Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Halifelerin Hadislere Karşı tutumu

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #31
    Ynt: Halifelerin Hadislere Karşı tutumu

    [quote author=ankebut link=topic=564.msg4664#msg4664 date=1234090420]
    1- Yasak ilk yıllara aittir. İlk yıllarda henüz Kur'ân ve hadîsleri tefrik edecek derecede dinî kültür seviyesi gelişmemişti. Üstelik okuma-yazma bilenler sayıca azdı. Bunların hadîs yazmaya da tevessül etmeleri, hem Kur'ân'a gösterilmesi gereken alâkayı azaltacak hem de bir kısım iltibaslara yol açabilecekti. Halbuki asıl olan, Kur'ân'ın muhâfazası ve neşri idi. Onu her çeşit şüphe tevlid edecek durumlardan, iltibaslardan uzak tutmak gerekiyordu. Binâenaleyh müslümanlar, Kur'ân'a olan mârifet ve âşinalıklarını artırdıkça, okuma-yazma bilenlerin sayısı arttıkça bu yasak kaldırılmış, ruhsat gelmiştir. [/quote]


    Ebu Hureyre, Abdullah İbni Ömer, Müminlerin Annesi Aişe, İbni Abbas ve daha aklıma gelmeyen onca sahabe İslamın ilk yıllarında yaşamıyor muydu? Hadislerin yazılması veya beyan edilmesi Gökte birer yıldız olan ve övüle övüle yere göğe sığdıralamayan Sahabeler döneminde neden Kurana bir zarar versin ki?

    Yorum


      #32
      Ynt: Halifelerin Hadislere Karşı tutumu

      Allah razı olsun Mufazzal kardeşim Allah ilmini artırsın ama sana ilmi bir cevap geleceğini sanmıyorum
      keşke ben yanılırım ve sana ilmi bir cevap gelir.
      En son Serkan a. tarafından düzenlendi; 10.08.2020, 00:24.
      Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
      İmam Ali (a.s)

      Yorum


        #33
        Ynt: Halifelerin Hadislere Karşı tutumu

        DÜZMECE HADİSLERDEN ÖRNEKLER:

        Peygamber (s.a.a)’in makamına karşılık uydurulan ve İslamda bir takım gerçeklerin tahrif olmasına sebep olan düzmece rivayetler Müslim gibi Buhari gibi Ehli Sünnetin onlarca sahih kaynaklarında naklolunmuştur.

        Buhari Aişeden şöyle rivayet ediyor;
        “Peygamber (s.a.a) benim odama girdiler. Bu esnada benim yanımda bulunan iki şarkıcı kız cahiliye asrının şiirlerinden okuyorlardı. Peygamber hiçbir rahatsızlık duymadan, odada bulunan istirahat mekanına uzandı. Bu esnada Ebu Bekir içeri girdi, o kızları görür görmez sert bir şekilde kızarak bana şöyle dedi; Allah Resulünün huzurunda şeytani sözler, nasıl olabilir!?

        Resulü Ekrem (s.a.a) başını kaldırarak, Ebu Bekre şöyle dedi; “Ey Ebu bekr, bunları rahat bırak. Her milletin bir bayramı vardır, bugün de bizim bayramımızdır, bırak okusunlar, söylesinler.” Sahih-i Buhari, c. 2, s. 225, Sahih-i Müslim, bab-u ruhsatun gil lab-i La mesiyete leh, h. 19

        Aynı rivayette Aişeden şöyle rivayet olunmuştur; Bir bayram günüydü. Habeşe topraklarından bir grup erkek şenlik ve dans ile meşguldular. Bunlar camiye gelerek, kendi üsluplarına göre kılıç dansı yapıyorlardı. Ben Peygamberden istedim veya O Hazretin kendisi bana teklifte bulundu ki; Bunların şenliğini ve dansını seyretmek istiyor musun? Ben evet dedim.

