Hz. Ebu Bekir ve Ömer'in (r.anhum) Ashabın en alimi olmaları-1
İbni Teymiye der ki:
1.Hz. Ebu Bekir'in daha alim olduğu üzerine icma: Allah'a hamdolsun. Sözü dinlenir İslam alimlerinden hiçbiri Ali'nin, Ebu Bekir ve Ömer'den daha alim ve fakih olduğunu söylememiştir. Hatta sadece Ebu Bekir'den de daha alim ve fakih olduğunu söyleyen çıkmamıştır. Bu konuda icma olduğunu iddia eden kimse, insanların en cahili ve yalancısıdır. Aksine Ebu Bekir'in Ali'den daha alim olduğuna dair alimlerin icmaı olduğunu bir çok kişi belirtmiştir.
el-Mervezi: Mansur İbn Abdilcabbar es-Sem'ani el-Mervezi[13] bunlardandır. Şafii'nin ashabından ve Ehl-i Sünnet imamlarından olan bu alim "Takvimu'l-Edille AIa'l-İmam" adlı kitabında, Ebu Bekir'in Aliden daha alim olduğuna dair Ehl-i Sünnet alimlerinin icmaı bulunduğunu belirtmiştir. Tanınmış herhangi bir imamın buna muhalefet ettiğini bilmiyorum.
2. Görüş belirtmede Hz. Ebu Bekir'in Resulullah (s.a.v.) yanındaki makamı:Ebu Bekir (r.a.) nasıl daha alim olmasın? Rasulullah'ın (s.a.v.) yanında fetva veriyor, emir ve nehiy yapıyor, hüküm veriyor ve hitap ediyordu. Rasulullah'la beraber halkı İslam'a çağırmaya çıktığında da bunu yapıyordu. Hicret günü, Huneyn günü ve Rasulullah'la beraber bulunduğu başka günlerde yine Ebu Bekir konuşuyor, Resulullah da dinleyip tasvip ediyor ve söylediklerini beğeniyordu. Bu mertebe başkasına nasip olmamıştır. Resulullah (s.a.v.) ashaptan ilim, fıkıh ve re'y sahipleriyle danıştığında Ebu Bekir'e ve Ömer'e öncelik tanıyordu.Konuşmada ve ilimde ikisi ashabın diğerlerinden önde gelirlerdi. Bedir esirleri hakkındaki danışmasında olduğu gibi. Bu konuda ilk konuşan Ebu Bekir ve Ömer'dir (r.a.)...Alimlerin bir görüşüne göre, "ikisinin görüşü" hüccettir. İmam Ahmed'den gelen iki rivayetten biri de bu şekildedir. Ama Osman ye Ali'nin görüşü için böyle değildir.
3. Benden sonra Ebu Bekir ve Ömer'e uyunuz hadis-i şerifi:
Sünen kitaplarında Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu kaydedilir: "Benden sonra Ebu Bekir ve Ömer'e uyunuz.[15]Başkası için böyle söylememiştir. Şöyle dediği de sabittir: "Benim ve benden sonra raşid halifelerin sünnetine sarılınız, azı dişleriyle tutunuz, ortaya çıkan şeylerden sakınınız, şüphesiz her bidat sapıklıktır. [16] Raşid halifelerin sünnetine uyulmasını emretmiştir. Bu da dört halifeyi kapsamaktadır. Ebu Bekir ve Ömer'e uyulmasını özellikle belirtmiştir. Fiillerinde ve müslümanlara gösterdiği şeylerde kendisine uyulan kişinin mertebesi, sadece gösterdiği şeylerde kendisine uyutanın mertebesinden üstündür. Ashabın Rasulullah'la beraber olduğu bir yolculukta Rasulullah'ın şöyle buyurduğu kaydedilir: "İnsanlar Ebu Bekir ve Ömer'e itaat ederse, doğruyu bulurlar. [17] İbnAbbas'ın Allah'ın Kitabı 'yla fetva verdiği bir konuda, orada hüküm bulamamışsa Rasulullah'ın (s.a.v.) sünnetiyle, orada da bulamamışsa Ebu Bekir ve Ömer'in görüşüyle fetva verdiği sabit olmuştur. Osman (r.a.) ve Ali'nin görüşüyle ise fetva vermemiştir. Ümmetin deryası, fakihi ve ashabın en alimi olan İbn Abbas, Ebu Bekir ve Ömer'in görüşünü öne alıyor ve görüşleriyle fetva veriyordu. Rasulullah'ın (s.a.v.): "Allah'ım, onu dinde fakih yap ve tevili ona öğret. [18]buyurduğu sabittir. Sonra Ebu Bekir ve Ömer'in Rasulullah'a yakınlığı ve onunla beraberliği başkalarının ona yakınlık ve beraberliğinden fazladır. Özellikle Ebu Bekir'in yakınlığı ve beraberliği daha fazladır. Bütün, gece onun yanında sohbet eder, Resulullah ona ilim, din ve müslümanların maslahatlarından anlatırdı. Nitekim Ebu Bekr İbn Şeybe rivayet ederek Ebu Muaviye'nin, A'meş'ten, o da İbrahim'den, o da Alkame'den, Ömer'in şöyle dediğini kaydetmektedir: "Gece Resulullah müslümanların bir işini Ebu Bekir'in yanında görüşüyor ben de onunla beraber bulunuyordum." Buhari ve Müslim, Abdurrahman İbn Ebi Bekr'den şunu rivayet etmektedirler: "Suffe ashabı fakir kimselerdi. Resulullah onlarla ilgili şöyle buyurdu: "Yanında iki kişilik yiyeceği olan üç kişi götürsün yanında dört kişilik yiyeceği olan beş veya altı kişi götürsün." Ebu Bekir, üç kişi getirdi. Resulullah on kişi getirdi, Ebu Bekir akşam yemeğini Rasulullah'ın (s.a.v.) yanında yedi ve yatsı namazı kılıncaya kadar oturdu. Sonra bir daha geldi ve Resulullah (s.a.v.) uyuklayıncaya kadar oturdu. Gece çok geç vakitte evine geldi. Eşi ona: "Niçin misafirlerine bakmadın?" dedi, o da: "Yedirmedin mi? deyince, yemediler ve senin gelmeni beklediler, dedi, yemek getirildi ve yenildi." Bir rivayette de: "Geceye kadar Rasulullah'la sohbet ederdi" denilmektedir.[19] Hicret yolculuğunda Rasulullah'ın yol arkadaşı sadece Ebu Bekir'di. Bedir günü de çardakta Ebu Bekir'den başka kimse kalmadı. Resulullah (s.a.v,) şöyle buyurmuştur: "Sohbeti ve malıyla Ebu Bekir bize herkesten çok lütufta bulundu, insanlardan dost edinseydim Ebu Bekir'i edinirdim.[20]...Ebu Bekir'e (r.a,) gelince; başkalarının aciz kaldığı ve kendisinin onlara açıkladığı birtakım fıkhi ve ilmi meselelerin üstesinden gelmiş ve nassa aykırı bir görüşü tespit edilememiştir. Bu da ne kadar güçlü olduğunu gösterir. Başkalarının ise nassa aykırı birtakım görüşleri olmuştur...Çünkü o naslar kendisine ulaşmamıştır. Ömer'in (r.a.). naslara tevafuk ettiği yerler, Ali'nin (r.a.) tevafuk ettiklerinden fazladır. İlim meselelerini ve alimlerin bu meseleler hakkındaki görüşlerini bilen kimseler bunu bilirler. Mesela, kocası Ölen kadının nafakasında olduğu gibi. Bu konuda başkasının değil Ömer'in görüşü nassa uygun olmuştur. Haram mesele hakkında da sadece onun görüşü nassa uygun olmuştur. Başkasının bu konudaki görüşü ise, nasslara daha yakın olmuştur.
4. 'Sizden önceki milletlerde muhaddesler vardı..' hadisi:
Buharı ve Müslim'de Rasulullah'm (s.a.v.) şöyle dediği kaydedilmiştir: "Sizden önceki milletlerde muhaddesler vardı. Ümmetimden böyle biri varsa, Ömer olur.[23] Yine şöyle buyurduğu Buhari ve Müslim'de kaydedilmektedir: "Rüyada gördüm ki bana bir bardak süt veriliyor, ondan içiyorum ve tırnaklarıma kadar kanıyorum, sonra artanı Ömer'e veriyorum." Bunun sizde tevili nedir, ey Allah'ın Resulü? denilince, İlimdir". [24] buyurdu. Tirmizi ve başkalarının rivayetinde: "Ben size peygamber gönderilmeseydim, Ömer gönderilirdi.[25] buyurduğu geçmektedir. Yine, Resulullah (s.a.v.), İslam'ın direği olan namazı kıldırmak için yerine Ebu Bekir'i (r.a.) görevlendirmiştir, Sonra ibadet meseleleri içinde en girift olan hac menasikini yerine getirmekle de görevlendirmiş ve Resulullah haccetmeden Önce, bu menasiki Ebu Bekir yerine getirmiştir. "Bu yıldan sonra hiçbir müşrik haccetmesin ve Kabe'yi kimse çıplak tavaf etmesin." diye ilan etmiştir. Müşriklerle olan antlaşmaya son verildiğini bildirmek için arkasından Resulullah, Ali'yi göndermiştir. Ebu Bekir'in sadakalarla ilgili talimatı en veciz ve en kapsamlıdır. Onun için bütün fakihler onunla amel etmiştir. Başkalarının bu konudaki talimatı ise, önce ve mensuhtur. Bu da Ebu Bekir'in nasih sünneti daha iyi bildiğini gösterir.
