Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.
Her gün aşura! Her Yer Kerbela.
Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.
Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi
İmam Hüseyin (a.s.): 560
Bu konu ve meseleler hakkında ki netice düşüncemiz şudur:
Bütün bu anlatılanlardan şu sonuçlara varıyoruz: 1
1- Hz.Resulullah (s.a.v)’den risaleti müddetince, öngörülmüş dakik ve özverili bir programla, dinin yani (İslam devletinin) bütün kanunlarını, hükümlerini ve öğretilerini yavaş yavaş İmam Ali (a.s)’a öğretip, bu konuda büyük çaba harcayarak müslümanların bütün ihtiyaçlarını gidermiş ve güvenilir ellere teslim etmiş olmalardır.
2- İmam Ali (a.s)’ın kendi zati istidat ve liyakati, Hz. Resulullah (s.a.v.)'ın duası, kendi çaba ve ciddiyetiyle tüm dini yani (İslam’i devlet önderliğine) ilim ve öğretileri, Hz. Resulullah (s.a.v.)'dan öğrenip ezberledi ve asla unutmadı. Böylece nübüvvet ilminin hazinesi oldu.
3- Hz. İmam Ali (a.s.) nübüvvet ilmini iki yolla koruyordu:
a) Bu hepimizin mahlumu olan Ezberleyerek akılda tutuyordu.
b) Hz. Resulullah (s.a.v.)'ın emriyle, öğrendiklerini, kendinden sonraki imamlara ulaşması için, kitap veya kitaplara yazıyordu.
4- İmam Ali (a.s) de, ilmini aynı iki yolla kendinden sonraki imamlara bıraktı. Yani Peygamber'in hadislerini sözlü olarak İmam Hasan (a.s.)'a öğretti ve kitapları da ona bıraktı. İmam Hasan (a.s.)’da aynı yolu izlemesini emretti.
5- Allah'ın Resulü (s.a.v) böylelikle İslam'ın gerçek ilim ve öğretilerini zaman aşımına uğramaktan koruyup, onu güvenilir ellere teslim etmiş oluyordu...
6- Ortam hazırlandıktan sonra, "Sekaleyn" yani "Sefine" ve "Ali Kur'an'la, Kur'an da Ali'yle birliktedir." Hadislerini, meveddet ayet ve hadisini, ayrıca Tathir ayetini iblağ etmekle Ehl-i Beyt'i muteber bir ilmi merci olarak müslümanlara tanıtmış ve yeri geldiği zaman çeşitli tabirlerle ilmi onlardan almayı tavsiye etmiştir.
Eğer bu konu ve meselelerle müslümanlar, Hz. Resullullah (s.a.v.)'ın vefatından sonra, İmam Ali (a.s.)'nin ve Ehl-i Beyt'in ilmi merciliğini kabul etmiş ve en azından ilim elde etmek için bu aileye başvurmuş olsalardı, İslam Devletinin hayat veren gerçek öğretilerini elde edecek, mezhep farklılığı ve ihtilafına düşmeyeceklerdi. Bütün bunlar gerçekleşseydi, dünya şimdikinden daha farklı olurdu.
Ama maalesef öyle olmadı ve müslümanlar, Ehl-i Beyt'in ilmi merciliğinden de yavaş yavaş kopup, dinin hüküm ve öğrenimlerini öğrenmek için bu zengin ve güvenilir kaynaktan yeterince yararlanmadılar.
İlmi ihtiyaçlarını temin etmek için sağa sola dağılarak, din yani (devlet düşmanlarına ve hainleri ve hadis uyduranların tuzağına düştüler). Bu da İslam devletine vurulan en büyük darbe olmuştur. Elbette ki bu komplolar yavaş yavaş gerçekleşti. Yazan. imam Dikmen
Her gün aşura! Her Yer Kerbela.
Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.
Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi
İmam Hüseyin (a.s.): 560
Bu konu ve meseleler hakkında ki netice düşüncemiz şudur:
Bütün bu anlatılanlardan şu sonuçlara varıyoruz: 1
1- Hz.Resulullah (s.a.v)’den risaleti müddetince, öngörülmüş dakik ve özverili bir programla, dinin yani (İslam devletinin) bütün kanunlarını, hükümlerini ve öğretilerini yavaş yavaş İmam Ali (a.s)’a öğretip, bu konuda büyük çaba harcayarak müslümanların bütün ihtiyaçlarını gidermiş ve güvenilir ellere teslim etmiş olmalardır.
2- İmam Ali (a.s)’ın kendi zati istidat ve liyakati, Hz. Resulullah (s.a.v.)'ın duası, kendi çaba ve ciddiyetiyle tüm dini yani (İslam’i devlet önderliğine) ilim ve öğretileri, Hz. Resulullah (s.a.v.)'dan öğrenip ezberledi ve asla unutmadı. Böylece nübüvvet ilminin hazinesi oldu.
3- Hz. İmam Ali (a.s.) nübüvvet ilmini iki yolla koruyordu:
a) Bu hepimizin mahlumu olan Ezberleyerek akılda tutuyordu.
b) Hz. Resulullah (s.a.v.)'ın emriyle, öğrendiklerini, kendinden sonraki imamlara ulaşması için, kitap veya kitaplara yazıyordu.
4- İmam Ali (a.s) de, ilmini aynı iki yolla kendinden sonraki imamlara bıraktı. Yani Peygamber'in hadislerini sözlü olarak İmam Hasan (a.s.)'a öğretti ve kitapları da ona bıraktı. İmam Hasan (a.s.)’da aynı yolu izlemesini emretti.
5- Allah'ın Resulü (s.a.v) böylelikle İslam'ın gerçek ilim ve öğretilerini zaman aşımına uğramaktan koruyup, onu güvenilir ellere teslim etmiş oluyordu...
6- Ortam hazırlandıktan sonra, "Sekaleyn" yani "Sefine" ve "Ali Kur'an'la, Kur'an da Ali'yle birliktedir." Hadislerini, meveddet ayet ve hadisini, ayrıca Tathir ayetini iblağ etmekle Ehl-i Beyt'i muteber bir ilmi merci olarak müslümanlara tanıtmış ve yeri geldiği zaman çeşitli tabirlerle ilmi onlardan almayı tavsiye etmiştir.
Eğer bu konu ve meselelerle müslümanlar, Hz. Resullullah (s.a.v.)'ın vefatından sonra, İmam Ali (a.s.)'nin ve Ehl-i Beyt'in ilmi merciliğini kabul etmiş ve en azından ilim elde etmek için bu aileye başvurmuş olsalardı, İslam Devletinin hayat veren gerçek öğretilerini elde edecek, mezhep farklılığı ve ihtilafına düşmeyeceklerdi. Bütün bunlar gerçekleşseydi, dünya şimdikinden daha farklı olurdu.
Ama maalesef öyle olmadı ve müslümanlar, Ehl-i Beyt'in ilmi merciliğinden de yavaş yavaş kopup, dinin hüküm ve öğrenimlerini öğrenmek için bu zengin ve güvenilir kaynaktan yeterince yararlanmadılar.
İlmi ihtiyaçlarını temin etmek için sağa sola dağılarak, din yani (devlet düşmanlarına ve hainleri ve hadis uyduranların tuzağına düştüler). Bu da İslam devletine vurulan en büyük darbe olmuştur. Elbette ki bu komplolar yavaş yavaş gerçekleşti. Yazan. imam Dikmen
Yorum