        Peygamber (s.a.a) beni omuzuna aldı!... Ben caminin içinde kılıç dansı eden Habeşileri seyrediyordum. Peygamber (s.a.a) daima şöyle diyordu; “Ey Habeşiler meşgul olun. Bu sahne o kadar devam buldu ki, ben Peygamberin omuzundaydım. Sonunda yoruldum. Allah Resulü yorgunluğumu anlayınca, yeter mi? Diye buyurdu. Ben, evet dedim. Öyleyse git, diye buyurdu. Sahih-i Müslim, c. 3, s. 22, Kitab-u Selat-ul İydeyn

        Dikkat ediniz, bu rivayetler Ehli Sünnetin en muteber kaynaklarında naklolunan rivayetlerdir.

        Başka bir rivayette Aişe şöyle diyor;


        “Oyuncular vardı. Ben, Peygambere onları seyretmek istediğimi arz ettim. Resulü Ekrem (s.a.a) evin kapısı önünde camiye doğru durdu ve bende onun arkasında durdum. Başımı onun omuzuna bırakarak, böylelikle onları seyrediyordum. O grup ta camide oyun ile meşguldular.” Sahih-i Müslim, c. 3, s. 23

        Başka bir rivayette Aişe şöyle diyor; Peygamber (s.a.a) evde kendi odasında oturmuşken dışarıda kalabalık bir ses duydu. Duyduğu sesin nedenini öğrenmek için baktığında, Habeşi bir kadının dans ettiğini, ve halkın onun etrafına toplanıp onu seyrettiklerini ve aynı zamanda sesin onlardan geldiğini gördü. Ve şöyle dedi; Ey Aişe gel ve gör. Ben onun yanına gittim yüzümü onun omzuna bırakarak böylece sahneyi seyrediyordum. Bir müddet bu şekilde geçtikten sonra, Peygamber, Ey Aişe doymadın mı? Diye sordu. Ben, hayır dedim. Bu söz birkaç defa tekrar oldu ve ben her defasında hayır diyordum. O yorulmuş olmasına rağmen, ben onun yanındaki değerimi öğrenmek istiyordum!!

        Bu esnada Ömer caminin kapısından içeri girdi. Halk dağıldılar ve çocukların her biri bir köşeye kaçtılar. (Bunu gören Peygamber) şöyle buyurdu; Ben insanlar ve cinlerden olan şeytanların Ömer den kaçtıklarını gördüm!!
        Muntehab-u Kenz-ul Ummal, c. 4, s. 393

        Hayret, hem de bin hayret! Nedense bu şeytanlar Peygamberin huzurundan korkmamış ve firar etmemişler ve O Hazrette bu tür şeytanların dansından, şarkılarından lezzet alarak onlara bakmış, onları dinlemiş ama her ne hikmetse Ömer b. Hattab’ın heybet ve vakarından dolayı bütün şeytanlar onu görür görmez korkarak dağılmışlar! ! !

        Bu tür rivayetlerin hedefleri ve ne yaptıkları açıkça ortadadır. Bu tür rivayetlerin geneli Aişe’den rivayet olunmuştur. Acaba gerçekten Aişe bunları söylemiş mi, yoksa birileri bu sözleri yalan yere ona nisbet mi vermişlerdir? Ehli Sünnet kaynaklarında Ebu hureyreden de naklolunan bu tür rivayetler bulunmaktadır.

        Bu tür rivayetler, Peygamberin makamını Peygamberden sonraki hakimlerin makamından aşağı düşürmek veya O Hazreti diğer insanlar gibi normal bir insanmış gibi tanıtmak veya bir birlerinin lekelerini örtbas etmek ve temize çıkarmak için uydurulan düzmece rivayetlerdir.

        Bu rivayetlerin varlığı ile birisi kalkıp Peygamberin
        “Ali bendendir bende Alidenim” buyurduğunu söylese, kendi menfaat ve siyasetlerine ters düşen bu söze karşılık çıkarcılar şöyle diyeceklerdir; Peygamberin kendisi neydi ki Ali de onun gibi olsun?

