Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Hilal göründü mü?

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #61
    Ynt: Hilal göründü mü?

    Ramazan Ayı hilali bugün (Çarşamba günü) görülmüştür



    11-08-2010

    Ramazan Ayı hilali bugün (Çarşamba günü) görülmüştür.Buna göre yarın (Perşembe günü) Ramazan Ayının ilk günü olacak.

    İran İslam Cumhuriyeti Ayetullah Seyyid Ali Hamaney’in Hilal gözlemleme bürosu tarafından yapılan açıklamada ramazan hilalinin görüldüğünü ve bu gece ilk sahura kalkılması gerektiğini duyurdu.

    İran’da akşam saatlerine kadar belirsizliğini koruyan ramazanın hangi gün başlayacağına ilişkin sorular, Ayetullah Seyyid Ali Hamaney’in Hilal gözlemleme bürosu üyesi Hüccetü’l İslam Muvahhit Nejat’ın saat 21.00 sıralarında tarafından yapılan açıklama ile son buldu.

    Televizyon kanalları aracılığıyla halka yapılan duyuruya göre, bu gece ramazanın ilk sahuruna kalkılacak.

    Rast Haber- TAHRAN

    http://www.rasthaber.com/29865_Ramaz...rulmustur.html

    Yorum


      #62
      Ynt: Hilal göründü mü?

      Velayete bağlılık sınavında geçen sene olduğu gibi şiilerden hala bu sene de dökülen oldu.
      Bağlılık demiyorum tam bağlılık diyorum.. haddime olmadığı halde bu konuda konuşmak zorundayım..

      en yakın dostlarımız hoşlanmayacak bile olsa bunu söylemek zorundayız.

      ne oldu? Hilalin görünmesi ve Ramazanın başlangıcı konusunda neden hala bir birlik sağlayamadık şiiler olarak.

      kuşkusuz ki bu birlik büyük oranda sağlandı. Ama hala velayet ile laik seküler hayatı ayrıştıramamış bazı şiiler (ki bunlar şii nüfusun seyrek olduğu gayri islami Tağuti yönetimlerin altında yaşayanlardır genellikle) bu sınavda döküldüler. Tam bağlılık sınavında..

      tam bağlılıkta sınav verilemedi. Sanki Velayeti fakihten açıklama mı yapıldı en büyük taklit merciilerinden Seyyid Sistani'den bir açıklama mı geldi. diğer taklit merciilerinden?

      hayır. bir tane suriye ve Allame Fadlallah'ın bürosundan açıklama ...

      kaldı ki türkiyedeki şiiler bu açıklama ile oruca başlamış değiller

      peki bu çarşamba günü türkiyedeki şiilerin kafası neye göre karıştı?

      karıştı mı? Evet çünkü çokları oruçlu idi..

      Peki neden oruçlu idi? kendileri mi hilali gözetledi yok! güvendikleri birileri mi hilal göründü dedi? yok!. Peki neden kafaları karıştı?

      Laik devlet yönetimine bağlı bir kurum (diyanet) yıllar öncesinden yalan yanlış yaptığı hesaplama ile bu gün ramazan diye yazdı. aylar öncesinde hazırladığı takvimde..

      peki şiilerin taklit merciileri yok mu? bunlar ibadetlerde belirleyici etkiye sahip değiller mi? her şii bir taklit merciine bağlı değil mi?

      Peki bu taklit merciileri neye yarıyor? diyanetin bile kafalarını bulandırmasına müsaade edecek kadar savrulan bir şii cemaat neyi taklit ediyor!

      kendine dönüp bakmanın zamanı gelmedi mi?

      Ahiret gününde bu gün nedeye göre ramazan olabileceği konusunda şüphe duydunuz sorusu elbet sorulacak.. çünkü o gün her düşünce ve amelden sorgulanacağız. her nimetten sorgulanacağız. çünkü biz Ehlibeyt gibi bir nimete sahibiz. Ona uymayıp da diyanet gibi tağuti bir kurum kafayı karıştırdığına göre bu sorgulanacaktır..

      o zaman biz reddetmemiz emredildiği halde tağutun kurumuna göre mi ramazanı tespit ettik ya da kafamız karıştı diyeceğiz şiiler olarak yoksa hilali gördük mü diyeceğiz yoksa hilal diye bir derdimiz yoktu uyduk kalabalığa, kalabalığın büyüsü aklımızı başımızdan aldı ilkesiz yaşadık sele kapıldık mı diyeceğz..

      bu bina bu yükü taşımaz. Velayete tam bağlılık hususunda böylesine basit bir konuyu bile aşamayanlar fitnelerin havada uçuştuğu zamanlarda asla Velayeti fakihten yana tavır koyamayacaklardır..

      ben güvenemiyorum..

      yazık çok yazık...

      Eğer biz Ehlibeyt nimetinin değerini bilemezsek Allah elimizden bunu alıp bilecek birilerine verir. ve bize de altından kalkamayacağımız hesabı sorar...

      esas dananın kuyruğu bayramda kopacak. şimdi bayram olmadığı için herkes yok ihtiyattı yok nafile kazaydı diye geçiştirdi kendini kandırdı. bakalım bayramda nasıl ihtiyat edecekler.

      çünkü Tağuti kurumun laik fetva mercii diyanete göre bu sene ramazan 29 gün. biz de hakiki velayet bağlıları onlardan bir gün geç başlıyoruz ramazana. Hiç bir hicri ay 28 gün olamayacağı için mutlaka bir gün geç bayram edeceğiz. en az bir gün.. çok az da olsa bunun iki güne çıkma ihtimali de var.

      o zaman savrulmuş kafası karışmış şiiler ne yapacaklar kime uyacaklar bakalım.. mertçe biz şiiyiz ve bayram değil ramazandayız oruç tutuyoruz mu diyecekler yoksa ihtiyaten(!) bayram mı edecekler

      ihtiyaten demek olmaz diyorum. Çünkü şii dünya ikiye ayrılmış yarısı hilali görmüş yarısı görmemiş değil ki velayet bağlıları şüpheye düşsün. şüpheye düşecek bir durum yok ki Allah, ihtiyat diyenleri mazur görsün.. bu düpedüz bilinç kaybı velayet zayıflığı...

      her neyse birileri bana kızacak darılacak ama hastalık bu

      ister kabul eder ister inkar edersniz. nasıl olsa sonuçta olan olacak ve Allah'ın sorgusuna çıkacağız...

      Yorum


        #63
        Ynt: Hilal göründü mü?

        Şimdi aya baktığım zaman ayın tam olarak ortadan ışık parlar vaziyette yani %50 oranında olduğunu görüyorum.
        Bunun anlamı ilk haftası oldu demek.

        Yani bu durumda bir karışıklık var gibi...

        Yorum


          #64
          Ynt: Hilal göründü mü?

          ben de mesajı yeni gördüm çıktım baktım ay falan yok..

          napcaz?

          her halde bu gün ayın sıfırı..

          Yorum


            #65
            Ynt: Hilal göründü mü?


