Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #91
    Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

    BİR KAÇ NÜKTE


    Son olarak birkaç nükteye değinip bu bahsi kapatmak istiyoruz:

    1-Zikrettiğimiz bunca delile ve rivayetler arasındaki bunca çelişkiye rağmen bazılarının Zeynep, Rukayye ve Ümm-ü Külsüm'ü Resulullah'ın gerçek kızları olarak göstermekte ısrarlı davrananların niyetinde belki de Hz. Ali'nin faziletlerine karşılık başkalarına fazilet üretmek yatmaktadır. İşte bu yüzden görüyoruz ki 3. Halife Osman'a " Zun-nureyn" (iki nur sahibi) lakabını vermişlerdir. Oysa dünya kadınlarının efendisi olan ve Resulullah'ın gerçek kızı ve mübarek neslinin menbaı, olduğunda zerre kadar şüphe bulunmayan Hz. Fâtıma'nın kocası Hz. Ali'den benzer bir lakabı esirgemişlerdir nedense!!


    2-Osman'ın Rukayye ve Ümm-ü Külsüm ile hiç de mutlu bir hayat yaşamadıklarını ve Osman'ın onlara karşı çeşitli eziyetlerde bulunduğunu kaynaklarda okuyoruz.[71]


    3- Bütün bunlara rağmen, ikinci kız (Ümm-ü Külsüm) de vefat ettiğinde güyâ ALLAH Resulü'nün "Eğer on kızım olsaydı yine hepsini Osmân ile evlendirirdim"[72] buyurduğunu nakleden kaynaklar, söz konusu Hz. Ali (a.s) olunca şu utanç verici uydurma hadisi nakletmekte bir beis görmüyorlar:

    Güyâ Hz. Ali (a.s), (Hz. Fatıma'yla evli olduğu halde) Ebu Cehl'in kızıyla evlenmeğe tâlip olmuş; bunu duyan Resulullah öfkeli bir şekilde minbere çıkarak bütün ashabın arasında Hz. Ali'nin bu fiilini teşhir ederek onu kınamış ve "Ebu Tâlib oğlu eğer bunu yapmak istiyorsa benim kızımı boşamalıdır; zira ALLAH'ın düşmanının kızıyla, ALLAH'ın Resulü'nün kızı bir araya toplanmaz" buyurmuş; ardından da o sıralarda henüz müşrik olan Ebul'âs b. Rabi'nin (Zeyneb'in kocası) damatlığını övmüştü?![73]
    Bu kıssayı uyduranlar bir çok yerin aksine burada Osman'ı neden unutmuş ve Peygamber'in methine onun yerine Ebul'As'ı mezhar kılmışlardır acaba?! Belki de Hz. Ali'ye karşı müşrik birisinin övülmesi ona olan ta'riz ve hicvi daha da galizleştirir de ondan!! ALLAH hepimizi nefsimizin ve Şeytan'ın şerrinden korusun.

    4-Önceden de değindiğimiz gibi bu kızlardan bahseden Ehl-i Sünnet rivâyetleri, Rukayye ve Ümm-ü Külsüm'ün Ebu Leheb'in oğlanlarıyla evlendiği üzerinde te'kid ederken, ısrarla bu oğlanların kızlarla cinsel ilişkiye girmeden bakire olarak onları boşadıklarını ileri sürmektedirler. Halbuki kaynaklar buna engel olabilecek herhangi bir engelden bahsetmemiştir. Fakat sıra Osman'a gelince durum değişiyor. hatta hanımı Habeşe'ye giderken gemide çocuk düşürüyor. Evet böyle olmalıdır; aksi taktirde Osman'a bir fazilet daha nasıl üretilsin?!

