Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İmamların masumluğu meselesi

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #76
    Ynt: İmamların masumluğu meselesi

    (Normalde sizden aldığım alıntıları mor renkle yapıyordum. Ancak burdaki ilmi olmayan ve nezaket sınırlarını aşan ifadeleriniz sebebiyle kırmızıya döndü alıntılar..)

    kardeş daha öncede söyledim.sen benim değerime ve üstadım olan ÜSTAD BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ HAZRETLERİNE küfür eder gibi ''said'' diye hitap ettiğin müddetçe benden nezaket bekleme.


    "1. Surat astı ve yüz çevirdi;"

    bu cümlede Peygamber s.a.a.'ten mi bahsediliyor. Eğer öyle olsaydı Allah'ın: "surat astın ve yüz çevirdin" demesi gerekmez miydi? Belağat incelik ve Peygamberle ümmetin kendine yakınlığı açısından.. Ümmete şikayet mi ediyor Allah burda üçüncü tekil şahıs kullanarak.. yoksa kendi kendine mi konuşuyor? sorumuzu neden cevaplamadınız ikinci kez yazıyoruz?...


    evet orda 3.tekil şahsa hitap ediliyor ama bu sizin sandığınız gibi bir başkası olduğundan değil Kur'an'ın bir edebiyat sanatıdır..
    hani Resulullah huzurundaki sahabelerin bazı kusurlarını eleştirecekken direk o şahsa hitap etmiyor ''sizden bazılarına ne oluyorki şöyle şöyle yapıyor'' diyor.bu kalp kırmadan ve değer vererek eleştirmektir.Kuranda aynı şeyi yapmış..nitekim bunun delili 5.ayetten itibaren 2.tekiş şahsa dönerek kendini gösteriyor:
    5. Fakat kendini müstağni gören (hiç bir şeye ihtiyacı olmadığını sanan) ise,
    6. İşte sen, onda 'yankı uyandırmaya’ çalışıyorsun.
    7. Oysa, onun temizlenip-arınmasından sana ne?
    8. Ama koşarak sana gelen ise,
    9. Ki o, 'içi titreyerek korkar' bir durumdadır;
    10. Sen ona aldırış etmeden oyalanıyorsun.

    1.ve 2. ayetlerde ki muhatap burda ortaya çıkmış oluyor.

    buna delilleriniz nelerdir? Yani insanlığın Muhammed için değil Muhammedin insanlar için olduğunun... Elçilik insanların hizmeti için ve insanlığın elçiden büyük olduğu için midir?


    evet..elçiyi gönderecek biri yoksa elçi diye birşey olmayacağı gibi elçilik kurumuda olmayacak..

    bu mantıktan neler çıkar ve nereye kadar gidilir biliyor musunuz?

    mesela zina eden ve zina isteğinden kurtulamayan ya da kumarbaz hatta alkolik insanlar da bundan nasıl kurtulunacağını ya da zina etmiş bir insanın bunun yıkıcı psikolojisinden nasıl kurtulup nasıl tevbe edeceğini de pratik olark göstermesini dilerlerse o zaman nasıl bir peygambere inanacaksınız!.. böyle mantık olabilir mi.. Peygamberlerin "günahtan dolayı ettikleri tevbe"de örnek olduğunu hangi ayetten çıkarıyorsunuz.. Peygamberlerin terki evladan dolayı tevbede örnek olmaları insanlara: "gördün mü bak bu da iradeli insan, tüm günahlardan sıyrılmış ve terki evladan dolayı bile tevbe ediyor biz ne haldeyiz kendimize çeki düzen vermeliyiz" şeklinde düşünmeleri mi en güzel örnekliğe yakışır yoksa: "o da günah işledikten sonra benden ne beklenir ki.." diye düşünmeleri mi...


    ehlisünnet dünyası 1400 yıldır bu mantıktadır ve bu mantıktan hiçbir arızada çıkmış değildir.biz Resulullaha ''sünnet..sünnet'' diye başka bir şeyi ortak koşmazken..siz 12 tane insanı Resulullaha tabiri caizsa şirk koşuyorsunuz..

    nasıl mı? bu ayetler sizce günah işleyip günahtan nasıl kurtulacağının örnekliğini mi ifade eder. Siz mi sormuştunuz eski ümmetler örnek mi olurlar o şeriatlar neshedilmedi mi diye.. biz bu görüşte değiliz ama öyle dediyseniz kendi içinizde çelişkiye düştünüz bu da sırf şiaya karşı çıkmak için mi diye merak ettim..

    bu arada şia hiç bir zaman tepkisel başkası şöyle diye inanç oluşturmuş icad etmiş değildir. Tersine bu inançlar zaruri ve olması şart olan, hakikatin de böyle olduğu inançlardır. Bir kaç kez izah ettim şianın Peygamberlerin masumiyeti inancı:

    1- insanları günahlardan alıkyoyacak bunun mümkün olacağını düşündürtecek öğeler içerir

    2- Allah'ın hikmetli seçimi ve dinle insanı mükemmel yaptığı, meleklere karşı insan türünü yaratmadaki hikmetiyle uyum içerisindedir..

    3- Peygamberlerin örnekliğinin kusursuz olması ve Allah'ın peygamberlere kayıtsız şartsız itaatini emrettiği ayetlerle uyum içerisindedir..

    bunları yazdık kardeş ama sizden bu somut delillere bir cevap bulamadık. buna rağmen şianın sünniliğe tepki için böyle inandığını söylüyorsunuz. Tam tersine baksanız aslında sünniliğin şiaya ve hakikatlere tepki için ayetleri yanlış yorumladığını.. yanlış rivayetler ürettiğini göreceksiniz.. çünkü akıl tamamen şiadan yana Elhamdülillah...

    Örneğin bir sınıfta bir hoca: "Ahmeti örnek alın o sizin için mükemmel bir örnektir üsvei hasenedir" dese, sınıfta bir gün ahmetin hata yaptığı ortaya çıksa hem de hocanın yasakladığı bir şeyi yaptığı...:

    1- sınıfta iyi niyetli akılcı düşünen öğrencilerin ya bu hocanın ya seçiminde ya da koyduğu yasaklarda sorun var. Ya da mükemmel örnek demesinde yanlış yapmış "bunun da hataları olabilir yanlışlarını almayınız" diye kayıt koyması gerekir diye, söylemezler,

    2- kötü niyetli düşman öğrenciler hocaya alaylı alaylı gülmeleri için bir malzeme yakaladıklarını görür, "bulduk" diye sevinmezler mi...

    Allah'sa buradaki aklın gerektirdiği hikmet ve güçlerden çok daha yüksek, çelişki ve noksanlıklardan çok daha üstündür..


    sınıftaki hoca bazen ahmeti tahtaya kaldırır ve ahmetin hiçbir eksiğinin olmadığını bildiği halde ona ''örneklik'' görevi verdiği için diğerlerine ders olsun diye derki: ''ahmetçiğim! çok güzel giyinmişsin ama ceketin yamuk durmuş şunu şöyle düzeltlelim..ayakkabılarının bağı evet bağlanmalı ama düzgün olsun diye öyle değil böyle'' diye aslında ''kızım sana söylüyorum gelinim sen anla'' tarzında düzeltmeler yapar..bu düzeltmeler ne ahmeti öğrencilerin gözünde eksik gösterir ne de ahmet şerefinden ve örnekliğinden birşey kaybetmiş olur..

    yazın irana gideceğimi bilen bir arkadaş: napacaksın o sapıkların arasında.. her yerde evlerin duvarlarına Ebubekir ömer köpek gibi hakaretler yazan o sahabe düşmanlarında ne buluyorsun" gibilerinden bi şeyler dedi.

    ben garibim de gittim iranda doğru dürüst bir manzaraya bakamaz oldum acaba hangi evdin duvarında bahçenin duvarında buna rastlayacağım diye.. ve tüm yazıları okudum..

    ama bir tane Ebubekir Ömer kelimesine rastlamadım.. yazılar çoktu evet türkiyeye göre iran duvarları yazılarla dolu... Ama bir çoğunda onların kahramanı Humeyni r.a. için yazılar muhabbetler varken bir çoğunda da ABD büyük şeytanı ve onun siyonist kan içici çetesini lanetleyen ifadeler

    bazı yerlerde ise salavat ve ayet cümleleri vardı. Esmai hüsna vardı..

    garibim sünniler zannediyor ki şianın işi gücü yok sünnilerin kendilerini dev aynasında gördükleri gibi onlar da sünnileri dev aynasında görüyorlar ve oradan düşürmek için işleri güçleri onlarla uğraşmak..


    öylemi? oysa bizde iran hakkında neler düşünmüştük

    [color=#ff0900]Yunus a.s. meselesine gelince O tebliğ için verilen sürenin bittiğini görevinin tamamlandığını artık onların iman etmeyeceğini düşünmüş ve tebliğini yapabileceği başka daha uygun yerler arayışına girmişti..

    görevini yaptığına inandığından içi rahattı ve Allah'ın kendini çevirmeyeceğini sanıyordu.. Ama olmadı.. Ümmeti iman edecek nitelikteymiş nihayet döndüğünde devam etti ve ümmeti iman etti... Bu mecburi dönüşten önce gaybı bilmiyordu ki ümmetinin iman edeceğini bilsin...

    fazla zorlama istersen şimdi yorumun belini kıracan..madem öyleydi neden Allah onu azarladı?:
    (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.
    49. Eğer Rabbinden bir nimet ona ulaşmasaydı, mutlaka yerilmiş ve çıplak bir durumda (karaya) atılmış olacaktı.