            Yapılan tüm hesaplamalara göre büyük ihtimalle Fıtır Bayramı Cuma günü



            06-09-2010

            Hilal Gözlemleme Ekibi Üyesi:
            Yapılan Tüm Hesaplamlara Göre büyük ihtimalle Fıtır Bayramı Cuma Günü Olacak


            Ayetullah uzma Hamaney’in Hilal Gözlemleme Bürosu üyesi bu konu hakkında şunları söyledi: “Yapılan öngürüler ve bilimsel hesaplamalara göre büyük ihtimalle Cuma günü Fıtır Bayramı olacak.” (Türkiye’de ise Bayramın birinci günü Perşembe günü kutlanacak)



            Yüce Rehberlik Makamı Ayetullah uzma Hamaney’in Hilal Gözlemleme Bürosu üyesi Hücceti’l İslam ve’l Müslim’in Ali Rıza Muvahhit Nejad, şevval ayı hilali hakkında şunları söyledi: “150 Hilal Gözlemleme Ekibi ülkenin çeşitli yerlerinde rasathanelerde şevval ayının hilalini gözlemlemektedirler.”

            Hilal gözlemleme ekipleri daha önce 120 ekipten oluşmaktaydı, ama Şevval ayı hilalini gözlemlemenin hassaslığından dolayı ekip sayısı 150’ye çıkarıldı.

            Uzmanlar arasında Şevval ayı hilalinin Perşembe günü görüleceği ve Cuma günü Bayramın ilk günü olacağı konusunda hiçbir ihtilaf bulunmamaktadır.

            Her yıl her türlü endişe ve şüphenin ber taraf edilmesi için bu konuda uzman kişilerden oluşan Hilal Gözlemleme ekipleri ülkenin çeşitli yerlerine dağılarak ellerindeki teçhizatlarla hilali gözlemlemektediler.

            Ayetullah uzma Hamaney’in Hilal Gözlemleme Bürosu üyesi Hücceti’l İslam ve’l Müslim’in Ali Rıza Muvahhit Nejad son olarak şunları söyledi: “Astronomik araştırmalara göre Şevval Ayının hilali Ramazan Ayının 29. Günü olan Perşembe günü her yerden görülecektir. Böylelikle Fıtır Bayramı Cuma günü olacaktır.”

            *Önemli açıklama: Bilindiği gibi Türkiye’de Ramazan ayı 11 Ağustos 2010 Çarşamba günü başlamış, ancak hilal Çarşamba akşamı görüldüğü için Ramazan Ayının ilk günü 12 Ağustos 2010 Perşembe günü olarak açıklanmıştı. Bundan dolayı Ramazan Ayı Türkiye’den bir gün sonra başlamıştı. Burada da Türkiye’deki halkımızın Perşembe gününü bayram olarak kutlamları halinde 28 gün oruç tutmuş olacaklardır. (İlk gün Şaban Ayından sayılmıştı) bundan dolayı halkımız bu açıklamalara dikkat edip, büyük ihtimalle Cuma gününü bayram olarak yerine getirmeleri önemle duyurulur.

            Abna

            http://www.rasthaber.com/30593_Yapil...ma%20gunu.html

            Yorum


              #66
              Ynt: Hilal göründü mü?


              Müminler bayramınız mübarek olsun !



              09-09-2010

              Müminler bayramınız mübarek olsun!...

              Veliyyi Emr-i Müslimin Ayetullah uzma Hamanei'nin bürosuna bağlı Hilal Gözlemleme Kurumu tarafından yapılan açıklamaya göre, yarın -Cuma günü- Ramazan bayramıdır.

              Adı geçen kurum başkanı Ali Rıza Muvahhit Nejad yaptığı açıklamada, Şevval ayının ilk gününe ispatlayan hilalin (ayın) bugün (Ramazan Ayının 29. Günü olan Perşembe günü) görüldüğünü belirtti.


              Böylece bugün Ramazan ayının son günü ve yarın Şevval ayının ilk günü olduğu belirtilerek, yarının Ramazan Bayramı olarak kesinleştiği belirtildi.


              Rasthaber ailesi olarak siz müminlerin bayramınızı kutlar mübarek ay boyunca yaptığınız ibadetler ve duaların Allah katında kabul görmesini niyaz ederiz.

              Ramazan bayramının bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını dileriz!

              İlahi ! Bu bayramı adaletin yerleşmesi ve zulmün son bulmasına vesile kıl!

              Allahu Ekber! Allahu Ekber! Lailaheillallah Vellahu Ekber! Allahu Ekber! Bütün hamd ve övgüler Allah’a mahsustur. Bizi Hidayet ettiği için Allah’a hamdolsun ve bize verdiği nimetlerden dolayı O’na şükürler olsun !




