Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma İstiyorsun?

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma İstiyorsun?

    Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma İstiyorsun?

    İçimden geçenleri tek tek anlatacaktım ona;

    Onunla ikimiz bir dalın iki kirazı, bir kurnanın yan yana akan iki musluğu olacaktık.

    Hayat denilen bu köhne mahallede; yıkılmak üzere olan taraçalarımı, balkonumu onun sağlam ve dik duvarına dayayacak ve
    istimlâk görmemiş iki ahşap ev gibi bitişik nizam yaşayıp gidecektik.

    Dışarının tarrakasından bezip dumanlı başımla saadet yuvamıza girdiğim an, onun boynunu bir gelincik gibi büküp, ok kirpiklerini kırpıştırarak “hoş geldin”
    deyişinde felah bulacak ve mükerreren rabbime şükür duaları edecektim: “rabbim bana iliği mundar bir
    hatun vermediğin için sana hamdolsun”

    İnsanlar avaz avaz, bar bar bağırıp sokaklarda zift ile sıvanmış gemiler gibi yol alırken mehpare yüzlü sevdiceğimle biz şal desenli koltuklarımızda oturup
    ayaklı fincanlarımızla kahvelerimizi yudumlayacaktık... ve ben çocukluktan kalma bir alışkanlık ile fincanın
    dibindeki telveyi yalamaya çalışırken bir an onun müstehzi yüz ifadesi ile karşılaşıp utanacaktım.

    Sinirden morardığım, eski bir taka gibi yalpaladığım anlarda marifetli zevcemin yaptığı balıksırtı desenli cevizli tarçınlı kurabiyelerle
    kendime gelecek; tüm çakralarım açılacak, ruhumda tarçın çubuklarından saraylar yükselecekti.

    Geçim yoluna koymuşuz ya başımızı efendim. Benim kazdığım çukurları o dolduracak, onun ördüğü zindanları ben yıkacaktım.
    Benim yaktığım ateşi o söndürecek, onun çattığı darağacını ben yakacaktım. O giderken ben dönecektim, ben kaybederken o
    bulacaktı. İşte böylece yirmi dört saat mesai yapan iki işçi gibi saadet sarayımızı inşa edecektik.

    Ufak tefek tartışmalar da yaşayacaktık elbette. Rica ederim. Elbet biz de hataya namzet bir beşeriz. Misal “LCD televizyona
    zekât düşüp düşmeyeceği”, “pazar arabasına önce sebzelerin mi meyvelerin mi konulacağı”, “yumurtanın sarısının mı yoksa
    beyazının mı daha faydalı olduğu” mevzularında elbette sağlıklı beyin hücrelerine sahip her birey gibi biz de tartışacaktık.

    Şeyh Sadi’nin “on derviş bir kilime sığar da iki sultan bir saraya sığmaz” sözünü kaidemiz belleyecek ve sultanlar gibi değil etekleri
    zikir rüzgârları ile uçuşan dervişler gibi gezinecektik saadethanemizde.

    Yaralı geyikler gibi titreyecektik mukaddes kitabımızdan sözler işitince…
    Şeytanla, sırçalı sıpalar gibi inatlaşacaktık…
    Sabah namazına paçalı güvercinler gibi guruldayarak uyanacaktık.
    Kertenkelelerin korkudan kuyruğunu bırakıp kaçması gibi biz de “rabbimizin azametini” ensemizde her hissedişimizde günahlarımızı
    bırakıp kaçacaktık.

    Her yanlış bir nakış demiş eskiler. Biz de hayat denilen kilimi işte böyle nakış nakış dokuyacaktık. Bozulmuş bir nesil ters nallanmış
    at gibi yeldir yepelek dolanırken, biz sağrısı terli, yeleleri rüzgârlı atlar gibi her daim rıza-i ilahi ye doğru koşacaktık.

    Vay hormonlu gıdalarmış, vay kansorejen maddelermiş… Uzun kış gecelerinde saç sobamızın tavana vuran ışığında oynaşan renk fevvarelerinde huzur
    bulmak varken, patlamış mısırlar eşliğinde sobanın üzerindeki bakır demlikten yayılan o musikiyi dinleyerek
    uyuklamak varken, bu tür mevzulara dalıp asla mekâna kesafet katmayacaktık.

