Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

IMAM CAVAD ASNIN DILINDEN EBU BEKIR VE OMER

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #46
    IMAM CAVAD ASNIN DILINDEN EBU BEKIR VE OMER

    Bismillahirrahmanirrahim

    Arkadaşlar sözlerin karışmaması ve bu ilmi müzakerenin başka mecralara kaymaması için sizden bu bölümde yazı yazmamınızı istirham ediyorum.

    Yorum


      #47
      IMAM CAVAD ASNIN DILINDEN EBU BEKIR VE OMER

      Zeydiyye kardeşimi Allah için seviyorum, ama kendi mezhebini tam anlamıyla bilmiyor. Daha doğrusu hakkı kavramak istemiyor.


      Kuran ve Sünnet ,amenna. Kendisi hep bu methodla hareket etmek istiyor ben Zeydiyye nin bu hareketini çok seviyorum elhamdulillah. Ama Fahrettin Altan hocamız kendisine 12 imamla ilgili ve Hazreti Mehdi aleyhisselamla ilgili sorular sorduğunda bunlara cevap verememiştir.


      Bir ehlisünnet hocasına dedim ki;

      -Hadislerde 12 halife var. bunlar kimlerdir.

      -İlk 4 tanesi belli diğerleri belli değildir.

      -Bu nasıl oluyor?

      -İttifak yok bu konuda Ehlisünnette.

      -Biliyorum Buhariyi şerh eden yazarların farklı beyanatları var bu 12 halife konusunda.

      -Evet.

      -Yani Birbiriyle savaşan Hz Ali(a.s) ve Muaviye 12 halife listesinde. Buda yetmezmiş gibi Yezitte var.

      - ...



      12 İmam'ın kimler olduğu konusunda cevap nettir . Buna cevap veren tek Mezhep Caferiliktir yani 12 İmam Mezhebidir.


      Mürsel Aydın hocamız değerli ilim adamıdır. Kendisinin cevapları gerçektende açık ve nettir. Şüphe götürülemez. Elhamdulillah Şia herzaman galiptir.

      Yorum


        #48
        IMAM CAVAD ASNIN DILINDEN EBU BEKIR VE OMER

        [quote author=turgut7676 link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] selamun aleykum bu güzel tartışmayı çok beyendim ama Mürsel Aydın hocamızın bu kadar açık delille ve bu kadar güzel sözlerle ifade etmesine rağmen kardeşimizin hala başka şeyler aramasına anlam veremiyorum.Allaha emanet olun saygılar[/quote]

        şimdi sanırım bu aradaşa gaibden haber verdiler, dedilerki şu forumda şu başlıkta şöyle bi tartışma var. Bu arkadaşımızda hemen üye oldu ve gelir gelmez ilk ve tek mesajı olan bu sözleri yazdı mürsel aydın hocanın bu tarz holiganik sözler ihtiyacının olduğunu sanmıyorum. Siz bence buraya nasıl ne şekilde ne amaçla geldiniz onu anlamaya çalışın bırakın başkalarını..

        [quote author=İslam-devleti link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Zeydiyye kardeşimi Allah için seviyorum, ama kendi mezhebini tam anlamıyla bilmiyor. Daha doğrusu hakkı kavramak istemiyor. [/quote]

        mezhebi bilmek tabiri gariptir.. nedirki mezhep bilinsin? Mezhep denilen şey yoldan ibarettir. Varlığı nispetinde kullanılır yararlanılır yanlışı görülürse terk edilir. ya dinimi bilmeyenlerden olsa idim.. Allah muhafaza. Mezheb öğrenmek ya da bilmekle mükellef kılınmadım. Mezheb dediğiniz şey halis dine ulaşmak için kullanılan araçtan başka bişey değildir. Haktan kastınız dinleştirilmiş mezhepler ise varsın sizin olsun.

        Kuran ve Sünnet ,amenna. Kendisi hep bu methodla hareket etmek istiyor ben Zeydiyye nin bu hareketini çok seviyorum elhamdulillah. Ama Fahrettin Altan hocamız kendisine 12 imamla ilgili ve Hazreti Mehdi aleyhisselamla ilgili sorular sorduğunda bunlara cevap verememiştir.
        Özel mesaj aracılığı ile hakaret ve küfre başvuran hocalarınız muhatabım değildir. Şerlerinden Allaha sığınırım. Kaldıki sorduğu sorular ehlisünnet kaynaklarından yer alan batıl rivayetlerdir, bağlayıcılığı yoktur



        [quote author=İslam-devleti link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Mürsel Aydın hocamız değerli ilim adamıdır. [/quote]
        Hiç bi itirazımız yoktur..
        [quote author=İslam-devleti link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Elhamdulillah Şia herzaman galiptir. [/quote]
        Elhamdulillah ali Şialığı her zaman galiptir.

        Yorum


          #49
          IMAM CAVAD ASNIN DILINDEN EBU BEKIR VE OMER

          [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] İnanın anlamak için kendimiz zorluyorum, ama bir türlü anlayamıyorum. Allah aşkına net cevaplar verin.
          Evvela önceden söylediğiniz sözün hala üzerinde misiniz? Yani siz İmamları üçe böldünüz: Birincisi Nebi imamlardı.. Öyle değil mi? Bunun anlamı her nebinin aynı zamanda İmam olduğu değil mi? Eğer değilse, açık söyleyin biz de bilelim. Ve bundan sonra “Zeydiyye kardeş de bazı peygamberlerin imamet makamına sahip olmadığını söylüyor, kabul ediyor” diyelim ve buna şahitlik edelim.

          Yok, hala “her Nebi aynı zamanda imamdır da” diyorsanız, o zaman da önce sorduğum soru hala cevabını bulmuş değildir. Ne demiştik? “O zaman Bakara suresinin 124. ayetinden, Hz. İbrahim’in uzun bir zaman nebi olduğu halde imam olmadığını anlıyoruz. Çünkü imtihanları tamamladığında “Seni imam kıldık” buyuruyor. İmtihan dönemlerinin hepsinde ise nebi olduğu kesindir. Kimse aksini söylememiştir. Ateşe atılma, eşini ve küçük yavrusunu ıssız bir çöle sahipsiz bırakma, oğlu İsmail’i kurban etmekle görevlendirilişi vs. hepsi bu dönemde olmuştur. Yoksa diğer peygamberlerin hepsi baştan imamdı da Hz. İbrahim bu genel kaideden müstesna mıydı? Öyle ise neden?” [/quote]

          Anlaşılmayacak bir şey yok. en başından itibaren her nebinin ayrıca imam olduğunu ama bunların bazılarının kuranda ismen belirtildiğini diğerlerinin ise belirtilmediğini söylüyoruz. Hz Muhammed de kuranda ismen belirtilmese dahi imam olan nebilerdendir. Bunun nesini anlamadınız?

          Hz ibrahimin bitakım sınanmalar sonucu imam olması ile diğer nebilerin sınanmadan ( ya da sınansalar dahi kuranda bu ifade edilmeden) imam olduklarının belirtilmesi Allah’ın takdiridir. Belki Allah onlara bu makamı sınamadan verdi beklide sınadı ama bize bunu bildirmeyi murad etmedi bunu nereden bilebiliriz ? hz ibrahimi nasıl kendisine Halil eyledi, resulullahı nasıl kendisine Habib eyledi ise bu makamlarda sınanma var mı yok mu ya da neden o peygamberlere verildide diğerlerine verilmedi diye hesap soramayacak ardını araştıramayacak isek bu konuda da yorum yapmak bize düşmez. Allah İbrahim peygamberi kendisine Halil (dost) eyledi diye bu demek değildirki Allah diğer peygamberlere haşa düşmandı.. Allah hepsine dosttu ancak sadece İbrahim peygamberi özel olarak kitabında zikretti. Bu O’nun bileceği iştir.

          Yine sizin sorduğunuz sorunun benzerini size sormuş ama yanıt alamamıştım bu vesileyle tekrar sorayım madem bu konuya değindiniz…siz İbrahim peygambere sınanma sonucu verilen makam ile ehlibeyte verilen imamet makamını eşdeğer görüyosunuz. peki hem Allah sorgusuz sualsiz ehlibeyte bu makamı mı verdi yoksa onları önce sınadı sonramı verdi? Sınandılar ise neyle sınandılar ? sınanmadılar ise bu makam nasıl aynı makamdır? İkinci mesele siz kuranda zikredilmediği halde hz muhammedide imam olarak kabul ediyosunuz. Hz Muhammed neyle sınandı? Hz Muhammed kuranda zikredilmemesine rağmen onu imam kabul ederken diğer nebileri neden imam kabul etmiyosunuz ? üçüncü mesele kuranda imam oldukları belirtilen başka nebilerde vardır ama bunların ne sınanmasından bahseder ne başka bişeyden. Sadece onlara imam der Allah.. bunu nasıl açıklıyosunuz ? bu nebiler sınandılar mı ? dördüncüsü; hz İbrahim başta olmak üzere kuranda imam olarak zikredilen tüm nebile hem imamdır hem nebidir. Allahtan vahy almış kendilerine kitap verilenler olmuştur. Hem nebi hem imam olan birisi nasıl sadece imam olan ehlibeyt mensuplarından daha aşağıda olabilir? Ya da diğer ifadeyle sadece imam olan kişiler nasıl hem imam hem nebi olan kişilerden daha üstün olabilirler ?


          [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Saniyen, diyorsunuz ki “Hz. İbrahim’in imameti Ehlibeyt imamlarının imametiyle farklıdır; Hz. İbrahim’in imameti sınanmakla geldiği bir üst makamdır.” Şimdi bunu nasıl anlamalıyız? Yani “peygamberlikten farklı bir makam” mıdır? Eğer öyle ise, siz de imamet makamının peygamberlik makamından daha üstün bir makam olduğunu kabul ediyorsunuz. Yok, “Peygamberlikte bir üst makamdır” diyorsanız, o nasıl bir makamdır? Yani Peygamberlik aşama, aşama mı verilmiş Hz. İbrahim’e? Hayır bu da değil, “imametin çeşitli aşamaları vardır? Dolayısıyla bazı aşamaları imtihandan önce, bazıları ise imtihandan sonra verilmiştir” mi demek istiyorsunuz? Eğer maksadınız bu ise, o zaman ayette “seni imam kıldık” denmezdi ki? “Seni daha üstün bir imam yaptık, ya da imametin daha üstün bir derecesine yükselttik” denirdi! [/quote]

          Hz ibrahimin imamet makamına ulaşması sadece Allah ile İbrahim peygamber arasındaki bir lütuftur. İbrahim peygamber imam olmadan öncede vahy alıyodu, imam olduktan sonrada vahy almaya başladı bunun bizi etkileyen bi yönü yoktur. Ayani İbrahim peygamberin imam olması sadece Allahın nazarında daha sevgili, değerli bi kulu olduğunu ifade eden bi taltiftir. İmam olmadan önceki İbrahim peygamber ile imam olduktan sonraki İbrahim peygamber arasında yüklendiği misyon, hedefi amacı yaptıkları veya yapacakları açısından bi değişiklik olmuşmudur? Bakara suresindeki ayette bunun üzerinde durulması Muhammed ümmeti için İbrahim peygamberin Allah nazarındaki derecesini kavratmak açısındandır. Yoksa Allah İbrahim peygambere haşa rütbelendirir gibi bak İbrahim sen önce nebi idin artık imam oldun diye sıra ile derece vermesi söz konusu değildir. Eğer öyle olacak olsa idi kuranda hiçbir şekilde bahsi geçmeyen ama sizin inandığınız hz muhammedin imameti içinde aynı durum olması gerekirdi. Hz muhammedin hangi olaydan sonra imam olduğuna dair bir bilgi varmıdır elinizde ? ey Muhammed sen şu ana dek nebi idin, şu şu aşamalardan sonra derecen yükseldi artık imam oldun diye ayet ya da hadis varmıdır sunabileceğiniz ?

          Yorum


            #50
            IMAM CAVAD ASNIN DILINDEN EBU BEKIR VE OMER

            [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Ayrıca Hz. İbrahim’in imamet görevinin, vasi imamlar dediğiniz imamların göreviyle farkını da anlamış değilim. Onlar Allah tarafından seçilmiştir, ama diğerleri öyle değil diyorsun. “Biz de İmamların Allah tarafından seçildiğini söylüyoruz” cevabını vereceğimizi bildiğiniz için önceden cevap vermeye çalışmış ve bu konudaki delillerimizin sadece “hadislerimiz” olduğunu iddia etmişsiniz. Bu konuda bizim görüşlerimizi bilmemeniz biraz tuhaf geliyor bana; ama olsun zahire dayanarak cevaplamaya çalışayım.

