Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

NİÇİN HZ. MEHDİ (A.S) ZUHUR ETMİYOR?

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: NİÇİN HZ. MEHDİ (A.S) ZUHUR ETMİYOR?


    HZ. RESULULLAH (S.A.A) MÜSLÜMANLARIN İDARECİSİYDİ

    Hz. Resulullah (s.a.a) hayattayken İslamı hükümetin başında bulunuyordu. Müslümanların işlerim idare ediyor ve Allah tarafından bu büyük görevi yapmak için geniş bir yetki taşıyordu. Kur'ân-ı Kerim şöyle buyurur: "Peygamber müminler için kendi nefislerinden daha evladır."( Ahzab/6.)

    "Öyleyse aralarında Allahın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların isteklerine uyma."( Ma,de/48)

    O halde Hz. Resulullah (s.a.a) ıkı makama sahipti: Bir yandan vahy vesilesiyle Allah Teâla ile irtibat halindeydi; şer'ı hüküm ve kanunları alıp insanlara iletiyordu; diğer taraftanda İslam ümmetinin idareciliğim yapıyordu. İslam'ın sosyal ve siyası program ve kanunlarıyla müslümanları idare ediyordu.
    Hz. Resulullah'ın (s.a.a) sıretını incelediğimizde, O'nun müslümanların işlerim slah ettiği ve onlara hükmettiği açıkça görülür. Hakim ve vah tayın ediyor, kadı gönderiyor, cıhad emri veriyor, kısacası bir ümmetin idaresi için gerekli tüm işlen yapıyordu.


    Bu görev Allah tarafından kendisine verilmişti, İslam'ın içtimai ve siyası hükümlerim icra etmekle yükümlüydü. Müslümanlar da cıhad etmekle görevliydi ve Hz. Resulullah (s.a.a) da onları cıhad için seferber kılmakla görevlendirilmişti. Örneğin Kur'ân şöyle buyuruyor: "Ey Peygamber, müminleri savaşa hazırlayıp-teşvik et."( Enfal/65)

    "Ey Peygamber, kafirlerle ve münafıklarla savaş ve onlara karşı şiddetli davran" (Tevbe/73)

    Hz. Resulullah (s.a.a) insanlara hükümet etmek ve aralarında hükmetmekle görevliydi. Nitekim Kur'ân'da şöyle buyurulmaktadır:

    "Şüphesiz Allahın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmetmen için biz sana kitabı hak olarak indirdik. (Sakın) hainlerin savunucusu olma."( nisa 105)

    Buradan da anlaşıldığı üzere Hz. Resulullah (s.a.a) nübüvvet, vahy alma ve insanlara iletme makamına sahıb olmakla birlikte müslümanların idareciliği ve hükümeti makamında da bulunuyordu. İslam'ın içtimai ve siyası hükümleriyle müslümanları idare etmekle yükümlüydü ve bu hususta tam bir yetkiye sahipti. Öte yandan müslümanlar da, Resulullah'ın (s.a.a) devletle ilgili ve diğer emirlerine itaat etmekle görevliydiler. Nitekim Kur'ân-ı Kerim şöyle buyurmaktadır:

    "Ey iman edenler, Allaha itaat edin, Peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de".(nisa59)

    "Allaha ve Resulüne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaş.rsınız, gücünüz gider."( Enfal/46.)

    "Biz peygamberlerden hiç kimseyi, ancak Allahın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir şeyle göndermedik."(nisa64)

    Bu vb. ayetlerde Hz. Resulullah'a (s.a.a) itaat, Allah'a itaatin yanında yer almış, müslümanlara hem Allah ve hem de Resulüne itaat etmeleri emredilmiştir. Allah'a itaat ise Resulullah (s.a.a) vasıtasıyla gönderilen hükümlere itaat etmekle gerçekleşir. Öte yandan müslümanlara, Resulullah'ın (s.a.a) özel emirlerine itaat etmek de farz kılınmıştır. Resulullah'ın (s.a.a) özel emirleri ise hükümet ile ilgili emirleri olup müslümanların hakimi olarak teşri ettiği hükümlerdir. Bu yüzden itaat etmek de farzdır. Elbette Resule itaat Allah'a itaatten bağımsız ve ayrı bir şey değildir. Belki Allah öyle emrettiği için ona itaat etmek de farz kılınmıştır. O halde hükümet asr-ı saadette de dinin bir parçasıydı ve Hz. Resulullah (s.a.a) bilfiil bu görevi yürütüyordu.





    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    Yorum


      #17
      Ynt: NİÇİN HZ. MEHDİ (A.S) ZUHUR ETMİYOR?