        Sahih-i Buharinin nikah kitabının zerb-ud def (darbuka-davul çalmak) babında Rabi isminde bir kadından şöyle rivayet olunmuştur; Rabi şöyle diyor; Benim düğün günümde Peygamber bizim evimize geldi ve benim oturduğum özel mekanda benim yanımda oturdu. Mecliste bulunan kızlar davul çalmaya ve şarkı söylemeye başladılar. Hepsi düğünlere mahsus olan şiirlerden okuyorlardı. Onlardan biri şu şiiri okudu; Bizim aramızda gelecekteki hadisleri bilen Peygamber vardı. (Bunu duyan Peygamber) şöyle buyurdu; Bu sözleri bırak ve önce okuduğun şiirleri oku!!

        Bu tür söz ve nisbetlerden daha zararlı bir şeyin olması mümkün değildir. Eğer Peygamber böyle ise Müslümanların nasıl olması düşünülebilir.? Hiç şüphesiz, bunlar, halife olan Yezid b. Muaviye veya babası Muaviye gibi kişilere itiraz olunmasın diye uydurulan düzmecelerdir. Birilerini temize çıkarmak için Peygambere çamur atmak O Hazreti lekelemek ne derece doğrudur? Düşünün ey akıl sahipleri...

        Yorum


          #34
          Ynt: Halifelerin Hadislere Karşı tutumu

          DÜZMECE HADİSLERİN HEDEFİ:

          Neden bu tür yalan ve düzmece hadisleri uydurdular? Bu işte hangi maksatlar bulunmaktadır?

          Bu tür uydurma hadislerin en önemli hedeflerinden bir tanesi Müslüman kimliğinde gözüken Muaviyenin düşüncesiydi. O Muhammed Resulullahı defnetmek istiyordu. Bu tür hadislerinde Peygamberin ismini, yüce şahsiyet ve makamını nasıl defnettiğini açıkça görmekteyiz.

          Elbette, eğer İmam Hüseynin kıyamı ve Ehlibeyt imamlarının gayretleri olmasaydı bu tehlikeli ve iğrenç planlar hedefini bulacaktı. Ama Kerbela şehitlerinin ve diğer mücahit şehitlerin mübarek kanları ve Ehlibeyt imamlarının mücadeleleri, yok olmağa yüz tutmuş Peygamberin peygamberliğini ve makamını yeniden canlandırmıştır.


          Yorum


            #35
            Ynt: Halifelerin Hadislere Karşı tutumu

            ÜÇÜNCÜ NEDEN: İNANÇ VE AMEL BOYUTUNDA DÜZMECE HADİSLERİN ÇOĞALMASI;

            İslam’a karşı yapılan mücadelelerden bir tanesi, onun hükümlerinin emirlerinin yasaklanarak engellenmesiydi işte bu doğrultuda Peygamber efendimizin hadislerinin ve sünnetinin önüne bir set çektiler. Ama köşede, bucakta Resulü Ekrem’in seçkin sahabeleri tarafından bu yasağa amel etmeyenler ve bu uğurda hadis naklederek canlarından olanlar oldu. Hükümet tezgahı bu sahabeler tarafından naklolunan bir takım hadisleri yok edemedikleri için bunlarla istidlal olunmasın diye Resulü Ekrem’in sözlerini, makam ve şahsiyetini aşağı düşürücü sözler uydurdular. Bu iki boyut geçmiş konularda geniş bir şekilde ele alınıp incelendi.

            İslam dininin bir takım gerçeklerinin tahrif olunmasının üçüncü vesilesi hadis düzmecesidir. Hakikate göre bütün tahrifler bu merkezden çıkmaktadır. Zira İslam’ın ikinci rüknü konumunda olan hadislere karşı yapılan hamle ve saldırı İslam’a yapılan saldırıdır. Bunlarda tahrif çıkarmak gerçekte İslam da tahrif çıkarmaktır. İşte bu üçüncü plan ile İslam düşmanlarının hedefleri sağlanmış oldu. Elbette bu planlar Ehlibeyt imamları tarafından etkisiz hale getirildi ve Allah’ın dini kendi hakikatini bu vesileyle korumuş oldu.

