Ynt: gumu aşk ve 12 imam ıspatlanması.
Sünniler içerisinde bir gurup var, mealci vahhabi selefi diye de tanımlandığı oluyor. gerçi vahhabi ve selefiler pek benzemiyor bunlara ama yine de siyasi olarak birbirlerine çok yakınlar. bu grup hadisleri kabul etmemek için ahad (yalan söylemesi mümkün derecede az kişilerin aktardığı) hadisler, ve mütevatir, (yalan üzere birleşmesi mümkün olmayacak derecede çok ravilerce nakledilen) hadisler şeklinde bir ayrıma gidiyorlar. Bunlara bir hadis gösterdiğinde derler ki bu hadis ahaddır, ve itikadda delil olmaz. itikad için Allah'ın çok güçlü delil olan mütevatir yolla bu hadisi getirmesi (bize ulaştırması) gerekirdi. Ahad haberler yakin (kesin bilgi) ifade etmez diyorlar.
Oysa bu görüş Kur'an'a dayanmayan çürük ve batıl bir görüştür. Kendileri de bu görüşe uymamaktadırlar. Çünkü bu görüşe uymak hiç bir müslüman için mümkün değildir. Şöyle ki:
Ahad haberler bilgi ifade etmez, zan içerirler demek dini kökten kaldırıp atmak demektir. Çünkü İslam'ın en başında ahad haber vardır. Bu dinin tebliğcisi Muhammed (s.a.a) tek başına bir iddiada bulunmaktadır: "Ben Peygamberim Allah bana Kur'an'ı vahyedir, bana itaatiniz şart!"
işte Allah'tan vahiy yoluyla Kur'an'ın geldiğine ve Muhammed'in s.a.a peygamber olduğuna dair tek şahit vardır, o da bu iddianın sahibi Muhammed (s.a.a). Bu bilgi sahabiye ahad yolla gelmiştir. Eğer ahad haberler bilgi değil zan ifade eder denirse o zaman Muhammed (s.a.a)'in Peygamberliği bile zan altına girmiş olur ki bunun da olmayacağı ortadadır.
Kur'an'a göre de ahad haberler zan ifade edip kesin bilgi içermezler görüşü batıldır. Çünkü Kur'an bir çok suçun sabit olabilmesi için ahad haberlere itibar etmektedir. Örneğin katilin kim olduğuna dair iki şahit yeterli olmakta ve bu iki şahidin tanıklığıyla kesin bilgi elde edilmekte ve bir cana kısas uygulanmaktadır. Eğer ahad haber zan ifade etseydi bu din zanna dayanarak bir cana kıymayı asla caiz görmezdi. Diğer tüm had cezası gerektiren suçların subutu da ahad rivayete (tanıklığa) bağlıdır. Dinin hiç bir hükmünde gösteremezsiniz ki bu kişinin suçlu olduğuna dair mütevatir bir haber var mı? tevatür derecesinde şahit var mı!
bu demektir ki dinin başında da içnde de ahad haberler kesin bilgi ifade etmektedir. Öyleyse ahad haberler sıhhatine mani bir sebep olmadıkça neden itikadi konularda delil olmasın?
Nitekim bu yolla çok sayıda hüküm gerek usuli dinde gerek furuu dinde sabitlenmiştir. Bu sünnilikte de böyledir şiada da. Kur'an dışında bir itikadı oluşturmama savunusunda bulunanların durumu daha bir komedidir. Bu kimseler tümden bir tarihi ve bilgi yığınını çöpe atmaları gerekir. Örneğin Kur'an'da adı geçen tek sahabi Zeyd'dir. dolayısıyla bir Peygamber ve bir sahabeyle din oluşturmak zorundadırlar bunlar şayet iddialarında samimilerse!
Yine bu kimseler ne şiiyiz ne sünniyiz her ekolden doğruları alırız derler, ancak bunlara şiadan mütevatir olarak nakledilen bir hadisi göstersen hayır bunlar sünni kitaplarda geçmiyor derler! Oysa şiada mütevatir olarak nakledilen her hadis hem sünnilikte geçmekte hem de bunların görüşleri çelişkilidir. Çünkü ne şii ne sünniyiz diyen bu kimselerin doğruyu gördüklerinde şiada olsun sünnilikte olsun almaları beklenirdi... Oysa tüm amel ve inançlarını yine sünni rivayetlere ve ibadet alanındaki geleneklere göre oluşturmaktalar...