      HZ. RESULULLAHTAN (S.A.A) SONRA İSLAM DEVLETİ

      Hz. Resulullah'ın (s.a.a) vefatından sonra nübüvvet, teşri ve vahy sona erdi, ama dini hüküm ve kanunlarla bu cümleden olarak İslam'ın sosyal ve siyası programları müslümanlar arasında bakı kaldı. Burada insanın aklına şu soru gelmektedir: "Acaba Hz. Resulullah'ın (s.a.a) vefatından sonra hakimiyet ve idarecilik makamı da nübüvvet makamı gibi bütünüyle sona mı ermiştir? Hz. Resulullah kendisinden sonraki hakim ve idareci hakkında hiç bir teşebbüsde bulunmamış mıdır? Bu ışı müslümanlara mı bırakmıştır? Yoksa hassas ve oldukça önemli bu meseleden gaflet ederek bu makama hiç kimseyi tayın etmemiş mıdır?

      Şiiler müslümanların hakimi, İslamı kanun ve programların icraatçısı olan Hz. Resulullah'ın İslamı hükümetin devam etmesi gerektiğinin tümüyle farkında olduğuna inanmaktadırlar. O, müslümanların devletsiz yaşayamayacağını çok iyi biliyordu. Bir devletin İslamı olması için de idarecisinin alım, İslam'ı tanıyan, takvalı, emin ve adıl birisi olması gerekir. Böyle bir idareci dini program ve hükümleri uygulayarak İslam hükümetim ayakta tutar. Bu yüzden Hz. Resulullah (s.a.a) Allah'a davetin başlangıcında uygun fırsatlarda Hz. Ali'yi (a.s) müslümanların imamı ve kendi halifesi olarak tanıttı. Bu husustaki bir çok hadis sünnı-şıı kitaplarında mevcuttur. Bu cümledenolmak üzere Ved'a Haccı'nda Gadır-ı Hum demlen yerde mola verdi ve ashabından binlerce kışı önünde şöyle buyurdu:

      "Ben müminler için kendi nefislerinden daha evla değil miyim?" Orada olanlar "Evet, ya Resulullah" dediler. Daha sonra şöyle buyurdu: "Ben her kimin velisi (idarecisi, hakimi) isem Ali de onun velisidir. Allahım! Alinin dostlarına dost ve düşmanlarına düşman ol." Bu esnada Ömer b. Hattab Hz. Alı (a.s) ile görüştü ve ona şöyle dedi: "Ey Ebu Talıb'ın oğlu! Yem makamın uğurlu ve kutlu olsun! Sen benim ve kadın-erkek bütün müminlerin velisi oldun."

      Bu hadislerden de anlaşıldığı üzere Hz. Resulullah (s.a.a) müslümanlara devlet başkanlığı yapmış ve bu makamı kendinden soma Hz. Ali'ye (a.s) bırakmıştır. Ne var ki onu çok daha önceden bu makamı üstlenmeye hazırlamış, gerekli ılım ve bilgilerim ona aktarmıştır. Keza onun zatı bir ismet ve ılım makamının olduğunu da biliyordu, dolayısıyla onun imamet makamına salahiyetli olduğundan da haberdardı. Bu yüzden Allah'ın emriyle onu bu makama seçti. Hz. Alı b. Ebu Talıb (a.s) hem İslam'ın hüküm ve kanunlarının hafızı, hem de bu kanunların ıcraatçısıydı. Hz. Resulullah (s.a.a) Gadır-ı Humd'a velayet makamını, Hz. Ali'ye (a.s) bıraktı. Ömer de bunu biliyordu ve bu yüzden de onu kutladı.

      Müslümanlar da bu manayı derkederek kendisine bey'at ettiler, ona sadık kalacaklarına söz verdiler. Mevzu bundan başka bir şey olsaydı, biate ne gerek vardı?





      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

      Yorum


        #18
        Ynt: NİÇİN HZ. MEHDİ (A.S) ZUHUR ETMİYOR?


