Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Mezhebi kışkırtıcılık

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Mezhebi kışkırtıcılık

    Elmeddin diyor ki:'' Ebu bekir, ömer ve benzeri sizin destorlar Vallahi, Billahi ve Tillahi kafir, melun ve ateştedirler.''

    Allimlerimiz diyorki:

    Seyyid Şerefuddin Musevi(Lübnan):
    ‘’Halifelerin (Ebubekir ve Ömer) inatçı ve haksız olmaları bir yana HİÇ KİMSENİN İNKAR EDEMEYECEĞİ FAZİLETLERİ vardır.Allah’a şükür ki biz haksız ve inatçı değiliz.’’
    (Ali Şiası Safevi Şiası s.72)

    İsteyen ilmi konumu olmayan Elmeddine isteyen şianın tanınmış-bilinen-sevilen-takdir edilen Seyyid Şerefuddin Musevi(Lübnan)'e uysun.
    " Söyledim... duydu anlamına gelmez
    Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
    Anladı... hak verdi anlamına gelmez
    Hak verdi... inandı anlamına gelmez
    İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
    Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

    Yorum


      Ynt: Mezhebi kışkırtıcılık

      [quote author=kevserizehra link=topic=25006.msg169272#msg169272 date=1374252855]
      Elmeddin diyor ki:'' Ebu bekir, ömer ve benzeri sizin destorlar Vallahi, Billahi ve Tillahi kafir, melun ve ateştedirler.''

      Allimlerimiz diyorki:

      Seyyid Şerefuddin Musevi(Lübnan):
      ‘’Halifelerin (Ebubekir ve Ömer) inatçı ve haksız olmaları bir yana HİÇ KİMSENİN İNKAR EDEMEYECEĞİ FAZİLETLERİ vardır.Allah’a şükür ki biz haksız ve inatçı değiliz.’’

      (Ali Şiası Safevi Şiası s.72)

      İsteyen ilmi konumu olmayan Elmeddine isteyen şianın tanınmış-bilinen-sevilen-takdir edilen Seyyid Şerefuddin Musevi(Lübnan)'e uysun.[/quote]

      1. Ali Şeriati kim be? Ali Şeriati adlı bu kişi zındıktır! onun aktardığı hiç bir şeye güvenilmezdir. Seyyid Şerefeddin r.a eğer böyle bir söz söylemişse bunu kendi kitabından getirmelisin.

      2. "isteyen Elmeddin'e uysun" diyerek emevi mollası Seyf b. Ömer'in izinde olduğunu ne de belli ediyorsun. yav Elmeddin kendisi mi o zındıkların kafir olduğunu söylüyor? yoksa bu konudaki hadisleri mi aktarıyor?

      3. Seyyid humeyni r.a'ın Aişe, Talha ve Zübeyir hakkındaki sözlerinden söz etmiştim geçen defa. ne oldu araştırdı mı hiç?

      not: kevserizehra nickinin arkasına saklanan kişi! senin kim olduğunu biliyorum, eskiden de hep bu tavırda idin. şimdi de değişmemişsin fakat her halde bu forumda eskiden sahip olduğun saygıyı yitirmemek için bu nick arkasına saklanmışsın. sana sadece kendinden utan diyorum.

      Yorum


        Ynt: Mezhebi kışkırtıcılık

        Ya kevserizehra yı banlayın gitsin resmen Hz. Ali'ye iftira atıyor. Nechul Belaga, arı duru su, olan bu kitabın sözlerini çarpıtıyor. Hz. Ali vezirliğe razı olurum-u iş işten geçti diye söylüyor. Yoksa Allah'ın İmamı, Peygamber'in vasisi ve Halifesi zaten O'ndan başka biri değildir. Ömer, Ebu Bekir cennete gitse bile kabirde onların kemiklerini bir güzel kırmışlardır. Önce yaptıklarının bedelini çekecekler sonra cennet. Bir rezil olacaklar mahşerde, suratlarına tüküren tükürecek yoksa dünyada bir insanın cennetle müjdelenmesi onun çok yüksek bir makamı olduğundan olmayabilir. Konuya dönersek vezirliğe razı olduğunu söylediği hutbede çok iyi hatırlıyorum sizin sahabe efendiciklerinizi yerden yere vuruyordu O'ndan ne haber? Kevserizehra Nechul Belaga'dan istediğin delili getir yine Nechul Belaga'da senin sözüne karşılığı göreceksin.

        Yorum


          Ynt: Mezhebi kışkırtıcılık

          Ali Şeriati'yi senden değil İmam Hamaney'den öğreniriz.Ki Keyhan gazetesinde rehberin roportajı var geçen yazılarda verdim.Bence İmam Hamaney senden daha güvenilir.Şehit Ali ŞERİATİ canını bu yolda feda ederek kendini ispatlamıştır.Öyle yalan atacak bir insanda değildir.Bir şehide ZINDIK demek sana günah olarak yeter.Eğer İmam Hamaneyi seviyorsan rehbere Ali ŞERİATİ hakkındaki yargını yaz ve şunu de acaba bu insan böyle midir?Gerçi rehberin bu konudaki görüşlerini verdim.Ama sen müçtehitleri sevmiyorsun ve onlara uyacak da değilsin.Zaten sen muhaddis olduğunda hangi hadisin sahih olduğunu bildiğin için buna gerek görmüyorsun.

          Ben kimmişim merak ettim yazmasan alınırım.Biz kimseden saygınlık beklemiyoruz.İmam Humeyni'yi tanısaydın O'nun izini takip edenlerin bu tür boş şeylerin arakasında olmadığını da bilirdin.Bir başımız var o da rehberimize feda olsun.Bu bizim için en büyük iftihardır.
          " Söyledim... duydu anlamına gelmez
          Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
          Anladı... hak verdi anlamına gelmez
          Hak verdi... inandı anlamına gelmez
          İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
          Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

          Yorum


            Ynt: Mezhebi kışkırtıcılık

            İmam ALi'yi biraz da bizim alimlerimizden dinleyin,ki siz zaten muhaddis olduğunuzdan size bu açıklamalar bağlayıcı olmaz.Ama ne yapalım bizim gibi cahiller müçtehit ve alimlerin sözlerini hüccet kabul ediyor.Bugün islamın maslahatı nedir dün neydi sizin bundan haberiniz yok,bugünkü davranışınız kime hizmet ediyor bilmiyorsunuz ya da biliyorsunuz.Sizin kikabınızda İSLAMIN MASLAHATI diye bir kavram olmaya bilir.Ama bizim açımızdan İSLAMIN MASLAHATI HER ŞEYİN ÜSTÜNDEDİR.İslamın maslahatı umrunuzda değil.Ve islama zarar veriyorsunuz.

