Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ
EHL-İ BEYT'İN HADİSLERİ BÜTÜN MÜSLÜMANLAR İÇİN HÜCCETTİR
Bu noktada bazı sünnı kardeşler "Sızın hadisleriniz gerçekten de Mehdı'yı çok güzel bir şekilde tarif ve tavsif etmiştir. Ama ne yazık ki bizim gibi sünnı olan insanlara göre bu hadisler ve imamlarınızın söz ve amelleri geçerli ve muteber değildir." diyebilirler.
Ben burada kimseye velayet ve imamet mevzuunu ispat etmek istemiyorum, ancak şu mevzuyu hatırlatmak istiyorum ki Ehl-ı Beyt'ın sözleri bütün müslümanlar için muteber ve hüccettir, ister onları imam olarak kabul etsin, ister etmesin! Zira sünnı ve şıılerın sıhhatinde ittifak ettikleri bir çok kesin hadislerde Hz. Resul-ı Ekrem (s.a.a), Ehl-ı Beyt'ını müslümanlara ilmi bir merci olarak tanıtmış, söz ve amellerim sahih kabul etmiştir. Örneğin:
Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ben aranızda iki değerli şey bırakıyorum ki onlara sarıldıkça asla sapmazsınız. Bu ikisinden birisi Allah 'in Kitabıdır ki yer ve gök arasında bir irtibat vesilesidir. İkincisi ise Ehl-i Beyt'imdir. Bu ikisi kıyamete kadar birbirinden ayrılmazlar. O halde onlara nasıl davrandığınıza dikkat ediniz. "*141
Bu hadisi şıı ve Sünniler farklı senetlerle kendi kitaplarında nakletmiş ve sahih olduğunu itiraf etmişlerdir. İbn-ı Hacer "Es-Sevaık-ul Muhrıka" adlı kitabında şöyle yazmaktadır: "Bu hadis bir çok tank ve senetle Hz. Resulullah'tan (s.a.a) nakledilmiştir. Ashapdan yirmiden fazla kışı bu rivayeti nakleder. Hz. Resulullah (s.a.a) Kur'an ve Ehl-ı Beyt'e o kadar önem veriyordu ki defalarca, ve bu cümleden olmak üzere de veda haccında, Gadır-ı Hum'da ve Taıf seferinden dönüşte müslümanlara Ehl-ı Beyt'e sarılmalarını önemle hatırlatmıştır.
Ebuzer Hz. Peygamber'den (s.a.a) şöyle rivayet etmiştir: "Benim Ehl-i Beyt'im Nuh 'un gemisine benzer, ona binenler, kurtulur bınmeyenlerse boğulur"*142
Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuşlardır: "Benim gibi yaşamak, ölmek ve Allah'ın ektiği Tuba ağacının yanında yeralmak isteyen, benden sonra Ali'yi veli olarak kabullenmeli, onun dostlarıyla dost olmalı ve benden sonraki imamlara uymalıdır. Zira onlar benim Ehl-i Beyi 'imdir ki benim tiynetimden yaratılmışlardır. İlim ve anlayış sahibidirler. Onları yalanlayanlara ve onlar hakkında bana ihsanı kesenlere yazıklar olsun, böylelerı asla benim şefaatime erişemezler. "*143
142- Es-Seva.k, s.150 ve 184; Tezk.ret-u Havass-,1 ümme, s.182; Zeha.r-ul Ukba, s.20, Nezm-u Dürer-.s S.mtayn.s.235.
143- Yenab.-ül Mevedde, c.2, s.63; Isbat-ül Hüdat, c.2, s.253.
141- Zehaır-ul Ukba, Kahire basksı 1356 s.16; Es-Sevaık-ul Muhrıka, s.147; Füsul-ül Mühımme, s.22; El-Bıdaye ve'n-Nıhaye, c.5 s.20;, Kenz-ül Ümmal, Haydarabad basksı, s.153 ve 167; Nezm-u Dürer-ıs Sımtayn, Muhammed b. Yusuf, Necef baskısı, s.232; Tezkıret-u Havass-ıl Ümme, Sıbtb. Cevzı,yl: H.1285, s.182.