    Yukarıdaki sorularımızın dışında özellikle İbrahim a.s. ile ilgili şu ayetleri nasıl yorumladıklarını merak ediyorum.. İbrahim a.s.'ın gerçekten de gök cisimlerine taptıklarına inanıyorlar mı?

    Üzerine gece karanlığı basınca, bir yıldız gördü. “İşte Rabbim!” dedi. Yıldız batınca da, “Ben öyle batanları sevmem” dedi. Ay’ı doğarken görünce de, “İşte Rabbim!” dedi. Ay da batınca, “Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse, mutlaka ben de sapıklardan olurum” dedi.Güneşi doğarken görünce de, “İşte benim Rabbim! Bu daha büyük” dedi. O da batınca (kavmine dönüp), “Ey kavmim! Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım” dedi. “Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.”En'am 76-79



    ayetlerde İbrahim a.s.'ın konuşmasının başındaki zaman yıldızların çıktığı akşam vakitleri. ilerleyen saatlerde ay çıkıyor o zaman da konuşuyor. ve güneş doğunca da yine. Yani en az İbrahim a.s.'ın ilk yıldızları gördüğü zamanla güneşin doğumuna kadar en az bir gece geçiyor. Bu kadar süre içinde İbrahim a.s. sırayla yıldızlara aya ve güneşe tapan (haşa) bir putperest miydi? Şiayı ayetleri tevil etmekle suçlayan Esedullah, sünniliğin ilkelerine göre bu ayetleri nasıl anlıyor acaba


    bu ayetler kaynak ve rivayetler hakkında bilgim yok yani ehlisünnet ne düşünüyor diye.
    ama biz bu ayetleri şu şekilde yorumlamayı öğrendik: İbrahim (haşa) hiçbir peygamberin olmadığı gibi putperest değildir..burdaki sözleri ise sadece muhataplarına göstermek içindir.''işte rabbim derken'' aslında ''işte sizin rabbiniz bumudur?'' demek istiyordur.

    Yorum


      #77
      Ynt: İmamların masumluğu meselesi

      cevapsız kalan sorularımızdan Allah'a ve Peygambere itaat edin ayetlerinde, Peygamberlere mutlak itaati emretmekle, Peygamberlerin günah işlemesi/hata yapması durumunda (ki siz bunu örneklik için olduğunu iddia ediyorsunuz) Allah'ın günahı/hatayı emrettiği şeklindeki delilimize hiç değinmemişsiniz. Yine eğer günah konusunda örnek ve itaat yoktur derseniz bunun delilini göstermenizi istemiştik.. Halbu ki orada ikinci kez tekrar yazmıştık.. Bu, bu delilimize cevap veremediğiniz anlamına gelmekte..

      Yine yanıtsız kalan bir diğer sorumuz: Peygamber s.a.a.'in güzel örnek diye nitelenmesi gereği Allah'ın güzel örnek demesi bir çirkinlik görülmemesi anlamına gelir. Oysa sonradan tevbe de olsa, birinin günah işlemesi/hata yapmasında çirkinlik vardır bu durumda en güzel örneklik oluşmuş olur mu?

      3. olarak yanıtsız kalan sorumuz biz, Peygamber s.a.a.'in sünni rivayetler ve bozuk meallerle anlaşılmaz hale gelen ya da zahirin Peygamberlerin günah işlemiş/hata yapmış anlama gelen ayetleri, Peygamberlerin sıfatları ile ilgili net muhkem ayetler doğrultusunda tevil ettiğimizi/gerçek anlamına kavuşturduğumuzu ifade etmiş ama sizlerin bu ayetlerin bir çoğunun yanlış anlam ve rivayetlerle zahirine aykırı bir kısmına ise o Peygamber sıfatları ile ilgili ayetlere zıt şekilde tevil ettiğinizi/anlamını saptırdığınızı söylemiştik.. Buna da yanıt henüz gelmiş değil. Eğer Peygamberlerin günah/hata işlediğini iddia ediyorsanız ayetleri bu anlamda yorumlamaya dönük hangi muhkem ayetlere dayanıyorsunuz? Yoksa Kur'an'ı re'yinize göre mi yorumluyorsunuz?..

      4. olarak: 1- insanları günahlardan alıkyoyacak bunun mümkün olacağını düşündürtecek öğeler içerir

      2- Allah'ın hikmetli seçimi ve dinle insanı mükemmel yaptığı, meleklere karşı insan türünü yaratmadaki hikmetiyle uyum içerisindedir..

      burdaki Kur'an ayetlerine dayanan akli gerekçelerimize de hiç bir cevap verilmemiş.



      Diğer yandan "öylemi? oysa bizde iran hakkında neler düşünmüştük Gülümseme" cümlenizden bir şey anlamadık.. Espiri mi yapıyoruz ilmi tartışma mı.. Bilirsek ona göre yazacağız..


      "kardeş daha öncede söyledim.sen benim değerime ve üstadım olan ÜSTAD BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ HAZRETLERİNE küfür eder gibi ''said'' diye hitap ettiğin müddetçe benden nezaket bekleme."

      eğer sizden şahsım için nezaket beklediğimi sanıyorsanız böyle bir düşünceyi değiştirin.. Ama delillerle ilgili ve mektebe yönelik ifadelerde dikkat edin o bize yeter. Ben şiayı sünniliğe çağıran şianın imamet inancına dayalı hırsı sebebiyle yapmayacağı kötülük kalmaz diyen birine asla sizin saygı ölçülerinizle seslenmem.. Sadece onu anlayabileceğiniz şekilde bahsetmekle yetinirim.. İsterseniz bunu küfür eder gibi algılayın o sizin sonunuz. halbu ki bazı insanların da ona said diye seslenmesini hiç de küfür diye algılamıyordunuz ben deyince mi oluyor..

      "evet orda 3.tekil şahsa hitap ediliyor ama bu sizin sandığınız gibi bir başkası olduğundan değil Kur'an'ın bir edebiyat sanatıdır..
      hani Resulullah huzurundaki sahabelerin bazı kusurlarını eleştirecekken direk o şahsa hitap etmiyor ''sizden bazılarına ne oluyorki şöyle şöyle yapıyor'' diyor.bu kalp kırmadan ve değer vererek eleştirmektir.Kuranda aynı şeyi yapmış.."


      bu zorlama tevili sünnilerde ilk kez sizde görüyorum.. baya zorlama çünkü:

      1- bir kere verdiğiniz örnekle kendiniz çelişiyorsunuz yeterince düşünmeden vermişsiniz. Diyorsunuz ki Peygamber ad vermeden insanları eleştiriyordu, Allah da böyle yaptı. İyi de Resul s.a.a. böyle yaptığında muhatapların kafalarında bu işi falanca yaptı diye ad belirmiyordu ama Allah'ın abese suresinde dediğinde de fail/özne belirsiz mi?.. Eğer Peygamberin eleştirilerinde de ad belliydi derseniz bu durumda Peygamberin s.a.a adı gizlemesinin ne anlamı var..

      2- yine verdiğiniz örnekte ikinci çelişki, Peygamber s.a.a. isim vermeden eleştirdiği insanları bırakıp diğerlerine haber vermiş oluyor onları terketme olayı vardır. Eğer başklarına seslenip onları eğitme olayı olmasa bu durumda sırf suç işleyenlerin toplum içinde kendilerini huzursuz hissetmelerine neden olacak bir yöntemi seçmiş olur ki Resul bundan münezzehtir. Eğer Peygamber s.a.a. diğerlerini eğitiyordu onlara sesleniyordu suçluların isimlerini vermeyerek derseniz bu durumda Allah'ın abese suresinde yine Peygamberi atlayıp topluma konuştuğunu ve Peygamberi topluma şikayet ettiğini söylemiş olursunuz. Yok eğer Peygamberin bu durumunu örnek almayın diye topluma sesleniyorsa bu durum da sakıncalıdır. Çünkü böylece örnek diye tanıttığı Peygamberin bu kötü davranışını örnekalmayın demiş ve seçtiği peygamberi örnek gösterdikleri kişilere hayır bu konuda örnek almayın diyerek çelişkiye düşmüş olur...(haşa)

      "evet..elçiyi gönderecek biri yoksa elçi diye birşey olmayacağı gibi elçilik kurumuda olmayacak.."


      bu da zorlama ve sırf şiaya muhaletet için size ait, ehlisünnette olmayan tuhaf bir tevil. Son dönem hümanizmden etkilenmişik seziliyor.

      Halbu ki bağlısı bulunduğunuz Ehli sünnette levlake levlak.../ sen olmasaydım ben bu alemi yaratmazdım hadisine dayalı inanç vardır. Son dönemde bu hadisi inkar eden modernistler ise hümanizmden etklenip sünnilikten dha çok sekülerizme yakın olan kişilerdir..

      öte yandan siz bu gönderilecek biri yoksa elçilik kurumu da olmayacaktır şeklinde sözünüzle Peygamberin sadece elçilik yönünü görmektesiniz. Oysa o sırf postacı değildir. Onun elçilik ve örneklik dışında esas ve asıl işlevi Allah'a kulluk etmesi ve iradeli varlık olarak bu kulluğun zirvesinde olmasıdır. Bizim inancımıza göre hiç bir insan bile olmasaydı Allah Peygamberdeki bu yüce hasletler ve alemde kulluğun zirvesinde oluşu sebebiyle yine de yaratılırdı. Melekler gibi Allah'a kulluk eder hatta meleklerin iradesiz kulluklarındansa O'nun iradeli kulluğu Allah katında makbul ve yaratılma nedeni olurdu. Nitekim biz biliyoruz ki insanlıkla ilgili hiç bir işlevi olmayan nice melek vardır ki işleri güçleri sadece Allah'a kulluk ve ta'zimdir..

      biz yine de elçi gönderildiği insanlık ilişkisi açısından, Muhammed'in s.a.a. eşşiz yüce ruhu, kulluğu ve örnekliği için bununla Allah hem meleklere hem de insanlara övünmek için (ki onun buna ihtiyacı da yoktur) O Hazreti yine de var ederdi. nitekim levlake levlak hadisi bunu anlatmaktadır.

