Ynt: Adl-i İlahi
Burada, bir zamanlar Feyziyye Medresesi'nde (203) kitap satan saf bir kişiyi hatırladım: Kum şehrinde tahsil ettiğim sıralarda saf bir adamcağız Feyziyye Medresesi'nde kitap satmakta idi. Kitaplarını se-rer ve talebe ondan kitap satın alırdı. Bu adamcağız sık sık garip bir söz söyler, duyanları güldürür, ağızdan ağıza dolaşırdı.
Medrese öğrencilerinden birisi, bir gün şunu anlattı: Bir gün, bu adamcağıza başvurarak bir kitap sormuş, verdiği kitabı karıştırdıktan sonra bedelini sorarak satın almak istemiş. Satıcı, "Satmıyorum!" de-miş. Öğrenci, "Niçin?" diye sorunca da şu cevabı vermiş: "Satarsam, gidip yeni bir kitap almam ve bunun yerine koymam gerekecek."
Öğrenci bu söze gülüyordu; çünkü kitapçı, "yerine yenisini almam gerekir" diye kitap satmaktan çekinirse, kazanç da sağlayamazdı. San-ki bu kitapçı Hayyam'ın şu rubaîsinden ilham almış gibi idi:
Ta zuhre vo meh der âsumân geşt pedîd
Behter zi mey-i nâb kesî hîç nedîd
Men der acebem zi mey Fürûşân, kîşan
Beh z'ançe furûşend çe hâhend herîd?
Dünyanın kurulmasından bugüne
Meyden de değerli mal gören kimdir? Ne?
Meyhaneciler niçin satarlar şaşarım
Meyden kıymetli ne alırlar yerine?
Elbette Hayyam'ın bu rubaîsi ciddî olarak yöneltilmiş bir eleştiri değil, şairane dil ile söylenmiş bir sözdür, güzelliği de buradadır. An-cak, bunu unutur da bu sözü ciddî olarak ele alır ve tartarsak durum değişir. İçki içen için içki amaçtır, meyhaneci için ise araçtır. Meyha-neci içkiyi satmayı düşünür,
satarsa kederlenmez, aksine memnun olur.
Ârifî kû ke koned fehm, zebân-i sûsen
Tâ be porsed çerâ refto çerâ bâz âmed. (204)
Sûsen'in dilini anlayan bir ârif yok mu?
Niçin gittiğini ve niçin geri geldiğini sorsun.
Yaratılış âleminde de benzer bir durum vardır. Evren pazarı, satı-lacak şeylerin satın alındığı, temin edildiği ve tekrar satılıp tekrar alın-dığı ve bu yolla kazanç sağlanılan bir pazar yeri gibidir. Ölüm ve hayat düzeni; bir değiş-tokuş ve dolaşım düzenidir. Yaratılışın bu mübadele düzenini beğenmeyip eleştiren bir kimse, evrenin kanununu ve amacını anlayabilmiş değildir.
Her nokş-râ ke dîdî, cinseş zi lâ-mekân-est
Ger nakş reft gam nîst, asleş çu câvidân-est.
Gördüğün her nakış, her sûret, lâ mekân'dan, mekânsız âlemdendir.
Sûret, nakış giderse gitsin, aslı ebedîdir kalıcıdır. (205)
Burada, bir zamanlar Feyziyye Medresesi'nde (203) kitap satan saf bir kişiyi hatırladım: Kum şehrinde tahsil ettiğim sıralarda saf bir adamcağız Feyziyye Medresesi'nde kitap satmakta idi. Kitaplarını se-rer ve talebe ondan kitap satın alırdı. Bu adamcağız sık sık garip bir söz söyler, duyanları güldürür, ağızdan ağıza dolaşırdı.
Medrese öğrencilerinden birisi, bir gün şunu anlattı: Bir gün, bu adamcağıza başvurarak bir kitap sormuş, verdiği kitabı karıştırdıktan sonra bedelini sorarak satın almak istemiş. Satıcı, "Satmıyorum!" de-miş. Öğrenci, "Niçin?" diye sorunca da şu cevabı vermiş: "Satarsam, gidip yeni bir kitap almam ve bunun yerine koymam gerekecek."
Öğrenci bu söze gülüyordu; çünkü kitapçı, "yerine yenisini almam gerekir" diye kitap satmaktan çekinirse, kazanç da sağlayamazdı. San-ki bu kitapçı Hayyam'ın şu rubaîsinden ilham almış gibi idi:
Ta zuhre vo meh der âsumân geşt pedîd
Behter zi mey-i nâb kesî hîç nedîd
Men der acebem zi mey Fürûşân, kîşan
Beh z'ançe furûşend çe hâhend herîd?
Dünyanın kurulmasından bugüne
Meyden de değerli mal gören kimdir? Ne?
Meyhaneciler niçin satarlar şaşarım
Meyden kıymetli ne alırlar yerine?
Elbette Hayyam'ın bu rubaîsi ciddî olarak yöneltilmiş bir eleştiri değil, şairane dil ile söylenmiş bir sözdür, güzelliği de buradadır. An-cak, bunu unutur da bu sözü ciddî olarak ele alır ve tartarsak durum değişir. İçki içen için içki amaçtır, meyhaneci için ise araçtır. Meyha-neci içkiyi satmayı düşünür,
satarsa kederlenmez, aksine memnun olur.
Ârifî kû ke koned fehm, zebân-i sûsen
Tâ be porsed çerâ refto çerâ bâz âmed. (204)
Sûsen'in dilini anlayan bir ârif yok mu?
Niçin gittiğini ve niçin geri geldiğini sorsun.
Yaratılış âleminde de benzer bir durum vardır. Evren pazarı, satı-lacak şeylerin satın alındığı, temin edildiği ve tekrar satılıp tekrar alın-dığı ve bu yolla kazanç sağlanılan bir pazar yeri gibidir. Ölüm ve hayat düzeni; bir değiş-tokuş ve dolaşım düzenidir. Yaratılışın bu mübadele düzenini beğenmeyip eleştiren bir kimse, evrenin kanununu ve amacını anlayabilmiş değildir.
Her nokş-râ ke dîdî, cinseş zi lâ-mekân-est
Ger nakş reft gam nîst, asleş çu câvidân-est.
Gördüğün her nakış, her sûret, lâ mekân'dan, mekânsız âlemdendir.
Sûret, nakış giderse gitsin, aslı ebedîdir kalıcıdır. (205)
Yorum