        HZ. ALİ B. EBU TALİB (A.S) HZ. RESULULLAHIN (S.A.A) MENSUB HALİFESİYDİ

        Hz. Resulullah (s.a.a) Allah'ın emriyle imamet makamını Hz. Ali'ye (a.s) devrederek bu vesileyle müslümanların imametim ve kendi hakimiyetim devam ettirdi. Neyazıkkı Hz. Resulullah'ın (s.a.a) vefatından sonra ashabdan bazısı hilafeti ele geçirmeye kalkıştılar. Halkın cehalet ve zayıflığından istifade ederek Hz. Ali'nin (a.s) meşru hakkını ele geçirdiler ve böylece İslam hükümetim asıl yolundan saptırdılar. Hz. Ali'nin (a.s) bey'atten çekinmesi, onca hutbeler okuması ve şikayetlerde bulunması da müslümanların idarecilik ve hakimiyet makamının gasbedılmesı sebebiyleydi; dini öğretiler ve hükümleri beyan etmek için değil. Halifeler hükümleri beyan etmeyi Hz. Ali'nin (a.s) elinden almamışlardı. Hatta halifeler hazretin ilmi şahsiyetim itiraf etmekte ve zor durumda kaldıklarında sorunları halletmek için kendisine müracaat etmekteydiler.

        Hz. Alı (a.s) halife olunca tüm devlet işlerim uhdesine aldı. Vah ve kadı tayın ediyor, zekat ve hums toplamak için memurlar gönderiyordu; cıhad ve savunma hükmü veriyor, ordu komutanları tayın ediyor vb. hükümet işlerim bizzat yürütüyordu. Talha ve Zübeyr muhalefet etmiş, Cemelsavaşına sebeb olmuşsa bu, onların Hz. Ali'nin (a.s) ilmi makamına değil, onun iktidarına karşı olmalarındandı. Ebu Süfyanoğlu Muavıye'nın hükümleri beyan konumunda Hz. Alı (a.s) ile hiç bir anlaşmazlığı yoktu, aksine, Muavıye'nın tek derdi iktidarı ele geçirmekti.

        Görüldüğü gibi Hz. Resulullah (s.a.a) vefat edince İslamı hükümet dönemi sona ermemiştir, aksine, Hz. Ali'nin (a.s) bu makama seçilmesiyle İslamı hükümetin devam etmesinin gereği vurgulanmıştır. Buradan da anlaşılmaktadır ki Allah Teâla daima sosyal ve siyası kanunların icra edilmesini ve tarih boyunca İslam devletinin devam etmesini istemiştir. Hz. Ali'de (a.s) imamet ve hakimiyet makamına, kendisinden sonra Hz. Hasan'ı (a.s) o da kendisinden sonra İmam Hüseyin'i (a.s) ve o da oğlu Hz. Seccad'ı (a.s) tayın etmişlerdir. Böylece her imam kendisinden sonraki imamı tayın etmiştir. İmamların hepsi de ismet, taharet, ılım, ilahı bilgi ve zati kemal ve salahiyet makamının yanısıra müslümanların hakimiyet ve imamet makamına da sahipti. O halde masumların hakimiyeti İslam'ın kopmaz bir parçasıdır. Ne varkı bazılarının iktidar hırsı yüzünden Alı (a.s) dışında (ki o da kısa bir müddet için) hiçbir imam, kendi meşru hakları olan hakimiyet makamına bilfiil geçememiş ve İslam'ın egemenliğim devam ettırememıştir.



        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

        Yorum


          #19
          Ynt: NİÇİN HZ. MEHDİ (A.S) ZUHUR ETMİYOR?

          İmam Mehdinin zuhuru bütün insanlar için aynı oranda bir algı ile değildir. İmam Mehdi zuhur etse bile her insan onun zuhurunu anlamayacaktır. Kimileri kabul etmeyecek, kimileri şüphelenecek, kimileri de anlayıp iman edecektir.

          iran İslam İnkılabı İmam Mehdi çağının şafağıdır. Yani zuhurun başlangıcıdır.
          Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
          Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

          Yorum


            #20
            Ynt: NİÇİN HZ. MEHDİ (A.S) ZUHUR ETMİYOR?


            GAYBET ZAMANİNDA İSLAM DEVLETİ

            Şimdi şu soru karşımıza çıkmaktadır: İslam'ın siyası ve sosyal programları ve hükümlerinin gaybet zamanındaki durumu ne olacaktır? Acaba masum bir imamın olmadığı zamanlarda Allah Teâla siyası ve sosyal hükümlerden el mı çekmiştir ve müslümanların hiç bir görevi yok mudur? Acaba İslam'ın büyük bir bölümünü teşkil eden bu hükümler sadece Hz. Resulullah'ın (s.a.a) kısa hayat dönemi için teşri edilerek, Hz. Mehdi (a.f) zuhur edinceye kadar öylece bir köşeye mı ıtılmelıdır? Bu uzun müddet boyunca İslam, cıhad, savunma hadlerin icrası, kısas, ta'zırler, zulümle savaş, mahrumları koruma, fesadla mücadele vb. hükümlerden el çekmiş ve İslam'ın bu büyük bölümünü Hz. Mehdı'nın (ruhumuz ona feda olsun) zuhuruna kadar ertelemiş mıdır? Bunca ayet ve rivayetlerin sadece tartışmak ve bahsetmek için kitaplarda yer aldığını söylemek ne derece inandırıcı olacaktır? Akl-ı selim hiçbir müslüman böyle bir iddiada bulunmaz elbet, İslam düşünürleri bu hükümlerin de icra için geldiğim elbet bilirler. Bu da demektir ki İslam dini her asırda hükümlerinin icra edilmesini istemektedir. İslam'ın siyası ve sosyal hükümleri teşri ettiği ama bunları icra edecek bir mevki düşünmediği elbette söylenemez.




