Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Ali Şeriati nin şii dünyasındaki yeri

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #46
    Ynt: Ali Şeriati nin şii dünyasındaki yeri

    Musikinin haram oluşuyla alakalı peygamber (s.a.a.) ve masum imamlardan (a.s.) elimize ulaşan bazı rivayetler söz konusudur, birkaç tanesine işaret ediyoruz:
    İmam Sadık (a.s.) buyuruyor: "şarkı ve çalgı aletleri şeytanın amellerindendir. Bu nedenlerdir ki, yeryüzünde bu tür şeylerden ne varsa şeytan tarafındandır".Peygamber efendimiz (s.a.a.) de şöyle buyuruyor: "mizmar ve kubattan (müzik aletlerinden) sizi men ediyorum"."
    YORUM YOK deliller ve kaynaklar çok açık
    YaptınızYapmadınız

    Yorum


      #47
      Ynt: Ali Şeriati nin şii dünyasındaki yeri




      [justify]Evet, sen Kur'an diyorsun, ama hangi Kur'an? Cehaletin elinde teberrük edilip kutsanan bir nesne olan Kur'an mı? Cinayetin mızraklarının ucundaki Kur'an mı? Yoksa çeyrek yüzyıldan daha az bir sürede, çölün dağınık ve düşman kabilelerini birleştirerek, dünyanın egemen güçlerini -Bizans, Sasani- çökerten, insanlığın kaderini ele geçiren, devrimci yapısıyla insanlık tarihinde yepyeni bir medeniyet ve kültür meydana getiren bir kitap olarak mı Kur'an?[/justify]
      [justify]Daha çok hayata, bilgiye, izzet, kemal ve cihada yönelik! Yaklaşık yetmiş suresinin adını insanı ilgilendiren konulardan alan bu kitap; yaklaşık otuz süresinin adını maddi fenomenlerden alırken, yalnızca iki süresinin adını ibadetlerden alan bir kitap!.[/justify]
      [justify]Bu kitap, "dostunun cehaleti" ve "düşmanının hilesiyle" yapraklan açıldığı günden beri, yaprakları masraflı olmaya başladı. "Metni" terk edilip "cildi" revaç bulduğundan beri adı "okumak" anlamına gelen bu kitap, okunmaz oldu. Kutsama, teberrük ve mal kazanma işleri gördü. Toplumsal, ruhsal ve düşünsel mesele ve dertlerin cevabı bu kitapta aranmadığından beri, onda soğuk algınlığı, romatizma türünden bedensel hastalıkların şifası aranır oldu. Uyanıkken terkedip, yatarken başlarının üstüne asarak uyuduklarından beri, görüyorsun ki ölülerin hizmetine sunulmakta, ölüp gitmişlerin ruhlarına ithaf edilmekte ve sesi yalnızca mezarlıklardan duyulmaktadır.[/justify]