      "ehlisünnet dünyası 1400 yıldır bu mantıktadır ve bu mantıktan hiçbir arızada çıkmış değildir.biz Resulullaha ''sünnet..sünnet'' diye başka bir şeyi ortak koşmazken..siz 12 tane insanı Resulullaha tabiri caizsa şirk koşuyorsunuz.."

      sınırsız örneklik tamamlanmış olmaz bu durumda. Eğer günah işleyip nasıl tevbe edildiğini göstermek için Peygamberin günah işlemesi zaruriyse bu durumda her günahtan kurtulma yolu ve tevbe şartları değişik olduğundan o Hazretin her günahı işleyip nasıl çıkıldığını göstermesi gerekirdi.. Ehli sünnetin 1400 yıldır Peygambere yakıştırdığı iftiraları bu siteden izleyiniz. Sahabeden düşük davranışlarını.. Bunlar sizin kitaplarınızda olduğu halde ortaya çıkarılamamaktadır.. Bir zamanlar Emevilerin Peygamberi küçültmek için uydurduğu rivayetleri bu aşağılık nesil gittikten sonra kimse kabul edemez olduğundan bu rivayetler sahih sayılan sünni hadis ve tefsir kitaplarında tozlar arasında kalmıştır.

      Esasen sizin bu oyunu çok iyi çakmanız gerekir. İslam devleti kurma ideali olan bir insanın Masum Peygamber inancına sarılması kadar doğal bir şey olmasa gerek. Çünkü insanlığa adil bir lider sunacak günah işlemeyen birinin yönetici olmasının şart olduğunu, insanlığın ancak böylece kurtulabileceğini söyleyeceksiniz..

      böylece Emevilerin oyununa düşmeyeceksiniz. Peygamberler hiç bir günah işlemediler. Ancak masum Ehlibeyt imamlarının yöneticiliğini isteyen müslüman ümmete masum olmayan liderleri kabullendirmek gerekiyordu. Bilhassa Muaviye gibi zalim ve günahkar hatta Yezid gibi günahları açıktan işleyen birini müslümanların kabul görmesi beklenmiyordu. Çünkü onlar hiç bir hatası olmayan Peygamber s.a.a'in uygulamalarına alışmış kafalarında hata yapmayan lider imajı oluşmuştu.

      İşte hem Peygamber s.a.a'ten intikam almak onu aşağılamak hem de o da hata yapan bir insandı dolayısıyla lider hatasız olmak zorunda değil biz de günahkarız ve bu da mü'minlerin emiri olmamıza engel değildir düşüncesini yaymak dayatmak böylece kendilerine yönelecek isyanları kırmak istediler. İşte Zalimlerin onayından geçen sünni hadislerde Peygamber s.a.a.'in günah/hata işlediğine dair uydurma rivayetler bu niyetle sokuldu..

      Sünni kaynaklara göre Sahabenin Peygamber s.a.a.'ten üstün olduğu konu ve noktalar diye bir derleme yapılsa bu site çok yardımcı olacaktır. Ve bu konuların ne kadar kabarık olduğu görülecektir. Diğer yandan İbrahim a.s.'ın gök cisimlerine tapa tapa tevhide ulaştığını söyleyebilecek bir zihniyetin 1400 yıldır geldiği nokta bellidir.

      Siz Resulullah'a sünnet sünnet diye Ehlibeyti katledenlerin bidatlarını zalimlere itaati bu dine soktunu. Ümmetin en önemli konusu olan yönetim konusunu inanç kapsamından çıkardınız. bireysel melek inancı (küçümsemek için söylemiyorum) iman esaslarından olacak, yine Allah'ın öteki dünyada görüleceğine iman, zalim de olsa halife azledilmez arkasında namaz kılınır diye bozuklukları itikat kapsamına sokacaksınız ama tüm ümmeti, ihtilafları, akan müslüman kanını, tağutların zulmünü ilgilendiren, dinin neredeyse yok olmasına neden olacak imamet konusunu inanç kapsamına almayacaksınız.. gelinen nokta bu. Ehlibeyt olmasın için 120bin sahabeyi masum sayıyor sizin deyiminizle Peygambere 120000 tane insanı şirk koşuyorsunuz..
      Peygamberi eleştiriyor hata yapabileceğini günah işleyebileceğini İbrahim a.s.'ın putlara tapabileceğini iddia ediyor ama sahabeye yaptıklarını sizin kaynaklarınızdan gösterip bunlar dini aktaramaz diyenleri suçluyorsunuz..

      "sınıftaki hoca bazen ahmeti tahtaya kaldırır ve ahmetin hiçbir eksiğinin olmadığını bildiği halde ona ''örneklik'' görevi verdiği için diğerlerine ders olsun diye derki: ''ahmetçiğim! çok güzel giyinmişsin ama ceketin yamuk durmuş şunu şöyle düzeltlelim..ayakkabılarının bağı evet bağlanmalı ama düzgün olsun diye öyle değil böyle'' diye aslında ''kızım sana söylüyorum gelinim sen anla'' tarzında düzeltmeler yapar..bu düzeltmeler ne ahmeti öğrencilerin gözünde eksik gösterir ne de ahmet şerefinden ve örnekliğinden birşey kaybetmiş olur.."


      yani bununla peygamberlerin günah işlemediğini kendinden öğrenmek için gelen mü'minden kibirle yüz çevirenin o olmadığını mı söylemek istiyorsunuz? çünkü verdiğiniz örnekler mübah türden örnekler. Yoksa hocanın yasakladığı öğretmen öğrenci felsefesine gölge düşürecek nitelikte şeyler değil. Örneğin sınavda bir soruyu yapamama değil.. çünkü bizim benzetmemizde bu olay vardı..

      Oysa Bedir savaşında Peygamberin Allah'ın azabını hak edecek şekilde yanlış yaptığını iddia etmek böyle değildir değil mi!..

      ama sünniler İbrahim a.s.' özellikle Maturidilikte mükellefin tebliğ ulaşmasa da aklıyla Allah'ı bulup putlardan uzaklaşmasının şart olduğuna örnek olarak veriyorlar. Yani İbrahim a.s. nasıl kendine hiç vahiy gelmeden aklıyla önce yıldızlara tapmayı sonra aya sonra güneşe tapmayı bıraktıysa kendine vahi ulaşmamış insanlar da öyle yapmalılarmış..

      bu sünni inanca zıt değil Çünkü onlar Peygamberlere zelle yapar diyorlar ama ordan normal insanın bile yapmayacağı bir dünya günahı yükleyiveriyorlar...

      Yorum


        #78
        Ynt: İmamların masumluğu meselesi

        esedullah'a bir sorum olacak...

        verdiğiniz örnekte yani halife ömerin haklı çıktığı bir konuda Allahu Teala esirlerin boynunu vurmalarını mı emretmiş? oysa şu ayete baktığımızda durum tam tersini göstermiyor mu?


        "Kafirlerle savaşta karşılaştığınızda boyunlarını vurun. Onlara tam galip geldiğinizde, bağı sağlam bağlayın (esir alın). Sonra da, ya onları karşılıksız salıverin, ya da fidyeyle bırakın. Harb, ağırlıklarını bırakıncaya kadar (savaş bitip durum netleşinceye kadar) yapılacak olan budur." (Muhammed Sûresi, 4)

        "Ey Peygamber ! Elinizdeki esirlere de ki: Eğer Allah sizin kalblerinizde bir hayır (imana bir liyakat) görürse, sizden alınandan daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar. Allah Gafur'dur, Rahim'dir.
        Eğer sana hainlik etmek isterlerse, bilsinler ki, bundan önce Allah'a hıyanet ettiler de, Allah onların cezalandırılması için sana imkan verdi (Hıyanet ederlerse, yine verir). Allah Alim'dir, Hakim'dir." (Enfal Sûresi, 70-71)

        "Artık elde ettiğiniz ganimetten helal ve hoş olarak yiyin ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, Gafur'dur, Rahim'dir." (Enfal Sûresi, 69)


        Hz. Peygamber (a.s.m), kölelerle ilgili şöyle der: "Onlara, "kölem, cariyem" demeyiniz. "Oğlum, kızım" deyiniz".(Buhari, Itk, 50-51; Müslim, Elfaz, 13-15)

        "Onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin..."(Buhari, Itk, 15; Müslim, Eyman, 38)


        yani şimdi anlayamadığım Kuran'ın neresinde esirleri öldürünüz emri var? oysaki ayet ve hadislere baktığımızda tam tersi bir uygulama olduğunu görüyoruz.yani bedir esirleriyle ilgili yanlış bir karar alındıysa Allahu Teala neden "onları esir edin ve savaş sona erdiğinde karşılıksız veya fidye karşılığında serbest bırakın" emrini vermiş?

        bunu izah edebilir misiniz?

        qom_u_aşk'a sorum ise;

        hz.ibrahim'in peygamber olmadan önce de putlara yapamayacağını söylüyorsunuz...peki bununla şunu mu kastediyorsunuz:

        masumluk sonradan olmaz, doğuştan gelir, (eğer öyleyse neden çocuklar büluğ çağına kadar masum kabul ediliyor)

        insan müslüman olmadan önce işlediği günahlardan sorumludur.

        Yorum


          #79
          Ynt: İmamların masumluğu meselesi

          masumluk genetik değildir. O sonradan da kazanılmaz. önceden var olmayıp sonradan kazanılan bir şey değildir. Peygamberler ne çocukluk ne büyüklüklerinde ne peygamberlik öncesi ne de sonrasında masumluktan uzak değillerdi..

