Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

islam medeniyetinin bilim ve tekonolojiye katkilari

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: islam medeniyetinin bilim ve tekonolojiye katkilari

    MATEMATİK

    Eski Yunan'da matematik çalışmalarının varolduğu kesin olarak bilinmekle beraber, bu çalışmalar kısa bir zaman sonra durmuş ve yeni bir gelişme gösterememiştir. Bu durum belki de, Yunan matematiğinin "sayılar sistemi" ve "sıfır" kavramından mahrum oluşuyla izah edilebilir.

    İslam matematiğinin başlangıcı olan, "sayı yazısının bulunması" ve "sıfırın keşfi"; matematik tarihinde yeni bir çağın ilk adımı olmuştur. İslam matematikçilerinin, "akıl yürütme metodu"nu disiplinli bir şekilde kullanmışlardır.

    Avrupa'nın büyük bir taassupla, İslam matematiğini, "Yunanlaştırmak" istemesine rağmen, İslam medeniyetinin matematikteki imzası, hiçbir zaman silinememiştir.Prof. Dilgan, "Büyük Türk Alimi Nasireddin Tusi" adlı eserinde şöyle der:

    "Her ne kadar bazı Batı müellifleri, İslam matematikçilerini, Yunan matematiğini sadece tekamül ettirmiş olmakla vasıflandırıyorlarsa da yeni etüdler, bu hükmün sakatlığını ortaya koymuştur."


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #17
      Ynt: islam medeniyetinin bilim ve tekonolojiye katkilari

      Sayılar ve Sıfırın Keşfi

      Sayı yazısının icadı ve sistemli hale getirilmesi, son derece hayati bir önem taşımaktadır. Sayı sistemine, Müslümanların "es-sifr" dedikleri "Sıfır"ın(0) ilavesini, matematik ve medeniyetler tarihinde bir "devrim" olarak değerlendirebiliriz. Zira, şu anda çağdaş ilimin ve hayatın her cephesinin, bu "sistem"le ayakta durduğu bilimsel bir gerçektir. Bugünkü maddi medeniyetin inkişafı, ortalama on asır önce başlamıştır tespiti doğrudur.

      Bugün "Arap Rakamları" dediğimiz "sayı sistemi", matemetiğin temelini(bazını) oluşturmaktadır. Milletler, değişik işaretlerle bu ihtiyacı karşılamaya çalışıyorlardı. Mesela, "Romen Rakamları", yazı harfleriyle ifade edilmeye çalışılıyordu. Yüksek sayıları ifade etmek için bir sürü harfi yan yana dizmek gerekiyordu. Ayrıca hiçbir kaidesi de yoktu. H. G. Wells, "Kısa Dünya Tarihi" inde bu gerçeğin altını şöyle çizer:

      "Biçimsiz Roma Rakamları'nın yerini, bugün hala kullandığımız Arap Rakamları aldı. Sıfır işareti, ilk defa olarak icat edilip kullanılmaya başlandı."

      Bugünkü "sayı sistemi"nin, yani 1'den 9'a kadar olan sayıların, tesbitinin ilk defa Hintliler'e ait olduğu söylenmekle beraber; bu "sayı yazısı"nı, bizzat ifade eden ve sıfırla beraber "sayı sistemi" olarak kullanan, hiç şüphesiz ki, Müslümanlar'dır. Sıfır kullanılmadan önce; 1204 gibi bir sayıyı yazmak ve bunu 124'ten ayırmak için, 12.4 şeklinde nokta kullanıldığı, bir vakadır. "Sıfır"a, "es-sifr" diye isim veren ve onu matematiğe kazandıran, Müslümanlardır. Sedillot, "Materiauz Pour Servir a L'histoire Compara des sciences Mathematiques" adlı eserinde:

      "Her ne kadar Müslümanlar, bizim 'chiffres arabes = Arap rakamları' dediğimiz sisteme, 'chiffres indiens = Hind rakamlar' diyorlarsa da bu vaziyet, o rakamların menşeini Hindistan saymamıza, kafi bir sebep değildir. Çünkü Müslümanlar, 'proclus'un tarif ettiği bir alete de 'cercle İndien = Hind çemberi' ismini vermişlerdir. Zaten Arap rakamlarının, şekil itibariyle Hind rakamlarından büsbütün başka türlü olduğu da tesbit edilmiştir" der.

