Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

MEHDİ İNANCININ TARİHİ

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #31
    Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


    HZ. İMAM CAFER SADİK (AS)

    Hz. İMAM CATER SADIK (a.s) şöyle buyuruyor: "Bütün imamlara inanan ama Mehdi'nin varlığını inkâr eden kimse hakikatte bütün peygamberlere iman eden ama Muhammed (s.a.a) 'in nübüvvetini inkâr eden kimse gibidir. Ona "Ey Resulullah'ın evladı, Mehdi kimin soyundandır?" diye sorulunca da şöyle buyurdu: "Yedinci İmam (Musa b. Cafer) 'in beş göbekten evladı Mehdi 'dir. Ama o gaybete çekilecektir. Adını zikretmek sizler için caiz değildir.*110

    Ayrıca yüz yirmi üç hadis daha nakledilmiştir.


    HZ. MUSA B.CAFER (AS)

    Hz. Musa b. Cafer (a.s), Yunus b. Abdurrahman'ın "Sen hak üzere kıyam eden kimse mısın?" sorusuna cevaben "Evet" buyurdu, "Ben de hak üzere kıyam eden kimseyim. Ama yeryüzünü düşmanlardan temizleyen ve heryeri adaletle dolduran Kâim benim beş (göbekten) evladımdır. Sakınmak için uzun bir müddet gaybete çekilecektir. Gaybet zamanında bazı kimseler dinden çıkacaktır. Ama bazıları da inancından dönmeyecektir. Mehdi'nin gaybeti zamanında velayetimize sarılan, bizlere dost olan ve düşmanlarımızdan yüz çeviren şiilere ne mutlu! Onlar bizdendir ve biz de onlardanız. Onlar bizim imamlığımıza razı olmuşlardır, biz de onların şii (taraftar) olmalarından hoşnuduz. O halde ne mutlu onlara ! Allah 'a andolsun ki cennetteki mevkileri bizimle olacaktır."*111

    Bu konuda, bundan başka beş hadis rivayet edilmiştir.


    110- Bihar-ül Envar, c.51, s.143; Isbat-ül Hüdat, c.6, s.404.
    111- Bihar-ul Envar, c.51, s.143; Isbat-ül Hüdat, c.6, s.404.



    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    Yorum


      #32
      Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


      HZ. İMAM RIZA (S.A)

      Hz. Rıza (a.s) Rayyan b. Sait'in "Sen Sahıb-ul Emr mısın?" sorusuna şöyle cevab verdi: "Evet ben de Sahib-ul Emr (emir sahibi) 'im Ama yeryüzünü adaletle dolduracak olan Sahib-ul Emr ben değilim. Ben de gördüğün bu güçsüzlük ve zayıflığa rağmen nasıl olur da o Sahib-ul Emr olabilirim? Va'dedilmis Kâim ileri yaslarda, ama genç bir surette zuhur edecektir. O kadar güçlüdür ki yeryüzünün en büyük ağacına da el uzatsa onu kökünden söküp atar, dağlar arasında feryad edecek olursa sert kayalar un ufak olur. Musa 'nın asası ve Süleyman 'in yüzüğü ondadır. O benim dört (göbekten) evladımdır. Allah dilediği zamana kadar onu gözden uzak tutar. Daha sonra zuhur eder ve yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle doldurur. "*112

      İmamdan bu hususta bundan başka onsekız hadis nakledilmiştir.


      HZ. İMAM MUHAMMED TAKİ (AS)

      İmam Muhammed Takı (a.s) Abdulazım Hasenı'ye şöyle buyurdu: "Kâim, va'dedilmis Mehdi 'dir. Gaybeti zamanında onu beklemek, zuhur edince de ona itaat etmek gerekir. O benim üç göbekten torunumdur. Muhammed'i (s.a.a) Peygamber seçen ve imamlık makamını bizlere özgü kılan Allah 'a andolsun ki eğer kıyametin kopmasına bir gün dahi kalsa, Allah (c.c) Mehdi zuhur etsin ve yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle doldursun diye o günü uzatır, onun iktidarını Musa 'nın iktidarı gibi bir günde düzeltir. Musa (a.s) esi için biraz ateş almaya gitti. Ama risalet ve peygamberlik makamıyla geri döndü." (İmam Muhammed Takı) Daha sonra şöyle buyurdu: "Kurtuluşu bekleyiş sıılerımızın en iyi amelidir. "*113

      İmamdan, ayrıca bu hususta beş hadis nakledilmiştir.



      112- Bihar-ul Envar, c.52, s.322; Isbat-ul Hüdat, c.6, s.19.
      113- Bihar-ul Envar, c.51, s.156; Isbat-ül Hüdat, c.6, s.420.



      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

      Yorum


        #33
        Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


        HZ.İMAM ALİ NAKİ (AS)

        Hz. İmam Alı Nakı (a.s) şöyle buyurmuştur: "Benden sonra oğlum Hasan imamdır ve Hasan 'dan sonra da adaleti tüm dünyayı kaplayacak olan oğlu Mehdi 'dır. "*114

        Beş hadis daha nakledilmiştir.


        HZ. İMAM HASAN ASKERİ (A.S)

        Hz. İmam Hasan Askerî (a.s) Musa b. Cafer-ı Bağdadı'ye şöyle buyurmuşlardır: "Sizlerin, vasim hususunda ihtilafa düştüğünüzü görür gibiyim. Bilin ki Hz. Peygamber 'den (s.a.a) sonraki imamları kabul eden ama oğlumun imamlığını kabul etmeyen kimse bütün peygamberleri kabul eden ama Hz. Resulullah'ın (s.a.a) peygamberliğini kabul etmeyen kimse gibidir. Halbuki Resulullah'ın peygamberliğini inkâr eden tüm peygamberleri inkâr etmiş demektir. Son imama itaat de ilk imama itaat gibidir, o halde son imamı inkâr eden, ilkini de inkâr etmiş sayılır. Bilin ki oğlumun gaybeti çok uzun sürecektir. Öyle ki imanlarını Allah'ın koruduğu kimseler dışında tüm insanlar bu hususta şüpheye düşecektir"*115

        Bu hususta ayrıca yirmi bir hadis İmam Hasan Askerı'den (a.s) nakledilmiştir.