Sünniler içerisinde bir gurup var, mealci vahhabi selefi diye de tanımlandığı oluyor. gerçi vahhabi ve selefiler pek benzemiyor bunlara ama yine de siyasi olarak birbirlerine çok yakınlar. bu grup hadisleri kabul etmemek için ahad (yalan söylemesi mümkün derecede az kişilerin aktardığı) hadisler, ve mütevatir, (yalan üzere birleşmesi mümkün olmayacak derecede çok ravilerce nakledilen) hadisler şeklinde bir ayrıma gidiyorlar. Bunlara bir hadis gösterdiğinde derler ki bu hadis ahaddır, ve itikadda delil olmaz. itikad için Allah'ın çok güçlü delil olan mütevatir yolla bu hadisi getirmesi (bize ulaştırması) gerekirdi. Ahad haberler yakin (kesin bilgi) ifade etmez diyorlar.
Oysa bu görüş Kur'an'a dayanmayan çürük ve batıl bir görüştür. Kendileri de bu görüşe uymamaktadırlar. Çünkü bu görüşe uymak hiç bir müslüman için mümkün değildir. Şöyle ki:
Ahad haberler bilgi ifade etmez, zan içerirler demek dini kökten kaldırıp atmak demektir. Çünkü İslam'ın en başında ahad haber vardır. Bu dinin tebliğcisi Muhammed (s.a.a) tek başına bir iddiada bulunmaktadır: "Ben Peygamberim Allah bana Kur'an'ı vahyedir, bana itaatiniz şart!"
işte Allah'tan vahiy yoluyla Kur'an'ın geldiğine ve Muhammed'in s.a.a peygamber olduğuna dair tek şahit vardır, o da bu iddianın sahibi Muhammed (s.a.a). Bu bilgi sahabiye ahad yolla gelmiştir. Eğer ahad haberler bilgi değil zan ifade eder denirse o zaman Muhammed (s.a.a)'in Peygamberliği bile zan altına girmiş olur ki bunun da olmayacağı ortadadır.
Kur'an'a göre de ahad haberler zan ifade edip kesin bilgi içermezler görüşü batıldır. Çünkü Kur'an bir çok suçun sabit olabilmesi için ahad haberlere itibar etmektedir. Örneğin katilin kim olduğuna dair iki şahit yeterli olmakta ve bu iki şahidin tanıklığıyla kesin bilgi elde edilmekte ve bir cana kısas uygulanmaktadır. Eğer ahad haber zan ifade etseydi bu din zanna dayanarak bir cana kıymayı asla caiz görmezdi. Diğer tüm had cezası gerektiren suçların subutu da ahad rivayete (tanıklığa) bağlıdır. Dinin hiç bir hükmünde gösteremezsiniz ki bu kişinin suçlu olduğuna dair mütevatir bir haber var mı? tevatür derecesinde şahit var mı!
bu demektir ki dinin başında da içnde de ahad haberler kesin bilgi ifade etmektedir. Öyleyse ahad haberler sıhhatine mani bir sebep olmadıkça neden itikadi konularda delil olmasın?
Nitekim bu yolla çok sayıda hüküm gerek usuli dinde gerek furuu dinde sabitlenmiştir. Bu sünnilikte de böyledir şiada da. Kur'an dışında bir itikadı oluşturmama savunusunda bulunanların durumu daha bir komedidir. Bu kimseler tümden bir tarihi ve bilgi yığınını çöpe atmaları gerekir. Örneğin Kur'an'da adı geçen tek sahabi Zeyd'dir. dolayısıyla bir Peygamber ve bir sahabeyle din oluşturmak zorundadırlar bunlar şayet iddialarında samimilerse!
Yine bu kimseler ne şiiyiz ne sünniyiz her ekolden doğruları alırız derler, ancak bunlara şiadan mütevatir olarak nakledilen bir hadisi göstersen hayır bunlar sünni kitaplarda geçmiyor derler! Oysa şiada mütevatir olarak nakledilen her hadis hem sünnilikte geçmekte hem de bunların görüşleri çelişkilidir. Çünkü ne şii ne sünniyiz diyen bu kimselerin doğruyu gördüklerinde şiada olsun sünnilikte olsun almaları beklenirdi... Oysa tüm amel ve inançlarını yine sünni rivayetlere ve ibadet alanındaki geleneklere göre oluşturmaktalar...
Yorum