      Matematik tarihinin unutamayacağı büyük matematikçi Harezmi, yazdığı bir kitapta; sayıların ve sıfırın nasıl kullanılacağını bu sıfır dahil "sayı sistemi" ile nasıl çok yüksek basamaktan sayıların, kolayca gösterilebileceğin anlatır. Böylece, İslam coğrafyasındaki devlet dairelerinde, bu "sayı sistemi" kullanılmaya başlar. İslam matematikçileri, bu sayı sistemine dayanarak, dört işlemli hesaplar yaparlar.

      Harezmi, kitabında, sıfırın, çıkarmada kullanılmasını şöyle anlatır:

      "Sekiz, diğer sekizden çıkınca, geriye birşey kalmaz. Bu takdirde hanenin (basamak) boş kalmaması için, bir dairecik koy! Dairecik, boş hanenin yerine geçmek zorundadır. Eğer bu hane boş kalırsa, diğer haneler de tahdit edilmiş olurlar."

      "Sıfır"(0) olmadan ne matematik ne bilimler nede teknoloji olur. Sıfır, bir anlamda sayı sisteminin sihirli bileşenidir. Sayı sistemi ve bu sisteme dayanan bütün matematik sistemler, ancak "sıfır anahtarı"yla çözülür. Modern matematikte, "sıfır kavramı"nın önemi artmıştır. Bugün, sıfırsız, matematiği düşünmek, imkansızdır.

      Dr. Sigrid Hunke; şu tespiti yapar:

      "Neticede Arap rakamları, Batı'yı fethetti. Bu rakamların, tabii ilimler, nakliye, teknik ve ekonomik alandaki mühim rolü, Dünya'nın bütün medeni milletleri tarafından kabul olundu."

      Batı'nın, bu İslam rakamlarından haberi çok geç oldu. Daha doğrusu Batı, bu sistemi çok geç kavrayabildi. Pizalı Leonardo'nun, babası vasıtasıyla, Müslümanlarla ticari teması ve bir Müslüman öğretmenden ders alması; sayı sistemini ve işlemlerini öğrenip Batı'ya, götürmesini temin etti. Bu ise, XIII. yüzyılda mümkün olabilmiştir. Philip Hitti, "Pecis d'histoire des Arabes" de şöyle yazar:

      "İslam rakamlarının gayr-i müslim Avrupa'ya yayılması, herşeye rağmen inanılmayacak kadar ağır oldu. Şimali Afrika'da seyahat etmiş ve bir Müslüman mualliminden ders almış olan Pizalı 'Leonardo Fiboncci', 1202 tarihinde, en mühim hususiyeti, İslam rakamlarının kullanmasından ibaret bir eser neşretti. Avrupa matematiğinin başlangıcı, işte bu eser oldu. Eski rakam sistemiyle(Romen rakamları), bazı sahalarda hiçbir riyazi tekamüle imkan yoktur: Çünkü, bizim bugün bildiğimiz hesap ilminin temel taşları; sıfırla, İslam rakamlarıdır."

      Müslümanlar, sadece bu sistemi kurmakla kalmadılar. Ayrıca "cebir", "geometri" ve "trigonometri"nin de temel yapısını dokudular.


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #18
        Ynt: islam medeniyetinin bilim ve tekonolojiye katkilari

        Cebir

        Sayı sistemini geliştiren Harezmi, bu sisteme dayanarak bugün matematiğin temeli haline gelen "cebirin aksiyomatik temellerini" atar. Yani Harezmi, aynı zamanda, "cebir ilmi"nin de kurucusudur.

        Ayrıca "hesap usulü" ile beraber, "hesap sanatı"nın da kurucusu olan Harezmi, uzun yıllar Batı'da "Algorithmus" olarak tanınan bir bilgindi. Dr. Sigrid Hunke:

        "Bu alim, Harezm yani şimdiki Hive Cumhuriyeti'nden olup, hesap ve cebirde çok önemli eserler bırakmıştır. Rönesans devrine kadar, Avrupa'da bir otorite olarak tanınıyordu. Logaritma ismi, bu ismin bozulmuş bir şeklidir"

        Evet, Harezmi isminin değişerek aldığı şekil, Algorithme tabiridir. Hesap metodunu geliştiren Harezmi'nin ismi, buradan gelmiştir. Prof. Dr. Hamit Dilgan; "Muhammed İbn Musa el- Harzemi" isimli eserinde:

        "Matematik literatüründe 'hesap metodu' manasına Algoritme tabiri, Latince Algorismus, yani (Harezmi'nin adına izafeten) Arapça el-Harzemiyyet lügatından alınmadır" demektedir.

