Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

MEHDİ İNANCININ TARİHİ

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #76
    Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


    YİNE UZUN ÖMÜR HAKKİNDA

    Ölüm hakkında uzman olan Metalınkof şöyle yazıyor: İnsanın bedeni otuz trilyon hücreden meydana gelmiştir. Hepsinin bir an içinde ölmesi ve yok olması mümkün değildir. O halde ölüm kesin ve tedrici bir şeydir ve insanın beyninde zamanla bir takım iyileşmesi ve düzelmesi olmayan kimyasal değişiklikler oluşmaktadır. 1959 yılında Kanada'nın Monteral şehrinde ölüm hakkında incelemeler yapan Dr. Hans Sılıe laboratuvarında basın üyelerinden bazısına, bir hayvana ait bir hücre dokusunu gösterdi ve bu hayvan hücre dokusunun hareket halinde olduğunu ve asla ölmeyeceğim iddia etti. Bu doktor ayrıca insan hücresinin de bu hale getirildiği taktirde bin yıla kadar yaşayabileceğim iddia etti.

    Bu doktara göre ölüm tedrici bir hastalıktır ve hiç kimse yaşlılıktan ölmemektedir. Birinin yaşlılık sebebiyle ölmesi için tüm hücrelerinin yıpranmış olması ve tüm organlarının işlemez hale gelmiş olması gerekir. Halbuki durum böyle değildir. Çoğu yaşlılar öldüğünde bedeninin farklı organları ve hücreleri sağlamdır. Anı ölümler de insan organlarından birinin aniden işlemez hale gelmesinden kaynaklanmaktadır. İnsanın tüm organları tıpkı bir makına gibi birbiriyle irtibat halindedir. Bir tek organı çalışmaz hale gelirse tüm organlarına felç inmektedir. Sözkonusu doktor günün birinde tıp ilminin ilerleyeceğim ve yem hücreler aşılama yoluyla insan bedeninin yıpranmış hücrelerim dirilteceğim ve bu vesileyle insan ömrünün istenildiği kadar uzatılabileceğim iddia etmiştir.*316

    Meçnıkof nazariyesine göre fizyoloji ilmi, tabii ilerlemenin neticesi olan yaşlılıkla, organizma esasınca çeşitli tesirlerin (zehirlenme, hastalıklar vb özel etkenlerin) neticesi olan erken yaşlılığı birbirinden ayırmalıdır. O; yaşlılığı bir hastalık olarak kabul etmektedir ki bu da diğer hastalıklargibi tedavi edilmelidir. Keza mezkur şahıs insan ömrünün kat-kat arttırılabıleceğıne inanıyordu. İnsan hayatı, yarı yolda yolunu kaybetmişe benzemektedir. Bu yüzden insanın yaşlılık zevaline duçar olmadan normal fizyolojisine ulaşması için tüm güçlerimizi seferber etmeliyiz.*317


    316- Danışmend dergisi, say 7, yl 3, Yabancı dergilerden tercüme Dr. Kuşyar.
    317- Danişmend, say 4, yl 4, "ınsan yaşlanınca" kitabnın bir bölümünün tercümesi.





    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    Yorum


      #77
      Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


      UZUN ÖMÜR

      Prof. Sally ve yardımcıları uzun süren deneyler sonunda Kalsiyum intikalinin yaşlılığa yolaçtığını iddia ettiler. Acaba yaşlılığı önleyecek bir "madde" var mıydı? Prof Sally "Ayrundıksteran" adında bir madde elde etti, kalsiyum tortusu vasıtasıyla hücrelerde bir takım önlemler ve kontroller gerçekleştirdi. Buna göre yaşlılık belirtilen laboratuvar da insan eliyle hayvanlar üzerinde meydana geldi ve de önlendi. Prof Sally 90 yaşında ki bir ihtiyarın asla 60 yaşlarına döndürülemeyeceğıne ama 60 yaşlarındaki birini 90 yaşının belirtilerinden korumanın mümkün olduğuna inanıyordu.*318

      Prof Etınger yaptığı bir konuşmasında şöyle diyordu: Genç nesil, insanın ebediliğine; günümüz insanının uzaya gidildiğine inandığı gibi inanacaktır. Gelişmiş teknikler ve yaptığımız incelemeler sayesinde gelecek asırların insanları en azından bin yıl yaşayabilme imkanına kavuşacaktır.*319

      318-Danişmend, say 5, yl 1342.
      319-Danişmend, say 6, yl 6.