    _______________
    1-El-İstiğâse, C.1, S.68-69.
    2-El-İsâbe, C.4, S.304-490, El-Bed'u Vet-Târih, C.5, S.17, Tehzib-u Târih-i Dimaşk, C.1, S.298, Nihâyet-ül İrb, C.18, S.212-214.
    3- El-Bed'u Vet-Târih, C.5, S.16, C.4, S.139.
    4-El-Mevâhib-ül Ledünniyye, C.1, S.196, Târih-ül Hamis, C.1, S.272.
    5-Neseb-u Kurayş, S.21, Mecme-üz Zevâid, C.9, S.217, El-Bidâyet-u Ven-Nihâye, C.2, S.294, Zehâir-ul Ukbâ, S.152.
    6-Es-Siret-ül Halebiyye, C.3, S.308, Er-Ravz-ül Enf, C.1, S.214.
    7- El-İsâbe, C.4, S.304, (Cürcâni'den naklen), Neseb-u Kurayş, S.21.
    8- Kaynaklarından bazısını önceden verdik.
    9- Ed-Dürr-ül Mensur (Suyutî), C.6, S.408
    10- El-İtqân (Suyutî), C.1, S.37.
    11- Tarih-u Ehl-il Beyt, S.92.
    12-Ed-Dürr-ül Mensûr. C.6, S.404.
    13-El-Vefâ, S.655, Ed-Dürr-ül Mensur, C.6, s.404, Tabakât (İbn-i Sa'd), C.1, S.133, Feth-ul Kadir, C.5, S.504, Nihâyet-ül İrb, C.18, S.208, Muhtasar-u Tarih-i Dimaşk, C.2, S.262.
    14-Delâil-ün Nübüvve (Beyhakî), C.2, S.69-70.
    15-Ed-Dürr-ül Mensûr, C.6, S.403-404, Lübâb-üt Te'vil, C.4, S.417, El-Câmiu Li-Ahkâm-il Kur'ân, C.20, S.222, Et-Tefsir-ül Kebir, C.32, S.132. Son iki kaynakta bu çocuğun Abdullah olduğu da kaydedilmiştir.
    16-Ed-Dürr-ül Mensur, C.6, S.404, Feth-ül Kadir, C.5, S.503, Behr-ül Muhit, C.8, S.520, Tefsir-ül Kebir, C.32, S.133, El-Câmi-u Li-Ahkâm-il Kur'ân, C.20, S.223.
    17-Siret-ül Halebiyye, C.3, S.308, Tefsir-ül Kebir, C.32, S.133, Tefsir-ül Kur'ân-il Azim, C.4, S.559.
    18-Es-Siqât, C.2, S.142, Et-Tibyân, C.10, S.418, Feth-ul Kadir, C.5, S.504, Lübâb-üt Te'vil, C.4, S.417, Tefsir-ül Kebir, C.32, S.132, Tefsir-ül Kur'ân-il Azim, C.4, S.559, EL-Câmi-u Li-Ahkâm-il Kur'ân, C.20, S.222.
    19-Bahr-ül Muhit , C.8, S.520, Feth-ul Kadir, C.5, S.503-504, Ed-Dürr-ül Mensûr, C.6, S.404. Fakat bu görüşün doğru olmadığı açıktır; zira hicretin ikinci yılında Bedir savaşında ölen Ebu Cehil, henüz İbrâhim dünyaya gelmeden kaç yıl önce vefat etmiştir. Bu da söz konusu şahsın Âs b. Vâil olduğunu ileri süren rivâyeti güçlendirmektedir.
    20-Ed-Dürr-ül Mensûr, C.6, S.404, Delâil-ün Nübüvve, C.2, S.70, Tabakat, C.1, S.133, Es-Siqât, C.2, S.142, Tâaih-ül Hamis, C.1, S.273, Nihâyet-ül İrb, C.18, S.208, El-Vefa, S.655, Murûc-üz Zeheb, C.2, S.291, El-Mevâhib-ül Ledünniyye

    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

    Yorum


      #92
      Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri


      Elinize sağlık muhterem hocam Zahmet çekmişsiniz elbetteki bütün bu hizmetler asla zayi olmayacaktır. Allah cc yerine ulaştırsın