5. "Ebu Bekir, Rasulullah'ı hepimizden daha iyi biliyordu" hadisi:
Buhari ve Müslim'de Ebu Said'den şöyle rivayet edilmektedir: "Ebu Bekir, Rasulullah'ı hepimizden daha iyi biliyordu.[27] Ebu Bekir'in hilafeti zamanında da ashab bir meselede anlaşmazlığa düştüğünde, onu Ebu Bekir çözüme bağlar ve anlaşmazlık biterdi. Aralarında anlaşmazlığa düşüp de onun çözümüyle anlaşmalımın ortadan kalkmadığı hiçbir mesele yoktur. Rasulullah'ın vefatı, defnedilmesi, mirası, Üsame ordusunun gönderilmesi, zekat vermeyenlerle savaş gibi büyük meseleler buna örnek olarak gösterilebilir. Rasululah'ın halifesi ashabın arasında idi. onlara öğretiyor, doğruyu gösteriyor ve şüpheleri giderecek açıklama yapıyordu. Aralarında olduğu sürece ihtilaf etmiyorlardı.
Ondan sonra hiç kimse onun ilim ve kemal derecesine erişememiştir. Birtakım meselelerde, mesela dede ve kardeşlerin mirasında, haramda, üç talak meselesinde ve Ebu Bekir zamanında ihtilaf etmedikleri bilinen meselelerde ihtilaf etmeleri gibi. Ashab, Ömer, Osman ve Ali'nin birçok görüşlerine muhalefet ettikleri halde Ebu Bekir'in fetva veya hüküm verdiği şeylerde ona muhalefet etmemişlerdi. Ebu Bekir, Rasulullah'ın halifesi oldu ve İslam'ı egemen kıldı. İslam'ın hiçbir yönünü aksatmadı. Mürtetlerden ve başkalarından muhaliflerin ve yan çizenlerin çokluğuna rağmen, insanları çıktıkları kapıdan tekrar İslam'a sokmuştur.Halkın ilmi ve dini onunla en mükemmel bir şekilde gerçekleşti ve din tümüyle, önceden olduğu gibi egemen oldu. Ebu Bekir'i Rasulullah'm halifesi diye anarlardı. Ondan sonra Ömer'i ve diğerlerini "Emirü'l-Mü'minin" diye anmışlardır. Süheyli ve başka alimler şöyle demiştir: "Üzülme, Allah bizimle beraberdir." (Tevbe: 9/40) sözü lafızda ve manada Ebu Bekir'de zahir olmuştur. "Muhammed Allah'ın Resulü, Ebu Bekir Allah'ın Rasulü'nün halifesi" derlerdi. Ebu Bekir'in vefatından sonra bu lafzi bağlılık kesildi ve ondan sonra kimseye ''Allah Rasulü'nün halifesi" denilmedi. Sonra Ali (r.a.) bazı sünnetleri Ebu Bekir'den (r.a.)'öğrenmiştir. Ebu Bekir ise böyle değildir. Yani herhangi bir sünneti Ali'den öğrenmemiştir...
6. Kufe Alimleri'nin, Hz. Ömer'in görüşünü tercih etmeleri:
Bunu gösteren şeylerden biri de, Ömer ve Ali ile beraber bulunmuş Alkame, el-Esved, Kadı Şüreyh ve başka Küfe alimlerinin Ömer'in (r.a.) görüşünü Ali'nin (r.a.) görüşüne tercih etmeleridir. Mekke, Medine ve Basra'da bulunan tabiinde ise bu daha açık ve meşhurdur. Bilindiği gibi Ali (r.a.) halifeliği boyunca Kufe'de ikamet ettiği için orada onun ilmi ve fıkhı yaygınlaşmıştır. Onunla beraber bulunanlardan hiçbirinin fıkıhta, ilimde ve başka şeylerde onu Ebu Bekir ve Ömer'den önde tuttuğu bilinmemektedir. Aksine onun yanında düşmanlarıyla savaşanlar diğer müslümanların yaptığı gibi Ebu Bekir ve Ömer'i ondan önde tutmuşlardır. Ancak Ali'nin (r.a.) kınadığı ve karşı çıktığı kişiler bunun aksini yapmıştır ki, bunlar Ali (r.a.) zamanında,çok az ve sönük kimselerdi. Bunlar üç gruptu; Birincisi, Ali (r.a.) hakkında aşırı gidenler. Onun ilah olduğunu iddia edenler gibi. Ali (r.a.) bunları ateşte yakmıştır. İkincisi, Ebu Bekir'e (r.a.) kötülükle dil uzatanlardır. Bunların başında Abdullah İbn Sebe vardı. Bu durumu Ali'ye (r.a.) ulaştığında onu öldürmek istemiş ama İbn Sebe kaçmıştır. Üçüncüsü. Ali'yi (r.a.) Ebu Bekir (r.a.) ve Ömer'den (r.a.) üstün tutanlardır. Bu konuda Ali (r.a.) şöyle demiştir: "Birinizin beni Ebu Bekir ve Ömer'den üstün tuttuğunu duyarsam, onu müfteri cezası ile cezalandırırım."
Kufe'de cami minberinde şöyle dediği de seksenden fazla yolla rivayet edilmiştir: "Peygamber'den sonra bu ümmetin en hayırlısı Ebu Bekir ve Ömer'dir."...Şüphesiz Rasulullah'tan, bütün müslüman şehirlere Ali'den (r.a.) başka yollarla ilim ulaşmıştır. Mekke ve Medine halkı için bu apaçıktır. Şam ve Basra halkı için de durum böyledir. Bunlar Ali'den (r.a.) ancak çok az şey rivayet etmişlerdir. Ali'nin (r.a.) ilminin çoğu Küfe halkı arasındaydı. Bununla beraber Kur'an'ı ve Sünnet'i, Ali'nin (r.a.) hilafet zamanı bir yana, Osman'ın (r.a.) hilafetinden önce öğrenmişlerdi. Medine ehlinin en fakih ve en alimleri dini, Ömer'in (r.a.) hilafetinde öğrenmişlerdi. Yemen'de bulunduğu süre içinde Muaz İbn Cebel'den öğrendikleri gibi, kendisinden öğrenenler dışında Ali'den (r.a.) daha önce kimse bir şey öğrenmemiştir. Muaz İbn Cebel'in Yemen halkı arasında ikameti ve onlara öğretmesi, Ali'nin (r.a.) onlar arasında ikameti ve öğretmesinden daha çoktur. Onun için Yemen halkı Ali ve Şurayh'tan rivayet ettiklerinden çok daha fazlasını Muaz'dan rivayet etmişlerdir. Tabiinin büyüklerinden başkaları da fıkhı Muaz'dan öğrenmişlerdir. Ali (r.a.) Kufe'ye geldiğinde Şurayh daha önceden orada kadı idi. Ali'nin (r.a.) hilafetinde kadı yine Şurayh ve Ubeyde es-Selmani olmuştur ki, ikisi de fıkhı Muaz'dan öğrenmişlerdir. İslam ilmi Hicaz, Şam, Yemen, Horasan, Mısır ve Mağrip gibi İslam şehirlerinde Ali (r.a.) Kufe'ye gelmeden önce yayılmış ve Kufe'ye geldiğinde sahip olduğu bütün ilme başka sahabiler de sahip olmuştur' Ali (r.a.) bir ilmi sadece kendisi tebliğ etmişse, ondan başkaları bunun daha fazlasını tebliğ etmiştir. Velayetle Ebu Bekir, Ömer ve Osman için hasıl olan umumi tebliğ, Ali (r.a.) için hasıl olandan çok daha fazladır. Hususi tebliğde ise, îbn Abbas'ın fetvaları, Ebu Hureyre'nin de rivayetleri onunkinden daha çoktur. Halbuki Ali (r.a.) ikisinden de daha alimdir. Nitekim Ebu Bekir, Ömer ve Osman da o ikisinden daha alimdir. Şüphe yok ki Raşid halifeler, insanların daha çok muhtaç oldukları ilmin umumi tebliğini, hususi ilmi tebliğ edenlerin tebliğinden daha çok gerçekleştirmişlerdir...
[13] Mansur es-Sem'ani el-Temimi el-Mervezi ( 489/1095 ); Müfessir, muhaddis, mütekellim, fakih ve usulcüdür.
[15] Tirmizi, Menakıb: 16, 37; İbn Mace, Mukaddime: 11.
[16] Ebu Davud, Sünnet: 5; Tirmizi, İlim: 16;İbn Mace, Mukaddime: 6; Darimi, Mukaddime: 16; Ahmed: 4/126,127.
[17] Müslim, Mesacid: 311; Ahmed: 5/298.
[18] Buhari, Vudu: 10; Müslim, Fedailu Sahabe, 138; Ahmed: 1/266, 314, 328, 335.
[19] Buhari, Mevakit: 41; Menakıb: 35; Müslim, Eşribe: 176; Ahmed: 1/198.
[20] Buhari, Salat 80; Menakıb Ensar: 45; Fedailu Sahabe: 3, 5; Feraiz: 9: Müslim, Mesacid: 38; fedailu Sahabe: 2,7; Tirmizi, Menakıb: 14, 16; İbn Mace, Mukaddime
[21] Buhari, Fedailu Ashabı'n-Nebi: 5.