            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

            Yorum


              #21
              Ynt: NİÇİN HZ. MEHDİ (A.S) ZUHUR ETMİYOR?


              GAYBET ZAMANİNDA MÜSLÜMANLARIN DURUMU

              Hz. Peygamber (s.a.a) ve masum imamların Allah tarafından müslümanların idareciliğine tayın edildikleri doğrudur ve bu yolda çalışmak gerekir; ama asıl görev müslümanlara bırakılmıştır. İslamı hükümetin teşkili ve Peygamber veya İmam'ı hakim kılmak için ciddi bir şekilde çalışmalı, onlara bu hususta itaat etmelidir. Masum imamın olmadığı zamanlarda da müslümanlar İslamı bir hükümetin teşkili ve İslam'ın siyası ve sosyal hükümlerinin icrası yolunda ciddi bir şekilde çalışmalıdırlar. Çünkü İslam her zamana şamil bir dindir ve neticede bu zamanda da hükümlerinden el çekmemiş ve müslümanlardan bu hükümlerle amel etmesi istenmiştir. Nitekim İslamı hükümlerin çoğu müslümanların geneline hitap etmektedir.

              örneğin:

              "Allah adına gerektiği gibi cihad edin."*23

              "Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin."*24

              "Allaha ve Onun Rasulüne iman ederseniz mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz."*25

              "Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın (ancak) aşırı gitmeyin."*26

              "İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Öyleyse şeytanın dostarıyla savaşın. Hiç şüphesiz şeytanın hileli düzeni pek zayıftır."*27

              "Fitne kalmayıncaya ve din, yalnız Allahın oluncaya kadar onlarla savaşın."*28

              "Size ne oluyor ki Allah yolunda savaşmıyor sunuz?"*29

              "Küfrün önderleri ile çarpışın."*30

              "Sizde müşriklerle topluca savaşın."*31

              23-Hac/78.
              24-Tevbe/41.
              25-Saf/11.
              26-Bakara/190.
              27-Nisa/76.
              28-Enfal/39.
              29-Nisa/75.
              30-Tevbe/12.
              31-Tevbe/36.


              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

              Yorum


                #22
                Ynt: NİÇİN HZ. MEHDİ (A.S) ZUHUR ETMİYOR?


                "Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın."*( Enfal/60. )

                "Hırsız erkek ve hırsız kadının (çalıp) kazandıklarına bir karşılık Allahtan da "tekrarı önleyen kesin bir ceza" olmak üzere ellerini kesin."*( Maide/39 )

                "Zina eden kadın ve zina eden erkeğin herbirine yüzer sopa vurun."*( Nur/2. )

                "Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun."*( Al-i Imran/104 )

                "Ey iman edenler! Allah için sahidler olarak adaleti ayakta tutun."*( Nisa/135. )

                Bu ve benzen birçok ayetlerde bütün müslümanlara hitap edilmiştir ve onlardan İslamı hükümetin salahiyetinde olan toplumsal görevlen ifa etmeleri istenmiştir. Örneğin Allah yolunda cıhad etmeleri, düşmanlarla, küfrün elebaşları ve müstekbırlerle savaşmaları, insanları hayır ve selaha davet etmeleri, fesad, günah ve zulümle savaşmaları emredilmiş, dünyada adaleti ikame etmeleri ve ilahı hükümleri icra etmeleri istenmiştir.