      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

      Yorum


        #78
        Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


        RUSÇA BİR KİTABİN ÖZETİ

        Rusyalı meşhur bilgin Mıçenıkof un inancına göre uzun ömür, insanoğlunun en eski arzularından bindir. Ama şimdiye kadar ömrü uzatmak için hiç bir kesin pratik metod keşfedilmemiştir. Şüphesiz ki ölüm beşer hayatının doğal sonucudur ve hiç bir canlı varlık bundan kaçamaz.



        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

        Yorum


          #79
          Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


          1-YAŞLILIK NEDENİ

          İnsan bedeni takriben 60 trilyon hücreden teşekkül eder. Bu hücreler yen geldikçe yaşlanırlar. Bu durumda hücreler hayati ihtiyaçlarını zorlukla temin etmektedir. Daha sonra çoğalmasında bir takım düzensizlikler meydana gelmekte ve ölmektedirler. Sınır ve kas hücreleri bir bin ardınca ölünce sertve tek parça haline gelmekte, ölü hücrelerin çoğalmasının etkisiyle sınır ve adalelerin sertleşmesine tıp dilinde "soclerose" denilmektedir.

          İlya Mıçenıkof bu olayın, varlıkların iç organlarında yer eden mikropların ürettiği toksinlerden oluştuğuna inanıyordu. Zira bu toksinler tedricen canlı hücreleri zehirlemektedir. Pavlof sinirlerin özelliklede beynin dış basıncının yaşlılıkta önemli etkisi olduğuna inanıyordu. Ruhsal etkiler, üzüntü, ümitsizlik, dehşet ve sınır bedeni yıpratmakta ve güçsüzleştırmektedır. Bu sinirsel yıpranmalar bir çok hastalıklara yol açmakta bu hastalıklar da sonuçta ölümle noktalanmaktadır. Ebedi yaşam rüyası boş bir hayeldır, ama insan ömrünün uzatılması ve yaşlılığa galıb gelinmesinin mümkün olduğu kabul edilmektedir.


          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

          Yorum


            #80
            Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


            2- CETMOTOLOGİE VE GERİATRİ (YAŞLILIK BİLİMİ)

            Takriben üçyüz yıl önce biyoloji ilminden "gerıatn" diye bir ılım dalı türedi. Bu ilmin hedefi yaşlılık kanunlarının pratik öğrenimi ve yaşlılığı önlemenin yollarıdır.

            Bu ilmin ölümbılımle yakın bir ilişkisi vardır. Ölüm ile ilgili kanunları tanımak ve az da olsa ölümü erteleyebilmek bu bilimin alanına girmektedir. Ölüm bilimcilerinin görüşüne göre ölüm, hayati olaylarda düzensizlik neticesinde ortaya çıkmaktadır.

            Şimdi bilginler doğal ve mantıki bir sınıra kadar ömrü uzatmanın yollarını aramaktalar. Bilginlerin yaşam sınırı hakkındaki görüşleri farklıdır. Pavlof insanın tabii hayat sınırının 100 yıl olduğunu söylüyor. Mıçenıkof ise 100 ila 160 yıl olduğunu savunmaktadır. Alman bilgim Gutland beşerin normal yaşam süresinin 200 yıl olduğunu söylemektedir. 19. yüzyılın meşhur fizyologu Fıloger 600 yıl, İngılızlı Roger Bacon ise 1000 yıl olduğunu söylemektedir. Fakat bu bilginlerden hiçbirisi de kendi görüşlerim ispat edebilecek bir delile sahip değildir.