[22] Buhari, Fedailu Sahabe: 6; Müslim, Fedailu Sahabe: 14; İbn Mace, Mukaddime: 11; Ahmed: 1/112.
[23] Buhari, Fedailu Sahabe: 6; Enbiya: 54; Ahmed: 6/55.
[24] Buhari, îlim: 22; Ta'bir: 15; Müslim, Fedailu Sahabe: 16; Darimi, Rüya: 13.
[25] Tirmizi Menakıb: 49.
[26] îbn Mace, Mukaddime: 11.
[27] Buhari, Salat: 80; Fedail Ashabi'n-Nebi: 3; Menakıb-ı Ensar: 45; Tirmizi, Menakib: 15;
[28] Buhari, Fedailu Sahabe: 5; îbn Mace, Ahkam: 37:
[29] îbn Mace, Mukaddime: 11.
[30] Buhari, Şehadat: 27; Ahkam: 30; Hilye: 10; Müslim, Akdiyye: 4; Ebu Davud, Akdiyye: 7: Tirmizi, Ahkam: 11; Nesai, Kudat: 13, 33; İbn Mace, Ahkam: 5.
[31] Buhari, Cihad; 171; Cizye: 10, 11; İtisam: 5; İlim: 39; Feraiz: 21; Diyat: 24, 31; Ebu Davud, Menasik: 95; Tirmizi, Diyat: 16; îbn Mace, Diyat: 21.
[32] İbn-i Teymiyye, Ashab-ı Kiram, Tevhid yayınları: 6-22.
[33] Tirmizî, Menakib; 62;
( İbn-i Teymiyye, Ashab-ı Kiram, Tevhid yayınları) (1)
7.Konu hakkındaki hadislerden bazıları:
3663- Huzeyfe (r.a.)’den rivayet edilmiştir, şöyle dedi: Peygamber (s.a.v)’in yanında oturmakta idik şöyle buyurdu: “Aranızda ne kadar kalacağımı bilmiyorum. Benden sonrakilere uyunuz dedi ve Ebu Bekir ve Ömer’e işaret etti.” (İbn Mâce, Mukaddime: 17)
3665- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.) ile birlikteydik. Ansızın Ebu Bekir ve Ömer çıkageldi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bu ikisi Peygamberler ve elçilerden başka öncekilerden ve sonrakilerden Cennetliklerin efendileridir. Ey Ali kendilerine haber verme.” (İbn Mâce, Mukaddime: 27) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. Velid b. Muhammed el Muvakkırî hadis konusunda zayıf sayılır. Ali b. Hüseyn’den ve Ali b. ebî Tâlib’den de hadis işitmemiştir. Bu hadis Ali’den değişik şekillerde de rivayet edilmiştir. Bu konuda Enes ve İbn Abbâs’tan da hadis rivayet edilmiştir.
3673- Aişe (r.anha)’dan rivayete göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Aralarında Ebu Bekir’in bulunduğu bir cemaate ondan başkasının imam olması layık değildir.” (Tirmizî rivayet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
3682- İbn Ömer (r.a.)’den rivayete göre, Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: “Allah, Ömer’in dillinde hakkı dile getirdi.” İbn Ömer diyor ki: “İnsanlar arasında bir iş meydana gelir, insanlar ve Ömer (veya İbn Hattâb şüphe eden râvî Harice'dir) O iş hakkında görüşlerini ortaya koymuşlardır. O olayda inen vahiy, Ömer’in görüşüne benzer şekilde gelmiştir.” (Müsned: 4898) Tirmizî: Bu konuda Fadl b. Abbas, Ebu Zerr ve Ebu Hüreyre’den de hadis rivayet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Harice b. Abdullah el Ensarî; İbn Süleyman b. Zeyd b. Sabit olup güvenilir bir kişidir.
3693- Aişe (r.anha)’dan rivayete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Geçmiş toplumlarda kendisine Allah tarafından ilham edilen kimseler bulunurdu. Benim ümmetimden de böyle bir kimse varsa o mutlaka Ömer b. Hattâb’tır.” (Müslim, Fedail-üs Sahabe: 27) Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
Tirmizî: süfyan b. Uyeyne’nin adamlarından biri Sûfyân b. Uyeyne’nin şöyle dediğini bana aktardı: “Muhaddes” yani kavrayışlı ve anlayışlı kişi demektir.
3707- İbn Ömer (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), hayatta iken biz Ebû Bekir, Ömer ve Osman diyerek, sahabe arasındaki sıralamayı ve tercihimizi ortaya koyardık.” (Buhârî, Menakîb: 27; Ebû Dâvûd, Sünnet: 17) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. Ubeydullah b. Ömer rivâyeti olarak garib kabul ediliyor. Bu hadis yine değişik bir şekilde İbn Ömer’den rivayet edilmektedir.
3722- Abdurrahman b. Abdullah b. Amr b. Hind el Hubelî (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir: “Ali şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e sorduğum zaman bana cevap verirdi. Sustuğum zaman da benimle söze başlardı.” (Tirmizî rivayet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.
3723- Ali (r.a.)’den rivayete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ben hikmet eviyim. Ali de bu evin kapısıdır.” (Tirmizî rivayet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garib münkerdir. Bazıları bu hadisi Şüreyk’den rivayet ederek Sunabihî’yi senedde zikretmemektedir. Bazıları bu hadisi Şerik’den başka güvenilir bir kişiden rivayet edildiğini bilmiyoruz. Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivayet edilmiştir.
3726- Cabir (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir: Taif vakasında Rasûlullah (s.a.v.), Ali’yi çağırdı. Onunla baş başa konuştu. Bunun üzerine Müslümanlar Rasûlullah (s.a.v.)’in amcasının oğluyla baş başa konuşması uzadı dediler. Rasûlullah (s.a.v.) de şöyle buyurdu: “Gizli konuşmayı ben istemedim. Allah emir buyurdu.” (Tirmizî rivayet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garib olup sadece Eclah’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. İbn Fudayl’dan başkası da aynı şekilde bu hadisi Eclah’tan rivayet etmişlerdir. Hadiste geçen “Velakinnallahe intecahü” sözünün manası: Allah benim onunla gizlice konuşmamı emretti, demektir.
3729- Ali (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’den bir şey istediğim de mutlaka verirdi. Sustuğumda ise bana sorarak söze başlardı.” (Müsned: 14111) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bu konuda Câbir, Zeyd b. Eslem ve Ebu Hüreyre’den ve Ümmü Seleme’den de hadis rivayet edilmiştir.
Sünen-i İbni Mace'de:
95) Ali (Radiyallahü anh)'den rivayet edildiğine göre, Resûl-i Ekrem O'na şöyle buyurmuştur : Ebû Bekr ve Ömer Nebiler ve Resullerden başka, önce gelen ve sonra gelen tüm Cennetliklerin kühûl (= saçları ağarmaya başlayanlar) ün seyyidleri ( efendileri) dirler. Yâ Ali! Hayatta oldukları müddetçe onlara (Ebu Bekr ve Ömer'e) haber verme.» Tirmizi'nin beyânına göre bu hadis müteaddit senedlerle rivayet edilmiş olup bazı cihetlerden «Hasen» kısmındandır. [Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/166-167]
97) Huzeyfe bin el-Yemân[184] (Radiyallahü anhümâ)'ya şöyle dediği rivayet edilmiştir. Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Şüphesiz ben aranızda ne kadar kalacağımı (yaşıyacağımı) kesinlikle bilmem. Bunun için benden sonraki (şu) iki zâta uyun» buyurdu. Ve Ebu Bekir ile Ömer (Radiyallahü anhümâ)'ya işaret etti.
İzahı
Hadîs Ebu Bekir ve Ömer (Radiyallahü anhümâ) hazretlerinin Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) katında ne kadar değerli, ne derece din yönünden otoriter ve nasıl bir itimada mazhar olduklarını açıkça ispatlıyor. Sindi: Hadîste iki zâtın hilâfetine işaret bulunduğunu yazar.
98) Îbn-i Ebî Müleyke (Radiyallahü anh)'den rivayet edildiğine göre kendisi İbn-i Abbas (Radiyallahü anhümâ)'tan şöyle işittim, demiştir :
Ömer bin Hattâb (Radiyallahü anhiimâ) vefat ettikten sonra, naşı teneşir tahtası üzerine konup henüz kaldırılmadığı zaman halk onun etrafında toplanarak, dua ediyorlar ve rahmet diliyorlar idi. Veyahut İbn-i Abbas dedi ki O'nu iyilikle anıyorlar ve rahmetle yâd ediyorlar idi. Ben de bu cemaat içinde idim. Bu esnada birisi beni sıkıştırıp omuzumu tutmakla dikkatimi çekti. Ona doğru dönünce bir de baktım ki Ali bin Ebî Talib (Radiyallahü anhytir. Ömer (Radiyallahü anh)e rahmet okuduktan sonra şöyle dedi :
— (Yâ Ömer!) Ben Allah'ın huzuruna senin işlediğin amel gibi bir amel ile çıkmaktan çok hoşlanırım. Senden başka, ameline bu kadar imrendiğim kimseyi bulamadım. Allah'a yemin ederim ki, ben Allah'ın muhakkak seni, iki dostunla (Resul-i Ekrem ve Ebu Bekir'le) beraber kılacağını kuvvetle ümid ederdim. Çünkü ben gerçekten çok defa Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem'den: «Ben Ebu Bekir ve Ömer ile gittim. Ben Ebu Bekir ve Ömer ile girdim. Ben Ebu Bekir ve Ömer ile çıktım» dediğini ışitirdim. Bunun için ben Allah'ın seni (Ravza-i Mutahhara'ya gömülmekle veya kutsal âlemde) iki dostunla beraber bulunduracağını kuvvetle ümid ederdim.»