      [Anne Baba, Biz Suçluyuz]
      Kur'an ve Sapma
      [justify]Okumanın, düşünmenin, aydınlanmanın, kavramanın, bilinçlenmenin, yol bulmanın [hidayet], ayağa kalkmanın [kıyam], amel etmenin kitabı olan Kur'an; izleyicilerinin, yükümlülük, seçebilirlik [furkan] ve insani sorumluluğu adına önerdiği tek çözüm; "İstihare" olan, teberrük edilen bir kitap biçimine dönüştürüldü. İzleyicilerinin ona" karşı görevi: Kupkuru bir yüceltme, takdis, tazim, teberrük ve öpmek.. Abdestsiz el sürmemek, bir kılıfa geçirerek aynanın kenarına veya duvarın yüksek yerine asmak... Kundağın yanına, yeni evin kapısına, misafirin başucuna... Bazı sureleri / ayetleri de cadıca işlevler, özel törenler, tılsım ve büyüler, cin ve romatizma kovup-gidermeler, büyük büyülerin düğümlerini atmalar... için kullanılır oldu.[/justify]
      [justify]Bundan önce dindarlar, sömürgecilik ve emperyalizmin boyunduruğunda olmalarına rağmen; gündeme gelen dini amel; dini tavır onlar için şu anlama geliyordu: Bireysel günahlardan arınmak, ibadetle ahiret için sevap devşirmek, Rasul ve imamlar ile salihlerin şefaatini kazanmak... Peki ya emperyalizm ve sömürgecilik?!![/justify]
      [justify]...Fakat Kur'an, kutsal rafından eğitim, öğreti ve düşünme saikiyle inince, onlara; Ahiret'teki kurtuluşun, bu dünyadaki kurtuluşa bağlı olduğunu, Cennetin yolunun, özgürlük, izzet, uyanıklık, bilgi ve bilinçten geçtiğini, bu dünyada zillet üzere ölenin orada zillet üzere kalkacağını, burada kör olanın orada kör olacağını öğretti.[/justify]
      [justify]... Bildiler ki; "zulme rıza gösteren zalimin ortağıdır". Müslümanın yaşamı "akide ve cihad ile sağlamdır". Peygamber ve izleyicilerinin sünneti; bireysel riyazetler, kulluk, telkin ve uyuşturucu ibadetler değildir, "cihad ve şehadettir." Kur'an'ın getirdiği ruhbanlık değildir. "Peygamber silahlıdır", Risaletin hedefi bilgi-bilinç ve adalettir.[/justify]
      [justify]...Kur'an halkı uyandırdı. İslam'ın en büyük görevi, her şeyden önce toplum ve düşüncedeki çöküş etkenlerini kökünden kazımaktır. Taharet ve necasette yeni bir bölüm keşfetme, ziyaret yoluyla şehid sevabını kazanma[!], kelam-fıkıh çekişmeleriyle uğraşma yerine, silahını kapıp Fransız sömürgeciliğini yok etmektir.[/justify]
      [justify]...Eğer Kur'an, kitap olsa, okunup anlaşılsa, gündemi İşgal etse; eğer mü'minlere, "O konuşuyor, hitabı sanadır, kulak vermeli, ne dediğini dinleyip kavramalısın" dense, kurtuluş bağışlar, izzete ulaştırır, uyandırıcı ve yapıcı olur. Kur'an bu gücü yalnızca geçmişte göstermiş değildir, bugün de böyledir. Salt geçmiş, Roma-Sasani emperyalizmine karşı değil, çağdaş/modern sömürgecilik ve emperyalizme karşı da bu gücü verir.[/justify]
      [justify]... Kur'an'ın tarihteki izleri araştırılmalı. Son yüzelli yıldır sömürgeciliğin Asya ve Afrika toplumlarındaki düşünsel, kültürel ve politik saldırılarına karşı koyuş yöntemlerini incelemeli. İşte bundan sonra tanır ve görürsün ki, bu kitap, düşünce, özgürlük ve adaletin kitabıdır[/justify]