      Resulullah (s.a.a)'in Ahlakı

      Allah-u Teala şöyle buyuruyor:
      "Şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin."[28]
      Yine Allah-u Teala buyuruyor ki:
      "Allah'dan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi."[29]
      İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
      "Resulullah (s.a.a) konuştuğunda bakışlarını ashabı arasında bölüyordu; ona buna (herkese) eşit olarak bakıyordu." [30]
      Yine İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
      "Resulullah (s.a.a), kesinlikle ayaklarını ashabının önünde uzatmazdı." [31]
      Hz. Ali (a.s) da şöyle buyurmuştur:
      "Resulullah (s.a.a), daima güler yüzlü, yumuşak huylu ve mütevazı idi; kaba, sert, bağıran, sövüp sayan, ayıp arayan ve boş yere çok öven birisi değildi." [32]
      Yine İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
      "Resulullah (s.a.a) bir eve gittiğinde, meclisin en aşağı kısmında otururdu." [33]
      İbn-i Şehraşub Menakıb kitabında şöyle diyor:
      Bazı alimler, Resulullah (s.a.a)'in adap ve ahlakını hadislerden derleyerek bir araya toplamışlardır; onlar şunlardır:
      "Resulullah (s.a.a) herkesten daha hekim, daha halim, daha şecaatli, daha adil ve daha şefkatli idi. Eli, kendisine helal olmayan kadına kesinlikle dokunmamıştır. İnsanların en cömerdi idi; hiçbir dirhem ve dinar onun yanında kalmadı; eğer bir şey artmış olsaydı ve onu da verecek bir kimse bulamasaydı, onu muhtaçlara ulaştırmadıkça gece rahat edemezdi. Allah'ın verdiği rızktan, bir yılın azığından çok götürmezdi; hurma ve arpanın en düşüğünü kendisi için alırdı, geri kalanı Allah yolunda verirdi. Kim ondan bir şey isteseydi ona bağışta bulunurdu. Yerin üzerinde otururdu, yerin üzerinde yatardı, yerin üzerinde yemek yerdi; ayakkabı ve elbisesini kendisi yamardı; evin kapısını kendisi açardı; kendisi koyun sağardı; devenin sütünü sağmak için kendisi onun ayağını bağlardı; hizmetçisi el değirmenini çevirmekten yorulduğunda, onunla el değirmeni çevirirdi; abdest suyunu geceleri kendisi hazırlardı; sürekli başını aşağı eğip susardı; halkın huzurunda dayanarak oturmazdı; ailesinin işlerinde onlara yardım ederdi; eti kendisi doğrardı; yemeğe oturduğunda köleler gibi otururdu; yemekten sonra parmaklarını yalardı; kesinlikle geğirmezdi; hür ve kölenin davetini kabul ederdi; bir yudum süt olsa bile hediyeyi kabul ederdi ve onu yerdi; ama sadaka yemezdi; gözünü bir adamın yüzüne dikmezdi.
      Allah için sinirlenirdi, kendisi için sinirlenmezdi; açlıktan karnına taş bağlardı; evde her ne hazırlanırdıysa onu yerdi; hiçbir şeyi geri çevirmezdi; iki elbise (üst üste) giymezdi; Yemen malı aba, yünden olan geniş cüppe, pamuk ve keten olan elbiseler giyerdi; elbiselerinin çoğu beyazdı; başına sarık sarardı; gömleği sağ taraftan giyerdi; Cuma günü için özel elbisesi vardı; yeni bir elbise giydiğinde eskisini fakirlere verirdi; bir abası vardı, nereye gitse onu ikiye katlayıp üzerinde otururdu; sağ elinin küçük parmağına gümüş yüzüğü takardı; kavunu severdi; kötü kokulardan hoşlanmazdı; abdest alırken dişlerini misvakla temizlerdi; bir hayvana bindiğinde hizmetçisi veya başkalarını da kendi arkasına alırdı; at, katır veya merkepten mümkün olan her ne varsa ona binerdi; merkebe eğersiz binerdi; (bazen) ayak yalın, abasız ve sarıksız yürürdü; cenazeleri teşyi ederdi; şehrin en uzak yerinde olsa bile hastanın ziyaretine giderdi; fakir ve yoksullarla beraber otururdu; onlarla yemek yerdi; kendi eliyle onlara yedirirdi; ilim ehli ve güzel ahlaklı kimselere ikramda bulunurdu; her kavmin büyüğüne iyilik ederek kalplerini ısındırırdı; akrabalarına ihsan ederdi, Allah'ın emrettiği hususlar hariç onların bazılarını bazılarına tercih etmezdi; kimseye zorluk çıkarmazdı; özür dileyenin özrünü kabul ederdi. Kur'an'ın nazil olduğu ve öğüt verme zamanı hariç sürekli tebessüm ederdi; kahkahasız da gülerdi; hizmetçilerinin yeme, içme ve giyimlerinde başlarına dikilmezdi; kimseye sövmezdi; hiçbir kadın veya hizmetçiye lanet etmezdi; kimseyi kınamazdı; ancak, "o işi terk et." derdi; bir ihtiyaçtan dolayı yanına gelen her hür, köle ve cariyenin ihtiyacını karşılamak için kalkıp onlarla giderdi; sert ve katı kalpli değildi; çarşıda (tartışınca) sesini çok yükseltmezdi; kötüye, kötüyle karşılık vermezdi; ama bağışlayıp affederdi. Karşılaştığı herkese selam verirdi; kim bir iş için onun yanına gelmiş olsaydı, o çıkıp gidene kadar sabrederdi; bir kimsenin elinden tuttuğunda (merhabalaştığında) o elini çekmedikçe, elini çekmezdi; bir müslümanla karşılaştığında musafaha ederdi; oturup kalktığında Allh'ın zikriyle kalkardı; namaz kılarken bir adam onun yanına geldiğinde namazını kısa keserek ona yönelip; "Bir ihtiyacın mı vardır?" diye sorardı; (yoksulların ona kolayca olaşabilmesi için) meclisin baş tarafında değil, sonunda (yani kapı önünde) otururdu; genellikle kıbleye doğru otururdu; onun yanına gelen kimseye ikram ederdi; hatta bazen elbisesini bile onun altına sererdi; arkasındaki yastığı onun arkasına bırakarak onu kendisine tercih ederdi; neşe ve gazap halinde hakkın dışında bir şey söylemezdi; av etinden yerdi, ama av avlamazdı..." [34]

      [28] - Kalem/4.
      [29] - Kafi, c. 2, s. 671.
      [30] - Kafi, c. 2, s. 671.
      [31] - Âl-i İmran/159.
      [32] - Mekarim'ul- Ahlak, c. 1, s. 45.
      [33] - a.g.e. c. 1, s. 66.
      [34] - Bihar'ul- Envar, c. 16, s. 226-228
      [img]http://img240.imageshack.us/img240/6638/salam83fb18fb1sqqm1ec6.gif

      Yorum


        #93
        Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

        [quote author=ruhullah link=topic=1714.msg8437#msg8437 date=1235830749]

        Elinize sağlık muhterem hocam Zahmet çekmişsiniz elbetteki bütün bu hizmetler asla zayi olmayacaktır. Allah cc yerine ulaştırsın



        .........................
        [/quote]
        Allah razı olsun. Hz. Peygamber ve Ehlibeyt için çekilen zahmetler hiç zayi olur mu?! Elbette niyet Allah rızası olursa asla zayi olmaz. Biz de Allah rızası için bunları yazdık. Allah kabul ederse her ne kadar az da olsa çoktur. İnşaAllah kabul eder. Önemli olan Hz. Peygamber'in sözleriyle amel etmektir. Allah Teala onlarla amel etmeyi hepimize nasip etsin inş. Duanız için teşekkürler.
        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

        Yorum


          #94
          Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

          Hz.Peygamberin(as) hanımı Hz.Hatice(As) den olan çocuklarının doğum ve ölüm tarihleri
          Hz.Ali(as) nin hanımı Hz.Fatma(as) dan olan çocuklarının doğum ve ölüm tarihleri cevaplandırırsanız memnun olurum

          Yorum


            #95
            Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

            Allah razı olsun..