            “…İmam Ali(as) niye Ebu Bekir, Ömer ve Osman dönemlerinde kıyam etmedi de, kendisiyle biat yaptıktan sonra güçlü ve kararlı bir şekilde dikilip,aktif bir tavır sergilemedi? Halbuki İmam Ali (as) açısından Ebu Bekir gasıp olduğu gibi,Muaviye de gasıp idi.İmamın farklı zamanlardaki farklı tavırlarının sebebine gelince,İslâm açısından asalet arzeden husus şudur:İslâm’ın havzası ve devletinin muhafazasını temin eden her eylem veya bu doğrultuda atılacak her adım,diğer adımlardan önceliklidir.Eğer İslâm Ebi Talib halife olsun diyor ise,bu İslâm’ın güçlü kılınması için mi yoksa zayıf düşürülmesi için midir?İslâm’ın güç ve azametinin korunması için,eğer halk ve bilhassa sahabiler Peygamber’in sözünü dinleyip Ali ile biat etmiş olsalardı, Peygamber’in isteği olan İslâm devletinin güç,kudret ve azameti gerçekleşmiş olacaktı.Şurası kesindir ki Peygamber Ali’yi hilafete aday göstermiştir. Ama Peygamber’den sonra durumlar değişmiş,yeni akımlar oluşmuştur.Bu meydanda yaşlılar ve Peygamber sahabesinin büyükleri bu durumdan yararlanmaya çalışmışlardır. Diğer taraftan İslâm’ı henüz tamamen hazmedememiş yeni Müslümanların sayısı her geçen gün artıyor,İslâm’ın sesi ve tebliği Arap dünyasının sınırlarını aşıyordu.Böyle bir durumda İslâm’ın çıkar ve menfaati,İslâm devletinin sınırları içinde bilhassa hükümet merkezinde tam bir huzur ve sükûneti gerekli kılıyordu.İlk önce mürtedler isyanının yatıştırılması gerekiyordu.Diğer yandan İslâm ile tanışmak için uzaklardan gelenler bu incelikleri ve teferruatları bilmiyor ve kendileri için belki o anda bu husus pek bir önem arzetmiyordu.Onlar açısından Ebu Bekir ve Ali eşittirler.Böyle bir durumda,İslâm’ın maslahatı,halifeyi seçen belli bir kesimin yanlış ve yersiz davranışına ve kararına karşın,haklı olan insanın öfkesini yutup sabretmesi gerekli kılıyordu.İmam’ın öfkesini yutup özveride bulunması elbette can korkusu veya benzeri mülahazalar yüzünden değil,sadece İslâm’ın maslahatı içindi.İslam’ın maslahatı,emiru’l-müminin Ali(as)’nin Ebu Bekir’e iktida edenlerin safında yer alması ve Ömer’e karşı da aynı tavrı sergileyerek,halkın sorularına cevap verip bir takım zor olan yargıları yapmasını gerekli kılıyordu.Ali açısından asaleti olan tek şey İslâm’ın haysiyet ve izzetinin muhafazasıdır.İşte bu hassas zaman diliminde öfkeyi yutup özveride bulunmuk,İslâm’ın haysiyet ve izzetinin daha iyi korunması veya en azından daha az sarsılmasına sebep olacaktır…”

            (Murtaza MUTAHARRİ,İslam ve Değişim s.122-123)


            İMAM HAMANEY;

            “…Hz.Ali,arkasındaki ilahi seçime rağmen,bu hakkın talep edilmesinin İslam’a darbe vurarak ihtilaflara neden olabileceği ihtimalini gözeterek,böyle bir iddiada bulunmadığı gibi,aynı haklı konuma sahip olmayan ve fakat toplumunu yöneten insanlarla işbirliğinde bulundu.Bu hedefle,kenarda oturmasını bildi.Zira İslam’ın o gün bu davranış ve vahdete ihtiyacı vardı ve bu yüzden Ali,fedakârlıktan kaçınmadı.Fedakârlık da önemli bir başka derstir bizim için.İşte bu da Gadir’in sunduğu derslerden bir diğeri…

            Hiçbir şek ve şüpheye yer vermeksizin belirtmek gerekir ki ,şu anda bizim İslam dünyasında dayandığımız mantık,en güçlü mantıktır.Şia’nın mantığı,imamet ve velayet mantığı tarihin tüm dönemlerinde böyle idi,bugün de böyledir.Mantık sistemlerin en güçlü olanı…Ancak,kendi mantığımıza,kendi yönetimimize,kendi inançlarımıza tam bir güvenle sarılmış olmamıza ve hatta bugün İslam bayrağı İran halkının elinde olmasına rağmen,hangi mezhepten olursa olsunlar İslam dünyasındaki tüm kardeşlerimizi dayanışma ve kardeşliğe çağırmaktayız.İhtilaf çıkmasını istemiyoruz.BAŞKALARINI SİLEREK KENDİMİZİ İSPAT GİBİ BİR YAKLAŞIMIMIZ YOK..Bu çok önemli bir noktadır.Bu,yılbaşında vurguladığımız İslami insicam ilkesinin ta kendisidir.

            Düşmanlarımız,İslam dünyasına işte bu noktadan sızmaya çalışmakta ve Müslümanların bulunduğu konumdan daha da zayıf hale düşmesine çabalamaktalar.Yıllar boyu, İslam dünyasının ve Müslüman ülkelerdeki yönetenlerin zaaflarından yararlandı ve İslam topraklarında istedikleri her şeyi yapmaya çalıştılar.Müslüman halkların uyandığı,İslam ümmetinin bir bölümünü teşkil eden İran halkının azamete kavuştuğu,bu halkın güçlü duruşunun başka halkların uyanışını da tetiklediği şu dönemde,daima düşmanlarımız olan emperyalistler,yine bu ihtilaf virüsünü büyük bir ihanet içerisinde İslam dünyasının bünyesine aktarmak ve ihtilafları körüklemek peşindedirler.Bu tehlikeye karşı koymak zorundayız.Bu da Gadir hadisesi ve Hz. Ali’nin bize verdiği derslerden biridir.

            O dönemde Müminlerin emirinin yanına gelerek;

            ‘Ey Ali,sen haklısın.biz seni destekliyoruz,sakın bunları kabul etme,gelip şu yardımlarda bulunacağız.’
            diyenleri reddetti Hz. Ali… O eğer kendi hakkını savunmak istese ve kıyam etseydi,başkalarına ihtiyacı yoktu.Ancak ,İslam toplumunun böyle bir ihtilaf ve çekişmeye dayanamayacağı düşüncesiyle kenara çekildi.Bu tavır,bizim için bir derstir.

            Bugün,ihtilafları canlandırmamak gerekir.İhtilafları büyütmemek gerekir.İslam mezhepleri mensupları,DUYARLI OLDUKLARI MUKADDESLERİ konusunda karşılıklı HAKARETLERDE bulunmamalıdırlar.Duyarlı olunan konulara parmak basarak,BASKI YAPMAK,KIŞKIRTICILIK demektir.Bu eylem,İslam dünyasında ayrılıklara yol açar.Bu ayrılıklar olmamalıdır.BİZİM SÖZÜMÜZ BUDUR.