              AREFE GÜNÜNDE İMAM HÜSEYİN'İN (A.S) DUASI


              Galib Esedi'nin Bişr ve Beşir adındaki iki oğlu şöyle rivayet etmişlerdir: Arefe günü -Arafet'ta- İmam Hüseyin'in (a.s) huzurundaydık; İmam, ailesi, çocukları ve izleyicilerinden bir grup beraberinde olduğu halde çadırından gayet huşu ve vakarla dışarı çıkıp Arafat dağının sol tarafında durarak yüzünü Kabe'ye çevirdi ve yiyecek isteyen bir sail gibi ellerini yüzünün hizasına kaldırarak şu duayı okumayan başladı:
              Hamd Allah'a mahsustur; öyle bir zattır ki O'nun hükmünü geri çeviren, verdiğini engelleyen olmaz. Hiçbir zanaatçının yaptığı O'nun yaptığı şey gibi değildir. O'dur büyük cömerttir. Her çeşit mahluk yarattı. Hikmetiyle yarattıklarını sağlam kıldı. Hiç bir sır O'na gizli kalmaz. Onun katında emanetler (ameller) asla zayi olmaz. Herkesi yaptığına karşılık mükafatlandıran; kanat edenin işini düzene koyandır; kendisine yakarana merhamet eden, -kullarına- yararlı şeyleri ve kapsamlı Kitab'ı (Kur'an'ı) yayılan nuruyla indirendir. Duaları duyan (kabul eden), kederleri gideren, dereceleri yükselten ve zorbaların kökünü kazıyandır. O'ndan başka ilah yoktur. Hiç bir şey O'na denk olamaz. Eşi ve benzeri yoktur. İşitendir, görendir, latif ve habirdir (hiç bir şey O'na gizli kalmaz ve her şeyin inceliğinden haberdardır, agâhtır).
              Allah'ım! Ben sana yöneliyorum; rabbaniyetine şehadet ediyor ve ikrar ediyorum ki Rabb'im sensin, dönüşüm sanadır; ben anılacak bir şey değilken kendi nimetinle beni var ettin. Beni topraktan yarattın; sonra beni sülblere yerleştirdin. Beni -varolmamı engelleyebilecek- her türlü vakıa, asırlar ve yılların değişimi ve olaylarından korudun.
              Böylece geçmiş günlerde ve asırlar boyu beni baba sülbünden anne rahmine aktardın. Bana karşı şefkat, lütuf ve ihsanınla beni, senin ahdini bozan ve peygamberlerini yalanlayan küfür ve dalalet önderlerinin saltanat sürdükleri bir zamanda dünyaya getirmedin. Sen beni, senden şefkat ve bana da lütuf olsun diye, hidayette benden öne geçenlerin (Hz. Muhammed'in -s.a.a-) zamanında dünyaya getirdin, hidayetini bana kolaylaştırdın ve bu hidayetle beni yoğurdun. Bundan önce de, güzel yaratılışın ve bol nimetlerinle bana şefkat gösterdin. Beni -ikinci merhalede- nütfeden yarattın. Et, kan ve deriden ibaret olan üç zulmet arasına yerleştirdin. Yaratılışımı bana göstermedin ve bu hususta bana hiç bir şey bırakmadın. Sonra beni, önceden gerçekleştirdiğin hidayet için tam ve mükemmel bir yaratılışla dünyaya getirdin. Beşikte küçük bir çocuk iken beni her türlü tehlikeden korudun. Beni, en temiz gıda maddesi olan anne sütüyle rızıklandırdın. Dadıların kalplerini bana şefkatli kıldın. Şefkatli annelerle beni her türlü tehlike ve cinlerin nüfuzundan korudun.
              Beni kusur ve noksanlıktan salim kıldın. Şanın yücedir ey Rahim ve Rahman; konuşmaya başladığımda bana bol nimetlerini tamamladın, her geçen yıl beni daha ziyade terbiye ettin; yaratılışım kemale ulaşıp aklım mutedil olunca, hüccetini bana farz kıldın; şöyle ki seni tanımayı kalbime ilham ettin ve beni kendinin acayip hikmetlerine hayran bıraktın. Gökte ve yerde yarattığın varlıklar hakkında beni şuurlandırdın, bilinçlendirdin. Bana, şükrünü ve zikrini yerine getirmeği tembih ettin; sana itaat ve ibadet etmeği üzerime farz kıldın. Bana peygamberlerinin vasıtasıyla gönderdiğin hakikatleri anlama gücü verdin. Rıza ve teslim makamını kabullenmeyi (bu makama ulaşmayı) bana kolaylaştırdın. Bu hususlarda, bana yardım edip lütufta bulunarak üzerime minnet bıraktın. Sonra beni en üstün topraktan yaratınca, benim için sadece bir çeşit nimete razı olmadın; en yüce lütufla ve sonsuz ihsanınla çeşitli geçim vesileleri, nimet ve yiyeceklerle beni rızıklandırdın. Bana tüm nimetlerini tamamlayıp benden bütün belaları uzaklaştırdığında yine de cehaletim ve sana karşı cüretim, beni sana yaklaştıracak vesileyi bana göstermene ve beni, katına yaklaştıracak şeye muvaffak etmene engel olmadı. Seni çağırdığımda bana icabet ettin, hacet istediğimde hacetimi verdin, sana itaat ettiğimde beni mükafatlandırdın, şükrettiğimde bana nimetini artırdın. Bütün bunların nedeni bana nimetini tamamlayıp lütufta bulunmandır. Sen her türlü kusur ve noksanlıktan münezzehsin, münezzehsin; varlıkları yaratan ve meydana getiren ve tekrar kendine döndüren sensin. Hamda lâyık olan sensin; şanın yücedir; isimlerin mukaddestir; nimetlerin büyüktür. Allah'ım! Hangi nimetini sayabilirim, hangisini hatırlayabilirim?! Veya hangi bağışlarının şükrünü yerine getirebilirim?! Ey Rabb'im! Senin bana nimetlerin sayanların sayıp bitiremeyeceği ve bilmek isteyenlerin bilemeyeceği kadar çoktur. Allah'ım! Benden giderdiğin ve uzaklaştırdığın zorluk, zarar ve ziyanlar, sahip olduğum nimet ve afiyetten çoktur. İlahi! Ben imanımın hakikatiyle, kalbimde yer eden yakinle, ihlaslı tevhidimle, içimde saklı hakikatlerle, gözümün nurunun mecrasının bağlarıyla, anlımın safhasının hatlarıyla, solunum yolumun delikleriyle, burun kemiğimin yumuşak bölümüyle, kulak perdemin ses algılayan organıyla, dudaklarımın içinde gizli olan şeyle, dilimin ses hareketiyle, üst ve alt çenemin irtibat merkezleriyle, dişlerimin çıktığı yerlerle, yiyecek ve içeceklerimi tatma duyumla, beynimi kapsayan kafatasımla, boyun damarlarımla, göğüs kafesimin kapsadığı organlarla, şah damarımla, kalbimin perdesinin avizesiyle, ciğerimin kenarına bitişen parçalarla, kaburgalarımın kapsadığı şeylerle, kaslarımın bağlandığı yerle, faal uzuvlarımın açılıp kapanışıyla, parmaklarımın ucuyla, etimle, kanımla, saçımla, derimle, asabımla, bağırsağımla, kemiğimle, beynimle, damarlarımla, tüm uzuvlarımla ve bebek oluşumdan itibaren oluşan uzuvlarımla, yeryüzünün benden aldığı şeylerle, uykumla, uyaklığımla, sükunetimle ve yine rüku ve secdelerimin hareketleriyle şehadet ediyorum ki, eğer asırlar boyu yaşasam ve senin nimetlerinden birinin şükrünü yerine getirmeye çalışsam,yerine getiremem; bunu ancak seni lütfünle yerine getirebilirim ki bunun kendisi de yeni, ebedi ve köklü bir şükrü gerektirmektedir. Evet, ben ve sayanlar senin geçmiş ve gelecek nimetlerini saymaya veya nimetlerinin zamanlarını hesaplamaya çalışsak hiçbir zaman sayamayız. Ben kim senin nimetlerini saymak kim? Oysa sen konuşkan Kitab'ında ve sadık haberinde, Allah'ın nimetlerini saymaya çalışsanız, sayıp bitiremezsiniz buyurmuşsun. Allah'ım! Peygamberlerin ve elçilerine iblağ edilen ve vahiyle onlara indirdiğin ve bu vasıtayla dini onlara yasadığın Kitab'ın ve haberlerin doğrudur. Ancak ben tüm çabam ve gayretimle kapasitemce inanarak ve yakin ederek diyorum ki: Hamd ve övgü, kendine miras alacak bir evlat edinmeyen, yaratılışta kendisine muhalefet edecek mülkünde ortağı olmayan ve dünyayı yaratışında kendisine yardım edecek bir yardımcısı olmayan Allah'a mahsustur. Münezzehtir, münezzehtir -çocuğu ve ortağı olmaktan-. Eğer o ikisinde -gökte ve yerde- Allah'tan başka bir ilah olsaydı fesat çıkardı ve dağılırlardı.