EHL-İ BEYT'İN HADİSLERİ BÜTÜN MÜSLÜMANLAR İÇİN HÜCCETTİR
Bu noktada bazı sünnı kardeşler "Sızın hadisleriniz gerçekten de Mehdı'yı çok güzel bir şekilde tarif ve tavsif etmiştir. Ama ne yazık ki bizim gibi sünnı olan insanlara göre bu hadisler ve imamlarınızın söz ve amelleri geçerli ve muteber değildir." diyebilirler.
Ben burada kimseye velayet ve imamet mevzuunu ispat etmek istemiyorum, ancak şu mevzuyu hatırlatmak istiyorum ki Ehl-ı Beyt'ın sözleri bütün müslümanlar için muteber ve hüccettir, ister onları imam olarak kabul etsin, ister etmesin! Zira sünnı ve şıılerın sıhhatinde ittifak ettikleri bir çok kesin hadislerde Hz. Resul-ı Ekrem (s.a.a), Ehl-ı Beyt'ını müslümanlara ilmi bir merci olarak tanıtmış, söz ve amellerim sahih kabul etmiştir. Örneğin:
Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ben aranızda iki değerli şey bırakıyorum ki onlara sarıldıkça asla sapmazsınız. Bu ikisinden birisi Allah 'in Kitabıdır ki yer ve gök arasında bir irtibat vesilesidir. İkincisi ise Ehl-i Beyt'imdir. Bu ikisi kıyamete kadar birbirinden ayrılmazlar. O halde onlara nasıl davrandığınıza dikkat ediniz. "*141
Bu hadisi şıı ve Sünniler farklı senetlerle kendi kitaplarında nakletmiş ve sahih olduğunu itiraf etmişlerdir. İbn-ı Hacer "Es-Sevaık-ul Muhrıka" adlı kitabında şöyle yazmaktadır: "Bu hadis bir çok tank ve senetle Hz. Resulullah'tan (s.a.a) nakledilmiştir. Ashapdan yirmiden fazla kışı bu rivayeti nakleder. Hz. Resulullah (s.a.a) Kur'an ve Ehl-ı Beyt'e o kadar önem veriyordu ki defalarca, ve bu cümleden olmak üzere de veda haccında, Gadır-ı Hum'da ve Taıf seferinden dönüşte müslümanlara Ehl-ı Beyt'e sarılmalarını önemle hatırlatmıştır.
Ebuzer Hz. Peygamber'den (s.a.a) şöyle rivayet etmiştir: "Benim Ehl-i Beyt'im Nuh 'un gemisine benzer, ona binenler, kurtulur bınmeyenlerse boğulur"*142
Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuşlardır: "Benim gibi yaşamak, ölmek ve Allah'ın ektiği Tuba ağacının yanında yeralmak isteyen, benden sonra Ali'yi veli olarak kabullenmeli, onun dostlarıyla dost olmalı ve benden sonraki imamlara uymalıdır. Zira onlar benim Ehl-i Beyi 'imdir ki benim tiynetimden yaratılmışlardır. İlim ve anlayış sahibidirler. Onları yalanlayanlara ve onlar hakkında bana ihsanı kesenlere yazıklar olsun, böylelerı asla benim şefaatime erişemezler. "*143
142- Es-Seva.k, s.150 ve 184; Tezk.ret-u Havass-,1 ümme, s.182; Zeha.r-ul Ukba, s.20, Nezm-u Dürer-.s S.mtayn.s.235.
143- Yenab.-ül Mevedde, c.2, s.63; Isbat-ül Hüdat, c.2, s.253.
141- Zehaır-ul Ukba, Kahire basksı 1356 s.16; Es-Sevaık-ul Muhrıka, s.147; Füsul-ül Mühımme, s.22; El-Bıdaye ve'n-Nıhaye, c.5 s.20;, Kenz-ül Ümmal, Haydarabad basksı, s.153 ve 167; Nezm-u Dürer-ıs Sımtayn, Muhammed b. Yusuf, Necef baskısı, s.232; Tezkıret-u Havass-ıl Ümme, Sıbtb. Cevzı,yl: H.1285, s.182.
Yorum