Ynt: Nura Giden Yol
Nura giden yol ( 215 )
Bismillahirrahmânirrahîm
En’am suresinin 120. ayeti.
وَذَرُواْ ظَاهِرَ الإِثْمِ وَبَاطِنَهُ إِنَّ الَّذِينَ يَكْسِبُونَ الإِثْمَ سَيُجْزَوْنَ بِمَا كَانُواْ يَقْتَرِفُونَ
Yani:
Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Çünkü günah işleyenler, yaptıklarının cezasını mutlaka çekeceklerdir.
Bu ayet, Allah’a ve peygamberine iman eden herkesi her türlü günahtan sakındırıyor, bu günah ister açık olsun ister gizli fark etmez. Bunun dışında her günahın göze çarpan bir görünen yüzü vardır, bir de insanların ruhunu tahrip eden iç yüzü. Günah, zehirli bir yiyecek gibidir ki ilkin çok güzel tadı vardır, lakin yavaş yavaş insanı hasta eder. Haram yiyecekler de belki lezzetli olabilir, lakin insan kalbini öylesine etkiler ki kalp taş gibi sertleşir ve acımasız olur.
Ayet şöyle devam etmekte: Dünyada ve ahirette ilahi cezalarla, insanların amellerinin sonucudur ve Allah hiç kimseyi boş yere cezalandırmaz.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – İslam, hem dış görünüşün pak olmasına hem batının temizliğine önem verir. Hem açık günahlardan hem gönülde işlenen günahlardan kaçınmak gerekir. Örneğin insanlardan kuşkulanmak gibi.
2 – Gerçi şeytan insanları günah işlemek için vesvese eder, fakat insanların iradesine hükmedemez ve herkes kendi iradesi ile günaha yönelir.
Şimdi,En’am suresinin 121. ayetini dinliyoruz.
وَلاَ تَأْكُلُواْ مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللّهِ عَلَيْهِ وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ وَإِنَّ الشَّيَاطِينَ لَيُوحُونَ إِلَى أَوْلِيَآئِهِمْ لِيُجَادِلُوكُمْ وَإِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ إِنَّكُمْ لَمُشْرِكُونَ
Yani:
Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır.
Gerçekten şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a ortak koşanlar olursunuz.
İlahi dinler insanların dünya ahiret, saadetleri için gönderildiğinden, bu yüzden bazı hükümleri yemek ve giymek gibi dünyevi işlerle ilgilidir. İslam dini yiyecek konusuna büyük özen göstermiş ve doğada ilahi nimetlerden yararlanmaya vurgu yaparken bu nimetlerin az bir kısmını men etmiştir ki bu da ilahi hikmete göre insanların cismine veya ruhuna zarar verici olarak belirlenmiştir.
Haram edilen yiyeceklerden biri, ölü hayvanların etidir ki bazı Araplar bu hükme tepki vererek ölen bir hayvanla kesilen bir hayvanın farkı olmadığını, hatta ölen hayvanın daha iyi olduğunu çünkü Allah tarafından öldürüldüğünü ileri sürmüştür.
Gerçekte bunlar şeytanın sözünden başka bir şey değildir. Çünkü genelde hastalanan bir hayvan kendiliğinden ölür ve böyle bir hayvanın etini yemek insan sağlığına zararlıdır. Fakat başı kesilen hayvanın kanı vücudundan ve damarlarından akar ve eti daha sağlıklı olur.
Bundan daha önemli nokta, hayvanın başını keserken Allah’ın adının zikredilmesidir ki bu da bir müminin yiyeceğinin belli bir amacı olduğunu gösterir. Nitekim namaz kılarken kıbleye doğru durmak ve Allah’ın adını zikretmek gerekir. Eti, bir müminin vücudunda hücreye dönüşmesi gereken hayvan da kıbleye doğru ve Allah adı zikredilerek kesilmesi gerekir.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Hatta beslenme konusunda dini yükümlülüklerimize bağlı olmak gerekir. Müminin besini de güdümlü olmalıdır.
2 – Haram yiyecekleri yemek için şeytanı vesveseler, bu tür yiyeceklerin insan ruhu üzerindeki olumsuz tesirinin işaretidir.
3 – Müşrikleri hatta söz ve tezlerde izlemek şirke ve imandan uzaklaşmaya sebep olur.
Şimdi,En’am suresinin 122. ayetini dinliyoruz.
أَوَ مَن كَانَ مَيْتًا فَأَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْشِي بِهِ فِي النَّاسِ كَمَن مَّثَلُهُ فِي الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِّنْهَا كَذَلِكَ زُيِّنَ لِلْكَافِرِينَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
Yani:
Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu! İşte kâfirlere yaptıkları böyle süslü gösterilmiştir.
Tarihi rivayetlere göre İslam peygamberinin amcası Hz. Hamza iman ederek Ebu Cehil gibi imansız ve kâfirlere karşı durduktan sonra bu ayet nazil oldu ve onu takdir etti. Tabi İslam peygamberinin Ebu Leheb gibi bir başka amcası da vardı ki hakkında bir başka sure nazil oldu ve inatçılığı ve inkarı yüzünden hakkında en sert tabirler kullanıldı.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Şirk ve küfür insanların ölümüne ve helak olmasına sebep olur, nitekim iman da hayat ve saadet kaynağıdır. Bu yüzden gerçek hayat ve memat, iman ve küfürdür.
2 – İman nur getirir ve küfür karanlık. Mümin insan asla çıkmaza girmez ve sürekli ilahi nur ile birlikte hareket eder.
3 – Kafirlerin cazibeli işleri öylesine maddi yaşamlarını etkiler ki sapkınlıklarını ve düşmekte olduklarını anlamazlar.