              Tek, bir, ihtiyacı olmayan, doğmayan ve doğrulmayan, eşi ve benzeri olmayan Allah münezzehtir. Allah'a hamdolsun; öyle bir hamd ki yakınlaştırılmış meleklere ve gönderilmiş peygamberlere denktir. Allah'ın salat ve selamı seçtiği kulu, peygamberlerin sonuncusu Muhammed'e ve onun tertemiz, arınmış ve muhlis kılınmış Ehl-i Beyt'ine olsun.
              Sonra İmam (as) gözlerinden yaşlar aktığı halde daha fazla bir rağbetle şöyle devam etti:
              Allah'ım! Seni görüyormuşum gibi beni kendinden korkut ve beni takvayla saadete kavuştur; sana karşı günah işleyerek kalbimi katılaştırma, takdirlerinde bana hayır ve bereket ver ki geciktirdiğin şeyin bana acele verilmesini ve acele verdiğin şeyin de geciktirilmesini istemeyeyim. Allah'ım! Nefsime zenginlik, kalbime yakin, amelime ihlas, gözüme nur, dinimde basiret ve bilinç ver ve azalarımı güçlü kıl, kulağımı ve gözümü (işiten ve gözümün nuru çocuklarımı) benim iki mirasçım kıl ve hakkımda zulmedene karşı bana yardım et ve bunda intikam ve galibiyetimi bana göster ve gözlerimi aydınlat. Allah'ım! Sıkıtımı gider, kusurumu ört, hatalarımı bağışla, şeytanımı benden uzaklaştır,zimmetimi serbestliğe çıkar (üzerimde hiçbir hak kalmasın); ve ey Rabb'im, dünya ve ahirette benim için yüksek bir derece ver. Allah'ım! Beni yaratıp, duyan ve gören yaptığın için sana hamd olsun. Beni yaratmaya ihtiyacın olmadığı halde hakkımda bir rahmet olarak beni yarattığın ve azalarımı birbirine uygun, düzgün kıldığın için sana hamdolsun. Rabb'im; beni icat ettiğin ve yaratılışımı dengeli kıldığın gibi; Rabb'im, beni yarattığın ve yüzümü güzel kıldığın gibi; Rabb'im, bana ihsanda bulunduğun ve afiyet verdiğin gibi; Rabb'im, afetlerden koruduğun ve muvaffak kıldığın gibi; Rabb'im, nimet verdiğin ve hidayet ettiğin gibi; Rabb'im, seçtiğin ve bütün hayırlardan verdiğin gibi; Rabb'im, beni yedirdiği ve içirdiği gibi; Rabb'im, ihtiyaçsız kıldığın ve hoşnut ettiğin gibi; Rabb'im, bana yardım ettiğin ve izzet verdiğin gibi; Rabb'im, bana keramet elbisesi giydirdiğin ve yarattığın şeylerden yeteri kadar bana verdiğin gibi Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle ve bana zamanın sıkıntıları, gece ve gündüzün çekişmeleri karşısında yardım et. Beni dünyanın ıstıraplarından ve ahiretin kederlerinden kurtar ve yeryüzünde zalimlerin yaptıkları -kötülükler-den beni koru.
              Allah'ım! Endişelendiğim şeylerden bana güven ver, korktuğum şeylerden beni koru, nefsimi ve dinimi koru, yolculuğumda beni koru, mal ve ailemde benden geriye salih bir evlat bırak. Bana verdiğin rızklara bereket ver. Beni kendi yanımda alçak gönüllü kıl ve halkın gözünde ise yücelt; cinlerin ve insanların kötülüğünden beni selamet kıl; günahımdan dolayı beni rezil etme, içimde gizli olan şeyden dolayı beni cezalandırma, amelimden dolayı beni (azap ve belalara) müptela etme, nimetlerini benden alma ve beni kendinden başkasına bırakma. Rabb'im! Beni kime bırakıyorsun? Akrabalık bağını koparacak olan bir akrabaya mı? Yoksa bana öfkelenen uzak ve yabancıya mı? Ya da beni zayıf düşürecek olan birine mi? Oysa sen benim Rabb'imsin, işlerimin sahibisin; garipliğimi, kimsesizliğimi ve menzilimin uzaklığını ve işlerimin sahibi kıldığın kimse karşısında zilletimi sana şikayet ediyorum. Allah'ım! Gazabını bana helal kılma; eğer sen bana gazap etmezsen başkalarından endişem olmaz. Münezzehsin sen. Senin bana afiyetin geniştir; o halde senden diliyorum ki ey Rabb'im, yeryüzünün ve göklerin kendisiyle aydınlandığı, karanlıkların aydınlığa kavuştuğu ve öncekilerin ve sonrakilerin kendisiyle ıslah olduğu veçhinin nuru hürmetine beni kendi gazabın üzerine öldürme, öfkeni benim üzerime indirme, bundan (ölmeden) önce benden razı olmamak için istediğin kadar bana zorluk göster. Senden başka hah yoktur. Mekke'nin, Meş'ar-ul Ham'ın, bereketli ve insanlar için güvenli kıldığın Beyt-ul Atik'in Rabb'isin. Ey sabrıyla çok günahları bağışlayan, ey lütfüyle nimetleri indiren, ey kendi keremiyle çok büyük bağışla bulunan, ey zor günlerimde dayanağım, ey yalnızlığımda arkadaşım, ey sıkıntılarımda imdadıma koşan ve ey veli nimetim benim! Ey Rabb'im ve babalarım İbrahim, İsmail, İshak ve Yakub'un Rabb'i ve ey Cebrail, Mikail ve İsrafil'in Rabb'i ve ey peygamberlerin sonuncusu Muhammed'in ve onun seçkin Ehl-i Beyt'inin Rabb'i ve ey Tevrat, İncil, Zebur'u ve Furkan'ı (Kur'an'ı) indiren, Kâf Ha Ya Ayn Sâd, Tâ Hâ, Ya Sîn ve Kur'an-ı Hekim'in Rabb'i! Yollar tüm genişliğine rağmen bana zorlaşınca ve yer tüm bolluğuyla bana daralınca sığınağım sensin; eğer senin rahmetin olmasaydı kesinlikle ben helak olanlardan olurdum. Beni hatalardan alıkoyan sensin; eğer benim -günahlarımın- üzerini örtmeseydin kesinlikle rezil olanlardan olurdum.
              Yardımınla düşmanlarıma karşı beni destekleyen sensin; eğer senin yardımın olmasaydı mağlup düşenlerden olurdum. Ey yücelik ve üstünlüğü kendine has kılan, izzetiyle dostları aziz olan, ey padişahların boynuna zillet halkasını geçiren ve heybetinden padişahların kendisinden korktuğu zat; ey gözlerin ihanetini ve göğüslerde gizli olanı, zaman ve asırların geleceklerini bilen; ey nasıl olduğunu kendisinden başka hiç kimse bilmeyen, ey ne olduğunu kendisinden başkası bilmeyen, ey yeryüzünü su üstünde tutan ve gökyüzüyle havayı kapatan, ey en güzel isimler kendisinin olan, ey hiçbir zaman kesilmeyen ihsan sahibi, ey -Mısır- kervanını Yusuf-u kurtarmak- için Kafr çölünde tutup onu kuyudan çıkaran, ey Yusuf'u kölelikten sonra padişah yapan, ey üzüntüden gözleri ağardıktan sonra üzüntüsünü sabırla gizleyen Yakub'a Yusuf'u döndüren, ey Eyyub'tan zorluk ve sıkıntıyı gideren ve yaşlandıktan sonra -çocuk sahibi olan- İbrahim'in elini, oğlunu kesmekten alıkoyan, ey Zekeriyya'nın duasını kabul ederek ona Yahya'yı veren ve onu yalnız ve kimsesiz bırakmayan, ey Yunus'u balığın karnından dışarı çıkaran, ey denizi İsrailoğulları için yarıp onları kurtaran, Firavun ve ordusunu boğan, ey rüzgarları rahmet -yağmuru- müjdeleyicisi olarak gönderen, ey kendine karşı günah işleyen kullarını cezalandırmada acele etmeyen, ey sürekli senin nimetlerinle nimetlendikleri ve senin rızkını yedikleri halde diğerlerine tapmakta olan sihirbazları, uzun