Ynt: Nura Giden Yol
Nura giden yol ( 200 )
Bu ayetler Allah resulüne iman eden insanları her ne kadar günahkar olursa olsun dışlamamayı, bilakis onları açık kucakla kabul etmeyi ve onlara selam göndermeyi ve tevbe ettikleri halde yüce Allah tarafından da affedileceklerini vaad etmesini emrediyor.
Bismillahirrahmânirrahîm
En'am suresinin 53. ayetine kulak veriyoruz.
وَكَذَلِكَ فَتَنَّا بَعْضَهُم بِبَعْضٍ لِّيَقُولواْ أَهَـؤُلاء مَنَّ اللّهُ عَلَيْهِم مِّن بَيْنِنَا أَلَيْسَ اللّهُ بِأَعْلَمَ بِالشَّاكِرِينَ
Yani:
"Aramızdan Allah'ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı!" demeleri için onların bir kısmını diğerleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri daha iyi bilmez mi?
Geçen bölümde birçoklarının peygamberlerin melek olmasını veya melekler gibi normal insanların yeme içme veya eşe olan ihtiyaçlarından bağımsız olmasını beklediğini anlattık. Bu zümreye göre peygamberler falcılar gibi insanların geçmişi ve geleceğinden haberdar olması ve sürekli mucizeler yapması gerekiyordu.
Bu ayet ise yine insanların bir başka beklentisine işaret ederken şöyle buyurmakta: Toplumda mal ve mevki bakımından belli bir konumu olan bazı insanlar Allah resulünün sade ve şatafatlı gösterişlerden uzak yaşamını görünce ona şöyle derdi: Acaba Allah bizim gibi zengin insanlar varken vahiyi böyle bir insana mı nazil ediyor? Eğer vahiy nazil olacaksa biz ondan daha üstünüz.
Kuran-ı Kerim böyle bir anlayışa şu şekilde karşılık veriyor: Bir insana vahiy nazil olmasının şartı mal ve mevki değil ki siz kendinizi daha üstün görüyorsunuz. Vahiy şartı liyakat, kapasite ve salahiyettir ki bu konularda Allah kendi kullarının halini herkesten daha iyi bilir ve kimin bu şartlara sahip olduğunu ancak O bilir.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Sınavlardan biri de, sosyal yaşamdaki farklılıklardır. Zenginler yoksullarla ve yoksullar, zenginlerle sınanır.
2 - Nice yoksul vardır ki şükrettiği için Allah'ın rahmetinden yararlanır ve nice zengin vardır ki gurura kapılır ve bu yüzden lanetlenir.
Şimdi,En'am suresinin 54 ve 55. ayetlerini dinliyoruz.
وَإِذَا جَاءكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِنَا فَقُلْ سَلاَمٌ عَلَيْكُمْ كَتَبَ رَبُّكُمْ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ أَنَّهُ مَن عَمِلَ مِنكُمْ سُوءًا بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابَ مِن بَعْدِهِ وَأَصْلَحَ فَأَنَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ (*) وَكَذَلِكَ نفَصِّلُ الآيَاتِ وَلِتَسْتَبِينَ سَبِيلُ الْمُجْرِمِينَ
Yani:
Ayetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara de ki: Selâm size! Rabbiniz merhamet etmeyi kendisine yazdı. Gerçek şu ki: Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip de kendini ıslah ederse, bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
Böylece suçluların yolu belli olsun diye âyetleri iyice açıklıyoruz.
Bu ayetler Allah resulüne iman eden insanları her ne kadar günahkar olursa olsun dışlamamayı, bilakis onları açık kucakla kabul etmeyi ve onlara selam göndermeyi ve tevbe ettikleri halde yüce Allah tarafından da affedileceklerini vaad etmesini emrediyor.
Genelde İslami toplumda insanların bir biri ile ilişkileri ve rehberleri ile ilişkileri sefa ve samimiyet üzerine kurulmalıdır.
Nitekim yüce Allah da kullarına karşı rahmet ilkesini temel almakta ve hatta suçluları tevbe ettikleri takdirde bağışlayacağını müjdelemektedir. Allah resulü de insanları selamlamak ve onları kabul etmekle görevlidir. Nitekim insanlar da sürekli İslam peygamberine selam etmek ve ondan iyilikle söz etmekle görevlidir. Kuşkusuz ümmet ve toplumun lideri ile böyle bir ilişki kurulması, o toplumu her türlü kin ve ihtilaftan uzak tutar ve hatta suçluları cezalandırılmak veya dışlanmak yerine tevbe ettikleri takdirde affedilirler.
Kuşkusuz ancak heves ve gaflet yüzünden günah işleyen suçlular affedilir, yoksa kasıtlı ve sürekli günah işleyen ve günahları üzerinde ısrarla duranlar affedilmez.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Peygamberi ziyaret etmek, ilahi lütuf ve rahmete kavuşma yoludur. Kim Allah resulünün huzuruna çıkarsa onun özel selamı ile selamlanır.