İzahı
Buhari, bu hadîsi Ebu Bekir ve Ömer (Radiyallahü anhümâ) hazretlerinin faziletlerine ait açtığı bab'larda az bir farkla İbn-i Abbas (Radiyallahü anh'den rivayet etmiştir. Hadis her iki zâtın faziletine delâlet eder. Fakat Ebu Bekr'in her şeyde kıdemi bulunduğu ve konuşmalarında Resûl-i Ekrem'in Ebu Bekr'i takdim ettiğini gösterir.
108) Ebu Zerr (Radiyallahü anh)'den :
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'ten işittim : Şöyle buyurdu, dediği rivayet edilmiştir: «Şüphesiz Allah (Teâlâ) hakkı, Ömer'in dili üzerine koydu. (Onun dili ile icra kıldı.) Ömer hak ile hükmeder.»
119) Hubşiy bin Cenâde (Radiyallahü anh)'den rivayet edildiğine göre kendisi demiştir ki: Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'ten şöyle buyurduğunu işittim : «Ali (Radiyallahü anh) bana bağlıdır. Ben de O'na bağlıyım. Ali (Radiyallahü anh)'den başka hiç kimse (yapmak durumunda olduğum bir şeyi) benim yerime eda edemez.»
Sahih-i Buhari:
30-.......ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Hamza, babası Abdullah ibn Ömer ibni'l-Hattâb(R)'dan haber verdi ki, Rasûlullah (S) şöyle buyurmuştur:
— "Ben uyurken (yânî rü'yâmda bir bardak) süt içtim. O kadar içtim ki, şimdi bile onun kanıklığını tırnaklarımda cereyan ediyor görüyorum. Sonra (artığımı içmesi için bardağı) Ömer'e sundum".
Sahâbîler:
— Yâ Rasûlallah, bu ru'yânızı ne ile te'vîl edip yordunuz? diye sordular.
Rasûlullah:
— "ilim ile yordum" buyurdu.
31-.......Sâlim'in oğlu Ebu Bekr, babası Sâlim'den; o da Abdullah ibn Ömer(R)'den tahdîs etti ki, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: "Ben rü'yâmda kendimi bir kuyu başında makaralı bir kova ile (yâhud genç bir dişi deve ile çekilen kovayla) su çekiyorum gördüm. O sırada Ebu Bekr geldi ve zayıf bir çekişle kuyudan bir yâhud iki kova su çekti. Allah Ebu Bekr'e mağfiret eylesin! Sonra Ömer ibnu'l-Hattab geldi ve o küçük kova büyük bir kovaya dönüştü. Artık ben Ömer'in gördüğü işi işleyebilecek kuvvette kâmil bir kişi göremedim. Nihayet insanlar suya kandılar ve orayı develerin sulak ve ey tek yeri edindiler"
32-.......Sa'd ibn Ebî Vakkas (R) şöyle demiştir: Ömer ibnu'l- Hattâb, Rasûlullah'ın huzuruna girmek için izin istedi. Hâlbuki Rasûlullah'ın yanında Kureyş kabilesinden birtakım kadınlar vardı, Rasûlullah ile konuşuyorlardı. Sesleri de Rasûlullah'ın sesinden yüksek bir tonda olarak, çok söyleniyorlardı. Ömer ibnu'l-Hattâb izin isteyince bu kadınlar hemen kalktılar ve sür'atle perdeye gittiler. Rasûlullah, Ömer'in gelmesine izin verdi. Ömer içeriye girdiği sırada Rasûlullah (kadınların bu hâline) gülüyordu. Bunun üzerine Ömer:
— Yâ Rasûlallah! Allah seni bütün ömründe güldürüp sevindirsin! dedi (ve sebebini sormuş oluyordu).
Peygamber (S):
— "Yanımda bulunan şu kadınların hâline taaccüb ettim: Onlar senin sesini işitince acele perdeye koştular" buyurdu. Bunun üzerine Ömer de:
— Yâ Rasûlallah! Sen onların ta'zîmine daha lâyıksın! dedi ve kadınlara hitaben de:
— Ey nefisleri düşman olan kadınlar! Rasûlullah'a ta'zîm etmeyip de benden mi çekiniyorsunuz? dedi. Kadınlar da:
— Evet senden çekiniyoruz! Çünkü sen Rasûlullah'tan daha yoğun sözlü ve daha katı yüreklisin, dediler.
Bunun (bir münâkaşa hâlini alması) üzerine Rasûlullah:
— "Sus ey Hattâb oğlu! Nefsim elinde olan Allah 'a yemîn ederim ki, sen bir yolda giderken şeytân asla sana yaklaşamaz. O muhakkak senin yolundan başka bir yola yönelip gider" buyurdu .
Bize Muhammed ibnu'l-Müsennâ tahdîs etti. Bize Yahya (ibn Saîd el-Kattân), İsmâîl'den tahdîs etti. Bize Kays tahdîs edip şöyle dedi:
Abdullah ibn Mes'ûd: Ömer İslâm'a girdiğinden beri bizler (dînde) azîzler (yânî gâlibler) olmakta devam ettik, demiştir [46].
7-....... Abdullah ibn Ömer (R) şöyle demiştir: Biz, Peygamber(S)'in hayâtı zamanında: İnsanlar arasında fulân fulândan hayırlıdır, fulân da fulân kimseden hayırlıdır, diye konuşurduk. Neticede Ebu Bekr'i, sonra Ömer ibnu'l-Hattâb'ı, sonra Osman ibn Affân'ı (Allah onların hepsinden razı olsun) hayırlıdır, derdik [13].
20-.......Muhammed ibnu'l-Hanefiyye şöyle demiştir: Ben babam Alî ibn Ebî Tâlib'e:
— Rasûlullah(S)'tan sonra insanların en hayırlısı hangisidir? diye sordum.
Babam:
— Ebu Bekr'dir, dedi. Ben:
— Sonra kimdir? dedim Babam:
— Sonra Ömer'dir, dedi.
Ben, "Osman" denilmesinden korktum da:
— Ömer'den sonra sensin, dedim. Babam:
— Ben müslümânlardan bir adam olmaktan başka birşey değilim, dedi
37-.......Ebu Hureyre (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: "Muhakkak sizden önce gelip geçen ümmetler içinde (Allah tarafından) kendilerine haber ilham olunan kimseler bulunurdu. Eğer ümmetim içinde de bunlardan bir kimse bulunursa, şübhesiz (bulunacaktır
o da Ömer'dir".
Zekeriyyâ ibnu Ebî Zaide, Sa'd'dan; o da Ebu Seleme'den; o da Ebu Hureyre'den olmak üzere şunu ziyâde etti: Ebu Hureyre (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) şöyle buyurdu: "And olsun îsrâîl oğullarından sizden evvel gelip geçen insanlar içinde öyle kimseler vardı ki, onlar peygamberler (derecesinde) olmadıkları hâlde kendilerine haber ilham olunurdu. Eğer ümmetim içinde de bunlardan bir kimse bulunursa, o da Ömer'dir".
İbn Abbas (R): "Ne bir nebi, ne de mukaddes" demiştir.
39-...... Ebu Saîd el-Hudrî (R) şöyle demiştir: Ben Rasûlullah(S)'tan işittim, şöyle buyuruyordu:
— "Ben uyuduğum sırada (rü'yâmda) birtakım insanlar gördüm. Onlar bana arz olundular. Üstlerinde gömlekler vardı. Bu gömleklerin kimi memelere ulaşıyor, kimi de bundan daha az yere ulaşıyordu. Ömer de bana arz olundu. Üstünde (eteklerini yerde) sürüdüğü bir gömlek vardı".
Sahâbîler:
— Yâ Rasûlallah, bunu ne ile te'vîl (yânî ta'bîr) ettin? diye sordular.
— "Dîn ile" cevâbını verdi.
55-....... Bize Şu'be, Eyyûb es-Sahtıyânî'den; o da ibn Sîrîn'den; o da Abîde es-Selmânî'den haber verdi ki, Alî (R) Irak ahâlîsine:
— Bundan evvel hüküm veregeldiğiniz gibi hüküm veriniz. Çünkü ben (Ebu Bekr ve Ömer, üzerinde çekişme ve fitneye götürücü) ihtilâfı çirkin görüyorum. Tâ ki, insanların bir cemâati olsun yâhud da ben arkadaşlarımın öldüğü gibi ölürüm, demiştir. Muhammed ibn Şîrîn (Râfızîler tarafından) Alî üzerine rivayet edilen (Şeyhayn'e muhalefet) haberlerinin çoğunu yalandan ibaret görür idi
Sahih-i Müslim:
16- (2391) Bana Harmele b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus haber verdi. Ona da İbni Şihab, Hamza b. Abdillah b. Ömer b. Hattab'dan, o da babasından, o da Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Sellem)'den naklen haber verdi. Şöyle buyurmuşlar :
«Bir defa ben uyurken anîden bana getirilmiş bir tas gördüm. İçinde süt vardı. Ondan içtim. Hatta kanıklığın tırnaklanma cereyan ettiğim görüyordum. Sonra benden artanı Ömer b. Hattab'a verdim.» Ashâb:
— Bunu neye te'vil ettin ya Resûlallah dediler. «İlme!..» buyurdu.