            Yorum


              #36
              Ynt: Halifelerin Hadislere Karşı tutumu

              NEDEN HADİS UYDURDULAR?

              Abbasilerin ikinci halifesi Ebu Cafer Mensur oğlu Muhammede Mehdi lakabını verdi. İnsanlara, Peygamberin zuhurundan haber verdiği Mehdi benim evladım Muhammed dir imajını vermek için bu oyunu oynadı. Zamanın insanları genelde hükümet makamına yaranmak ve oradan yararlanmak için bu tür yalanlara göz yumuyor ve bunlara teslim oluyorlardı.

              Bu sadece, kudret sahibi olan halifenin rızasının hadis düzmecesindeki etkisini gösteren bir örnektir.

              Abbasilerin siyaset tarzına göre Mehdi Abbasi’nin zahirde halkla iyi geçinmesi, adalet ve yumuşaklıkla hareket etmesi gerekirdi. Örneğin, Ebu Cafer Mensur şahsi yararlanmalar veya gasp ünvanında halkın bir çok malına sahiplenmişti. Onun düşüncesine göre, kendisinden sonra oğlu Mehdi hakimiyeti ele aldığında sahiplerinin ismi belli olan bu malları sahiplerine iade etsin ve bu vesileyle halkın rızasını tamamen kazansın, ve halkın onun adaleti yeryüzüne yaydığını görsün ve İslam’ın vade verdiği Mehdinin o olduğuna inansınlar. O bu hedefler doğrultusunda bu siyasetleri yapıyordu. İşte bu hedef doğrultusunda, Mehdi zahirde iyi gözükmek için çok çaba gösteriyor ve herkesin onu dindar olarak tanımaları için çalışıyordu.

              Ama bütün bunlara nazaran, o keklik beslemeyi ve onlarla oynayıp meşgul olmayı bir türlü terk edemiyordu.


              Bir gün hükümet tezgahına bağımlı olan hadisçilerden İtab b. İbrahim Nehei Abbasi halifesinin huzuruna gelir ve onun kekliklerle oynadığını görür. Elbette böyle bir hal, kendisini vade verilen Mehdi olarak tanıtmak isteyen birisi için uygun bir hal olmayacaktır. İşte böyle bir anda İtab halifenin rızasını celb etmek veya onun rahatsızlığını gidermek için şöyle rivayet etti; “Falanca falancadan oda Ebu Hureyreden Peygamberin şöyle buyurduğunu bana naklettiler; Okçuluk, at yarışı ve deve koşturmak dışında müsabaka reva değildir.” Daha sonra onun (İtab) kendisi şu kelimeyi ekledi; ve keklik uçurmak.

              Hadisçi olan İtab b. İbrahim neden bu işi yaptı? Halife ki ona bir şey söylememişti ve oda halifeden böyle bir emir almamıştı. İşte o durumu anlamış, hilafet makamını tenzih etmek, halifenin yaptığı işi meşru göstererek onun rızasını celb etmek için sahih olan bir hadisin sonuna kendisinden bir ekleme yapmıştır.

              Abbasi halifesi Mehdi ona on bin dirhem vermeleri için emir verdi. Bu hadisçi kalkıp Mehdi Abbasi’nin meclisinden gittikten sonra, Mehdi Abbasi etrafındakilerde şöyle dedi;
              Allah’a yemin olsun ki ben İtab’ın Allah Resulüne yalan bağladığını biliyorum. El-Bidaye ven Nihaye, c. 10, s. 153

              Bu hadisde, İtab b. İbrahim Abbasi halifesinin rızasını celb etmek için eklemede bulunmuş ve onu Peygambere nisbet vermiştir. Zira o Peygamberin hadisinde bulunan kelimelere (at yarışı, okçuluk) keklik kelimesini eklemiş ve halifenin keklik ile meşgul olmasını at yarışı ile okçuluğun yanında zikrederek halifenin bu işine de İslam-i bir süs ve değer vermeye çalışmıştır.

