Koskoca çölün tek canlılık nişanesi, baş başa vermiş dertleşen iki ağaçti sadece.
Dalları kesilip, üstle-rine gölgelik yapilan bu ağaçların dertleşmelerine,
yildizlar bile kulak misafiri olamazdi.
Şehirden cikan beş kişi, susuz ve kuru çölde yol alarak bu iki ağaca dogru geliyorlardi.
Bu beş kişiden biri, grubun tam ortasmda hareket ediyor, diğerleri de onun etrafinda ilerliyordu.
O guneş, digerleri de onun ışığıyla aydinlanan ay gibiydi sanki.
Gül yüzü , iri ve siyah gözleri ve beden yapisi heybetini daha da arttırıyordu. O kadar nurani bir yüzü vardi ki,
etrafına ışık saçıyordu her adımında.
Altmış küsür yaşlarında olmasına ve çektigi sikintilara ragmen, sakalı simsi-yahtı. Daha kirlaşmamıştı.
Eger bir ömür kötülük ve çirkinlikten uzak, iyilik ve hayra adanmışsa, muhakkak cok sikintilara gebe kalır.
Bu yaşama biçimi de, karşıt grupların ve mü-cadele edilenlerin donüp gelip yarenlere donüşmesi-ne neden olur.
Ortada yyürüyen şahıs, grubun ikinci sahsi durumundaki gencin elinden tutmustu.
Üçüncü ve dordüncü şahıslar, iki çocuktu ve önde hareket ediyorlardı.
Grubun içindeki tek kadın ise, en arkada yürüyordu…
Yorum