41
- Bütün ayetlerimizi yalanladılar. Biz de onları, galib ve güçlü(padişah)ın yakalaması gibi yakaladık. 54/42
“... Alâi b. Seyabe şöyle rivâyet etmiştir: Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm) “Şüphesiz ki bu Kur’ân, en doğru yola iletir.” (İsrâ, 9) âyetiyle ilgili olarak şöyle buyurdu: <<Kur’ân, imama yöneltir.>> (Usul-u Kâfi sh 301 H 565.)
Kur’an’dan mealen:
- Şüphe yok ki bu Kur'an, en doğru olan yola iletir ve salih amellerde bulunan müminlere müjde verir ki, onlar için muhakkak bir büyük mükâfat vardır. 17/9
İddialarının Kur’an’da emredilen hususlarla bir ilgisinin olmadığı açıktır. Bu tür iddialar Usul-u Kâfi’de pek çoktur, bunların hepsini sıralayıp cevaplandırmak ayrı bir kitap yazmayı gerektirir, aynı türden keyfi iddialar içerdiklerinden buna lüzum yoktur, bu konuda tahdis etmiş oldukları birkaç iddia bir arada içeren bir rivayetlerini yazacak olursam sanırım konu hakkında yeterli bilgi vermiş olacağım, şöyle ki:
“... Ebu Basir şöyle rivayet etmiştir: Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm): “Kim benim zikrimden yüz çevirirse onun için sıkıntılı bir hayat vardır.” (Tâ-ha, 124) ifadesiyle ilgili olarak şöyle buyurdu: <<Yani Emir’ul-mü’minin (aleyhisselâm)’ın velâyetinden yüz çevirenler için.>>
Dedim ki: “Ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşr ederiz.” (Tâ-ha, 124) ifadesiyle ne kastediliyor? Buyurdu ki: <<Yani, dünyada Emir’ul-mü’minin (aleyhisselâm) velâyetine karşı kalbi kör olanlar, kıyamet günü gözleri kör olarak hasredilecektir. Bu şekilde kör olanlar kıyamet günü hayretler içinde derler ki: “Beni niçin kör olarak haşr ettin? Oysa ben hakikaten görür idim.” (Tâ-ha, 125) Buyurur ki: “İşte böyle. Çünkü sana âyetlerimiz geldi ama sen onları unuttun.” (Tâ-ha, 126) İmamlara ilişkin âyetleri unuttun. “Bu günde aynı şekilde sen unutuluyorsun.” (Tâ-ha, 126) Yani, sen o âyetleri terk ettin, bu yüzden bu gün sen de ateş içinde terk edilirsin. Tıpkı imamları terk ettiğin gibi. Çünkü sen onların emirlerine itaat etmedin ve onların sözlerini dinlemedin.>>
Dedim ki: “Doğru yoldan sapanı ve Rabbinin âyetlerine inanmayanı işte böyle cezalandırırız.. Ahiret azabı, elbette daha şiddetli ve daha süreklidir.” (Tâ-ha, 127) âyetinin anlamı nedir? Buyurdu ki: << Emir’ul-mü’minin’in velâyetine başkasını ortak eden ve Rabbinin âyetlerine inanmayan ve dolayısıyla inatçılık ederek imamlara tabi olmayan, onları izlemeyen, onları dost edinmeyen kimseler bu şekilde cezalandırılırlar.>>
Dedim ki: “Allah kullarına karşı lütufkârdır. Dilediğine rızık verir.” (şurâ, 19) âyetinde ne demek isteniyor? Buyurdu ki: <<Emir’ul-mü’minin (aleyhisselâm)’ın velâyeti kastediliyor.>>
Dedim ki: “Kim ahiret kazancını istiyorsa” (Şûra, 20) ifadesiyle ne demek isteniyor? Buyurdu ki: “<<Emir’ul-mü’minin ve imamların tanınması kastediliyor. Onun kazancını arttırırız.” (Şura, 20) Yani imamların hakikat devletinden onları pay sahibi yaparız. “Kim de dünya kârını istiyorsa ona da dünyadan bir şeyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.” (Şura, 20) Mehdi (aleyhisselâm)’ın önderliğindeki hak devletinden bir payı olmaz.>> (Usul-u Kâfi sh 657-658 H 1172.)
Kırmızı ile yazılanlar Allahın ayetleri, mavi ile yazılanlar ise usuli kafide geen bu ayetlerin açıklaması imiş. insaf ve akıl sahipleri ayetlerin imameti savunmak adına nasıl tahrif edildiğini görmekte zorlanmaz diye düşünüyorum.
Yorum