        114-Isbat-ül Hüdat, c.6, s.275.
        115- Bihar-ul Envar, c.51, s.160; Isbat-ül Hüdat, c.6, s.427.


        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

        Yorum


          #34
          Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


          MEHDİ HAKKINDAKİ HADİSLER SAHİH MİDİR?

          "Acaba Hz. Mehdi (s.a) hakkındaki tüm hadisler sahih mıdır?" şeklindeki bir soru karşısında ben Hz. Mehdi (a.s) ile ilgili hadislerin tümünün sahih ve ravılerının de adıl ve güvenilir olduklarını söylemiyorum. Ama bunların önemli bir bölümü sahihtir. Elbette bu hadisler de sair hadisler gibi sahih ve hasen, muvassak ve zayıf kısımlara ayrılmaktadır. Ama teker teker ele alıp haklarında inceleme ve araştırmaya da gerek yoktur. Zira gördüğünüz gibi bu hadisler o kadar çoktur ki insaf sahibi birisi bu hususta tereddüde düşmez. Bu hadisler Hz. Mehdı'nın (a.s) varlığını ispat etmektedir. Bu inanç İslamı kesin inançlardan bindir; bu inancın tohumunu Hz. Peygamber (s.a.a) ekmiş, Ehl-ı Beyt imamlar da onu korumuş ve güçlendirmişlerdir. Kesin olarak denilebilir ki: "İslam 'da Mehdi inancı gibi hakkında bu kadar çok hadisin var olduğu pek az mevzu vardır. "

          Burada şunu önemle belirtmek gerekir: İslam Peygamber'ı (s.a.a) bı'setten veda haccına kadar defalarca Mehdi hakkında konuşmuştur. Hz. Fatıma (a.s) ve Ehl-ı Beyt imamları (a.s) da Mehdı'nın varlığını haber vermişlerdir. Asr-ı saadetteki insanlar onun zuhurunu bekliyorlardı. Hz. Resulullah'ın (s.a.a) vefatından sonra onun zuhur edeceği günü adeta sayıyorlardı. Hatta bazen yanlışlıkla bir takım kimseleri Mehdi sanmışlardır. Bu husustaki hadisleri hem sünnı, hem şıı, hem Eş'arı hem de Mutezile fırkası nakletmıştır. Ravılerı arasında hem arap, hem acem (arap olmayan) vardır: Mekkelı, Medınelı, Kufelı, Bağdatlı, Basralı, Kumlu, Kerhlı, Horasanlı ve Nışaburlu vardır. Sayısı bini aşan bunca hadis ve rivayetlere rağmen insaf sahibi bir kimse va'dedılmış Mehdi hakkında şüphe edip "Bu hadisleri bağnaz şııler uydurmuş" diyebilir mi?




          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

          Yorum


            #35
            Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


            MEHDİ İNANCI, YAHUDİLER VE İRANLILAR

            Bir yazar, gaybı kurtarıcı ve Mehdı'lık inancının, eski İranlılardan ve yahudılerden İslam toplumuna geçtiğim yazmıştı. İranlılar Zerdüştün soyundan olan "Sauşyant" adında birinin zuhur edeceğine ve Ehrimen'i öldürerek dünyayı tüm pisliklerden temizleyeceğine inanıyorlardı. Yahudiler ise ülkelerinin bağımsızlıklarını kaybettiği ve Kilde ve Aşurılerın esin oldukları için peygamberlerinden bin "Gelecekte bir Mesih (padişah) kıyam edecek ve yahudılerı yemden kurtaracaktır" şeklinde bir müjde vermiştir.

            "Mehdi inancının köklerim İranlılar ve yahudıler arasında bulduğumuz için bu inancın onlardan müslümanlara geçtiğim ve efsaneden başka bir şey olmadığını söylememiz gerekir." diye iddia etmişlerdir.

            Bu inancın diğer millet ve kavimler arasında da olduğu doğrudur. Ama sadece bu mevzu sözkonusu inancın bir hurafe olduğunu göstermez. İslam'ın tüm hüküm ve inançlarının sahih olması için ille de geçmişteki kavım ve dinlerde olan inançların tam aksine olmasını gerekir ?! İslamı mevzulardan birini araştırmak isteyen insaf sahibi herkes ilk önce o inancın İslamdakı asıl kaynaklarına müracaat etmelidir ki doğru olup olmadığını anlayabılsın. Asıl kaynaklara müracaat etmeden geçmişlerin kitap ve inançlarının araştırılması ve ben bu hurafe inancın kökünü buldum diye yaygara koparmak ilmî değeden yuksun yanlış bir yöntemdir." Örneğin, "Eski İranlılar yaratıcı'ya inandıkları ve doğruluğu iyi bir ahlak olarak tavsif ettikleri için yaratıcı'ya inanmak bir efsanedir ve doğruluk da iyi bir davranış değildir." diyebilir mıyız ? Öyleyse "diğer milletler de bir kurtarıcıyı bekliyorlardı" diye bu inancı batıl ve hurafe olarak değerlendirenleyiz. Nitekim bu, onun sıhhat ve doğruluğunun delili de olamaz.