bir zaman inkâr edip sürekli kendisine düşmanlık etmeleri, karşı çıkmaları ve peygamberlerini yalanlamalarından sonra kurtaran; ya Allah, ya Allah; ey kainatı yoktan var eden, ey eşi olmayan yaratıcı, ey hiçbir zaman fani olmayacak sürekli, ey hiçbir diri olmadığı zaman diri olan, ey ölüleri dirilten, ey herkesin başına kazandığını getiren, ey kendisine az şükrettiğim halde beni mahrum etmeyen, hatalarım çok olmasına rağmen beni rezil etmeyen, beni günah işlerken gördüğü halde insanlara tanıtarak haysiyetimi dökmeyen, ey bana sayısız bağışlarda bulunan ve nimetlerini telafi edemediğim; ey bana hayır ve ihsanla yönelen, benim ise kendisine günah ve isyanla yöneldiğim, ey nimetine şükretmeyi öğrenmeden beni imana hidayet eden, ey hastayken çağırdığımda bana şifa veren, çıplakken beni giydiren, açken beni doyuran, susuzken beni suya doyuran, zelilken bana izzet veren, cahilken beni bilgilendiren, yalnızken -yalnızlığımı- çokluğa dönüştüren, gayıp ve vatanımdan uzakken beni geri döndüren, fakirken beni zenginleştiren, yardım istediğimde bana yardım eden, zenginken nimetini benden almayan ve bütün bunları senden istemekten sakındığım halde kendiliğinden vermeye başlayan; o halde hamd ve şükür sana mahsustur; ey sıkıntılarımı gideren, duamı kabul eden, kusur ve ayıbımı örten, günahımı bağışlayan, beni isteklerime kavuşturan ve düşmanıma karşı zafere ulaştıran; eğer senin nimetlerini, bağışlarını ve değerli ihsanlarını saymaya kalkışsam, sayıp bitiremem. Ey mevlam! Bağışta bulunan sensin, nimet veren sensin, ihsanda bulunan sensin, güzelleştiren sensin, üstün kılan sensin, mükemmelleştiren sensin, rızıklandıran sensin, muvaffak kılan sensin, bağışta bulunan sensin, zengin yapan sensin, sermaye veren sensin, sığınak veren sensin, yeterli olan sensin, hidayet eden sensin, -hatalardan- koruyan sensin, -ayıbımı- örten sensin, bağışlayan sensin, mazeretimi kabul eden sensin, güç veren sensin, izzet veren sensin, yardım eden sensin, destek veren sensin, teyit eden sensin, zafer veren sensin, şifa veren sensin, afiyet veren sensin, ikram eden sensin, üstünsün, yücesin; o halde hamd sürekli sana hastır, sabit ve ebedi şükür sana mahsustur. Ben ise ya Rabb'im! Günahlarımı itiraf ediyorum, günahlarımı bağışla; kötü yapan benim, hata yapan benim, günahına ısrar eden benim, cahillik yapan benim, gaflet eden benim, yanlışlık yapan benim, kendine dayanan benim, -günahında- kasıtlı olan benim, söz veren ve sözünde durmayan benim, ahdini bozan benim, -misakını- ikrar eden benim, nimetlerini itiraf eden ve sonra yine günahlarına dönen benim; o halde günahlarımı bağışla; ey kullarının günahları kendisine zarar vermeyen, kullarının itaatine ihtiyacı olmayan ve kullarından iyi amel yapanı kendi yardım ve rahmetiyle ona muvaffak kılan!
              O halde hamd sana mahsustur ey Rabb'im ve mevlam. Ey Rabb'im! Sen bana emrettin, ben ise sana itaatsizlik ettim; sen beni sakındırdın, ben ise senin sakındırdığın şeyi işledim; şimdi ise artık ne mazeret gösterebileceğim bir bahanem var ve ne de yardım alabileceğim bir desteğim. O halde hangi vesileyle sana geleyim ey mevlam?! Kulağımla mı, gözümle mi, dilimle mi, elimle mi, ayağımla mı? Bunların hepsi, kendileriyle sana karşı itaatsizlik ettiğim senin nimetin değil mi?! Ey mevlam! Sen hücceti tamamladın ve yolu ben kendime kapadım -haklısın ve ben sorumluyum-. Ey günahımı babalardan ve analardan örterek onların bana eziyetini önleyen, akrabalarımdan ve kardeşlerimden örterek beni kınamalarını engelleyen, sultanlardan örterek beni cezalandırmalarına mani olan! Ey mevlam! Eğer senin benim hakkımda bildiğin şeyi onlar da bilseydiler bir daha bana bakmaz, beni kendilerinden uzaklaştırır ve ilişkilerini benden keserlerdi. Ey Rabb'im, şimdi ben ey mevlam, senin huzurunda huzu içinde, zelil, çaresiz ve hakirim; ne mazeret getireceğim bir bahanem, ne yardım alabileceğim bir desteğim, ne sebep gösterebileceğim bir delil var; ne de günah işlemediğimi ve çirkin bir iş yapmadığımı söyleyebilirim ve eğer inkar edecek olsam da ey mevlam, bunun bir yararı olmaz bana! Nasıl yapabilirim ki bunu, oysa tüm uzuvlarım aleyhime tanıktırlar ve ben kesinlikle biliyorum ki büyük günahlarımdan dolayı sen beni sorguya çekersin; sen zulmetmeyen adil bir hakimsin; senin adaletin beni helak edersin; ben senin adaletinden sana sığınıyorum. Rabb'im! Bana hücceti tamamladıktan sonra beni cezalandıracak olursan, bu benim günahlarımdan dolayıdır ve eğer beni affedecek olursan, bu da senin sabrın, bağışın ve ihsanından dolayıdır. Senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben zalimlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben bağışlanma dileyenlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben seni tek bilenlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben korkanlardan oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben -senin azabından- endişe edenlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben ümit edenlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben yönelenlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben lâ ilahe illallah söyleyenlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben isteyenlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben tesbih edenlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni, ben tekbir söyleyenlerden oldum; senden başka ilah yoktur, tenzih ederim seni; sen benim Rabb'im ve geçmiş babalarımın Rabb'isin. Allah'ım! Bu, seni ululayan senamdır, senin tekliğini anmakta benim ihlasımdır, senin saydığım nimetlerine ikrarımdır; her ne kadar ikrar etsem de onların çokluğundan, fazlalığından, açıklığından ve varlıklarının benden önceliğinden dolayı onları saymaya gücüm yetmez; beni yarattığın andan itibaren onların tümü için benden ahd aldın ve hayatımın başından beni fakirlikten zenginliğe ulaştırdın, ben -kendime zulmedenlerden oldum; sıkıntımı giderdin, kolaylık ve rahatlığa sebep oluşturdun, zorlukları defettin, çaresizliğimi giderdin, bedenime sağlık verdin, dinime selamet verdin ve eğer nimetlerini saymam için dünyanın başından sonuna kadar bütün herkes bana yardımcı olsa, ne ben ve ne de onlar nimetlerini sayıp bitirmeye gücümüz yetmez. Sen mukaddes ve yücesin; kerim, ulu ve Rahim bir Rabb'sin. Nimetlerin sayılmaz, senaların söylenip bitirilmez, ihsanların telafi edilmez; Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle ve bize nimetlerini tamamla, sana itaatle bizi saadete erdir; Sen münezzehsin, senden başka ilah yoktur. Allah'ım! Sen sıkıntısı olanlara icabet edersin, kötülüğü giderirsin, kederi olanlara yardım edersin, hastaya şifa verirsin, fakiri zenginleştirirsin, kırığı onarırsın, küçüğe merhamet edersin, büyüğe yardım edersin; senden başka destek yoktur, senden üstün bir kudret yoktur, sen yücesin, büyüksün; ey esirleri kurtaran, ey küçük çocuğa rızk veren, ey korkup sığınak dileyenlerin sığınağı, ey ortağı ve veziri olmayan! Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle ve bu ikindi vakti kullarından birine verdiğin nimetlerin en üstününü bana ver. Kullarına verdiğin zahiri nimetlerden ve sürekli yenilediğin batini nimetlerden, bertaraf ettiğin belalardan, giderdiğin sıkıntılardan, duyduğun (kabul ettiğin) dualardan, kabul ettiğin iyiliklerden ve örttüğün günahlardan (bana bu nimetlerden ver); gerçekten sen lütuf sahibisin, her şeyden haberin var ve sen her şeye kadirsin. Allah'ım! Sen kendisinden istenilen en yakın kişisin, en süratli icabet edensin, en cömert affedensin, en fazla bağışta bulunansın, kendisinden istenileni en iyi duyansın; ey dünya ve ahiretin esirgeyen ve bağışlayanı; senin gibi bir istenilen yoktur, senden başka bir hedef ve arzu yoktur. Çağırdığımda bana icabet edersin, senden istediğimde bana verirsin, sana yöneldiğimde bana şefkat gösterirsin, sana yakardığımda bana yetersin. Allah'ım! Kulun, elçin ve peygamberin Muhammed'e ve onun tertemiz Ehl-i Beyt'inin tümüne rahmet eyle, nimetlerini bize tamamla, bağışlarını bize tatlı kıl, bizi sana şükredenlerden ve senin nimetlerini ananlardan yaz; amin ey alemlerin Rabb'i. Allah'ım! Ey malik olan ve güç yetiren, güç yetiren ve kahreden, kendisine karşı günah işlenen ve -günahı- örten, kendisinden bağışlanma dilenen ve bağışlayan, ey talep eden yönelenlerin hedefi, ümit edenlerin ümidinin zirvesi, ey ilmi her şeyi kuşatan ve rafeti, şefkati ve sabrı özür dileyenleri kapsayan. Allah'ım! Peygamberin, elçin, yaratıklarının arasından seçtiğin, vahyine emin kıldığın, müjdeleyici ve korkutucu, parlak -hidayet- lambası olan ve kendisiyle Müslümanlara minnet bıraktığın ve alemlere rahmet kıldığın Muhammed'le şereflendirdiğin ve yücelttiğin bu ikindi vakti sana yöneliyoruz.
              Allah'ım! Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle; nitekim Muhammed senin rahmetine lâyıktır; ey yüce. Ona ve seçkin, tertemiz Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle ve bizi af hediyenle ört. Feryat ve figanlar çeşitli dillerle sana yükselmektedir. O halde Allah'ım, bu ikindi vakti kulların arasında taksim ettiğin bütün hayırlardan, hidayet ettiğin nurdan, yaydığın rahmetten, giydirdiğin afiyet elbisesinden ve yaydığın rızktan bize de pay ver; ey merhametlilerin en merhametlisi. Allah'ım! Bu anda bizi kurtuluşa ermiş, saadete kavuşmuş, iyiliğe ulaşmış ve faydalanmış kıl; bizi ümitsizliğe kapılanlardan kılma, bizi rahmetinden mahrum etme, bizi arzuladığımız lütfünden nasipsiz etme, bizi rahmetinden mahrum etme, ihsanından ümit ettiğimiz lütfünü bizden engelleme, bizi meyus geri çevirme, kapından kovulmuşlardan etme; ey cömertlerin en cömerdi ve ye kerimlerin en kerimi! Yakinle sana yüz tuttuk, Beyt-i Haram'ına davetine lebbeyk dedik ve onun ziyaretini kastettik; o halde onun amellerinde bize yardımcı ol, haccımızı kemale erdir, bizi affet ve bize afiyet ver; elimizi sana uzattık ve zilletle günahlarımızı itiraf etmekteyiz. Allah'ım! Bu ikindi vakti senden istediğimiz şeyi bize ver ve senden yapmanı niyaz ettiğimiz şeyi yap; bize senden başka yetecek yoktur, senden başka Rabb'imiz yoktur; hükmün hakkımızda geçerlidir, ilmin bizi kuşatmıştır, hakkımızda hükmün adalettir; bizim için hayrı takdir et ve bizi hayır ehlinden kıl. Allah'ım! Cömertliğinle bize büyük mükafat, iyi birikim ve sürekli huzur ver; bizim tüm günahlarımızı bağışla, bizi helak olanlarla helak etme, rahmetini ve rafetini bizden çevirme; ey merhametlilerin en merhametlisi. Allah'ım! Bu anda bizi, senden hacet istemeleri peşinden hacetlerini verdiklerinden, sana şükretmeleri peşinden kendilerine nimetlerini artırdıklarından, sana tevbe ettiklerinde tevbelerini kabul ettiklerinden, bütün günahlarından uzaklaştıklarında bağışladıklarından eyle; ey celal ve ikram sahibi. Allah'ım! Bize başarı ve güç ver; ey kendisinden istenilenlerin en hayırlısı, yakarışımızı kabul et, ey merhametlilerin en merhametlisi. Ey kirpiklerin kapanışı, gözlerin kırpışı, içlerde gizli olan ve kalplerde saklı olanlar kendisine gizli olmayan; evet, senin ilmin bütün bunları saymış ve hilmin kapsamıştır; sen zalimlerin söylediklerinden münezzeh ve çok yücesin. Yedi kat gökler, yerler ve bunların arasındakiler seni tesbih etmekteler; seni tesbih etmeyen hiçbir varlık yoktur. O halde hamd, yücelik ve üstünlük senindir, ey celal ve ikram sahibi, ey lütuf ve ihsanların ve büyük bağışların sahibi! Sen cömert ve kerimsin, yumuşak ve rahimsin. Allah'ım! Helal rızkını bana artır, vücuduma ve dinime afiyet ver, korkuma emniyet ver ve beni cehennem ateşinden kurtar. Allah'ım! Beni hilene müptela etme (tedbirinle beni cezalandırma), ansızın gelen azaba duçar etme, beni rezil etme; cinlerin ve insanların kötülüğünü benden uzaklaştır.
              Sonra İmam, mübarek başını gök yüzüne doğru kaldırdı ve gözlerinden yaşlar aktığı bir halde yüksek sesle şöyle devam etti:
              Ey duyanların en iyi duyanı, ey görenlerin en iyi göreni, ey en süratli hesaba çeken ve ey merhametlilerin en merhametlisi! Muhammed'e ve değerli ve kutlu Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle. Allah'ım! Senden, bana verdiğinde, benden alıkoyduğun şeylerin artık bana zarar dokundurmayacağı ve benden alıkoyduğunda artık verdiğin şeylerin bana yararı olmayacağı hacetimi istiyorum. Beni cehennemden kurtar; senden başka ilah yoktur; teksin, ortağın yoktur; mülk senindir, hamd sana mahsustur ve senin her şeye gücün yeter; ey Rabb'i, ey Rabb'i, ey Rabb'i!

