Sünniliğin katı bir yorumuna sahip anlayıştaydım. Ancak araştırdıkça, özellikle İslam Tarihini inceledikçe bazı çelişkilere rastladım. Mesela çok yaygın bilinen ama sahih olmadığına dair güçlü rivayetler olan "Ashabım gökte yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız kurtuluşa erersiniz" hadisinin uydurma olduğunu görebiliyorsunuz İslam tarihini inceleyince.
Daha sonra hadisler konusunda araştırmalarım, günümüzdeki hadis olarak görülen çoğu sözün aslında zayıf rivayetler hatta uydurma rivayetler olduğunu açıkça gösteriyordu. Böylelikle yavaş yavaş uzaklaşıyorsunuz geleneksel mezhep anlayışınızdan.
Şia mezhebini de iyi bilirim. Ancak İslam'ın bize yettiğini ve Sünnilikle Şialığın ayrılık sebebi olmaması gerektiğini düşünüyorum. Fıkıhtaki ihtilafların da rahmet olduğuna inanıyorum. Hatta günümüzde Şia'nın bazı fıkıh meselelerinin kesinlikle incelenmesi ve kullanılması gerektiğini savunuyorum. Zaten fıkıhta herhangi bir ictihad sırf başka bir mezhebe ait diye delillerini incelemeden reddetmenin de mezhepçilik olacağını biliyorum.
Allaha şükür ne Sünnileri ne Şiileri düşman bilmem. Hiçbirini tekfir etmem. Hiçbirini sapıklıkla suçlamam Gulat yollara sapmadıkça.
Ben İslam mezheplerinin yakınlaştırılması taraftarıyım. Şu anki halleriyle ne Sünniliğin, ne Şianın yüzde 100 yeteceğini düşünmüyorum.
Şia da ictihad kapısının açık tutulması artı bir özellik ancak yeterli ictihadların yapıldığını göremiyorum. Hatta cesur ictihadlarda bulunan bazı müctehidlerin pek sıcak karşılanmadıklarını duymuştum.
İctihad kapısının kapalı olduğunu savunan bazı Sünni anlayışların ise çağımıza uyum sağlayamadıklarını görmek zor değil. Zaten beni mezhep olayından uzaklaştıran diğer nedenlerden biride buydu. Aradan 1000 yıldan fazla zaman geçmiş ve o dönemdeki ictihadları sorgulamadan incelemeden kabul etmek bana hiç mantıklı ve tatmin edici gelmiyordu. Zaten Kuran'ın evrenselliğine de uymuyordu bu anlayış.
İslam Dünyasının yeniden ayağa kalkabilmesi için, Cemaleddin Efgani, Muhammed Abduh, Fazlurrahman, Ali Şeriati ve bu anlayıştaki gibi alim ve düşünürlerin izinden gidilmesi taraftarıyım. Yoksa ayağa kalkmak zor gözüküyor böyle gidersek.
Daha sonra hadisler konusunda araştırmalarım, günümüzdeki hadis olarak görülen çoğu sözün aslında zayıf rivayetler hatta uydurma rivayetler olduğunu açıkça gösteriyordu. Böylelikle yavaş yavaş uzaklaşıyorsunuz geleneksel mezhep anlayışınızdan.
Şia mezhebini de iyi bilirim. Ancak İslam'ın bize yettiğini ve Sünnilikle Şialığın ayrılık sebebi olmaması gerektiğini düşünüyorum. Fıkıhtaki ihtilafların da rahmet olduğuna inanıyorum. Hatta günümüzde Şia'nın bazı fıkıh meselelerinin kesinlikle incelenmesi ve kullanılması gerektiğini savunuyorum. Zaten fıkıhta herhangi bir ictihad sırf başka bir mezhebe ait diye delillerini incelemeden reddetmenin de mezhepçilik olacağını biliyorum.
Allaha şükür ne Sünnileri ne Şiileri düşman bilmem. Hiçbirini tekfir etmem. Hiçbirini sapıklıkla suçlamam Gulat yollara sapmadıkça.
Ben İslam mezheplerinin yakınlaştırılması taraftarıyım. Şu anki halleriyle ne Sünniliğin, ne Şianın yüzde 100 yeteceğini düşünmüyorum.
Şia da ictihad kapısının açık tutulması artı bir özellik ancak yeterli ictihadların yapıldığını göremiyorum. Hatta cesur ictihadlarda bulunan bazı müctehidlerin pek sıcak karşılanmadıklarını duymuştum.
İctihad kapısının kapalı olduğunu savunan bazı Sünni anlayışların ise çağımıza uyum sağlayamadıklarını görmek zor değil. Zaten beni mezhep olayından uzaklaştıran diğer nedenlerden biride buydu. Aradan 1000 yıldan fazla zaman geçmiş ve o dönemdeki ictihadları sorgulamadan incelemeden kabul etmek bana hiç mantıklı ve tatmin edici gelmiyordu. Zaten Kuran'ın evrenselliğine de uymuyordu bu anlayış.
İslam Dünyasının yeniden ayağa kalkabilmesi için, Cemaleddin Efgani, Muhammed Abduh, Fazlurrahman, Ali Şeriati ve bu anlayıştaki gibi alim ve düşünürlerin izinden gidilmesi taraftarıyım. Yoksa ayağa kalkmak zor gözüküyor böyle gidersek.
Yorum