        Harezmi'nin bilhassa iki eseri, oldukça önemlidir. Birisi, "el-Cebr ve'l-Mukabele", diğeri ise "Hesap Sanatına Dair" isimli eseri idi. Bugün modern matematikteki "cebir" ismi, Harezmi'nin bu kitabından gelmektedir. İkinci eseri ise, sayı sistemini ve bu sisteme dayanan "toplama", "çıkarma", "bölme", "çarpma" ve "bayağı kesirler"i öğretiyordu. Dolayısıyla, Harezmi'nin bu iki kitabı; "cebir" ve "aritmetik"; matematik biliminin ilk kaynak eserleridir.

        Harezmi, cebir ilminin başlangıcı olan cebir kitabında, aynı zamanda birinci ve ikinci dereceden denklemleri, "grafik metodu" ile incelemiş ve bu denklemleri geniş bir şekilde irdelemiştir. Bu denklemlerden başka, cebir problemlerine de yer vermiş ve çözümlerini yapmıştır. Prof. Dr. Hamit Dilgan; "Matematik Tarih ve Tekamülüne Bir Bakış" çalışmasında bu gerçeği şöyle dile getirir:

        "Harzemli'nin, matematik tarihinde büyük önemi olan Cebir kitabında: Birinci ve ikinci derece denklemlerinin grafik metotla tahkiki ve bir takım cebir problemleri vardır. 15. ve 16. asırlarda yaşamış birçok İtalyan matematikçilerine rehberlik etmiş olan "el-Cebir ve'l-Mukabele"nin Arapça bir nüshası; Oxford'da Bodley Kütüphanesi'ndedir."

        Max Vinjetoux; "Le Miracle Arabe"de şöyle kaydeder:

        "Gerard de Gremone, bu kitabın(cebir ve mukabele) tercümesinde şöyle diyor: 'Bu eser, kendinden sonra gelen Arap alimlerinin çalışmalarına, bugünün en büyük Avrupa matematikçilerinin cebrik hesaplarındaki üstünlüklerine ve desimal aritmetik sistemin esasına temel teşkil etmiştir.'"

        On birinci yüzyılda yaşamış büyük matematikçilerden Ömer Hayyam ise, "denklemler" ile ilgili çalışmaları, en sistematik bir şekilde ifade etmiş ve birçok denklemleri, geometrik olarak çözmeyi başarmış bir matematikçidir.

        Ömer Hayyam, x3 + b2x = b2c denklemini, x2 = by, y2 = x(c�x) koniklerinin kesiştirilmesiyle; x3 + ax2 + b2x= b2c denklemini de, x2 = (x+a) (c�x), x(b+x) = bc eğrilerinin kesiştirilmesiyle çözmüştür. Bugün matematikte önemli bir yer işgal eden "Fermat teoremi"nin özel bir hali olan x3 + y3 = z3 denkleminin, tam sayılarla çözülemeyeceğini büyük bir ustalıkla göstermeye muvaffak olmuştur.

        Ömer Hayyam, meşhur binom formülüyle aritmetik üçgenini ilim alemine hediye etmesine rağmen, bu önemli matematik buluşlar, maalesef Newton ve Pascal'a mal edilmiştir. Prof. Dr. Hamit Dilgan bu gerçeği şöyle dile getirir:

        "Bugün Pascal veya Tartağlia'ya atfolunan aritmetik üçgen ve Newton'a izafe olunan binom formülü, Hayyam'ın eserleridir."

        Harezemi'nin eserleri, İspanya, İtalya, İngiltere, Almanya ve Fransa'da çeşitli bilim çevrelerinde çok yönlü olarak ele alınıp incelenmiştir. İşte batı kaynaklarında Harezmi için yazılanlardan bir kaç örnek:

        F. Cakori(1895):

        "Matematik konusunda en güvenilir bilim adamı, İbn Musa Al-Khwarizmi'dir."

        K.Vogel(1963):

        "Matematiğin gelişmesinde kilometre taşı olan ve ilk kez Hint sayıları ve onlarla işlemleri geliştirip tanıtan Mohammed İbn Musa'dır."