            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

            Yorum


              #81
              Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


              4- FRANSA'Ll BUFFON'UN TEORİSİ

              Fransa'lı meşhur tabiat bilgim Buffon her varlığın doğal ömrünün gelişme sürecinin beş katı olduğuna inanıyordu. Örneğin devekuşunun gelişme süreci sekiz yıl, yaş ortalamasıysa 40 yıldır. Atın gelişim süresi ıkı yıl, ömürü ise 15 ila 20 yıldır. Buffon bu yüzden insan ömrünün ortalama 100 yıl olduğuna inanıyordu. Zira insanın gelişim süresi 20 yıldır. Elbette Buffon'nun teorisinde bir çok istisnalar da vardır. Bu sebeple bu formül de unutuluverdi. Zira, örneğin, bir koyunun gelişim süreci beş yıldır. Ama 10 ila 15 yıl yaşamaktadır. Papağanın gelişim süreci ıkı yıldır ama yüzyıla kadar yaşamaktadır. Bazen devekuşu da üç yıla kadar gelişmekte ama 30 ila 40 yıl yaşamaktadır. Bilginlerbeşerin doğal hayatının sınırını tayın etme hususunda bir görüş birliğine varamamışlardır. Onlar, ömrünün kısalmasına neden olan birtakım düzensizlik ve zararları ortadan kaldırmakla insanoğlunun 200 yıl yaşayacağına inanırlar ama bu ilmi veriler henüz bir teoridir. Ne var ki bunun gerçek dışı ve hayalı bırşey sanmakta doğru değildir.

              5- İNSANİN YAŞ ORTALAMASİ

              Eski Yunanistan'da insan hayatının ortalaması 29 yıl, eski Roma'da ise biraz daha fazla idi. Onaltıncı yüzyılda Avrupa'da ki yaş ortalaması 21 yıldı. Onsekızıncı yüzyılda ise 26 yıl oldu. Ondokuzuncu yüzyılda 34. yıldı. Yirminci yüzyılların başlarında ise aniden 40 ila 50 yıla ulaştı. Bu rakamlar Avrupa kıtası ile ilgilidir. Çağdaş dünyada ömrün nısbeten artmasının başlıca delili çocukların ölümünün azalmasıdır. Ama gen kalmış ve gelişmiş ülkeler arasında bu açıdan büyük farklar vardır. Örneğin Rusya'da yaş ortalaması 71 Hındıstanda ise 30 yıldır. İnsanın yaş ortalaması hayvanlar arasında o kadar da fazla değildir.



              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

              Yorum


                #82
                Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                6-MİÇENİKOF TEORİSİ

                Ama İlya Mıçenıkof un teorisine bakacak olursak insanın nısbı yaşıyla diğer bazı küçük hayvanların yaşı arasındaki aşırı farklılığın nedeni daha kolay anlaşılır. Mıçenıkof ölüm ve erken yaşlılığın hücrelerin zehirlenmesinden kaynaklandığını ve bu zehirlerin bağırsak bakterilerinin salgıladığı zehirler olduğuna inanıyordu. Kalın bağırsak diğer organlara oranla daha çok bakterilerin bulunduğu bir organdır.


                Burada günde tahminen 130 trilyon mikrop üremektedır. Bu mikropların bazısı beden için zararlı değildir ama bazıları zehirlidir. Bu mikroplar, salgıladığı birtakım zehirler vasıtasıyla bedeni içten zehirlemektedir. İhtımalen eşeylı-eşeysız çoğalan hücreler de bu zehirler sebebiyle erken yaşlılığa duçar olmaktadır. Üstteki tabloda da görüldüğü gibi balıklar, sürüngenler ve kuşlar, memeli hayvanlardan daha çok yaşarlar. Zira bu hayvanların kalın bağırsağı yoktur, veya kalın bağırsakları olsada gelişmeleri çok yavaş olmaktadır. Kuşlar arasında sadece deve kuşunun kalın bağırsağı vardır. Dolayısıyla tabloda da gördüğünüz gibi en fazla 30 ila 40 yıl yaşamaktadır. Geviş getiren hayvanlar ise hepsinden daha az yaşamaktadır. Bunun nedeni ise kalın bağırsağın hızlı gelişmesidir. Yarasanın da küçük bir kalın bağırsağı vardır. Yarasanın ömrü beden açısından yarasa ile aynı konumda olan diğer böcekçıl hayvanlardan daha fazladır. Bu da gösterıyorkı uzun ömür ile kalın bağırsak arasında büyük bir ilişki vardır. Nitekim Mıçenıkof da bunun önemim vurgulamıştır.