          Peygamberimiz için müşriklere şöyle demesi istenir: "de ki ben bir ömür sizin aranızdaydım..." yani bir ömür yanlış yapmadığımı yalan söylemediğimiz, haksızlık etmediğimi haram yemediğimi... bilmektesiniz.. Yine hiç inanmayanlar bahane için her tür konuyu ileri sürerlerken bunlardan hiç biri: sen dün böyle yanlış konuşuyor yapıyordun bu gün başka yapıyor söylüyorsun diye bir ithamda bulunduklarını görmüyoruz. Hatta tam tersine onlara bu konuda sorulduğunda başları öne eğiliyor güvenilir olduklarına şahitlik ediliyor. Eğer Peygamberlik öncesi ve sonrası yanlış yapmış olsalar bunu kullanmazlar mıydı?

          bedir savaşı esirleri ile ilgili ayet o bahsettiğiniz esirleri fidye karşılığı bırakın ayeti değildir. Bu ayet sonradan müslümanların gücü eline geçirince inen ayettir.

          Bedir savaşında esir alınmaması, esir alınanlarınsa bırakılmayıp sıkı tutulması gerekiyordu. nitekim onların dünya hırsları yüzünden o bırakılanlar terkrar toparlanıp uhudu gerçekleştirdiler ve müslümanlar bu savaşta yenilerek bu bedeli ödediler. Hem de Peygamberin dişinin kırılmasına neden oldular..

          Yorum


            #80
            Ynt: İmamların masumluğu meselesi

            cevapsız kalan sorularımızdan Allah'a ve Peygambere itaat edin ayetlerinde, Peygamberlere mutlak itaati emretmekle, Peygamberlerin günah işlemesi/hata yapması durumunda (ki siz bunu örneklik için olduğunu iddia ediyorsunuz) Allah'ın günahı/hatayı emrettiği şeklindeki delilimize hiç değinmemişsiniz. Yine eğer günah konusunda örnek ve itaat yoktur derseniz bunun delilini göstermenizi istemiştik.. Halbu ki orada ikinci kez tekrar yazmıştık.. Bu, bu delilimize cevap veremediğiniz anlamına gelmekte..

            delil:Allah kulundan mutlak itaat ve mutlak teslimiyet beklemez.çünkü bunun kulun gücünü ve iradesini aşan bir şey olduğunu bilir.bundan dolayı peygamberleri mutlak masum kılmamıştır ki,hem Allahın affediciliği ve rahman rahim sıfatlarının yansımasının görülmesi için gereklidir, hemde örneklik konusunda kullarına (hata yapmalarında) tolerans tanımasının işaretidir.

            Yine yanıtsız kalan bir diğer sorumuz: Peygamber s.a.a.'in güzel örnek diye nitelenmesi gereği Allah'ın güzel örnek demesi bir çirkinlik görülmemesi anlamına gelir. Oysa sonradan tevbe de olsa, birinin günah işlemesi/hata yapmasında çirkinlik vardır bu durumda en güzel örneklik oluşmuş olur mu?

            peygamberler günah işlemezler hata işlerler..tevbe; bilerek ve asi olarak yapılan fiiller sebebiyle kul için gerekli olan bir şeydir.hata ise insan olarak nakıs olmanın gereği olayları her yönüyle değerlendirememekten kaynaklanan ve gayri iradi olarak işlenen fiillerdir.gayri ihtiyari işlenen filler yani hatalar tevbeyi gerektirmezlersede peygamberin günde 70 defa istiğfar ettiğini rivayetlerden biliyoruz.

            3. olarak yanıtsız kalan sorumuz biz, Peygamber s.a.a.'in sünni rivayetler ve bozuk meallerle anlaşılmaz hale gelen ya da zahirin Peygamberlerin günah işlemiş/hata yapmış anlama gelen ayetleri, Peygamberlerin sıfatları ile ilgili net muhkem ayetler doğrultusunda tevil ettiğimizi/gerçek anlamına kavuşturduğumuzu ifade etmiş ama sizlerin bu ayetlerin bir çoğunun yanlış anlam ve rivayetlerle zahirine aykırı bir kısmına ise o Peygamber sıfatları ile ilgili ayetlere zıt şekilde tevil ettiğinizi/anlamını saptırdığınızı söylemiştik.. Buna da yanıt henüz gelmiş değil. Eğer Peygamberlerin günah/hata işlediğini iddia ediyorsanız ayetleri bu anlamda yorumlamaya dönük hangi muhkem ayetlere dayanıyorsunuz? Yoksa Kur'an'ı re'yinize göre mi yorumluyorsunuz?..


            İmam Rıza(r.a.): ''müteşabihleri muhkemlere arzedebilen doğru yolu bulmuştur'' der.peygamberlerin hatalarına örnek olarak getirdiğimiz ayetler müteşabih değildirlerki bunların yorumunu muhkemlere arzederek tevil yapmış olalım.sözkonusu olan şey; ayetin tefsirini başka bir ayetle yapmak ise zaten bunu yapıyoruz.abese yi, Yunusun durumunu,yada Nuhun durumunu yine ayetlerden alarak yorumlamıştım.

            4. olarak: 1- insanları günahlardan alıkyoyacak bunun mümkün olacağını düşündürtecek öğeler içerir

            2- Allah'ın hikmetli seçimi ve dinle insanı mükemmel yaptığı, meleklere karşı insan türünü yaratmadaki hikmetiyle uyum içerisindedir..

            burdaki Kur'an ayetlerine dayanan akli gerekçelerimize de hiç bir cevap verilmemiş.


            biz hatalardan bahsediyoruz..mutlak günahsızlıktan değil..insanın melekten üstün olması hatası yada günahı ile birlikte rabbine yönelmesi ve nefsini yenme gayretidir..insanı üstün kılan bunlardır yoksa mutlak masumluk üstünlük olsaydı melekler zaten mutlak masumdurlar.onların karşısında insanın üstün olmasının bir değeri ve önemi olmazdı.

            Diğer yandan "öylemi? oysa bizde iran hakkında neler düşünmüştük Gülümseme" cümlenizden bir şey anlamadık.. Espiri mi yapıyoruz ilmi tartışma mı.. Bilirsek ona göre yazacağız..

            ilmin esprisi bu
            ...
            bundan kasıt sanki biz dünaydan hiç haberi olmayan insanlarız ve dünyayla tek haber vasıtamız cübbeli ahmetmiş gibi cübbelinin sohbetlerinde iran hakkında neleri öğrenmişsek onları biliyoruz..fazlasını bilmiyoruz..siz bizi böyle sanıyorsunuz herhalde..

            Yorum


              #81
              Ynt: İmamların masumluğu meselesi

              İlk olarak qom_u_aşk tarafından gönderildi
              masumluk genetik değildir. O sonradan da kazanılmaz. önceden var olmayıp sonradan kazanılan bir şey değildir. Peygamberler ne çocukluk ne büyüklüklerinde ne peygamberlik öncesi ne de sonrasında masumluktan uzak değillerdi..
              önceden var olmayan şey sonradan nasıl kazanılıyor bunu izah eder misiniz?burayı anlamadım...
              mesela hz.meryem de bir uyarıcı mıydı? insanların ona inanması ve itaat etmesi mi lazımdı?


              İlk olarak qom_u_aşk tarafından gönderildi
              bedir savaşı esirleri ile ilgili ayet o bahsettiğiniz esirleri fidye karşılığı bırakın ayeti değildir. Bu ayet sonradan müslümanların gücü eline geçirince inen ayettir.
              Bedir savaşında esir alınmaması, esir alınanlarınsa bırakılmayıp sıkı tutulması gerekiyordu. nitekim onların dünya hırsları yüzünden o bırakılanlar terkrar toparlanıp uhudu gerçekleştirdiler ve müslümanlar bu savaşta yenilerek bu bedeli ödediler. Hem de Peygamberin dişinin kırılmasına neden oldular..
              yani Allahu Teala önceden azap ile yapılmasını menettiği bir eylemi, daha sonradan müsaade ederek mü'minlere helal kıldı diyorsunuz? o halde helal kılınan bir davranışın önceden şiddetle yasaklanmış olması ve bunun bir azap ile cezalandırılır eylem olarak belirtilmesinin hikmeti nedir??

              Yorum


                #82
                Ynt: İmamların masumluğu meselesi

                eğer sizden şahsım için nezaket beklediğimi sanıyorsanız böyle bir düşünceyi değiştirin.. Ama delillerle ilgili ve mektebe yönelik ifadelerde dikkat edin o bize yeter. Ben şiayı sünniliğe çağıran şianın imamet inancına dayalı hırsı sebebiyle yapmayacağı kötülük kalmaz diyen birine asla sizin saygı ölçülerinizle seslenmem.. Sadece onu anlayabileceğiniz şekilde bahsetmekle yetinirim.. İsterseniz bunu küfür eder gibi algılayın o sizin sonunuz. halbu ki bazı insanların da ona said diye seslenmesini hiç de küfür diye algılamıyordunuz ben deyince mi oluyor..


                bende senden şahsımla ilgili nezaket beklemiyorum..değer verdiğim ve inancımı öğrendiğim biri için nezaket bekliyorum.benim sizin mektebinize yönelik ifadelerim sizin için ne ise,sizin benim değerime yönelik ifadeleriniz benim için aynı şeyi ifade eder..eğer senden başka birileri de bu ifadeyi kullanıyor ise; benden başka da birileri sizin için ''sapık'' ifadesini kullanıyor,bu durumda benim saçma yada benzeri ifadelerim meşrudur(mu?)