        C. B. Boyar(1968):

        "Al-Memun'un Bağdad'da kurduğu "Bilim Evi" üyeleri arasında, Al-Khwarizmi isimli bir matematikçi vardı ki, adı sonradan Euclides gibi batı Avrupa'da ağızdan ağıza dolaşan bir sözcük oldu."

        H. Evens(1969):

        "Cebir ve Hint sayıları üzerine kitapları, 12. Yüzyılda Latince'ye çevrilmiş ve konuları tüm Avrupa'yı etkilemiştir."

        E.T. Bell(1954):

        "Cebri, 19. yy.'da bugünkü yapısına götüren yolda, en önde gelen dönem, ünlü yorumcu ve üstün değerde denebilecek bir anlatım sanatı gelişimini yaratan Al-Khowarizmi dönemidir. Ona büyük matematikçi adı verilmekle beraber, eğer tüm çalışmaları birlikte değerlendirilirse, ona çağının en büyük matematikçisi denecektir."


        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #19
          Ynt: islam medeniyetinin bilim ve tekonolojiye katkilari

          Geometri

          Matematik ilminde çığır açan Müslüman matematikçiler, "geometri"de de; "modern geometri"ye temel teşkil edecek, önemli çalışmalar yapmışlardır. İlk defa cebiri, geometriye uygulamak fikri, İslam matematikçilerin eseri olmuştur. Dr. Sigrid Hunke, bu gerçeğin altını şöyle çizer:

          "Sayısal çokluklarla(nicelik), geometrik çoklukların beraber yürütülmesi gerektiğine dair kesin fikre, ilk defa 'İslam İlim Sahası'nda, rastlanır. Rönesansımızın üstadları, onun için Yunanlılar değil, bilakis Müslümanlar oldular."

          Georges Rivoire, "Visa ge de L'Islam"de bu meseleyi şöyle özetler:

          "Cebirin, geometriye uygulanmasını da, Müslümanlar'a borçluyuz. Bu da, 900 tarihinde vefat etmiş olan 'Sabit İbn Kurre'nin eseridir."

          Bütün milletlerin matematiklerine yayılan "sinüs" kelimesi, Müslümanlar'ın, kavisli bir kavram için kullandıkları "ceyp" kelimesinin Latince tercümesidir. Kosinüs, sinüs ve tanjantın fonksiyonlarını izah eden el-Battani; sinüs ve tanjant cetvellerini tanzim eder. Ayrıca Ebu'l-Vefa, sinüs cetvellerinin yeni hesaplama metodlarını bulur. Nasîreddin et-Tusi, bu metodları, geliştirir. Dr. Sigrid Hunke; şöyle der:

          "El-Battani, eserlerinde sinüs ve kosinüs kavramlarını ilk defa kullanan kimsedir. O, bunlar Güneş saati hesaplarından buldu. Ve ona, 'uzayan gölge' adını verdi. Bu, modern trigonometride tanjanttır."

          Battani, böylece trigonometrinin dayandığı iki temel kavram; sinüs, kosinüs ve bunların fonksiyonu, tanjant ve kotanjant kanunlarını ortaya koymuş oldu. Aynı zamanda astronomi bilgini olan Battani, astronomi ile matematik ilmini, asrımızda olduğu gibi sistemli bir şekilde kullanmıştır. Ve matematiği, astronomiye tatbik ederek; "Teorik Astronomi"ye de ışık tutmuştur.

          Bu arada, matematiğin önemli bir dalını teşkil eden "analitik geometri", "düzlem ve küresel trigonometri"nin, kurucuları olarak da, Müslümanlar'ı zikretmek gerekmektedir. O halde İslam matematikçilerinin, aynı zamanda, küresel astronominin de kurucuları olduklarını kaydetmek yerinde olur. Prof. Dr. Hamit Dilgan; bu gerçeği, aşağıdaki ifadelerle ortaya koyar:

          "Düzlem ve küresel trigonometriler, el-Battani (9, asır), Sabit b. Kurre (9. asır) ve Bozcanlı Ebu'l-Vefa (940-998) tarafından icat edilmiş ve yine bunlar tarafından küresel astronomiye uygulanmıştır.. Küresel trigonometriye ait sinüsler bağıntısı denilen, Sin a: Sin A = Sin b: Sin B = Sin c: Sin C formülleriyle; düzlem trigonometrideki toplam formülü olan Sin (a ± b)= ÖSin2a- Sin2a Sin2b± ÖSin2b- Sin2a Sin2b'yi, bu şekilde, Ebu'l - Vefa bulmuştur. Yine trigonometrideki Sin 2a = 2Sina Cos a bağıntısı onundur."