            Yorum


              #96
              Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

              HZ. PEYGAMBER'İN (S.A.A) Bİ'SETİ

              Resulullah (s.a.a), Hz. Adem'in yeryüzüne indiğinden 6203 yıl geçtikten sonra, 40 yaşında iken Nevruz bayramına denk gelen Receb'in 27. günü yani M. 610'da peygamberliğe seçildi.(1)

              Hz. İmam Hasan Askeri'den nakledilen rivayete göre, Hz. Peygamber'in ömründen 40 yıl geçtiğinde ALLAH Teala, O'nun kalbini herkesin kalbinden daha yumuşak, daha huşulu, daha itaatli ve daha büyük gördü. Bundan dolayı O'nun gözlerine diğer bir nur verdi, gökyüzünün kapılarının açılmasını emretti, melekler fevç fevç yeryüzüne geldiler. Hz. Peygamber (s.a.a) onlara bakıyor ve onları görüyordu.
              ALLAH Teala kendi rahmetini arşından Hz. Peygamber'in başına kadar yaydı. Cebrail, aşağı inerek, yerle göklerin arasını kapladı. Hz. Peygamber'in mübarek omzundan tutarak şöyle dedi: "Ya MUHAMMED, oku!"
              -Peygamber (s.a.a); "Ne okuyayım?" dedi.
              -Cebrail şöyle dedi:

              "اقرء باسم ربک الذی خلق ؛ خلق الانسان من علق"

              "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı." (2)

              Ondan sonra Cebrail ilahi vahiyleri Hz. Peygamber'e ulaştırdı...
              Melekler gökyüzüne yükseldiklerinde, Peygamber (s.a.a) Mekke'yle üç mil mesafesi olan Hıra dağından aşağı indi. Yücelik nurları O'nu sarmıştı, kimsenin O'na bakmaya gücü yoktu. Her ağaç, ot ve taşın yanından geçtiğinde O'na secde ediyor ve fasih bir dille şöyle diyorlardı: "Selam olsun sana ey ALLAH'ın peygamberi! Selam olsun sana ey ALLAH'ın elçisi!"
              Peygamber (s.a.a) Hatice-i Kubra'nın evine girdiğinde ev, yüzünün nurundan aydınlandı. Hatice; "Ya MUHAMMED! Sende gördüğüm bu nur nedir?" diye sordu.
              Peygamber (s.a.a) cevabında şöyle buyurdular: "Bu peygamberlik nurudur; lâ ilâhe illellah Muhammde'un Resulullah söyle."
              Hatice; "Ben, senin peygamberliğini yıllardır biliyorum" dedi.
              Hatice hemen ALLAH'ın birliğine ve Peygamber'in ALLAH'ın elçisi olduğuna ikrar ederek O'na iman etti.
              Resulullah (s.a.a) Hatice'ye şöyle buyurdular: "Ben kendimde bir soğukluk hissediyorum, üzerimi ört."
              Peygamber (s.a.a) yatar yatmaz, Müddessir suresinin şu ayetleri O'na nazil oldu:

              "یا ایهاالمدثر قم فانذرو ربک فکبر"

              "Ey bürünüp sarınan (Resulüm)! Kalk ve insanları uyar. Sadece Rabbini büyük tanı." (3)

              Bu emir üzerine Resulullah (s.a.a) kalktı. Ellerini kulağına koyarak iki defa "ALLAH-u ekber, ALLAH-u ekber" dedi. Resulullah'ın sesi her yaratığa yetişti ve herkes O'nunla muvafakat etti. Bi'setin üçüncü yılında Resulullah (s.a.a), "و انذر عشیرتک الاقربین" (En yakın akrabanı uyar) (4) ayetinin nazil olmasıyla halkı açıkça İslam'a davet etmeye emr olundu. Bu emir gereği önce kendi yakınlarını misafirliğe davet ederek onlara şöyle buyurdu: "ALLAH-u Teala beni, sizi O'na davet etmeye emretmiştir. İçinizden kim beni tasdik edip bu işte bana yardımcı olursa, sizin aranızdaki kardeşim, vasim ve halifem olacaktır." (5)

              Taberi'nin yazdığına göre Ebu Talib oğlu Ali, Peygamber'e yardımcı olacağını ilan eden tek şahıs idi. Peygamber (s.a.a) de oradakilere şöyle buyurdu: "Bilin ki, bu şahıs, benim sizin aranızdaki kardeşim, vasim ve halifemdir; onun sözlerini dinleyin ve emirlerine itaat edin." (6)

              Resulullah (s.a.a) akrabalarını İslam'a davet ettikten sonra, halktan da putlarını bırakıp sadece ALLAH'a ibadet etmelerini istedi. Bu söz onlara çok ağır geldi; az bir grup hariç hepsi Hz. Peygamber'e düşman kesilmeye başladı. O kritik anda, Mekke'nin büyüğü ve Peygamber'in amcası olan Ebu Talib, kardeşi oğlunun yardımına koştu ve onu yalnız bırakmayacağına dair yemin etti. (7) Gerçekten öyle de yaptı. Ebu Talib, hayatta olduğu sürece Kureyş Hz. Peygamber'i fazla incitemiyordu.

              Kureyş büyükleri, Ebu Talib'in koruması altındaki Hz. Peygamber'i tam baskı altına alamadıklarını görünce, yeni müslüman olanları eziyet ve işkence etmeye başladılar. Peygamber (s.a.a), Müslümanların Kureyş'in zulüm ve eziyetinden kurtulmaları için onlara Habeşistan'a hicret etmeleri için izin verdi.

              Hicretin 6. yılında, Mekke müşrikleri, Peygamber (s.a.a)'i öldürme kararı aldılar. Bu yüzden MUHAMMED (s.a.a)'i kendilerine teslim etmedikçe Beni Haşim'le muamele yapmayacaklarına ve onlardan evlenmeyeceklerine dair kendi aralarında bir antlaşma imzaladılar. Bu antlaşmayı bir deri sayfasına yazarak Ka'be'nin duvarına astılar. Beni Haşim de canlarını korumak için Peygamber (s.a.a) ile "Şi'b-i Ebi Talib" deresine sığındılar; üç yıl boyunca orada kaldılar.