2 - Eğer günah inat ve ısrarla değil, gaflet veya akılsızlık yüzünden işlenirse affedilebilir.
3 - Ancak geçmişi telafi etmek ve hataları düzeltmekle birlikte olan tevbeler kabul edilir.
4 - Allah merhamet etmeyin kendine görev bilmiştir, lakin rahmetten yararlanma şartı günahtan uzaklaşmak ve tevbe etmektir.
Şimdi,En'am suresinin 56. ayetini dinliyoruz.
قُلْ إِنِّي نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللّهِ قُل لاَّ أَتَّبِعُ أَهْوَاءكُمْ قَدْ ضَلَلْتُ إِذًا وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُهْتَدِينَ
Yani:
De ki: Allah'ın dışında taptığınız şeylere tapmak bana yasak edildi. De ki: Ben sizin arzularınıza uymam, aksi halde sapıtırım da hidayete erenlerden olmam.
İslam peygamberinin tevhide davetine karşı müşrikler de Allah resulünü putperestliğe davet ediyor ve davetinden vazgeçmesini ve Kureyş kavminin atalarının inancına geri dönmesini istiyordu.
Bu ayet Allah resulünden onlara net bir şekilde onların inancına dönmeyeceğini ve asla onların taptıklarına tapmayacağını ve onların isteğine uymayacağını, çünkü tüm bunların sapkınlığa ve karanlığa yönelmeye sebebiyet verdiğini söylemesini istiyor.
Bu ayette Kuran-ı Kerim putperestliğin de bir nevi heves olduğunu belirtiyor, çünkü putperestliğin hiç bir mantıklı gerekçesi yoktur ve akıl ve düşünce ile bağdaşmaz. İnsanın kendi yaptığı bir şeye tapması ve karşısında eğilmesi kadar anlamsız bir şey olamaz.
Üstelik bu şey, ruhsuz bir maddedendir ve insanoğluna hiç bir üstünlüğü yoktur.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Muhaliflerin mantıksız isteklerine karşı net bir şekilde ret cevabı vermeli ve onlarla uzlaşma yollarını kapatmalıyız.
2 - Dini tebliğ eden kimse asla başkalarının mantıksız isteklerini tatmin etme peşinde olmamalıdır.
http://turkish.irib.ir/makaleler/nura-giden-yol/item/234314-nura-giden-yol-200
Nura giden yol ( 200 )
Bu ayetler Allah resulüne iman eden insanları her ne kadar günahkar olursa olsun dışlamamayı, bilakis onları açık kucakla kabul etmeyi ve onlara selam göndermeyi ve tevbe ettikleri halde yüce Allah tarafından da affedileceklerini vaad etmesini emrediyor.
Bismillahirrahmânirrahîm
En'am suresinin 53. ayetine kulak veriyoruz.
وَكَذَلِكَ فَتَنَّا بَعْضَهُم بِبَعْضٍ لِّيَقُولواْ أَهَـؤُلاء مَنَّ اللّهُ عَلَيْهِم مِّن بَيْنِنَا أَلَيْسَ اللّهُ بِأَعْلَمَ بِالشَّاكِرِينَ
Yani:
"Aramızdan Allah'ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı!" demeleri için onların bir kısmını diğerleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri daha iyi bilmez mi?
Geçen bölümde birçoklarının peygamberlerin melek olmasını veya melekler gibi normal insanların yeme içme veya eşe olan ihtiyaçlarından bağımsız olmasını beklediğini anlattık. Bu zümreye göre peygamberler falcılar gibi insanların geçmişi ve geleceğinden haberdar olması ve sürekli mucizeler yapması gerekiyordu.
Bu ayet ise yine insanların bir başka beklentisine işaret ederken şöyle buyurmakta: Toplumda mal ve mevki bakımından belli bir konumu olan bazı insanlar Allah resulünün sade ve şatafatlı gösterişlerden uzak yaşamını görünce ona şöyle derdi: Acaba Allah bizim gibi zengin insanlar varken vahiyi böyle bir insana mı nazil ediyor? Eğer vahiy nazil olacaksa biz ondan daha üstünüz.
Kuran-ı Kerim böyle bir anlayışa şu şekilde karşılık veriyor: Bir insana vahiy nazil olmasının şartı mal ve mevki değil ki siz kendinizi daha üstün görüyorsunuz. Vahiy şartı liyakat, kapasite ve salahiyettir ki bu konularda Allah kendi kullarının halini herkesten daha iyi bilir ve kimin bu şartlara sahip olduğunu ancak O bilir.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Sınavlardan biri de, sosyal yaşamdaki farklılıklardır. Zenginler yoksullarla ve yoksullar, zenginlerle sınanır.
