Küfür, zulüm ve maddeciliğin her yen kapladığı bir çağda niçin Mehdi (a.s) zuhur etmemekte ve alemdeki kargaşalıklara son vermemektedir?
Belirli hedef için başlatılan bir kıyam her açıdan elverişli bir ortam vücuda gelmedikçe zafere ulaşamaz. Başarının önemli şartlarından birisi halkın bu hareketi sahiplenmesi ve onu desteklemesıdır. Aksı takdirde kıyam yenilgiye uğrar. Hz. Mehdı'nın (a.s) kıyamı da bu kaideye dahildir, zafere ulaşabilmesi için uygun şartların vücuda gelmesi gerekmektedir. Hz. Mehdı'nın (a.s) inkılabı yüzeysel ve basit bir hareket değildir. Cihanşümul ve kapsamlı bir inkılâptır ve çok yüce ilahî hedeflere sahiptir. Bu hedeflerin manavıyatla ilgili olanı bir yan, sırf insanlık toplumnun idaresiyle ilgili olan yanı bile akıl almaz derecede yüce ve idealdir. Ve bütün bunların gerçekleşmesi elbette insanlarda özel bir ortamın oluşmasını gerektirmektedir.
Toplumsal ırk, ülke, dil, ve mezhebi ihtilafları ortadan kaldırmak ve bütün insanları barış ve mutluluk içinde yaşatacak bir nizam kurmak istemektedir. Bunun gerçekleşmesi için suyun kaynaktan temizlenmesi ve ihtilaf sebeplerim kökten yok edilmesi gerektir. Hz. Mehdi (a.s) küfür ve maddeciliği kökten kaldırmak, bütün insanları ilahı kanunlara davet etmek ve İslâm dinini dünyaya hâkim kılmak inşânı sıfat ve faziletlerle güzel ahlak üzere kurulu salıh cihanşümul bir toplum oluşturacaktır.
Elbette böylesi konuları söylemek ve yazmak zor değildir. Ama bılımadamı ve araştırmacıların da bildiği gibi böyle cihanşümul ve derin bir inkılabın vücuda gelmesi kolay değildir. Gerekli şartlar oluşmadıkça böyle bir inkılâp da oluşamaz. Böyle bir inkılâp insanların bilinçlenmesine bağlıdır ve bütün insanlar özellikle de bu inkılabın öncüleri sayılan müslümanlar tamamen hazırlıklı olmalıdırlar. Kur'an-ı Kerim bu inkılabın ilk şartının selahıyet ve liyakat olduğunu açıklayarak şöyle buyurmaktadır:
"Andolsun biz zikir'den sonra Zebur'da da "hiç şüphesiz yeryüzüne salih kullarım varisçi olacaktır" diye yazdık."(Enbiya/105)
O halde insanlık kemale ulaşmadıkça ve hak hükümeti kabule hazır olmadıkça Mehdi (a.s) asla zuhur etmeyecektir. Fikrî olgunluk elbette ki aniden yanı birden bire oluşan bırşey değildir; nice zamanlar boyunca meydana gelen çeşitli tecrübe ve olaylar neticesinde gerçekleşmektedir. İnsanlar şu ülke, bu ülke diyerek hayalı sınırlar yüzünden kim bilir daha ne kadar savaşıp kan dökecek, ama sonunda bu sınırların hayalı ve boş şeyler olduğunu anlayacaklardır. Böylece ihtilaf sebebi olan hudutlardan vazgeçecek, bütün dünyayı bir ülke sayacak insanları bu ülkenin vatandaşı kabul edecek, iyi ve kötü günde ortak kadere sahip olduklarına inanacaklardır. İşte o zaman zencı-beyaz, sarı-kızıl, Asyalı-Afrıkalı, Avrupalı-Amerıkah, şehırlı-köylü, Arap ve Arap olmayan herkese bir gözle bakılacak.
Bılimadamları genel refarm ve insanların mutluluğu için nice sistemler oluşturup maddeler ekleyecek, bir müddet sonra ise onları lağvederek, yerine yem kanunlar koyacaklardır. Ve sonunda bütün bunlardan bıkacak, beşeri fikirlerin ürünü olan bu kanunların zayıflığını anlayacak bu kanunlar vasıtasıyla yapmak istedikleri refarmlardan ümidim keserek yegane slah yolunun ilahı kanunları icra ederek peygamberlere uymak olduğunu itiraf edeceklerdir. İnsanoğlu henüz Allah'ın kanunları karşısında teslim olmaya hazır değildir. Bilimsel ilerlemeler ve buluşlar vasıtasıyla insanların saadetinin temin edilebileceği sanılmaktadır; bu sebeple beşer ilahı programlar ve maneviyat bir kenara bırakmış; dörtnala maddiyata doğru koşar olmuştur. Bu hevese kapılan insanlar sonunda çıkmaslarla karşılaşıp usanacaklardır. O zaman da ılım ve buluşların insanı fezaya uçurduğunu, yıldızlara boyun eğdirdiğim ve öldürücü silahları temin ettiğim ama hiçbir zaman dünyada ki sorunları çözemediğim, sömürgeciliği ortadan kaldıramadığını ve insanı ruhsal huzur ve saadete ulaştırmadığını itiraf edecektir.
Yorum