    Pencereden bakınca bir top akasya bir iki akçakavak muhakkak görecektik. Tevazu, tevekkül, kanaat ve feragat adına ne varsa
    ağaçların dallarından okuyacaktık. Şövalye kitabı okuya okuya kendini şövalye sanan Don Kişot gibi biz de ağaçlara baka baka
    onlar gibi mütevekkil olacaktık. Köklerimiz sağlamlaştıkça dallarımıza abı hayat yürüyecekti. Damarlarımızda sabır öz suyu
    dolaşacaktı. Yüzümüz ağacın gövdesi gibi nasırlaşsa da bedenimiz her daim meyveye duracaktı. Sonbahar gelip yaprağımızdaki
    son klorofili de içine çekinceye kadar bu böyle devam edip gidecekti.

    Asla plaza adamı, cafe müdavimi, İstanbul enteli, vitrin aylağı olmayacaktık. Zamanı geçmiş fraksiyonlardan bize ne?
    Markasını yitirmiş şehirlerden, gudubet fikirlerden, küfür fıçısına batmış şiirlerden bize ne? Ne yapacağını iyi bilen kurnaz
    kadınlardan, ne yaptığını bilmeyen mandagöz adamlardan bize ne?

    Biz iki mümin olacak, iki mümin gibi yaşayacak ve iki mümin gibi ölecektik….

    Lafı çok uzattım farkındayım. İşte bütün bunları ona anlatacak ve desti izdivacına talip olacaktım. Eğer ki tam ona yetişmişken
    köşeyi dönmeseydi. O meymenetsiz adamın koluna bir piknik sepeti gibi takılmasaydı. Şuh kahkahaları onu bir azize olarak gören
    ruhumun duvarlarında yankılanmasaydı. Hz. Fatıma asaleti diye nitelendirdiğim o duruşunu bir mazgalın kenarına bırakıp şehrin
    lağımına karışmasaydı. İçkili bir kafeden içeriye girerken ardında bıraktığı gönül mabedimi elleriyle yakıp yıkmasaydı.

    Tüm bu düşüncelerimle o menevişli siluetin ardından bakışlarımı çekip kendi ruhuma doğru yeniden yola çıkarken içimde bir sesin yankılandığını hissettim.
    Diyordu ki bu ses; “sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma istedin, sen Mecnun istidadında mısın ki Leyla
    aradın karşında”


    İşte bu içsel hesaplaşma ile o an Obama gibi irkilmişim. Ayaklarım birbirine karışırken düşmemek için duvardan sarkan elektrik
    kablosuna sımsıkı tutunmuşum. Ufak bir çarpıntı ve titreme ile üzerinize afiyet kendimi karşı kaldırımda buldum. O an çevreye
    yayılan yanık kokusunun elimden mi yüreğimden mi geldiğini tam anlayamadım. Ama anladığım bir şey vardı ki; ortada
    Leyla ve Mecnun yoksa Züleyha ve Yusuf yoksa Ali ve Fatıma yoksa elektrik melektrik bir işe yaramıyor.


    Ayşegül Genç
    genç dergisi mayıs'09

    Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.(İsra-53)

    #2
    Ynt: Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma İstiyorsun?

    cok güzeldi, tesekkür ederim


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #3
      Ynt: Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma İstiyorsun?

      emeğinize sağlık çok güzeldi
      zevkle okudum ....
      Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

      Yorum


        #4
        Ynt: Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma İstiyorsun?

        rica ederim..
        beğendiğiniize sevindim..
        hakikaten dili çok iyi kullanmış yazar..
        yazı kendisini okutturuyor..
        yazarının kalemine sağlık..
        başlığa ilginiz için teşekkür ederim.
        Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.(İsra-53)

        Yorum


          #5
          Ynt: Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma İstiyorsun?

          gerçekten güzelolmuş.beklentiler bukadar büyük olunca sonuç hezimettir.ancak emek harcanırsa sonuca ulaşılır .

          Yorum


            #6
            Ynt: Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma İstiyorsun?