                Bazı kimseler kalın bağırsağı ameliyat edip aldırdıktan sonra uzun bir süre yaşamışlardır. Kesin olarak bu organın varlığı beden için zaruri değildir. Ama bazıları kalın bağırsağa rağmen uzun bir süre yaşamışlardır. Gerıatrıstlerın amacı da bu kimselerdir.




                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                Yorum


                  #83
                  Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                  GELECEĞİN İNSANİ DAHA FAZLA YAŞAYACAKTIR

                  150 yıldan fazla yaşayan pek az insan vardır. Macarıstan'h bir köylü 1724 yılında 185 yaşında iken öldü. Söz konusu şahıs ömrünün sonuna kadar genç bir delikanlı gibi çalışıyordu. Canrawel ise 170 yaşında ölmüştü. Eşi ise o zaman 164 yaşındaydı. Yanı onlar 130 yıl birlikte yaşamışlardı. Eski Arnavut'lu Hude adında bin de 170 yıl yaşamıştır. Ölümü esnasında 200'den fazla evlat ve torunları vardı. Bir kaçyıl önce de gazeteler Güney Amerika'da 207 yaşındaki birinin öldüğünü haber verdiler. Rusya'da 100 yıldan fazla yaşayan 30 bine yakın insan vardır. Şimdi Rus bilginleriyaşlılığın sebeplerini bulmak ve uzun ömrün sırrına ulaşmak istemektedirler. Şüphesiz ki gelecekte ılım yaşlılığı yenecek ve böylece gelecekteki insan babalarından daha fazla yaşayacaktır.*320

                  320-DaniŞmend Dergisi,S.1,y16.



                  Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                  Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                  Yorum


                    #84
                    Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                    ÖLÜM HAKKİNDA MEŞHUR OLMAYAN BİR TEORİ

                    Son olarak bilmek gerekir ki ölüm ruhun bedenden ayrılmasından ibarettir. Ruhun bedenden ayrılmasının asıl nedeni acaba bizzat beden ve etkilen mıdır? Ölümün sebebi cisim mıdır, ruh mu ölümün nedenidir, yoksa ruh göçmek istediğinde mı bedene iyi bakmamakta, böylece yıpranma, yaşlılık ve birtakım belirtiler ortaya çıkmaktadır?

                    Günümüzde bilginler birinci teoriyi kabul etmekte ve şöyle demektedirler: Bedenin içgüdüsel harareti bitince mizacın genel düzem birbirine girmekte, uzuv ve güçlen görevlerim yapamamakta; bedenin önemli organları yıpranmakta ve ebedilik kabiliyetim yitirmektedir. Ruh bedeni idare edemeyince de çaresiz ayrılmakta ve ölüm olayı gerçekleşmektedir. Nitekim bir şair şöyle demektedir:


                    "Ruh göçmek isteyince dedim ki gitme,
                    Dedi, "ama ne yapayım ev yıkılıyor!"


                    Ama bunlar karşısında meşhur İslam filozofu Sarda ikinci görüşü kabul etmekte ve "Esfar" adlı kitabında şöyle demektedir. Bedenin idaresi ruhun elindedir. Ruh bedeni istediği gibi idare etmektedir. Bedene aşırı ihtiyacı olduğu müddetçe onu korumaktadır. Ama fazla bir bağımsızlığa kavuşur, bedene olan ihtiyacı azalırsa, bedene olan ilgisi de kalmaz ve sonuçta salgılarda bir çeşit zayıflık, gevşeklik, karışıklık görülmekte ve böylece yaşlılık belirtilen ortaya çıkmaktadır.

                    Şimdi eğer bu görüş ispat edilir ve ölüm tercihi nefsin eline verilirse Hz. Mehdi (a.s)'ın uzun ömrü meselesi daha da kolaylaşır o zaman da şöyle demek gerekir: Hazret-ı Mehdı'nın (a.s) mukaddes ruhu varlığının insanlık alemi ve alemlerin ıslahı için zaruri olduğunu hissetmektedir. Bu yüzden bedenim korumak ve dinç tutmak için sürekli çalışmaktadır.