          Astronomi ve matematik ilimlerinde çok kıymetli çalışmaları olan el-Biruni, bugün kullandığımız "üçgen alanı" formülünü keşfetmiştir. H. Suter, "Abh. Gesch Mat" de El-Biruni'yi şöyle anlatır:

          "Bu büyük alimin, 100'den fazla broşürü vardır. Düzgün poligonlar çizimi (bilhassa 9 kenarlı) ve bir açının triseksiyonu ile uğraşmış ve bugün klasik olan birçok formüller bulmuştur. Trigonometrideki kosinüs teoremi ile üçgen alanını veren; S= p (p �a) (p �b) (p � c) formülü onun adını taşır."

          "Küresel Trigonometri"nin kurucusu olan Müslüman bilginler, aynı şekilde "analitik geometri"nin de aksiyomatik temellerini attılar, bu sahada da önemli teoremler inşa ettiler. Baron Carra de Vaux, "The Le gacy of İslam"da bunu şöyle özetler:

          "Cebiri tam bir fen haline getirdiler ve o büyük ölçüde geliştirdiler. Analitik geometrinin temellerini kurdular. Onlar, itiraz kabul olmaz şekilde, düzlem ve küresel trigonometrinin kurucularıdır. Bunların Yunanlılar'da mevcut olmadığı haklı olarak iddia edilir."

          Bu arada, Sabit b. Kurre'nin ortaya attığı ve ispatını yaptığı meşhur "Menelaos teoremi"nin, küresel geometride önemli bir yer işgal ettiğini kaydettikten sonra, büyük astronomi alimi ve aynı zamanda da matematikçi Nasireddin et-Tusi'den bahsedebiliriz. Michiganlı matematikçi Pt Louis Karpinski'nin; "düzlem trigonometri"nin kurucusu olarak ilan ettiği Nasireddin et-Tusi, asrımızdaki Öklidiyen olmayan(non-Euclidienne) geometri çalışmalarını, doğrudan doğruya etkilemiş olan bir şahsiyettir.

          XII. asrın büyük matematikçisi olan Tusi, bundan sekiz asır önce, Öklid'in bir aksiyomunu eksik bularak tenkit etmiş ve yerine yeni bir "postulat" ortaya atmıştır. Böylece modern geometrinin önderi olan Tusi, aynı zamanda Öklidiyen olmayan (non Euclidienne) geometrilerin de doğuşunu hazırlamıştır. Laboçevski ve Riemann, aksiyomatik düşüncelerinde Tusi'ye dayanmışlardır. Bugün Laboçevski ve Riemann geometrilerine ait yazılmış kitaplara göz atılacak olursa; "Tusi Aksiyomu"nun, temel teşkil ettiği görülecektir.

          "Tusi Aksiyomu" şöyledir: "Bir düzlem üzerindeki (d) doğrusundan alınan aynı yöndeki noktalardan (P1, P2, P3....) aynı düzlem üzerindeki diğer bir (d&#039 doğrusuna indirilen dikmelerin uzunlukları, ya muntazam olarak küçülür veya büyür." Bu aksiyomu ispatlayan Tusi, bu aksiyoma dayanarak üçgenin iç açılarının toplamının 180° olduğunu çıkarmış ve böylece de 5 numaralı paraleller aksiyomunu değişik bir şekilde isbata kavuşturmuştur.

          Çağımız modern matematiğinin geliştiricisi ve sistemcileri olan Batılı ve Alman matematikçiler, böylece İslam medeniyetinin açmış olduğu geniş ufuklardan ve hazırlamış olduğu temel malzemelerden yararlanarak, matematikte bugünkü gelişmeyi sağlamışlardır. Dr. Sigrid Hunke; adı geçen eserinde, Batı biliminin İslam biliminden nasıl tetiklendiğini şöyle ifade eder:

          "(İslam bilginleri), Germen dünyasında ilmi düşünce ve araştırmayı ateşleyerek, harekete geçirip beslediler. Rakamları, geliştirdikleri aletleri, aritmetik, cebir, kürevi trigonometri ve optikleri sayesinde; Batı'yı, tabii ilimler sahasında, artık kendi alet ve keşiflerine dayanarak ilerlemeye kalkışacak bir seviyeye getirdiler."