            Evvela sadece hadislerle değil, Kur’an ayetleriyle de istidlal ediyoruz. Maide 67’yi, Maide 3’ü, Maide 55’i en azından bilmeniz lazım. Bu ayetleri nasıl anlama konusuna gelince, siz veya başkaları o ayetlerden farklı anlam çıkardığınızda, bunu sadece ayetin zahirine dayanarak mı yapıyorsunuz? Eğer öyle olsaydı, tefsirlerde “Tebliğ et” cümlesinde neyin tebliğinin kastedildiği hususunda yığınla farklı görüş ortaya konmazdı. Aynı şekilde Maide üçteki durum da bundan farklı değildir. Bir de Maide 55… Eğer salt aklınızla bunların ne olduğunu anlamaya çalışıyorsanız, bunu nasıl yaptığınızı bize de öğretin de istifade edelim. Hayır, hadislere başvuruyorsanız, o zaman siz de bizim yaptığımızı yapıyorsunuz demektir. Ayrıca “hadisleriniz” sözü de bizim için değil, ancak başkaları için geçerli olabilir. Çünkü İmamiye bu ve benzeri konuların hepsinde müşterek hadislere istinad eder. Az buçuk bizim akaid kitaplarımızdan haberdar iseniz, bunu bilmeniz gerekir. Ama başkalarında asla bunu göremezsiniz. [/quote]

            Maide 3 ve maide 55 in imametle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Müşterek hadislerden istifade ederek bu ayetleri imamete yormanızın bağlayıcılığı da yoktur. Maide 67 hakkında ise zeydiyye mektebinin görüşü yine orada tebliğ edilmesi gereken hususun imam alinin velayeti değil, bu ayetin siyak ve sibakına bakarak resulullahın hristiyan ve Yahudilerin gerçek yüzlerini anlatmaları ile ilgilidir. Maide 59-66 ayetleri hep hristiyan ve Yahudileri eleştirir. Yine anı şekilde 68-85 arasındaki ayetlerde Yahudi ve hristiyanları eleştirmektedir. Hal böyleyken tam bu ayetlerin ortasında yer alan maide 67 yi hz alinin velayetine yormak zorlamadır. Zaten uyarıda bir tek husus değil genel olarak “sana indirilen” ifadesi yer almaktadır. Bu da Allahtan gelen tüm vahyi kapsar. Resulullah Yahudi ve hristiyanlar ile ilgili ayetleri tebliğ ederken onların kendisine bir kötülük yapmalarından çekinmiş ve bu ayet inmiştir. Biz tabiî ki hadislerden yararlanıyoruz ancak en makul ve ayetle çelişmeyecek şekilde, Allahın muradını tam kapsayacak şekilde hadislerden yararlanıyoruz. Eğer sizin iddia ettiğiniz gibi imam alinin velayetine dair bir ayet inmiş olsa ve resulullahta bunu tebliğ etmese idi bu ayetten sonra resulullahın demesi gerekirdiki; Allah buyuruyorki benden sonra imam ali ve avlatlarıdır. Ama böyle bir ayet yoktur. Sonra resulullah sizin iddia ettiğiniz gibi neden hz alinin velayetini ilan etmekten çekinsin ya da bundan geri dursun ? Allah neden resulünü uyarsın ? demekki ortada bir sıkıntı var, Allahta uyarısı ile bu sıkıntıyı gidermiştir.


            [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Bu meselenin bir yanı, diğer yanına gelince görev ve mesuliyet açısından Hz. İbrahim’in imametiyle vasi imamların imameti arasında gördüğünüz farkı gerçekten merak ediyorum. Bunları lütfen açık ve delilli bir şekilde buyurun ortaya koyun biz de anlayalım. Fakat önceden şunu hatırlatayım ki İmamet deyip de Hz. İbrahim’in peygamberliğiyle alakalı görevlerini bana saymayın. [/quote]
            Hz ibrahimin imam olması ile ne görevi ne yetkisi artmış ya da azalmış değildir. Öncede ifade ettiğim gibi bu makam Allah ile nebi arasındaki irtibattan ibarettir. Vasi imamların yani velilerin ise mesuliyetleri gerek aktarımları gerek yaşayışları itibarıyla insanları kuranın pratiği olan sahih sünnete ulaştırmaktır.
            [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Güzel de bunu halife olan da yapamıyor mu? Ya da yapmalı değil mi? Halife olan kimse de “Allahın dinini ve resulün sahih sünnetini yaşatmalı” değil mi? Halife olan kimse de bayrağı devr almıyor mu? İslam fidanının köklerini güçleştirmeye çalışmıyor mu? Ya da çalışmalı değil mi? Esasen Halife halef demek değil mi, birisinin yerine oturup da onun yaptıklarını yapmak değil mi? Halife olan Resule haleflik yapmıyor mu? Yoksa başka birisinin halefidir de biz mi bilmiyoruz?

            “Yoksa yeni hüküm koymak ya da Allah ve resulünün getirdiği hükmü değiştirmek gibi bir yetkisi yoktur” diyorsunuz. Aynı şey halife için de geçerlidir. Hatta Peygamberin bile Allah’tan bağımsız hüküm koyma yetkisi yoktur, nerde kaldı imam vasi veya halifenin olsun!!

            Dolayısıyla da biz bu açıklamalarınızda vasi ve halife arasında görev açısından hiçbir fark göremedik. Başka bildiğiniz bir fark varsa onları ortaya koyun. [/quote]
            Bizim Halifelik makamına atfettiğimiz değer siyasi anlamda yöneticilikten ibarettir. Ebubekirde ömerde osmanda halife iken dini hususlarda şeksiz şüphesiz en güvenilir otorite imam alidir. Bu demek değildirki ebubekir ya da ömer dini bilmiyordu. Belki kıyasım tam olarak muradımı anlatmaya yetmeyecektir ama şöyle düşünün.. iranda dini anlamda en büyük otorite Ayetullah hamaneydir. Peki neden hamaney cumhurbaşkanlığı görevinide yerine getirmez ? haşa basiretsizmidir? Siyasetten anlamaz mı ? ahmedinejad ve hamaneyin bu görev paylaşımı zıtlıkmıdır, birbirine muhaliflikmidir yoksa rahmetmidir? Hamaney cuhurbaşkanı olsa idi Ahmedinejad kadar başarılı olamaz mı ? ya da şöyle düşünün ahmedinejad cumhurbaşkanı diyerek dini konulardan bihabermidir?
            [quote author=zeydiyye link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] İmam ali sitem etmiş eleştirmiş olabilir ancak hiçbir müdahalede bulunmamıştır. Bunlar yapıcı eleştirilerdir uyarı mahiyetindedir. Ve zaman zaman ebubekir ve ömerinde imam alinin tavsiyelerinde uyduklarını görüyoruz. Bunda da islamın maslahatını gözetmiştir. Ebubekir ve ömerin islamın temel direkleriyle oynamamaları resulden aldıkları görevi imam ali kadar ehil olmasalar bile hakkınca yerine getirdikleri ve emanete ihanet etmedikleri için imam ali susmuştur. Ne zamanki osmanın son dönemleri ile beraber İslam emevilerin oyuncağı oldu işte orada imam ali dur demiş ve mücadeleye girişmiştir. Bizim bu noktada kabullenemediğimiz şey sizin imametin tıpkı nebilik gibi Allah tarafından seçilmir bir makam olarak sunmanız. Eğer böyle bir makam ise bu görevi hakkıyla elde edemediği ve süreci yönetemediği için haşa imam alide sorumlu olur. Siz hiçbir nebi gördünüz mü kendisine ittiba etmeyenlere karşı mücadele etmesin ya da davasından vazgeçsin? Nuh peygamberin tabilerinin sayısı bir elin parmaklarını geçmediği söylenir. Oysa o hiçbir zaman mücadeleden vazgeçmedi ve görevine sıkı sıkıya bağlanarak emanete sahip çıktı. Bunu asla başkalarına teslim etmedi taviz vermedi. Burada şu sonucu çıkarıyoruz imamet asla nübüvvet gibi Allah tarafından seçtiği insanlara verdiği bir yükümlülük değildir. Bu inanç en başta imam aliyi zan altında bırakır ki bundan Allaha sığınırız. [/quote]
            [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Yukarıda ki açıklamalardan bu bölümün cevabı da belli olduğu için ayriyeten cevap vermeye gerek görmüyorum. [/quote]
            Ben bu konuyu daha önce de dile getirdim ancak yanıt alamadım.. şu anda cevap bellidir diye geçiştirilmiş maalesef.. yineliyorum; Siz hiçbir nebi gördünüz mü kendisine ittiba etmeyenlere karşı mücadele etmesin ya da davasından vazgeçsin? Nuh peygamberin tabilerinin sayısı bir elin parmaklarını geçmediği söylenir. Oysa o hiçbir zaman mücadeleden vazgeçmedi ve görevine sıkı sıkıya bağlanarak emanete sahip çıktı. Bunu asla başkalarına teslim etmedi taviz vermedi. Eğer Allah tarafından bir görev verildi ise bu görev yine Allah tarafından gelecek bir emir ile askıya alınabilir. Kişinin şahsi maslahatı bu noktada Allahın emrine muhalefet edemez. İmam ali Allah tarafından seçilen birisi ise, vahy almadığına göre neye dayanarak bu davasından vazgeçmiş , susmuş ya da kenara çekilmiştir. Böyle bir uygulama kimin haddinedir ? Allah emredecek diyeceki sen velisin.. resulden sonra insanlarına başına sen geçeceksin.. sonra imam ali vahy almaksızın diyecekki ben bu görevimden islamın maslahatı için feragat ediyorum… euzubillah…

            [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Ama nasıl yeterli olduğunu da izah etmeliydiniz. Bizim açımızdan yeterli olmadığını aşağıda izah edeceğim inşaallah. [/quote]

            Fark olmadığı için yeterlidir. Fark olsa idi zaten sunardım. Olmayan bir şeyin delilini sunamam.
            [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Bir kere vasinin de vahy aldığını söylemezsiniz herhalde. Vahy almadığına göre o da nas olmadığı yerde ictihad yapıyor, müctehid imam dedikleriniz de. Hata yapabileceğini yine kendiniz söylüyorsunuz. Durum bu iken hata yapabilecek vasiy imamla hata yapabilecek müctehid imam arasında ne fark kaldı? Allah aşkına öyle bir vasiy, Peygamber tarafından seçilse ne olacak seçilmese ne olacak?! [/quote]
            Tabiî ki böyle bişey söylemiyorum. İmamların hata yapma olasılıkları çok düşüktür çünkü zaten din tamamlanmış ve olduğu gibi resul tarafından aktarılmıştır. Hangi konuda hata edeceklerki? Sürekli resulullahın yanında olan, ellerinde kuranı kerim bulunan, sahih sünnetle iç içe yaşamış olan vasi imamlar neyi yanlış ya da hatalı aktaracaklar ? bizim müctehid ya da vasi imamlardan beklentimiz sadece ve sadece sahih sünnete ulaşma noktasındadır onlardan fazla bi beklentimiz yoktur. Onlar ne din koyucudur ne de dinden herhangi bir hükmü çıkaran kişilerdir. Gündelik hayatlarında hata yaparlar yapmazlar orasını bilemem bu kimseyi bağlamaz. Bizi ilgilendiren nokta din konusunda aktardıklarıdır.

            Yorum


              #51
              IMAM CAVAD ASNIN DILINDEN EBU BEKIR VE OMER

              [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Peygamberlerin hata yaptığı konusuna gelince, bu da gerçekten ilginç bir görüş. Hata yapan bir peygamberin nerde yapıp yapmayacağını nerden bileceğiz? Hata yapan bir peygambere nasıl güveneceğiz?
              Bunları da izah ederseniz memnun olurum. [/quote]
              Eğer peygamber din noktasında hata yaparsa (örneğin yetkisi olmadığı halde kendisine haram olmayan bir şeyi haram kılarsa) Allah tarafından vahy ile uyarılır ve bunun hata olduğu bildirilir resulde o uygulamadan vazgeçer. İşte nebilerin en büyük özelliği budur yani Allah ile irtibat halinde olmalarıdır. Bu yüzden bu özellikleri sebebiyle en üstün olan mahluklardır. İmamlar ise bundan mahrumdur. Allah ile irtibatları yoktur. Hata yaptıklarında düzeltilme olanakları yoktur. Hata yapan peygamber hatası düzeltildiğinde ayeti bildirir ve hata yaptığını ayetle düzeltildiğini açıklar sizde bu şekilde güvenirsiniz.
              [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Birçoğunda olduğu gibi, yuvarlak cevaplar verip geçiyorsunuz maalesef. Ben diyorum ki halife olan kimse Al-i Resül’den olması gerekirse ve ilk halifelerin hilafeti de meşru ise, o zaman Al-i Resül’den olmayan bu halifelerin halifeliği nasıl meşru görülüyor? Siz yine dönüp benzer şeyleri tekrarlıyorsunuz. O halifeler döneminde İslam’ın direkleriyle oynanmıştır veya oynanmamıştır, onu ayriyeten tartışmak gerekir. Ama benim sorum Zeydiyye’deki imamet prensiplerine göre meşru olup olmadığındadır. Meşru ise açıkça söyleyin meşrudur, o zaman da prensiplerinizin neden bazen işleyip bazen işlemediğinin cevabını verin. Hayır, meşru değilse, açık bir şekilde meşru değildir deyin. [/quote]
              “Yuvarlar cevaplar” ifadenizi görmezden gelerek yeniden anlatayım inş..halen daha halifelikle imameti eşdeğer tutup ikisini aynı bağlamda değerlendiriyosunuz. Anlamamanızda sanırım bundan kaynaklanıyo. bizim meşru gördüğümüz ebubekir ve ömerin imameti değil hilafetidir. Çünkü bu kişiler siyasi açıdan kargaşaya yer vermemiş, Allahın dinine aykırı uygulamalara başvurmamış, insanlara zulmetmemiştir. İster ebubekir ister ömer ister Osman iste şu ister bu kim halife olursa olsun eğer ben o dönemde yaşasa idim dini bir hususta birisine danışacak isem bu ali olurdu. Zeydiyyenin imamet prensibi ile ebubekir ömer ve osmanın hilafetlerinin ne ilgisi vardır ? onlar hiçbir zaman imam olmadılar..Hala neyi anlamadınız ???
              [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Kaldı ki bugün Müslümanlar arasında çeşitli alanlardaki bunca farklılığın temellerinin ta o günlerde atıldığını bilmeyen var mı? Hz. Ali ve diğer imamlar sahih bir çizgiyi korumaya çalıştılar. Yoksa bütün Müslümanlar arasındaki yanlışları her kese yansıyacak şekilde düzelttiğini nasıl söyleyebiliriz? Bakın bir tek teravih konusunda Hz. Ali yapılan yanlışı düzeltmeye kalktığında ne fırtınalar koptu?