(1) http://www.ikraislam.biz/html/tevhid/ibniteymiyye/013.htm#_ftn71
İbni Teymiye der ki:
1.Hz. Ebu Bekir'in daha alim olduğu üzerine icma: Allah'a hamdolsun. Sözü dinlenir İslam alimlerinden hiçbiri Ali'nin, Ebu Bekir ve Ömer'den daha alim ve fakih olduğunu söylememiştir. Hatta sadece Ebu Bekir'den de daha alim ve fakih olduğunu söyleyen çıkmamıştır. Bu konuda icma olduğunu iddia eden kimse, insanların en cahili ve yalancısıdır. Aksine Ebu Bekir'in Ali'den daha alim olduğuna dair alimlerin icmaı olduğunu bir çok kişi belirtmiştir.
el-Mervezi: Mansur İbn Abdilcabbar es-Sem'ani el-Mervezi[13] bunlardandır. Şafii'nin ashabından ve Ehl-i Sünnet imamlarından olan bu alim "Takvimu'l-Edille AIa'l-İmam" adlı kitabında, Ebu Bekir'in Aliden daha alim olduğuna dair Ehl-i Sünnet alimlerinin icmaı bulunduğunu belirtmiştir. Tanınmış herhangi bir imamın buna muhalefet ettiğini bilmiyorum.
2. Görüş belirtmede Hz. Ebu Bekir'in Resulullah (s.a.v.) yanındaki makamı:Ebu Bekir (r.a.) nasıl daha alim olmasın? Rasulullah'ın (s.a.v.) yanında fetva veriyor, emir ve nehiy yapıyor, hüküm veriyor ve hitap ediyordu. Rasulullah'la beraber halkı İslam'a çağırmaya çıktığında da bunu yapıyordu. Hicret günü, Huneyn günü ve Rasulullah'la beraber bulunduğu başka günlerde yine Ebu Bekir konuşuyor, Resulullah da dinleyip tasvip ediyor ve söylediklerini beğeniyordu. Bu mertebe başkasına nasip olmamıştır. Resulullah (s.a.v.) ashaptan ilim, fıkıh ve re'y sahipleriyle danıştığında Ebu Bekir'e ve Ömer'e öncelik tanıyordu.Konuşmada ve ilimde ikisi ashabın diğerlerinden önde gelirlerdi. Bedir esirleri hakkındaki danışmasında olduğu gibi. Bu konuda ilk konuşan Ebu Bekir ve Ömer'dir (r.a.)...Alimlerin bir görüşüne göre, "ikisinin görüşü" hüccettir. İmam Ahmed'den gelen iki rivayetten biri de bu şekildedir. Ama Osman ye Ali'nin görüşü için böyle değildir.
3. Benden sonra Ebu Bekir ve Ömer'e uyunuz hadis-i şerifi:
Sünen kitaplarında Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu kaydedilir: "Benden sonra Ebu Bekir ve Ömer'e uyunuz.[15]Başkası için böyle söylememiştir. Şöyle dediği de sabittir: "Benim ve benden sonra raşid halifelerin sünnetine sarılınız, azı dişleriyle tutunuz, ortaya çıkan şeylerden sakınınız, şüphesiz her bidat sapıklıktır. [16] Raşid halifelerin sünnetine uyulmasını emretmiştir. Bu da dört halifeyi kapsamaktadır. Ebu Bekir ve Ömer'e uyulmasını özellikle belirtmiştir. Fiillerinde ve müslümanlara gösterdiği şeylerde kendisine uyulan kişinin mertebesi, sadece gösterdiği şeylerde kendisine uyutanın mertebesinden üstündür. Ashabın Rasulullah'la beraber olduğu bir yolculukta Rasulullah'ın şöyle buyurduğu kaydedilir: "İnsanlar Ebu Bekir ve Ömer'e itaat ederse, doğruyu bulurlar. [17] İbnAbbas'ın Allah'ın Kitabı 'yla fetva verdiği bir konuda, orada hüküm bulamamışsa Rasulullah'ın (s.a.v.) sünnetiyle, orada da bulamamışsa Ebu Bekir ve Ömer'in görüşüyle fetva verdiği sabit olmuştur. Osman (r.a.) ve Ali'nin görüşüyle ise fetva vermemiştir. Ümmetin deryası, fakihi ve ashabın en alimi olan İbn Abbas, Ebu Bekir ve Ömer'in görüşünü öne alıyor ve görüşleriyle fetva veriyordu. Rasulullah'ın (s.a.v.): "Allah'ım, onu dinde fakih yap ve tevili ona öğret. [18]buyurduğu sabittir. Sonra Ebu Bekir ve Ömer'in Rasulullah'a yakınlığı ve onunla beraberliği başkalarının ona yakınlık ve beraberliğinden fazladır. Özellikle Ebu Bekir'in yakınlığı ve beraberliği daha fazladır. Bütün, gece onun yanında sohbet eder, Resulullah ona ilim, din ve müslümanların maslahatlarından anlatırdı. Nitekim Ebu Bekr İbn Şeybe rivayet ederek Ebu Muaviye'nin, A'meş'ten, o da İbrahim'den, o da Alkame'den, Ömer'in şöyle dediğini kaydetmektedir: "Gece Resulullah müslümanların bir işini Ebu Bekir'in yanında görüşüyor ben de onunla beraber bulunuyordum." Buhari ve Müslim, Abdurrahman İbn Ebi Bekr'den şunu rivayet etmektedirler: "Suffe ashabı fakir kimselerdi. Resulullah onlarla ilgili şöyle buyurdu: "Yanında iki kişilik yiyeceği olan üç kişi götürsün yanında dört kişilik yiyeceği olan beş veya altı kişi götürsün." Ebu Bekir, üç kişi getirdi. Resulullah on kişi getirdi, Ebu Bekir akşam yemeğini Rasulullah'ın (s.a.v.) yanında yedi ve yatsı namazı kılıncaya kadar oturdu. Sonra bir daha geldi ve Resulullah (s.a.v.) uyuklayıncaya kadar oturdu. Gece çok geç vakitte evine geldi. Eşi ona: "Niçin misafirlerine bakmadın?" dedi, o da: "Yedirmedin mi? deyince, yemediler ve senin gelmeni beklediler, dedi, yemek getirildi ve yenildi." Bir rivayette de: "Geceye kadar Rasulullah'la sohbet ederdi" denilmektedir.[19] Hicret yolculuğunda Rasulullah'ın yol arkadaşı sadece Ebu Bekir'di. Bedir günü de çardakta Ebu Bekir'den başka kimse kalmadı. Resulullah (s.a.v,) şöyle buyurmuştur: "Sohbeti ve malıyla Ebu Bekir bize herkesten çok lütufta bulundu, insanlardan dost edinseydim Ebu Bekir'i edinirdim.[20]...Ebu Bekir'e (r.a,) gelince; başkalarının aciz kaldığı ve kendisinin onlara açıkladığı birtakım fıkhi ve ilmi meselelerin üstesinden gelmiş ve nassa aykırı bir görüşü tespit edilememiştir. Bu da ne kadar güçlü olduğunu gösterir. Başkalarının ise nassa aykırı birtakım görüşleri olmuştur...Çünkü o naslar kendisine ulaşmamıştır. Ömer'in (r.a.). naslara tevafuk ettiği yerler, Ali'nin (r.a.) tevafuk ettiklerinden fazladır. İlim meselelerini ve alimlerin bu meseleler hakkındaki görüşlerini bilen kimseler bunu bilirler. Mesela, kocası Ölen kadının nafakasında olduğu gibi. Bu konuda başkasının değil Ömer'in görüşü nassa uygun olmuştur. Haram mesele hakkında da sadece onun görüşü nassa uygun olmuştur. Başkasının bu konudaki görüşü ise, nasslara daha yakın olmuştur.
4. 'Sizden önceki milletlerde muhaddesler vardı..' hadisi:
Buharı ve Müslim'de Rasulullah'm (s.a.v.) şöyle dediği kaydedilmiştir: "Sizden önceki milletlerde muhaddesler vardı. Ümmetimden böyle biri varsa, Ömer olur.[23] Yine şöyle buyurduğu Buhari ve Müslim'de kaydedilmektedir: "Rüyada gördüm ki bana bir bardak süt veriliyor, ondan içiyorum ve tırnaklarıma kadar kanıyorum, sonra artanı Ömer'e veriyorum." Bunun sizde tevili nedir, ey Allah'ın Resulü? denilince, İlimdir". [24] buyurdu. Tirmizi ve başkalarının rivayetinde: "Ben size peygamber gönderilmeseydim, Ömer gönderilirdi.[25] buyurduğu geçmektedir. Yine, Resulullah (s.a.v.), İslam'ın direği olan namazı kıldırmak için yerine Ebu Bekir'i (r.a.) görevlendirmiştir, Sonra ibadet meseleleri içinde en girift olan hac menasikini yerine getirmekle de görevlendirmiş ve Resulullah haccetmeden Önce, bu menasiki Ebu Bekir yerine getirmiştir. "Bu yıldan sonra hiçbir müşrik haccetmesin ve Kabe'yi kimse çıplak tavaf etmesin." diye ilan etmiştir. Müşriklerle olan antlaşmaya son verildiğini bildirmek için arkasından Resulullah, Ali'yi göndermiştir. Ebu Bekir'in sadakalarla ilgili talimatı en veciz ve en kapsamlıdır. Onun için bütün fakihler onunla amel etmiştir. Başkalarının bu konudaki talimatı ise, önce ve mensuhtur. Bu da Ebu Bekir'in nasih sünneti daha iyi bildiğini gösterir.
