Ynt: Hadi Gelin Ramazana Taşınalım!
Hafifliğin Ağırlığı ya da Ebuzeri Anlamak…
Zor değil aslında hiç de. Şu çağda Ebuzeri anlamak. Ebuzercesine anlamak. Ebuzeri yaşamak, Ebuzercesine yaşamak..
Mümkün bunların hepsi ama gerek ki doğru okumak…
Sade yaşardı. Çölü severdi yokluğu olduğu için severdi. Çölde var olanlardan evini yaptı. Dışarıdan ithal etmedi hiçbir şeyi. Tıpkı bir çocuk saflığı ve mutluluğuyla. Misafirliğe giden bir çocuğun “bana ne ben burada ne yapar nasıl oynarım”ı hiç aklına getirmeden orada var olanlarla “en zevkli nasıl oynarımı” bile düşünmeden hemen alıp eline geçirdiğini oynayıveren çocuğun mutluluğuyla..
Yalnız yaşamayı severdi. Kendisini sadece kendisinin anlayacağını bildiğinden. Herkesi eleştireceğinden, kendisine gülecek dünyaya değer vermeyişiyle alay edileceğini düşündüğünden belki de…
Zaman o zaman da karaydı. Dünyanın sahte geçici malları arasında kalmıştı. Kalpleri satın almıştı. Vicdanları bağlamıştı.. Ve Ebuzerce bakış kalmamıştı…
Bir ağırlığı yoktu ki onun sırtında taşıyacağı, kaybedeceği malı mı vardı ki korkacağı, memnun edeceği kalp mi vardı ki övgü bekleyeceği.. her şeyi atmıştı Allahtan, Resülden s.a.a. Ehlibeytten a.s. başka ne varsa. Bunlarsa onu, yerin ağırlığından melekuti aleme taşımıştı. Çağlardan alıp günümüze bağlamış, bir ün bırakmıştı…
Hep övdü hadisleri nakletti Ehlibeytin a.s. şahitliğine dair. Onlara şehadetle. Eğilmezdi boynu bükülmemiş mal mülk sevgisinden alışmamıştı ağırlık almadığından gram bile dünyaya dair…
O yüzden saltanat bağlıları onu taşıyamadılar sırtlarında. Önce Ebubekir sonra Ömer hadis aktarmasını yasakladılar. Ömer bir ömür yanında hapsetti. Bir bomba etkisi yapıp rivayet ettiği hadisler iktidarını toz dumana çevirip yakıp yıkmasın diye… Dedi bana anlat ben dinleyeyim sizden istifade edeyim…
Ebuzer toprağa girmiş bir tohum gibi oldu onun yanında bilendi gizlendi çürüdü… onu tutan tek engeldi Resülün s.a.a hadisi. Hadise uymak için hadis rivayetini terk etti. Ömer onu yanında 10 yıl hapsetti. Resul s.a.a. demişti naparsın ey Ebuzer seni hapsedecek olsalar dinin dilin için. Güldü bu kolay sorudan dolayı hafifliği olan Ebuzer. Ne var ki sıyırır kılıcımı onlarla savaşırım. Öyle kolay mı dedi Resulü s.a.a. Allah’ın. Öyle olsaydı Ali a.s. savaşırdı.. Din, coşmuş adaletin, azgın dalgalarına kapılarak nasıl ayakta kalırdı… Adaleti önce kendini vururdu. Ehlibeyt yok olurdu…
Kafası karıştı Ebuzerin ve sordu kolay gördüğü sorunun cevabını. Ne yapayım.. canım sana kurban Ey Allah’ın Resülü s.a.a. .. sana emredileni yap sakın savaşma ama doğru bildiğinden şaşma…
Öyle bir kınına soktu ki kılıcını Ebuzer ucu eskimiş dünyaya önem vermemekten kının açık tarafından taaa yüreğini deldi. Öyle derine ki kor oldu sakladığı yerdeki hadisleri yaktı adeta. Birbirleriyle dertleşti yüreğine soktuğu kılıçla Ehlibeytin a.s. fazilet u mazlumiyetine dair bildiği hadisler…
Hangi sultan bakiydi ki dayanabilirdi ki o kadar dünya nimetinin ağırlığına, boğardı en genç olanını da, ne asker koruyabilirdi yıkılan tahtlarının üzerine oturunca ecelleri, ne varlığı, hutameye kadar açılan yollardan geçti niceleri…
Osmana dayandığında dünyanın cevherleri kalpleri yakan akıl olmayan başları döndürüp taşlar arasında kalmışcasına ezen düzen… Ebuzer dedi ne diye mescide hristiyanlığı anlatan adamla Yahudiliği anlatan kâbul ahbarı koyup millete vaaz ettiriyorsunuz.. Osmana öyle bir çattı ki Osman sanki bir kırıntı bile elinde kalmayacakmış gibi sarıldı tahta yığdığı o kocaman dünyasına… malları nereden kazandın deyince keskin dilli, üzerine yapmadı evleri fedekleri verdi devretti mervanlara Peygamberin s.a.a. sürgün ettiklerinin üzerlerine… sanki onlar koruyacaktı.. örümcek ağının nasıl koruduğuna inanırsa öyle inanacaktı cahiller ağlarına…