                Bu mevzu etrafında düşünülecek olursa kolayca anlaşılacaktır ki mezkur önemli sosyal işlerin icrası geniş bir yargı mekanizması ve İslam devleti olmaksızın imkansızdır. Müslümanlar da kendilerinden bu istendiği için İslam'ı bir hükümetin ön şartlarını temin etmekle görevlidirler. Başka bir deyişle, tüm boyutları ile din; İslamı bir devlet olmaksızın icra ve ikame edilemez. Bilindiği gibi dinin ikamesi bütün müslümanların görevidir. Allah Teâla şöyle buyurmaktadır:

                "O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuha vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi ibrahime Musaya ve Lyada vasiyet ettiğimizi sizin için de tesri etti."*( Şura/13. )


                Kur'ân'ın genel hitabeleri İslam'ın içtimai ve siyası hükümlerinin devamlılığı ve Kur'ân'ın ilgili ayetinden de anlaşıldığı üzere müslümanlar masum bir imamdan mahrum oldukları zaman bizzat İslamı bir devlet kurmak için çalışmak, tüm boyutları ile dini ikame etmeye çaba sarfetmelıdırler.

                Başka bir deyişle, eğer devlet olmaksızın yaşanılamayacağına, Allah Teâla'nın kargaşalığı sevmediğine, insanın dünyevi ve uhrevı saadeti için özel bir devlet sistemi öngördüğüne, bumaksatla siyası, içtimai hükümler teşri ettiğine, İslamı devletin teşkili ve İslam'ın içtimai ve sosyal, hükümlerinin icrasının Hz. Resulullahın (s.a.a) hayatına münhasır olmadığına, bu hükümlerin tüm asırlar da icra edilmesi gerektiğine ve dini tüm boyutları ile uygulamanın müslümanların görevi olduğuna inanıyorsak İmam-ı Zaman'ın gaybetı zamanında da müslümanların en büyük görevinin İsim devletim te'sıs etme yolunda ciddi bir şekilde çalışmak olduğunu söylemek gerekir. Böylece İslam'ın siyası ve içtimai hükümlerinin icra edilmesiyle sıhhatli bir çevre oluşturulacak ve bu çevrede Allah Teâla'ya ibadet ve itaat edilecek, nefisler terbiye olacak ve Allah'a doğru yapılan seyr-u sülük için gerekli şartlar gerçekleştirilebilecektir.





                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                Yorum


                  #23
                  Ynt: NİÇİN HZ. MEHDİ (A.S) ZUHUR ETMİYOR?


                  İKİ DELİL

                  Devlet tesisinin zarureti ve bu devleti devam ettirmek için çalışmanın gerekliliği akl-ı selim sahibi herkesin kabul ettiği sarih bir delildir. İslam da bu aklı delili reddetmemiş, teyıd etmiştir. Bu yüzden Uhud savaşında İslam Peygamberı'nın (s.a.a) öldürüldüğü haberi savaşla meşgul olan İslam askerlerinin kulağına çalınınca morallerim kaybederek dağıldılar. İşte o sırada şu ayet nazil oldu.

                  "Muhammed yalnızca bir peygamberdir. Ondan önce nice peygamberler gelip-geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse siz topuklanmz üzerinde gerisin geriye mi döneceksiniz?"*( Al-i Imran/144. )

                  Yanı Peygamber'ın ölümü veya öldürülmesi ile içtimai düzeninizi kaybedecek ve cıhaddan el mı çekeceksiniz? Görüldüğü gibi mezkur ayet içtimai ve İslamı düzenin korunup sürdürülmesini müslümanların selim aklına havale etmiştir. İlgili ayet Hz. Peygamber'ın (s.a.a) ölümü veya öldürülmesi halinde müslümanların içtimai ve İslamı düzenlerinden el çekmemesi ve cihadı terketmemelerı gerektiğim vurgulamaktadır.

                  İkinci delil ise şudur: Hz. Resulullah'ın (s.a.a) vefatından sonra Sakıfe-ı Beni Saıde'de toplananların hepsi İslamı hükümetin devamlılığını savunuyor hiç kimse bir hakim ve halifeye ihtiyaç olmadığını iddia etmiyordu, yegane ihtilaf halifenin kim olacağı hususundaydı. Ensar, "Emir ve halife bizden olmalıdır" diyordu. Muhacırlerse "Biz bu makama daha layığız" diyor bazıları da "Biz emir olalım sizler vezir olun." diyordu. Kimi de "Bizden bir kışı ve sizden de bir kışı emirolsun." diyordu. Ama hiç kimse, "halifenin varlığı zaruri değildir, halife olmaksızın da biz yaşayabiliriz." demıyordu.