              Süleym bin Kays Hz. Ali'den şöyle nakletmektedir: "Allah'a yemin olsun ki İnsanlara Ramazan'da farz namazların dışındaki namazları cemaatle kılmamalarını emrettim ve nafile namazları cemaatle kılmak bidattir dedim. Orduma katılan bazı askerler feryat ettiler ki "Ey İslam ehli, Ömer'in sünneti değiştirildi! Ali bizi Ramazanın nafilelerini cemaatle kılmaktan men ediyor!" Öyle bir yaygara kopardılar ki ordu içinde fitne ve isyan çıkmasından endişelendim.." (Vesailü'ş-Şia, c.8, s.46) [/quote]
              Eğer birileri “ali ömerin sünnetini değiştirdi” diye yaygara koparıyo ise bizim inandığımız ali bu kişilerden çekinip korkmak yerine nasılki halife seçilen 3. şurada “ben ömerin ve ebubekirin değil Allah resulünün sünnetini yaşatacağım” dedi ise, askerlere de aynı şeyi söyler. “ali bizi ramazanın nafilelerini cemaatle kılmaktan men ediyor” diyenlerin zaten imam alinin ordusunda işi yoktur. İmam alinin onlara karşı aman üzülmesinle kırılmasınlar diye resulullahın sahih sünnetinden feragat ettiğini de iddia etmek aliye yapılan saygısızlıktır.
              [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum. Peki, burada Hudeybiye antlaşması aklınıza geliyor da başka yerlerde niye gelmiyor?

              Hz. Hasan’ı yalnız bıraktılar da Hz. Ali’yi bırakmadılar mı? Niye Hz. Hasan’ınkine bir mazeret buluyor, bir yerlere benzetebiliyorsunuz da Hz. Ali’ninkini benzetmiyorsunuz? İmamsa ikisi de İmam, vasiyse, ikisi de vasiy? [/quote]

              Çünkü imam hasan girişimde bulunmuş ve başarısız olması üzerine bu yöntemi uygulamıştır. İmam ali ise en başından itibaren susmayı tercih etmiş, kıyam yoluna başvurmamıştır. Onun suskun kalması onayladığı anlamına gelir, aksi halde başarısız olma pahasına mücadele edeceği aşikardır. En azından bizim inandığımız ali profili budur.
              [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Hadi bunları geçtik, eğer mesele sadece yalnız bırakılmak ise, Hz. Hüseyin (a.s) yalnız bırakılmadı mı? Hatta Hz. Hasan’ın yalnızlığıyla Hz. Hüseyn’in yalnızlığı kıyas bile edilemez. Ama bakıyoruz ki Hz. Hüseyin (a.s) Hz. Hasan (a.s) gibi yapmıyor? Her şeyini feda edinceye kadar savaşıyor! [/quote]

              İmam Hüseyin savaşmak için yola çıkmamıştır. Davet üzerine yola çıkmış ve pusuya düşürülmüştür. Hatta düşman ordusuna kendilerini bırakıp küfeye gitmelerini istemiş ancak kabul görmemiş bunun üzerine canı pahasına savaşmış ve şehid edilmiştir. Sanki tarihi bilmez tarzındaki bu yorumlarınız gerçekten şaşırtıyo beni. Siz hz hüseyinin kılıç kuşanıp o kadar ehlibeyt kadınıyla çocuğuyla hazırlıksız şekilde savaşamı koyulduğunu düşünüyosunuz ? imam hüseyini şianın içerisindeki münafıklar küfeye davet etmiş o da davete icab etmek için küfeye yola çıkmıştır. kafasındaki şeu küfeye ulaştıktan sonra kendisini davet eden küfelilerle beraber yezide kıyam etmektir amenna ancak ilk yola çıktığında savaş gibi bi düşüncesi yoktur. Buna mecbur bırakılmıştır.

              Yorum


                #52
                IMAM CAVAD ASNIN DILINDEN EBU BEKIR VE OMER

                Bâkır’el Ulum’un (İmam Muhammed Bakır) târihin en yüce kişiliği olmasıyla övünç duymadayız biz; Allah Teâlâ, Resul sallallahu aleyhi ve Alihi ve sellem ve mâsum imamlardan başka kimsenin idrâk edemediği ve edemeyeceği o da bizdendir.




                Mezhebimizin Câ’feri oluşuyla övünürüz biz; ki sonsuz bir derya olan fıkhımız[36] onun eserlerinden biridir yalnızca... Ve biz, Allah’ın salat ve selamı onlara olsun, tüm mâsum imamlarla iftihar ve onların yolunu izleyeceğimizi taahhüd etmişizdir.



                Bu sözler İmam Humeyninin vasiyetidir.

                Yorum


                  #53
                  IMAM CAVAD ASNIN DILINDEN EBU BEKIR VE OMER

                  [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Ayrıca fütursuzca eleştirdiğiniz, Hz. İmam Bakır yalnız bırakılacağını düşünüp de kıyamdan çekinmiş olamaz mı? Hangisinin hangi gerekçeyle kıyam ettiğini veya etmediğine siz mi teşhis koyacaksın? Bakın değerli kardeşim, bunlar sizlerin çıkmazlarınız. Ve buna emin olun ki imamiyenin görüşleri olmadan bu farklılıklara makul bir yorum getirmeniz mümkün değildir. [/quote]
                  Muhammed bakıra yönelttiğimiz ;kardeşi savaş meydanında kan dökerken ben talebelerime ders vereceğim diyerek kardeşini yalnız bırakması noktasındaki eleştirimizin hiçbir fütursuz yönü yoktur. Resulullahın uhuddaki okçular yüzünden yalnız bırakılacağını bilme imkanı varken dahi (vahy yolu ile) uhud savaşından geri durmamış ve bu savaşa iştirak etmiştir. Ne Muhammed bakırın ne diğer imamların gaybı bilmek gibi bir özellikleri olmadığı için “yalnız bırakılırım” korkusu ile cihaddan geri durmaları makul bi bahane değildir.
                  Ki Kadri Çelik’in “Bir Devrimin Anatomisi” adlı kitapta Muhammed Bakırdan şu sözü nakleder;
                  "Zeyd'in yolu haktır. Ona yardım etmeyene ve onunla savaşana eyvahlar ol¬sun"
                  Şimdi eğer bu nakil doğru ise yani gerçekten Muhammed bakır zeyd hakkında “ona yardım etmeyene eyvahlar olsun” dedi ise en başta kendisine eyvahlar olsun demektedir. Eğer nakil uydurma ise bunun muhatabı kadri çeliktir ben değilim.

                  [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Gerçekten ilginç bir şey! Kerbela olayı vuku bulduğunda İmam Bakır (a.s) 3 yaşında idi. Hz. Zeyd ise daha dünyaya bile gelmemişti! Dolayısıyla henüz dünyaya gelmemiş birisi nasıl oluyor da imameti devralıyor?! [/quote]
                  İmametin ardışık (zincirleme) olması gibi zorunluluktan bahsetmedik. Ki bu hususa şaşırmanızda ilginçtir çünkü 12 imam silsilesi içerisinde yer alan hadinin çocuk yaşta imam olduğunu bilmeyen yoktur sanırım. Başkası şaşırsa anlayacağım buna da siz neden şaşırdınız ona anlam veremedim.
                  [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Muaviye’nin zamanında Müslümanlara her türlü zülüm reva görülmüyor muydu? Neden o zaman Hz. Ali (a.s) sonuna kadar oğlu imma Hüseyin gibi savaşmadı? Şehadetten mi çekindi? Hz. Hasan da kardeşi İmam Hüseyin gibi şehid olmayı göze almadı? [/quote]
                  Hz alinin sonuna kadar savaşmadığını kim söyledi size ? hz ali sonuna kadar savaşmış ancak etrafındakiler onu sulhe zorlayınca (meşhur kuran sahifelerinin mızrağa takılması olayı) amr bin as münafığının hilesi ile karşı karşıya kalınmıştır. Sonrasında imam ali köşesine çekilmemiş yine mücadelesine devam etmiştir. Hz Hüseyin yezidin ordusundan yollarından çekilmelerini istediği halde üzerine saldırıldığı için şehid olmuştur. Olaylar sanki birbiriyle aynıymış, ortam aynıymış gibi yansıtmanız doğru değil.

                  [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] İmam Zeynü’l-Abidin’in zamanında Beni Ümmeyye’nin baskı ve zulümleri ayyuka çıkmıştı. Neden İmam Zeynü’l-Abidin babası gibi kıyam etmedi? İmam Zeynü’l-Abidin’i vasiy olarak gören Zeydiyye’den bazılarının buna gösterdikleri mazeret nedir acaba? [/quote]

                  Bu sorunun muhatabı takdir edersinizki ben deği, seccad (ra)’ı vasi imam olarak görenlerdir.
                  [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Şaşırdığım bir bir nokta da hakları olmadığı halde hilafeti ele alan halifeleri mazur gören ve “Velhasıl zeydiyye mektebinin gündemi hiçbir zaman ebubekir ve ömer olmamış, onların en efdal olmadıklarını düşündüğümüz halde onlar hakkında tek kötü söz söylememeyi şiar edinmişizdir” diyen sizin, Resulullah’ın ilim ve irfanının varisi olduğunu, zamanının en alimi, en takvalısı olduğunu Sünnilerin bile kabul ettiği, 14 yaşından itibaren (babasının şehadetinden sonra) Hz. Zeyd’in hocalığını ve eğitimini üstlenen İmam Muhammed Bakır gibi bir şahsiyet hakkında bu ifadeleri kullanmanız, gerçekten esef verici bir olay! [/quote]

                  Ne bekliyosunuz ki? İlk 3 halifeye lanet gecesi düzenleyip hakaretler düzmemizi ve tekfir etmemizi mi? Biz eğer imam alinin yolundan gittiğimizi iddia ediyo isek onun gibi olmak onun gibi davranmak zorundayız. İmam ali ilk 3 halife hakkında ne yaptı ise bizde aynısını yapar aynısını düşünür aynısını söyleriz. Ne bir adım geri ne de bir adım ileri gitmeyiz. Osmanın hilafet merkezi onu öldürmek isteyenlerce sarılınca oğullarını kapının önüne bekçi dikip osmanı koruyan imam alidir… Osman içeride susuz kalınca kendi elleriyle ona su götüren imam alidir.. siz bunların hepsini görmezden gelip Osman şöyledir Osman böyledir diye atıp tutmamızı mı istiyosunuz ? kusura bakmayın yapamayız..bundan ne Allah ne resulü ne de imam ali razı olur. Muhammed bakıra gelince.. onun hakkında söylediğimiz hangi söz sizi bu kadar üzdü ya da kızdırdı? Ona iftiramı attık hakaretmi ettik sorun nedir ? imam zeyd emevilere karşı kıyam edince Muhammed bakırın ona yardım etmemesi ve evinde oturmayı tercih etmesi sizinde kabul ettiğiniz bi hakikat değilmidir? Bunun dile getirilmesi sizi neden bu kadar celallendiriyo ?
                  [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Ne diyim, Rabbim hepimizi hatalardan korusun, yaptığımız hataları bağışlasın inşaallah. [/quote]

                  Allahumme amin.

                  Yorum


                    #54
                    IMAM CAVAD ASNIN DILINDEN EBU BEKIR VE OMER

                    [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Ama bizim açımızdan Hz. Zeyd’in (r.a) İmam Muhammed Bakır’la (a.s) farkı bilinmeyen bir şey değildir. Bu silsileye kimin girip kimin girmediğine karar veren bizler değiliz. Bunun İlahi tayinle olduğu inancını taşıyoruz. Kaynaklarımızda bununla ilgili yığınla hadisler var. Ama ben onlardan size delil göstermeyeceğim. Onlar bize kalsın. Ama size Sünni kaynaklardan birkaç hadis vereceğim ki İmamiye kendini kurtarmak için uydurmuştur demeyesiniz. [/quote]

                    Ehlisünnetle ortak inanç noktalarınızın olması hakikatin delili değildirki. Biz her zaman söylüyoruz rivayet kimden ya da nereden gelirse gelsin ölçümüz o rivayeti kurana arz etmek, ruhuna aykırı görürsekte atmaktır. İster ehlisünnetten ister başka ekollerden istediğiniz kadar “12 imamın Allah tarafından tıpkı nebiler gibi seçildiğine” dair kaynak sunun, nazarımızda bu rivayetler batıldır çünkü merkezde yer alan kuranın ruhuna aykırıdır. Her zaman dile getirdiğiniz bir husus var; biz bunun delillerini ehlisünnetten de gösteriyoruz diyosunuz. İyide bunun bağlayıcı yönü nedir? İki taife hakta ittifak ettiği gibi batılda da ittifak edebilir bu mümkündür. İncil ile kuran arasında müşterek hükümlerin olması incili hak kılmaz kuranıda batıl kılmaz. Sonra her mektebin içerisinde diğer ekollere daha yakın olan raviler yer almıştır. Örneğin bazı Sünnilere göre taberinin şii olduğu söylenir. Ya da sizin sürekli mutezile olarak lanse ettiğiniz ibni ebil hadid katıksız bir şiadır. Bu ve bunun gibi biçok örnek sunulabilir.
                    [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] Değinmek istediğim son husus şudur ki biz Hz. Zeyd’i yukarıda beyan edilen sebepten dolayı 12 masum imam içinde görmüyoruz, doğrudur. Ama Hz. Zeyd bize göre, Al-i Muhammed’in (s.a.a) en seçkin âlimlerinden, muhaddislerinden, mücahidlerinden ve şehitlerindendir. Aşağıda İmamlarımızdan sadece örnek olarak vereceğim hadisler aslında hem imamlarımızın, hem de İmamiye mektebinin Hz. Zeyd ve onun kıyamı hakkındaki görüşünü ortaya koymaya ve aralarındaki tavrın yukarıda beyan ettiğimiz istikamette olduğunu göstermeye yeter:

                    İmam zeyd hakkındaki rivayetlerinizi ve onun dilinden kitaplarınızda aktardıklarınızı okudum. Bunların itibar edilecek yönü yoktur. çünkü imam zeyd tarihte en fazla oraya buraya çekiştirilen kişilerden olmuştur. Tıpkı eseri el mecmunun biçok mezhebe uyarlandığı gibi. Örneğin el ezherde zeydiyye kürsüsü kurulmuş ve güya orada el mecmu okutulmaktadır ama içeriğine baktığınızda el mecmu diye sunulan kitap selefilik öğretileriyle dolu tahrif edilmiş bi kitaptır. Rivayetlerinize gelince;

                    Hazzar Kummi Kifayetü’l-Eser kitabında Zeyd’in şöyle dediğini nakletmektedir: “Kim cihad etmek istiyorsa, bana gelsin; kim de ilim istiyorsa, Kardeşimin oğlu Cafer’e gitsin.” (Kifayetü’l-Eser, s. 302) [/quote]

                    İmam zeyd kıyam ettiğinde münafıklar ortalığı karıştırmak için zeyd ilk üç halifeyi hak bilmektedir diye ortaya söz atılır. Bunun üzerine Şialardan bi grup gelir sorarlar imam zeyd; ya zeyd ilk 3 halifeyi nasıl bilirsin? İmam zeyd cevap verir; ben kılıcımı ilk 3 halifeye değil beni ümeyyeye kaldırdım.. bu cevabı alınca ordunun büyük çoğunluğu imam zeydi savaş meydanında terk ederek Muhammed bakırın yanına sığınır. İmam zeyd onlara hiddetlenerek ayrılanlar terk edenler manasında “rafizi” tabirini kullanır. Eğer sizin bu naklettiğiniz rivayet doğru olsa idi ordusundan Muhammed bakırın yanına gidenlere hiddetlenmez ve beni yalnız bıraksanızda olur gidin ilim öğrenin derdi. Ki öyle bir ortamda , Müslümanlara her türlü zulm reva görülürken, islamın temel direkleri sarsılıyo iken insanlar ilim öğrenmeklemi meşgul olacaklardır ?
                    [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] 6- El-Keşşi Ammar Sabati’den şöyle nakletmektedir: “Süleyman bin Halid, Zeyd ile kıyam edenlerden birisiydi. Bir gün birkaç kişiyle biz bir köşede duruyorduk; Zeyd de başka bir köşedeydi. O sırada adamın birisi, Süleyman’a dedi ki Zeyd hakkında görüşün nedir? Acaba o mu daha üstündür yoksa Cafer (İmam Sadık) mı? Süleyman dedi ki: “Vallahi Cafer’in bir günü Zeyd’in bir ömrüne bedeldir!” Adam şaşkınlığından başını sallayıp Zeyd’in yanına gitti ve olayı ona anlattı. Ben de onların yanına vardım. Zeyd şu cevabı verdi: “Cafer helal ve haramda bizim imamımızdır.” (Ricalü’l-Keşşi, s.308) [/quote]

                    [b] Bu rivayet ise yine her zaman yaptığınız gibi hoş olmayan bi kıyastır. Ki nebilerle imamlar arasında yapılan kıyasları gördükten sonra artık imam zeyd hakkında yaptığınız bu kıyası biraz daha makul görüyorum. Şu söze bakar mısınız Allah aşkına.. caferin bir günü imam zeydin ömrüne bedelmiş.. böyle çirkin bi yakıştırma olabilir mi? Eğer imam zeydi bu şekilde sevecek ve saygı gösterecek iseniz hiç sevmeyin daha evladır.. yaptığınız apaçık şekilde Caferi sadığı yüceltmek adına imam zeydi küçük düşürmek, alçak göstermek bi nevi feda etmektir yem olarak kullanmaktır. Bundan Allaha sığının.. Muhammed bakır hakkında söylediğim tarihi hakikatler hakkında fütursuz sözler diyosunuz ancak fütursuz sözlerin a’lası bu batıl kıyaslardır.

                    Caferi sadığın imam zeydin haram ve helalde imamı olduğunu söylemenizde en başta söylediğiniz sözleri yalanlamaktadır. Demiştinizki
                    [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] “Ama Hz. Zeyd bize göre, Al-i Muhammed’in (s.a.a) en seçkin âlimlerinden, muhaddislerinden, mücahidlerinden ve şehitlerindendir.” [/quote]
                    Eğer gerçekten zeyd sizin nazarınızda öyle ise bu rivayeti nakletmekten Allaha sığınmanız gerekir.imam zeydin helal ve haramda bir tek imamı vardır o da kuranı kerimdir. Bunun haricinde helal ve haram noktasında kimseyede ihtiyacı yoktur. en seçkin alim dediğiniz bi kişinin helal ve haram noktasında bile eksik olduğunu iddia etmeniz çelişkidir, günahtır..

                    [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] 8- Aynı eserde yine Abdu’l-A’la’dan şöyle nakledilmiştir: Zeyd bin Ali’ye “… Bu emrin (imametin) sahibi siz misiniz?” diye sorduğumda “Hayır dedi, ama ben Resulullah’ın soyundanım.” Ben “O halde kime uymamızı emrediyorsunuz?” dediğimde İmam Cafer-i Sadık’a işaret ederek “Şundan ayrılmayın” buyurdu.” (Kifayetü’l-Eser, s.307) [/quote]
                    Bu rivayetin batıllığı ise içerisinde barındırdığı mantık hatası yüzündendir. İmam zeyd sağ iken Muhammed bakırda sağ idi.. Muhammed bakır imam zeyd şehid edildikten sonra vefat etmiştir. Eğer imam zeyd sizin iddia ettiğiniz gibi 12 imama tabi olsa idi uyulması gereken kişi olarak Caferi sadığı değil Muhammed bakırı zikretmesi gerekirdi. Öyle ya (inancınıza göre) Muhammed bakır imam iken ne diye Caferi sadığı işaret etsin ?

                    [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] 9- Muhammed bin Müslim diyor ki: “Zeyd bin Ali’nin yanına gittim ve ona şöyle dedim: “Bir topluluk sizin bu işin (imametin) sahibi olduğunuzu zannediyorlar.” Bunun üzerine şöyle dedi: “Hayır, ama ben Resulullah’ın neslindenim.” Dedim ki Peki bu işin sahibi sizden sonra kimlerdir?” Şöyle buyurdu: “Yedi tane halifedir ki Mehdi de onlardandır.” Muhammed bin Müslim şöyle devam ediyor: “Ben İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) yanına gittim ve Zeyd’in dediğini anlattım. “ İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Kardeşim Zeyd doğru söylemiştir. Bu işin sürecinde benden sonra yedi tane vasi olacaktır ki Mehdi (a.s) de onlardandır…” (Kifayetü’l-Eser, s.306) [/quote]

                    İmam zeyde gelip “ey zeyd mehdi hakkında ne buyurursun, geleceıkmidir” diye sorduklarında. Gelecekse buyursun gelsin gayb ile ilgilenmiyorum cevabını vermiştir. Velhasıl bu ve benzeri naklettiğiniz rivayetler imam zeydi kendi yanlarına çekmeye çalışan isnaaşeriyye ravilerinin nakillerinden öteye geçmez.

                    Yorum


                      #55
                      IMAM CAVAD ASNIN DILINDEN EBU BEKIR VE OMER

                      Bismillahirrahmanirrahim

                      Uzun bir bekleyişin ardından gelen cevabınız, maalesef yine hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor. Hayal kırıklığı ise, sizin zannınızın aksine, istediğim cevapları alamadığım için değil, bir sürü vakit harcayıp yazdığımız hususların içinden keyfi bir seçim yaparak istediğiniz yere cevap verip, diğerlerinin üzerinden es geçmeniz, birçok yerde de kaç defa cevapladığım ve meramımı açıkladığım şeyler hakkında benzer şeyleri tekrarlayıp durmanızdandır. Ayrıca bir buçuk ay gibi uzun bir sürede cevapların gelmesi de ayrı bir sıkıntı…
                      Her neyse yine de yazılanları cevapsız bıkamamaya gayret edeceğim.


                      [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914]
                      Önce şunu belirteyim ki biraz hayal kırıklığı yaşadım maalesef. Ben bir hafta gibi bir süre bekleyişin ardından siz değerli kardeşimden ortaya konulan hususlar ve sorulan sorular hakkında detaylı ve doyurucu cevaplar beklerken, maalesef umduğumu bulamadım. Birçok bölüme birkaç cümleyle değinip çoğu bölümleri es geçmişsiniz. Sorduğum soruların çoğuna cevap vermemiş veya yuvarlak cevaplarla yetinmişsiniz. Herhalükarda biz de umduğumuzu değil, bulduğumuzu ganimet sayarak yazılanlar üzerinde durmaya çalışacağız ve cevabını almadığımız soruları tekrar hatırlatıp cevap bekleyeceğiz.[/quote]

                      [quote author=zeydiyye link=topic=14752.msg111345#msg111345 date=1291146943]
                      Ben yaşadığınız hayalkırıklığının nedeninin sorular hakkında detaylı cevap alamadığınız için değil, almak istediğiniz cevapları alamadığınız için olduğunu düşünüyorum. Siz konu ile ilgisi olmayan şeyleri sorup konuyu farklı mecralara çekmeye çalıştığınız sürece, önüme bitakım ayetler verip “ hadi bakalım bu ayetleri aklından ve hadislerden yararlanmaksızın açıkla” diyerek sanki ben aklın ve hadislerin ayetlerin açıklanması amacıyla kullanılmasına karşıymışım gibi lanse ettiğiniz sürece bu tarz sorulara cevap vermeyeceğimi ve hayalkırıklığı yaşamaya devam edeceğinizi bildireyim. Çünkü bu soruların muhatabı olarak görmüyorum kendimi. Diğer hususlarda ise gereken yerde gerektiği kadar açıklamayı yaptığımı düşünüyorum. Anlaşılmayan noktalar varsa oraları özellikle belirtin yine açıklarım sorun değil. [/quote]

                      Valla siz bilirsiniz, zorlayacak halimiz yok. Ama cevap vermediğiniz müddetçe, biz bunu cevapsızlığınıza hamledeceğiz bilmiş olun. Biz bu ayetleri neden verdiğimizi ve konumuzla ilişkisinin ne olduğunu yeteri kadar açıkladık. Sizin burada tek yapacağınız şey, afakı olarak “alakası yoktur, muhatabı değilim” gibi kaçamak cevaplar yerine, ayetler hakkında yapacağınız açıklamayla alakası olmadığını ispatlamaktır. Bunu yapmadığınız müddetçe algımız şu olacaktır: Zeydiye kardeş, ayetleri açıklamaya kalktığı takdirde kendi tezini çürütmüş olacağını bildiği için buna yanaşmıyor. Ne zaman ki bunu yapıp alakasızlığını ispatladınız, o zaman biz de bu algımızdan vazgeçeriz.
                      (Not: Bu değerlendirmeyi, cevapların ilk bölümü asıldıktan sonra yazmıştım. Daha sonra söz konusu ayetlerden bazılarına seçmeli cevap verildi; onları inşallah aşağıda değerlendireceğim. Ama birçoğu yine cevapsız kaldı. Dolayısıyla bu algımız, o ayetler hakkında hala geçerlidir.)

                      [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914]
                      Değerli kardeşim, yazdıklarım yukarıda duruyor. Ama maalesef cümlelere gereği gibi dikkat etmiyorsunuz. Bakın kullandığım cümle aynen şöyledir: “Yani Kur’an’ın Allah kelamı olduğunda hiçbir şüphe yoktur, ancak ayetlerden çıkarılan anlamlar birçok zaman zannidir…” “Ama hadislerin birçoğunun (mütevatir olmayanların) Resul’den sadır olduğu kesin değildir. Ama çoğunun anlamı açıktır…”

                      Gördüğünüz gibi genelleme yapmamışım. Her iki tarafta da çoğunlukla böyledir demişim. Dolayısıyla Kur’an ayetlerinden çıkan kesin manalarla, hadislerden çıkan kesin manaları birbiriyle kıyaslarsak elbette hadislerin anlamlarının açıklığıyla, ayetlerin anlamlarının açıklığı kıyas götürmeyecek boyutlardadır. Dediğim gibi bu görüş sadece Şiaya has bir görüş de değildir. Usul-i Fıkıh alimlerinin ortak görüşüdür. [/quote]

                      [quote author=zeydiyye link=topic=14752.msg111345#msg111345 date=1291146943]
                      İtikadi bir konuda genelleme yapmayıp ortaya koyduğunuz kaidenin duruma ve hadislere göre değişeceğinden bahsetmeniz net bir yönteminizin olmadığını, yine hangi hadis ve ayetin açık ya da kapalı olduğuna sizin karar verdiğinizi gösterir. Anlamlarının açık olduğunu söylediğiniz çoğunluk hadisler ya da anlamlarının zanni olduğunu iddia ettiğiniz azınlık ayetlerin hangileri olup olmadığına karar veren merci kimdir? Öyle ya öncelikle tüm ayetler ve hadisler için bu sınıflamayı yapmalısınız ki ondan sonra sizin başvurduğunuz yöntem uygulanabilsin. Yani şu ayetin anlamı zannidir öyleyse bu ayeti zahiri olarak ayete muhalif bile olsa şu hadisle açıklarız diyebilmelisiniz. Ya da şu ayetin anlamı açıktır hadise başvurmaya gerek yoktur diyebilmelisiniz. Peki bu ayrımı kime ve neye göre yapacaksınız? Sizin anlam bakımından kapalı ve zanni olduğunuz ayeti bir başkası anladığını iddia edebilir ve sizin başvurduğunuz kurana muhalefet eden hadisi reddedebilir. Buna söz söylemeye hakkınız var mı ?