              Üç yıl sonra ALLAH-u Teala Peygamberine, antlaşmayı "ALLAH" lafzı hariç karıncaların yediğini haber verdi. Ebu Talib bu haberi Kureyişlilere iletti ve onlara; "Eğer MUHAMMED'in söyledikleri doğru çıkarsa ne yaparsınız?" diye sordu. Onlar da: "Artık el çekeriz" dediler. Kureyşliler Ka'be'ye gidip oraya astıkları antlaşmanın "ALLAH" lafzı hariç karıncalar tarafından yenildiğini görünce kendi antlaşmalarından vazgeçtiler. Bi'setin onuncu yılında vuku bulan bu olay neticesinde Mekke halkından birçok kimseler İslamiyeti kabul ettiler.Böylece Beni Haşim Şi'b-i Ebi Talib'den dışarı çıkabildi...(8 )

              Peygamber (s.a.a), bi'setin onuncu yılında iki büyük yardımcısı olan Hz. Ebu Talib ve Hz. Hatice'yi kaybetti. (9) bu iki büyük şahsiyetin ölümü Hazrete çok ağır geldi, bundan dolayı o yılın ismini "Hüzün Yılı" koydu. (10)

              İmam Zeyn'ul- Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah (s.a.a), Ebu Talib ve Hatice'yi kaybettiğinde artık Mekke'de kalması güçleşmişti... ALLAH-u Teala bundan dolayı Hz. Peygamber'in, Mekke'de yardımcısı olmadığından orayı terk edip Medine'ye doğru hareket etmesini emretti." (11)

              Ebu Talib merhum olduktan sonra Kureyş'in Hz. Peygamber'e eziyeti gittikçe fazlalaştı, Hazrete defalarca ihanet edip O'nun canına kıymak istediler. (12) Mekke müşrikleri, bi'setin 13. yılı "Dar'un-Nedve" denilen bir yerde toplanıp Peygamber'i öldürme kararı aldılar. Bu karara göre çeşitli kabilelerden oluşan gençler hep birlikte Peygamber'e saldıracak ve kimin tarafından öldürüldüğü bilinmeyecekti.(13)

              Hz. Peygamber (s.a.a) İlahi vahiyle bu komplodan haberdar oldu ve geceleyin Mekke'den ayrılarak Medine'ye doğru yola çıktı. Emir'ul- Müminin Hz. Ali de Peygamber (s.a.a)'in canını korumak için O'nun yatağında yattı...(14)

              ______________
              Kaynakça:
              1 - Kafi, c.4,s.149.
              2 - Alak/1-2
              3 - Müddessir/1-3
              4 - Şuera/214
              5 - Tarih-i Teberi, c.2,s.62.
              6 - Tarih-i Teberi, c.2,s.62.
              7 - El-Huccet-u Ala’z- Zahib, s.249.
              8 - Tarih-i Yakubi, c.1,s.350.
              9 - Tabakat, c.1,s.125.
              10 - Kısas’ul- Enbiya, s.317.
              11 - Kafi, c.8,s.340.
              12 - Tarih-i Yakubi, c.1,s.355.
              13 - Tarih-i Yakubi, c.1,s.358.
              14 - Tabakat, c.1,s.228.
              عاشق اگر رنگی از معشوق نگیرد در عشق خودش صادق نیست

              Yorum


                #97
                Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

                HZ. ALİ'NİN (A.S) HZ. PEYGAMBER (S.A.A) HAKKINDAKİ SÖZLERİ

                Sıffin’den Döndükten Sonra Okudukları Hutbe:


                “…Bilirim, bildiririm ki Allah'tan başka yoktur tapacak; ortağı yoktur, birdir ancak. Bu biliş, bildiriş, sınanmış olarak candandır, gönülden; inancı hâlistir, özden. Sağ kaldıkça ona yapışır, sarılırız; uğradığımız korkulardan onunla aman buluruz. Bu inançtır îmân için gerekli olan, lütfe, ihsana başlangıç bulunan; Rahmân'ın razılığını sağlayan; şeytanı sürüp kovan.

                Ve bilirim bildiririm ki Muhammed kuludur, rasûlüdür. Onu tanınmış bir dinle gönderdi; üstünde yalım-yalım ateş yakılan, yol yitirenlere yol bulduran dağ gibi belirli âlâmetle, hükmü kesin kılınmış kitapla, parıl parıl parlayan, ışıkla, alev alev balkıyan aydınlıkla, bozulması mümkün olmayan emirle yolladı şüpheleri gidermek, apaçık gerçekleri kesinleştirmek, delillerle halkı kötülüklerden çekindirmek, belâlardan korkutmak için yolladı.

                İnsanlar sınanma içindeydiler; öylesine ki din ipi, o yüzden üzülürdü, kopardı; gerçek inanç direkleri yıkılırdı, yatardı. Dinin aslına karışıklıklar düşmüştü; iş darmadağın olmuştu; çıkılıp kurtulunacak yer daraldıkça daralmıştı; vehimlerden sıyrılmak için görecek gözler köreldikçe körelmişti. Doğru yolun adı sanı kalmamıştı; Körlük her yanı kaplamıştı.