            Bu yıl hacılara da bu mesajı ilettik ve dedik ki,İslam dünyası için gönülleri yanan insanların sözü de aynıdır ve çeşitli fırkaların HASSAS OLDUKLARI NOKTALARA DOKUNMAMAK GEREKİR.Bugün karşı karşıya olduğumuz düşman ne sünni’dir ve ne de şii…

            İslam fırkalarının herhangi birine küçücük bir eğilim bile taşımamaktadır.Ancak sünniye yaklaşıp bazı telkinlerde bulunmakta ve şiiye yaklaşıp başka türlü telkinlerde bulunmaktadır.Zira bunların arasında ihtilaf,kavga ve savaş çıkmasını istemektedir.Düşmanın HAREKETLERİNE dikkat etmek gerekir.

            Allah’a şükürler olsun ki,İran halkı şu 27-28 yıllık dönemde Allah’ın yardımıyla İslam bayrağını bu topraklarda yükseltme başarısını elde etmiş ve emperyalistlerin hileleri karşısında dikilerek,düşmanın oyunlarını akamete uğramıştır…”

            (İKTİBASLAR s.116-118)
            " Söyledim... duydu anlamına gelmez
            Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
            Anladı... hak verdi anlamına gelmez
            Hak verdi... inandı anlamına gelmez
            İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
            Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

            Yorum


              Ynt: Mezhebi kışkırtıcılık

              [img width=1000 height=490]http://img834.imageshack.us/img834/9946/5zzb.png[/img]
              http://www.youtube.com/user/TarihinTozu/videos https://vimeo.com/user12861987/videos

              Yorum


                Ynt: Mezhebi kışkırtıcılık

                Geçmiş sayfalarda belgelerimi link bırakarak, Arapça metni ekleyerek, Türkçesini karşısına yazdım. Renkli ve görsel olarak 92. Hutbenin ravilerini yazıp Rical Alimlerinin bunlar hakkındaki görüşlerini son derece açık bir şekilde belirttim.
                5 ve 6. sayfalardaki, 119 - 126 arasındaki Yanıtlara bakabilirsiniz.


                Ancak demek ki daha çok eksiklerim varmış ki, derdimi anlatamamışım;

                Kardeşim 92. Hutbenin Ravileri işte yukarıdaki mesajda yazdığım kişilerdir.
                Bunların rivayetleri doğru değildir. Dolayısıyla İmam Ali'nin vezirlik ile ilgili sözleri tamamen uydurmadır.

                Bu ravileri inceleyen Sünni Alimler :
                ZEHEBİ 1274 - 1348 İbn Teymiyye, İbn Kayyım el-Cevzi ve İbn Kesir ile aynı dönemlerde yaşamış ve tıpkı onlar gibi Selefi görüşte olan bir Alimdir.

                İbni HACER ASKALANİ 1372 - 1449 Sahihi Buhari'nin 15 ciltlik Şerhi olan Fethul Bari'nin yazarıdır. Muhaddis ve Şafii Alimidir.

                Bu 2 Sünni Alim yukarıdaki 3 Yalancı Ravi hakkında onlarca Tabiin ve İslam Aliminin görüşlerini yazmışlar ve bu 3 yalancıyı da kabul etmemişlerdir.



                Sözün özü : 92. Hutbe'deki sözler İmam Ali Aleyhisselam'a AİT DEĞİLDİR.
                Nehcül Belağa 146. Hutbedeki İmam Ali'nin İran savaşları sırasında Halife Ömer bin Hattab'a yardım ettiğini söyleyen de bu 3 yalancı ravidir.

                İslam Tarihinin en büyük fitnesi ABDULLAH bin SEBE,
                En büyük fitnecisi de SEYF b. ÖMER'dir.
                Ve Abdullah bin Sebe'yi rivayet eden 5 zındıktan 3'ü de bu 92. ve 146. Hutbeyi rivayet edenlerdir.
                http://www.youtube.com/user/TarihinTozu/videos https://vimeo.com/user12861987/videos

                Yorum


                  Ynt: Mezhebi kışkırtıcılık

                  Konu ne yazık ki çok değişik yerlere ve kişisel polemiklere kaydı. Dolayısıyla böyle yapmaktansa bu konuda hiç yazmamak daha iyi. Herkes bildiklerini yazıp karşıdakinin şahsiyeti ile ilgilenmese kalp kırmalar olmayacak.
                  Bakın bu başlıkta Sayın KevseriZehra'ya delillerle en çok cevap veren Benim belki de.
                  Ancak bu kadar çok üzerine gitmemize de gerek olmadığını düşünüyorum.
                  Empati ve özeleştiri de yapmamız lazım.

                  Avatarını bile sorun yaptık. Bunu 2. Sayfa 33. sayfada ilk fark eden de benim.
                  Şimdi bu resimde sorun varsa KevseriZehra'yı eleştirmeden önce 3 şeyi açıklığa kavuşturmalıyız :

                  1- Resim ve videolarda Efendimizin resminin İran'da kullanıldığı ortada.
                  2- Samimiyetinden emin olduğum Hanımefendi Moderatör bir Kardeşimin paylaştığı bu resim forumda duruyor.
                  3- Bunları gören hiçbir üye sorun göremedi, Ancak Kevserizehra'yı nerdeyse bunun için kapının önüne koymak istiyoruz.

                  Yani bu resmi kullanmanın şer'ân bir sakıncası varsa bunun ortaya konulması gerekir.
                  Sonra forumda ilgili resimlerin gözden geçirilmesi icap eder.
                  En sonda da aynı muamele Kevserizehra'ya yapılır. Adil ve objektif olan davranış şekli budur.

                  Kevserizehra'nın da değerli Araştırmacı Elmeddin Kardeşimle karşılıklı helalleşip verilen uyarı cezasının gözden geçirilmesi, tansiyonu düşürecektir. Biz KevseriZehra'yı forumdan kovarsak Bağnaz, Tekfirci, Taassup içinde boğulmuş bazı Sünni forumlardan ne farkımız kalır.

                  Saygılar...
                  http://www.youtube.com/user/TarihinTozu/videos https://vimeo.com/user12861987/videos

                  Yorum


                    Ynt: Mezhebi kışkırtıcılık

                    Bu formda ehl-i sünnetin mkaddesatları olan halifelere kafir gözüyle bakan var ve biz de onları o gözle görmüyoruz.Sorun bu.Biz bu tür davranışların velayeti savunmak olmadığını,haram olduğunu ve dış servislere hizmet olarak görüyoruz.Tüm amacım müslümanların birliği ve kardeşliği içindir.