            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

            Yorum


              #36
              Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


              MEHDİLİK İNANCININ ORTAYA ÇİKİŞ SEBEBİ HAKKINDA BİR İDDİA VE CEVABI

              Bir yazar da Mehdı'lık inancının ortaya çıkış kıssasını ayrı bir şekilde ele almış, ona göre, Mehdı'lık inancının aslını şııler diğer milletlerden almışlardır. Daha sonra da kendiliğinden bir şeyler eklemiş ve şimdiki hale getirmişlerdir. Bu zata göre Mehdılık inancın gelişmesinin ıkı önemli etkeni vardır:

              1 - Gaybı bir kurtarıcıya inanmak yahudıler arasında oldukça yaygın bir inançtı. Onlar Hz.
              İlyas'ın göklere yükseldiğine ve ahır zamanda İsraıloğullarının kurtuluşu için yeryüzüne ineceğine
              inanıyorlar. Onlara göre Melekseydak ve Fenhas b. el- Azarın bugüne kadar sağ olduğunu söylüyor.


              "Asr-ı saadet'te de bazı yahudıler maddi menfaat elde etmek ya da İslam'ın esasını yıkmak için müslüman olduklarını iddia ederlerdi. Bazıları da, yahudılerın en belirgin özelliği olan hile ve dolandırıcılıkla müslümanlar arasında bir mevki ve makam elde etmişlerdi. Ama aslında ihtilaf çıkarmak, kendi inançlarını yaymak ve çıkar sağlamaktan başka maksatları yoktu. Bunların en önde gelenlerinden bin de Abdullah b. Seba'dır." diyor.


              2 - Hz. Resulullah'ın (s.a.a) vefatından sonra aile ve yakınları ve bu cümleden Hz. Alı b. Ebı
              Talıb (a.s) kendisim hilafet makamına daha layık görüyorlardı. Sahabılerden küçük bir grup ta
              onları savunuyordu. Ne var ki, hilafet hakkı Hz. Resulullah'ın (s.a.a) Ehl-ı Beyt'ınden alındı ve
              elbette bu haksızlık onları çok üzdü. Yıllar sonra hilafet Alı b. Ebı Talıb'e geçince taraftarları buna
              sevindiler. Artık hilafetin bu aileden çıkmaması umuluyordu. Ama Alı (a.s) da iç savaşlara duçar
              olduğundan hiç bir şey yapamadı ve nihayet İbn-ı Mülcem adlı hancı tarafından kalleşçe şehıd
              edildi. Oğlu Hasan da bir başarı elde edemedi ve sonunda hilafeti Emevılere kaptırdı.


              Hz.Resulullah'ın (s.a.a) ıkı evladı Hasan ve Hüseyin (a.s) evlerine kapanıp inzivaya çekildiler ama
              İslam adına iktidar başkalarının elindeydi. Hz. Resulullah'ın (s.a.a) evlatları ve taraftarları fakirlik
              ve yoksulluk içinde yaşarken sayısız ganimetler ve müslümanların beytülmalı Emevılerın ve sonra
              da Abbasılerın ayyaşlığı yolunda harcanıyordu. Bu olaylar Ehl-ı Beyt'ın taraftarlarının çoğalmasına
              ve dört bir yandan itiraz seslerinin yükselmesine sebep oldu. Ama hilafeti elinde bulunduranlar
              onları yatıştıracağına işkence, idam ve sürgünlerle karşılık verdiler. Neticede Resulullah'ın (s.a.a)
              vefatından sonra Ehl-ı Beyt (a.s) ve taraftaları için bir takım acı olaylar vuku buldu, bu cümleden
              olmak üzere Hz. Fatıma babasının mirasından mahrum oldu, Hz. Ali'nin halifeliği ertelendi, Hz.
              Hasan b. Ali'yi (a.s) zehirlediler, Hz. Hüseyin b. Ali'yi (a.s) gençleri ve ashabıyla birlikte
              Kerbela'da şehıd ettiler, ailesini esir aldılar, Müslim b. Akıl ve Hanı'yı (r.a) eman verdikten sonra
              öldürdüler. Ebuzer-ı Gaffarı'yı (r.a) Rabeze'ye sürdüler, Hıcr b. Adıy, Amr b. Hamak, Meysem-ı
              Temmar, Saıd b. Cubeyr, Kümeyi b. Zıyad ve benzen yüzlerce mü'mını şehit ettiler,


              Yezıd'ın emriyle müslümanlar Medine'de katliam edildi; bu ve benzen yüzlerce utanç verici olaylar İslam tarihi sayfalarını karartmıştır. Böylesine acı günlerde Ehl-ı Beyt taraftarları, yüzlerine bir kurtuluş kapısının açılmasını bekliyorlardı. Bazen Hz. Ali'nin (a.s) soyundan veya onun taraftarlarından birisi hak uğruna ve gâsıplarla savaşmak için kıyam ediyor ve sonunda öldürülüyordu. Dolayısıyle de bir başarı elde edilemiyordu. Bütün bunlar azınlık olan Ehl-ı Beyt taraftarlarının tamamen umutsuzluğa kapılmasına sebep oldu. Onlar bunca zulümden kurtuluş kapılarının yüzlerine kapandığını görüyor her yerde bir ümit şığı arıyorlardı. Dolayısıyle durum ve olaylar gaybı bir kurtarıcıya ve Mehdı'ye inanmanın ortamını hazırladı. Diyor söz edilen yazar. Ve sözlerine şunları ekiliyor:


              "İşte burada, yem müslüman olmuş garazkâr yahudıler bu fırsattan istifadeyle gaybı bir kurtarıcı inancını yaymaya çalıştılar. Her yönden ümitsiz olan şııler ruhi yaralarını sarmak ve zahiri yenilgilerim telafi etmek için bu inancı uygun görüp can-ı gönülden kabul ettiler, bu arada biraz değiştirerek: "O kurtarıcı Ehl-ı Beyt'tendır." dediler daha sonra da yavaş yavaş bu inancı yaldızlayarak şimdiki Mehdi inancı haline getirdiler.*116


              116-El-Mehd.ye fil islam, s. 48-68.