                  Hatta Hz. Alı (a.s) Hz. Resulullah (s.a.a) tarafından bu makama tayın edildiğim ve bu ilahı hakkının zayi edildiğim söylüyordu. Nitekim Sakıfe-ı Beni Saıde cereyanına muhalefet etti, ashabtan bazısı da onu destekledi. Ama hiç kimse Hz. Resulullah'ın (s.a.a) hükümetinin devam etmemesi gerektiğim iddia etmedi. "Halifenin ne zarureti var ki bu kadar acele ediyorsunuz?" diye itiraz edilmedi, Hz. Alı (a.s) "Ben bu makama daha layığım, zira Hz. Resulullah (s.a.a) beni bu makama tayın etti, zatı liyakat, ismet ve ılım sahibi biriyim" diyordu. Hz. Alı (a.s) da hakkının zayi edildiğim ve İslamı hilafetin raydan çıkartıldığını söylemesine rağmen sadece İslamı hükümetin beka ve devamlılığı uğruna halifelere muhalefet etmek ve onları zayıflatmak teşebbüsünde bulunmadı. İslam'ın azametinin devamı için onlara fikri açıdan yardım da ediyordu. Halifeler tarafından yakın akrabalarına verilen görevlen kabul ediyor, onları bu makamı kabulden alıkoymuyordu. Buradan da anlıyoruz ki Hz. Alı (a.s) bir devletin varlığını lazım ve gerekli biliyordu. "Hüküm sadece Allah'ındır." diyen haricilere "Bu hak bir sözdür; ama bununla batıl kasdedilmektedir, evet hüküm sadece Allah'ındır. Ama onlar "Emirlik ve hükümet Allah'ındır." diyorlar. Halbuki insanlara iyi veya kötü emir lazımdır. Ta ki mümin bu emirlik sayesinde salih amellerde bulunsun, kafir güvenlik ve emniyet içinde yaşasın, Allah taktir ettiği zamanı onunla yürütür, taki devlet başkanı vasıtasıyla ganimet ve vergiler toplansın, onun vasıtasıyla İslam düşmanlarıyla savaşılsın, yolların güvenliği sağlansın, zayıfın hakkı güçlüden alınsın, böylece iyiler rahat ve huzur içinde yaşasın ve kttülerın şerrinden emanda kalınsın'*( Nehc-ulBelaöa,40.Hutbe. )


                  O halde İslam devletinin tesisi ve devamının zarureti hususunda asla şüphe etmemek gerekir. Bu önemli ve ağır görev tüm müslümanlara bırakılmıştır. Peygamber ve masum imam aralarında olduğu zaman onların devletim tesis ve takviye etmeye çalışmalı, onlar olmadığı zaman da İslamı, özellikle de siyası ve içtimai meseleleri bilen, takva sahibi, siyası liyakati olan ve idarecilik dirayetine sahip bir fakıhı imamlık makamına seçmelidirler. Zira böyle bir şahsın önderlik ve hakimiyeti masum ımamlarca da kabul edilmiş ve tavsiye edilmiştir. Böyle bir şahıs İslam ümmetine önderlik edebilir ve İslam'ın sıyası-ıçtimaı programlarını icra edebilir.

                  Burada şunu da önemle hatırlatmak gerekir ki İslamı hükümet ve velayet-ı fakıh konusu oldukça dakik ve uzun bir konudur, başlıca bir kitap yazmayı gerektirir, bu kısa bahsimizde meseleyiteferruatıyla ele alamayacağımız ortadadır. Bu yüzden Mehdı'nın (a.s) kıyamından önce kıyam ve devlet kurmayı caiz görmeyen hadisleri şüpheli bir bakış açısıyla değerlendirmek gerekir. Zira cıhad, savunma, hudud, diyet, kısas, ta'zırler, yargı, şehadet, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, zulümle savaş, mahrumları savunma... vb. hükümler İslam'ın kesin hükümlerındendır ve bunda hiçbir şüpheye de yer yoktur. Bu hükümler mutlaka icra edilmelidir. Bu hükümlerin icrası için de İslamı bir devletin varlığı zaruridir. İslamı bir devletin teşkili için de cıhad ve toplu kıyamlar yapılmalıdır. O halde mezkur hadisler, bu bakış açısıyla incelemek gerekir. Uygun bir fırsatta bu konuyu dakik bir şekilde incelemeyi ve daha iyi bir değerlendirmesini yapmayı ümid ederiz.




                  Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                  Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                  Yorum


                    #24
                    Ynt: NİÇİN HZ. MEHDİ (A.S) ZUHUR ETMİYOR?

                    Allah razı olsun...fakat yazılarda yazım hataları çok göze batıyor düzeltilirse iyi olur sağlıklı okumayı engelliyor..

                    birde bunun yazarı kim belirtirmisiniz?