                    İmam Hasan’dan Muaviye’ye Mektup:
                    ‘’O gün biz,bir grubun gasp edercesine bizim hakkımıza ve ailemizin hükümetine el uzatmalarına bir hayli şaşırmıştık.Fakat onlar FAZİLET SAHİBİ VE İSLAM’DA UZUN GEÇMİŞE sahip oldukları için münafıklar ve din muhalifleri dini yenilgiye uğratmak için bir vesile ,fesat ve bozgunculuk için bir yol bulmasınlar diye onlarla kavga etmekten vazgeçtik.’’
                    (İmam Hasan’ın Barışı s.59)

                    Ben Muaviye ve avaresini nasibi olarak bilirim ama halifelere bu gözle bakmam.Yanlışları var mı derseniz?Var ama sizin bildiğiniz gibi bunlkar kafir de değildir.Günümüz yaşayan şii müçtehitlerden hiçbir kimsenin bu tür bir ifade kullandığını görmedim-duymadım.
                    " Söyledim... duydu anlamına gelmez
                    Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
                    Anladı... hak verdi anlamına gelmez
                    Hak verdi... inandı anlamına gelmez
                    İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
                    Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

                    Yorum


                      Ynt: Mezhebi kışkırtıcılık

                      Değerli kardeşlerim eğer siz Ebubekir,Ömer,Osman… vs. gibi Ehl-i sünnet tarafından sayılıp-sevilen,çocuklarının adlarını teberrüken bu isimlerle isimlendiren insanlara kesin bir kanaatle kafir derseniz ( ki diyorsunuz) böyle bir fırkaya da gelin vahdet yapalım-iyi geçinelim derseniz bu kendinizi kandırmaktan başka bir amaca hizmet eder mi?Bu fırkadan alim olsun-cahil olsun herkesin sizden nefretle kaçışına ve de daha da düşman olmasına ve düşman olmasına iyi bir delil-kanıt sunmasından başka neye hizmet eder?Bu bölgemizde emperyalist blokun ekmeğine yağ sürmez mi?Acaba ta imamlarımız zamanında yönetimi elinde tutan zalimlerin veya Emevi-Abbasi vs. Osmanlı-Safevi- İngiliz-Amerika-İsraillin (insi şeytanların)sırf sunni kardeşlerimiz bu kanaate varsın diye yüzyıllar boyu gerek sunni gerek şii saray mollalarının kullanarak planlı bir çalışma yaptıklarının farkında değimlisiniz?
                      " Söyledim... duydu anlamına gelmez
                      Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
                      Anladı... hak verdi anlamına gelmez
                      Hak verdi... inandı anlamına gelmez
                      İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
                      Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

                      Yorum


                        Ynt: Mezhebi kışkırtıcılık

                        İmam Hasan’nın Osman’ı Savunması
                        ….Muaviye şimdi İmam Hasan’ın,yani Osman’ın öldürüldüğü gün,evinin kapısında durarak onu savunan ve bu yolda-tarihçilerin tümünün söylediği gibi-bedeni kana boyanan kişiyle karşı karşıyaydı.Taktakî İmam Hasan’ın Osman’ı savunması hakkında şöyle diyor:
                        ‘’…Osman’ı savunmak için amansız bir savaş verdi;hatta Osman’ın kendisi ona engel oluyordu.Ama o savaşa devam ediyor ve kendi canını tehlikeye atıyordu…’’
                        İnsanlar Osman’dan kaçtıkları,akrabalarının bile onu bırakıp kaçtığı bir sırada oluyordu bütün bunlar.
                        (İmam Hasan’ın Barışı s.105)
                        Dipnotunda ise;
                        …Halkın Osman’ın evini kuşatıp onun suyunu kestiği haberini alınca ,(İ.Ali) onun için iç kırba su gönderdi ve Hasan’la Hüseyin’e dedi ki :
                        ’’Kılıçlarınızı alarak Osman’ın evinin kapısında durun ve hiç kimsenin ona bir zarar vermesine müsaade etmeyin.’’
                        Bu olayda İmam Hasan b.Ali’nin vücudu kana boyandı ve Kamber –Hz. Ali’nin kölesi-yaralandı.
                        (İmam Hasan’ın Barışı s.106)

                        FADLALLAH:
                        ‘’Bizim İmamlarımız (Ali isteğiyle) Hasan ve Huseyin de Osmanın kapısında durup onu koruyorlar.’’
                        (İslami Hareket İlkeler ve Sorunlar -2 sayfa:214 .ekin yay.)


                        Bugün islamın maslahatı için İmamlarımızın yaptığının aynısını ben yapınca kınanmam tuhaf değil mi?
                        " Söyledim... duydu anlamına gelmez
                        Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
                        Anladı... hak verdi anlamına gelmez
                        Hak verdi... inandı anlamına gelmez
                        İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
                        Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

                        Yorum


                          Ynt: Mezhebi kışkırtıcılık

                          Bizler samimi insanlarız hem ilim hem de irfan boyutunda bu sitede paylaşımlar yapıyoruz. Çünkü mektebimiz mazlum Ehlibeyt öğretileri bunları emrediyor.


                          Dediklerinden etkileniyoruz. samimi gibi duruyor.


                          Ama etkilenmeyen birisi var o da sensin.


                          Madem vahdete bu kadar önem veriyorsun ve işlediğin konu hayati öneme sahip o zaman neden bir iftirandan dolayı özür dilememekte ayak diriyorsun. bir özür dileyiver hatanı kabul et çok mu şey istiyoruz. bundan sonra bahsettiğin tüm bu konularda biz de görüşlerimizi açıklayacağız. madem samimisin madem konuştukların önemli o zaman bunlara karşılık verilmesine engel olma'! nehcül Belağa yoluyla İmam Ali a.s'a attığın açık iftiradan dolayı özür dile konuşalım...


                          yoksa samimiyetine inamayacağız...

                          Yorum


                            Ynt: Mezhebi kışkırtıcılık

                            Sunnilik batıl üzere değildir ve alimlerimiz böyle görmemiştir.

                            Şer'i Açıdan Şia'ya Göre Sünnilerin Konumu

                            Lübnan Hizbullah hareketinin önde gelen liderlerinden Şeyh Muhammed Yezbek, Şiilere Göre Sünnilerin Konumunu yazıyor

                            Bütün hamd edenlerin hamdinin üzerinde Allah’a hamd olsun. Bize ikram ettiği hediye ettiği nimetler için, sancağını bizim ellerimize verdiği için Allah’a şükürler olsun.

                            Salât ve selam Allah’ın varlığın özü olarak, tamamlanmış bir kılındığı, âlemlere rahmet ve insanlara yol gösterici seçtiği arınmış habibi, son peygamber Muhammed bin Abdullah’ın üzerine olsun.

                            Salât ve selam Hz. Peygamberin temiz soylu, insanlara verilmiş Kevser, kıyamet gününe kadar onun halefi olan arınmış Âline, onun yolundan yürüyen ashabına ve tabiinin üzerine olsun.

                            Değerli âlimler, değerli konuklar Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsu. Hoş geldiniz.

                            Burada Lübnanlı âlimler birliğine böyle zor bir zamanda ‘’Tekfircilik fitnesi karşısında İslami Vahdet’’ isimli konferansın düzenlenmesi için gösterdikleri cabadan dolayı teşekkür ediyorum. Bu zamanda âlimlerin ilmi bir şekilde ümmetin birliği yönünde ortak bir dil oluşturmaları gerekmektedir.