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #20
            Ynt: islam medeniyetinin bilim ve tekonolojiye katkilari

            FİZİK- KİMYA

            Müslüman bilginlerin, fizik-kimya sahasında da birçok prensip ve teorilerin sahibi olmaları pek tabiidir. Zira, tamamen gözlem ve deneye dayanarak yaptıkları ilmi çalışmalar, fiziki hadiseler için temel bir metod olmuştur.

            Fizik alimi İbn Heysem'in(965-1039), değişik çalışmaları yanında, asıl üzerinde durulacak noktalar, fizik alanındaki buluş ve izahlarıdır.

            Batı'da Alhazen olarak bilinen İbn Heysem, "geometrik optik"in bütün dallarında çalıştı, ve bu alanları çalışılabilir hale getirdi. Astronominin meseleleri, onu, ışıklı cisimlerin yayılmasından ileri gelen "gölge" teşekkülüne dair teoriyi ortaya atmaya şevketti. İbn Heysem, ışınların düz çizgiler halinde yayıldığını ve şekillerin, yere ters yansıdıklarını gösterir. Fotoğrafın ilk modelini, bir nevi "karanlık oda"yı ilk defa dener. Işığın kırılmasının sebeblerini, hava ve su gibi çeşitli ortamlara dayandırır. Buradan hareketle, hayrete şayan bir doğrulukla, hava tabakasının 15 kilometre olduğunu hesaplar. Bu, atmosferin alt tabakasıdır. Heysem, "ay halesi", "fecir" ve "gökkuşağı" hadiselerinin meydana gelişleri ile de meşgul olur. Heysem, projektörün etki kanunlarını bulur. Yakma etkisi ile büyültmeleri; yalnız çukur aynalar vasıtasıyla değil, ayrıca büyüteçle de araştırır. "Okuma gözlükleri"ni, ilk defa İbn Heysem bulur. Dr. Sigrid Hunke; Heysem'i şöyle anlatır:

            "Bu 'dahi İslam bilgini'nin Batı'ya yaptığı tesirler muhteşemdir. Onun optik-fizik alanında nazariyeleri, yeni çağ ortalarına kadar 'Avrupai ilme' hakim olur. İngiliz Roger Bacon'dan, Alman Witello'ya varıncaya kadar geçen devre boyunca, bütün optik, 'Alphazen'in nazariyelerine dayanır. Galile Teleskobu'nun arkasında, Alhazen'in büyük gölgesi durur."

            Optik-fizik hususunda yazdığı eser, bugünkü "optik ilmi"nin başlangıcı ve temeli durumunda olduğu için, son derece önemlidir. Heysem'in, fizik problemlerini, dört dereceli işlemlerle çözmesi ve fiziğe, matematiği uygulaması, haklı olarak fizik-matematiğin ona dayandığı görüşünü kuvvetlendirmektedir. Prof. Dr. Hamit Dilgan; İbni Heysem'i şöyle tanıtır:

            "İbn Heysem, aynı zamanda matematikçi, astronom ve fizikçidir. Onun "Kitabü'l-Manazır"adlı optik kitabı, Kepler gibi dahiye rehberlik etmiştir. Küresel Ayna ve Bilardo meselesi denilen klasik bir problemi, geometri yoluyla çözmüş, 10 asır evvel izoperimetre meselesiyle uğraşmış ve ln4'ü hesap etmiştir."

            Heysem, aynı zamanda bir astronom olduğu için gök cisimlerinin, "parlaklık", "ışık" ve "sıcaklık" gibi durumlarını da inceler.

            Böylece çağımızda modern astronominin bir kolu olan "astro-fizik" çalışmalarının da; X. asırda habercisi olur.
            Bunun için Heysem, gezegenlerin hareketi ile ilgili, bir teori ortaya atar: Bu teorisi; ışık geçirmeyen yüzeylere dayanır. Semadaki bütün cisimlerin, yıldızlar da dahil, kendilerine has bir ışık gönderdiklerine ait teorisi ise; astronomide "devrim" yapar. "Astro-fizik"in mevzuu olan bu teori ve izahların, bugün astronomi ilmi tarafından tespit ve teyit edildiğini kaydetmek gerekir.