                    Son olarak şunu hatırlatmak isterim ki ben şu anda bu iddiayı ispatlamak veya onu savunmak istemiyorum. Sadece meşhur olmayan bir teori olarak sunuyor ve tasdik ediyorum ki bu, yem ve alışılmadık bir görüştür. Ama şu anda acele etmemek gerekir. Sathı ve yüzeysel bir bakış ile reddetmemeliyiz. Nefsin hakikati, tesir niceliği, ilişki niteliği, etkileme ve etkilenme olayı bütünüyletanındığı taktirde kesin bir hüküm verilebilir. Bu olay da oldukça zor bir meseledir. Bir takım teferruatlı felsefi ve psikolojik etüdlerı ve derin ve köklü biyolojik deneylen gerektirmektedir. Halihazırda bu konuda kesin hüküm verebilecek kadar bir bilgiye sahıb değiliz. Psikoloji ve ruh ile ilgili konular henüz ilk aşamada bulunmaktadır. Eğer bilim insanın ruhu ve bedenine gerekli ilgiyi gösterseydi bugün dünyanın manzarası bambaşka olurdu.

                    Dr. Alex Carll "Meçhul insan" adlı kitabında şöyle yazıyor: Biz bedenimiz hakkında eksik ve kısıtlı bilgiye sahibiz. Eğer Galıle, Newton Lavoısıer vb. kimseler fikri güçlerim insanın ruh ve bedeni üzerinde kullanmış olsaydı dünyanın bugünkü manzarası tümüyle bambaşka olurdu."




                    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                    Yorum


                      #85
                      Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                      SONUÇ

                      Buraya kadar ki bahsimizden şu noktaları anlamış olduk:

                      1- İnsan ömrünün aşılması mümkün olmayan bir sınırı yoktur. Hiçbir bilgin insan için bir yaş
                      sınırı tayın etmemiştir. Sadece ölümün kesin olduğu söylenmektedir. Hatta bazı Doğu ve Batı
                      bilginleri insan ömrünün bir sınırının olmadığını ve gelecekte ölüme bile çare bulacaklarını
                      söylüyorlar veya en azından ölümü erteleyebilecekleri dile getiriyorlar. Zaten bilginler de bu ilmi
                      imkan ve başarı ümidiyle çalışmakta, gece-gündüz deneyler yapmaktadırlar. Bu yolda yapılan
                      deneyler de hep başarılı olagelmiştir.

                      Bu da göstermektedir ki ölüm de diğer hastalıklar gibi birtakım nedenlerin sonucudur ki eğer nedenleri tanınır ve etkilen önlenebılırse ölümü ertelemek de mümkündür. Böylece insan bu ölüm denen korkunç canavarın elinden bir süre de olsa kurtulabilecektir.
                      Nasılkı ılım ve bilim şimdiye kadar bir çok hastalıkları tanımış ve etkilerim önlemeyi başarabılmışse ilende ölümün gerçek nedenlerim de bulup etkilerim önleyebilir.


                      2- İnsan, hayvan ve bitkiler arasında diğer türdeşlerine oranla daha uzun yaşayan bir takım
                      fertlerin varlığı inkar edilemez bir gerçektir. Bu istisnalar da o tür için aşılmaz bir yaş sınırının
                      olmadığını göstermektedir.

                      Gerçi çoğu insanlar yüz yaşına gelmeden ölüyorlar, ama bu yüz yıldan fazla yaşamanın imkansız olması demek değildir. Zira yüz yıldan fazla yaşayan birçok insan görülmüştür. 150, 180 ve hatta 250 yaşındaki insanların varlığı insan ömrünün sınırı olmadığının en açık delilidir. İnsanın ıkıyüz veya ıkıbın yıl yaşamasının ne farkı vardır.? Her ikisi de alışılmadık bir olaydır.