2 - Nice yoksul vardır ki şükrettiği için Allah'ın rahmetinden yararlanır ve nice zengin vardır ki gurura kapılır ve bu yüzden lanetlenir.
Şimdi,En'am suresinin 54 ve 55. ayetlerini dinliyoruz.
وَإِذَا جَاءكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِنَا فَقُلْ سَلاَمٌ عَلَيْكُمْ كَتَبَ رَبُّكُمْ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ أَنَّهُ مَن عَمِلَ مِنكُمْ سُوءًا بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابَ مِن بَعْدِهِ وَأَصْلَحَ فَأَنَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ (*) وَكَذَلِكَ نفَصِّلُ الآيَاتِ وَلِتَسْتَبِينَ سَبِيلُ الْمُجْرِمِينَ
Yani:
Ayetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara de ki: Selâm size! Rabbiniz merhamet etmeyi kendisine yazdı. Gerçek şu ki: Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip de kendini ıslah ederse, bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
Böylece suçluların yolu belli olsun diye âyetleri iyice açıklıyoruz.
Bu ayetler Allah resulüne iman eden insanları her ne kadar günahkar olursa olsun dışlamamayı, bilakis onları açık kucakla kabul etmeyi ve onlara selam göndermeyi ve tevbe ettikleri halde yüce Allah tarafından da affedileceklerini vaad etmesini emrediyor.
Genelde İslami toplumda insanların bir biri ile ilişkileri ve rehberleri ile ilişkileri sefa ve samimiyet üzerine kurulmalıdır.
Nitekim yüce Allah da kullarına karşı rahmet ilkesini temel almakta ve hatta suçluları tevbe ettikleri takdirde bağışlayacağını müjdelemektedir. Allah resulü de insanları selamlamak ve onları kabul etmekle görevlidir. Nitekim insanlar da sürekli İslam peygamberine selam etmek ve ondan iyilikle söz etmekle görevlidir. Kuşkusuz ümmet ve toplumun lideri ile böyle bir ilişki kurulması, o toplumu her türlü kin ve ihtilaftan uzak tutar ve hatta suçluları cezalandırılmak veya dışlanmak yerine tevbe ettikleri takdirde affedilirler.
Kuşkusuz ancak heves ve gaflet yüzünden günah işleyen suçlular affedilir, yoksa kasıtlı ve sürekli günah işleyen ve günahları üzerinde ısrarla duranlar affedilmez.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Peygamberi ziyaret etmek, ilahi lütuf ve rahmete kavuşma yoludur. Kim Allah resulünün huzuruna çıkarsa onun özel selamı ile selamlanır.
2 - Eğer günah inat ve ısrarla değil, gaflet veya akılsızlık yüzünden işlenirse affedilebilir.
3 - Ancak geçmişi telafi etmek ve hataları düzeltmekle birlikte olan tevbeler kabul edilir.
4 - Allah merhamet etmeyin kendine görev bilmiştir, lakin rahmetten yararlanma şartı günahtan uzaklaşmak ve tevbe etmektir.
Şimdi,En'am suresinin 56. ayetini dinliyoruz.
قُلْ إِنِّي نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللّهِ قُل لاَّ أَتَّبِعُ أَهْوَاءكُمْ قَدْ ضَلَلْتُ إِذًا وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُهْتَدِينَ
Yani:
De ki: Allah'ın dışında taptığınız şeylere tapmak bana yasak edildi. De ki: Ben sizin arzularınıza uymam, aksi halde sapıtırım da hidayete erenlerden olmam.
İslam peygamberinin tevhide davetine karşı müşrikler de Allah resulünü putperestliğe davet ediyor ve davetinden vazgeçmesini ve Kureyş kavminin atalarının inancına geri dönmesini istiyordu.
Bu ayet Allah resulünden onlara net bir şekilde onların inancına dönmeyeceğini ve asla onların taptıklarına tapmayacağını ve onların isteğine uymayacağını, çünkü tüm bunların sapkınlığa ve karanlığa yönelmeye sebebiyet verdiğini söylemesini istiyor.
Bu ayette Kuran-ı Kerim putperestliğin de bir nevi heves olduğunu belirtiyor, çünkü putperestliğin hiç bir mantıklı gerekçesi yoktur ve akıl ve düşünce ile bağdaşmaz. İnsanın kendi yaptığı bir şeye tapması ve karşısında eğilmesi kadar anlamsız bir şey olamaz.
Üstelik bu şey, ruhsuz bir maddedendir ve insanoğluna hiç bir üstünlüğü yoktur.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Muhaliflerin mantıksız isteklerine karşı net bir şekilde ret cevabı vermeli ve onlarla uzlaşma yollarını kapatmalıyız.
2 - Dini tebliğ eden kimse asla başkalarının mantıksız isteklerini tatmin etme peşinde olmamalıdır.
http://turkish.irib.ir/makaleler/nura-giden-yol/item/234314-nura-giden-yol-200
Yorum