              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

              Yorum


                #37
                Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                PEYGAMBERİN (S.AA)NİN SÜNNETİYLE TANIYALIM

                Ehl-ı Beyt ve taraftarlarının Emevı ve Abbasi hüküm darları tarafından amansızca baş kıym ve zulüme tabı tutuldukları bir gerçektir; ama bütün bu izah ve tahlillerin, Mehdı'lık inancının kökenim bilmediğimiz taktirde geçerli bir yorum olma vasfını taşıyabilirdi. Halbuki biz bizzat İslam Peygamberinin bu inancı müslümanlar arasında yaydığını ve böyle bir kurtarıcının ortaya çıkacağı müjdesini verdiğim ispatladık. Bu husustaki hadisleri sadece şııler değil Ehl-ı sünnet de Sıhah kitaplarında nakletmışlerdır. Bu meseleyi ispat ettikten sonra mezkur izah ve tahlillere hiç yer kalmaz.

                Birinci bölümde "Kurtarıcıya inanmak yahudıler arasında diğer dinlerde olduğu gibi yaygındı" dedik. Ama bu mezkur inancın Abdullah b. Seba ve benzen yahudıler vasıtasıyla müslümanlar arasında yayıldığna delil olmaz. Zira daha önce de dediğimiz gibi bizzat Peygamber böyle bir kurtarıcının geleceğim, defalarca bildirmiştir. İslam dininin bu noktada diğer dinlerle, temel itibarıyla aynı inancı paylaşması önceden hatırladıldığı üzere bunun islam dışı bir inanç olduğuna delil olmayacağı her fıkır sahibine malumdur. (Zten bu yanı peygamberlerin sonradan gelecek olanilahı önderin müjdesini getirdikleri dinin bünyesinde yerverıp açkladıkları Kur'an Kerım'de açıklanan bir ilkedir.




                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                Yorum


                  #38
                  Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                  ABDULLAH B. SEBA MASALI

                  Yahudi Abdullah b. Seba diye birinin varlığı (bu ad ve unvanıyla) İslam tarihinde kesin ispat edilmiş değildir. Bazı alimler böyle birinin olmadığını ve bunu şıılerın düşmanı olan kimselerce uydurulduğunu açıklamışlardır. Böyle birinin varlığını kabul etsek bile inanç ve mezhepler bağlamındaki varolan ihtilafları veya kendi açmızdan menfuz olarak değerlendirdiğiniz bir inancı ona isnat etmek ilmî ve İslamî açıdan bir değer taşır mı? Zira aklı başında olan hiç bir kimse daha yem müslüman olmuş yahudı asıllı birinin hıçkımsenın Ehl-ı Beyt'ın faziletlerim söylemeye cesaret edemediği bir baskı ortamında birtakım siyası teşebbüslerde bulunacağına, gizli bir propaganda ve geniş bir teşkilat sistemiyle halkı Ehl-ı Beyt'e uymaya çağıracağına, nihayet zamanın halifesinin aleyhine kıyam edeceğine ve halkı tahrik ederek halifeyi öldürmelerine sebep olacağına; öte yandan ise halifenin gizli memurlarının bütün bunlardan tamamen habersiz kalacağına elbette ki inanmaz. Bizzat bunları söyleyenlerin tabiriyle yem müslüman olmuş yahudı asıllı bin, onların dininin esaslarını yıkacak ve müslümanlardan hiç kimse buna ses çıkarmayacaktır?!! Böyle özelliklere sahip birisini sadece hayal aleminde tasavvur etmek mümkündür.*117

                  117- Bu hususta daha fazla bilgi edinmek isterseniz bkz: Abdullah b. Seba Masalı (Seyyid Murtaza Askeri. Bu kitab merhum Abdulbâkı Gölpınarlı tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir.)





                  Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                  Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                  Yorum


                    #39
                    Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                    DİĞER DİNLERDE MEHDİ

                    "Va'dedılmış Mehdi inancı sadece Müslümanlara mı aittir yoksa diğer dinlerde de böyle bir inanç var mıdır?" diye sorulabilir.
                    Bu konuyla ilgili olarak "Mezkur inancın Müslümanlara özgü olamdığını söylüyoruz. Bütün ilahî dinlerde bu inanç vardır. Bütün dinlerin mensupları dünyanın karanlık ve buhranlı bir döneminde yanı her yen zulüm, fesad ve dinsizliğin kapladığı bir esnada büyük bir kurtarıcının zuhur edeceğine, gaybı fevkalade bir güç sayesinde dünyanın bozuk durumunu düzelteceğine ve Allah inancını dinsizlik ve maddeciliğe üstün kılacağına ınanmaktalar. Bu güzel müjde sadece zerdüştlerın mukaddes kitaplarından sayılan "Zend, Pazend ve Camasıbname" kitapları ile yahudılerın mukaddes kitabı "Tevrat" ve ilaveleri ve hakeza hırıstıyanların mukaddes kitabı "İncil" gibi bakı kalan semavî kitaplarda değil; hatta brahmanlarla, budıstlerın mukaddes kitaplarında bile vardır.


                    Bütün millet ve dinlerde bu inanç mevcuttur. Hepsi de böyle va'dedılmış gaybı ve güçlü bir kurtarıcıyı beklemekte her, millet onu özel bir lakabla anmaktadır. Zerdüştler "Suşyans" (dünyanın kurtarıcısı), yahudıler "Server-ı Mıkaılı", hırıstıyanlar "Va'dedılmış Mesih" ve müslümanlar ise "Va'dedılmış Mehdi" olarak adlandırmışlardır. Zerdüştler onun İranlı ve zerdüşt dinine mensub olduğuna inanırlar, hırıstıyanlar onun kendi dinlerinden, yahudıler ise Beni İsrail'den ve Musa'nın dininden, müslümanlar ise Beni Hasım (Haşımoğulları) soyundan ve Hz. Peygamber'ın (s.a.a) evlatlarından olduğunu söylerler. İslam'da "Mehdi" tam olarak tanıtılmıştır, diğer dinlerde ise böyle değildir.