            Yine, Heysem, astronomiyi de çok yakından ilgilendiren ve optik-fiziğin temel dayanağı olan, bugün herkesin bildiği "cismin görülmesi olayı"nı izah eder. Böylece Batlamyus ve Öklid'in bu konudaki teorisini çürütür. Öklid ve Batlamyus; "cisimlerin, gözün görmeye ışın neşretmesi dolayısıyla görüldüğünü" iddia etmişlerdi. Heysem ise; "cisimlerin görülmesinin, gözün ışın neşretmesinden değil; cisimlerden gelen ışınların, gözde görüntü teşkil ettirmesinden dolayı olduğunu" ortaya atar. Ve yaptığı sayısız deneylerle, bu "prensibi" ispatlar.

            Bunun içindir ki, deneysel araştırmanın mucitleri, ne Roger Bacon, ne Baco Von Verulam ve ne de Leonardo veya Galileler değildirler. Heysemler, Raziler, Battaniler, yani Müslümanlar'dır.

            Ayrıca bir matematikçi ve fizikçi olan el Kindi, açıların pergelle ölçülmesini geometriye getirdiği gibi; sıvıların izafî ağırlıklarını hesaplar; "çekim" ve "düşme" kanunlarının, deneyle ispatlanması yoluna gider. Bu arada Ali b. Süleyman, on asır önce, çağımızın "atom çağı" olduğunu haber verircesine, "atom teorisi"ni ortaya atar ve şöyle der:

            "Cisimlerin parçalanması imkanı, henüz tamamlanmamıştır; eğer halen daha fazla parçalanamıyorsa, bu, bir şeyler yapmaya muvaffak olunamamasındandır" der.

            Böylece İslam fizikçilerinin, adeta "modern fizikçiler" olduğunu ilan eder. Müslümanlar, ilk tıbbi ve kimyevi maddeleri ortaya koymak ve geliştirmek suretiyle; sistematize ettikleri ilimlerle, Batı bilimine ve sonuçta çağımızın bilimine, inkar edilmez bir şekilde, tesir etmişlerdir. Bizzat Batılı bilginlerin itiraf etmeye mecbur kaldıkları bu tarihi gerçek, her geçen gün biraz daha parlamaktadır.

            İslam dünyasının 8. yy sonlarında yetiştirdiği ünlü kimyageri Ebu Musa Cabir İbn Hayyan'ı da unutmamak gerekir. Ebu Musa Cabir, sonraları Latince'ye çevrilen pek çok kitap yazar. Ayrıca, şimdi "kurşun karbonat" dediğimiz bileşiği hazırladığı, arsenik ve antimonu, sülfürlerinden ayırdığı söylenir. Metal işleme, kumaş ve deri boyama, sirke damıtarak derişik asit elde etme gibi kimyasal işlemlerin tariflerini kitaplarında vermiştir.

            Bilim tarihçisi C. Singer, modern kimyanın babası olarak nitelemektedir. Ebu Musa Cabir'in çalışmaları; buharlaştırma, süzme, eritme, damıtma, kirstallendirme gibi yöntemler üzerinde toplanmıştı. Ayrıca cıva sülfatı ve bazı oksitleri bulduğu, sülfürik asit ve nitrik asiti hazırladığı, hatta altını bile çözen(eriten) "kral suyu" karışımını bulan da odur.

            Sonuç olarak, Batı medeniyeti ve bugünkü modern bilim ve teknoloji; temellerini-gelişimini, İslam bilim ve medeniyetine borçludur. Batı'nın bunu örtme ve bilimini Eski Yunan'a indirgeme çabaları, İslam'a karşı Batı'nın tarihsel bilinçaltı düşmanlığının bir yansımasıdır. Bugün, bu örtme-saptırma çabaları ortaya çıkmış ve güneş balçıkla sıvanamaz olmuştur. Bunda, Prof. Dr. Fuat Sezgin'in olağanüstü gayretleri yanında; Batılı birçok kadirşinas bilim adamlarının çabaları da önemli rol oynamıştır.