              Bunlardan anlaşıldığına göre, hadis uydurmak istediklerinde bazen Peygamber (s.a.a)’in sahih hadislerinden yararlanıyorlardı. O hadisi eksilterek veya fazlalaştırarak, böylelikle kendi hedeflerine ulaşıyorlardı.

              Görüldüğü gibi, uydurulan hadisler genelde halifelerin rızasının celbolunması doğrultusunda uydurulmuştur.


              Yorum


                #37
                Ynt: Halifelerin Hadislere Karşı tutumu




                Allah nasip ederse devamı gelecektir ama inşaallah sıkıcı olmuyordur.

                Yorum


                  #38
                  Ynt: Halifelerin Hadislere Karşı tutumu

                  [quote author=Mufazzal link=topic=564.msg4903#msg4903 date=1234156571]
                  Allah nasip ederse devamı gelecektir ama inşaallah sıkıcı olmuyordur.
                  [/quote]


                  sen devam et inşAllah Mufazzal kardeş.
                  biz ufa ufak sindire sindire okuyoruz merak etme.

                  Allah razı olsun emeğine sağlık.
                  En son Serkan a. tarafından düzenlendi; 10.08.2020, 00:24.
                  Allah, geçimsiz efendileri olan bir adamla, yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Övülmek Allah içindir, fakat çoğu bilmezler. (Zümer 27)

                  Yorum


                    #39
                    Ynt: Halifelerin Hadislere Karşı tutumu

                    Allah razı olsun.Gerçekten çok acıklayıcı yazılar.Herkesin okuması gerekiyor bence.

                    aLLAH'IN c.c sELAMI tÜM eHLİBEYT'E oLSUN,
                    lANETİ O'nLARI SEVMEYENLERE vE kATİLLERİNE oLSUN.vS

                    Yorum


                      #40
                      Ynt: Halifelerin Hadislere Karşı tutumu

                      Şimdide Allah'ın izni ile Allame Murtaza Askerinin araştırmaları ile konuyu inşaallah zenginleştirelim. Göreceksiniz ki bu mesele o kadarda basit bir mesele olmamakla birlikte hatta tarihde onca katliamın, işkencenin zemini olmuştur. Allahın izni ile Allah'a tevekkül edip başlayalım inş.

                      Yorum


                        #41
                        Ynt: Halifelerin Hadislere Karşı tutumu

                        • SÜNNET VE HADİSE YÖNELİK ON ÇEŞİT GİZLEME VE TAHRİF
                        • EHLİBEYT VE TAKİPÇİLERİNİN TUTUMU
                        HALİFELERİN, SİYASETLERİNE MUHALİF OLAN SÜNNET KARŞISINDAKİ TEPKİLERİ

                        Özellikle Resulullah'ın (s.a.a) sünnetinde ve sahabenin sözlerinde İmam Ali'nin (a.s) "vasi" diye meşhur olduğu söz konusu naslara karşı Hilâfet Ekolü mensuplarının tepkilerini inceleyeceğiz. Resulullah'ın (s.a.a) ashabından muteber, tamamen güvenilir çeşitli rivayetlerde, "Ali benim vasim ve yardımcımdır." ve bazı rivayetlerde de, "Ali benim halifemdir." buyurduğu geçer. Fakat bütün bu lakaplar arasında, Emirü'l-Müminin Ali, "Vasi" lakabıyla daha bir meşhur olmuş, daha fazla tanınmıştır. Öyle ki, bu lakap Ali'ye has bir isim olmuş, Ali'den başka hiç kimse bu lakapla tanınmamıştır. Nitekim daha önce Resulullah (s.a.a) da ona "Ebu Turab" künyesini vermiş ve bu, Ali'ye ait bir künye olmuş. O da bununla tanınmış ve Ali'den başka hiç kimse bu künyeyle tanınmamıştı. Sahabîler, tâbiîn ve onlardan sonra gelenler, Emirü'l-Müminin Ali'yi çokça "Vasi" diye anmışlardır; nitekim bu lakap kitap ehlinin bilginlerinin söz ve yazılarında geçmiş ve insanları bu konuda aydınlatmışlardır. Vasiyeti İnkâr Etme veya Güneşi Çamurla Sıvama!