                      Oysaki bizim üzerinde durduğumuz ve önem verdiğimiz daha doğrusu sizi eleştirdiğimiz husus çok açık ve net; sizin anlamlarının zanni olduğunu ve anlayamadığınızı iddia ettiğiniz ayetleri zahiren kurana apaçık şekilde ters olan hadislerle açıklamaya kalkışmanız. Biz demiyoruzki hadislere başvurmayın ya da ayetleri sadece okuyarak anlayın. Ama bunu zahiren bile olsa ayetlere aykırı olan hadislerle yapmayın diyoruz. Ayet açıkta olsa kapalıda olsa zannide olsa ne olursa olsun ayetlere muhalefet eden bir hadis gördüğünüzde duyduğunuzda bunu tevil etmek yerine reddedin diyoruz. Bu arada ifadelerimden sanki sizi bu noktada yönlendiriyo gibi algılamayın. Bizim savunduğumuz ve itikadımızı oluşturan temel ilkeleri ifade etmek adına “diyoruz” lafzını kullanıyorum. [/quote]

                      Bakın kardeş, benim bahsettiğim kural, sadece şianın iddia ettiği, bir kural değildir, Şiisiyle Sünnisiyle bütün Usul alimlerinin müşterek kabulleridir. Zeydiyye ne diyor bilmiyorum. Maalesef elimizde bu konuda görüşlerini öğrenebileceğim bir kaynak yok.
                      Her neyse bahsettiğimiz o kuralın işlediği alan, Kur’an ayetlerinin hepsi teker teker değildir. Ayetlerin büyük bir bölümü zaten öğüt ve nasihattir. İnzar veya tebşirdir. Bunlarda kimsenin ihtilafı yok. Yine ahkamın aslıyla ilgili ayetler de aynı… Örneğin namaz, oruç, zekat, hac, cihad vb konuların aslıyla alakalı ayetlerin mana ve muradında bazı cüzü farklılıkların dışında önemli bir ayrılık söz konusu değildir. Yine itikadi konuların en azından bir kısmında durum aynıdır. Geriye kalıyor, bazı itikadi konular ve ahkamın detayları… İşte zanni dediğimiz yorumlar bu alanlardadır. Bunları da zaten belirlemeye gerek yoktur. Alsan tefsirleri eline nerelerde ihtilaf edildiğini göreceksin. İlla ölçü istiyorsan vereyim, nerede ümmetin alimleri, müfessirleri ihtilaf etmiş, farklı yorumlar, tefsirler ortaya koymuşsa işte oralar…
                      Bir başka husus hadislerin misyonuyla alakalıdır. Aşağıda bir açıklamanız vardır ki orada bir husus birbirine karıştığı için öne alıp burada cevaplamaya uygun gördüm. Diyorsunuz ki: “Eğer Kuran namaz kılın diyo, hadiste öğle namazının farzı 4 diyo ise buna kimsenin sözü yoktur. Bunu kurana aykırı olarak görende yoktur inkar edende yoktur. Bu tarz açıklayıcı mahiyette olan hadisleri istediğiniz kadar kullanın ve kurana yorumlar getirin. Kimin itirazı var? Bizde aynısını yapıyoruz çünkü. Eğer buna itiraz etse idik imam zeydin el mecmu adlı hadis kitabını çöpe atmamız gerekirdi.”

                      Açıklamanızdan anlaşılan şudur ki siz hadisin misyonunu, sadece detayları ortaya koymakla sınırlandırıyorsunuz. Dolayısıyla ayetlerin aslı üzerinde hadislerin herhangi bir açıklayıcı fonksiyonu yoktur. Ya da en azından yukarıdaki beyanatınızdan anlaşılan budur. Eğer gerçekten maksadınız bu ise, bunun doğru olmadığı ayan beyan ortadadır. Buna birçok örnek hem İmamiye hadislerinden, hem Sünni hadislerinden, hatta Zeydi hadislerden örnek göstermek mümkündür. Şii ve Sünni hadislere çok fazla itibar etmediğiniz için ilerleyen bölümlerde yeri geldiğinde Zeydiyye kaynaklarından (özellikle El-Mecmu’dan) vereceğimiz bilgi ve belgelerde bunun böyle olmadığını sizde gözlerinizle göreceksiniz. Aynı şekilde Zeydiyye’yi ne kadar tanıdığınızı ve kaynaklarından ne kadar haberdar olduğunuzu da. Sadece biraz sabırlı olun, yeri gelsin inşallah.


                      [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914]
                      Hatta hadisleri, bir tarafa bıraksak bile, birisi kalkıp “Sen neden, farklı bir yorum getiriyorsun?” deme hakkına sahip mi? Her kes bir başkasının anladığını ayetten anlamaya mecbur mu? Eğer mecbur olsaydı, neden bu kadar tefsirler çıkmış ortaya? Aynı ayete bazen onlarca farklı yorum sunulmuştur. Az buçuk tefsirlerle haşir neşir olan bunu bilir. Bir mevla ve veli kelimesine 30’a yakın anlam verilmiştir. Dolayısıyla bu anlamları dikkate alarak, her kes farklı yorumlar getirmiştir ayetlere. Kevser suresindeki “Kevser” kelimesine 35 tane, (evet yanlış duymadınız, tam 35 tane) anlam zikredilmiştir! [/quote]

                      Devamı Var...

                      Yorum


                        #56
                        IMAM CAVAD ASNIN DILINDEN EBU BEKIR VE OMER

                        [quote author=zeydiyye link=topic=14752.msg111345#msg111345 date=1291146943]
                        Bu sözleri sizden duymak hem sevindirici hem de şaşırtıcı. Yani sizin ayetlerden çıkardığınız ve çoğunu imamlara, imamete yorduğunuz ayetleri bir başkası başka şeylere yorma hakkına sahiptir.. kimseye veli kelimesinden illaki velayet ya da imamet anlamı çıkarması konusunda baskı yapılamaz ve böyle anlamayan kişiler yargılanamaz. Halbuki sizin ehlisünneti ya da diğer ekolleri en fazla eleştirdiğiniz husus budur. Ayetleri neden sizin gibi anlamadıkları konusu. Örneğin abdest alırken ayakların yıkanacağımı yoksa meshedileceğimi konusundaki maide suresi 6. ayet. Ben o ayetten ayakların meshedileceğini anlıyorum siz de sanırım öyle ama Sünniler yıkanacağı anlamını çıkarıyolar. “Her kes bir başkasının anladığını ayetten anlamaya mecbur mu?” demişsiniz… değilse eğer sorun yoktur. Ben sanmıyorumki hiçbir Sünni ayetten ayaklarını meshedeceği anlamını çıkarmasına rağmen haşa sırf Allaha inat olsun diye ayaklarını yıkasınlar. Demekki ayeti bu şekilde anlayıp bu şekilde amel ediyolar. Sizinde beyan ettiğinize göre bunları sorun yapıp ortaya koymamak ve dayatmamak lazım.. değil mi.. [/quote]

                        Yazılanı anlamamakta, ya da yanlış anlamakta ısrar etmenin herhalde en güzel örneklerinden olsa gerek. Aşağıda açık bir şekilde “Bakın yanlış anlaşılmasın, ben her kesin ayetten her anladığı doğrudur demek istemiyorum. Benim demek istediğim şudur ki birçok zaman ayetin zahiri farklı yorumlara açıktır. Hz. Ali’nin (a.s) tabiriyle “Hammalun zu vucuh.” Yani Kur’an çeşitli şekillerde yorumlanmaya müsait bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla burada yapılacak şey sen niye öyle anladın, deme yerine, senin o anladığın şu şu delillere binaen yanlıştır deyip bunu ispata çalışmaktır” diye özellikle vurgu yapmama rağmen bunları yazmanız, gerçek hayret verici bir şey.

                        Yazıları baştan beri takip eden bir kimsenin ne demek istediğimizi anlaması zor bir şey değil. Ama yine de tekrar etmeye mecbur kalacağım. Benim vurgulamak istediğim şudur ki sizin ayetlerin açıklığı konusundaki beyanınız, realiteyle örtüşmüyor. Kur’an’da sizin açık dediğiniz nice ayetler vardır ki müfessirler tarafından farklı farklı şekillerde yorumlanmıştır. Bunların hepsi de sizden kat kat daha iyi Arapçayı ve Arapça gramerini biliyorlar. Ama bu, sizin iddianızın aksine onları aynı şeyleri ayetten anlamaya götürmemiş, aksine birbirinden farklı, hatta bazen taban tabana zıt anlamlar, yorumlar çıkarmalarına engel olmamıştır. Çünkü Hz. Ali’nin buyurduğu gibi “Kur’an, farklı anlamlar çıkarılmaya müsait bir yapıya sahiptir.” Dolayısıyla eğer ayetin zahiriyle yetineceksek, tekrar ediyorum: eğer ayetin zahiriyle yetineceksek, o zaman bu farklı yorumları çıkaran kimselerden bazısı kalkıp da diğer bazısını suçlamaya hakkı yoktur. Benim vurgulamak istediğim realite budur. Yoksa her farklı yorumu çıkaran kimse, yorumunda haklıdır demek istemiyorum. Bunu yapmam bindiğim dalı kesmektir. Bunu anlamayacak kadar akılsız değilim hamdolsun.

                        İşte bu durumlarda ayetlerden çıkarılacak anlamların hangisinin hak olduğunu tespit etmenin en önemli yollarından birisi sağlam hadislere başvurmaktır. Mesela yukarıda bahsettiğimiz VELİ kavramı gibi. Dediğim gibi bu kelimeye 30’a yakın anlam yüklenmiştir. Bu manaların hangisi aslidir, hangisi değil, bu ayrı bir konu. Ama bu manaların bu kelimeye atfedildiği bir realite.. Dolayısıyla bu kelimenin hangi ayette hangi anlama geldiğini tespit emek için birçok yerde hadise başvurmaktan başka çaremiz yoktur. İşte bu noktada biz diyoruz ki Resulullah’ın emri gereği Ehlibeyt’e ve onların nakillerine sarılıp yanlıştan korunmalıyız. Ve biz bunu yapıyoruz.

                        Yukarıda örnek olarak verdiğim, ama sizin ısrarla cevaplamaktan çekindiğiniz ayetlerin açıklamasını sormam bunun içindi. Sizin “grameri bilmek ayetlerin manasını ve dolayısıyla hadislerle çelişip çelişmediğini anlamaya yeterlidir” tezinizle bu ayetlerin muradını anlamak mümkün değildir, problemi çözmez demek istiyoruz. Nitekim Ehlibeyt’ten kendilerini mahrum bıkanlar, bu ayetlere makul bir yorum getirememişlerdir. Bu ayetlerle ilgili Ehlibeyt hadislerini ortaya koyarsak, elbette ayetin zahiriyle örtüşmeyecek. Çünkü ayetlerde açıkça bazı peygamberlerin günahından, istiğfarından, dalaletinden, adam öldürmesinden, yalan konuşmasından vs. bahsediyor. O halde iki seçeneğimiz var. Ya peygamberlerin günahtan masum oldukları inancından vazgeçeceğiz. Nitekim birçok Kur’an “bize yeterlidir” diyenler vazgeçmişlerdir. Ya da bu ayetleri zahirinden farklı bir şekilde yorumlayacağız.

                        İşte olay bu.. Öbür taraftan bu ve benzeri ayetlerde ittifak ettiğimiz inanca ters düştüğü için hadislerin yardımıyla ayetin zahirinden el çekip ona söz konusu inançla örtüşecek bir yorum getirebiliyorsak, aynısını başka bazı ayetlerde de yapmamıza engel olan nedir? Size engel olan şey, o konuda farklı bir inanca, ön yargıya, ya da düşünceye sahip olmanız, dolayısıyla da buna kendinizi mecbur hissetmeyip, hemen bir çırpıda reddetmenizdir. Tamam, bu sizin bileceğiniz bir iştir, bizi ilgilendirmez. Ama farklı delillerle, farklı bir inanca sahip olan bir kimse, beslendiği inancın kaynaklarından ilham alarak o ayetleri zahirinden farklı yorumluyorsa, buna da itiraz hakkınız yoktur. Çünkü yapılan şey, mesela zahirleri masumiyetle çelişen ayetlerde yapılanın aynısıdır. Yanlışsa, orada da yanlış olması gerekir, doğruysa, burada da doğrudur.

                        Yine yanlış anlaşılmasın, maksadım yöntemin doğruluğu veya yanlışlığıdır. Yoksa yapılan şeyin içeriği değil. Yani sizin varsa itirazınız, karşı tarafın inancına olmalıdır ve becerebilirseniz, bunu başka delillerle çürütmek olmalıdır. Yoksa yukarıda yaptığınız gibi sırf “siz nasıl olur da ayetin zahirine aykırı bir şeyi hadise dayanarak ileri sürersiniz; bu ayetle muhalefet etmektir” demek değil… Buna hakkınız yoktur. Çünkü aynısını siz de başka ayetlerde yapıyorsunuz.