5. "Ebu Bekir, Rasulullah'ı hepimizden daha iyi biliyordu" hadisi:
Buhari ve Müslim'de Ebu Said'den şöyle rivayet edilmektedir: "Ebu Bekir, Rasulullah'ı hepimizden daha iyi biliyordu.[27] Ebu Bekir'in hilafeti zamanında da ashab bir meselede anlaşmazlığa düştüğünde, onu Ebu Bekir çözüme bağlar ve anlaşmazlık biterdi. Aralarında anlaşmazlığa düşüp de onun çözümüyle anlaşmalımın ortadan kalkmadığı hiçbir mesele yoktur. Rasulullah'ın vefatı, defnedilmesi, mirası, Üsame ordusunun gönderilmesi, zekat vermeyenlerle savaş gibi büyük meseleler buna örnek olarak gösterilebilir. Rasululah'ın halifesi ashabın arasında idi. onlara öğretiyor, doğruyu gösteriyor ve şüpheleri giderecek açıklama yapıyordu. Aralarında olduğu sürece ihtilaf etmiyorlardı.
Ondan sonra hiç kimse onun ilim ve kemal derecesine erişememiştir. Birtakım meselelerde, mesela dede ve kardeşlerin mirasında, haramda, üç talak meselesinde ve Ebu Bekir zamanında ihtilaf etmedikleri bilinen meselelerde ihtilaf etmeleri gibi. Ashab, Ömer, Osman ve Ali'nin birçok görüşlerine muhalefet ettikleri halde Ebu Bekir'in fetva veya hüküm verdiği şeylerde ona muhalefet etmemişlerdi. Ebu Bekir, Rasulullah'ın halifesi oldu ve İslam'ı egemen kıldı. İslam'ın hiçbir yönünü aksatmadı. Mürtetlerden ve başkalarından muhaliflerin ve yan çizenlerin çokluğuna rağmen, insanları çıktıkları kapıdan tekrar İslam'a sokmuştur.Halkın ilmi ve dini onunla en mükemmel bir şekilde gerçekleşti ve din tümüyle, önceden olduğu gibi egemen oldu. Ebu Bekir'i Rasulullah'm halifesi diye anarlardı. Ondan sonra Ömer'i ve diğerlerini "Emirü'l-Mü'minin" diye anmışlardır. Süheyli ve başka alimler şöyle demiştir: "Üzülme, Allah bizimle beraberdir." (Tevbe: 9/40) sözü lafızda ve manada Ebu Bekir'de zahir olmuştur. "Muhammed Allah'ın Resulü, Ebu Bekir Allah'ın Rasulü'nün halifesi" derlerdi. Ebu Bekir'in vefatından sonra bu lafzi bağlılık kesildi ve ondan sonra kimseye ''Allah Rasulü'nün halifesi" denilmedi. Sonra Ali (r.a.) bazı sünnetleri Ebu Bekir'den (r.a.)'öğrenmiştir. Ebu Bekir ise böyle değildir. Yani herhangi bir sünneti Ali'den öğrenmemiştir...
6. Kufe Alimleri'nin, Hz. Ömer'in görüşünü tercih etmeleri:
Bunu gösteren şeylerden biri de, Ömer ve Ali ile beraber bulunmuş Alkame, el-Esved, Kadı Şüreyh ve başka Küfe alimlerinin Ömer'in (r.a.) görüşünü Ali'nin (r.a.) görüşüne tercih etmeleridir. Mekke, Medine ve Basra'da bulunan tabiinde ise bu daha açık ve meşhurdur. Bilindiği gibi Ali (r.a.) halifeliği boyunca Kufe'de ikamet ettiği için orada onun ilmi ve fıkhı yaygınlaşmıştır. Onunla beraber bulunanlardan hiçbirinin fıkıhta, ilimde ve başka şeylerde onu Ebu Bekir ve Ömer'den önde tuttuğu bilinmemektedir. Aksine onun yanında düşmanlarıyla savaşanlar diğer müslümanların yaptığı gibi Ebu Bekir ve Ömer'i ondan önde tutmuşlardır. Ancak Ali'nin (r.a.) kınadığı ve karşı çıktığı kişiler bunun aksini yapmıştır ki, bunlar Ali (r.a.) zamanında,çok az ve sönük kimselerdi. Bunlar üç gruptu; Birincisi, Ali (r.a.) hakkında aşırı gidenler. Onun ilah olduğunu iddia edenler gibi. Ali (r.a.) bunları ateşte yakmıştır. İkincisi, Ebu Bekir'e (r.a.) kötülükle dil uzatanlardır. Bunların başında Abdullah İbn Sebe vardı. Bu durumu Ali'ye (r.a.) ulaştığında onu öldürmek istemiş ama İbn Sebe kaçmıştır. Üçüncüsü. Ali'yi (r.a.) Ebu Bekir (r.a.) ve Ömer'den (r.a.) üstün tutanlardır. Bu konuda Ali (r.a.) şöyle demiştir: "Birinizin beni Ebu Bekir ve Ömer'den üstün tuttuğunu duyarsam, onu müfteri cezası ile cezalandırırım."
Kufe'de cami minberinde şöyle dediği de seksenden fazla yolla rivayet edilmiştir: "Peygamber'den sonra bu ümmetin en hayırlısı Ebu Bekir ve Ömer'dir."...Şüphesiz Rasulullah'tan, bütün müslüman şehirlere Ali'den (r.a.) başka yollarla ilim ulaşmıştır. Mekke ve Medine halkı için bu apaçıktır. Şam ve Basra halkı için de durum böyledir. Bunlar Ali'den (r.a.) ancak çok az şey rivayet etmişlerdir. Ali'nin (r.a.) ilminin çoğu Küfe halkı arasındaydı. Bununla beraber Kur'an'ı ve Sünnet'i, Ali'nin (r.a.) hilafet zamanı bir yana, Osman'ın (r.a.) hilafetinden önce öğrenmişlerdi. Medine ehlinin en fakih ve en alimleri dini, Ömer'in (r.a.) hilafetinde öğrenmişlerdi. Yemen'de bulunduğu süre içinde Muaz İbn Cebel'den öğrendikleri gibi, kendisinden öğrenenler dışında Ali'den (r.a.) daha önce kimse bir şey öğrenmemiştir. Muaz İbn Cebel'in Yemen halkı arasında ikameti ve onlara öğretmesi, Ali'nin (r.a.) onlar arasında ikameti ve öğretmesinden daha çoktur. Onun için Yemen halkı Ali ve Şurayh'tan rivayet ettiklerinden çok daha fazlasını Muaz'dan rivayet etmişlerdir. Tabiinin büyüklerinden başkaları da fıkhı Muaz'dan öğrenmişlerdir. Ali (r.a.) Kufe'ye geldiğinde Şurayh daha önceden orada kadı idi. Ali'nin (r.a.) hilafetinde kadı yine Şurayh ve Ubeyde es-Selmani olmuştur ki, ikisi de fıkhı Muaz'dan öğrenmişlerdir. İslam ilmi Hicaz, Şam, Yemen, Horasan, Mısır ve Mağrip gibi İslam şehirlerinde Ali (r.a.) Kufe'ye gelmeden önce yayılmış ve Kufe'ye geldiğinde sahip olduğu bütün ilme başka sahabiler de sahip olmuştur' Ali (r.a.) bir ilmi sadece kendisi tebliğ etmişse, ondan başkaları bunun daha fazlasını tebliğ etmiştir. Velayetle Ebu Bekir, Ömer ve Osman için hasıl olan umumi tebliğ, Ali (r.a.) için hasıl olandan çok daha fazladır. Hususi tebliğde ise, îbn Abbas'ın fetvaları, Ebu Hureyre'nin de rivayetleri onunkinden daha çoktur. Halbuki Ali (r.a.) ikisinden de daha alimdir. Nitekim Ebu Bekir, Ömer ve Osman da o ikisinden daha alimdir. Şüphe yok ki Raşid halifeler, insanların daha çok muhtaç oldukları ilmin umumi tebliğini, hususi ilmi tebliğ edenlerin tebliğinden daha çok gerçekleştirmişlerdir...
[13] Mansur es-Sem'ani el-Temimi el-Mervezi ( 489/1095 ); Müfessir, muhaddis, mütekellim, fakih ve usulcüdür.
[15] Tirmizi, Menakıb: 16, 37; İbn Mace, Mukaddime: 11.
[16] Ebu Davud, Sünnet: 5; Tirmizi, İlim: 16;İbn Mace, Mukaddime: 6; Darimi, Mukaddime: 16; Ahmed: 4/126,127.
[17] Müslim, Mesacid: 311; Ahmed: 5/298.
[18] Buhari, Vudu: 10; Müslim, Fedailu Sahabe, 138; Ahmed: 1/266, 314, 328, 335.
[19] Buhari, Mevakit: 41; Menakıb: 35; Müslim, Eşribe: 176; Ahmed: 1/198.
[20] Buhari, Salat 80; Menakıb Ensar: 45; Fedailu Sahabe: 3, 5; Feraiz: 9: Müslim, Mesacid: 38; fedailu Sahabe: 2,7; Tirmizi, Menakıb: 14, 16; İbn Mace, Mukaddime
[21] Buhari, Fedailu Ashabı'n-Nebi: 5.
[22] Buhari, Fedailu Sahabe: 6; Müslim, Fedailu Sahabe: 14; İbn Mace, Mukaddime: 11; Ahmed: 1/112.