                    Yorum


                      #25
                      Ynt: NİÇİN HZ. MEHDİ (A.S) ZUHUR ETMİYOR?

                      [quote author=Esedullah link=topic=13234.msg81208#msg81208 date=1272745949]
                      Allah razı olsun...fakat yazılarda yazım hataları çok göze batıyor düzeltilirse iyi olur sağlıklı okumayı engelliyor..

                      birde bunun yazarı kim belirtirmisiniz?
                      [/quote]

                      S. Aleykum
                      Değerli Esedullah ;


                      Rabbim sizden razı olsun...
                      Yazım hataları tarayıcıdan kaynaklanıyor, tamamen düzeltilmesi çok zaman alıyor,
                      hakkınızı helal edin, inşallah dahada okunaklı olmasına özen göstereceğim...

                      bu konunun yazarı ** Ayetullah İbrahim EMİNİ ** dir ondan alıntı yapıyorum...

                      Rabbim tüm Hidayet önderleri mizden razı olsun,
                      Selam ve dua ile...



                      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                      Yorum


                        #26
                        Ynt: NİÇİN HZ. MEHDİ (A.S) ZUHUR ETMİYOR?


                        HADİSLERİN İNCELENMESİ

                        (2. BÖLÜM)

                        Şimdi Hz. Mehdı'nın (a.s) kıyamından önce yapılacak olan her türlü kıyama karşı çıkan hadisleri incelemeye çalışalım. İslam'ın büyük bir bölümünü içtimai ve siyası hükümler teşkil etmektedir. Allah yolunda cıhad, İslam ve müslümanları savunmak, küfürle savaş, mahrum ve mustaz'afları savunmak, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak... tek kelimeyle dinin ikamesi müslümanların kesin ve zaruri görevlerindendir. Ama bazı kimseler birkaç hadise bakarak bu önemli görevim terkedebılır ve bir takım dini merasimler ile kendim avutabilir. Bu yüzden mezkur hadisleri tümüyle incelemeye çalışacağız. Bu hadisler genel olarak beş kısma ayrılmaktadır.*(32)

                        32- Vesail-uş Şia, c.11, s.35-41, Bihar, c.52 kitaplarına müracaat ediniz.



                        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                        Yorum


                          #27
                          Ynt: NİÇİN HZ. MEHDİ (A.S) ZUHUR ETMİYOR?


                          1 KISIM

                          Bazı hadislerde şıılere zımnen şöyle tavsiye edilmektedir: Kıyam eden ve sizleri silahlı kıyama davet eden kimselerin davetim dikkatle düşünüp taşınmadan kabul etmeyin, kıyam edem ve hedefim araştırın, eğer rehberlik şartlarına sahıb olmaz veya batıl bir hedefi takıb ediyorsa Peygamber hanedanından bile olsa davetine icabet etmeyin. Örneğin şu hadis: Yanı: İys b. Kasım şöyle diyor: "Hz. Sadık'ın (a.s) şöyle buyurduğunu duydum. "Bir ve eşi olmayan Allah'tan sakınınız. Nefsinizi kontrol ediniz. Allah'a andolsun bir adamın hayvanları olsa ve bir çoban tutsa ama bir müddet sonra bu çobandan daha iyi ve becerikli birini bulsa o önceki çobanı terkeder ve bu yeni çobanı tutar. Allah'a andolsun ki eğer iki canınız olsaydı birinci canınızla savaşır, tecrübe edinir ve diğer canınız baki kalıp eski tecrübelerden istifade etseydi (hiç bir sakıncası olmaz) öyle yapardınız. Ama hakikat öyle değildir. Herkesin bir canı vardır.


                          Yok olan artık dönemez. O halde iyi düşününüz veen iyi yolu seçiniz. O halde bizden olan biri gelir ve sizi kıyama davet ederse dikkatle düşününüz, hangi maksatla kıyam ettiğine bakınız Sırf baskaldırmıs olmasına kanarak "Zeyd b. Ali de kıyam etmişti" demeyiniz. Zira Zeyd alim ve doğru bir insandı. O sizi kendi nefsine çağırmıyor, Ehl-i Beyt'in rızasına davet ediyordu. Eğer galip gelseydi mutlaka vaadettiği şeylerle amel ederdi. Zeyd sultana karşı kıyam etti ve onu yıkmak istedi. Ama bugün bizim adımıza kıyam eden bu şahıs sizi neye davet ediyor? Acaba sizi Ehl-i Beyt'in rızasına mı davet ediyor? Ben sizleri de şahid tutuyorum ki ben bu şahsın kıyamından razı değilim. O yanında hiç kimse yokken bugün bizlere isyan ediyor. Yarın kudrete erişirse bizi hiç dinlemez.