                Rahmân'a isyân ediliyordu; şeytana yardımda bulunuluyordu. İman hor-hakir olmuştu; dayanakları yıkılmış-gitmişti; nişâneleri tanınmaz hale gelmişti; yolları görünmez olmuştu; geçitleri silinip gitmişti. Şeytana itâat etmişti insanlar; onun yollarını tutmuştu canlar; onun kaynaklarından içiyorlardı susayanlar. Şeytanın bayrakları onlarla yürüyordu; sancağı dikilmişti, dalgalanıyordu. İnsanlar öylesine sınanmalar içindeydiler ki o fitneler, tabanlarıyla eziyordu onları; tırnakları altında kırıp geçiyordu onları. Neşesinden tırnaklarının ucuna basmış, kalkınmıştı fitneler; insanlarsa o fitneler arasında yollarını yitirmişler, şaşırıp kalmışlar, bilgisiz bir hale gelmişler, fitnelerin içine düşmüşlerdi.

                En hayırlı yerde, en şerr komşular arasından gönderdi O'nu, bir haldeydiler ki uykuları uykusuzluktu; sürmeleri göz yaşlarıydı; bilginin ağzına gem vurulmuştu, bir söz söyleyemezdi; bilgisizi ağırlanırdı, sayılırdı, bir sözü iki edilemezdi.”

                (Nehc’ul-Belağa, hutbe: 2)
                عاشق اگر رنگی از معشوق نگیرد در عشق خودش صادق نیست

                Yorum


                  #98
                  Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

                  Hz. Muhammed (s.a.a) Hakkındaki Hutbesi

                  “Allah onu öyle bir çağda yolladı ki, insanlar sapmış-lardı, şaşırmışlardı. Fitne yoluna ayak atmadaydılar; olmayacak şeyler, onları doğru yoldan alıkoymuştu. Büyükler (büyük sandıkları kişiler), onları gerçek yoldan saptırmış-lardı; bilgisizler, bilgisizlikle onları aşağılatmışlardı. İşlerinde şaşkına dönmüşlerdi; cehil yüzünden belâya düşmüşlerdi.
                  Onlara öğüt vermede direndi; doğru yola yürüdü; onları hikmete, güzel öğüte çağırdı.”

                  (Nehc’ul-Belağa, h. 95)
                  عاشق اگر رنگی از معشوق نگیرد در عشق خودش صادق نیست

                  Yorum


                    #99
                    Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

                    96. Hutbesinde Hz. Resûl-i Ekrem’i (s.a.a) Anlatan Sözleri

                    “Hamd Allah'a ki evveldir, ondan evvel bir var yok; âhırdır, ondan sonra kalan yok. Zâhirdir, fevkinde bir varlık bulunamaz; bâtındır, ondan başka bâtına erişen olamaz.
                    Hz. Muhammed'in, (s.a.a) Karar ettiği yer, karar edilecek yerlerin en hayırlısıdır; yetiştiği yer, yetişilen yerin en yücesidir. Kerâmet mâdenlerinde yetişmiş, selâmet yaygısının yayıldığı yerlerde gelişmiştir. İyi kişilerin gönülleri ona yönelmiştir; inananların gözleri, ona meyletmiştir. Allah, eski kinleri onunla gömmüştür; gönüllerdeki düşmanlıkları, onunla söndürmüştür. Onunla, inananları uzlaştırmıştır, kardeş etmiştir. O'nunla şirki îmandan ayırmıştır. O'nunla, alçalışı yüceltmiştir; onunla yüceliği alçaltmıştır. Sözü anlatıştır. O'nun; susması, söz söyleyişidir.

                    (Nehc’ul-Belağa, h. 96)
                    عاشق اگر رنگی از معشوق نگیرد در عشق خودش صادق نیست

                    Yorum


                      Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

                      160. Hutbesinde Hz. Resûl-i Ekrem’i (s.a.a) Anlatan Sözleri

                      "Sen de tertemiz olan Peygamberinin huylarıyla huylan; çünkü O'nda uyulacak huylar, yaslanacak kişiye yaslanacak şeyler vardır. Kulların Allah'a en sevgilisi, Peygamberine benzemeye çalışan, O'nun izini izleyen kişidir.

                      O, dünyada ağız dolusu bir lokma yemedi, dünyaya gözünün ucuyla bile bakmadı. Dünya ehlinin en zayıfıydı bedence; karnı en açıydı yemek bakımından. Dünya ona arzedildi, O kabûl etmedi bile. Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah'ın buğzettiği şeyi bildi, ona buğzetti; horladığı şeyi bildi, horladı; küçük gördüğü şeyi küçük gördü, küçülttü. Bizde hiç bir ayıp olmasa da yalnız Allah'ın Rasûlünün buğzettiğini sevsek, Allah'ın ve Râsûlünün küçülttüğünü büyültsek, Allah'a karşı durmak, Allah'ın emrinden çıkmak için bu yeter bize.

                      Yeryüzünde yemek yerdi; kul gibi otururdu; ayakka-bısını kendi tâmir ederdi; elbisesini kendi yamardı; eğersiz merkebe binerdi; biri daha varsa ardına bindirirdi. Evinin kapısına, üstünde resimler bulunan bir perde asılmıştı; zevcelerinden birine, şunu kaldır buyurmuştu; baktıkça dünya ziynetlerini hatırlıyorum. Dünyayı gönlünden çıkarmıştı; onu anmayı hatırından geçirmezdi; ziynetini gönlünden yitirmişti; dünyayı o kadar gözden çıkarmıştı ki ne gönül bağlayacağı güzel bir elbisesi vardı, ne üstünde oturacağı beğenilecek bir yaygısı.