      [Anne Baba, Biz Suçluyuz
      [justify]Kur’an’ı Anlamak[/justify]
      [justify]Şimdi yine aynı kitap önümüzde bulunuyor; gerçi mesaj getirici değil; ama mesajı var. Bu mesaj bize sorumluluk yüklüyor. İşte bu yüzden ben tarih dersini bu aşamadan sonra Kur'an'dan alacağım. Bundan sonra bütün incelemelerimi Kur'an üzerinde yoğunlaştırmaya karar verdim. Bugüne kadar çeşitli konuları, çeşitli alanlarda ortaya koyduğumda dayanaklarımda ve şahit getirmelerimde Kur'an'dan fazla yararlanmadığımı görmenizin iki sebebi vardı: Birincisi, esasen, her şeyden önce düşünmenin, bağımsız ve mantıklı düşünmenin, bir söze dayanmadan düşünmenin kendisi başlamalıdır. Bir diğeri de daha çok şu sebeptendir. Ben sade bir araştırmacı, kitap ve inceleme ehli bir insan olarak, nazari ve ilmi bir mesele ortaya koyduğumda, kesinlikle benim gözüme çarpan, sonuç çıkardığım, delil getirdiğim şeyin bir yanılma payı vardır. Bundan dolayı benim veya benim gibi olanlar tarafından "şu ancak böyledir, başka türlü olamaz" şeklinde bir görüş öne sürülmemiştir, olamaz da. Bizim inandığımız ve emin olduğumuz şey, daima daha iyi ve doğru anlama çabasında olduğumuz, bu iş için herkesten yardım dilediğimiz, hatta düşman ve kötü adlı kimselerin bu yolda bize yardım edecekleri, ettikleri konusudur.[/justify]
      [justify]Bunun için, bir tez ve bir ilmi görüş çıkardığımda veya inandığım bir mektepten söz naklettiğimde; eğer Kur'an'ın uygun, büyükçe bir suresini, bir ayeti alıp, o konunun altına yazar, ona dayanırsam, bu, Kur'an'ı, kendi fikrimi ispatlamak yolunda kullanmam demektir. Kur'an daima böyle bir araştırma veya tebliğ yönteminin kurbanı olmuştur. Kur'an, daima buyruklarımızı -ne olursa olsun- ispatlamak için bir alet olmuştur. Hiç bir zaman hiç kimse, her şeyi, -mezhebi, ilmi, edebi- bütün zihniyetini ve bilgisini bir tarafa fırlatıp; önceki görüşlerinden arınmış bir zihinle Kur'an'a yönelmemiştir. Söylediğime uygun bir hadis vardır: "Her kim Kur'an'ı kendi görüşüyle tefsir ederse, yeri ateştedir,", Bu "görüş"e "akıl" dediler, yani her kim Kur'an'ı aklıyla tefsir ederse...! Öyleyse neyle tefsir etmek, doğru tanımak için akıldan başka bir yolumuz yok. Sonra hayır diyorlar, bizim maksadımız her ayetin altına imamdan bir rivayet getirmektir! Efendi! Yoksa bu rivayeti de akılla seçmek gerekmez mi? Yoksa, bu ayetin tefsiri olan rivayeti aklımızın seçmesi, anlaması gerekmez mi? Bunu ayetin altına getir, sonra da bu ayetin manasının bu olduğunu anla?!! Akılsız adamın başına istediğin kadar ayet, istediğin kadar rivayet döksen yine de fayda etmez. Sağırlara çağırını işittiremezsin, hele bu sağır ve dilsiz insan, o sesi çağrıyı anlamıyor, duymuyorsa. Bu adamın canı sıkılır, sinirlenir de, senden bezer, kaçar, sırtını döner. Artık peygamberin kendisi bile ona bir şey duyuramaz.[/justify]
      [justify]Öyleyse mesele Kur'an'ı "görüşle tefsir etmemektir. "Görüş" ne demek? Yani daha önceki fikir ve inançlarımız. Önce filan ilmî, fiziki, kimyevi, fıkhi, mezhebi, görüşe inanıyor, ondan sonra gidip Kur'an'da, önceki görüş ve inancımızın ispatı peşinde dolaşıyoruz. İşte bu yüzden bakıyoruz ki Şia, Kur'an'ın ardından gidiyor, Şia çıkıyor; Sünni gidiyor, Sünni çıkıyor; Vehhabi gidiyor, Vehhabi çıkıyor; Cebri gidiyor, Cebri çıkıyor; Nasibi gidiyor, Nasibi çıkıyor; İhtiyari gidiyor, İhtiyari çıkıyor,.; . İyi ama o halde Kur'an ne yapıyor? Bütün bunlar görüştür ve bütün bunlar görüşle yapılmış tefsirlerdir. Öyleyse nasıl olmalıyız? Önceki bütün görüşlerden arınmış, veraset yoluyla veya zorla yüklenmiş bütün önceki inançlardan temizlenmiş bir akıl; idmanlı, uyanık bir zihin olarak; mantıki ve akli, kudretli, uyanık, mana çıkarıcı, ama daha önceki herhangi bir görüşü ispatlamaya taassubu ve taahhütü olmayan bir görüşle, Kur'an'a gitmeli ve Kur'an'ın içinden neyin ne olduğunu görmeli ve çıkarmalıdır...[/justify]
      [İki Sure, İki Yorum]
      YaptınızYapmadınız

      Yorum


        #48
        Ynt: Ali Şeriati nin şii dünyasındaki yeri

        [justify]Ey amaçta Ali’nin dili![/justify]
        Ey Hüseyin’in mesajı gönül ve beyninde olan
        [justify]Ey Kerbela’dan gelerek şehitlerin mesajını, tüm cellat ve canilerin baskılarına rağmen tarihin kulağına ulaştıran
        Ey Zeyneb!
        [/justify]
        [justify]Bize söyle ![/justify]
        [justify]Başınızdan geçeni söyleme
        O kan kırmızısı çölde ne gördüğünü söyleme! Orada, cinayetlerin ulaştığı doruk noktasını da söyleme! O günün acısından sonra, Fırat’ın kenarında, Allah’ın insanı melekleri niçin secde ettirdiğini de söyleme! Ve Fırat sahilindeki gösteriyi ve durumu da söyleme