                      3- Yaşlılık önlenilmesi olası olmayan bir olay değildir. Aksine tedavi edilir bir hastalıktır.
                      Nitekim tıp ilmi şimdiye kadar yüzlerce hastalığın nedenlerim keşfetmiş, bu hastalıklardan
                      korunmanın yollarını bulmuş ve insanoğluna takdim etmiştir. Gelecekte de yaşlılığın nedenleri keşfedilecek ve bundan korunmanın yolları bulunacaktır. Bazı bilginler gençlik iksirim bulmaya çalışıyorlar. Yorulmak bilmeyen bir çaba ve telaşla başarılı araştırma ve deneylerle meşgul olmaktadırlar. Öyle ki yakın bir gelecekte insan yaşlılık ve yıpranmanın nedenlerine galebe çalacak ve bu genel hastalıktan kurtulmanın yollarını keşfedecektir. Böylece insan uzun bir süre genç ve dinç bir şekilde yaşayacaktır.


                      Mezkur bilgiler ve bilginlerin itiraflarına teveccüh eden herkes tasdik eder ki cısmanı terkıbler açısından tam bir itidal içinde olan, kalp, sınır, böbrek, karaciğer, beyin, mide vb. tüm organları ve güçlen salım olan, tüm sağlık bilgilerim bilip riayet eden, yiyecek ve içeceklerin tüm fayda ve zararlarını bilip faydalarını alan ve zararlarından sakınan, tüm mikropları ve bu mikropların nedenlerim tanıyan tüm hastalıklardan özellikle de yaşlılıktan korunmanın yollarını bilen, zehir ve helak edici şeyleri tümüyle tanıyan ve onlardan korunan, vücuduna gerekli vitamin vb organik maddeleri temin eden, kalıtım yoluyla hiç bir hastalık taşımayan sınır ve beyin yıpranmasına ve birçok hastalıklara sebeb olan ruhsal zdırap ve çirkin ahlaklardan münezzeh olan, ruh ve bedenin huzur kaynağı olan iyi ahlaka sahıb olan, cısmanı terkiplerim idare edecek ve kemal derecesine ulaşmış insanı bir ruha sahıb olan bir kimse, türdeşlerinin birkaç katı ve hatta binlerce yıl daha fazla yaşayabilir. Bilim böylesine uzun bir ömrü mümkün olarak görmekle beraber ısbat etmıştırde.

                      O halde Hz. Mehdı'nın (a.s) uzun ömrü de garıpsemnemelıdır. Zira ılım de belirli ölçülere uyulduğu takdirde bunun mümkün olduğunu kabul etmektedir. Eğer böyle bir insanın varlığı kâinat için zaruri olur ve uzun yaşaması gerekirse Allah Teala mutlak kudretiyle ona bu imkanı sağlar.
                      Evet, ilmi veriler böyle bir seçkin ferdin imkanını ispat etmektedir. Ama onun var olduğunu nasıl anlayabiliriz?
                      Daha önce de aklı ve nakli delillerle insanlık için imamın varlığının gerekli ve zaruri olduğunu gördük. Bir çok hadislerde imamların onıkı kışı olduğu yer almıştır. Ayrıca 12. İmam'ın va'dedılmış Mehdi ve İmam Hasan Askerı'nın oğlu olduğunu, gaybet halinde bulunduğunu ve bu hususta yüzlerce hadis nakledildiğim ispat ettik. Daha sonra da mezkur konular ve fen sahibi bilginlerin de teyidiyle böylesi alışılmadık bir ömrün mümkün olduğunu tespit ettik.




                      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                      Yorum


                        #86
                        Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                        TARİHİN UZUN ÖMÜRLÜLERİ

                        Yaratılış düzem böylesine uzun bir ömürü başkalarına değil de neden sadece İmam Mehdı'ye (a.s) vermiştir? sorusuna karşı "Aksine, dünyada eşine az rastlanılan fertler hep var olagelmiştir.

                        Bunlardan bin de Hz. Nuh (a.s)'dır." demek yerinde bir cevap olmayacak mıdır? Bazı tarihçiler Hz. Nuh'un 2500 yıl yaşadığını söylüyorlar. Tevrat'ta ise 950 yıl yaşadığı yazılmaktadır.

