Nura Giden Yol
Nura giden yol ( 14 )
Bismillahirrahmânirrahîm
Bakara suresinin 27. ayeti:
الَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهْدَ اللَّهِ مِن بَعْدِ مِيثَاقِهِ وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الأَرْضِ أُولَـئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Yani:
Onlar, Allah'a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah'ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
Fasıkların sapkınlığından söz eden geçen ayetin devamında bu ayet, onların üç özelliğini ifade ediyor.
İlkin onlar ilahi sözleri ayaklar altına alırlar ve sadece kendi istekleri ve nefsani heveslerini izlerler. Burada ilahi sözden maksat, şeriata dayalı söz değil de, tekvini sözdür ki yüce Allah bu özelliği tüm insanların fıtratına yerleştirmiştir, öyle ki bu özellik sayesinde iyi ve kötüyü, hak ve batılı ayırt edebilir ve peygamberlerin davetini benimsemeye hazırlıklı olur.
İkincisi, yüce Allah'ın koparmayın dediği bağları koparmalarıdır. Bu bağlar ister ilahi liderlerle olsun, ister sosyal bağlar, ister aile ve akraba bağları, hepsi önemlidir.
Üçüncüsü, fısk ve günah işleyerek dünyada fesat ve fuhuşu yaygınlaştırırlar. Belki günahın bireysel bir konu olduğu ve etkisi sadece günah işleyen kimseyi etkilediği düşünülebilir, oysa günahın sosyal tesirleri bireysel tesirlerinden daha az değildir ve toplumu fesada sürükler.
Kuşkusuz ilahi sözleri ve beşeri bağları hiçe sayan ve her istediğini yapan kimse, en büyük zararı kendine vermiş olur ve tüm maddi ve manevi servetini kaybederek kötülük ve çirkinlikten başka hiç bir şey kazanamaz.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Sözleri hiçe saymak dinle bağdaşamaz. Mümin insan sözünü tutar, hatta kâfirlere verilen bir söz olsa bile. Allah'a verilen sözün yeri ise apayrıdır.
2 - Fıtratın sesine kulak vermemek, her türlü günah için zemin hazırlarken yeryüzünde fesada sebep olur.
3 - Gerçek ziyan, ömür sermayesini fıtrat ve şeriat hükümlerini göz ardı ederek heba etmektir.
4 - Bakara suresinin 124. ayetine göre imamet ve ilahi rehberlik, Allah'a verilen sözdür ve bu sözü çiğnemek, fasıkların özelliğidir.
5 - İslam dini bağların korunmasına vurgu yapar, bu yüzden sıla-i rahim ve akrabaların ve yakınların ve özellikle ebeveynlerin ziyareti sürekli vurgulanan bir meseledir.
6 - İslam dini inzivaya çekilmek ve aile ve toplumdan uzaklaşmaya karşıdır. İslam dini özellikle cemaat ve Cuma namazı başta olmak üzere Müslümanların topluluklarında bulunmaya ve hasta ziyaretine ve mağdurlara yardım etmeye ve komşularla ilgilenmeye davet eder. İslami rivayetlerde sıla-i rahim meselesine birçok yerde vurgu yapılmıştır. Şimdi bu rivayetlerden bir kaç örneği aktarmak istiyoruz.
- Yakınlarınızı ziyaret edin ki yoksulluk sizden uzaklaşsın ve rızkınız artsın ve ömrünüz bereketli geçsin.
- Sıla-i rahimi unutmayın, hatta onlar size itina etmezlerse veya salih ve iyi insanlardan olmazlarsa bile.
- Sıla-i rahimde bulunun, hatta bir yıl yürümeniz gerekse veya bir selam vermek veya bir su içmek kadar zamanınızı alsa bile.
- Sıla-i rahim ölümü ve kıyamet gününde hesaplaşmayı kolaylaştırır ve cennette özel bir konum kazandırır.
Şimdi, Bakara suresinin 28. ayeti:
كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللَّهِ وَكُنتُمْ أَمْوَاتاً فَأَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Yani:
Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda O'na döndürüleceksiniz.
Yüce Allah'ı en iyi tanıma yolu, yaratılışı ve evreni düşünmektir. Hayat ve ölüm gibi iki olgu üzerine düşünmek, insanları şu hakikatle tanıştırır ki eğer hayat kendi elinde olsaydı onu ebedi yapardı. Oysa insan önce yoktu, daha sonra var oldu ve ardından ona verilen bu hayat da elinden alınacaktır.