                      Dünyayı gönlünden sürüp atmış, gözünden yitirip gitmişti. Bir şeyi sevmeyen kişi böyledir; ne onu görmek ister, ne adının anılmasını diler. Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun, Allah katında bu kadar yüce mertebesi varken, dünya ve dünyadakiler, onun yüzü suyu hürmetine yaratılmışken; Rasûlullah, dostlarıyla beraber dünyada aç yaşardı; bu da dünyanın kötülüklerine, ayıplarına delâlet eder sence.

                      Bakıp görenin, aklıyla düşünmesi, can gözüyle görmesi gerek: Allah Muhammed'e (s.a.a) bu çekinmeyi vermekle onun kadrini mi yüceltti, yoksa onu alçalttı mı? Alçalttı diyen, andolsun ulular ulusu Allah'a; iftira eder, yalan söyler. Kadrini yüceltti denirse bilinmesi gerektir ki dünyayı O'nun için yayıp döşediği halde O'na ve O'na en yakın olanlara, dünyayı hor hakir göstermiştir. Şu halde Peygamberin yolunu tutan kişinin de O'nun izini izlemesi, O'nun konduğu yere konması gerekir, yoksa helâk olmaktan kurtulamaz.

                      Gerçekten de Allah, Muhammed'i, Allah'ın salâtı O'na ve soyuna olsun, kıyâmete bir delil, cennete müjdeci, azaptan korkutucu olarak gönderdi; O'ysa dünyadan karnı boş olarak çıkıp gitti; âhirete ayıplardan, suçlardan esen olarak vardı; bir taşı bir taş üstüne koymadan yolunu tuttu, Rabbinin dâvetine icâbet etti. Allah bize ne büyük bir lütufta bulunmuştur ki Onu bize muktedâ olarak gönder-miştir; O'nun izini izlemekteyiz; yolunda gitmekteyiz.

                      Andolsun Allah'a ki şu yünden dokunmuş abamı kendim yamadım; yamattığım kişiden utandım artık; çünkü bana bu kadar yamadan sonra hâlâ mı giyeceksin, atmayacak mısın artık bunu dedi. Ben de, uzaklaş benden dedim ona; sabah olup gün ışıyınca halk, gece yol alanları över.”

                      (Nehc’ul-Belağa, h. 160)
                      عاشق اگر رنگی از معشوق نگیرد در عشق خودش صادق نیست

                      Yorum


                        Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

                        Hz. Peygamber’i (s.a.a) Öven Hutbelerinden

                        “Onu apaydın ışıkla, görünüp duran, şüpheleri gideren, delille apaçık yolda, insanları sapıklıktan kurtaran, doğru yola sevkeden kitapla gönderdi. Mensûp olduğu boy, en hayırlı boy; ağacı en hayırlı ağaç, dalları, budakları güzel ve doğru; dileyenler meyvelerinden kolayca yiyebilirler. Doğduğu yer Mekke, göçtüğü yer, tertemiz şehir, Medîne. Anlayışı orada yüceldi; ünü ordan duyuldu.

                        O'nu, yeter bir delille, şifa veren öğütle, halkı düzene sokacak bir dâvetle gönderdi; bilmeyen ilâhî hükümleri O'nunla belirtti, bildirdi; noksan ve ayıplanacak bid'atları, âdaletleri, onunla söktü, attı; uyulması gereken şeyleri O'nunla tebliğ etti.

                        İslâm'dan başka bir din arayanın kötülüğü meydandadır; onun kutluluk bağları kopar; baş aşağı düşer gider, uzun bir hüzne daldıktan, çetin bir azâba uğradıktan sonra belki döner gelir.”

                        (Nehc’ul-Belağa, h. 161)
                        عاشق اگر رنگی از معشوق نگیرد در عشق خودش صادق نیست

                        Yorum


                          Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

                          Hz. Ali (a.s) Peygamberleri şöyle anlatmaktadırlar:

                          Onları en üstün kişilere emanet olarak vermiştir; en hayırlı rahimlerde karar ettirmiştir. Onları en yüce bellerden en temiz rahimlere aktarmıştır; onlardan geçenler geçtikçe Allah dinini kurmak ve korumak için yerlerine gelecekleri getirmiştir. Böylece de noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah'ın lütfü, Allah'ın rahmeti ona ve soyuna olsun, peygamberlik, Muhammed'e erişmiştir. Onu yetişmek bakımından en üstün yerden yetiştirmiş, dikip boy atmak bakımından en yüce yerden izhâr etmiştir.
                          Bir ağaçtan yetiştirmiştir ki peygamberlerini o ağaçtan meydana getirmiştir; emin kişilerini o kökten seçmiştir. Onun boyu, boyların hayırlısıdır; onun soyu, soyların hayırlısıdır. Ağacı, ağaçların en iyisidir; haremde bitmiştir; kerem alanında boy atmıştır. O ağacın upuzun dalları, budakları vardır; meyvesine herkesin elinin uzanmasına imkân yoktur. O, Allah'tan çekinenin, imâmıdır; doğru yolu bulanın can gözüdür.
                          Bir ışıktır ki parıl parıl parlar; bir yıldızdır ki ışığı balkır durur; bir ışık verir ki parıltısı nurlar saçar. Yolu dosdoğrudur; orta bir yoldur; yordamı gerçektir; sözü hakla batılı ayırır, hükmü adaletin ta kendisidir. Onu, peygamberlerin gönderilmesinin arası kesildiği, halkın iyi işlerden ayakları kaydığı, ümmetlerin bilgisizliğe düştüğü bir çağda göndermiştir.