                    Dikkate değer bir nokta da şudur: Diğer dinlerde bu büyük kurtarıcının belirtilen özelliklen İslam'ın va'dettiğı İmam Hasan Askerı'nın (s.a) oğlu olan Hz. Mehdı'ye (s.a) tıpatıp uymaktadır. Onu İranlı saymak da mümkündür. Zira Hz. Mehdı'nın (s.a) ceddi sayılan İmam Seccad'ın annesi İranlı bir prensesti. Adı Şehrıbanu olan bu hanım Sasanı padişahı Yezdgerd'ın kızıydı.


                    Aynı şekilde İsraıloğullarından da sayılabilir, zira İsraıloğulları da Haşımoğulları da Hz. İbrahim'in (a.s) soyundandır. Haşımoğulları Hz. İsmail'in (a.s) soyundandır. İsraıloğulları iseİshak'ın soyundandır. O halde Haşımoğulları ile İsraıloğulları bir soydandır. Keza Hırıstıyanlarla da akrabalığı vardır, zira bazı rivayetlere göre Hz. Mehdı'nın (a.s) annesi Romalıydı; "Nercıs" adlı bu hanımın hayat hikayesi kitaplarda ilginç bir kıssa olarak yer almıştır.
                    Aslında evrensel bir kurtarıcıyı herhangi bir millete maletmeye çalışmak doğru değildir.


                    Bilâkis, ırk, din, millet ve ülke ayrımı ile savaşmak için gelecektir. O halde Mehdi, evrensel bir kurtarıcıdır ve Allah'a tapan insanları korumak ve kurtarmak için çalışmaktadır. Onun galibiyeti tüm nebi, resul ve salıhlerın galibiyetidir. İslam dinini yanı Hz. İbrahim, Musa, İsa (a.s) ve diğer peygamberlerin getirdiği semavî dinlerin en gelişmişi olan bir dini himaye etmektedir. Hz. Muhammed'ın (s.a.a); nübüvvetim Hz. İsa ve Musa'nın müjdelediği Hatem-ul Enbıya'nın gerçek dinini savunmaktadır o.

                    Biz Mehdı'yı ispatlamak için eski kitaplarda yeralan tebşirlere istinat etmiyoruz. Esasen buna ihtiyaç da yoktur. Biz sadece evrensel bir kurtarıcının zuhur edeceği gerçeğinin bütün dinlerde ortak bir inanç olduğunu, vahy kaynağından kaynaklandığını ve bütün peygamberlerin bunu müjdelediğim ifade etmek istiyoruz. Bütün milletler onu beklemektedir. Ama kimin Mehdi olduğu hususunda, hataya düşülmüştür.





                    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                    Yorum


                      #40
                      Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                      MEHDİ İNANCI VE KUR'AN

                      "Mehdı'lıkdestanı doğru bir şey olsaydı Kur'an-ı Kerım'de de mutlaka geçerdi. Halbuki Mehdi lafzı bile Kuran'da mevcut değildir" diyenler de vardır. Böyle düşünenlere şunu hatırlatmak gerekir:

                      Evvela sahih bir inancın teferruatıyla Kur'an-ı Kerım'de geçmesi şart değildir. Nitekim birtakım sahih olan fer'ı konular vardır ki Kur'an'da asla zıkredılmemıştır. Bu yüzden bir inancı Kur'anda zikredilmemiş diye reddedilemez öte yandan, Kur'an'da birtakım ayetler vardır ki Allah hizbinin, dindarların ve salıh kulların günün birinde yeryüzünün egemenliğim ele geçireceğim ve İslam dininin tüm dinlere üstün olacağını müjdelemektedir.
                      Örneğin Enbiya suresinde 15. ayette şöyle buyuruyor: "Andolsun biz Zikir'den (Tevrat) sonra Zebur'da da "Hiç şüphesiz salih kullarım yeryüzünün varisi olacaktır" diye yazdık.


                      Nur suresinde ise şöyle buyuruyor: "Allah içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: "Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl güç ve iktidar sahibi kıldıysa onları da yeryüzünde güç ve iktidar sahibi kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir."

                      Kasas suresi 4. ayette şöyle buyurmaktadır: "Biz ise yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler ve mirasçılar kılmak istiyoruz."


                      Saf suresi 9. ayette şöyle buyrulmaktadır: "Peygamberlerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam',) bütün dinlere karş, üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile."

                      Bu ayetlerden kısaca şu anlaşılmaktadır: "Bırgün gelecek ki yeryüzünün hakimiyeti müminlerin ve salıh sahibi insanların eline geçecektir. Onlar beşeri medeniyetin öncüsü olacaklardır, İslam dini bütün dinlere galıb gelecek, şirkin yerim tevhıd alacaktır. İşte o parlak asır, beşeriyetin kurtarıcısı vegaybı kurtarıcı olan va'dedılmış Mehdı'nın zuhur ettiği gündür. Bu cihanşümul ve çok boyutlu bu ınkılab da salıh müslümanların vasıtasıyla gerçekleşecektir.




                      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                      Yorum


                        #41
                        Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                        HZ. MEHDİ (A.S) AHİR ZAMANDA MI DOĞACAKTIR?

                        "Hz. Mehdı'nın (a.s) geleceğini İslam'ın kesin inançlarından bin saymak gerekir. İslam Peygamberi de onun zuhurunu müjdelemiştir. Bin kalkıp da bu doğrudur, ama Mehdı'nın henüz doğmadığını söylemenin ne sakıncası vardır? Dünya elverişli hale geldiğinde Allah Teâla Rasulullah'ın evlatlarından birini gönderecektir. O da adaleti hakim kılacak, İslam'ı yayacak ve zulmün kökünü kazıyacaktır" şeklindeki derse buna şöyle cevap verilir:
                        "Evvela aklı ve nakli delillerle ısbat ettik ki imamın varlığı her asır ve zamanda zaruridir ve imamın yokluğu insan türünün yokluğunu gerektirir. O halde bizim asrımızda da imam vardır.