                1- bir kere verdiğiniz örnekle kendiniz çelişiyorsunuz yeterince düşünmeden vermişsiniz. Diyorsunuz ki Peygamber ad vermeden insanları eleştiriyordu, Allah da böyle yaptı. İyi de Resul s.a.a. böyle yaptığında muhatapların kafalarında bu işi falanca yaptı diye ad belirmiyordu ama Allah'ın abese suresinde dediğinde de fail/özne belirsiz mi?.. Eğer Peygamberin eleştirilerinde de ad belliydi derseniz bu durumda Peygamberin s.a.a adı gizlemesinin ne anlamı var..

                işte burda bu konunun ilk başında verdiğim pasaj devreye giriyor:risalet kurumun kendisi mutlak masumdur, risalete sahip olan şahış değil.Allah risalet ile resulü bu örnekle ayırmış oluyor..

                2- yine verdiğiniz örnekte ikinci çelişki, Peygamber s.a.a. isim vermeden eleştirdiği insanları bırakıp diğerlerine haber vermiş oluyor onları terketme olayı vardır. Eğer başklarına seslenip onları eğitme olayı olmasa bu durumda sırf suç işleyenlerin toplum içinde kendilerini huzursuz hissetmelerine neden olacak bir yöntemi seçmiş olur ki Resul bundan münezzehtir. Eğer Peygamber s.a.a. diğerlerini eğitiyordu onlara sesleniyordu suçluların isimlerini vermeyerek derseniz bu durumda Allah'ın abese suresinde yine Peygamberi atlayıp topluma konuştuğunu ve Peygamberi topluma şikayet ettiğini söylemiş olursunuz. Yok eğer Peygamberin bu durumunu örnek almayın diye topluma sesleniyorsa bu durum da sakıncalıdır. Çünkü böylece örnek diye tanıttığı Peygamberin bu kötü davranışını örnekalmayın demiş ve seçtiği peygamberi örnek gösterdikleri kişilere hayır bu konuda örnek almayın diyerek çelişkiye düşmüş olur...(haşa)

                burda peygamberi topluma şikayet etme durumu sözkonusu değildir.burda sadece yanlış olan bir hareketi,yapanının yüzüne vurup kırmadan ifade etme vardır.bun yaparkende verdiğim ''sizden bazılaırna ne oluyor'' örneğinin benzeri uygulanmıştır.burda ne şikayet etme durumu vardır nede suçlu ilan etme yada suçluyu aklama.

                bu da zorlama ve sırf şiaya muhaletet için size ait, ehlisünnette olmayan tuhaf bir tevil. Son dönem hümanizmden etkilenmişik seziliyor.

                Halbu ki bağlısı bulunduğunuz Ehli sünnette levlake levlak.../ sen olmasaydım ben bu alemi yaratmazdım hadisine dayalı inanç vardır. Son dönemde bu hadisi inkar eden modernistler ise hümanizmden etklenip sünnilikten dha çok sekülerizme yakın olan kişilerdir..

                öte yandan siz bu gönderilecek biri yoksa elçilik kurumu da olmayacaktır şeklinde sözünüzle Peygamberin sadece elçilik yönünü görmektesiniz. Oysa o sırf postacı değildir. Onun elçilik ve örneklik dışında esas ve asıl işlevi Allah'a kulluk etmesi ve iradeli varlık olarak bu kulluğun zirvesinde olmasıdır. Bizim inancımıza göre hiç bir insan bile olmasaydı Allah Peygamberdeki bu yüce hasletler ve alemde kulluğun zirvesinde oluşu sebebiyle yine de yaratılırdı. Melekler gibi Allah'a kulluk eder hatta meleklerin iradesiz kulluklarındansa O'nun iradeli kulluğu Allah katında makbul ve yaratılma nedeni olurdu. Nitekim biz biliyoruz ki insanlıkla ilgili hiç bir işlevi olmayan nice melek vardır ki işleri güçleri sadece Allah'a kulluk ve ta'zimdir..

                biz yine de elçi gönderildiği insanlık ilişkisi açısından, Muhammed'in s.a.a. eşşiz yüce ruhu, kulluğu ve örnekliği için bununla Allah hem meleklere hem de insanlara övünmek için (ki onun buna ihtiyacı da yoktur) O Hazreti yine de var ederdi. nitekim levlake levlak hadisi bunu anlatmaktadır.


                ''wema erselnake illa rehmetellil alemin'' der ayette..dikkatini çekerim ''erselnake'' diyor..yani rahmet olarak gönderilen risalettir..şahıs değildir..şahıs olsaydı ''vema ente'' derdi.rahmet olarak gönderilen risalet ise resul elçidir ve elçilik yaptığı müddetçe bir değeri vardır..insanların hiç yaratılmamış olması ve sadece meleklere karşı övünmek için sadece Muhammed(s.a.v.)in yaratılmış olması durumunda risalet diye bir şey olmazdı sadece şahıs olurdu..oysa biz burda risaleti konu ediniyoruz.

                Yorum


                  #83
                  Ynt: İmamların masumluğu meselesi

                  sınırsız örneklik tamamlanmış olmaz bu durumda. Eğer günah işleyip nasıl tevbe edildiğini göstermek için Peygamberin günah işlemesi zaruriyse bu durumda her günahtan kurtulma yolu ve tevbe şartları değişik olduğundan o Hazretin her günahı işleyip nasıl çıkıldığını göstermesi gerekirdi.. Ehli sünnetin 1400 yıldır Peygambere yakıştırdığı iftiraları bu siteden izleyiniz. Sahabeden düşük davranışlarını.. Bunlar sizin kitaplarınızda olduğu halde ortaya çıkarılamamaktadır.. Bir zamanlar Emevilerin Peygamberi küçültmek için uydurduğu rivayetleri bu aşağılık nesil gittikten sonra kimse kabul edemez olduğundan bu rivayetler sahih sayılan sünni hadis ve tefsir kitaplarında tozlar arasında kalmıştır.


                  peygamber günah işleyip tevbe edilmesini göstermek için gönderilmemiştir..ben bunu böyle ifade etmedim, ifade ettiysem konunun başka yönlerine değinmek için ifade etmişimdir.benim temel düşüncem peygamberler insan olmaları hasebiyle nakıstırlar ve bu nakıslık ister istemez hatayı beraberinde getirir.bu hatalarıda onların tevbeleri ile değil Allahın düzeltmişliği ile örnek durumuna getirilmiştir.

                  Esasen sizin bu oyunu çok iyi çakmanız gerekir. İslam devleti kurma ideali olan bir insanın Masum Peygamber inancına sarılması kadar doğal bir şey olmasa gerek. Çünkü insanlığa adil bir lider sunacak günah işlemeyen birinin yönetici olmasının şart olduğunu, insanlığın ancak böylece kurtulabileceğini söyleyeceksiniz..

                  böylece Emevilerin oyununa düşmeyeceksiniz. Peygamberler hiç bir günah işlemediler. Ancak masum Ehlibeyt imamlarının yöneticiliğini isteyen müslüman ümmete masum olmayan liderleri kabullendirmek gerekiyordu. Bilhassa Muaviye gibi zalim ve günahkar hatta Yezid gibi günahları açıktan işleyen birini müslümanların kabul görmesi beklenmiyordu. Çünkü onlar hiç bir hatası olmayan Peygamber s.a.a'in uygulamalarına alışmış kafalarında hata yapmayan lider imajı oluşmuştu.

                  İşte hem Peygamber s.a.a'ten intikam almak onu aşağılamak hem de o da hata yapan bir insandı dolayısıyla lider hatasız olmak zorunda değil biz de günahkarız ve bu da mü'minlerin emiri olmamıza engel değildir düşüncesini yaymak dayatmak böylece kendilerine yönelecek isyanları kırmak istediler. İşte Zalimlerin onayından geçen sünni hadislerde Peygamber s.a.a.'in günah/hata işlediğine dair uydurma rivayetler bu niyetle sokuldu..

                  Sünni kaynaklara göre Sahabenin Peygamber s.a.a.'ten üstün olduğu konu ve noktalar diye bir derleme yapılsa bu site çok yardımcı olacaktır. Ve bu konuların ne kadar kabarık olduğu görülecektir


                  yani şu anda ben emevilerin saltanatını güçlendirmesine yardımmı ediyorum? yoksa bir mantığın ve olması gerekenin sözcülüğünümü yapıyorum..şimdiye kadar peygamberlerin hatalı olmalarından emevilere bir paye çıkardımmıki bu şekilde bir ifade kullanıyorsun?
                  ikinci husus: ben şiilerin ameli ve pratik olarak yaşadığı islam ile sunnilerin ameli islamı arasında pekde bir fark göremiyorum.sadece inanışta bir farklılık vardır..eğer sunniler yanlış inanıyorlar yada senin dediğin gibi bidatlara bulaşmış olsalardı pratiklerin de yanlış bir çok uygulama olurdu..

                  Diğer yandan İbrahim a.s.'ın gök cisimlerine tapa tapa tevhide ulaştığını söyleyebilecek bir zihniyetin 1400 yıldır geldiği nokta bellidir.

                  böyle bir şeyi kim söylemiş? o ayetler hakkında açıklama yaptım: ibrahim ''işte benim rabbim'' derken aslında '''işte sizin rabbiniz bumudur'' demeyi kastediyordur..bizim inancımız bu şekilde başkaları nasıl inanır bilemem..

                  ......

                  MÜBAREK SENDE UZUN UZUN YAZMA YAVV!! CEVAP YAZ YAZ BİTMİYOR..YORULDUM SONRA DEVAM EDERİM..