        Evet, Zeyneb!
        [/justify]
        [justify]Düşmanlarının ne yaptığını da , dostlarının tavrını da söyleme![/justify]
        [justify]Evet, ey Hüseynî devrimin mesajı![/justify]
        [justify]Biz biliyoruz, Biz, hepimiz, işitmişiz. Senin Kerbela ve şehidler mesajını dürüstçe ulaştırdığını biliyoruz. Sen kendi varlığında söz üreten bir şehidsin! Tıpkı damla damla kanıyla söz söyleyen şehid kardeşin gibisin sen[/justify]
        [justify]Fakat söyle ey bacı!
        De ki “ne yapalım?” Bir an bak ki biz ne çekiyoruz? Kulağını bir anlık bize ver ki, kendi isteklerimizi sana ulaştıralım.
        [/justify]
        [justify]Ey sevgili ve güçlü bacımız!
        Ey kardeşinin emin ulağı! Kerbela’dan gelerek tarih süresince tüm nesillere şehidlerin mesajını ulaştıransın! Sen şehidliğin kıpkırmızı bahçelerinde yeni açılmış güllerin kokusunu can ve elbisesinde taşıyansın.
        [/justify]
        [justify]Ey Ali’nin kızı!
        Ey esirler kervanının komutanı! Bizi de bu kafilenin izinde kendine ulaştır!
        [/justify]
        [justify]Ey Hüseyin!
        Seninle ne söyleşelim? O korkunç, fırtınalı, girdaplı ve karanlık gecede yol lambasının ışığı! Ey kurtuluş gemisi! Ey her zamana yayılan, her nesle ulaşan, kıyama hazır her zeminde kanı hatırlanan, her elverişli tohumu toprağın altında açan ve yeşeren, her susuz çiçeği kanıyla, yaprak, hayat ve canlılığa kavuşturan!
        [/justify]
        [justify]Ey şehadetin büyük üstadı![/justify]
        Bizim de bu karanlık ve ümidsiz gecemize bir şimşek çak! Bizim kurumuş, yarı ölü halimize bir damla kanını yay! Bizim bu soğuk ve donmuş kışımıza, o çöl kıyamındaki ateşinden bir kor bağışla! Ey aşıklarını “siyah ölümden” kurtarmak için “kırmızı ölümü” seçen! Sen, her damla kanınla halka hayat ve dirilik verirsin. Tarihi hareketlendirirsin. Çağın donuk, ölü bedenini ısıtırsın ve bu coşkuyla dirilik, aşk ve ünid saçarsın. İmanımızın, halkımızın, tarihimizin ve de zamanımızın bedeni; “sana ve senin kanına muhtaçtır.”

        YaptınızYapmadınız

        Yorum


          #49
          Ynt: Ali Şeriati nin şii dünyasındaki yeri

          [quote author=frk date=1395496544 link=topic=25159.msg172967#msg172967]
          YORUM YOK deliller ve kaynaklar çok açık
          [/quote]
          evet deliller ve kaynaklar çok açık. Buyrun:

          "Soru52: İran İslâm Cumhuriyeti radyo ve televizyon kanallarından yayınlanan müziklerin hükmü nedir? İmam Humeyni'nin (r.a) mutlak surette müziğin helâl olduğunu açıkladığı söylenmektedir; acaba bu doğru mudur?
          [justify]Cevap: İmam Humeyni'nin (r.a) müziğin mutlak surette helâl olduğunu söylediği yalan ve iftiradır. İmam Humeyni (r.a) eğlence ve günah meclislerine uygun olan eğlendirici ve neşelendirici müzikleri haram bilmekteydi; nitekim bu hususta bizim de görüşümüz aynıdır. Fakat görüş farklılıkları, mevzunun teşhisinden kaynaklanmaktadır; çünkü mevzunun teşhisi mükellefin kendisine bırakılmıştır; dolayısıyla bazen çalgıçla dinleyicinin teşhisi farklı olabilir. Bu durumda mükellefe göre günah meclislerine uygun olan eğlendirici müziği dinlemesi haramdır. Fakat şüpheli müziklerin helâlliğine hükmedilir. Ve bir müziğin sırf radyo ve televizyondan yayınlanması, onun helâl ve mubah oluşuna dair şer'î delil teşkil etmez.[/justify]
          [justify]Soru 53: Bazen radyo ve televizyondan, bence eğlence ve günah meclislerine uygun olan müzikler yayınlanmaktadır; acaba bunları dinlemekten kaçınmam ve diğerlerini de engellemem gerekir mi?[/justify]
          [justify]Cevap: Sizce o müzikler, eğlence ve günah meclislerine uygun olan eğlendirici ve neşelendirici türdense, onları dinlemeniz caiz değildir. Fakat münkerden neh-yetme açısından diğerlerini sakındırmanız, onların da söz konusu müziğin, haram müzik türünden olduğu hususunda sizinle aynı görüşü paylaştıklarını bilmenize bağlıdır.[/justify]
          [justify]Soru 54: Batı ülkelerinde üretilen eğlendirici müzikleri ve tegannileri dinlemenin ve dağıtmanın hükmü nedir?[/justify]
          [justify]Cevap: Eğlence ve günah meclislerine uygun olan eğlendirici ve neşelendirici müziğin çalınması ve dinlenmesinin haram oluşunda, diller ve üretilen ülkeler a-rasında hiçbir fark yoktur; dolayısıyla günah nitelikli te-ganni veya haram müzikleri içeriyorlarsa, bu tür kasetlerin dağıtımı, alım satımı ve dinlenmesi caiz değildir.[/justify]
          [justify]Soru 55: Kadın ve erkeğin ister enstrüman eşliğinde olsun, ister olmasın radyo veya kasetten şarkı-türkü söylemelerinin hükmü nedir?[/justify]
          [justify]Cevap: Eğlence meclislerine uygun olarak söylenen şarkı-türkü şer'an haramdır. İster erkek söylesin, ister kadın, ister canlı olsun, ister kasetten, ister müzik aletleri eşliğinde olsun, ister olmasın, şarkı-türkü söylemek ve dinlemek caiz değildir.[/justify]
          [justify]Soru 56: Cami gibi mukaddes mekânlarda makul ve helâl hedef ve amaçlarla müzik çalmanın hükmü nedir?[/justify]
          [justify]Cevap: Eğlence ve günah meclislerine uygun eğlendirici ve neşelendirici müzik çalmak caminin dışında da olsa ve yine makul helâl amaçlar taşısa bile mutlak olarak caiz değildir. Fakat mukaddes yerlerde bazı münasebetler gereği müzik nağmeleri eşliğinde inkılap marşları vb. okumak ve söylemek, o yerin saygınlığıyla çelişmezse ve örneğin cami gibi yerlerde namaz kılanları rahatsız etmezse, sakıncası yoktur.[/justify]
          [justify]Soru 57: Enstrüman ve özellikle "santur" (kanuna benzer bir müzik aleti) çalmayı öğrenmenin bir sakıncası var mı? Diğerlerini buna teşvik etmenin hükmü nedir?[/justify]
          [justify]Cevap: Fesat ve günaha yol açmadığı takdirde haram olmayan müzik aletlerini makul ve mubah amaçla inkılap marşlarında, dinî marşlarda, yararlı kültürel vb. programlar uygulamada kullanmanın sakıncası yoktur. Bu amaçla bir enstrümanı çalmayı öğrenmenin ve öğretmenin özü itibariyle bir sakıncası yoktur. "[/justify]

          FIKHİ SORULARA CEVAPLAR -CİLT:2
          Ayetullah Seyyid Ali Hamaney

          Yorum


            #50
            Ynt: Ali Şeriati nin şii dünyasındaki yeri

            Musikinin haram oluşuyla alakalı peygamber (s.a.a.) ve MASUM imamlardan (a.s.) elimize ulaşan bazı rivayetler söz konusudur, birkaç tanesine işaret ediyoruz:
            İmam SADIK(a.s.) buyuruyor: "şarkı ve çalgı aletleri şeytanın amellerindendir. Bu nedenlerdir ki, yeryüzünde bu tür şeylerden ne varsa şeytan tarafındandır".PEYGAMBER efendimiz (s.a.a.) de şöyle buyuruyor: "mizmar ve kubattan (MÜZİK aletlerinden) sizi MEN ediyorum"."
            yorum yoook
            YaptınızYapmadınız

            Yorum


              #51
              Ynt: Ali Şeriati nin şii dünyasındaki yeri

              Hz Ayetullah El Uzma Safi Gülpeygani:
              Toplumun örfünde MÜZİK olarak bilinen HER şeyin dinlenmesi, bestelenmesi, öğrenilmesi, öğretilmesi ve MÜZİK aletlerinin satımı HARAMDIR.
              YORUUM YOOK
              YaptınızYapmadınız

              Yorum


                #52
                Ynt: Ali Şeriati nin şii dünyasındaki yeri

                toplumumuzun orfune gore matem merasimlerindeki sinezen ve mersiyeler muzik degil ibadet bilinir.