Oysa osmana bakmadı bile Ebuzer. Beğenmedi bile ona nasihat etmeyi. Açık havaya çıktı. Ruhu bunalmıştı saltanata yakın olmaktan Ömerin zindanından… fakirlere yemeği az ekmeği kuru olanlara evleri çamur ruhları altın olanlara, urbaları yırtık ayakları yalın zihinleri tertemiz kalpleri parlak yardımsever paylaşımcı acıması ölmemiş olanlara. El ele tutuşmak için başlarını kuma sokan başlarını dünya zinetiyle bağlayanların başa takva örtüsünü yasaklayanlara karşı bir uçtan diğer uca el ele tutuştu Ebuzer…
En başta olduğundan hayrın, muaviye gelir dedi bunun hakkından Osman.. şama sürgün. Kuşu altın kafese koymuşlar hani benim vatanım demiş, açmış bırakmışlar çalılıkta dikenler üstünde oh be demiş gibi Ebuzer altın içinde yüzenlerin vay hallerine, altın gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanların vah hallerine o kıyamette ki biriktirdikleri eritilip kor olarak içlerine döküldüğü zaman.. (Tevbe s.)
Ebuzer kızgın kor gibi oldu daha onlar ahirete gitmeden döküldü onların gözlerine ellerine kulaklarına.. çekemediler hafif adamın çekilmez ağırlığını yeniden çeksin diye gücünü alsın diye canını aksi deveye bindirdiler daha aksi adamlara kattılar yeniden medineye…
Ve oradan da yeniden vatanına. Yalnızlık diyarı rebezeye…
Neden mi
Yokluğuna bile muhtaçılar Ebuzerin sahip olmadıklarının o kadar mı düşkündüler dünya nimetlerine mallarına oyunlarına…
Mervana bıraktı osmanı Ebuzer muaviyeye bıraktı. Birbirlerine kattı hicret etti. Nefes alabileceği tek çöl kalmıştı: Rebeze…
Üç harfli çöl onu aldı sardı kalbine ne varsa insanlara dair aldı verdi yalnızlığı. Kemale erdi ebuzer. Zenginleri görmeden yaşamaya başladığında:
Ölümü görünce korku nedendir? Tıpkı çocuun gideceği yeri bilmemesindendir. Eğer bilseydi gideceği yeri hiç korkudan ağlar mıydı… dedi eşine Ebuzer ölmeden…
Başlarını altın çuvallarına sokup şan şöhret ağlarında elleri kolları bağlı yitiren özgürlüklerini çağın onca acımasızlığı arasında bir nefestir Ebuzerle konuşabilmek… onu görebilmek anlayabilmek..
Her şeyden ümidinizi kestiğinizde bu millet adam olmaz bu dünya ağından kimseyi bırakmaz kimse kalmamış büyüsünen kurtulan, sandığınızda açın okuyun yoklukların tarihinden Ebuzeri gözlerini kamaşsın cennet güzelliklerinden…
Her şeyini Ehlibeytin a.s. tanıtımına endekslemiş bir dil:
Osman yasaklamıştır fazilet hadislerini nakletmeyi. Casusları korku salmıştır dünyanın dolduğu kalplere.. Ebuzer istisnadır maldan mülkten etkilenmeyen bir kimlik olarak, der başına dikilen devletin adamına.. neden hadis aktarıyorsun halife yasaklamadı mı tehdidiyle korkutacağını sandığı adam müsveddesine:
Kafasını kaldırarak: sen casus musun? Vallahi hadis naklettiğim için kılıcı kaldırsanız boynuma inmeden hadisi söyleyecek kadar vakti bile değerlendirir hadisi aktarırım. …
Aaah ah Ebuzercesine yaşamak Ebuzer okumak onu tanımak sadece Ehlibeyti a.s. sevmek onun yolunda olmakla anlamını bulur..
O yokluk yerinden dünyaya ait, nurlar içinde uhraya ait, azıcık yerin yok mu Ebuzer.. bu dünya zindanı beni ne çok sıktı bir bilsen…
Hep dost bildiklerimiz usandırdı, keşke kafirlerden çekseydik….
(Not: bu yazı münazara bölümünde Ebuzeri isyan ettiren ...başlığı için yazıldı ama ramazan ayında kapalı olması nedeniyle buraya eklendi inşallah ramazandan sonra oraya taşınır...)