                  Yorum


                    #84
                    Ynt: İmamların masumluğu meselesi

                    [quote author=EbuTurk link=topic=17529.msg107596#msg107596 date=1287095895]
                    İlk olarak qom_u_aşk tarafından gönderildi
                    masumluk genetik değildir. O sonradan da kazanılmaz. önceden var olmayıp sonradan kazanılan bir şey değildir. Peygamberler ne çocukluk ne büyüklüklerinde ne peygamberlik öncesi ne de sonrasında masumluktan uzak değillerdi..
                    önceden var olmayan şey sonradan nasıl kazanılıyor bunu izah eder misiniz?burayı anlamadım...
                    mesela hz.meryem de bir uyarıcı mıydı? insanların ona inanması ve itaat etmesi mi lazımdı?


                    İlk olarak qom_u_aşk tarafından gönderildi
                    bedir savaşı esirleri ile ilgili ayet o bahsettiğiniz esirleri fidye karşılığı bırakın ayeti değildir. Bu ayet sonradan müslümanların gücü eline geçirince inen ayettir.
                    Bedir savaşında esir alınmaması, esir alınanlarınsa bırakılmayıp sıkı tutulması gerekiyordu. nitekim onların dünya hırsları yüzünden o bırakılanlar terkrar toparlanıp uhudu gerçekleştirdiler ve müslümanlar bu savaşta yenilerek bu bedeli ödediler. Hem de Peygamberin dişinin kırılmasına neden oldular..
                    yani Allahu Teala önceden azap ile yapılmasını menettiği bir eylemi, daha sonradan müsaade ederek mü'minlere helal kıldı diyorsunuz? o halde helal kılınan bir davranışın önceden şiddetle yasaklanmış olması ve bunun bir azap ile cezalandırılır eylem olarak belirtilmesinin hikmeti nedir??
                    [/quote]

                    kuranda sonradan nesh olan pek çok hukum vardır.duruma gore değişir.

                    Yorum


                      #85
                      Ynt: İmamların masumluğu meselesi

                      İlk olarak musavi tarafından gönderildi
                      kuranda sonradan nesh olan pek çok hukum vardır.duruma gore değişir.
                      yapma hocam sorduklarımın cevabı sadece şu cümlecik mi nesh konusu daha başka ve ayrıntılı konudur ben burda olayın manasını ve hikmetini soruyorum dikkat ederseniz neden bu böyledir neden değişmiştir demiyorum

                      Yorum


                        #86
                        Ynt: İmamların masumluğu meselesi

                        önceden var olmayan şey sonradan nasıl kazanılıyor bunu izah eder misiniz?burayı anlamadım...
                        mesela hz.meryem de bir uyarıcı mıydı? insanların ona inanması ve itaat etmesi mi lazımdı?


                        tıpkı akıl gibi irade gibi.. Önceden yoktu insanda. Ama biyolojik yapısı geliştikçe bu da gelişti.

                        masumiyet ise aynen insanda kendini koruma içgüdüsüne benzetilebilir. insan kendini koruyamyacak durumdayken onu anne babası korur. Peygamberler de çeşitli maddi manevi sebeplerle daha vücutları gelişmediğinde masumiyetin gereği gibi yaşatılırlar. Örneğin küçük çocuklar arabanın yüksekten düşeceğini bilmezler ve bu konuda büyükleri tedbir alır. ama büyüdükçe bunu anlarlar ve kendi kendilerini koruma içgüdüleri gelişir. Masumiyette de masumlar kendilerini bilmezken (şayet bizim açımızdan bu tespit doğru ise) onları Allah ya da büyükleri korumaktadır. Onların babalarının tertemiz olmalarının sebebi de budur. Tüm masumların anne babaları şirkten uzaktılar örneğin.. Bunun sebeplerinden biri de o masumları küçüklüklerinde korumak olsa gerek. büyüdüklerinde masumların sahip oldukları masumiyet özellikleri ise onların akıl ve özgür iradeleriyle geliştirdikleri tertemiz durumdur. Bunlar vergi değildir. Kendilerinin tercihleridir. Masumiyet (Değerli alimimiz sn Mehdi Aksu'nun verdiği örnekte olduğu gibi) her insanda kısmi olarak vardır. Örneğin hiç bir insan kendi pisliğini (af edersiniz) yemeyi düşünmez.herkes bu konuda masumdur. Bu konuda şeytan ya da başka güçle de mücadeleye girişmez. o kendine iğrenç görünür. Çünkü insan yapısında bu bozukluğa neden olacağından insan bünye ya da zihinsel olarak pisliğe karşı uzak durmaktadır. Aklına böyle bir şey gelmez bile.. İşte masumlar da günah ya da kötülükleri aynen böyle kendi bünyelerini bozan iğrenç ameller olarak görürler.. dolayısıyla bu onların sonradan kendileirnin kazandığı bir şey olup doğuştan getirdikleri ya da sonradan kendilerine ihsan edilmiş bir şey olarak kazanmış değillerdir.


                        "yani Allahu Teala önceden azap ile yapılmasını menettiği bir eylemi, daha sonradan müsaade ederek mü'minlere helal kıldı diyorsunuz? o halde helal kılınan bir davranışın önceden şiddetle yasaklanmış olması ve bunun bir azap ile cezalandırılır eylem olarak belirtilmesinin hikmeti nedir??"


                        evt aynen öyle. önceden yasaklanmasının nedeni zaten ayette belirtiliyor: tarih boyunca tüm peygamberlerin uyduğu gibi Muhammed s.a.a.'in de uyduğu kural: yeryüzünde din tamamen Allah'ın olmadıkça (yani peygamberlerin görevli olduğu bölgede Allah'ın düşmanlarının esir edilip güçsüz yönetilenler haline getirilmedikçe.. esirleri bırakması yakışık olmaz. denilerek. Yani din (yönetim) Allah'ın oluncaya kadar müslümanlar farklı savaş hukukuna tabidirler. Örneğin bu bir mü'minin savaşta kaçacağı insan sayısı ile de açıklanmıştır. bu önceleri bir mü'mine 10 kafir savaşçı iken sonradan bu hüküm neshedilmiş bir mü'mine 2 kafir savaşçı verilmiştir.

                        Kur'an'da nesh tabi ki vardır.

                        burda şiddetli ceza Peygamber s.a.a.'e itaat edilmemesi ondan izin alınmadan onun izni dışında kendilerine emanet edilen savaş esirlerini maddi menfaat karşılığı serbest bırakmalarıdır. ki bunların yeniden toparlanıp uhud savaşına neden olduklaırnı söylemiştik. Akıl da düşmanların tamamen güçten düşürülmeden esirlerinin serbest bırakılmasını doğru görmez.. çünkü öldüremeyip yaralı bıraktığınız yılanın başını bağlamazsanız sizi yaraladığınıza pişman edecektir.. Allah'ın şiddetli ceza uyarısı bundandır. Onlar Peygamberin bile bu işe razı olmasını ve kendi payına düşen esirleri fidye karşılığı serbest bırakılmasını teklif etmişlerdi. Bunun üzerine hiç bir peygamberin böyle sünnet yoktu anlamında ... fidye karşılığı esirleri serbest bırakması olacak iş değildir buyurulmaktadır...

                        Yorum


                          #87
                          Ynt: İmamların masumluğu meselesi

                          delil:Allah kulundan mutlak itaat ve mutlak teslimiyet beklemez. delil?
                          "çünkü bunun kulun gücünü ve iradesini aşan bir şey olduğunu bilir."
                          Burayı yanlış anlamışsınız. ya da demogoji yapıyorsunuz. Demogoji olduğuna inanmıyorum. Şöyle sorayım, Allah'ın insanlara, bir takım emirlerime uyup bir takımlarına örneğin zor bulduklarına arada bir de olsa uymayabilirsiniz diye bir ruhsat tanıdığına dair bir delil gösterebilir misiniz? Yoksa insana gücünün ötesinde bir sorumluluğun yuklenmemesi örneğin fakir olanlara zekat farzıyeti gibi hükümlerin olmaması şeklinde midir? Allah her insana tüm emirlerine uymayı zorunlu kılmış ve hiç bir insana bazen kurallarının ihlali hakkını vermemiş..

                          "bundan dolayı peygamberleri mutlak masum kılmamıştır ki,"

                          Allah'a mutlak itaat şu anlamdadır. Allah'ın çirkin hiç bir emri yoktur. Her emrine itaat gerekir. Tıpkı bunun gibi Allah Peygambere de mutlak itaati emretmiştir. Dolayısıyla Peygamberin s.a.a. da çirkin hiç bir ameli, hiç bir hatası hiç bir günahı yoktur. Benzetme bu noktadadır. sizin yukarıdaki dediğiniz anlamda değil..

                          "hem Allahın affediciliği ve rahman rahim sıfatlarının yansımasının görülmesi için gereklidir, hemde örneklik konusunda kullarına (hata yapmalarında) tolerans tanımasının işaretidir."

                          Bu çıkarım doğru değildir. Tersine Allah bunun zıttını söylemekte ve bunun şeytani bir düşünce olduğunu açıklamaktadır:

                          Ey insanlar! Şüphesiz ki Allah'ın va'di haktır. Artık Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın ve sakın o gurura kapılıp aldanan (şeytan) da sizi Allah'a (O'nun geniş rahmetine amelsiz, ibâdetsiz güvendirerek) aldatmasın. Fatır 5.