                Yorum


                  #53
                  Ynt: Ali Şeriati nin şii dünyasındaki yeri

                  MÜZİK aletlerinin satımı HARAMDIR. Hz Ayetullah El Uzma Safi Gülpeygani:
                  Yorum Yok
                  YaptınızYapmadınız

                  Yorum


                    #54
                    Ynt: Ali Şeriati nin şii dünyasındaki yeri

                    [justify]Bugün İslam dünyasında şiddetlenen bu yalancı savaş Ali Şiası’yla Muhammedî Sünnîliğin savaşı değildir. Bu savaş, “Safevî Şiası”nın “Emevî Sünnîliği” ile savaşı olup Safevîler’in Osmanlılar’la savaşının ve bu iki düşman devletin siyasette dini kullanmalarının yansımasıdır. İkincisi, İslam ülkelerinin her yanında yeni yeni canlandırılan ve düzenli programlarla, düzenli işleyen bütçe, hesap, kitap ve taktiklerle icra edilen bu savaş, İslam-Siyonizm savaşından sonra ortaya çıkmıştır. Bu savaş, bütün halkın ve özellikle gerçek Ali Şiası ve Muhammedî Sünnîlik âlimlerinin düşüncesinde Müslümanların ortak dış tehlike karşısında birlik, beraberlik ve dayanışma fikri gündeme geldikten sonra gündeme gelmiştir. Plan, cephe gerisinde tefrika çıkarma planıdır. Bu, Müslümanların Siyonizm tehlikesinden gâfil kalmalarını sağlamanın en iyi yoludur. Amaç, Sünnî halkın, İslam’ın tehlikesi Şiîliktir, diye korkmasını sağlamak, Şiî halkı da, İslam’ın tehlikesi Sünnîliktir, diye korkutmaktır! Düşman için bundan daha iyi bir başarı olamaz. Öyle bir plan or-taya koyarlar ki karşı cephede düşmana saldırmak için aynı siperin içerisinde pusu kuran iki asker ansızın birbirinin canına kast eder ve beriki, “Kapıyı Hz. Fatıma’nın böğrüne vuran sendin.” diyerek arkadaşının yakasına yapışırken öteki de “Ömer’e şöyle böyle diyen sendin ha?” diye berikinin yakasına yapışarak bağırır. Bu iki kardeşin kopardığı yaygara ve İslam’ın ilk dönemindeki anlaşmazlıkları düzeltmek için çıkarılan kargaşa arasında biri kulak kesilse, ırmağın batı kıyısından zafer ve alay kahkahasını duyabilir. ALİ ŞİASI kitabı
                    [/justify]

                    YaptınızYapmadınız

                    Yorum


                      #55
                      Ynt: Ali Şeriati nin şii dünyasındaki yeri

                      [justify]Selam sana ey Allah'ın seçkin kulu olan Adem'in vârisi! [/justify]

                      [justify]Selam sana ey Allah'ın peygamberi olan Nuh'un vârisi! [/justify]

                      [justify]Selam sana ey Allah'ın dostu olan İbrahim'in vârisi! [/justify]

                      [justify]Selam sana ey Allah'ın ruhu olan İsa'nın vârisi! [/justify]

                      [justify]Selam sana ey Ali'nin vârisi, Allah'ın velisi![/justify]

                      [justify]Garip! Kerbelâ sahnesi birdenbire gözlerimin önünde yeryüzü genişliğinde yayılıverdi; Hüseyin'in komutasında, Fırat kıyısında durmuş, yetmiş iki kişilik bir saf tarih boyunca uzanıverdi. Başı, Adem ile başlıyor ve sonu ahir zamana kadar, tarihin bitimine kadar devam eden bir saf.[/justify]