                        Emirü'l-Müminin Ali'nin (a.s) "Vasi" lakabıyla meşhur oluşu, Hilâfet Ekolü'nün siyasetiyle çeliştiğinden bunu inkâr edip, bu alandaki nasları gizlemek yolunda oldukça çaba harcadılar. İlk önce Ümmü'l-Müminin Aişe güçlü bir propagandayla İmam Ali'nin (a.s) "vasi" lakabıyla meşhur olmasına karşı mücadeleye girişip bunu tamamen inkâr etti. Ondan sonra da Hilâfet Ekolü mensupları asırlar boyunca çeşitli şekillerle İmam Ali'nin (a.s) bu meşhurluğuna karşı saldırılarına devam ettiler. Hilâfet Ekolü'nün bu alanda yaptığı en önemli hareketlerden biri, vasiyet hakkındaki nasları gizlemekti. Öyle ki her araştırmacı, gerek vasiyet alanında, gerekse diğer alanlarda genel olarak halifelerin siyasetine aykırı olan nasların gizlenmesini çok acı ve yürek yakıcı bir şey olarak bulacaktır. Hilâfet okulunun gizlemelerinden aşağıdaki on örneği, Resulullah'ın (s.a.a) sünnetini gizleme hasebiyle önemliden başlayarak en önemliye doğru sıralayacağız:

                        Yorum


                          #42
                          Ynt: Halifelerin Hadislere Karşı tutumu

                          On Çeşit Gizleme

                          1- Resulullah'ın (s.a.a) sünnetinin hadisinin bir bölümünü silip onun yerine anlaşılmaz bir söz yerleştirme.

                          2- Silindiğine işaret ederek sahabenin siretinden rivayetin tamamını silme.

                          3- Resulullah'ın sünnetinden hadisin anlamını tevil etme.

                          4- Silindiğine işaret etmeden sahabenin sözlerinden bir bölümünü silme.

                          5- Silindiğine işaret etmeden Resulullah'ın (s.a.a) sünnetinden rivayetin hepsini silme.

                          6- Resulullah'ın (s.a.a) hadisinin yazılmasını engelleme.

                          7- Resulullah'ın (s.a.a) sünnetinin rivayetleriyle râvilerini ve hâkim gücü eleştiren kitapları aşağılama.

                          8- Kitaplarla kütüphaneleri yakma.

                          9- Sahabenin siretinin rivayetinin bir bölümünü silip onu tahrif etme.

                          10- Resulullah'ın (s.a.a) doğru sünneti ve ashabın sahih sireti yerine yalan rivayetler uydurma.

                          Yorum


                            #43
                            Ynt: Halifelerin Hadislere Karşı tutumu



                            Allah nasip ederse, devam edeceğiz.