[23] Buhari, Fedailu Sahabe: 6; Enbiya: 54; Ahmed: 6/55.
[24] Buhari, îlim: 22; Ta'bir: 15; Müslim, Fedailu Sahabe: 16; Darimi, Rüya: 13.
[25] Tirmizi Menakıb: 49.
[26] îbn Mace, Mukaddime: 11.
[27] Buhari, Salat: 80; Fedail Ashabi'n-Nebi: 3; Menakıb-ı Ensar: 45; Tirmizi, Menakib: 15;
[28] Buhari, Fedailu Sahabe: 5; îbn Mace, Ahkam: 37:
[29] îbn Mace, Mukaddime: 11.
[30] Buhari, Şehadat: 27; Ahkam: 30; Hilye: 10; Müslim, Akdiyye: 4; Ebu Davud, Akdiyye: 7: Tirmizi, Ahkam: 11; Nesai, Kudat: 13, 33; İbn Mace, Ahkam: 5.
[31] Buhari, Cihad; 171; Cizye: 10, 11; İtisam: 5; İlim: 39; Feraiz: 21; Diyat: 24, 31; Ebu Davud, Menasik: 95; Tirmizi, Diyat: 16; îbn Mace, Diyat: 21.
[32] İbn-i Teymiyye, Ashab-ı Kiram, Tevhid yayınları: 6-22.
[33] Tirmizî, Menakib; 62;
( İbn-i Teymiyye, Ashab-ı Kiram, Tevhid yayınları) (1)
*
7.Konu hakkındaki hadislerden bazıları:
3663- Huzeyfe (r.a.)’den rivayet edilmiştir, şöyle dedi: Peygamber (s.a.v)’in yanında oturmakta idik şöyle buyurdu: “Aranızda ne kadar kalacağımı bilmiyorum. Benden sonrakilere uyunuz dedi ve Ebu Bekir ve Ömer’e işaret etti.” (İbn Mâce, Mukaddime: 17)
3665- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.) ile birlikteydik. Ansızın Ebu Bekir ve Ömer çıkageldi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bu ikisi Peygamberler ve elçilerden başka öncekilerden ve sonrakilerden Cennetliklerin efendileridir. Ey Ali kendilerine haber verme.” (İbn Mâce, Mukaddime: 27) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir. Velid b. Muhammed el Muvakkırî hadis konusunda zayıf sayılır. Ali b. Hüseyn’den ve Ali b. ebî Tâlib’den de hadis işitmemiştir. Bu hadis Ali’den değişik şekillerde de rivayet edilmiştir. Bu konuda Enes ve İbn Abbâs’tan da hadis rivayet edilmiştir.
3673- Aişe (r.anha)’dan rivayete göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Aralarında Ebu Bekir’in bulunduğu bir cemaate ondan başkasının imam olması layık değildir.” (Tirmizî rivayet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
3682- İbn Ömer (r.a.)’den rivayete göre, Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: “Allah, Ömer’in dillinde hakkı dile getirdi.” İbn Ömer diyor ki: “İnsanlar arasında bir iş meydana gelir, insanlar ve Ömer (veya İbn Hattâb şüphe eden râvî Harice'dir) O iş hakkında görüşlerini ortaya koymuşlardır. O olayda inen vahiy, Ömer’in görüşüne benzer şekilde gelmiştir.” (Müsned: 4898) Tirmizî: Bu konuda Fadl b. Abbas, Ebu Zerr ve Ebu Hüreyre’den de hadis rivayet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Harice b. Abdullah el Ensarî; İbn Süleyman b. Zeyd b. Sabit olup güvenilir bir kişidir.
3693- Aişe (r.anha)’dan rivayete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Geçmiş toplumlarda kendisine Allah tarafından ilham edilen kimseler bulunurdu. Benim ümmetimden de böyle bir kimse varsa o mutlaka Ömer b. Hattâb’tır.” (Müslim, Fedail-üs Sahabe: 27) Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
Tirmizî: süfyan b. Uyeyne’nin adamlarından biri Sûfyân b. Uyeyne’nin şöyle dediğini bana aktardı: “Muhaddes” yani kavrayışlı ve anlayışlı kişi demektir.
3707- İbn Ömer (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), hayatta iken biz Ebû Bekir, Ömer ve Osman diyerek, sahabe arasındaki sıralamayı ve tercihimizi ortaya koyardık.” (Buhârî, Menakîb: 27; Ebû Dâvûd, Sünnet: 17) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. Ubeydullah b. Ömer rivâyeti olarak garib kabul ediliyor. Bu hadis yine değişik bir şekilde İbn Ömer’den rivayet edilmektedir.
3722- Abdurrahman b. Abdullah b. Amr b. Hind el Hubelî (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir: “Ali şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e sorduğum zaman bana cevap verirdi. Sustuğum zaman da benimle söze başlardı.” (Tirmizî rivayet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.
3723- Ali (r.a.)’den rivayete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ben hikmet eviyim. Ali de bu evin kapısıdır.” (Tirmizî rivayet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garib münkerdir. Bazıları bu hadisi Şüreyk’den rivayet ederek Sunabihî’yi senedde zikretmemektedir. Bazıları bu hadisi Şerik’den başka güvenilir bir kişiden rivayet edildiğini bilmiyoruz. Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivayet edilmiştir.
3726- Cabir (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir: Taif vakasında Rasûlullah (s.a.v.), Ali’yi çağırdı. Onunla baş başa konuştu. Bunun üzerine Müslümanlar Rasûlullah (s.a.v.)’in amcasının oğluyla baş başa konuşması uzadı dediler. Rasûlullah (s.a.v.) de şöyle buyurdu: “Gizli konuşmayı ben istemedim. Allah emir buyurdu.” (Tirmizî rivayet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garib olup sadece Eclah’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. İbn Fudayl’dan başkası da aynı şekilde bu hadisi Eclah’tan rivayet etmişlerdir. Hadiste geçen “Velakinnallahe intecahü” sözünün manası: Allah benim onunla gizlice konuşmamı emretti, demektir.
3729- Ali (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’den bir şey istediğim de mutlaka verirdi. Sustuğumda ise bana sorarak söze başlardı.” (Müsned: 14111) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bu konuda Câbir, Zeyd b. Eslem ve Ebu Hüreyre’den ve Ümmü Seleme’den de hadis rivayet edilmiştir.
Sünen-i İbni Mace'de:
95) Ali (Radiyallahü anh)'den rivayet edildiğine göre, Resûl-i Ekrem O'na şöyle buyurmuştur : Ebû Bekr ve Ömer Nebiler ve Resullerden başka, önce gelen ve sonra gelen tüm Cennetliklerin kühûl (= saçları ağarmaya başlayanlar) ün seyyidleri ( efendileri) dirler. Yâ Ali! Hayatta oldukları müddetçe onlara (Ebu Bekr ve Ömer'e) haber verme.» Tirmizi'nin beyânına göre bu hadis müteaddit senedlerle rivayet edilmiş olup bazı cihetlerden «Hasen» kısmındandır. [Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/166-167]
97) Huzeyfe bin el-Yemân[184] (Radiyallahü anhümâ)'ya şöyle dediği rivayet edilmiştir. Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Şüphesiz ben aranızda ne kadar kalacağımı (yaşıyacağımı) kesinlikle bilmem. Bunun için benden sonraki (şu) iki zâta uyun» buyurdu. Ve Ebu Bekir ile Ömer (Radiyallahü anhümâ)'ya işaret etti.
İzahı
Hadîs Ebu Bekir ve Ömer (Radiyallahü anhümâ) hazretlerinin Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) katında ne kadar değerli, ne derece din yönünden otoriter ve nasıl bir itimada mazhar olduklarını açıkça ispatlıyor. Sindi: Hadîste iki zâtın hilâfetine işaret bulunduğunu yazar.
98) Îbn-i Ebî Müleyke (Radiyallahü anh)'den rivayet edildiğine göre kendisi İbn-i Abbas (Radiyallahü anhümâ)'tan şöyle işittim, demiştir :
Ömer bin Hattâb (Radiyallahü anhiimâ) vefat ettikten sonra, naşı teneşir tahtası üzerine konup henüz kaldırılmadığı zaman halk onun etrafında toplanarak, dua ediyorlar ve rahmet diliyorlar idi. Veyahut İbn-i Abbas dedi ki O'nu iyilikle anıyorlar ve rahmetle yâd ediyorlar idi. Ben de bu cemaat içinde idim. Bu esnada birisi beni sıkıştırıp omuzumu tutmakla dikkatimi çekti. Ona doğru dönünce bir de baktım ki Ali bin Ebî Talib (Radiyallahü anhytir. Ömer (Radiyallahü anh)e rahmet okuduktan sonra şöyle dedi :
— (Yâ Ömer!) Ben Allah'ın huzuruna senin işlediğin amel gibi bir amel ile çıkmaktan çok hoşlanırım. Senden başka, ameline bu kadar imrendiğim kimseyi bulamadım. Allah'a yemin ederim ki, ben Allah'ın muhakkak seni, iki dostunla (Resul-i Ekrem ve Ebu Bekir'le) beraber kılacağını kuvvetle ümid ederdim. Çünkü ben gerçekten çok defa Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem'den: «Ben Ebu Bekir ve Ömer ile gittim. Ben Ebu Bekir ve Ömer ile girdim. Ben Ebu Bekir ve Ömer ile çıktım» dediğini ışitirdim. Bunun için ben Allah'ın seni (Ravza-i Mutahhara'ya gömülmekle veya kutsal âlemde) iki dostunla beraber bulunduracağını kuvvetle ümid ederdim.»