                      [justify]Öyleyse Hüseyin, Yezit'in içki içmesi ve alçaklık yapması nedeniyle ona savaş açmış ve bu acı olaya sebebiyet vermiş bir politikacı değildir. O, Adem'den itibaren elden ele dolaşıp insanlığın eline geçen ve şimdi de Hüseyin'in elinde olan al bir bayrağın vârisidir. Hüseyin de, "Her ay Muharrem, her gün Aşûra ve her yer Kerbelâ" şiarıyla bu bayrağı elden ele emanet ederek insanların rehberlerine ve insanlık tarihinde adaletten yana olan tüm özgür insanlara teslim etmiştir. İşte ölüme ve bayrağı tüm nesillere bırakmak için gittiği bu son anda gelecek asırlara haykırır:[/justify]

                      [justify]"Acaba bana yardım edecek biri var mı?"[/justify]

                      [justify]Adem'in Vârisi Hüseyin kitabından
                      [/justify]
                      YaptınızYapmadınız

                      Yorum


                        #56
                        Ynt: Ali Şeriati nin şii dünyasındaki yeri

                        [quote author=frk date=1395671210 link=topic=25159.msg172974#msg172974]
                        YORUUM YOOK
                        [/quote]
                        Ayetullah Gulpeygani'yi mi taklit ediyorsunuz?

                        Yorum


                          #57
                          Ynt: Ali Şeriati nin şii dünyasındaki yeri

                          Bugün İslam dünyasında şiddetlenen bu yalancı savaş Ali Şiası’yla Muhammedî Sünnîliğin savaşı değildir. Bu savaş, “Safevî Şiası”nın “Emevî Sünnîliği” ile savaşı olup Safevîler’in Osmanlılar’la savaşının ve bu iki düşman devletin siyasette dini kullanmalarının yansımasıdır. İkincisi, İslam ülkelerinin her yanında yeni yeni canlandırılan ve düzenli programlarla, düzenli işleyen bütçe, hesap, kitap ve taktiklerle icra edilen bu savaş, İslam-Siyonizm savaşından sonra ortaya çıkmıştır. Bu savaş, bütün halkın ve özellikle gerçek Ali Şiası ve Muhammedî Sünnîlik âlimlerinin düşüncesinde Müslümanların ortak dış tehlike karşısında birlik, beraberlik ve dayanışma fikri gündeme geldikten sonra gündeme gelmiştir. Plan, cephe gerisinde tefrika çıkarma planıdır. Bu, Müslümanların Siyonizm tehlikesinden gâfil kalmalarını sağlamanın en iyi yoludur. Amaç, Sünnî halkın, İslam’ın tehlikesi Şiîliktir, diye korkmasını sağlamak, Şiî halkı da, İslam’ın tehlikesi Sünnîliktir, diye korkutmaktır! Düşman için bundan daha iyi bir başarı olamaz. Öyle bir plan or-taya koyarlar ki karşı cephede düşmana saldırmak için aynı siperin içerisinde pusu kuran iki asker ansızın birbirinin canına kast eder ve beriki, “Kapıyı Hz. Fatıma’nın böğrüne vuran sendin.” diyerek arkadaşının yakasına yapışırken öteki de “Ömer’e şöyle böyle diyen sendin ha?” diye berikinin yakasına yapışarak bağırır. Bu iki kardeşin kopardığı yaygara ve İslam’ın ilk dönemindeki anlaşmazlıkları düzeltmek için çıkarılan kargaşa arasında biri kulak kesilse, ırmağın batı kıyısından zafer ve alay kahkahasını duyabilir. ALİ ŞİASI kitabı
                          YaptınızYapmadınız

                          Yorum


                            #58
                            Ynt: Ali Şeriati nin şii dünyasındaki yeri

                            Rehber HAMENEİ şöyle anlatıyor : HZ.İmam HUMEYNİ şöyle buyuruyor; BİR şahsı kitaplarında bulunan birkaç hatadan dolayı bu şekilde LİNÇ etmek SAHİH değildir...(ALİ ŞERİATİ hakkında)kaynak .ABNA.ir
                            YaptınızYapmadınız

                            Yorum


                              #59
                              Ynt: Ali Şeriati nin şii dünyasındaki yeri

                              ŞEHİD Ali ŞERİATİ ŞÖYLE DİYOR; '' Acaba bana yardım edecek biri var mı ''
                              YaptınızYapmadınız

                              Yorum


                                #60
                                Ynt: Ali Şeriati nin şii dünyasındaki yeri

                                bu da seriatiden inci

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X