                            Yorum


                              #44
                              Ynt: Halifelerin Hadislere Karşı tutumu

                              1- Hadisinin Bir Bölümünü Silip Onun Yerine Anlaşılmaz Bir Söz Yerleştirmek

                              Hilâfet Ekolü'nde gizleme çeşitlerinden biri, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) hadisinin bir bölümünü silip onu anlaşılmaz bir cümleye çevirmekti. Aynen, "En yakın hısımlarını uyarıp korkut." ayetinin tefsirinde, Resulullah'ın Hâşim Oğulları'nı İslâm'a davet ettiğini nakleden rivayette Taberî ve İbn Kesir'in yaptıkları gibi. Bu ikisi, Resulullah'ın (s.a.a) o toplantıda Ali (a.s) hakkında buyurduğu, "O sizin aranızda benim vasim ve vezirimdir." cümlesini atmış, bunun yerine "şöyle ve böyle" kelimelerini koymuşturlar; hâlbuki bu belirsiz bir ifade olup hiçbir şeyi anlatamamaktadır. Yine Buharî'nin kendi Sahih'inde, daha önce değindiğimiz Abdurrahman b. Ebu Bekir'in rivayetinde sahabenin siretine yaptıkları da bunlardandır. Buharî, Abdurrahman'ın Mervan'a ne söylediğini nakletmeyip onun yerine, "Abdurrahman bir şey dedi." diye yazmıştır! Abdurrahman'ın sözünü belirsiz ve kapalı olarak "bir şey" diye tabir etmiştir! Ayrıca Ümmü'l-Müminin Aişe'nin, Mervan'ın babasının hükmü hakkında Resulullah'tan (s.a.a) rivayet ettiği şeyi silmiştir! Yine bu gizlemelerden biri de, Resulullah'ın (s.a.a) Bedir Savaşı hakkında sahabîlerle müşaveresi ve ashabın ona cevabında yaptıklarıdır. Taberî ve İbn Hişâm şöyle yazarlar: Kureyş'in, ticaret kervanını korumak için hareket ettiğini Resulullah'a (s.a.a) haber verdiklerinde, Resul-i Ekrem bunu ashaba açarak onlarla müşaverede bulundu. Bunun üzerine Ebu Bekir kalkarak güzel bir konuşma yaptı! Sonra Ömer kalkarak o da güzel bir konuşma yaptı! Daha sonra Mikdad b. Amr kalkarak şöyle dedi: "Ya Resulullah! Allah Tealâ'nın sana emrettiğini yap, biz de senin yanındayız. Vallahi biz, İsrail Oğulları'nın Musa'ya söyledikleri 'Sen ve Rabbin git, ikiniz savaşın. Biz burada duracağız!' sözünü söylemeyiz; aksine sen ve Rabbin onların üzerine gidin, biz de sizin yanınızda onlarla savaşırız..." Resulullah (s.a.a) Mikdad'ı tebrik ederek hakkında hayır duada bulundu. Ve Sa'd b. Muaz el-Ensarî'nin Resulullah'a verdiği cevapta şöyle geçer: "Ya Resulullah! Sen nasıl istersen ve uygun görürsen öyle davran; biz de seninle birlikteyiz. Gerçekten seni peygamber gönderene andolsun ki bize denizin derinliklerine girmeyi emredersen, seninle birlikte denizin derinliklerine gireriz ve bizden hiç kimse itaatsizlik etmez." Daha sonra Sa'd'ın sözlerinin Resulullah'ı (s.a.a) memnun ettiğini yazar. Dikkat ediniz! O ikisi (Ebu Bekir'le Ömer) Resulullah'a (s.a.a) ne söylediler, neden onların söyledikleri rivayette silinerek yerine, "güzel konuştu." yerleştirilmiştir?! Bu iki sahabenin cevabı güzeldiyse, neden muhacirlerden olan Mikdad'ın ve ensardan olan Sa'd b. Muaz'ın sözlerinin tamamını naklettikleri hâlde o güzel cevabı kaydetmemişlerdir?! Müslim de bu rivayeti şöyle kaydeder: Resulullah, Ebu Süfyan'ın kendilerine doğru hareket ettiğini haber alınca sahabelerle müşaverede bulundu. Bunun üzerine Ebu Bekir konuştu, fakat Resulullah (s.a.a) yüzünü ondan çevirdi. Daha sonra Ömer konuştu Resulullah (s.a.a) ondan da yüzünü çevirdi... Hayret! Eğer bu iki sahabe yerinde ve güzel bir şey söylemişse, neden Resulullah (s.a.a) hoşlanmayarak onlardan yüzünü çevirsin?!! Bu iki sahabenin o gün Resulullah'a (s.a.a) ne söylediklerini merak ederek Vâkıdî ve Makrizî'nin kitaplarına müracaat ettiğimizde bu ikisinin başka şeyler söylediklerini gördük. Vakidî diyor ki: Ömer, Resulullah'a şöyle dedi: "Ya Resulullah! Vallahi Kureyş bütün gurur ve iftiharıyla sana gelmektedir. Vallahi Kureyş izzet bulduğu günden itibaren zillet ve alçaklığı tatmamıştır ve tuğyan ettiği günden itibaren de kanuna ve imana yanaşmamıştır. Vallahi Kureyş iftiharlarını kaybetmeyecek ve sana karşı amansız bir savaş yapacaktır. O hâlde kendini böyle bir savaş için hazırla ve ona lâyık bir güç bul..." İbn Hişâm, Taberî ve Müslim'in rivayetinden, Ebu Bekir'den sonra Ömer'in kalkarak konuşup görüşünü belirttiği anlaşılmaktadır. Taberî'yle İbn Hişâm, bu iki sahabenin sözlerini "güzel" diye nitelendirmektedir! Fakat Müslim'in rivayetinde Resulullah'ın (s.a.a) ilk önce Ebu Bekir'in ve sonra da Ömer'in sözlerinden yüzünü çevirdiği geçer. İşte buradan Ebu Bekir'le Ömer'in sözlerinin aynı şey oldukları anlaşılmaktadır. Vâkıdî'yle Makrizî Ömer'in söylediklerini kaydedip, Ebu Bekir'in söylediklerini nakletmedikleri için Ömer'in sözlerinden Ebu Bekir'in ne söylediğini anlamak mümkündür. Bu iki sahabenin söyledikleri halkı rahatsız edebileceği için İbn Hişâm, Taberî ve Müslim'in rivayetlerinde bu ikisinin sözleri silinmiştir. İşte bu gizlemeler nedeniyle Hilâfet Ekolü mensupları arasında bunların kitapları muteber ve güvenilir sayılmaktadır. Fakat Buharî kendi Sahih'inde bu rivayeti kapalı ve belirsiz bile olsa nakletmediği için sıhhat ve doğruluk açısından Hilâfet Ekolü'nün bütün kitapları arasında özel bir konuma sahiptir. Ayrıca, Taberî'yle İbn Kesir, Hâşim Oğulları'nı uyarıp-korkutma hadisinde Resulullah'ın (s.a.a) buyruğundan "vasim ve vezirim" ibaresini belirsiz bir şekilde "şöyle ve böyle" şeklinde yazarak değiştirmişlerdir. Çünkü bu rivayet, hilâfet ve önderlik konusunda Hz. Ali'nin (a.s) kesin hakkını insanlara beyan etmektedir; oysa insanların bundan haberi olması katiyen doğru değildi! Buharî de Abdurrahman b. Ebu Bekir'in sözlerini "bir şey" diye değiştirmiştir. Çünkü aksi durumda Abdurrahman'ın sözleri Muaviye, Yezid ve Mervan gibi halifelere dokunur ve insanları bilmeleri yakışmayan şey konusunda aydınlatırdı!