                          Diğer yandan Rahman sıfatının günaha izin ve Allah'a mutlak itaati sınırlandırabileceğine asla delil olamayacağına dair bir başka delil ise bu kelimenin anlam genişliğinden görülebilir. Rahman sıfatı Allah'ın insan dışındaki varlılar için de geçerlidir. bu sıfat sayesinde tüm canlılara rızık verir O ve onları korur. Yine şimdi Rahman sıfatı gereği Allah'ın kafirlere bile nefes ve yiyecek verdiğini onları belli bir süre yaşattığını biliyoruz. Şimdi Allah'ın küfre ve şirke de tolerans gösterdiğini mi söyleyeceğiz.. Bu asla doğru değildir. Eğer Rahim sıfatı içinse dedikleriniz.. bu da geçersiz bir çıkarımdır. Bu da Allah'ın yukarıdaki buyruğu ve açıklamasına terstir..


                          "peygamberler günah işlemezler hata işlerler..tevbe; bilerek ve asi olarak yapılan fiiller sebebiyle kul için gerekli olan bir şeydir.hata ise insan olarak nakıs olmanın gereği olayları her yönüyle değerlendirememekten kaynaklanan ve gayri iradi olarak işlenen fiillerdir.gayri ihtiyari işlenen filler yani hatalar tevbeyi gerektirmezlersede peygamberin günde 70 defa istiğfar ettiğini rivayetlerden biliyoruz."

                          bu konuyu daha önce açmıştık. ben masumların mekruh ve haramlardan uzak durduklarını söylemiştim. Siz de buna katıldığınızı ve Ehli sünnet gibi düşündüğünüzü demiştiniz. ama anlaşamamıştık. ben sünnilerin böyle bir hata yapabilirler kapısını açtıktan sonra peygamberleri şirke varan suçlamalarla suçladıklarını söylemiştim. Sizin burdan hatadan kastınızı tam ortaya koymanız gerekmekte. Hata davranışların dini hükmü için kullanılan bir kavram değil ve türkçede de çok geniş anlama sahip. Yani siz Peygamberlerin Allah'ın yasakladıı bir işi yapıp bunun karşılığında günaha girdiklerini mi kastediyorsunuz hata ile?

                          "İmam Rıza(r.a.): ''müteşabihleri muhkemlere arzedebilen doğru yolu bulmuştur'' der.peygamberlerin hatalarına örnek olarak getirdiğimiz ayetler müteşabih değildirlerki bunların yorumunu muhkemlere arzederek tevil yapmış olalım.sözkonusu olan şey; ayetin tefsirini başka bir ayetle yapmak ise zaten bunu yapıyoruz.abese yi, Yunusun durumunu,yada Nuhun durumunu yine ayetlerden alarak yorumlamıştım."

                          dediğiniz doğru. Ancak muhkemin dinin anası olma anlamı ve güçlendirilmiş sağlamşaltırılmış gibi anlamları da var. Dolayısıyla dinin üzerine bina edilip inanç ve amellerin hatta anlamı hakkında zıtlıklar doğmuş ayetlerin bunlara göre anlaşılması gerekir. Nasıl ki Allah'ı hakkındaki tüm ayetler muhkem değilse Peygamber s.a.a. ile ilgili ayetler de öyledir. Her ne kadar muhkem ve müteşabihin kelime anlamıyla bu kapsamda değerlendirilemeyecek de olsa Peygamberler ile ilgili ayetler de mecaz ve gerçek anlama sahip olma bakımından iki kısım kabul edilmelidir. bazı ayetlerde kelimelerin mecaz anlamları vardır. mecaz mı gerçek anlam mı bir ayette bunu nasıl ayırt edeceğiz. işte bu konuda mecaz olmayan muhkem (anlamca sağlamlaştırılmış) ayetler olması gerekmez mi?.. Ve Peygamberlerle ilgili ayetler de bu şekildedir

                          Abesede başkasının fiilini Peygambere iftira etmek için hangi ayetten tefsir getirdiniz benim dikkatimden kaçmış. Ya da Yunus a.s. için eğer Peygamberimize balık sahibi gibi olma deyişini kastediyorsunuz? burayı anlamadım?

                          "biz hatalardan bahsediyoruz..mutlak günahsızlıktan değil..insanın melekten üstün olması hatası yada günahı ile birlikte rabbine yönelmesi ve nefsini yenme gayretidir..insanı üstün kılan bunlardır yoksa mutlak masumluk üstünlük olsaydı melekler zaten mutlak masumdurlar.onların karşısında insanın üstün olmasının bir değeri ve önemi olmazdı."

                          yani insanlar günah işledikleri için mi melekten üstünler?

                          Yorum


                            #88
                            Ynt: İmamların masumluğu meselesi

                            "işte burda bu konunun ilk başında verdiğim pasaj devreye giriyor:risalet kurumun kendisi mutlak masumdur, risalete sahip olan şahış değil.Allah risalet ile resulü bu örnekle ayırmış oluyor.."

                            risalet iradeli canlı bir varlık değil ki günahı sevabı olsun. Şayet bununla peygamberlik göreviyle ilgili hususlarda Peygamberler masum diyorsanız bu ayırıma dair deliliniz nedir? bunu daha önce sorduk cevap gelmedi? Allah hangi ayette risalet kurumu ve bu kuruma sahip olan kişi ayırımı yapmış? şahsı masumiyet dışı ilan edip kurumu masum ilan etmiş? daha neler duyacağız. Allah risalete mi uyun diyor yoksa Peygambere mi? risalet kurumu diye somut bir varlık mı var ki... De ki eğer Allah'ı seviyorsanız bana itaat edin derken, benim risalet kurumu diye bir sıfatım var ona itaat ediniz mi diyor?.. böyle bir sınırlamayı nereden çıkarıyorsunuz?

                            "burda peygamberi topluma şikayet etme durumu sözkonusu değildir.burda sadece yanlış olan bir hareketi,yapanının yüzüne vurup kırmadan ifade etme vardır.bun yaparkende verdiğim ''sizden bazılaırna ne oluyor'' örneğinin benzeri uygulanmıştır.burda ne şikayet etme durumu vardır nede suçlu ilan etme yada suçluyu aklama."


                            Peygamber s.a.a. de sizin dediğiniz gibi mi anlıyordu? Eğer Allah cebraili gönderip O da insanlara bu ayetleri toplu olarak okusaydı ve bu hareketi yapanın Peygamber olduğu belli olmasaydı dediğiniz olaylar benzeşirdi. sizin bu benzetmede benzetme noktası olarak sunduğunuz, hatayı yapanın utandırılmadan hem toplumun hem de hata sahbiinin eğitilmesidir. Ama bu abese'de gerçekleşmiyor ki. Çünkü hatayı yapan belli. Ha bunun ikinci tekil şahıs kullanılarak söylenmeş olması ha üçüncü tekil şahısla.. ne farkeder. çünkü fail belli.

                            hem bu ayeti ilk aldığında peygamber aldı. Toplum değil. Bu durumda O anlamadı mı sizin dediğinizi de sizin yüzüne vurmama olayı gerçekleşmedi mi? Tersine anladıysa, bu durumda Rabbim bana direkt bile seslenmemiş üçüncü şahıs olarak bahsetmiş diyerek bunun daha bir kınama olduğunu düşnmez mi? sizin hafifletme unsurunuz ters dönmüş olur o zaman.

                            Sizden bazılarına ne oluyor derken siz kelimesi ile o yüzünü çevirdi ifadesi aynı mı? O dediğinizde bir soğukluk yüz çevirme dışlama kınama kendini uzak tutma anlamı yok mudur? Bu iki ifadeyi ben hiç benzetemiyorum.

                            Peygamberin ama diye birinden yüz çevirmesini siz ona yakıştırabiliyor musunuz?.. Ben böyle bir Peygambere yakıştıramıyorum. Bir ama kendine gelecek ve arınmak isteyece Peygamber ondan yüz çevirecek.. Burda bir çok cürüm vadır tek değil. ve küçük günah da değildir bu.. Eğer sizin dediğiniz gibi bu iki olay benzeşiyor olsaydı ve burada Peygamber nazikçe uyarılıyor olunsaydı ayetlerin bu ifadeye benzemesi gerekirdi. yani

                            sizden bazılarına ne oluyor ki önemli işim var diyerek Allah için kendine gelmiş birinden yüz çeviriyor.. denmeliydi.. yani ayetlerin başında siz diye eleştirdiği kişileri muhatap kabul ettiğini bildirir bir kelime olması gerekirdi. Ama abesede böyle bir ifade yok. kesin sert bir ifade ile başlamış ayetler. Yüzünü ekşitti ve çevirdi, kendine ama geldi diye..

                            sizce bu nazik bir uyarı mı?

                            uyarı nazik değil

                            muhatap gizli değil..

                            nasıl bununla Peygamberin s.a.a. sizden bazılarına ne oluyor ki.. ifadesini bir tutabiliyorsunuz? Hem diğer yandan sizn dediğiniz gibi bile olsa Peygamberin s.a.a. o ifadesine çok büyük günah işleyenler de girebilir. ve nazik uyarı da olmayabilir. Allah resulü bu yolla münafıkları da uyarabilir.. bu nasıl nazik bir uyarı oluyor bu haliyle?.. Bu nezaket olacak anlamına gelecek diye bi şartı barındırmaz.

                            fail hep gizlendiğinde siz onun incinmemesi için mi yapıldığını anlarsınız? belki hiç adı ağza alınmak istenmiyordur belki ismi zikredildiğinde çıkaracağı fitneden korkuluyordur? belki azgınlığı artacaktır.. bu durumda Allah da Peygamberin fitnesinden korktuğundan mı bu ifade gib ifade kullandı diyeceğiz... yani çok sakıncalar barındıran benzetme bu ...

                            "''wema erselnake illa rehmetellil alemin'' der ayette..dikkatini çekerim ''erselnake'' diyor..yani rahmet olarak gönderilen risalettir..şahıs değildir..şahıs olsaydı ''vema ente'' derdi."