            Arkadaşlar,

            Hz.Ali nasıl bir eş ve babaydı?

            ve

            Hz.Fatıma nasıl bir hanım ve anneydi?

            bu konulardaki bilgi ve değerlendirmelerinizi bizimle paylaşır mısınız?
            Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.(İsra-53)

            Yorum


              #7
              Ynt: Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma İstiyorsun?

              [quote author=adem_toprak link=topic=6176.msg39879#msg39879 date=1246258275]


              Arkadaşlar,

              Hz.Ali nasıl bir eş ve babaydı?

              ve

              Hz.Fatıma nasıl bir hanım ve anneydi?

              bu konulardaki bilgi ve değerlendirmelerinizi bizimle paylaşır mısınız?
              [/quote]
              Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.(İsra-53)

              Yorum


                #8
                Ynt: Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma İstiyorsun?

                insanligin, her alanda kemalini yakalamis iki insani, Rab katinda yücelmis ve yakine ulasmis iki kulu, Resulullahin en sevdiklerini, dünyanin en cetin isleri icerisinde, en zor fitneleri ve zulumleri icerisinde, bir noktadan ele almak bana cok zor geliyor...

                onlar imanlarini herseyin üzerinde tuttular, evlatlarinida bununla yogurdular...imana dair bilinen ne var ise, onlarda kemal bulmus idi


                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma İstiyorsun?

                  [i]Teşekkür ederim gulistan_2.
                  Allah razı olsun..
                  bir noktadan ele almak bana cok zor geliyor...
                  dışında söylediklerine aynen katılıyorum..
                  ancak alıntısı yaptığım kısma katılmıyorum çünkü ONLAR da bütün bu belirttiklerinle birlikte insandılar..
                  hatta öyle ki senin de belirrtiğin gibi "insanligin, her alanda kemalini yakalamis iki insan" dılar,
                  "Rab katinda yücelmis ve yakine ulasmis iki kul"dular, "Resulullahin en sevdikleri"idiler...
                  bu vasfları taşıyan iki insanı,iki azizi somut bir biçimde, siyasi ve tarihi tartışmaların içinden çıkararak
                  tanıyabilmeli müslümanlar..tanıyabilmeli ki örnek alabilmeli..ONLAR gibi yaşamalı,ONLAR gibi iman etmeye
                  çalışmalı,ONLAR gibi amel etmeye çalışmalı ki hem dünyevi hayatını hem uhrevi hayatını kurtarabilsinler...
                  o yüzden ONLARı etten kemikten halleriyle öğrenmeliyiz...ONLARın hayatımızda somut bir anlamı ve yeri olmalı..
                  bu meanda tekrarlıyorum;

                  Hz.Ali nasıl bir eş ve babaydı?

                  ve

                  Hz.Fatıma nasıl bir hanım ve anneydi?


                  sözü olan kardeşlerimi yazmaya davet ediyorum.
                  Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.(İsra-53)

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma İstiyorsun?


                    LÂYIK BİR EŞ ARAMAK


                    Arapların en zeki ve akıllılarından Şin isminde bir adam vardı. Bir gün şöyle dedi: “Allah’a andolsun ki, kendim gibi zeki ve akıllı bir kadın bulup onunla evlene dek durmadan dünyayı gezip dolaşacağım.”

                    Şin bu düşünceyle seyahate çıktı. Seferlerinin birinde bir adama: “Nere gidiyorsun?” diye sordu.

                    O adam da cevabında: “Falan köye” dedi.

                    Şin, o adamın da kendisinin gideceği köye gitmek istediğini öğrenince onunla yol arkadaşı oldu. Şin, yolda giderlerken yol arkadaşına şöyle dedi: “Sen mi beni taşıyacaksın yoksa ben mi seni taşıyacağım?”

                    Yol arkadaşı: “Ey cahil! Her ikimizin de bineği vardır, nasıl birbirimizi taşıyalım?”

                    Şin susup bir şey söylemedi. Kendi yollarına devam edip o köye yaklaştıklarında, Şin, biçilmek üzere olan bir ziraat görünce şöyle dedi: “Bu tarlanın sahibi o ziraatı yemiş mi yoksa yememiş mi?”