Hafifliğin Ağırlığı ya da Ebuzeri Anlamak…
Zor değil aslında hiç de. Şu çağda Ebuzeri anlamak. Ebuzercesine anlamak. Ebuzeri yaşamak, Ebuzercesine yaşamak..
Mümkün bunların hepsi ama gerek ki doğru okumak…
Sade yaşardı. Çölü severdi yokluğu olduğu için severdi. Çölde var olanlardan evini yaptı. Dışarıdan ithal etmedi hiçbir şeyi. Tıpkı bir çocuk saflığı ve mutluluğuyla. Misafirliğe giden bir çocuğun “bana ne ben burada ne yapar nasıl oynarım”ı hiç aklına getirmeden orada var olanlarla “en zevkli nasıl oynarımı” bile düşünmeden hemen alıp eline geçirdiğini oynayıveren çocuğun mutluluğuyla..
Yalnız yaşamayı severdi. Kendisini sadece kendisinin anlayacağını bildiğinden. Herkesi eleştireceğinden, kendisine gülecek dünyaya değer vermeyişiyle alay edileceğini düşündüğünden belki de…
Zaman o zaman da karaydı. Dünyanın sahte geçici malları arasında kalmıştı. Kalpleri satın almıştı. Vicdanları bağlamıştı.. Ve Ebuzerce bakış kalmamıştı…
Bir ağırlığı yoktu ki onun sırtında taşıyacağı, kaybedeceği malı mı vardı ki korkacağı, memnun edeceği kalp mi vardı ki övgü bekleyeceği.. her şeyi atmıştı Allahtan, Resülden s.a.a. Ehlibeytten a.s. başka ne varsa. Bunlarsa onu, yerin ağırlığından melekuti aleme taşımıştı. Çağlardan alıp günümüze bağlamış, bir ün bırakmıştı…
Hep övdü hadisleri nakletti Ehlibeytin a.s. şahitliğine dair. Onlara şehadetle. Eğilmezdi boynu bükülmemiş mal mülk sevgisinden alışmamıştı ağırlık almadığından gram bile dünyaya dair…
O yüzden saltanat bağlıları onu taşıyamadılar sırtlarında. Önce Ebubekir sonra Ömer hadis aktarmasını yasakladılar. Ömer bir ömür yanında hapsetti. Bir bomba etkisi yapıp rivayet ettiği hadisler iktidarını toz dumana çevirip yakıp yıkmasın diye… Dedi bana anlat ben dinleyeyim sizden istifade edeyim…
Ebuzer toprağa girmiş bir tohum gibi oldu onun yanında bilendi gizlendi çürüdü… onu tutan tek engeldi Resülün s.a.a hadisi. Hadise uymak için hadis rivayetini terk etti. Ömer onu yanında 10 yıl hapsetti. Resul s.a.a. demişti naparsın ey Ebuzer seni hapsedecek olsalar dinin dilin için. Güldü bu kolay sorudan dolayı hafifliği olan Ebuzer. Ne var ki sıyırır kılıcımı onlarla savaşırım. Öyle kolay mı dedi Resulü s.a.a. Allah’ın. Öyle olsaydı Ali a.s. savaşırdı.. Din, coşmuş adaletin, azgın dalgalarına kapılarak nasıl ayakta kalırdı… Adaleti önce kendini vururdu. Ehlibeyt yok olurdu…
Kafası karıştı Ebuzerin ve sordu kolay gördüğü sorunun cevabını. Ne yapayım.. canım sana kurban Ey Allah’ın Resülü s.a.a. .. sana emredileni yap sakın savaşma ama doğru bildiğinden şaşma…
Öyle bir kınına soktu ki kılıcını Ebuzer ucu eskimiş dünyaya önem vermemekten kının açık tarafından taaa yüreğini deldi. Öyle derine ki kor oldu sakladığı yerdeki hadisleri yaktı adeta. Birbirleriyle dertleşti yüreğine soktuğu kılıçla Ehlibeytin a.s. fazilet u mazlumiyetine dair bildiği hadisler…
Hangi sultan bakiydi ki dayanabilirdi ki o kadar dünya nimetinin ağırlığına, boğardı en genç olanını da, ne asker koruyabilirdi yıkılan tahtlarının üzerine oturunca ecelleri, ne varlığı, hutameye kadar açılan yollardan geçti niceleri…
Osmana dayandığında dünyanın cevherleri kalpleri yakan akıl olmayan başları döndürüp taşlar arasında kalmışcasına ezen düzen… Ebuzer dedi ne diye mescide hristiyanlığı anlatan adamla Yahudiliği anlatan kâbul ahbarı koyup millete vaaz ettiriyorsunuz.. Osmana öyle bir çattı ki Osman sanki bir kırıntı bile elinde kalmayacakmış gibi sarıldı tahta yığdığı o kocaman dünyasına… malları nereden kazandın deyince keskin dilli, üzerine yapmadı evleri fedekleri verdi devretti mervanlara Peygamberin s.a.a. sürgün ettiklerinin üzerlerine… sanki onlar koruyacaktı.. örümcek ağının nasıl koruduğuna inanırsa öyle inanacaktı cahiller ağlarına…