                            erselnake, risaleti gönderdik mi demek yoksa seni gönderdik mi demek? ersele gönderdki erselna gönderdik erselnake seni gönderdik demek değil mi? rahmet olarak gönderilen risalet olması için erselna risale(h)ten denmesi gerekirdi. "ke"nin ikinci tekil şahıs olduğunu arapçanın en başında öğretiyorlar.. ke muttasıl zamir sizin dediğiniz ente munfasıl zamirdir. anlam olarak farkları yoktur. vahyin muhatabı da Peygamber olduğuna göre Allah peygambere diyor seni gönderdik. burdaki erselna bir fiildir. risaletle alakası sizin dediğiniz anlamda yoktur. mürselin de risaletlendirilen yani gönderilen anlamı vardır. Yani görevle gönderilen demektir.

                            "rahmet olarak gönderilen risalet ise resul elçidir ve elçilik yaptığı müddetçe bir değeri vardır..insanların hiç yaratılmamış olması ve sadece meleklere karşı övünmek için sadece Muhammed(s.a.v.)in yaratılmış olması durumunda risalet diye bir şey olmazdı sadece şahıs olurdu..oysa biz burda risaleti konu ediniyoruz"

                            niye Muhammed değil de başkası risaletle görevlendirilmedi? ve alemlere rahmet kılınmadı? Demek ki Muhammed'in şahsı önemli.. burada. Biz risaleti de Muhammed'in şahsını da esas alsak masumiyetin sınırsız olmasını hiç değiştirmez. O sizin anladığınız manada risaleti için masumdu ve alemlere rahmet olması için de yine risalet dışında da (şayet böyle bir alan varsa) yine masumdu.. Hatta onun hiç risalet diye bir görevi olmadığı cenntte de en üstün durumu alemlere rahmetlik durumu sürecektir..

                            Yorum


                              #89
                              Ynt: İmamların masumluğu meselesi

                              "peygamber günah işleyip tevbe edilmesini göstermek için gönderilmemiştir..ben bunu böyle ifade etmedim, ifade ettiysem konunun başka yönlerine değinmek için ifade etmişimdir."

                              hangi yönlerine?

                              benim temel düşüncem peygamberler insan olmaları hasebiyle nakıstırlar
                              insanın nasıl olduğuna delil?

                              "ve bu nakıslık ister istemez hatayı beraberinde getirir.bu hatalarıda onların tevbeleri ile değil Allahın düzeltmişliği ile örnek durumuna getirilmiştir.

                              "yani Allah onları düzeltti sizi de düzeltecek merak etmeyin" anlamında mı?

                              "yani şu anda ben emevilerin saltanatını güçlendirmesine yardımmı ediyorum? yoksa bir mantığın ve olması gerekenin sözcülüğünümü yapıyorum..şimdiye kadar peygamberlerin hatalı olmalarından emevilere bir paye çıkardımmıki bu şekilde bir ifade kullanıyorsun?"

                              öyle bir suçlamam olmadı. Peygamberin böyle hatalarının olmadığını ama bunun Emevilerin kendi necis halleriyle ümmetin başına yönetici olabilmeleri için ideal anlamdaki liderli imajını silmeye yönelik uydurmalar iftiralar olduğunu söyledim. siz Emevilere karşı zulme karşı biri olarak nasıl mükemmel yönetici kriterini zedeleyecek bu uydurma inanca kapılırsınız dedim. Siz de şiiler gibi (gerçekte de öyledir) hatasız masum insan ve yönetim de onların hakkıdır inancına sahip olsanız yeryüzünde sömürü olur mu.. zalimler kendilerini temize çıkarabilir mi, başa geçme hakkını kendilerinde görebilir mi? ama bir kere insan hatasız olmaz derseniz Peygamberler bile hata yapmşlardır derseniz başa geçen insanlar, peygamber bile hata yapmış biz mi hata yapmayacağız diyorlar ve yönetimde hatalar zulme dönüşüyor..

                              "ikinci husus: ben şiilerin ameli ve pratik olarak yaşadığı islam ile sunnilerin ameli islamı arasında pekde bir fark göremiyorum.sadece inanışta bir farklılık vardır..eğer sunniler yanlış inanıyorlar yada senin dediğin gibi bidatlara bulaşmış olsalardı pratiklerin de yanlış bir çok uygulama olurdu.."

                              bence çok fark var. bu gün İranın emperyalizm karşısında duruşunu lübnandaki şii örgütün kıyamını göremiyorsanız şii alimlerdeki ihlas ve kyıam rhunu keşfedememişseniz şiilerin içine girin derim..

                              sünnilerinse bidatlarını görebilmek için bu konuları halletmemiz gerek..

                              "böyle bir şeyi kim söylemiş? o ayetler hakkında açıklama yaptım: ibrahim ''işte benim rabbim'' derken aslında '''işte sizin rabbiniz bumudur'' demeyi kastediyordur..bizim inancımız bu şekilde başkaları nasıl inanır bilemem.."

                              ben sünniler gibi inanıyorum dediğiniz için ben de sünnilerin nasıl inandığına örnek verdim. Maturidilerin konusunu...

                              Yorum


                                #90
                                Ynt: İmamların masumluğu meselesi

                                Burayı yanlış anlamışsınız. ya da demogoji yapıyorsunuz. Demogoji olduğuna inanmıyorum. Şöyle sorayım, Allah'ın insanlara, bir takım emirlerime uyup bir takımlarına örneğin zor bulduklarına arada bir de olsa uymayabilirsiniz diye bir ruhsat tanıdığına dair bir delil gösterebilir misiniz? Yoksa insana gücünün ötesinde bir sorumluluğun yuklenmemesi örneğin fakir olanlara zekat farzıyeti gibi hükümlerin olmaması şeklinde midir? Allah her insana tüm emirlerine uymayı zorunlu kılmış ve hiç bir insana bazen kurallarının ihlali hakkını vermemiş..


                                Allah kişilere günah işleyebilirsiniz diye ruhsat vermemiştir.ancak kulundan da mutlak masumiyet beklemez.bekleseydi buna senin bir delil getirmen gerekirdi.varmı öyle bir delil? yani ''ey kulum mutlak bir şekilde günah işlememelisin ve hata dahi işleme hakkın yoktur'' mealinde bir delil varmı?Allah en güzel elbisenin takva olduğunu belirtmiş ve takvanında ancak günahlar ile mücadele sonucu elde edilebileceğini belirtmiştir.daha öncede bahsettiğim zıtların birbirini tetiklemesi ilkesi gereği günahsız ve hatasız olarak takvaya ulaşmak mümkün olmadığı gibi takvanın zirvesi ve son noktası diye bir şeyde yoktur.bu zaten insanın yaratılışına ters bir durumdur.çünkü insan Allahın ruhuna sahip olan bir varlıktır.Allahın ruhu demek ebediyet yani sonsuzluk,bitimsizlik demektir.bu şu demektir: insan bu dünyada yaşadığı müddetçe hiçbir zaman takvanın yada masumluğun zirvesine ulaşamaz..humanist tabirle müslüman için nirvana diye bir şey bu dünyada yoktur..bu ancak ahirette kulun varolan günah yada hatasının affedilmesi ve bu şekilde kulun tertemiz olması sonucu olabilir.çünkü insana kemale doğru olan yolculuğunda son durağın şurasıdır diye bir sınırlama getirilmemiştir.eğer getirilmişse bunun delilini sen getir.?

                                Allah'a mutlak itaat şu anlamdadır. Allah'ın çirkin hiç bir emri yoktur. Her emrine itaat gerekir. Tıpkı bunun gibi Allah Peygambere de mutlak itaati emretmiştir. Dolayısıyla Peygamberin s.a.a. da çirkin hiç bir ameli, hiç bir hatası hiç bir günahı yoktur. Benzetme bu noktadadır. sizin yukarıdaki dediğiniz anlamda değil..


                                biz peygamberin çirkin olan fillileri yada günahları vardır demiyoruzki zaten.peygamber çirkinlikten münezzehtir.dediğimiz şey peygamberin beşer olması münasebetiyle mutlak surette her yönüyle mükemmel ve kusursuz olabileceği değil ancak yaratılışının nakıslığı itibariyle bazı hatalarının olabileceğidir.bu hatalar çirkin olan işler sınıfından olmadığı gibi insanlarla karşılaştırılınca bunlar günah yada hata dahi değildirler.

                                bu konuyu daha önce açmıştık. ben masumların mekruh ve haramlardan uzak durduklarını söylemiştim. Siz de buna katıldığınızı ve Ehli sünnet gibi düşündüğünüzü demiştiniz. ama anlaşamamıştık. ben sünnilerin böyle bir hata yapabilirler kapısını açtıktan sonra peygamberleri şirke varan suçlamalarla suçladıklarını söylemiştim. Sizin burdan hatadan kastınızı tam ortaya koymanız gerekmekte. Hata davranışların dini hükmü için kullanılan bir kavram değil ve türkçede de çok geniş anlama sahip. Yani siz Peygamberlerin Allah'ın yasakladıı bir işi yapıp bunun karşılığında günaha girdiklerini mi kastediyorsunuz hata ile?


                                sunnilerin peygamberleri şirke varan suçlamalarla suçladığına dair bir deliliniz varmı?
                                hata kavramının türkçede bir çok anlamının olması birşey değiştirmez..burda benim bundan anladığım ile senin anladığın arasındaki fark sözkonusudur.benim anladığım hata ile senin anladığın hata arasındaki fark ise; ben hatayı yapılan çirkin bir fiil değil kulun peygamber dahi olsa nakıslığından kaynaklanan eksiklik olarak görüyorum.sen ise bunun çirkin ve hoşgörülmeyen ve affedilmeye muhtaç bir fiil olarak görüyorsun..aramızdaki fark bu.

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X