                            Bu konferansta sizlere ‘’ Şeri bakış acısıyla Şiilere göre Sünnilerin konumu’’ başlıklı bir konuyu anlatmak benim için büyük bir şeref. Ümit ediyoruz ki bu sunumla istenilen hedefe ulaşılır ve konu etrafındaki evhamlar ortadan kalkar. Haktan başka bir şey istemiyoruz zan ve vehim hakikat adına bir şey ifade etmezler.

                            Buradan bulunan değerli âlimler sizlere bu konuda çeşitli zamanlarda yaşamış Ehli Beyt mektebine mensup âlimlerin görüşlerini nakletmeden önce, onların fikirlerinin mesnedi olan Ehli Beyt imamlarının bu konudaki görüşlerini nakletmek istiyorum.Ben Şia,Sünni kavramlarını kullanmaktan hiç hazzetmiyorum aslında ama mecburiyetten kullanıyorum.Ama ben ümmetin değerli alimlerinin hepsine büyük saygı duyuyorum.Burada şunu da belirtmek istiyorum ki;çok keskin bir silah olan bölünme ve guruplaşma fitnesine hayat bulacağı bir ortam bırakmamalıyız.Fakat maalesef ümmet bu günlerde böyle bir alana yitilmek isteniyor.Özellikle Irakta görülmüştür ki tekfir kavramı etrafında şekillenen bir hareket büyük düşmanımız Amerika’ya ve evlatlığı İsrail’e fayda salmaktan başka bir işe yaramıyor.Burada şu açığa çıkacaktır ki bizler Şia olarak bu kavram üzerinden konum belirlemiyoruz.Bu gerçek alimlerimize referansla konu değerlendirildiğinde çok daha belirgin hale gelecektir.



                            Ehli Beyt imamlarının(r.a) hayatlarından örnekler;

                            İlk olarak; İmam Ali’den kendisine halife olarak beyat ettikten sonra bazı nedenlerden dolayı onunla savaşanlar hakkında sorulduğunda ‘’Onlar bizim kardeşlerimizdir fakat bize karşı gelmişlerdir’’ şeklinde cevap vermiştir. Ve arkasında şimdi söyleyeceğim ayete atıfta bulunmuştur. ‘’ Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah'ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, âdaletli davrananları sever. Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.(Hucurat/9-10)

                            İmam onlar için kâfir olmuşlardır onlara İslam’ın hükmünü uygulamak gerekir dememiştir. Kadınları ve malları size helaldir dememiştir. İmam ‘’onlar Ehli Kıbledir’’ diyince İmam’ın tutumunu garipsediler.

                            İkinci olarak; Hamran bin Iyn, İmam Muhammed Bakır’dan şu şekilde rivayette bulundu. ‘’İman kalbe yerleşir, insan onunla Allah’a ulaşır. Onu yapıp etmeleriyle doğrular. Namaz, Zekât, Oruç ve hac üzere ittifak edenler kâfir değildir. Kim sözle ve yapıp etmeleriyle Müslüman olduğunu idea ediyorsa, onun kanı haramdır miras düşer ve onunla nikâhlanmak caizdir ‘’(El Kafi/56.sayfa/İman ve Küfür bölümü 5.hadis)

                            İmam bu hadisiyle bütün guruplardan insanların içerisinde bulunduğu hal İslam’dır. Ve onun kanı haramdır ve saydığı hükümler onun için caridir. İslam olmak kâfir olmamaktır. İslam olmak iki şahadeti ikrar etmektir.’’ Ben şahadet ederim ki Allah’tan başka İlah yoktur. Ve ben yine şahadet erdim ki Muhammed onun kulu ve elçisidir.’’Bütün bunlardan sonra herhangi biri kalkıp da Ehli Kıbleden birini nasıl tekfir eder.

                            Muaviye bin Vehp’den nakledilen hadis şu şekildedir;

                            ‘’Ona sordum, bizimle aynı fikirde olmayan, kavmimizle arkadaşlarımızla nasıl bir ilişki kuralım? Dedik ki; İmamlarınıza bakın ve onlara uyun. Onlar ne yapıyorsa siz de aynısını yapın. Zira İmalar diğerlerinin hastalarını ziyaret eder, cenaze törenlerinde bulunur, onlara şahitlik eder ve onlara emanet eslim ederlerdi.’’(El Kâfi/2.Cüz/636/1.hadis)

                            Üçüncü olarak; İmam Es Sadıktan rivayet olunan hadis şu şekildedir;

                            ‘’Müslüman’ın kanı haramdır, ona emanet teslim edilir ve onlarla nikâhlanmak caizdir’’

                            Burada Ehli Beyt imamlarının hadislerinden yaptığımız iktibaslar sonucunda Ehli Kıble ile ne şekilde alaka kurulacağı ortaya cıkmış oluyor. Onların takipçilerinin onların yaşam biçimlerine ve sözlerine karşı çıkmaları nasıl düşünülebilir.

                            Ehli Beyt mektebine mensup âlimlerin bazılarının bu konudaki görüşleri

                            1.El Muhakkik Hilli Eş Şeyh Ebi Kasım Necmeddin Muhammed bin Hasan Huzeyli;

                            Şeyh Şerai Ül İslam’da( 4.Bölüm/175-176.sayfa/Kitabul Hudud) İslam demek, Ben şahadet ederim ki Allah’tan başka İlah yoktur. Ve ben yine şahadet erdim ki Muhammed onun kulu ve elçisidir, demektir.

                            Cenaze namazı bahsinde(1.cilt/103.sayfa) ‘’İki şahadeti ikrar ve izhar edenin cenaze namazı kılınır’’ demiştir.

                            Nikâh bahsinde(Kitabun nİkah/2.cild/299)’’Nikâhın şartı iki tarfın da Müslüman olmasıdır’’ demiştir.

                            Miras bahsinde(Kitab ul Faraiz/3.Cilt/13)’’Müslümanlar farklı mezheplere mensup olsalar da birbirlerine varis olabilirler’’demiştir.

                            Muhakkik Hilli Hicir 602 ‘de dogdu ve 73 sene yaşadı ve büyük bir âlimdi. Muhakkik Hilli (k.s)’’ Şerai ül İslam Fi Mesail ül Helal Vel Haram’’ isimli bir kitap yazdı. Bu kitap yazıldığı günden bu yana büyük ilgi görmüş, üzerine onşlarcaşerh ve haşiye yazılmıştır. Hatta şeyhimiz Muhakkik Razi ‘’Kitabuz Zeria’da’’ haşiye ve talikler hariç 82 tane şerh saymıştır. Ben yaptığım nakilleri ‘’Şerai ul İslam’dan’’ yaptım ki Ehli Sünnet kardeşlerimiz Şia’nın Ehli Sünnetle alakadar ne düşündüğü açıkça ortaya cıksın diye.

                            2.İmam Seyid Abdulhüseyin Şerüfiddin(k.s)

                            Seyyid ‘’Fusul El Mühimme fi Telif Ul Ümme ‘’isimli kitapta Ehli Sünnet’in Müslüman olduğuna dair imamlardan nakiller yaptıktan sonra ‘’Onlara tıpkı Şiiler gibi İslam’dan kaynaklanan bütün hükümler uygulanır’’şeklinde devam etmiştir.