            Ancak, kendi tarihinden-dininden habersiz genç nesiller, maalesef içerden yapılan yanıltıcı-yönlendirici propagandalarla boşluğa yuvarlanmış; Batı'nın cazibesine kapılarak adeta kaybolmuştur. Kendi mirasına sahip çıkarak geliştiremeyen; onu yeni nesillere aktaramayan İslam referanslı topluluklar, bu hatalarının bedellerini, ağır bir şekilde ödemiş ve ödemeye devam edeceklerdir.

            Dr. Halil Bayraktar


            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #21
              Ynt: islam medeniyetinin bilim ve tekonolojiye katkilari

              Kaynaklar:
              1) Dr. Sigrid Hunke, Avrupa'nın Üzerine Doğan İslam Güneşi, Çev. Servet Sezgin, Bedir Yy., İstanbul, 1972.
              2) H. G. Wells, Kısa Dünya Tarihi, Çev. Ziya İshan, Varlık Yy., İstanbul, 1962.
              3) Jacques Risler, La Civilisation Arabe, s. 170-171, Paris, 1955, (Danişmend, a.g.e., s. 13-14'den naklen).
              4) E.F. Gautier, Moeurs et Coutumes de Musulmans, s. 249-250, Paris, 1955, (Danişmend, a.g.e., s. 15-16'dan
              naklen).
              5) Will Durant, Histoire de la Civilisation L'age de la Fol, C.I. Paris, 1952 (İ. Hami Danişmend, Garp Menbalarına Göre: İslam Medeniyeti, Yağmur Yy., İstanbul, 1972)
              6) Philip Hitti, Pecis d'histoire des Arabes, s. 147, Çev. Maurice Plainol, Paris, 1950, (Danişmend, a.g.e., s. 17'-den naklen).
              7) Yılmaz Öztuna, Türkiye Tarihi, C.3, s. 196, İstanbul, 1964.
              8) Prof. Dr. W. Barthold, İslam Medeniyeti Tarihi, Çev. Prof. Dr. Fuat Köprülü, 2. Baskı, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yy., Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1963.
              9) Sedillot, Materiauz Pour Servir a L'histoire Compara des sciences Mathematiques, C. II, s. 460, Paris, 1845-1849,
              (Danişmend, a.g.e., s. 38'den naklen).
              10) Ahmet Gürkan, İslam Kültürünün Garbı Medenileştirmesi, Akçağ Yy., 1969.
              11) Jacques Risler, Civilisation Arabe, Paris, 1955.
              12) Arthur Pellegrin, L'Islam dans Le mond, Paris, 1950
              13) Buhari, 76/30, Müslim, 39/92
              14) Prof. Dr. Hamit Dilgan, Büyük Türk Alimi Nasireddin Tusi, İ.T.Ü. Mim. Fak. Yy., 1956.
              15) Prof. Dr. Hamit Dilgan, Muhammed İbn Musa el- Harzemi, İ.T.Ü. Mim. Fak. Yy., 1957.
              16) Prof. Dr. Hamit Dilgan, Matematik Tarih ve Tekamülüne Bir Bakış, İ.T.Ü. Mim. Fak. Yy., 1955.
              17) Max Vinjetoux: Le Miracle Arabe, Edition charlot, Paris, 1960 (Bammat, a.g.e., s. 37'den naklen).
              18) Vaux de Carra, Lespenseurs de L'islam, Paris, 1921
              19) Georges Rivoire, Visa ge de L'Islam, 1946, s. 136 (Danişmend, a.g.e., s. 44'den naklen)
              20) M. Charles, Aperçu Histoırigue des Methodes Engeometrie, (Bammat, a.g.e., s. 38'den naklen).
              21) H. Suter, Abh. Gesch Mat, 1910 (Dilgan, Matematiğin Tarih ve Tekamülüne Bir Bakış, s. 14'den naklen).
              22) Baron Carra de Vaux, The Le gacy of İslam, (Mustafa Ateşmen, Avrupalı Gözüyle İslam. İstanbul, 1971, s. 102-103'den naklen)
              23) Ahmad Y. al-Hassan, "Transfer Of İslamic Tecnology to The West", history-science-technology.com,
              24) G. Saliba, "Greek Astronomy and the Medieval Arabic Tradition", American Scientist , v. 90, n. 6, 2002.
              25) Prof. Dr.Fuat Sezgin, "İslam'da Bilim ve Teknik", Çev. Abdurrahman Aliy, TÜBA Yy., Ankara, 2007.


              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

              Yorum

              YUKARI ÇIK
              Çalışıyor...
              X