                          Siz sadece bütün Fatıma evlatlarının kabul edip birleştiği kimseyi kabul ediniz. Allah'a andolsun sizin rehber ve imamınız da onların kabul edip birleştiği kimsedir. Receb ayı gelince Allah'ın yardımına koşunuz. Eğer isterseniz Şaban'a erteleyiniz. Bunun hiçbir zararı yoktur. Eğer isterseniz oruç tutarken de ailenizin arasında olunuz. Belki bu sizler için daha iyidir. Alamet ve nişane istiyorsanız Süfyani'nin kıyamı sizler için yeterlidir. " Hadis sahihtir ve «irileri de güvenilir kimselerdir.*(33)

                          (33)- Vesail c.ll s.35, Bıhar c.52 s.301 Bu babdaki onuncu hadıs de aynı kimse tarafndan rivayet edilmiştir ki bu hadisin bir bölümüdür ve ayrı bir hadis saymamak gerekir.



                          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                          Yorum


                            #28
                            Ynt: NİÇİN HZ. MEHDİ (A.S) ZUHUR ETMİYOR?

                            GAYBET ZAMANİNDA İSLAM DEVLETİ

                            Şimdi şu soru karşımıza çıkmaktadır: İslam'ın siyası ve sosyal programları ve hükümlerinin gaybet zamanındaki durumu ne olacaktır? Acaba masum bir imamın olmadığı zamanlarda Allah Teâla siyası ve sosyal hükümlerden el mı çekmiştir ve müslümanların hiç bir görevi yok mudur? Acaba İslam'ın büyük bir bölümünü teşkil eden bu hükümler sadece Hz. Resulullah'ın (s.a.a) kısa hayat dönemi için teşri edilerek, Hz. Mehdi (a.f) zuhur edinceye kadar öylece bir köşeye mı ıtılmelıdır? Bu uzun müddet boyunca İslam, cıhad, savunma hadlerin icrası, kısas, ta'zırler, zulümle savaş, mahrumları koruma, fesadla mücadele vb. hükümlerden el çekmiş ve İslam'ın bu büyük bölümünü Hz. Mehdı'nın (ruhumuz ona feda olsun) zuhuruna kadar ertelemiş mıdır? Bunca ayet ve rivayetlerin sadece tartışmak ve bahsetmek için kitaplarda yer aldığını söylemek ne derece inandırıcı olacaktır? Akl-ı selim hiçbir müslüman böyle bir iddiada bulunmaz elbet, İslam düşünürleri bu hükümlerin de icra için geldiğim elbet bilirler. Bu da demektir ki İslam dini her asırda hükümlerinin icra edilmesini istemektedir. İslam'ın siyası ve sosyal hükümleri teşri ettiği ama bunları icra edecek bir mevki düşünmediği elbette söylenemez.
                            Bir çok şii müslüman bu vakıanın farkında olmadığı gibi olmak gibi bir niyet te taşımıyor. Bu konunun toplumsal anlamda çok iyi anlaşılması gerekir ki, İslam İslam İnkılabının cihanşumul boyutu ivme kazansın.
                            Bazı kardeşlerimiz taklit mercileri ile yetinilebileceğini zannederek yanılmaktadırlar.
                            Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                            Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                            Yorum


                              #29
                              Ynt: NİÇİN HZ. MEHDİ (A.S) ZUHUR ETMİYOR?


                              İmam Ali (a.s):

                              “Bir münadi gökten, “Şüphesiz hak Al-i Muhammed’dedir” diye nida edince Mehdi insanların diline düşer, sevgisini yudumlarlar. Dillerinde onun zikrinden başka birinin zikri olmaz.”


                              et-Teşrif-u bi’l-Minen 129/136


                              İmam Bakır (a.s):

                              “Eğer insanlar Kaim’in kıyam edince ne yapacağını bilseler birçoğu onu görmek bile istemez. Öyle ki bir çoğu şöyle diyecektir: “Bu Al-i Muhammed’den değildir. Eğer Al-i Muhammed’den olsaydı merhamet ederdi.”

                              Gaybet’un-Nu’mani, 233/18


                              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                              Yorum


                                #30
                                Ynt: NİÇİN HZ. MEHDİ (A.S) ZUHUR ETMİYOR?

                                Gerekli ortamın oluşmasını bekliyordur. Hazreti Mehdi ve Hazreti İsa'dan önce, İslam'ın bir yükseliş devresi olacakmış.

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X