                            ‘’Mısıra gittim ve büyük âlimlerden Ezher Şeyhi, Şeyh Selim Beşri Maliki ile görüştüm. Ona derim üzüntümden dolayı serzenişte bulundum, o da aynı dertle muzdarip olduğundan bana dert yandı. Allah bu Kitabı bu ümmeti birleştirmek için gönderdi, şimdi bu insanlar bu kitap üzerinde ayrılığa düşüyorlar diye düşünürken sanki saatler durmuştu. Esasında biz Ehli Sünnet ve Şia’nın aynı şekilde hanif İslam dinine inandıklarını ve Resul’ün getirdiklerini kabullendiklerini, aralarındaki ihtilafın şerefli İslam dinine zarar verecek asla dair bir ihtilaf olmadığını biliyoruz.’’ Bu sözler Seyitten nakledilmektedir.

                            Seyyid Beyrut’taki ‘’Cami Ül Amri’nin’’ minberine çıktığında şu sözleri söyledi;

                            ‘’Bu ümmet görüşlerini, hedeflerini, mezheplerini ve İlay-ı Kelimetullah yolunda planlarını birleştirmediği sürece ona hayat hakkı yoktur. Ümmet öyle bir hale gelmeli ki doğudan batıya tek vücut haine dönüşmelidir. Herhangi bir uzvunun bitkin düştüğü yerde diğerine yardım etmelidir. Ancak bu şekilde aldatılmaktan, kandırılmaktan, teslim alınmaktan kurtulabilir.’’

                            3.İmam Şeyh Al Kâşif Ul Gıta (k.s)

                            ‘’Müslümanlar her ne kadar usul ve füruda ihtilafa düşseler de şimdi zikredeceğimiz hadisin kesinliğinde müttefiktirler. Her kim iki şahadeti ikrar eder ve İslam’ı din olarak kabul ederse onun kanı, malı, ırzı haramdır. Kim biz kıblemize dönüp namaz kılarsa, kestiğimizi yer ve dinimiz kabullenirse o bizdendir, bizim olan onundur, zararımıza olan onun da zararınadır.

                            Bu zikrettiğimiz sözler ‘’ Risaletül İslamiye/3. Aded/51)

                            4.Seyyid Muhsin el Emin

                            ‘’İslam ümmeti tek bir ümmettir. Tek bir dindir, tekbir kitabı vardır, tek bir peygamberi vardır bu nedenle heva ve taassup nedeniyle parçalanmamalıdır’’

                            Bu zikrettiğimiz sözleri Seyyid ‘’ Sekafet ul İslamiye ‘’ nin 11. Sayısında dillendirmiştir.

                            5. Büyük Üstad Seyyid Muhammed Sadı Es Sadr (k.s)

                            Dedi ki;
                            ‘’Şia’yı ve Ehli Sünnet’i siyaset ayırmıştır bu gün onları siyaset birleştirebilir.Dün Şia ve Ehli Sünnet’i siyaset saflara ayırmıştı bu gün onların kalplerini birleştirebilir.Bu iki gurup arasında öze dair bir ayrılık yoktur kardeşliğin geliştirtmesi ,ihtilafların ise anlam bulduğu tarihin içinde terk edilmesi gerekmektedir.Çünkü Allah biridir,Kuran biridir,Peygamber biridir ,fıkhi ihtilaflar ise içtihat farklılıklarından ibarettir.Bu tip farklılıklar Ehli Sünnet’in kendi mezhepleri içerisinde de vardır.’’

                            6.Allame Seyyid Cemalettin El Afgani

                            Dedi ki;

                            ‘’İslam dini u güm Muhammed Bin Abdullah(s.a)’in inşa ettiği bir gemidir ve bu mukaddes gemiye binmek özel ve genel anlamda bütün Müslümanların hakkıdır.’’

                            7.Allame Şeyh Muhammed Cevat Muuğniye

                            Dedi ki;

                            ‘’İslam’ın usul be Furua dair bürün söylediklerini kabullenen kişi Müslüman’dır. Usul’e dair olanlar Tevhit, Nübüvet ve Mead’dır bürün bunla şüphesiz iman eden kesinlikle Müslüman’dır. Bunlardan şüphesi olan ise Müslüman değildir.’’



                            Dedi ki; Şia’nın mezhebine dair zorunlu saydığı iki şey vardır.

                            Birincisi; Usule dair olandır ki Bu İmamettir. On İki İmam Şia’sına mensup bir kişinin On İki Ehli Beyt İmamının imametini kabul etmesi gerekir. Herhangi bir kişi bilerek veya bilmeyerek On İki İmam’ın imametini kabul etmezse Şia değildir, fakat Müslüman’dır. O kişi için İslam’ın öngördüğü bütün hükümler geçerlidir.

                            İkincisi; Furua dair olanlardır. Boşanma için şahit gerekliliği, içtihat kapısının acık olması vb konular furuatın içinde zikredilebilir. Yani diğer İslam mezheplerin de olmayıp da Şia da olan hükümler Şia’nın furuatıdır kendisi için bunlar acık bir gerçeklik halinde iken bunu halen inkâr eden Şia değildir.(Risaletül İslam/4.sayı)

                            İmam Eş Şehit Muhammed Bakır Es Sadr(k.s)

                            Dedi ki;

                            ‘’Aziz Irak Halkı, Sizlere, hayatınızı cihada adadığınız ve zor şartlar içerisinde olduğunuz bir dönemde, Arap, Kürt, Sünni, Şia bütün guruplarınız ve cemaatlerinizi kastederek söylemek istiyorum ki; bu gün başımıza musallat olan bela sadece bir mezhebi veya ırkı hedef almış değil bütün Irak halkına musallat olmuş bir beladır. Bu nedenle sizlerin bu belaya karşı cihadi bir tavır takınarak aranızda ayrım yapmadan birlikte değerlerinizi savunmalı ve onun için cihat etmelisiniz. Ben kendimi bildim bileli varlığımı Şia ve Ehli Sünnet’i bir tutarak İslam uğruna cihat etmeye adadım. Sürekli olarak onları birleştiren ve onların hepsini kapsayan bir risalet anlayışını savundum. Ben kendi içimde tek bir hedefi olan halis İslam anlayışından başka bir şey yaşamadım. Aziz Şia ve Sünni kardeşlerim ben sizinle İslam’a bağlılığınız ölçüsünde aranızda bir ayrım yapmadan birlikteyim.’’ (Senavat Ul Mihne ve Eyyam Ul Hasara/Şeyh Muhammed Rıza Nimani/305)

                            İmam Seyyid Humeyni (k.s)

                            Dedi ki;

                            ‘’ Ey İslam hakikatine iman etmiş dünya Müslümanları ayağa kalkın ve İslam’ın mesajının gölgesinde toplanın, müstekbirlerin ülkeniz ve mallarınız üzerindeki tahakkümünü kırı. Aranızdaki ihtilafları ve nefsi çekişmelerinizi bir kenara koyun ve İslam’a dönün zira sizler gerekli olan her şeye sahibisiniz.’’ (12.9.1980 tarihli beyanı)