Oysa osmana bakmadı bile Ebuzer. Beğenmedi bile ona nasihat etmeyi. Açık havaya çıktı. Ruhu bunalmıştı saltanata yakın olmaktan Ömerin zindanından… fakirlere yemeği az ekmeği kuru olanlara evleri çamur ruhları altın olanlara, urbaları yırtık ayakları yalın zihinleri tertemiz kalpleri parlak yardımsever paylaşımcı acıması ölmemiş olanlara. El ele tutuşmak için başlarını kuma sokan başlarını dünya zinetiyle bağlayanların başa takva örtüsünü yasaklayanlara karşı bir uçtan diğer uca el ele tutuştu Ebuzer…
En başta olduğundan hayrın, muaviye gelir dedi bunun hakkından Osman.. şama sürgün. Kuşu altın kafese koymuşlar hani benim vatanım demiş, açmış bırakmışlar çalılıkta dikenler üstünde oh be demiş gibi Ebuzer altın içinde yüzenlerin vay hallerine, altın gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanların vah hallerine o kıyamette ki biriktirdikleri eritilip kor olarak içlerine döküldüğü zaman.. (Tevbe s.)
Ebuzer kızgın kor gibi oldu daha onlar ahirete gitmeden döküldü onların gözlerine ellerine kulaklarına.. çekemediler hafif adamın çekilmez ağırlığını yeniden çeksin diye gücünü alsın diye canını aksi deveye bindirdiler daha aksi adamlara kattılar yeniden medineye…
Ve oradan da yeniden vatanına. Yalnızlık diyarı rebezeye…
Neden mi
Yokluğuna bile muhtaçılar Ebuzerin sahip olmadıklarının o kadar mı düşkündüler dünya nimetlerine mallarına oyunlarına…
Mervana bıraktı osmanı Ebuzer muaviyeye bıraktı. Birbirlerine kattı hicret etti. Nefes alabileceği tek çöl kalmıştı: Rebeze…
Üç harfli çöl onu aldı sardı kalbine ne varsa insanlara dair aldı verdi yalnızlığı. Kemale erdi ebuzer. Zenginleri görmeden yaşamaya başladığında:
Ölümü görünce korku nedendir? Tıpkı çocuun gideceği yeri bilmemesindendir. Eğer bilseydi gideceği yeri hiç korkudan ağlar mıydı… dedi eşine Ebuzer ölmeden…
Başlarını altın çuvallarına sokup şan şöhret ağlarında elleri kolları bağlı yitiren özgürlüklerini çağın onca acımasızlığı arasında bir nefestir Ebuzerle konuşabilmek… onu görebilmek anlayabilmek..
Her şeyden ümidinizi kestiğinizde bu millet adam olmaz bu dünya ağından kimseyi bırakmaz kimse kalmamış büyüsünen kurtulan, sandığınızda açın okuyun yoklukların tarihinden Ebuzeri gözlerini kamaşsın cennet güzelliklerinden…
Her şeyini Ehlibeytin a.s. tanıtımına endekslemiş bir dil:
Osman yasaklamıştır fazilet hadislerini nakletmeyi. Casusları korku salmıştır dünyanın dolduğu kalplere.. Ebuzer istisnadır maldan mülkten etkilenmeyen bir kimlik olarak, der başına dikilen devletin adamına.. neden hadis aktarıyorsun halife yasaklamadı mı tehdidiyle korkutacağını sandığı adam müsveddesine:
Kafasını kaldırarak: sen casus musun? Vallahi hadis naklettiğim için kılıcı kaldırsanız boynuma inmeden hadisi söyleyecek kadar vakti bile değerlendirir hadisi aktarırım. …
Aaah ah Ebuzercesine yaşamak Ebuzer okumak onu tanımak sadece Ehlibeyti a.s. sevmek onun yolunda olmakla anlamını bulur..
O yokluk yerinden dünyaya ait, nurlar içinde uhraya ait, azıcık yerin yok mu Ebuzer.. bu dünya zindanı beni ne çok sıktı bir bilsen…
Hep dost bildiklerimiz usandırdı, keşke kafirlerden çekseydik….
(Not: bu yazı münazara bölümünde Ebuzeri isyan ettiren ...başlığı için yazıldı ama ramazan ayında kapalı olması nedeniyle buraya eklendi inşallah ramazandan sonra oraya taşınır...)
Yorum