Kaynak/ Usul-u Kafi-Cilt.2
Bilindiği üzere bir kulun üzerindeki en büyük vazifesi Allah'ın varlığına ve birliğine-tevhid-, Resullah sallalahu aleyhi ve alihi'ne -nubuvvet- ve Resulullah sallalahu aleyhi ve alihi'nin vasilerine -imamet-dilden ve kalpten ikrar etmektir.
15-(3024)… Hafs b. Giyas, rivayet eder:
Ebu Abdullah (Cafer Sadık ) aleysisselam’ın şöyle dediğini duydum:
<<Elinden bilinmemek geliyorsa, bunu yap. İnsanların seni övmesinin sana bir zararı olmaz. Allah katında övülmeyi hak eden biri isen eğer, insanların seni kötülemelerinin bir zararı olmaz.>>
Sonra şöyle dedi:<< Babam Ali b. Ebu Talib şöyle demiştir:
Şu iki adamdan başkasının hayatında hayır yoktur: Her gün biraz daha artırarak hayır işleyen adam. Ölüme tevbe ile hazırlanan adam.
Fakat tevbe ile ne elde edebilir ki? Allah’a yemin ederim ki, eğer boynu kopuncaya kadar secde etse dahi, ancak bizim –Ehl-i Beyt ‘in- velayetimizi kabul etmesi durumunda Allah Tebareke ve Teala onun tevbesini kabul eder.
Dikkat edin! Bizim hakkımızı bilen, bizden dolayı sevap uman, her gün yarım ölçek yiyeceğe, avret yerlerini örtecek bir parça giyisiye ve başını sokacak bir yuvaya razı olan bir kimse, yinede Allah’a yemin ederim ki, korkarlar, titrerler ve dünyadan paylarının bu olmasını temenni ederler. Nitekim Allah Azze ve Celle onları bu şekilde vasfetmiş ve şöyle buyurmuştur: “Ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak yapanlar…”(Müminun, 60)
Peki, nedir yaptıkları? Allah’a yemin ederim ki, işledikleri ibadetin yanı sıra bizim sevgimizi ve velayetimizi de gerçekleştirirlerdi. Bununla beraber korku içindeydiler. Onların korkusu kuşkudan kaynaklanmıyordu. Aksine bizim velayetimiz ve itaatimiz hususunda bir kusur işlemiş olmaktan korkuyorlardı.>>
Bilindiği üzere bir kulun üzerindeki en büyük vazifesi Allah'ın varlığına ve birliğine-tevhid-, Resullah sallalahu aleyhi ve alihi'ne -nubuvvet- ve Resulullah sallalahu aleyhi ve alihi'nin vasilerine -imamet-dilden ve kalpten ikrar etmektir.
15-(3024)… Hafs b. Giyas, rivayet eder:
Ebu Abdullah (Cafer Sadık ) aleysisselam’ın şöyle dediğini duydum:
<<Elinden bilinmemek geliyorsa, bunu yap. İnsanların seni övmesinin sana bir zararı olmaz. Allah katında övülmeyi hak eden biri isen eğer, insanların seni kötülemelerinin bir zararı olmaz.>>
Sonra şöyle dedi:<< Babam Ali b. Ebu Talib şöyle demiştir:
Şu iki adamdan başkasının hayatında hayır yoktur: Her gün biraz daha artırarak hayır işleyen adam. Ölüme tevbe ile hazırlanan adam.
Fakat tevbe ile ne elde edebilir ki? Allah’a yemin ederim ki, eğer boynu kopuncaya kadar secde etse dahi, ancak bizim –Ehl-i Beyt ‘in- velayetimizi kabul etmesi durumunda Allah Tebareke ve Teala onun tevbesini kabul eder.
Dikkat edin! Bizim hakkımızı bilen, bizden dolayı sevap uman, her gün yarım ölçek yiyeceğe, avret yerlerini örtecek bir parça giyisiye ve başını sokacak bir yuvaya razı olan bir kimse, yinede Allah’a yemin ederim ki, korkarlar, titrerler ve dünyadan paylarının bu olmasını temenni ederler. Nitekim Allah Azze ve Celle onları bu şekilde vasfetmiş ve şöyle buyurmuştur: “Ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak yapanlar…”(Müminun, 60)
Peki, nedir yaptıkları? Allah’a yemin ederim ki, işledikleri ibadetin yanı sıra bizim sevgimizi ve velayetimizi de gerçekleştirirlerdi. Bununla beraber korku içindeydiler. Onların korkusu kuşkudan kaynaklanmıyordu. Aksine bizim velayetimiz ve itaatimiz hususunda bir kusur işlemiş olmaktan korkuyorlardı.>>
Yorum