                        Devamı Var...

                        Yorum


                          #57
                          IMAM CAVAD ASNIN DILINDEN EBU BEKIR VE OMER

                          [quote author=zeydiyye link=topic=14752.msg111345#msg111345 date=1291146943]
                          E şimdi yukarda söylediklerinizle bu sözleriniz arasında nasıl bağlantı kuracağız ? eğer ayetlerin kapalı olduğunu ve herkesin hadislerle ya da aklıyla bu ayetlere yorum getirme hakkını savunuyo iseniz o zaman kimin doğru kimin yanlış olduğunu neye göre ölçücez? Senin hadisin yanlış benim hadisim doğru diyerek mi? Peki bunun ölçümünü nasıl yapıcaz ? şu şu delillere göre yanlıştır demek çözüm mü? birisine göre ebu hureyre yalancıdır diğerine göre ibni sebe yalancıdır. Birisine göre kuleyni yalancıdır diğerine göre buhari yalancıdır. Ya da bunların hepsi doğruyu söylemiş ama onların eserlerine eli dokunanlar onlar adına yalan söz uydurmuşlardır. Ölçüm nedir? Yine iş döner dolaşır kurana gelir.. işte ebuhureyrenin naklettiği sözmü kurana aykırı yoksa ibni sebeninmi ya da buharinin eserinde yer alanlarmı kurana muhalefet ediyor yoksa kuleynininmi ( ya da her ikisinindemi). Yegane kıstas , en sahih yöntem, şüphe şek barındırmayan ölçü aracı kuranı kerimdir. [/quote]

                          Ya vallahi billahi bu söylediğiniz zahiri hoş, ama içi boş bir sözdür. Keşke her şey Kur’an’la halledilebilseydi. Ama nasıl derler bekara karı boşamak kolaydır. Sizin, Müslümanların yığınla sorunlarına çözüm getirme, hüküm çıkarma gibi bir sorumluluğunuz olmadığı için kolayca “sahih yöntem şüphe barındırmayan Kur’an’dır, ölçü Kuranı Kerim’dir” deyip işin içinden çıkıyorsunuz, ya da çıktığınızı zannediyorsunuz.

                          Gerçekten bunu anlamak çok mu zordur kardeş? Eğer olay bu kadar kolay, bu kadar güllük gülistanlık olsaydı, nedir bunca ihtilaf İslam aleminde? Herkesin elinde Kur’an yok mu? Hepimiz Kur’an’ın Allah kelamı olduğunda müttefik değil miyiz? Niye o zaman aynı şeyi söylemiyoruz? Hadi diyelim ki sizin zannınıza göre, bizler Kur’an’ı bırakıp hadise sarılmışız? Dolayısıyla da Kur’an’ı ölçü almadığımız için ihtilaf ediyoruz? Ya Kur’an’a sarıldıklarını, güya Kur’an’ı ölçü aldıklarını iddia edenlere ne demeli? İster Türkiye’de ister diğer İslam ülkelerinde, bu iddiada bulunan, ama birbirleriyle taban tabana zıt yüzlerce farklı düşüncelere ve iddialara sahip olan kimselerin olduğundan bihaber olduğunuzu sanmıyorum.

                          Reşat Halife sapığı, onun Türkiyeli öğrencisi Edip Yüksel sapığı, Yaşar Nuriler, Hüseyin Ataylar, İhsan Eliaçıklar vs. hepsi sürekli aynı iddiayı dillendirmiyor mu? Bugün müslümanların kahir çoğunluğunu tekfir eden Vahhabi Selefi düşünceliler de çoğu iddialarını güya Kur'an'dan delillendirmiyor mu? Hatta kendini Resul ilan eden Evrenesoğlu bile Kur'an'ı kendi batıllarına elet etmiyor mu? Örnekleri istediğiniz kadar çoğaltabiliriz.

                          Evet, Kur’an içinde şüphe barındırmaz. Çünkü Allah kelamıdır ve buna kimsenin itirazı yoktur. Ama Kur’an’dan çıkarılan anlamlar, yorumlar, tefsirler nasıl? Eğer yoktur dersen, gün gibi aşikar olan bir şeyi inkar etmiş olursun, eğer vardır dersen, bizi haklı çıkarırsın…

                          Hadisler ve hadis kaynakları hakkında yazdıklarınıza gelince, sizin hatanız nerde biliyor musunuz? Bir kere olsun, Şia’nın bir itikad kaynağını, doğu düzgün okumuş, incelemiş değilsiniz. Şianın hadis usulünü bilmiyorsunuz. Dirayet ve rical ilminden bihabersiniz. Zannediyorsunuz ki örneğin Kuleyni’nin kitabında ne varsa, Şia gözü kulağı kapalı alıp kabul ediyor. Önüne gelen her hadise sarılıp onunla amel ediyor. Önceki yazılarınızda verdiğiniz bazı örnekler bunu gösteriyor. Tamam, ben bunların hepsini illa bileceksiniz demiyorum. Ama en azından bari böyle ölçüsüz konuşmayın.

                          Birisi Buhari yalancıdır diyormuş, diğeri Kuleyni.. Ee madem öyle o zaman al birisini vur diğerine… Böyle mi yapılır? Bunun ilmi ve mantiki bir yanı var mı?

                          Peki, onlar da kalkıp El-Mecmu uydurmadır, onu da vur öbürlerine derse, ne yapacaksınız? El-Mecmu’un doğru olduğuna dair vahiy mi aldınız? El-Mecmu ve diğer Zeydi kaynaklarda ne Sünnilerle ne de İmamiyye’yle örtüşmeyen hadisler, beyanatlar yok mu? Elbette vardır. Bunu önceden söylemeye çok fazla cesaret edemezdim. Çünkü kaynaklarına vakıf değildim. Ama elhamdulillah artık Zeydiyye’nin hemen hemen bütün temel kaynakları elimin altında. Şimdi sırf bu farklılığa dayanarak Zeydiyye kaynaklarında diğerleriyle örtüşmeyen hadislerin uydurma olduğunu söylüyor musunuz? Böyle olduğunu hiç zannetmiyorum. Zira öyle olsaydı yukarıdaki sözü söylemeye cüret etmezdiniz.

                          Değerli kardeşim, her şeyin bir usulü var, yolu yordamı var, değil mi? Sırf bir taraf diğerini, diğer taraf da öbürünü yalancılıkla suçluyor diye, bunu iki tarafı da reddetme gerekçesi olarak kullanmanın Allah aşkına bir mantığı var mı? İlmi bir tarafı var mı?

                          Doğru olan şey, gücünüz yetiyorsa, iki tarafı da ilmi ve mantiki yöntemlerle araştırıp değerlendirmeye tabi tutmak ve hangisinin doğru, hangisinin yanlış, ya da ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunu ispatlamak değil mi?

                          İlminiz, birikiminiz buna elvermiyorsa, buna muktedir hocalarınız varsa, onlara yaptırın. Ya da en azından her iki tarafın ortaya koyduğu açıklamaları, delilleri yana yana koyup mukayese yapın. Ya da susun ve delilsiz hüküm vermeyin.


                          [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914]
                          Yoksa sırf “Kati Kur’an’a sen nasıl akli yorumla, ya da hadisler yoluyla muhalefet edersin” demek ne realiteye uyar, nede inandırıcı olur. [/quote]

                          [quote author=zeydiyye link=topic=14752.msg111345#msg111345 date=1291146943]
                          Böyle diyen yoktur zaten. Denilen; eğer bir ayetle hadis yanyana konulduğunda farklı anlamlar içeriyor ve birbirine tezat düşüyo ise sıhhat açısından ayet kesin hadis ise zanni olduğu için ayet başka ayetlerle ya da hadislerle açıklanır, aykırı olan hadis ise inkar edilir. [/quote]

                          Defalarca açıklamamıza rağmen yine aynı şeyleri tekrarlamaktan yorulmuyorsunuz. Kur’an’ın tarikinin katiliğinde, Allah kelamı olduğunda şüphe yok. Bunu kimse söyleyemez; söylemiyor da. Ayetten Yaşar Nuri’nin, Hüseyin Atay’ın, Edip Yüksel’in, ya da ne biliyim, senin benim anladıklarımızdır kati olmayan. Hepimiz aynı şeyi anlasaydık, amenna ve saddakna.. Ama öyle değil işte. En açık zannettiğimiz ayetlerde dahi farklı yorumlar ortaya atılmıştır. Örnek mi istiyorsunuz, gidin ismini verdiğim şahısların kitaplarına, tefsirlerine, meallerine bakın. Yığınla örnek bulursunuz. Yok, siz zahmete katlanmak istemiyorsanız, söyleyin biz bulup gönderelim size. Şundan da eminim ki onlar Arapça gramerini sizden çok daha iyi biliyorlar. Siz Arapçayı bile bilmediğinizi kendiniz diğer tarafta beyan ettiniz. Ama yetmiyor işte. Görünen köy kılavuz istemez.

                          [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914]
                          Bütün bu söylediklerim, sizin bizim hadislerden ilham alarak ayetlere getirdiğimiz yorumları “Kati olan Kur’an’a ve Kur’an’ın apaçık ortaya koyduklarına nasıl olur da zanni hadislerle muhalefet edersiniz?” sözünüze cevap vermek ve bunun tutarsız olduğunu ispat etmektir. Diyoruz ki “Kur’an’ın muradı bir yerde gerçekten açık olursa, buna ancak inatçı bir kafir muhalefet eder. Biz kendimizi bundan beri görüyoruz. Bizim yaptığımız şey söz konusu ayet veya ayetlere hem aklımızdan yararlanarak, hem de hadislerden ilham alarak farklı bir yorum getiriyoruz. Bu da bizim hakkımız. Sen veya başkaları bizim yerimize akledecek değilsiniz ya. Nasıl ki biz sizin yerinize bunu yapacak durumda değiliz. [/quote]

                          Yorum


                            #58
                            IMAM CAVAD ASNIN DILINDEN EBU BEKIR VE OMER

                            [quote author=zeydiyye link=topic=14752.msg111345#msg111345 date=1291146943]
                            Şu ifadelerinizi tekrar okuyun inş. Diyosunuzki “sizin bizim hadislerden ilham alarak ayetlere getirdiğimiz yorumları “Kati olan Kur’an’a ve Kur’an’ın apaçık ortaya koyduklarına nasıl olur da zanni hadislerle muhalefet edersiniz?” sözünüze cevap vermek ve bunun tutarsız olduğunu ispat etmektir.” Ben bu sözü siz hadislerden ilham alarak ayetlere yorum getirdiğiniz içinmi söylemişim.. el insaf… zaten söylediğim şeyin içeriğinde ne amaçla söylediğimi belirtmişim. “muhalefet” kavramından bahsetmişim. Öyle güllük gülistanlık bi durum ortaya koydunuzki sanki bugün elimize ulaşan tüm hadisler kuranı açıklamaya yardımcı birer askerler. Kuranın özünü tahrif etmeye yönelik uydurulan milyonlarca hadisin varlığından bihaber olduğunu sanmıyorum. Niye anlamak istemiyosunuz bilemiyorum. Bizim derdiğimiz bu hadislerin tevil edilmek bahanesiyle kurana uydurulması ve ayetlerin anlamlarının yerlerinden oynanmasıdır. Eğer kuran namaz kılın diyo hadiste öğle namazının farzı 4 diyo ise buna kimsenin sözü yoktur. Bunu kurana aykırı olarak görende yoktur inkar edende yoktur. Bu tarz açıklayıcı mahiyette olan hadisleri istediğiniz kadar kullanın ve kurana yorumlar getirin. Kimin itirazı var? Bizde aynısını yapıyoruz çünkü. Eğer buna itiraz etse idik imam zeydin el mecmu adlı hadis kitabını çöpe atmamız gerekirdi. Ama eğer kuran hz meryemi alemlerin kadınlarına üstün kıldık diyorsa sizin hadislerinizde de alemlerin en üstün kadını hz fatıma diyo ise biz bu hadisi ne tevil ederiz ne bu ayeti anlamak için araç olarak görürüz ne de zikrederiz. Gördüğümüz anda inkar eder bunun kurana muhalefet ettiğine ve uydurma hadis olduğuna iman ederiz. İşte kurana muhalefet eden hadis kavramı diye bahsettiğimiz ve gördüğümüz anda inkar ettiğimiz hadis türleri bunlardır. Peki siz ne yapıyosunuz. Sanki ayet zanni imişte hadis sıhhat açısından daha makbulmüş gibi hadisi ön plana alarak önce ona iman ediyosunuz sonrada ayeti tevil ederek hadise göre anlamlandırıyo ve uyarlıyosunuz. Biz bu yöntemden Allaha sığınırız. [/quote]

                            Bizim ne dediğimiz de ortada duruyor, sizin ne dediğiniz de, ne kadar zorlasam kendimi bu söylediklerimden çok farklı bir şey söyleyemeyeceğim. Siz de yine aynı şeyleri tekrarlayıp duracaksınız. Ya siz bizi anlamıyorsunuz, ya biz sizi, ya da ikimiz birbirimizi. İyisi mi bu işi biz okuyucunun hür vicdanına, akıl ve ferasetine bırakalım. Okuyup kendileri değerlendirsinler.

                            Ancak yukarıda verdiğiniz bir örneğin tutarsızlığını, bizzat kolayca anladığınızı zannettiğiniz Kur’an ayetleriyle cevaplamaya çalışacağım. Ve göreceksiniz ki siz maalesef Kur’an’da bulunan birçok ayetten bile bihabersiniz.