İzahı
Buhari, bu hadîsi Ebu Bekir ve Ömer (Radiyallahü anhümâ) hazretlerinin faziletlerine ait açtığı bab'larda az bir farkla İbn-i Abbas (Radiyallahü anh'den rivayet etmiştir. Hadis her iki zâtın faziletine delâlet eder. Fakat Ebu Bekr'in her şeyde kıdemi bulunduğu ve konuşmalarında Resûl-i Ekrem'in Ebu Bekr'i takdim ettiğini gösterir.
108) Ebu Zerr (Radiyallahü anh)'den :
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'ten işittim : Şöyle buyurdu, dediği rivayet edilmiştir: «Şüphesiz Allah (Teâlâ) hakkı, Ömer'in dili üzerine koydu. (Onun dili ile icra kıldı.) Ömer hak ile hükmeder.»
119) Hubşiy bin Cenâde (Radiyallahü anh)'den rivayet edildiğine göre kendisi demiştir ki: Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'ten şöyle buyurduğunu işittim : «Ali (Radiyallahü anh) bana bağlıdır. Ben de O'na bağlıyım. Ali (Radiyallahü anh)'den başka hiç kimse (yapmak durumunda olduğum bir şeyi) benim yerime eda edemez.»
Sahih-i Buhari:
30-.......ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Hamza, babası Abdullah ibn Ömer ibni'l-Hattâb(R)'dan haber verdi ki, Rasûlullah (S) şöyle buyurmuştur:
— "Ben uyurken (yânî rü'yâmda bir bardak) süt içtim. O kadar içtim ki, şimdi bile onun kanıklığını tırnaklarımda cereyan ediyor görüyorum. Sonra (artığımı içmesi için bardağı) Ömer'e sundum".
Sahâbîler:
— Yâ Rasûlallah, bu ru'yânızı ne ile te'vîl edip yordunuz? diye sordular.
Rasûlullah:
— "ilim ile yordum" buyurdu.
31-.......Sâlim'in oğlu Ebu Bekr, babası Sâlim'den; o da Abdullah ibn Ömer(R)'den tahdîs etti ki, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: "Ben rü'yâmda kendimi bir kuyu başında makaralı bir kova ile (yâhud genç bir dişi deve ile çekilen kovayla) su çekiyorum gördüm. O sırada Ebu Bekr geldi ve zayıf bir çekişle kuyudan bir yâhud iki kova su çekti. Allah Ebu Bekr'e mağfiret eylesin! Sonra Ömer ibnu'l-Hattab geldi ve o küçük kova büyük bir kovaya dönüştü. Artık ben Ömer'in gördüğü işi işleyebilecek kuvvette kâmil bir kişi göremedim. Nihayet insanlar suya kandılar ve orayı develerin sulak ve ey tek yeri edindiler"
32-.......Sa'd ibn Ebî Vakkas (R) şöyle demiştir: Ömer ibnu'l- Hattâb, Rasûlullah'ın huzuruna girmek için izin istedi. Hâlbuki Rasûlullah'ın yanında Kureyş kabilesinden birtakım kadınlar vardı, Rasûlullah ile konuşuyorlardı. Sesleri de Rasûlullah'ın sesinden yüksek bir tonda olarak, çok söyleniyorlardı. Ömer ibnu'l-Hattâb izin isteyince bu kadınlar hemen kalktılar ve sür'atle perdeye gittiler. Rasûlullah, Ömer'in gelmesine izin verdi. Ömer içeriye girdiği sırada Rasûlullah (kadınların bu hâline) gülüyordu. Bunun üzerine Ömer:
— Yâ Rasûlallah! Allah seni bütün ömründe güldürüp sevindirsin! dedi (ve sebebini sormuş oluyordu).
Peygamber (S):
— "Yanımda bulunan şu kadınların hâline taaccüb ettim: Onlar senin sesini işitince acele perdeye koştular" buyurdu. Bunun üzerine Ömer de:
— Yâ Rasûlallah! Sen onların ta'zîmine daha lâyıksın! dedi ve kadınlara hitaben de:
— Ey nefisleri düşman olan kadınlar! Rasûlullah'a ta'zîm etmeyip de benden mi çekiniyorsunuz? dedi. Kadınlar da:
— Evet senden çekiniyoruz! Çünkü sen Rasûlullah'tan daha yoğun sözlü ve daha katı yüreklisin, dediler.
Bunun (bir münâkaşa hâlini alması) üzerine Rasûlullah:
— "Sus ey Hattâb oğlu! Nefsim elinde olan Allah 'a yemîn ederim ki, sen bir yolda giderken şeytân asla sana yaklaşamaz. O muhakkak senin yolundan başka bir yola yönelip gider" buyurdu .
Bize Muhammed ibnu'l-Müsennâ tahdîs etti. Bize Yahya (ibn Saîd el-Kattân), İsmâîl'den tahdîs etti. Bize Kays tahdîs edip şöyle dedi:
Abdullah ibn Mes'ûd: Ömer İslâm'a girdiğinden beri bizler (dînde) azîzler (yânî gâlibler) olmakta devam ettik, demiştir [46].
7-....... Abdullah ibn Ömer (R) şöyle demiştir: Biz, Peygamber(S)'in hayâtı zamanında: İnsanlar arasında fulân fulândan hayırlıdır, fulân da fulân kimseden hayırlıdır, diye konuşurduk. Neticede Ebu Bekr'i, sonra Ömer ibnu'l-Hattâb'ı, sonra Osman ibn Affân'ı (Allah onların hepsinden razı olsun) hayırlıdır, derdik [13].
20-.......Muhammed ibnu'l-Hanefiyye şöyle demiştir: Ben babam Alî ibn Ebî Tâlib'e:
— Rasûlullah(S)'tan sonra insanların en hayırlısı hangisidir? diye sordum.
Babam:
— Ebu Bekr'dir, dedi. Ben:
— Sonra kimdir? dedim Babam:
— Sonra Ömer'dir, dedi.
Ben, "Osman" denilmesinden korktum da:
— Ömer'den sonra sensin, dedim. Babam:
— Ben müslümânlardan bir adam olmaktan başka birşey değilim, dedi
37-.......Ebu Hureyre (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: "Muhakkak sizden önce gelip geçen ümmetler içinde (Allah tarafından) kendilerine haber ilham olunan kimseler bulunurdu. Eğer ümmetim içinde de bunlardan bir kimse bulunursa, şübhesiz (bulunacaktır

Zekeriyyâ ibnu Ebî Zaide, Sa'd'dan; o da Ebu Seleme'den; o da Ebu Hureyre'den olmak üzere şunu ziyâde etti: Ebu Hureyre (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) şöyle buyurdu: "And olsun îsrâîl oğullarından sizden evvel gelip geçen insanlar içinde öyle kimseler vardı ki, onlar peygamberler (derecesinde) olmadıkları hâlde kendilerine haber ilham olunurdu. Eğer ümmetim içinde de bunlardan bir kimse bulunursa, o da Ömer'dir".
İbn Abbas (R): "Ne bir nebi, ne de mukaddes" demiştir.
39-...... Ebu Saîd el-Hudrî (R) şöyle demiştir: Ben Rasûlullah(S)'tan işittim, şöyle buyuruyordu:
— "Ben uyuduğum sırada (rü'yâmda) birtakım insanlar gördüm. Onlar bana arz olundular. Üstlerinde gömlekler vardı. Bu gömleklerin kimi memelere ulaşıyor, kimi de bundan daha az yere ulaşıyordu. Ömer de bana arz olundu. Üstünde (eteklerini yerde) sürüdüğü bir gömlek vardı".
Sahâbîler:
— Yâ Rasûlallah, bunu ne ile te'vîl (yânî ta'bîr) ettin? diye sordular.
— "Dîn ile" cevâbını verdi.
55-....... Bize Şu'be, Eyyûb es-Sahtıyânî'den; o da ibn Sîrîn'den; o da Abîde es-Selmânî'den haber verdi ki, Alî (R) Irak ahâlîsine:
— Bundan evvel hüküm veregeldiğiniz gibi hüküm veriniz. Çünkü ben (Ebu Bekr ve Ömer, üzerinde çekişme ve fitneye götürücü) ihtilâfı çirkin görüyorum. Tâ ki, insanların bir cemâati olsun yâhud da ben arkadaşlarımın öldüğü gibi ölürüm, demiştir. Muhammed ibn Şîrîn (Râfızîler tarafından) Alî üzerine rivayet edilen (Şeyhayn'e muhalefet) haberlerinin çoğunu yalandan ibaret görür idi
Sahih-i Müslim:
16- (2391) Bana Harmele b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus haber verdi. Ona da İbni Şihab, Hamza b. Abdillah b. Ömer b. Hattab'dan, o da babasından, o da Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Sellem)'den naklen haber verdi. Şöyle buyurmuşlar :
«Bir defa ben uyurken anîden bana getirilmiş bir tas gördüm. İçinde süt vardı. Ondan içtim. Hatta kanıklığın tırnaklanma cereyan ettiğim görüyordum. Sonra benden artanı Ömer b. Hattab'a verdim.» Ashâb:
— Bunu neye te'vil ettin ya Resûlallah dediler. «İlme!..» buyurdu.
*
(1) http://www.ikraislam.biz/html/tevhid/ibniteymiyye/013.htm#_ftn71
Yorum