              Rast Haber

              http://www.rasthaber.com/30690_Mumin...0olsun%20.html

              Yorum


                #67
                Ynt: Hilal göründü mü?

                Şevval Ayı Hilali görüldü, Ayetullah Hamaney yarını (Cuma) günü bayram ilan etti.



                Ehl-i Beyt Haber Ajansı ABNA- Ayetullah Hamaney’in bürosundan yapılan açıklamada şunlar kaydedildi: Şevval ayı hilal Veliyyi-i Fakih Ayetullah uzma Seyyid Ali Hamaney’e sabit olmuştur ve yarın Cuma günü 10 Eylül Cuma günü Şevval ayının birinci günü ve Fıtır Bayramıdır.

                Tahran’da Bayram Namazı Programı

                Bayram namazı programı sabah saat 6.45’te Dünyaca ünlü Kur’an karisi Hacı Said Tusi’nin Kur’an-ı Kerim kıraatiyle başlayacak, Nudbe duası, tevşih ve kasidelerin ardından Veliyy-i Emr’i Müslim’in Ayetullah uzma Seyyid Ali Hamaney’in Bayram namazını kıldıracak.

                Kum’da bayram Namazı

                Kum’da bayram namazını Ayetullah uzma Mekarim Şirazi kıldıracak.

                Bazı Mahkumların Affedilmesi

                Yargı erki başkanı Ayetullah Amuli Laricani’nin isteği doğrultusunda Ayetullah Hamaney Bazı mahkumların affedilmesi ve cezalarının hafifletilmesini onayladı.
                De ki: «İstediğinizi yapın; Allah, peygamberi ve mü’minler yaptıklarınızı görecektir. Sonra hepiniz, görülmeyeni ve görüleni bilen Allah'a döndürülecek­siniz. O size, yaptıklarınızı bildirecek­tir.»
                (Tevbe Suresi 105)

                Yorum


                  #68
                  Ynt: Hilal göründü mü?

                  selamunaleykum islamı dosdoğru yaşamaya gönül veren müslüman kardeşlerim bayramınız mubarek olsun
                  bu bayram bir çok insan ayı gözlemledi
                  allah tealaya hamdolsun ki özlemle beklenen vahdet yakındır ve çabalar yavaş yavaş sonuç vermektedir
                  inşaallah bu bayram vahdetle şenlenir rahmetle bereketlenir
                  bayramımız kutlu olsun rabbim dualarımızı oruç namazlarımızı kabul buyursun inşaallah
                  "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

                  Yorum


                    #69
                    Ynt: Hilal göründü mü?

                    HİLAL HENÜZ BU GECE GÖRÜLMEDİ

                    RAMAZAN YARIN (PAZARTESİ) DEĞİL SALI GÜNÜ BAŞLAYACAK İNŞAALLAH

                    ben yarın tutmayacağım..

                    Yorum


                      #70
                      Ynt: Hilal göründü mü?


                      Yani hiç bir Taklit Mercii hilalin görüldüğünü açıklamamışsa bu işin içinde İmam Zaman a.f.'in elinin olduğu gün gibi aşikardır. Bu durumda şia alemi, alimler (taklit merciileri) gibi vahdet sağlamalı ve dünyaya örnek olmalılar. hepsi de nafile oruçla da olsa oruç tuttuklarını ilan etmemeliler. yarın ramazan değil deyip tamamı salı günü oruca başlayacaklarını güçlü sesle ilan etmeliler ki İmam Zaman a.f.'e uymanın nasıl vahdeti sağladığını gösterebilsinler. zaten müstehap oruçlar ilan edilmez, gizli yapılması daha efdal değil midir bunlar kulla Allah arasındaki işler ve samimiyelerdir..

                      (bu yazı yarın şek günü orucu tutulacağını ilan eden kardeşimiz için yazıldı.)

                      Elhamdulillah ki şu ana kadar bir çok olayda İmam Zaman a.f.'in, Yüce Taklit Merciilerimizi vahdet içinde tuttuğuna şahid olduk.. eğer sorun varsa bu eğitilmemiş şiayı tam öğrenememiş mukallitlerden kaynaklanmakta.. benim gördüğüm kadarıyla..

                      Yorum


                        #71
                        Ynt: Hilal göründü mü?

                        Bismillahirrahmanirrahim

                        # ....Hilal Gözükmedi.... #

                        Yarın (Pazartesi) Şek Günü

                        Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA-

                        İran İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamaney'e bağlı hilal gözlemle ekiplerinin
                        bu saate kadar yaptıkları gözlemlere göre hilal görülmedi.
                        Hilal'in görülmediği sadece İmam Hamaney tarafından belirlenmemiştir,
                        bilakis şu ana kadar hiç bir Müçtehid'in bürosundan bu konuda açıklama yapılmamıştır.


                        Yarın yevmu'ş şek günüdür. Yarın kaza, müstehap veya benzeri bir oruca niyet ederek oruç tutulmalıdır. Sonra o günün Ramazan Ayı olduğu ortaya çıkarsa niyetini Ramazan Ayı olarak değiştirmelidir. Bazı alimler şek günü için bu şekilde de niyet edilebileceğini açıklamışlardır: "Yarın oruç tutuyorum; eğer Ramazan Ayının ilk günü olursa ondan, yok eğer Şaban Ayı ise Şaban Ayının orucundan sayılsın" bunun da doğru bir niyet olduğunu söylemişlerdir.

                        Allahümme Salli Ala Muhammed ve A'li Muhammed ve Accil Ferecehum
                        Ey Eba Abdullah... Gözler yaşlı kalmaya, kalpler zulmu sevmemeye söz verdi...