                    Yol arkadaşı: “Ey cahil! Görüyorsun ki bu ziraatın biçilme zamanı yeni yetişmiştir, bununla birlikte tarla sahibinin onu yiyip yemediğini mi soruyorsun?”

                    Şin yine susup bir şey söylemedi. Nihayet köye vardılar. Köye girince bir cenazeyle karşılaştılar.

                    Şin: “Bu cenaze diri midir yoksa ölü müdür?”

                    Yol arkadaşı: “Ben şimdiye kadar senin gibi cahil ve aptal bir kimse görmedim. Zira cenazeyi gördüğün halde yine onun ölüp ölmediğini soruyorsun!”

                    Şin bu defa da susup bir şey söylemedi. Yol arkadaşından ayrılmak istediğinde, yol arkadaşı onun ayrılmasına mani olarak onu ısrarla kendisiyle birlikte evine görürdü.

                    Bu adamın Tabaka isminde bir kızı vardı. Bu kız, babasından misafirin kim olduğunu sordu.

                    Babası cevabında şöyle dedi:

                    “Onunla yolda tanışıp arkadaş oldum, çok cahil ve bilgisiz birisidir.”

                    Daha sonra onunla kendi arasında geçen sözleri kızına anlattı.

                    Kızı şöyle dedi: “Onun; “Sen mi beni taşıyacaksın yoksa ben mi seni taşıyacağım” sözünden maksadı şudur ki, acaba sen mi bana öykü söyleyeceksin, yoksa ben mi sana öykü söyleyeyim?

                    Onun; “Tarla sahibi bu ziraatı yemiş mi yoksa yememiş mi?” sözünden maksadı da şudur ki; acaba tarla sahibi o ziraatı satıp parasını yemiş mi yoksa satmamış mı?

                    Onun cenaze hakkındaki sözünden maksadı da şudur ki; acaba o ölen şahısın çocuğu var mı ki onun hatırına onun ismi anılsın, yoksa böyle bir evladı yok mu?

                    Babası kızının yanından ayrılıp yol arkadaşı olan Şin’in yanına geldiğinde, onunla biraz konuştuktan sonra şöyle dedi: “Aziz konuk! Yolda bana sorduğun şeyleri sana açıklayayım mı?”

                    Şin: “Evet” dedi.

                    Yol arkadaşı, onun sorduğu soruları güzel bir şekilde izah etti.

                    Şin onun bu izahını görünce şöyle dedi: “Bu sözler senin sözün ve senin düşüncenin ürünü değildir. Söyle bakalım, bu sözleri kim sana öğretti?”

                    Yol arkadaşı: “Doğrusu, kızım bunları bana öğretti” dedi.

                    Şin, onun akıllı ve zeki bir kızı olduğunu anlayınca, onu babasından istedi. Kızın babası da muvafakat ederek kızı Tabaka’yı ona nikahladı. Şin, kendi eşiyle birlikte akrabalarının yanına döndüğünde, akrabaları onu eşiyle birlikte görünce; “Vafaka Şin Tabaka” (Şin Tabaka’ya rast geldi) dediler. Bu cümle Araplar arasında yaygın bir misal oldu. Kim biriyle denk ve uyum içerisinde olsaydı, bu söz söylenirdi.

                    Nükte:

                    Evlilik çok hassas ve önemli bir meseledir. Eş seçiminde gerçekten çok dikkatli olmak gerekir. Eğer uygun ve imanlı bir eş seçilmezse, insan, hayatı boyunca çeşitli zorluk ve sıkıntılarla karşılaşabilir, ömür sermayesi tamamıyla yanıp kül olabilir.

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma İstiyorsun?


                      HERKES İÇİN YAŞAM ÖRNEĞİ


                      İki şefkatli eş olan Hz. Ali (a.s) ile Hz. Fatıma (a.s) evin işlerini kendi aralarında taksim ettiler. Hz. Fatıma (a.s) evin içindeki yani hamur yapmak, ekmek pişirmek, evi süpürmek gibi işleri yapmayı üstlendi. Hz. Ali (a.s) da odun getirmek ve yiyecek temin etmek gibi evin dışındaki işleri üstlendi.