Bundan önce bizler de taşlar, ağaçlar ve diğer nesneler gibi cansızdık. Yüce Allah bize can verdi ve idrak ve şuur sahibi yaptı. Dolaysıyla yüce Allah'ın en büyük nimeti hayat nimetidir. İnsanoğlu bunca bilimsel ilerlemesine karşın hayatın sırrını öğrenmekten acizdir.
Ancak sadece hayat değil, ölümümüz de yüce Allah'ın elindedir. Bizler kendi irademizle bu dünyaya gelmedik ki kendi irademizle de ayrılalım. Bize yaratan ve yok eden de O'dur ve bu arada sadece amellerimiz bizim irademizin altındadır. O zaman nasıl varlığımız ve yokluğumuz onun iradesinde olan Allah'ı inkâr ederiz veya nasıl ölümden sonraki yeniden doğuşu inkar ederiz. Oysa bizlere ikinci kez hayat vermek, ilk verilen hayata göre çok daha kolay veya en az onun gibi olmalıdır. Nasıl olur da bizi yoktan var eden Allah bizleri ikinci kez yaratmaktan aciz olabilir?
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Kuran-ı Kerim'in irşad ve hidayet yöntemlerinden biri akıl ve fıtrata yönelik sorular gündeme getirmek, böylece insanları düşünmeye ve hakikatleri keşfetmeye yönlendirmektir.
2 - Hayat, yüce Allah'ın varlığının işareti ve ölüm olgusu da maad ve kıyamet gününün varlığını işaretidir.
3 - Kendini tanımak, Allah'ı tanımanın ilk adımıdır. Eğer insan kendi hakikatini tanırsa, Allah'ı da tanıyacaktır. Çünkü kendinden hiç bir şeyi olmadığını ve neyi varsa O'dan olduğun anlar.
4 - İnsanların kemale ermelerinin sonu, Allah katına ulaşmak ve hayatın başlangıcı ve nimetlerin kaynağına kavuşmaktır.
5 - Ölüm, yaşamın sonu değil, yeni bir hayatın başlangıcı ve Allah'a doğru gitmektir.
6 - Maad meselesini reddedemeyen kâfirler ölümden sonraki yaşamla ilgili bazı soruları gündeme getirerek kuşku yaratmaya çalışıyordu. Bu yüzden Kuran-ı Kerim de sizlerin yaşamlarınızın ilk kaynağı nereden, şeklinde sorular gündeme getirerek onlara cevap veriyordu.
Nura giden yol ( 14 )
Bismillahirrahmânirrahîm
Bakara suresinin 27. ayeti:
الَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهْدَ اللَّهِ مِن بَعْدِ مِيثَاقِهِ وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الأَرْضِ أُولَـئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Yani:
Onlar, Allah'a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah'ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
Fasıkların sapkınlığından söz eden geçen ayetin devamında bu ayet, onların üç özelliğini ifade ediyor.
İlkin onlar ilahi sözleri ayaklar altına alırlar ve sadece kendi istekleri ve nefsani heveslerini izlerler. Burada ilahi sözden maksat, şeriata dayalı söz değil de, tekvini sözdür ki yüce Allah bu özelliği tüm insanların fıtratına yerleştirmiştir, öyle ki bu özellik sayesinde iyi ve kötüyü, hak ve batılı ayırt edebilir ve peygamberlerin davetini benimsemeye hazırlıklı olur.
İkincisi, yüce Allah'ın koparmayın dediği bağları koparmalarıdır. Bu bağlar ister ilahi liderlerle olsun, ister sosyal bağlar, ister aile ve akraba bağları, hepsi önemlidir.
Üçüncüsü, fısk ve günah işleyerek dünyada fesat ve fuhuşu yaygınlaştırırlar. Belki günahın bireysel bir konu olduğu ve etkisi sadece günah işleyen kimseyi etkilediği düşünülebilir, oysa günahın sosyal tesirleri bireysel tesirlerinden daha az değildir ve toplumu fesada sürükler.
Kuşkusuz ilahi sözleri ve beşeri bağları hiçe sayan ve her istediğini yapan kimse, en büyük zararı kendine vermiş olur ve tüm maddi ve manevi servetini kaybederek kötülük ve çirkinlikten başka hiç bir şey kazanamaz.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Sözleri hiçe saymak dinle bağdaşamaz. Mümin insan sözünü tutar, hatta kâfirlere verilen bir söz olsa bile. Allah'a verilen sözün yeri ise apayrıdır.
2 - Fıtratın sesine kulak vermemek, her türlü günah için zemin hazırlarken yeryüzünde fesada sebep olur.
3 - Gerçek ziyan, ömür sermayesini fıtrat ve şeriat hükümlerini göz ardı ederek heba etmektir.