                          (Nehc’ul-Belağa, h. 94)
                          عاشق اگر رنگی از معشوق نگیرد در عشق خودش صادق نیست

                          Yorum


                            Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

                            Hz. Fatıma'nın (s.a) Hz. Peygamber'le (s.a.a) İlgili Sözleri

                            “…Ey insanlar! Bilin ki ben Fatıma’yım, babam Muhammed’dir. Yine tekrarlıyorum; ben Fatıma’yım, babam Muhammed’dir! Yalan söylemiyorum ve hata da etmiyorum. “And olsun, size içinizden bir peygamber geldi ki, zahmet çekmeniz onu incitir ve üzer. Size çok düşkündür, müminlere çok şefkatlidir, çok merhametlidir.” (Tevbe/128)

                            Eğer o peygamberi tanıyorsanız, bilmeniz gerekir ki o, sizin kadınlarınızın babası değil, benim babamdır; sizin erkeklerinizin değil, benim amca oğlumun kardeşidir. Onunla akrabalık ne de güzeldir! O, risaletini halka ulaştırdı, onları İlâhî azapla korkuttu. Müşriklerin yol ve yöntemlerinden yüz çevirdi. Onların sırtlarına ağır bir darbe indirdi. Onların boğazını sıktı, hikmet ve güzel öğütle Rabbinin yoluna çağırdı. Putları kırdı, küfrün başlarını dağıttı, sonunda küfür topluluğu hezimete uğradı, geriye dönüp kaçtı, gece sabahtan ayrıldı (karanlıklar yok oldu), hak ortaya çıktı, dinin önderi söz sahibi oldu, şeytanların kükremesi kesildi, nifak topluluğu helak oldu, küfür ve düşmanlık düğümleri çözüldü, siz de yüzleri ak ve oruçtan karınları aç kişilerin arasında (özgürce) ihlas (lâ ilahe illellah) kelimesini söyler oldunuz.

                            Sizler (Peygamber-i Ekrem gelmeden önce) bir ateş çukurunun kenarındaydınız, içenin içeceği değersiz bir yudum su idiniz, tamahkarın ganimet bilip yiyivereceği bir lokmaydınız, adavet ateşini körükleyenler için uygun bir alev idiniz, ayaklar altında eziliyordunuz. Develerin girip kirlettikleri (çukur) suyu içiyordunuz, ağaç yapraklarını gıda ediyordunuz, zelil ve aşağılık bir hale düşmüştünüz, etrafınızdaki insanların sizi ezmesinden korkuyordunuz, bütün bu bedbahtlıklardan sonra Allah Teala, babam Muhammed vasıtasıyla sizleri kurtardı. Daha sonra babam, yiğit kişiler, Arab’ın kurtları ve kitap ehlinin isyancılarıyla denenip sınandı (onlarla savaştı).”

                            (Mü’min/78. Şerh-i İbn-i Ebi’l-Hadid, c. 16, s. 236. Keşf’ul-Ğumme, c. 1, s. 492. Müruc’uz-Zeheb, c. 2, s. 311. A’lam’un-Nisa, c. 4, s. 116. Tezkiret’ul-Havass, s. 179. Keşf’ul-Mehacce, s. 124. el- İmamet-u ve’s Siyase, c. 2, s. 14. el-İsabe, s. 61. Usd’ul- Ğabe, c. 2, s. 522. Tarih-i İbn-i Kesir, c. 12, s. 441. İkd’ul-Ferid, c. 2, s. 6. Mizan’ul-İ’tidal, c. 2, s. 172.)
                            عاشق اگر رنگی از معشوق نگیرد در عشق خودش صادق نیست

                            Yorum


                              Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

                              [color=rgb(69, 69, 69)]Cafer bin Ahmet el Kummi Ğayat kitabında Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Alihi Vesellemden şöyle nakleder: [/color]
                              [color=rgb(69, 69, 69)][/color]
                              [color=rgb(69, 69, 69)]İnsanların kötüsü ahiretini dünyasına satandır, ondan daha kötüsü ahiretini başkasının dünyasına satandır.[/color]

                              Yorum


                                Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

                                Hz. Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu:
                                Güzel koku kullanmak kalbi güçlendirir.

                                İmam Ceferi Sadıq aleyhisselam şöyle buyurdu:

                                Muhakkak ki Allahu Teala güzelliği ve güzelleştirmeyi sever, zorluğu ve zorlaştırmayı sevmez. Allahu Teala bir kuluna nimet verdiğinde o nimetin eserini kulunda görmek ister. Arz ettiler nimetin eseri nasıl görünür. İmam aleyhisselam şöyle buyurdu: Elbisesini temizler, güzel koku sürer, evini kireçler (boyar), avlusunu süpürür, güneşin batışından önce lambayı yakması, fakirliği uzaklaştırır ve rızkı artırır. İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: Dört şey resullerin sünnetindendir: Misvak, kına, koku ve kadınlar. İmam Caferi Sadıq aleyhisselam şöyle buyurdu: Hz. Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem her Cuma koku sürerdi bulamadığında hanımlarının bazı kokularını alır suya serper ve onu kullanırdı. İmam Caferi Sadıq aleyhisselam Hz. Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellemin şöyle buyurduğunu rivayet eder: Sizin bu dünyanızdan sadece kadınları ve kokuyu aldım. Hz. Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu: Kokuya nekadar çok para harcasan israf sayılmaz.

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X