                      Bir gün Hz. Ali (a.s) Hz. Fatıma (a.s)’a şöyle buyurdu:

                      “Ya Fatıma! Evde yiyecek bir şey var mı?”

                      Hz. Fatıma (a.s): “Hayır! Allah’a andolsun ki, üç gündür çocuklarım Hasan, Hüseyin açtırlar ve kendim de bir şey yemedim.”

                      Hz. Ali (a.s): “Neden bana söylemedin?”

                      Hz. Fatıma (a.s): “Babam Resulullah (s.a.a), sizden bir şey istememi nehyetmiştir ve buyurmuştur ki: Amca oğlundan asla bir şey isteme. Bir şey getirdiğinde al, aksi takdirde O’ndan bir şey isteme!”

                      Hz. Ali (a.s) (bu sözleri duyduktan sonra) evden dışarı çıktı ve yolda birisiyle karşılaştı. Ailesine yiyecek temin etmek için o adamdan bir dinar borç aldı. Bu esnada o sıcak havada Mikdad b. Esved’i çok perişan ve üzgün bir halde gördü. Bunun üzerine ona: “Ne olmuş? Neden bu sızak vakitte evden dışarı çıkmışsın?” diye sordu.

                      Mikdad: “Açlık beni evden dışarı çıkarmıştır; çocuklarımın ağlama seslerini duymaya tahammül edemedim” dedi.

                      İmam (a.s): “Ben de bunun için evden dışarı çıktım. Ben bu dinarı az önce borç aldım, onu sana veriyorum ve seni kendime tercih ediyorum” buyurdu.

                      Sonra parayı Mikdad’a verdi, kendisi ise eli boş eve geri döndü. Eve girdiğinde Resulullah (s.a.a)’in evde oturduğunu, Fatıma (a.s)’ın da namaz kılmakla meşgul olduğunu ve aralarında ise üstü kapalı bir şeyin bulunduğunu gördü. Fatıma (a.s) namazını bitirdiğinde, yanlarında bulunan şeyin üzerinden örtüyü kaldırınca, içerisi et ve ekmekle dolu bir kase olduğunu gördüler.

                      Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Fatımacığım! Bu yemek sizin için nereden gelmiştir?”

                      Fatıma (a.s) cevaben: “Allah tarafından gelmiştir; Allah Teâla dilediğine hesapsız rızk verir” dedi.

                      Bu esnada Hz. Peygamber (s.a.a) Hz. Ali’ye bakarak şöyle buyurdu: “Senin ve Fatıma’nın öyküsü gibi olan bir kimsenin öyküsünü beyan edeyim mi?”

                      Hz. Ali (a.s): “Evet” dedi.

                      Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Senin misalin Zekeriyya’nın misali gibidir. Zekeriyya mihrapta Meryem’in yanına vardığında, onun yanında bir yemek görünce: “Ey Meryem! Bu yemek neredendir?” diye sordu. O da cevaben: “Allah katındandır; Allah istediğine hesapsız rızk verir” dedi.

                      İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Onlar (İmam Ali ve ailesi) o kaptan bir ay boyunca yemek yediler. Bu kap, Kâim’in (Hz. Mehdi’nin), içerisinde yemek yiyeceği kabın aynısıdır; bu kap şimdi bizim yanımızdadır.” [ Bihar, c. 14, s. 198; c. 43, s. 31]

                      [hr]

                      Bu zamanda ne Ali olup Fatıma arayan var nede Fatıma olup Ali bekleyen var Nerede iman, amel, takva isteyen. Bayan ise bekler rahat bir hayat yaşatacak eş. Erkek ise istediği güzellik başkası olmazsada olur.

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma İstiyorsun?

                        annelikte, babalikta, eslikte, onlardan örnek almak isteyen herkes onlar hakkinda kitaplardan bol bol okurlarsa bu konularin kapsamina giren herseyi anlamis olurlar...