                            Şöyle diyorsunuz: “Ama eğer kuran Hz Meryemi alemlerin kadınlarına üstün kıldık diyorsa sizin hadislerinizde de alemlerin en üstün kadını hz fatıma diyo ise biz bu hadisi ne tevil ederiz ne bu ayeti anlamak için araç olarak görürüz ne de zikrederiz. Gördüğümüz anda inkar eder bunun kurana muhalefet ettiğine ve uydurma hadis olduğuna iman ederiz. İşte kurana muhalefet eden hadis kavramı diye bahsettiğimiz ve gördüğümüz anda inkar ettiğimiz hadis türleri bunlardır.”

                            Eğer inkar ettiğiniz hadislerin hepsi bu türden ise vay halimize!

                            Bak değerli kardeşim, bahsettiğiniz hadisteki kavramın aynısı, birçok ayette de geçiyor. Siz bu ayetlerde geçen kavrama hangi manayı yüklerseniz, biz de hadisteki kavrama aynısını yükleyeceğiz.

                            “Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.” (Bakara, 47-122)

                            “Andolsun, biz onları (İsrailoğullarını) bir ilim üzere alemlere üstün kıldık.” (Duhan, 32)

                            "O sizi alemlere üstün kılmışken, ben size Allah'tan başka bir ilah mı arayacağım?" (A’raf, 140)

                            “Hani, Musa kavmine (şöyle) demişti: "Ey kavmim, Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın; içinizden peygamberler çıkardı, sizden yöneticiler kıldı ve alemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi." (Maide, 20)


                            Gördüğünüz gibi bu ayetlerde Allah-u Teala Beni İsrail’i alemlere üstün kıldığından bahsediyor. Peki nedir bu ayetlerde bahsedilen “alemler” kavramının açıklaması, kapsamı? Yani kendilerinden önce ve sonra kıyamete kadar gelecek olan insanların, ümmetlerin hepsi mi? Eğer, evet derseniz, bizzat Kur’an’ı yalanlamış olursunuz. Çünkü Kur’an İslam ümmetinin en üstün ümmet olduğunu söylüyor (Al-i İmran, 110).
                            Eğer hepsi değilse, o zaman demek ki ayetin zahirinde geçen “alemler”den kastedilen ilk bakışta akla gelen mana değil. Nedir o zaman? Bütün müfessirlerin de dediği gibi, o zaman zarfında bulunan alemler (insanlar)dir.

                            “İsmail, Elyesa', Yunus ve Lût'u da (hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık.” (En’am, 86)

                            Bu ayette de gördüğünüz gibi bazı peygamberlerin alemlere üstün kılındığı vurgulanıyor. Eğer bundan geçmiş ve gelecek bütün insanlar kastedilirse, o zaman bundan, bu peygamberlerin hatta Ulul-Azm peygamberlerden de üstün olduğu, hatta Son Peygamber’den (s.a.a.) de üstün olduğu sonucu çıkar. Bu da herkesin ittifakla reddettiği bir meseledir. Hepimiz Son Peygamber'in (s.a.a.) bütün peygamberlerden üstün olduğunu söylemiyor muyuz? Pardon siz bunu söyleyemeyiz, kimin üstün olduğunu Allah’tan başka kimse bilemez demiştiniz, özür. Ama en azından hangisinin üstün olduğu bize meçhuldür diyorsunuz öyle değil mi? Halbuki söz konusu Peygamberler alemlerden, yani Hz. Peygamber de dahil herketsen üstündür diyor. Bu da yine sizin söylediğinize aykırıdır. Demek ki bu ayette de alemler kavramının ilk akla gelen zahiri manası kastedilmemiştir.

                            "O (Kur'an), bütün alemler için yalnızca bir zikir (öğüt ve hatırlatma)dır." (Sad, 87)

                            “O (Kur'an), alemler için yalnızca bir zikirdir.” (Tekvir, 27


                            Bu iki ayette ise Kur’an bütün alemler için bir zikirdir buyuruyor. Peki nedir bu alemlerden maksat, Hz. Adem’den Kıyamete kadar geçmiş ve gelecek herkes mi? Yani Kur’an geçmiş ümmetler için de mi zikirdir?! Bunu aklı başında birisi söyleyebilir mi? Eğer değilse, o zaman ayetin zahirinden ilk akla gelen anlam kastedilmemiştir. Nedir anlamı peki? Yani Kur’an’ın kendi zamanında söz konusu olan alemler-insanlar kastedilmiştir.

                            Aynı durum Resulullah hakkındaki “Seni alemlere ancak rahmet olarak gönderdik” (Enbiya, 107) ayeti için de geçerlidir.

                            Eğer durum bundan ibaret ise, peki bütün bu ayetlerde kullanılan "alemler" kelimesinden, yaratılışın başından sonuna kadar olan alemler değil de her zamanın kendi alemi, ya da alemleri kastedilmişse, neden Hz. Meryem’le ilgili ayete farklı bir anlam yükleme ihtiyacı hissediyorsunuz? O ayette de Hz. Meryem’in kendi zamanındaki alemler-insanlar kastedilmiş olamaz mı? Ne hakla ayetin illa da zahirine göre hükmetme zorunluluğu hissediyorsunuz?

                            Nitekim, Allah Resulü (s.a.a) “Fatıma gelmiş geçmiş bütün kadınların efendisidir” buyurduğunda, ya Resulullah diyorlar, peki Hz. Meryem nasıl? Kur’an onun hakkında “Alemlerin kadınlarının üzerine seçilmiştir” buyuruyor. Allah Resulü cevaplarında şöyle buyuruyor. “Hiye Seyyidetu nisai alemiha. Meryem kendi aleminin (kendi zamanının) kadınlarının efendisidir.”

                            Şimdi bu hadise dayanarak bir kimse Hz. Fatıma’yı geçmiş ve gelecek bütün alemlerin kadınlarının efendisi olarak görürse, ayeti mi zanni olarak görür, yoksa sizin ayetten anladığınız bu anlamı mı? Ayete aykırı yorum yapar, yoksa sizin ayetten kısıtlı bilginizle çıkardığınız manaya mı? Hükmü sizin kendi vicdanınıza bırakıyorum? En azından bu konuda hayal kırıklığı yaşamam inşallah.

                            Birçok bölümde olduğu gibi “Biz bu yöntemden Allah’a sığınırız” diye de bağlamışsınız. Bence siz asıl bu yaptığınızdan Allah’a sığınıp ondan af dileyin. Bunu haşa bir ta’n olarak değil, gerçekten bir kardeş tavsiyesi olarak arz ediyorum. Yine kendiniz bilirsiniz…


                            [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914]
                            Ama aslına bakarsanız, asıl su-i zan eden, hatta su-i zandan öte açıkça bizi itham eden sizsiniz. Bakın aynen yukarıdaki sözünüzü buraya da kopyalıyorum: “Siz sırf kaynaklarınızın yara almaması, ravilerinizin zedelenmemesi için böyle bir yola başvuruyo olabilirsiniz.” Yukarıda yaptığımız genel açıklamalardan hareketle bir çıkarım yapıp, hemen bizi adil davranmamak, insaflı olmamakla suçlayan birisinin, kalkıp böyle bir suçlamayı başkasına yöneltmesinin, ne kadar adalet ve insafa sığdığını okuyucuların ve bizzat kendinizin insaf ve vicdanınıza bırakıyorum. [/quote]

                            Yorum


                              #59
                              IMAM CAVAD ASNIN DILINDEN EBU BEKIR VE OMER

                              [quote author=zeydiyye link=topic=14752.msg111345#msg111345 date=1291146943]
                              Sözlerimin muhatabının siz olmadığınızı “siz” derken sizinle aynı itikada mensup bitakım kişileri bahsettiğimi anlamanız gerekirdi. Ancak bu yorumumu hayır bizim mensuplarımızdan hiçbirisi böyle yapmaz diyerek onlarıda koruma altına alıyo iseniz pişman olabilirsiniz çünkü bunun çok örneğini gördüm. [/quote]

                              Muhterem kardeşim, evvela “siz” tabirinin zahirinden İmamiye’ye mensup kimselerin okuyucular tarafından anlaşılacağı malumdur. Saniyen bu genellemeden vazgeçsek dahi burada sizinle yazışan benim. Dolayısıyla da yapacağınız eleştiri, bana ve yazdıklarıma yönelik olması gerektiğini hatırlatmaya gerek var mı? Başkalarının ne yaptığı ne yazdığı beni ne ilgilendirir? Benim herhangi birisinin sözcülüğünü yaptığımı, ya da benim sözcülüğümü bir başkasının yaptığını görmüş müsünüz? Dolayısıyla yaptığınız hatayı telafi etme yerine, özrünüz yapılan hatadan daha vahim olmuştur, bence…

                              [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914]
                              İslam mezhepleri arasında hadis tenkidinde, Şia’dan daha eleştirisel bir gözle bakan yoktur. Şia hiçbir alimin hiçbir kitabına veya kaynağına yüzde yüz garanti vermez. Her zaman onları tahkik ve eleştiri açık görür. Şia ulemasının eserlerinden haberdar olan bunları bilir de sizin bileceğinizi zannetmiyorum. Dolayısıyla da yukarıdaki korkunç ve fütursuzca ithamınızı husn-ü zan ederek bu bilgisizliğinize bağlıyorum. Şia alimleri gerek çeşitli konularda yazdıkları eserlerinde, yüzlerce rivayetin zayıf ve uydurma olduğunu tespit edip açık bir şekilde ortaya koymuşlardır. Gerekse bu konuda yazdıkları müstakil eserlerde yığınla rivayetin zayıf ve uydurma olduğunu delilleriyle birlikte deklare etmişlerdir. Merhum Allame, bir ansiklopedisi olarak Biharü’l-Envar kitabını hadisler kaybolmasın diye yazdıktan sonra, Miratü’l-Ukul isminde 26 ciltlik dev eser yazarak, kitapta hadislerin hangilerinin sahih ve güvenilir, hangilerinin zayıf olduğunu teker teker belirlemiştir. [/quote]

                              [quote author=zeydiyye link=topic=14752.msg111345#msg111345 date=1291146943]
                              Hadis kaynaklarınızın hiçbirisi için %100 sahih dememeniz, içlerinde uydurma hadislerinde olduğunu ifade etmeniz takdire şayan bi itiraf ancak yukarıda ifade ettiğim suçlama da ifade ettiğim şey bunun sizin şahsi görüşünüz olduğu, tüm mensuplarınızın böyle düşünmediği ve bunu yapmaktaki amaçlarıdır. Eğer herkes sizin gibi düşünseydi, yöneticiler, bi üyenin “el kafideki çelişkiler” adı altında açtığı başlığı “el kafide çelişki yoktur” diye taassubi şekilde davranarak değiştirmezdi.

                              Yanı sıra en büyük hadis kaynağınızın tümüyle sahih olmadığını içerisinde uydurma rivayetlerinde bulunduğunu söyledikten sonra bu kitabın isminin “el-kafi” olması ve önsözünde bu kitabın Şialar için kafi (yeterli) olduğu, bu kitabın mehdiye arzedilip onay alındığına dair rivayetlerin nakledilmesi de düşündürücüdür. [/quote]

                              Kaç defa söylediğim söz bu açıklamalarınızla kafamda daha da pekişiyor maalesef. O da sizin İmamiye hakkında gerçekten sağlıkla bilgilere sahip olmadığınızdır. (Hoş Zeydiyye hakkındaki bilgileriniz de bundan çok farklı değildir. İlerideki açıklamalarımızda bunu kendiniz de göreceksiniz.)

                              Değerli kardeşim, defalarca söylüyorum, bu sitede yazıp çizen kardeşler, hiç birisi İmamiyenin sözcüsü değildir. Kimse de bunu iddia etmemiştir zaten. Dolayısıyla hataları da sevapları da kendilerine aittir. İmamiyenin her alandan otorite alimleri ve eserleri vardır. Hamdolsun bunlardan birçoğu Türkçe’ye de kazandırılmıştır. Niye zahmet edip onlardan bir kaçını alıp okumuyorsunuz? Bu kitaplarda büyü yoktur. Dolayısıyla çekinmenize de gerek yoktur. Bunun en asgari faydası şu olur ki en azından bu şekilde basit hatalar yapmaktan korunmuş olursunuz. Bakın ben hiçbir konuda Zeydiyye hakkında kesin bir yargıda bulunmadım şu ana kadar. Eğer bir şey yazdıysam, sadece soru şeklinde olmuştur. İster bu bölümde, ister Güncel Sorular bölümünde… Acaba böyle midir diye? Maksadım da sizden alacağım cevaplara göre yargımı oluşturmaktı. Ama aldığım bazı cevaplardan bunun da adil olmayacağını anladım. Çünkü sizin Zeydiyye hakkındaki bilgi ve açıklamalarınızın da sağlam olmadığı kanaatine vardım. Nasıl diyeceksiniz, uzun zamandan beri Zeydiyye kaynaklarını arıyordum. Hamdolsun, bilahare bunların çoğuna internet ortamında Zeydî kardeşlerin kendi sitelerinde ulaştım ve seri bir karıştırma neticesinde birçok konuda sizin yaptığınız açıklamalarla hiç örtüşmeyen, bazen taban tabana zıt bilgi ve belgelere ulaştım. İnşallah bunlardan bir kısmına yeri geldiğinde değineceğim. Elbette ben haşa sizin bilinçli olarak yanlış bilgi verdiğinizi kesinlikle düşünmüyorum. Ama Arapça bilmeyişiniz ve maalesef bilgi kaynaklarınızın sizi yanıltması, diğer taraftan da sizin, İmamiye hakkında olduğu gibi, ciddi bir araştırma ihtiyacı hissetmeden çabuk ve kesin yargıda bulunma eğiliminiz bu tablonun ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Allah şahittir ki sizi üzmemek için önce bu bilgileri burada paylaşma yerine sadece kendinize bildirme kararı almıştım. (Hudeyfe kardeş buna şahittir.) Çünkü ben sizin art niyetli olmadığınızı, sadece yanlış bir istikamette hareket ettiğinizi, ya da yönlendirildiğinizi ve bir takım saplantılardan kurtulamadığınızı, bilgi kıtlığı yaşadığınızı düşünüyorum. Bu yazışmalardaki amacım da haşa size galebe etme, ya da sizi zor durumda bırakma falan değil, sadece ve sadece elimden geldiği kadar yanlış gördüğüm konularda bir nebze olsun aydınlanmanızı, İmamiye’ye karşı takındığınız şiddet ve hiddetinizin mutedilleşmesini sağlamaktı. Ama verdiğiniz cevaplardaki aynı şiddetli üslup ve kestirip atma tavrı ve cevapsız kaldığında yanlış anlaşılabileceğim kaygı ve korkusu beni buna zorladı maalesef… Yine umut ediyorum ki en azından bundan sonraki aşamalarda, biraz daha itidalli, her konuda birkaç kez düşünerek, ciddi araştırarak hareket etmenize ve yargınızı oluşturmanıza vesile olur. Hz. Şuayb’ın (a.s) buyurduğu gibi “Benim muradım ancak yapabildiğim kadar ıslah etmektir.” (Hud, 88) Gerisi kendinizi ilgilendirir.