                        Kuran-ı Kerim sarih bir şekilde Hz. Nuh'un 950 yıl kavmi arasında davet ettiğim söylemektedir. Ankebut suresinde şöyle geçer: "Andolsun biz Nuh'u kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik o da içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı." (Ankebut 14)


                        Tarihçilerin sözünden şüphelenılebılınse de Kur'an'ın şüphe götürmediği ortadadır. Kur'an, Hz. Nuh'un tam 950 yıl kavmim tevhide davet ettiğim söylüyor, ki bu yaşam süresi tümüyle alışılmadık bir hadisedir. Bu ayetin müteşabıh olmadığı da ortadadır. Mana ve mefhum açısından ıbham ve icmali de yok... Arapça'yı biraz bilen bir insan bu ayeti tefsir edebilir. Eğer bu ayet de müteşabıh ise o halde Kur'an'da muhkem bir ayet yoktur demek zorunda kalırız. Ben bu insanların sözleri için hiçbir dayanak bulamıyorum. O halde bunların Kur'an'ın aslını inkar ettiklerim ama bunu açıkça söyleyemediklerim bilmek gerekir.

                        Mes'udı, kitabında bazı uzun ömürlü kimselerin adlarını ve ömürlerim yazmıştır. Örneğin: Adem 930 yıl, Şeys 912 yıl, Enuş 960 yıl, Kenan 920 yıl, Mehlaıl 700 yıl, Lut 733 yıl, İdrıs 300 yıl, Metuşalıh 960 yıl, Lemek 790 yıl, Nuh 950 yıl, İbrahim 195 yıl, Kıyumers 1000 yıl, Cemşıd 600 yıl, Ömer b. Amir 800 yıl, Ad 1200 yıl..*321

                        Tarih, hadis ve Tevrat'a müracaat edilirse böyle kimselerden bir çok örnekler görülür... Ama hatırlatmak gerekir ki bu uzun ömürlerin başlıca kaynağı sırf Tevrat ve onun tarihidir ki tahkik ehli olan herkes Tevrat'ın tahrif olduğunu bilir, üstelik rivayetleri de yakın ifade etmemektedir, sıhhatli olmadığı için de bunları tartışmaktan kaçındım ve uzun ömrü hakkında ikame edilen şahitler arasında sadece Hz. Nuh'un (a.s) uzun ömrü ile yetiniyoruz. Bu konuda daha geniş bilgi edinmek için "El- Muammerun vel Vesaya" kitabına (Ebı Hatem Secıstanı yazmıştır.) Ebu Reyhanı'nın "El-Asar-ul Bakiye" adlı değerli eserine ve benzen tarih kitaplarına müracaat edebilirsiniz.


                        321-Tarih-u Muruc-iz Zeheb, c.1, s.210




                        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                        Yorum


                          #87
                          Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ



                          Allahım! işlerimizin sonunu saadete yakın kıl; ma'rifet konusunun akibetini ve Allah'ı sevmeyi elimize ver; taşlanmış devin ve şeytanın isyan elini kalbimizden çektir; bir coşku hâsıl olabilmesi için kendi muhabbet ateşinden bir koru yüreğimize at; benlik ve kendini beğenmişlik harmanımızı, senden başkasını görmememiz ve istemememiz ve kalblerin yükünü senin sokağından başkasına boşaltmamamız için aşk ateşinin nuruyla yak.

                          */*/*/*/*/

                          ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ALİ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM...
                          ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ALİ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM...
                          ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ALİ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM...




                          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                          Yorum


                            #88
                            Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ

                            İmam Sadık (a.s):

                            “Kaim’in (Hz. Mehdi’nin) iki gaybeti olacaktır. Birisi uzun, diğeri ise kısa sürecektir. (Kısa süren) birincisinde has Şiileri yerini bilecektir. (Uzun süren) ikincisinde ise sadece has dini dostlarından bazı kimseler bilecektir.”
                            el-Hacc, 461. Bölüm

                            * el-Bihar, 52/155/10


                            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                            Yorum

                            YUKARI ÇIK
                            Çalışıyor...
                            X