                        zira bu konularda bütün iliskilerde oldugu gibi, hosgörü, özveri, adalet, sevgi, sefkat gibi olgular üzerine kuruludur...bu kavramlarin neleri kapsadigini, nerelerde nasil kullanildigini anlamak icin cok degisik alanlarda degisik hallerini tanimak gerekir diye düsünüyorum, o yüzden onlari yalnizca olgularin kemaline ermislerdir diye kisaca tanimlayabildim


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma İstiyorsun?

                          Hz.Fatıma ile Hz.Ali'nin evlilikleri,hicretin ikinci senesinde, Bedir savaşından sonra Zillicce ayında gerçekleşti.
                          O zamanki geleneklere göre, önce nikah kıyılır ve bir müddet sonra da düğün ve zifaf gerçekleşirdi..Bu yüzden düğünleri hemen olmadı,
                          Uhud Savaşı'nın biraz öncesine isabet eder düğün tarihleri...
                          (Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi,Çağ Yay.,c.1,s.341)
                          Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.(İsra-53)

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma İstiyorsun?

                            Müsned'de Hz.Fatıma'nın mehir bahsi, Hz.Ali'nin dilinden şöyle anlatılır:
                            "Ben;Hz.Peygamber'in kızıyla evlenmek niyetimi ona arzetmek istediğimde; içimden "yanımda mehir olarak verebileceğim
                            hiçbir malım yok , bunu nasıl teklif ederim"diye geçirdim. Sonra Resulullah'a (s.a.a) olan bağımı düşündüm Ve Onun şefkat
                            ve muhabbetini hatırladım...Bubun üzerine cesaretimi toplayarak, istediğimi bildirdim...
                            Bana "yanında bir şeyler var mı?" buyurdu.
                            "Hayır"dedim.
                            "Ben sana falan yerde Hatmiye isimli zırhı vermiştim,o nerededir? diye sordu.
                            "O bendedir"dedim...
                            "Onu, Fatıma'ya ver!" buyurdu.
                            "Ben de mihr olarak zırhı ona verdim."

                            (Ekrem sağıroğlu,Hz.Ali,s.50-51)
                            Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.(İsra-53)

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma İstiyorsun?

                              Nikah için gerekli mehir de temin edilince, Hz.Peygamber(s.a.a); şahitler huzurunda şu hutbeyi okudu:

                              " Hamdolsun Allah'a ki; O ilahi nimetleriyle övülen, kudretiyle tapılan, ezeli saltanatıyla boyun eğilen,azabından kendisine sığınılan
                              ve ilahi emri yerlerde ve göklerde Hakim olan Zat'tır.
                              Yer ve göklerde hükmünü yürüten yine O'dur. Kudretiyle halkı yaratan, hikmetiyle mümtaz kılan, izzzetiyle sağlamlaştıran yine O'dur.
                              Yüce Allah, evlenmeyi bir kaynaşma, vazife,adalet ve geniş bir hayır kılmıştır.
                              O yüce Allah öyle kudretli bir yaratıcıdır ki; topraktan ve sudan insanı halketmiş ve soy sop vermiştir. O Rab ki her şeye kadirdir,
                              her şeyin dizgini onun elindedir. Allahın emri hükmüne, hükmü de takdirine tesir eder. Aziz ve celil olan Allah, istediğini var, istediğini
                              yok eder. Asıl Kitap, O'nun katındadır.
                              Şimdi Allah Teala bana, kızım Fatımayı, Ali bin Ebi Talib'e nikahlamamı emir buyurmuştur. Ashabım ; ben sizi şahit tutuyorum ki ,
                              Ali bin Ebi Talib,mevcut gelenek Ve Allah'ın emriyle söyleyeceğim şeyi,kabul ederse,400 dirhem gümüş mehirle Kızım Fatıma'yı
                              Ali bin Ebi Talib'e nikahladım!
                              Rabbim, nesillerini temiz, kendileriyle çocuklarını geniş rahmetinin anahtarı, yüce hikmetinin kaynağı ve Muhammed Ümmetinin güvenlik
                              sebebi eylasin!
                              Ey Ali, razı mısın?.."


                              (Mevahib-i Ledünniye;İmam Kastalâni)
                              Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.(İsra-53)

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X