                        Yorum


                          #72
                          Ynt: Hilal göründü mü?

                          Bu açıklamalar şia alimlerinin ilkelerinin ya da çalışmalarının, Örneğin hilali tespit çalışmalarının zayıflığını ve bu yüzden şekke( şüpheye) düştüklerini göstermez. sakın yanlış anlaşılmasın..

                          bu açıklamalar, müslümanların ezici çoğunluğunu oluşturan sünnilerin kafa karışıklıklarından etkilenen bilinçsiz şiileri doğruya yönlendirmek ve bir de vahdeti engelleyici, sünnilerle iyi geçinmeyi zora sokacak uygulama ve söylemlerin önünü almak amaçlıdır..

                          yani yarın biz de oruç tutuyoruz sizinle tam bir muhalefet içinde değiliz gibilerinden bir açıklama..

                          yoksa şia tam bir vahdet içinde salı günü oruca başlayacaktır inşaAllah..

                          Yorum


                            #73
                            Ynt: Hilal göründü mü?

                            Bugün pazartesi itibariyle Ehli Sunni kardeşlerimiz oruç tutacaklar ve bugünü Ramazan Ayının birinci günü bilmekte ve ona göre tutmaktalar. Acaba bu Ehli Sunni kesim neye göre yarını birinci gün olarak ilan etmektedirler ? Eğer birinci gün olarak belirlemişlerse ki bunu daha yıllar öncesinden bugün 1. gün olacaktır diye.. belirlemişlerdi ve gelecek icin de ne zaman Ramazan ayının birinci günü, ne zaman Ramazan Bayramının birinci günü olacak hep kesinlikle belirleyebiliyorlar - Nedir bu mantık?- şaşırmamak elde değil, nasıl olabilir ki günler öncesinden Ramazan ayının 1. günü veya Ramazan Bayramının 1.günü belirlenebilir. Mantığını gercekten anlamak istiyorum bu sunnni ehlinin eğer hilale göre biz veriyoruz ve biz hilali gördük (ki yıllar öncesi-sonrasından biliyorlar, şaşırmamak elde değil ) diyorlarsa evet biz hilali şu ülke gördük duyurusunu yapsınlar ama yok hilale göre yapmıyorlarsa neye göre yapıyorlar ?...
                            Ey Eba Abdullah... Gözler yaşlı kalmaya, kalpler zulmu sevmemeye söz verdi...

                            Yorum


                              #74
                              Ynt: Hilal göründü mü?

                              sünniler şu uydurma hadisle amel ediyorlar:

                              güya Peygamber buyurmuş ki:

                              biz ümmi kavimiz hesap kitap bilmeyiz (ama bu gün takvim rasathane ve hesap varmış) hilali görür oruç tutarız hilali görür bayram ederiz..

                              bu gün rasathane ve cihazların çok geliştiği, ve yıllar sonrasında güneş ve ay tutulmalarının bile tespit edilebildiği ve diyanetin takvimlerinin de buna göre düzenlendiği söyleniyor. ama o gün yani Peygamber s.a.a. zamanında bu imkanlar yokmuş, olsaymış Peygamber s.a.a. de hilali gözlemez hesapla yaparmış... sünni mantık bu..

                              tabi bu sünni mantığın tamamı değil. bir kısım sünniler de aynen bizler gibi hilali gözetliyor ve bunlar muhtemelen, yarın oruç tutmayacaklar. şayet başlarındaki tağuti yönetimler onları yanıltmazsa tabi ki..

                              Yorum


                                #75
                                Ynt: Hilal göründü mü?

                                Peygamber Efendimiz s.a.a zamanında tamam teknolojik olarak böyle gelişmişlik yoktu. Peygamber Efendimiz s.a.a -bunlarsız (teknolojik cihazlarsız)- hesap yapıyorsa evet O'nun s.a.a 'i hesabı da yanılmaz- kendiliğinden de konuşmaz, haşa O peygamber s.a.a ki sayıklama, ne söylediginin, ne yaptığının farkında olmama gibi bir durum da söz konusu değildir, olmaz da- Eger O s.a.a 'i hesap yapıyorsa evet o dönemin müslümanları hic bir tereddüte düşmeden Peygamber Efendimiz s.a.a'e uyuyorlardı ve bu konuda akıllarından bir teredüt geçemezdi... Çünkü hesabı yapan Hatemul Enbiya Muhammed Mustafa S.a.a, ama şu an demeye bile gerek yok ancak konu itibariyle bahsetmek cok abes olmayacak evet şuan da Peygamber Efendimiz s.a.a yok ve haşa bu o hesap yöntemini de kim yapabilir kim idrak edip farkına varabilir, yani zahirde Peygamber Efendimiz s.a.a hesap yapıyor olarak görüp biz de hesap yapmalıyız... Tamam kardeşim sana hesap yapma diyen yok ama bir de kendine sor Acaba ben O'nun gibi hesap yapabilecekmiyim ? Bu dini ve olayları kuru-mantık aramaksızın sadece zahiri olarak görüp,işin aslına-batınına- inmeden buna Peygamber Efendimiz s.a.a in sünneti demek acaba ne kadar sünnet olur ne kadar doğru olur...İllaki Peygamber Efendimizin s.a.a'in yaptıklarını sadece zahir olarak alıp yapmak ne kadar akıl karı, O dönem otobüs,Ucak gibi taşıtlar da yoktu Peygamber Efendimiz s.a.a Hacc'a deveyle yolculuk yapıyordu, o zaman bizler bugün teknolojisinden yararlanmayıp deveyle Hacc'a gidilmesi gerekir, çünkü görünürde Peygamber Efendimiz s.a.a öyle yapıyordu...

                                Bugün evet o teknolojik araçlar bile pekala olabilir ki yetersiz kalabilir...Biz İnanabiliyormuyuz Allah-u Tealanın Farzı Olan Oruc gibi bir konuda Peygamber Efendimiz yanılsın ama bu zaman çok farklı...yanılmak çok olağan..bu kadar yanılma payı yüksekken " cahiliye mantığı " olarak adlandırmak gerekirse gel sen böyle bir mantıksızlığı kullan... Peygamber Efendimiz s.a.a den sonra da hatasız İmamların(Ehl-i Beyt İmamlarının A.S) kesinkez olabildiğini-olabilcegini(Allah İmamı Zaman A.S'mın zuhrunu acil eylesin ) bize aslında gözler önüne seriyor. Evet şuan Peygamber Efendimiz s.a.a den yarar saglayamıyoruz, kaldı ki bizlerin olması gereken son İmamımız İmam Mehdi a.f'dan da gayp da olduğundan direkt yarar sağlayamıyoruz ve onun içindir ki dualarımız hep o yöndedir ki bir an önce İmam Mehdi A.f'un Zuhru gerçekleşsinde her dönemin bir peygamberi-imamı olduğu gibi bizim de bir imamız(( olsun...
                                Ey Eba Abdullah... Gözler yaşlı kalmaya, kalpler zulmu sevmemeye söz verdi...

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X