                        Saniyen, Mehdı'nın varlığını Hz. Resulullah (s.a.a) ve Ehl-ı Beyt'ten nakledilen rivayetlerle ısbat ettik. O halde tarif ve tavsifim de bu rivayetlerden çıkarmalıyız. El hamdu lıllah Hz. Mehdı'nın bütün alamet ve özelliklen hadislerde yeralmış ve bu hususta hiçbir kuşkuya yer kalmamıştır. Ama bütün bunları okumak çok vakit aldığından sadece o hadislerin fihristim sizlere vermekle yetiniyorum, daha fazla bilgi istiyorsanız hadis kitaplarına müracaat ediniz.



                        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                        Yorum


                          #42
                          Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ



                          HZ. MEHDİ KİMDİR?


                          İmamlar on ıkı kışıdır. İlki Hz. Alı, sonuncusu ise Hz. Mehdı'dır. Bu hususta tam 91 hadis vardır.
                          İmamlar on ıkı kışıdır ve sonuncusu Mehdı'dır: Bu hususta 94 hadis vardır.
                          İmamlar on ıkı kışıdır, dokuzu Hüseyin'in soyundandır ve dokuzuncusu Mehdı'dır: 107 hadis.
                          Mehdi, Peygamber'ın Ehl-ı Beyt'indendir: 389 hadis.
                          Mehdi, Ali'nin evlatlarındandır: 214 hadis.
                          Mehdi, Fatıma'nın evlatlarındandır: 192 hadis.
                          Mehdi, Hüseyin'in evlatlarındandır: 185 hadis.
                          Mehdi, Hüseyin'in dokuzuncu evladıdır: 148 hadis.


                          Mehdi, Alı b. Hüseyin'in evladıdır: 185 hadis.
                          Mehdi, İmam Muhammed Bakır'ın evladındandır: 103 hadis.
                          Mehdi, İmam Cafer Sadık'ın evlatlarındandır: 103 hadis.
                          Mehdi, İmam Sadık'ın 6. evlatlarındandır: 99 hadis.
                          Mehdi, Musa b. Cafer'in evlatlarındandır: 101 hadis.
                          Mehdi, Musa b. Cafer'in 5. evlatlarındandır: 98 hadis.
                          Mehdi, Alı b. Musa Rıza'nın 4. evlatlarındandır: 95 hadis.
                          Mehdi, İmam Muhammed Takı'nın 3. evlatlarındandır: 90 hadis.
                          Mehdi, İmam Hâdı'nın evlatlarındandır: 90 hadis.
                          Mehdi, İmam Hasan Askerı'nın evladıdır: 145 hadis.
                          Mehdı'nın, babasının adı Hasan'dır: 148 hadis.
                          Mehdı'nın adı ve künyesi, Resulullah'ın (s.a.a) adı ve künyesi ile aynıdır: 47 hadis.


                          Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyururlar: "Mehdi benim evlatlarımdandır. Adı ve künyesi benim adım ve künyemle aynıdır. Ahlâk ve yaratılış açısından insanlar arasında bana en çok benzeyenide odur. Gaybete çekilecektir ki insanlar o zaman şaşkınlığa düşecek ve yollarını kaybedecektir. Daha sonra yıldızlar gibi parlayarak ortaya çıkacak ve yeryüzünü zulümle dolduktan sonra adaletle dolduracaktır."*130


                          Görüldüğü gibi bu hadis hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde va'dedılmış Mehdı'yı tarif ve tavsif etmektedir.

                          130-Bihar-ul Envar,c.51,s.72.



                          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                          Yorum


                            #43
                            Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                            MEHDİ HZ. HÜSEYİN'İN EVLATLARINDANDIR

                            Bazı Ehl-ı Sünnet uleması "Bizim alimlerimiz Hz. Mehdı'nın Hz. Hasan'ın evlatlarından olduğuna inanırlar. Bu hususta Sünen-ı Ebı Davut'ta rivayet edilen bir hadise dayanmaktadırlar. Ebu İshak şöyle diyor: "Hz. Alı, oğlu Hz. Hasan'a bakarken şöyle buyurdu: "Oğlum seyyittir, Resulullah da onu seyyid olarak adlandırmıştır. Onun soyundan birisi zuhur edecektir ki Peygamber'in adını alacaktır. Ahlakta Peygamber'e benzeyecek ama yüzden benzemeyecektir (veya tam tersi.)"*131 demektedirler.

                            Evvela bu hadisin istinsahında hata olabilir yanı Hz. Hüseyin yerine Hz. Hasan yazılmıştır. Zira bu hadis aynı senet ve metin ile ayrı kitaplarda da mevcuttur; onlarda Hasan yerine Hüseyin yazılmıştır."*132

                            Saniyen bu hadisin, hem Sünni hem Şia kitaplarında yeralan ve Mehdı'nın Hüseyin'in soyundan olduğunu bildiren sayı yönünden çok ve senet yönünden muteber hadisler karşısında hiçbir itibarı yoktur. Burada örnek olarak Ehl-ı sünnet kitaplarından birkaç hadis nakledelim:


                            Hüzeyfe, Hz. Peygamber'den şöyle nakleder: "Eğer dünyanın bir günü dahi baki kalsa Allah Teâlâ benimle adaş olan evlatlarımdan birini göndermek için o günü uzatacaktır." Selman "Ya Resulallah, Mehdi hangi evlatlarınızdan olacaktır?" diye sorunca Hz. Peygamber (s.a.a) mübarek elini Hüseyin'e vurarak "Bundan"buyurdular."*133

                            Ebu Saıd-ı Hudrı Hz. Resulullah'ın Hz. Fatıma'ya şöyle buyurduğunu nakleder: "Bu ümmetin Mehdi'si bizdendir ve Hz. İsa namazda ona uyacaktır." Daha sonra mübarek ellerim Hüseyin'e vurarak şöyle buyurdular: "Bu ümmetin Mehdi 'sı bu çocuğumun neslinden gelecektir. "*134