                              “el-Kafideki çelişkiler” başlığının değiştirilmesi konusuna gelince, gerçi değiştiren kardeş gereken açıklamayı söylediğine göre, hem özelinize, hem de daha sonra ilgili bölümde açıklamasına rağmen tekrar bunu yazmanız biraz garip doğrusu. Gerçi benim ne o yazılar yazıldığında haberim oldu, ne de daha sonraları başlığın değiştirilmesinden. Ama açıklanan gerekçeyi gördüğümde buna hak verdim ve doğru buldum. Gerekçe bu değildir ki niye bu yazılar, yazıldı, ya da Kafi’de hiç zayıf hadis yoktur. Ama Kafi’de zayıf hadis var deyip, her kesin her iddiasını da kabul edecek değiliz. Orda yazılanlardan bazısı öyle değerlendirilebilir belki. Ya da orda olmayan ama bizim zayıf gördüğümüz rivayetler de olabilir ve vardır da. Ama buradan hareketle İmamiye’yi tanıtma amaçlı açılan bir sitede direk “EL-KAFİ’DEKİ ÇELİŞKİLER” diye bir başlık açıp, arama motorlarından tıklayan her kesin bu başlıkla karşılaşması doğru mu? Siz örneğin Zeydiyye’nin tanıtımı için açılan bir sitede “El-Mecmu’daki Çelişkiler” isimli bir başlık açılırsa, kabul eder misiniz? Evet diyorsanız, o zaman Bismillah, siz bir forum açın, biz de aşağıda yazacaklarımızı veya elimizde bulunan daha nice dokümanı benzer bir başlık altında orada yayınlayalım. Demek ki başlığın değişmesi, El-Kafi’de zayıf rivayetler olduğunu inkar maksatlı değil, bu başlığı farklı amaçlarla kullanma kaygısıdır.

                              Sonra diyorsunuz ki “Yanı sıra en büyük hadis kaynağınızın tümüyle sahih olmadığını içerisinde uydurma rivayetlerinde bulunduğunu söyledikten sonra bu kitabın isminin “el-kafi” olması ve önsözünde bu kitabın Şialar için kafi (yeterli) olduğu, bu kitabın mehdiye arzedilip onay alındığına dair rivayetlerin nakledilmesi de düşündürücüdür.”

                              Bu da yine bilgi kıtlığınızın bir başka göstergesi maalesef… Evvela Kuleyni’nin yazdığı mukaddimede kesinlikle öyle bir şey yok. Bu sadece dillerde dolaşan bir nakildir. Sağlam bir kaynağı da yok. Muhakkik alimlerimizden bir çoğu bunu reddetmiştir. Kabul edenler de bu sözün anlamının kitapta olan her şeyin istisnasız doğru olduğu değil, genel anlamda kitapta bulunan hadislerin Şia için yeterli olduğudur diyorlar. Yoksa bir kimse hem bu sözü kabul edip sizin anladığınız anlamda anlayacak, ondan sonra da kalkıp Şia’da hiçbir kitaba yüzde yüz garanti verilmemiştir diyecek. Azıcık aklı çalışan birisi bunu yapar mı?

                              Kaldı ki yani bir kimseye atfedilen bir isnadı, karşı taraf ısrarla kabul etmiyorsa, burada zorla hayır sen böylesin, demeye hakkımız var mı? Burada Rabbimizin kelamını hatırlatıp geçiyorum:

                              “Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, “Sen mü’min değilsin” demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu (müslüman oldunuz). Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Nisa, 94)


                              [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914]
                              Yine Rical ilminde kitaplar yazan büyük alimlerimiz, hadislerin ravilerini teker teker ele alarak hangisinin güvenilir, hangisinin güvenilemeyeceğini, ya da yalancı, sahtekar vs. olduğunu beyan etmişlerdir. [/quote]

                              Yorum


                                #60
                                IMAM CAVAD ASNIN DILINDEN EBU BEKIR VE OMER

                                [quote author=zeydiyye link=topic=14752.msg111345#msg111345 date=1291146943]
                                Süleyman Bin Yahya’ya hadislerin sıhhati konusunda ne yapılması gerektiği sorulunca dedesi imam zeydden naklen; en sağlam yöntemin kurana arz edilmesi gerektiğini en zayıf yöntemin ise ravilerin ele alınmasını söyler. ne isnaaşeriyye mektebi ne de ehlisünnet mektebi hadisleri ele alırken metin tenkidine gereken önemi vermemiş çoğunlukla senet tenkidine tabi tutmuşlardır. Ravilerin konum ve karakterlerini yine birilerinin onlar hakkında söylediklerine dayanarak belirlemek hadislerde ölçü olabilir mi? Birisi yalancı diye söylediği her söz yalandır denilebilir mi? Örneğin ebuhureyre sizin için güvenilmeyen bir ravidir, yalancıdır. Peki ebuhureyrenin naklettiği hadisler içerisinde hiçmi hak söz yoktur ? bu ravi bir tane bilemi doğru söz söylememiştir? Neden kaynaklarınızın hiçbirisinde ebuhureyrenin ismi dahi anılmaz ? çünkü adı çıkmış dokuza inmez sekize… artık o kişinin yalan hadis naklettiği sabit olunca doğru naklettikleri içinde kafaya şüphe girer. Ya bu da yalansa.. peki aynı şeyi kuleyni için düşünelim. Kuleyninin kitabının içerisine uydurma hadisleri aldığını, bunların mevcut olduğunu ifade ettiniz. Peki ben bu kişiye nasıl güvenicem? Ya doğru olduğunu iddia ettiklerinizde uydurmaysa? Bir kez yalan söyleyen bin kezde söylemekten çekinmez. Öyleyse yine aynı noktaya geliyoruz. Hadisleri ölçmenin yegane kontrol noktası kuranı kerimdir. Ne raviler ne başka ölçütler bu konuda nihai sonuca götürmez. Yardımcı olur fikir verir ama sonuç vermez.[/quote]

                                İsna Aşeriyye mektebi metin tenkidine gereken önemi vermemiş! Gören okuyan da diyecek ki Zeydiyye kardeş, İmamiye’nin hadis ilmini, hadis şerhinde yazılan kaynaklarını, dirayet ve rical kaynaklarını bir arada yutmuş da ondan böyle rahat ahkam kesiyor. Be mübarek kaç tane Şia’nın adı geçen konulardaki eserlerini okudunuz böyle rahat konuşabiliyorsunuz, itham üstüne ithamda bulunabiliyorsunuz?! Kim sizi bu şekilde bilgilendirmişse, vallahi billahi sizi yanıltmıştır. Nitekim kendi kaynaklarınız hakkında da aynısını yapmıştır. Önceden de benzer şeyleri yazdınız cevap verdim. Hadis tenkidiyle alakalı kaynakları eserleri isimleriyle açıkladım. Daha ne diye aynı şeyleri üstüne bastıra bastıra yazıyorsunuz?

                                Kur’an’a aykırılık konusunu da tekrarlaya tekrarlaya inanın bıktım usandım artık; ama siz yine aynı nakaratı tekrarlamaktan usanmıyorsunuz nedense… Artık yapacak bir şey yok…


                                [quote author=zeydiyye link=topic=14752.msg111345#msg111345 date=1291146943] Ravilerin konum ve karakterlerini yine birilerinin onlar hakkında söylediklerine dayanarak belirlemek hadislerde ölçü olabilir mi? Birisi yalancı diye söylediği her söz yalandır denilebilir mi?[/quote]

                                [b][size=12pt]Vallahi söyleyecek söz bulamıyorum. Bunu nasıl, hangi mantığa dayanarak söylüyorsunuz? Peki, başka bir çaremiz, başka bir alternatifimiz var mı? Ne yapalım, gözümüzü kulağımızı kapatıp kim ne derse eyvallah diyelim? Hadi diyelim bazı hadislerin Kur’an’a ters olduğunu kesin anladık ve reddettik. Peki ya Kur’an’da konuyla ilgili bir açıklama yoksa, o zaman ne yapacağız? Eğer bir kimsenin hakkında en azından şaibe doğuracak bazı bilgi ve belgeler varsa, buna rağmen olsun, bunlar delil sayılmaz deyip her şeye rağmen adamın söylediklerini kabul mü edeceğiz. Sizin kendiniz bizzat güncel sorular bölümünde sorduğum sorunun cevabında şöyle dememiş miydiniz?: “ihtilaflı konularda adil olmayanların rivayeti kabul görmez.” Peki bir kimsenin adil olup olmadığını nerden anlıyorsunuz? Melekler buna dair vahiy mi indiriyor? Tarih ve rical kaynaklarında bulunan bilgi ve belgelere dayanarak bu kanaate ulaşmıyor musunuz? Başka şansınız var mı? Yoksa eğer (ki yoktur), o zaman yukarıdaki sözlerinizin bir anlamı kalıyor mu?

                                Ebu Hureyre’yle Kuleyni arasındaki kıyaslamanız da gösteriyor ki maalesef ne hadis kriterlerinden, ne dirayet ilminden, ne rical ilminden pek bir şey bilmiyorsunuz. Hadis ilminde bir raviden bahsedildiğinde, onu kabul ederken, asla hata yapmaz denilmiyor, ya da reddederken, hadislerinde hiç doğru yoktur denilmiyor. Masum olmayan herkes hata yapabilir. Ancak bir kimsenin hata yapması ayrı şeydir, kasıtlı olarak hadis uydurduğu, ya da kasıtlı olarak uydurulan hadisi naklettiği ayrı bir şeydir. Hiçbir alim şimdiye kadar (hangi mezhepten olursa olsun) bir raviyi hata yapma ihtimali olduğundan dolayı şaibeli, güvenilmez ilan etmemiştir. Bu tabiri caizse eşyanın tabiatına aykırıdır. O zaman her ravide masumluğu şart koşması lazım. Ama eğer bir kimsenin, bir tane dahi kasıtlı eylemi, şabibeli davranışı olursa, bu elbette onun hakkında güvensizlik doğurur. Ebu Hureyre’lerde, Ebu Musa Eş’arilerde, Semure bin Cündeplerde, İmran bir Hattanlarda olduğu gibi… Hayatlarını bir inceleyin bakın, neler yapmışlar? Şia kaynaklarına müracaat etmenize de gerek yoktur. Gidin kendi kaynaklarınızı inceleyin, Sünni kaynakları inceleyin…

                                Ama Kuleyni’de durum öyle mi? En azından hiçbir Şia kaynağında onun takva ve itaate aykırı bir fiili, şaibeli bir durumu nakledilmemiştir. Hep övgüyle, tezkiyeyle anılmıştır. Ama müctehid değil, muhaddis olduğu ve fazla tahkik ehli olmadığı için kitabında bazı rivayetleri nakletmiş ve hata yağmışsa, bu onun her naklettiği şeyde soru işareti oluşturmaz. En fazlası hata yapabileceği ihtimali verilir ki bu da masum olmayan her kes hakkında geçerlidir. İşte burada muhakkik alim ve müctehidler, ister senet ister metin açısından hadisi ele alıp incelerler, ölçülere uyarsa kabul, uymazsa da reddederler. Aşağıda Zeydiyye kaynaklarından da birçok örnek rivayet sunacağım ki siz önceden sorduğum sorularda onları peşinen reddetmişsiniz. Bakalım Kuleyni hakkında bu söylediğinizi onlar hakkında da söyleyebilecek misiniz?

                                [quote author=mursel_aydin link=topic=14752.msg106186#msg106186 date=1285862914] İnanın ben de sizin hala niye buna geldik demenizi anlamış değilim. Muhterem mesele Kur’an hadis meselesi değil mi? Siz bizim hadislere dayanarak Kur’an’a yorum getirmemize, itiraz etmiyor musunuz? Bizim olursa, hadisle Kur’an arasını makul bir yorumda buluşturma çabamıza itiraz etmiyor musunuz?[/quote]

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X