                              Ebu Bekir'le Ömer'in Resulullah (s.a.a) karşısında verdikleri cevaplar Sîre-i İbn Hişâm, Tarih-i Taberî ve Sahih-i Müslim'de değiştirilmiştir. Çünkü bu iki sahabenin sözleri, ilk iki halifeye yakışmayan bir anlam taşıyordu. İşte bu nedenle onlardan birinde rivayetin bir bölümünü silerek yerine belirsiz bir şey koymuşlardır! Bu gibi gizlemelere, Hilâfet Ekolü ulemasında sık sık rastlanmaktadır.


                              Yorum


                                #45
                                Ynt: Halifelerin Hadislere Karşı tutumu

                                işin acı yönü şu bana göre..bırakın hz Resulullahtan sonra yazılan hadisleri yasaklamayı onun sağlığında ashabın yazdığı not ettiği hadisleri toplayıp yakmışlar..bir kere hadis ile kuranı kerimin ayetlerinin karışmasına imkan yok..bu gerekçe bile hadis yakanların ne kadar şahsi çıkarlarını ön planda tuttuğunu gösterir..ve ne yazıkki bu kadar delile rağmen yakılan hadislerin içinde ilk üç halifeyi öven hadisler yakılmamış buda düşündürücü değilmi.??
                                ALLAH'ım Bütün Güzel Sözler Sana Söylemekle Güzeldir,Kırık Dökük de Olsa Kabul Eyle Sözlerimi.

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X