                            Selman-ı Farisi şöyle der: "Hz. Resulullah'ın yanına vardım, Hüseyin b. Alı Hz. Resulullah'ın dizine oturmuştu, Hazret onun yüzünü ve ağzını öpüyor ve şöyle diyordu: "Sen büyüksün, büyüğün oğlusun ve seyyidin -büyüğün- kardeşisin. İmamsın, imamın çocuğu ve imamın kardeşisin. Hüccetsin, hüccetin çocuğu ve hüccetin kardeşisin; Sen dokuz hüccetin babasısın ki onların dokuzuncusu Mehdi olacaktır."*135

                            Hz. Ali (a.s) Hz. Resulullah'tan (s.a.a) şöyle rivayet eder: "Dünya; Hüseyin 'in evlatlarından biri ümmetime egemen olup yeryüzünü zulümle dolduktan sonra adaletle doldurmadıkça sona ermeyecektir."*136

                            Hz. Mehdı'nın Hz. Hüseyin'in soyundan geleceğim bildiren hadisler gereğince, onun Hz. Hasan'ın soyundan geleceğim bildiren hadısden itibardan düşer. Gerçi bu hadisleri mana itibarıyla cem'ı etmekde mümkündür. Çünkü İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) annesi İmam Hasan'ın (a.s)

                            evlatlarından olduğu için Hz. İmam Hasan ve Hz. Hüseyin'in her ikisi de Hz. Mehdı'nın atası sayılırlar (bin anne diğeri ise baba tarafından). Aşağıdaki hadisi de buna şahit gösterebiliriz:


                            Hz. Peygamber (s.a.a) Hz. Fatıma'ya (a.s) şöyle buyurdular: "Bu ümmetin iki torunu bizdendir. Bunlar cennet ehli gençlerinin efendisi Hasan ve Hüseyin adlı çocuklarındır. Allah 'a andolsun ki babaları onlardan daha faziletlidir. Beni hak üzere gönderen Allah'a andolsun ki bu ümmetin Mehdi 'si dünya karıştığında o iki evladının neslinden vücuda gelecektir. "*137

                            131- Sünen-i Ebi Davut, c.2, s.208.
                            132-Isbat-ülHüdat,C.7,s.208.
                            133-Zeha,r-ul Ukba,S.156.
                            134- Kitab-ul Beyan fi Ahbar-, Sahib'iz-Zaman, 9.bab.
                            135-Kitab-u Yenabi'ul Mevedde,c.l,s.l45.
                            136-Es-Sevaik-ulMuhnka,s.l65.
                            137-Isbat-ü lHüdat,c.7,S.183.



                            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                            Yorum


                              #44
                              Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                              EĞERBİLİNSEYDİ...

                              Bu noktada şöyle bir soruyla karşılaşabiliriz: Va'dedılmış Mehdi eğer böyle bilinen ve seçkin bir şahsiyete sahip olsaydı mezkur tavsif ve tarifler asr-ı saadetteki, müslümanların ve masum imamların ashabının kulağına ulaşsaydı, yanlışlık ve suıstıfade yolu kapanır, imamların ashabı ile alimler yanlışlığa düşmezlerdi. Halbuki görülmektedir ki imamların evlatlarından bazısı da olayın iç yüzünden habersizdiler. Nasıl oldu da bunca sahte Mehdi kendisim İslam'ın va'dettığı Mehdi adıyla tanıtmış ve halkı kandırmıştır? Eğer müslümanlar Mehdı'nın adını, künyesini annesinin adını, babasının adını, on ikinci imam olduğunu, yaşını ve diğer özelliklerim buseydiler nasıl yanlışlığa düşebilirlerdi? Halbuki bazıları Muhammed b. Hanefıye'yı veya Muhammed b. Abdullah b. Hasan'ı veya Hz. Sadık, veya Hz. Musa b. Cafer'i ... Mehdi sanmışlardır."


                              Önceden de dediğimiz gibi Mehdı'nın varlığı asr-ı saadette müslümanların nezdınde kesin bilinen bırşeydı, varlığı hususunda hıçkımse şüphe etmiyordu. Hz. Resulullah (s.a.a), Mehdı'nın varlığını, bazı sıfatlarını, tevhıd ve adalet üzere kurulan hükümetim, zulmü ortadan kaldırmasını, İslam dininin zaferim ve onun eliyle gerçekleşecek adaleti bütün müslümanlara beyan etmiştir. Onları böylesi sevindirici müjdelerle sevindirmiştir. Ama Mehdı'nın özellik ve alametlerim teferruatıyla tüm müslümanlara beyan etmiyordu. Hatta denilebilir ki bu mevzu, bir yere kadar bir sır olarak saklanıyordu. Sadece nübüvet esrarının taşıyıcıları olan güvenilir ve emin kimselere söyleniyordu. Hz. Resulullah (s.a.a) Hz. Mehdı'nın gerçek alametlerim Alı b. Ebı Talıb, Hz. Fâtıma- Zehra (a.s) ve güvenilir bazı ashaba söylüyordu. Ama ashabın geneline üstü kapalı ve ıcmalen beyan ediyordu.

                              Ehl-ı Beyt imamları da Hz. Resulullah'a uyarak Mehdi mevzusunu müslümanların geneline üstü kapalı beyan etmişlerdir. Ama onun hakiki sıfatlarını her imam kendisinden sonraki imama söylemişve güvenilir ashaptan bazısına da beyan etmişlerdir. Ama halkın çoğu ve hatta imamların evlatlarından bazısı olayı detaylı olarak bilmiyorlardı.


