Ynt: İkinci Fatıma Hz. Masume
Siyasi Değişimler
Asla siyaset, gerçek anlamda İslam'dan ayrı olmayıp aksine, birbirini tamamlayan iki kavramdır.
Kum ilim havzası kuruluşundan günümüze kadar, asla siyasî olayların dışında kalmadı. Hatta bazen çok ciddi müdahalelerde bulunarak kendi asrının siyasî yönetimini ele aldı.
İlim havzasının siyasetle ilişkisi, zaman içerisinde, şartlar ve imkânlara göre değişmiştir. Burada, birkaç örnekle Havza'nın siyasî geçmişini tanıtmaya çalışacağız:
Kum'un İsfahan'dan Ayrılması
Kum halkı, Kum'da bulunan Şiî alimler ve ravilerin de etkisiyle II. ve III. yüzyıldan itibaren zalim hükümdarlara yardım etmemişlerdir. Zira, onların gözünde bu hükümetler, gaspçı ve tağut hükümetleri idi. Bu yüzden olacak ki, her fırsatta onlara karşı eylemlerde bulunuyorlardı.
Kum kenti H. 189 yılına kadar İsfahan'a bağlıydı. Halk, vergi ve maliye borçlarını İsfahan'a ödüyordu. O dönemde İsfahan halkı ve hükümdarları Şiî olmadığından, Kum halkı kendi alimlerine uyarak bağımsızlık istiyorlar, İsfahan'a vergi vermekten çekiniyorlardı.
Nihayet H. 189 yılında Hamza b. Elyesa Eş'arî'nin çabaları sonucu Kum, İsfahan'dan ayrılarak bağımsız bir vilayet oldu. Hicrî 195 yılında Dezful veya Derpol Camii'ne bir minber bırakıldı. O dönemde bir şehrin minberinin olması, o şehrin bağımsızlığını gösterirdi.[147]
Böylesi bir bağımsızlık, siyasî ve mezhebî olarak Kum halkı için çok önemliydi.
İmam Hasan Askerî'nin (a.s) talebelerinden olan alim ve ravilerin Kum'da oluşu, bu bağımsızlığın en büyük etkeni olmuştu. Zira, onların, halkı bilgilendirip yönlendirmesi, böyle bir ortamın gerçekleşmesine neden olmuştur.
Kum, bu özelliklere sahip olduğundan, halife ve sultanlar şehrin asayişi için buraya özel ilgi gösterirlerdi. Çünkü Kum halkı, her fırsatta onların emirlerine muhalefet ediyorlardı. Bu nedenle halifeler, Kum halkının rızasını kazanmaz için genelde Şia'nın önde gelen isimlerini veya Şia'ya ılımlı birini Kum'a vali olarak atarlardı.
Nitekim, VII. Abbasî halifesi Memun, Şia'nın önde gelen isimlerinden Herseme'yi Kum'a vali olarak atamıştı. Yine, XVIII. Abbasî halifesi Muktedir, yıllarca Abbasîlerle savaşan Hüseyin b. Hamdan'ı Kum yönetimine getirdi.[148]
Ancak, X. Abbasî halifesi Mütevekkil, zalim ve zorba biri olan yandaşı Musa b. Boğa b. Kuleyb'i Kum kentine vali olarak atadı. Oldukça küstah, küfürbaz ve Ehl-i Beyt (a.s) düşmanı olan Musa, Kum'a gelerek yönetimi ele aldı. Halkı şiddet uygulayarak korkutmasına ve ölümle tehdit etmesine rağmen kimse ona boyun eğmedi.
Sonunda, bir grup Kumlu, İmam Hasan Askerî'nin (a.s) huzuruna çıkarak Kum'da böylesi zorba bir hakimin varlığından duydukları rahatsızlığı dile getirerek bir çıkış yolu göstermesini istedi.
Siyasi Değişimler
Asla siyaset, gerçek anlamda İslam'dan ayrı olmayıp aksine, birbirini tamamlayan iki kavramdır.
Kum ilim havzası kuruluşundan günümüze kadar, asla siyasî olayların dışında kalmadı. Hatta bazen çok ciddi müdahalelerde bulunarak kendi asrının siyasî yönetimini ele aldı.
İlim havzasının siyasetle ilişkisi, zaman içerisinde, şartlar ve imkânlara göre değişmiştir. Burada, birkaç örnekle Havza'nın siyasî geçmişini tanıtmaya çalışacağız:
Kum'un İsfahan'dan Ayrılması
Kum halkı, Kum'da bulunan Şiî alimler ve ravilerin de etkisiyle II. ve III. yüzyıldan itibaren zalim hükümdarlara yardım etmemişlerdir. Zira, onların gözünde bu hükümetler, gaspçı ve tağut hükümetleri idi. Bu yüzden olacak ki, her fırsatta onlara karşı eylemlerde bulunuyorlardı.
Kum kenti H. 189 yılına kadar İsfahan'a bağlıydı. Halk, vergi ve maliye borçlarını İsfahan'a ödüyordu. O dönemde İsfahan halkı ve hükümdarları Şiî olmadığından, Kum halkı kendi alimlerine uyarak bağımsızlık istiyorlar, İsfahan'a vergi vermekten çekiniyorlardı.
Nihayet H. 189 yılında Hamza b. Elyesa Eş'arî'nin çabaları sonucu Kum, İsfahan'dan ayrılarak bağımsız bir vilayet oldu. Hicrî 195 yılında Dezful veya Derpol Camii'ne bir minber bırakıldı. O dönemde bir şehrin minberinin olması, o şehrin bağımsızlığını gösterirdi.[147]
Böylesi bir bağımsızlık, siyasî ve mezhebî olarak Kum halkı için çok önemliydi.
İmam Hasan Askerî'nin (a.s) talebelerinden olan alim ve ravilerin Kum'da oluşu, bu bağımsızlığın en büyük etkeni olmuştu. Zira, onların, halkı bilgilendirip yönlendirmesi, böyle bir ortamın gerçekleşmesine neden olmuştur.
Kum, bu özelliklere sahip olduğundan, halife ve sultanlar şehrin asayişi için buraya özel ilgi gösterirlerdi. Çünkü Kum halkı, her fırsatta onların emirlerine muhalefet ediyorlardı. Bu nedenle halifeler, Kum halkının rızasını kazanmaz için genelde Şia'nın önde gelen isimlerini veya Şia'ya ılımlı birini Kum'a vali olarak atarlardı.
Nitekim, VII. Abbasî halifesi Memun, Şia'nın önde gelen isimlerinden Herseme'yi Kum'a vali olarak atamıştı. Yine, XVIII. Abbasî halifesi Muktedir, yıllarca Abbasîlerle savaşan Hüseyin b. Hamdan'ı Kum yönetimine getirdi.[148]
Ancak, X. Abbasî halifesi Mütevekkil, zalim ve zorba biri olan yandaşı Musa b. Boğa b. Kuleyb'i Kum kentine vali olarak atadı. Oldukça küstah, küfürbaz ve Ehl-i Beyt (a.s) düşmanı olan Musa, Kum'a gelerek yönetimi ele aldı. Halkı şiddet uygulayarak korkutmasına ve ölümle tehdit etmesine rağmen kimse ona boyun eğmedi.
Sonunda, bir grup Kumlu, İmam Hasan Askerî'nin (a.s) huzuruna çıkarak Kum'da böylesi zorba bir hakimin varlığından duydukları rahatsızlığı dile getirerek bir çıkış yolu göstermesini istedi.
Yorum