                            ‘’Bu gün tıpkı geçmişte de olduğu gibi İslam’ın maruz kaldığı tehlike şerefli İslam dininin bayrağı altında toplanmak yerine guruplaşmak ve bölünmektir.’’ (10.4.1982 tarihli beyan)

                            10.İmam Seyid Ali Hamenei
                            Dedi ki;

                            ‘’Biz İslami değerleri, insanı insanlığından eden, dünya değerleri gibi karartmak istemiyoruz ve İslami değerleri onlarla değiştirmek istemiyoruz. Biz Müslümanlar olarak aynı sözde buluşmalı ve ihtilaflardan uzak durmalıyız zira ihtilaf ancak düşmanlık doğurmaktadır. Biz Müslümanlardan kendi mezheplerine özgü inançlarını terk etmelerini istemiyoruz fakat onlardan ihtilaf noktalarının üzerinde ittifak edebileceğimiz noktaların var olduğunu anlamalarını anlatmak istiyoruz. Bu nedenle Şia ve Ehli Sünnetin kardeşlik ve sevgi duygularıyla bu iki mezhebin yakınlaşması ve aralarındaki sorunları halletmeleri için ellerinden geleni yapmaları gerekmektedir.’’(Hadi el Velaya/1.cilt138)

                            Buraya kadar Şia âlimlerinden naklettiğimiz bu sözler Ehli Sünnet ve Şia’nın aynı dine inanan kardeşler olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Bu konuda daha fazla bilgi edinmek isteyenler Şia’nın akaid ve fıkıh kitaplarına başvurabileler. Görülecektir ki âlimler Şia ve Ehli Sünnet arasında içtihat farkından öteye giden bir fark olmadığını söylüyorlar. Bunu söylerken o kadar acık bir şekilde söylüyorlar ki ortalığı karıştırmak isteyecek kimselere hiç fırsat kalmasın. Zira kötü resmedilmek istenen kimseler ancak evrensel adaletin sağlanacağı İslami bir devletten başka bir şey arzulamıyorlar.

                            Elhamdulillahirabbilalemin

                            Es Selamu Aleykum ve Rahmetullahl

                            " Söyledim... duydu anlamına gelmez
                            Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
                            Anladı... hak verdi anlamına gelmez
                            Hak verdi... inandı anlamına gelmez
                            İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
                            Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

                            Yorum


                              Ynt: Mezhebi kışkırtıcılık

                              Ehl-i Sünnet Alimlerine göre Ehl-i Şia


                              Şia’ya yapılan suçlamaların çoğu Şia’yı iyi tanımamaktan kaynaklanmaktadır. İnşaAllah aşağıdaki Ehl-i Sünnet alimleri tarafından Şia hakkında verilen bilgiler Müslümanların vahdeti, birlik ve beraberliği yönünde etkili olur.
                              Allah'ım bize yardım et.
                              Kafirlere karşı bizi çetin birbirimize karşı ise merhametli kıl.

                              1-Şeyh Muhammed Şeltut fetvasında şöyle diyor:
                              "İmamiyye İsna Aşeriye mezhebi olarak bilinen Caferi mezhebi’ne göre amel ve onu taklit etmek, Ehl-i Sünnet meshepleri gibi şer’an caizdir. Müslümanların bu mezhebi tanıması ve mezhepleri birkaç mezheple sınırlı bilme taassubundan kurtulmaları gerekir."
                              İslamuna, Yafii, 59 ve Mecelle-i Risaletu’l İslam, Mısır basımı, Tarih: Rebiulevvel ayının on ikisi, yıl 1387 h.Kahire

                              2-Doktor Muhammed Fehham (el Ezher şeyhlerinden) Şeyh Şeltut’un fetvasına yazdığı takrizde şöyle diyor:

                              "Ben ona, ahlakına, ilmine, bilgisinin genişliğine; Arap lügatine, Kuran tefsirine ve Usul-u fıkha olan tasallutuna hayran olanlardanım. O, Şia imamiyye mezhebine göre amel etmenin caiz olduğuna dair fetva vermiştir ve benim, onun verdiği bu fetvayı sahih esaslara ve inancıma göre verdiğine dair hiç şüphem yoktur."

                              Yine bu hususla ilgili şöyle demiştir.
                              "Yüce Allah’tan alimlere, yücelik dolu anlamı fark eden ve iki sağlam delil olan Kuran ve sünneti esas alması itibari ile Şia imamiyye meshebine göre amel etmenin caiz olduğuna dair hiç çekinmeden fetva veren Şeyh Muhammed Şeltut’un attığı bu adımdan ve gerçekleştirdiği bu fetihten hak islami inançlarda kardeşler arası yakınlaştırmayı pekiştirme yönünde yararlanma başarısı vermesini niyaz ederim."
                              Fî Sebili’l Vahdeti’l İslamiyye s. 64

                              3-Abdurrahman Neccar Mısri (Kahire’deki mescitlerin müdürü) şöyle diyor:
                              "Biz şimdi de aynen şeyh Şeltut’un verdiği fetvayı savunuyoruz. Bizden imamiyye Şiası hakkında sorulduğunda, halkı dört mezheple kısıtlamıyoruz. Çünkü şeyh Şeltut’da, müçtehit bir imam olup onun görüşü hakkın ta kendisidir. İmamları birer müçtehit olan mezhepler konusunda niçin başkalarını tekfirle yetinelim ki?"
                              Fî Sebili’l Vahdeti’l İslamiyye s66

                              4-Muhammed Gazali (büyük el Ezher şeyhi) şöyle diyor:
                              "Bana göre büyük üstad şeyh Muhammed Şeltut, Müslümanların vahdeti yolunda büyük bir adım atmıştır. Bu fetva, İslam ümmeti arasında ki düşmanlığın sonunda onları, bir bayrak altına gelmeden yok edeceğini söyleyen doğu bilimcilerini yalanlamaktadır. Bana göre bu fetva yolun başlangıcı ve atılan ilk adımdır."
                              Difaun Ani’l Akaide ve’ş Şeria s257

                              5-Mısırlı Üstat Ahmed bey (Şeltut ve Ebu Zühre’nin üstadı) şöyle diyor:
                              "İmamiyye Şiası kesinlikle Allah’a ve Resulüne iman getirir. Kuran ve Hz. Peygamberin haber verdiklerine inanırlar. İmamiyye Şiası arasından, geçmişte ve zamanımızda, büyük fakihler ve her dalda ve ilimde büyük alimler çıkmıştır. Onlar derin düşünce ve geniş bilgilere sahip olmuşlar. Telifleri yüz binlere ulaşıyor ve o teliflerin bir çoğu hakkında bilgim vardır."
                              Tarihu’t Teşrii’l İslami

                              6-Şeyh Muhammed Ebu Zühre şöyle diyor:
                              "Şianın İslam ümmetinden bir fırka olduğunda hiçbir şüphe yoktur…Yine onların Kuran ve Hz Peygamber’e (s.a.a) mensup hadislere istinat ettiği hususlarda da şüphe yoktur. Onlar Ehl-i Sünnet komşularına karşı dürüsttürler ve onlardan uzak kaçmazlar. "
                              Tarihu’l Mezahibi’l İslamiyye s39