4 - Bakara suresinin 124. ayetine göre imamet ve ilahi rehberlik, Allah'a verilen sözdür ve bu sözü çiğnemek, fasıkların özelliğidir.
5 - İslam dini bağların korunmasına vurgu yapar, bu yüzden sıla-i rahim ve akrabaların ve yakınların ve özellikle ebeveynlerin ziyareti sürekli vurgulanan bir meseledir.
6 - İslam dini inzivaya çekilmek ve aile ve toplumdan uzaklaşmaya karşıdır. İslam dini özellikle cemaat ve Cuma namazı başta olmak üzere Müslümanların topluluklarında bulunmaya ve hasta ziyaretine ve mağdurlara yardım etmeye ve komşularla ilgilenmeye davet eder. İslami rivayetlerde sıla-i rahim meselesine birçok yerde vurgu yapılmıştır. Şimdi bu rivayetlerden bir kaç örneği aktarmak istiyoruz.
- Yakınlarınızı ziyaret edin ki yoksulluk sizden uzaklaşsın ve rızkınız artsın ve ömrünüz bereketli geçsin.
- Sıla-i rahimi unutmayın, hatta onlar size itina etmezlerse veya salih ve iyi insanlardan olmazlarsa bile.
- Sıla-i rahimde bulunun, hatta bir yıl yürümeniz gerekse veya bir selam vermek veya bir su içmek kadar zamanınızı alsa bile.
- Sıla-i rahim ölümü ve kıyamet gününde hesaplaşmayı kolaylaştırır ve cennette özel bir konum kazandırır.
Şimdi, Bakara suresinin 28. ayeti:
كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللَّهِ وَكُنتُمْ أَمْوَاتاً فَأَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Yani:
Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda O'na döndürüleceksiniz.
Yüce Allah'ı en iyi tanıma yolu, yaratılışı ve evreni düşünmektir. Hayat ve ölüm gibi iki olgu üzerine düşünmek, insanları şu hakikatle tanıştırır ki eğer hayat kendi elinde olsaydı onu ebedi yapardı. Oysa insan önce yoktu, daha sonra var oldu ve ardından ona verilen bu hayat da elinden alınacaktır.
Bundan önce bizler de taşlar, ağaçlar ve diğer nesneler gibi cansızdık. Yüce Allah bize can verdi ve idrak ve şuur sahibi yaptı. Dolaysıyla yüce Allah'ın en büyük nimeti hayat nimetidir. İnsanoğlu bunca bilimsel ilerlemesine karşın hayatın sırrını öğrenmekten acizdir.
Ancak sadece hayat değil, ölümümüz de yüce Allah'ın elindedir. Bizler kendi irademizle bu dünyaya gelmedik ki kendi irademizle de ayrılalım. Bize yaratan ve yok eden de O'dur ve bu arada sadece amellerimiz bizim irademizin altındadır. O zaman nasıl varlığımız ve yokluğumuz onun iradesinde olan Allah'ı inkâr ederiz veya nasıl ölümden sonraki yeniden doğuşu inkar ederiz. Oysa bizlere ikinci kez hayat vermek, ilk verilen hayata göre çok daha kolay veya en az onun gibi olmalıdır. Nasıl olur da bizi yoktan var eden Allah bizleri ikinci kez yaratmaktan aciz olabilir?
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Kuran-ı Kerim'in irşad ve hidayet yöntemlerinden biri akıl ve fıtrata yönelik sorular gündeme getirmek, böylece insanları düşünmeye ve hakikatleri keşfetmeye yönlendirmektir.
2 - Hayat, yüce Allah'ın varlığının işareti ve ölüm olgusu da maad ve kıyamet gününün varlığını işaretidir.
3 - Kendini tanımak, Allah'ı tanımanın ilk adımıdır. Eğer insan kendi hakikatini tanırsa, Allah'ı da tanıyacaktır. Çünkü kendinden hiç bir şeyi olmadığını ve neyi varsa O'dan olduğun anlar.
4 - İnsanların kemale ermelerinin sonu, Allah katına ulaşmak ve hayatın başlangıcı ve nimetlerin kaynağına kavuşmaktır.
5 - Ölüm, yaşamın sonu değil, yeni bir hayatın başlangıcı ve Allah'a doğru gitmektir.
6 - Maad meselesini reddedemeyen kâfirler ölümden sonraki yaşamla ilgili bazı soruları gündeme getirerek kuşku yaratmaya çalışıyordu. Bu yüzden Kuran-ı Kerim de sizlerin yaşamlarınızın ilk kaynağı nereden, şeklinde sorular gündeme getirerek onlara cevap veriyordu.
Yorum