Nura giden yol ( 215 )
Bismillahirrahmânirrahîm
En’am suresinin 120. ayeti.
وَذَرُواْ ظَاهِرَ الإِثْمِ وَبَاطِنَهُ إِنَّ الَّذِينَ يَكْسِبُونَ الإِثْمَ سَيُجْزَوْنَ بِمَا كَانُواْ يَقْتَرِفُونَ
Yani:
Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Çünkü günah işleyenler, yaptıklarının cezasını mutlaka çekeceklerdir.
Bu ayet, Allah’a ve peygamberine iman eden herkesi her türlü günahtan sakındırıyor, bu günah ister açık olsun ister gizli fark etmez. Bunun dışında her günahın göze çarpan bir görünen yüzü vardır, bir de insanların ruhunu tahrip eden iç yüzü. Günah, zehirli bir yiyecek gibidir ki ilkin çok güzel tadı vardır, lakin yavaş yavaş insanı hasta eder. Haram yiyecekler de belki lezzetli olabilir, lakin insan kalbini öylesine etkiler ki kalp taş gibi sertleşir ve acımasız olur.
Ayet şöyle devam etmekte: Dünyada ve ahirette ilahi cezalarla, insanların amellerinin sonucudur ve Allah hiç kimseyi boş yere cezalandırmaz.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – İslam, hem dış görünüşün pak olmasına hem batının temizliğine önem verir. Hem açık günahlardan hem gönülde işlenen günahlardan kaçınmak gerekir. Örneğin insanlardan kuşkulanmak gibi.
2 – Gerçi şeytan insanları günah işlemek için vesvese eder, fakat insanların iradesine hükmedemez ve herkes kendi iradesi ile günaha yönelir.
Şimdi,En’am suresinin 121. ayetini dinliyoruz.
وَلاَ تَأْكُلُواْ مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللّهِ عَلَيْهِ وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ وَإِنَّ الشَّيَاطِينَ لَيُوحُونَ إِلَى أَوْلِيَآئِهِمْ لِيُجَادِلُوكُمْ وَإِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ إِنَّكُمْ لَمُشْرِكُونَ
Yani:
Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır.
Gerçekten şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a ortak koşanlar olursunuz.
İlahi dinler insanların dünya ahiret, saadetleri için gönderildiğinden, bu yüzden bazı hükümleri yemek ve giymek gibi dünyevi işlerle ilgilidir. İslam dini yiyecek konusuna büyük özen göstermiş ve doğada ilahi nimetlerden yararlanmaya vurgu yaparken bu nimetlerin az bir kısmını men etmiştir ki bu da ilahi hikmete göre insanların cismine veya ruhuna zarar verici olarak belirlenmiştir.
Haram edilen yiyeceklerden biri, ölü hayvanların etidir ki bazı Araplar bu hükme tepki vererek ölen bir hayvanla kesilen bir hayvanın farkı olmadığını, hatta ölen hayvanın daha iyi olduğunu çünkü Allah tarafından öldürüldüğünü ileri sürmüştür.
Gerçekte bunlar şeytanın sözünden başka bir şey değildir. Çünkü genelde hastalanan bir hayvan kendiliğinden ölür ve böyle bir hayvanın etini yemek insan sağlığına zararlıdır. Fakat başı kesilen hayvanın kanı vücudundan ve damarlarından akar ve eti daha sağlıklı olur.
Bundan daha önemli nokta, hayvanın başını keserken Allah’ın adının zikredilmesidir ki bu da bir müminin yiyeceğinin belli bir amacı olduğunu gösterir. Nitekim namaz kılarken kıbleye doğru durmak ve Allah’ın adını zikretmek gerekir. Eti, bir müminin vücudunda hücreye dönüşmesi gereken hayvan da kıbleye doğru ve Allah adı zikredilerek kesilmesi gerekir.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Hatta beslenme konusunda dini yükümlülüklerimize bağlı olmak gerekir. Müminin besini de güdümlü olmalıdır.
2 – Haram yiyecekleri yemek için şeytanı vesveseler, bu tür yiyeceklerin insan ruhu üzerindeki olumsuz tesirinin işaretidir.
3 – Müşrikleri hatta söz ve tezlerde izlemek şirke ve imandan uzaklaşmaya sebep olur.
Şimdi,En’am suresinin 122. ayetini dinliyoruz.
أَوَ مَن كَانَ مَيْتًا فَأَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْشِي بِهِ فِي النَّاسِ كَمَن مَّثَلُهُ فِي الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِّنْهَا كَذَلِكَ زُيِّنَ لِلْكَافِرِينَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
Yani:
Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu! İşte kâfirlere yaptıkları böyle süslü gösterilmiştir.
Tarihi rivayetlere göre İslam peygamberinin amcası Hz. Hamza iman ederek Ebu Cehil gibi imansız ve kâfirlere karşı durduktan sonra bu ayet nazil oldu ve onu takdir etti. Tabi İslam peygamberinin Ebu Leheb gibi bir başka amcası da vardı ki hakkında bir başka sure nazil oldu ve inatçılığı ve inkarı yüzünden hakkında en sert tabirler kullanıldı.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Şirk ve küfür insanların ölümüne ve helak olmasına sebep olur, nitekim iman da hayat ve saadet kaynağıdır. Bu yüzden gerçek hayat ve memat, iman ve küfürdür.
2 – İman nur getirir ve küfür karanlık. Mümin insan asla çıkmaza girmez ve sürekli ilahi nur ile birlikte hareket eder.
3 – Kafirlerin cazibeli işleri öylesine maddi yaşamlarını etkiler ki sapkınlıklarını ve düşmekte olduklarını anlamazlar.
Yorum