                              7-Üstad Muhammed Sertavi (Ürdün’ün fetva ehli büyüklerinden) şöyle diyor:
                              "Elbette ben geçmiş Salihlerimizin dediğinin aynısını söylüyorum: İmamiyye Şiası bizim din kardeşlerimizdir ve bizim üzerimizde kardeşlik hakları vardır."
                              Mecelle-i Risaletu’s Sakaleyn,sayı 72,yıl:1413 h.ks252

                              8-Üstat Abdulfettah Abdulmaksut şöyle diyor:
                              "Bana göre Şia, doğru İslam yolunda olan kimselerdir, onlar İslam’ın şeffaf aynasıdırlar. Kim doğru İslam’a bakmak isterse Şia’nın inanç ve amellerini araştırsın. Tarih, Şia’nın İslam inançlarını savunma meydanında verdiği büyük hizmetlerin en iyi tanığıdır."
                              Fi Sebili’l Vahdeti’l İslamiyye

                              9-Üstat doktor Hamit Hafni Davut (Mısır büyüklerinden) Allame Askeri’nin Abdullah b. Saba isimli kitabına yazdığı takrizde şöyle diyor:
                              "İslam tarihinin, ömründen on üç asır geçiyor. Bu müddet içinde alimler Şia aleyhine, duygu ve nefsani heveslere karışık bazı hükümler vermişler. Bu yanlış yol, İslam ümmeti arasında büyük ayrılıklara yol açtı ve yine İslam ümmeti bu fırkanın büyüklerinin sahip olduğu geniş bilgilerden mahrum kaldı.

                              Şia fırkasına nispet edilen yakışıksız şeyler hususunda şunu bilmek yeterli ki: İmam Cafer-i Sadık (as) Şia fıkhının bayraktarıdır. O Ehl-i Sünnet’in imamı Ebu Hanife ve Ebu Abdullah Malik b.Enes’in üstadı idi. Bu konuda Ebu Hanife şöyle diyor: "Eğer o iki yıl olmasaydı Nu’man helak olurdu "(O iki yıldan kasıt Ebu Hanife’nin İmam Cafer-i Sadık yanındaki iki yıllık talebelik dönemi).. Malik b. Enes şöyle diyor: "Ben fıkıhta Cafer b.Muhammed’den daha üstününü görmedim." "
                              Abdullah b. Sebe c1 s13

                              10-Üstad Ganimi (Kahire üniversitesinde İslam felsefesi üstadı) şöyle diyor:
                              "Doğulu ve batılı birçok yazar dünden bugüne Şia hakkında muteber olmayan delillere dayanarak bir çoğu yanlış görüşler vermişlerdir. Halk da bu nispetlerin doğruluğu veya yanlışlığı hakkında kendinden hiçbir soru sormadan, bu görüşleri kendi aralarında yaymışlardır. Şia konusunda yazarların yanlış görüşlerinin kaynağı bilgisizliktir. Onlar Şia kaynaklarına bakmaları gerekirken düşmanların kaynaklarıyla yetinmişlerdir."
                              Mea Ricali’l Fikr Fi’l Kahire s40

                              11-Üstat Abdurrahman Bitar (el Ezher’in muasır şeyhlerinden) şöyle diyor:
                              "Her Müslüman yüce Allah’a yakınlaşmaya çalışırken dört mezhebe göre amel edildiği gibi İmam Cafer-i Sadık mezhebine görede amel edilebilir. Bu gurubun, Şiaya saldırmanın caiz olduğu konusunda ileri sürdükleri bir takım ihtilafların aslı ve esası yoktur. Hanefi ve Hanbeli mezhebi arasında olan doğal farklar dışında Şii ve diğer mezhepler arasında hiçbir fark yoktur…"
                              Ed Destur dergisi, Kahire basımı 3.yıl
                              " Söyledim... duydu anlamına gelmez
                              Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
                              Anladı... hak verdi anlamına gelmez
                              Hak verdi... inandı anlamına gelmez
                              İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
                              Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

                              Yorum


                                Ynt: Mezhebi kışkırtıcılık

                                [quote author=Aşk Kervanı link=topic=25006.msg169281#msg169281 date=1374261344]
                                Konu ne yazık ki çok değişik yerlere ve kişisel polemiklere kaydı. Dolayısıyla böyle yapmaktansa bu konuda hiç yazmamak daha iyi. Herkes bildiklerini yazıp karşıdakinin şahsiyeti ile ilgilenmese kalp kırmalar olmayacak.
                                Bakın bu başlıkta Sayın KevseriZehra'ya delillerle en çok cevap veren Benim belki de.
                                Ancak bu kadar çok üzerine gitmemize de gerek olmadığını düşünüyorum.
                                Empati ve özeleştiri de yapmamız lazım.

                                Avatarını bile sorun yaptık. Bunu 2. Sayfa 33. sayfada ilk fark eden de benim.
                                Şimdi bu resimde sorun varsa KevseriZehra'yı eleştirmeden önce 3 şeyi açıklığa kavuşturmalıyız :

                                1- Resim ve videolarda Efendimizin resminin İran'da kullanıldığı ortada.
                                2- Samimiyetinden emin olduğum Hanımefendi Moderatör bir Kardeşimin paylaştığı bu resim forumda duruyor.
                                3- Bunları gören hiçbir üye sorun göremedi, Ancak Kevserizehra'yı nerdeyse bunun için kapının önüne koymak istiyoruz.

                                Yani bu resmi kullanmanın şer'ân bir sakıncası varsa bunun ortaya konulması gerekir.
                                Sonra forumda ilgili resimlerin gözden geçirilmesi icap eder.
                                En sonda da aynı muamele Kevserizehra'ya yapılır. Adil ve objektif olan davranış şekli budur.

                                Kevserizehra'nın da değerli Araştırmacı Elmeddin Kardeşimle karşılıklı helalleşip verilen uyarı cezasının gözden geçirilmesi, tansiyonu düşürecektir. Biz KevseriZehra'yı forumdan kovarsak Bağnaz, Tekfirci, Taassup içinde boğulmuş bazı Sünni forumlardan ne farkımız kalır.

                                Saygılar...
                                [/quote]
                                erbab ben şimdi forum sitelerinde görülmüş olan bir resim buldum.
                                ve bu resme ömer adını verdm. ve avatar resmi yaptım.

                                1. eğer bu resmin şeran bir sakıncası varsa delillendirilmeli.
                                2. o resim forumda başka var mı yok mu gözden geçirilmeli ve varsa aynı uygulama onada uygulanmalı

                                [center]
                                ..ey ahle aalam agham Eli mazloome... یا ابا عبدالله الحسین
                                [center]
                                Bizleri öldürün! Zira Halkımızın bilinci daha da artacak!
                                Şehid Seyyid Abbas Musavi(Eski Hizbullah Lideri)

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X