                              Hz. Resulullah (s.a.a) ve Ehl-ı Beyt imamlarının bu kısa beyandan maksatları ıkı şeydi: Evvela bu vesileyle tevhıd hükümetinin düşmanlarını ve zalimleri şaşırtmak ve böylece onların va'dedılmış Mehdi kesin olarak tanımalarını engellemek istiyorlardı ki bu da Mehdı'nın muhafazası için gerekliydi. Evet, Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehl-ı Beyt İmanları çok iyi biliyorlardı ki eğer zalimler, ve zamanın hükümetleri, Mehdı'nın adını künyesini ve özelliklerim bilecek olursa kesin olarak babasını öldürüp doğumuna engel olabilirlerdi. Abbasoğulları, hükümetlerim korumak için her türlü vesileden istifade ediyor, bütün muhtemel tehlikeleri ortadan kaldırıyor ve her türlü cinayetleri işliyorlardı. Kendilerim rahatsız edeceğim tahmin ettikleri herkesi öldürüyor, itham edilen kişiler en yakınları bile olsa onu öldürmekten çekinmiyor hatta kendi kardeş, baba ve oğullarını bile katlediyorlardı.




                              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                              Yorum


                                #45
                                Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                                Beni Ümeyye ve Abbasoğulları Mehdı'nın alamet ve özelliklerim tam olarak bımedıklerı halde yine de muhtemel bir tehlikeyi ortadan kaldırmak için Fatma'nın evlatlarından binlerce insanı katlettiler. Bu vesileyle Mehdı'yı öldüreceklerim veya onun doğumunu önleyeceklerim sanıyorlardı,
                                İmam Sadık (a.s) Mufazzal, Ebu Basır ve Eban b. Tağlıb'e şöyle buyuruyordu:


                                "Beni Ümeyye ve Abbasoğulları zalim hükümetlerinin bizim Kâim'imiz (Mehdi) vasıtasıyla yok olacaklarını duyduklarından bize düşmanlık etmeye başladılar. Kılıç çekerek Peygamber'in evlatlarını katletmeye ve neslini ortadan kaldırmaya çalıştılar ve böylece onu öldüreceklerini ümit ediyorlardı. Ama Allah istediğini gerçekleştirmek için zalimlere gerçekleri bildirmedi. "*138

                                Ehl-ı Beyt imamları Hz. Mehdı'nın özelliklerim ifşa etmekten o kadar çekmiyorlardı ki yakın ashab ve hatta bazı evlatlarından bile bu hakikatleri gizliyorlardı. Ebu Halıd-ı Kâbılı şöyle der:

                                "İmam Ebu Cafer'e (a.s) tam olarak tanımam için Kâım'ın ismini bana söylemesini istedim. Hazret şöyle buyurdu: "Ey Eba Halid öyle bir şeyi soruyorsun ki Fatıma 'nın soyu bile onu bilecek olsalar o Hazret'ı parça parça ederler."*139

                                Ayrıca, Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehl-ı Beyt imamları meseleyi fazla teferruatına inmeden naklediyorlardı ki imanı zayıf insanlar İslam dininin galebesinden ümitsizliğe düşmesinler. Konunun izahı şudur: Bazı müslümanlar Hz. Resulullah'ın (s.a.a) ve Ali'nin nurlu hayatlarınıduydukları veya gördükleri ve hak dininin zafere ulaşacağın duydukları ve zulüm ve sitemden usandkları için binlerce umıt ve arzu ile İslam'a giriyor, ama daha yem iman ettikleri ve kâmil bir şekilde imann hakikatine erememış olduklarından acı tarihî olaylardan çabucak etkileniyorlard. Öte yandan Beni Ümeyye ve Abbasoğullarınn hareketlerim görüyor, İslam beldelerindeki sosyal adaletsizlik ve karışıklıkları müşahade ediyor ve bu sebeple şaşkınlığa düşüyorlardı.

                                Bu yüzden bu tür insanların ümitsizliğe düşeceklerinden ve İslam'dan döneceklerinden korkuluyordu. Bu insanlara imanlarını korumakta yardmcı olan mevzulardan bin de şüphesiz ki kurtuluşu ve Hz. Mehdı'nın (a.s) kıyamnı bekleyışdı. İnsanlar hergün Mehdı'nın kıyam edeceğim, İslam ve müslümanlann işlerini düzelteceğim umuyordu. Onun zulmü yok edeceğim ve İslam dımm her yere yayacağını ümit ediyorlardı. Bu ise Mehdı'nın ne zaman kıyam edeceği ve benzen gerçek özelliklen kamil olarak bilinmediği taktirde gerçekleşebilirdi. Ama eğer zuhur vaktim ve diğer özelliklerim, örneğin kimin oğlu olduğunu ve hangi tanhte kıyam edeceğim bilselerdi asla böyle bir netice elde edemezlerdi. Evet, asr-ı Saadete yakın dönemlerde zayıf insanları ümitlendiren ve tüm acılar karşısında onları dayanıklı yapan şey, Hz. Peygamber ve Ehl-ı Beyt ımamlanmn ıcmalen beyan ettiği bu kurtuluş müjdesıydı.

                                Yaktın oğlu Alı şöyle dedi: "Niçin hakkımızda yapılan müjdeler gerçekleşmekte ama sizler hakkındaki müjdelerden hiçbir belirti görünmemektedir?" Alı b. Yaktın şöyle cevap verdi: "Her ikimiz hakkındaki nvayetler bir kaynaktandır. Ama sızın hükümetinizin zamanı geldiğinden, hakkınzda yapılan tahminler bırbın ardnca gerçekleşmektedir. Ama Âl-ı Muhammed'ın iktidar zamanysa henüz gelmemiştir. Bu sebeple bızlen sevındıncı müjdeler ve arzularla meşgul ettiler. Eğer bizlere Al-ı Muhammed'ın hükümetinin 200 veya 300 yıldan önce kurulmayacağını söyleselerdi kalpler üzülür ve halk yığınları İslam'dan uzaklaşırdı. Ama olayı bizlere her gün kurtuluşu ve hak devletinin kuruluşunu beklememizi sağlayacak bir şekilde söylediler."*140

                                138-Kemaluddin,C.2,s.23.
                                139-Gaybet-İ Şeyh,s.202.
                                140-Gaybet-İ Şeyh,2.baskıs.207.






                                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X