Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

MEHDİ İNANCININ TARİHİ

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    MEHDİ İNANCININ TARİHİ


    Mehdi inancı ne zaman ve nasıl ortaya çıktı? Rasulullah zamanında da Mehdi'den söz ediliyor muydu? Yoksa Resulullah'ın vefatından sonra mı müslümanlar arasına bu inanç girdi? Bazı şüpheciler diyor ki bu inanç İslam'ın ilk zuhurunda yoktu; birinci yüzyılın ikinci yarısında müslümanlar arasında ortaya çıktı. Bazıları Muhammed b. Hanefiye'yı Mehdi olarak adlandırdılar. Onun vasıtasıyla İslam için parlak bir gelecek va'dettıler. Öldüğü zaman da "ölmemıştır "Radva" dağında yaşıyor ve bir gün dışarı çıkacaktır" dediler.


    Gerçek şu ki Mehdi inancı müslümanlar arasında İslam'ın ilk zuhurundan ben yaygın idi. Resul-ı Ekrem (s.a.a) bir defa değil defalarca Hz. Mehdı'nın geleceğinden haber vermiştir; Mehdı'nın (a.s) devleti, alametleri, eserleri, ismi ve künyesi hakkında açıklamalarda bulunmuştur. Resulullah'tan (s.a.a) bu hususta Şia ve Ehl-ı sünnet kanalıyla nakledilen hadisler tevatür haddim bile aşmaktadır.

    Örnek olarak bu hadislerden bir kaçını burada zikrediyoruz:

    Abdullah b. Mes'ud Peygamber'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmektedir: "Ehl-i Beyt'imden adıMehdı olan birisi ümmetime hüküm etmedikçe dünyanın sonu gelmez. *4


    Ebu'l Hıcaf da Peygamber'ın (s.a.a) üç defa şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: "Mehdi hususunda müjdeler olsun sizlere. Halkın dağıldığı ve zorlukların baş gösterdiği zaman Mehdi zuhur edecektir. Zulüm ve sitemle dolan yeryüzünü adaletle dolduracaktır. Onun yolundan gidenlerin kalbini ibadetle dolduracak ve adaleti herkesi kaplayacaktır. *5

    Diğer bir hadısde de Peygamber'ın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Bizden olan hak üzere Kâim kıyam etmedikçe asla kıyamet kopmaz. Bu da Allah'ın izin verdiği bir zamanda olacaktır. Ona uyan kurtulur, ondan geri kalan ise helak olur. Ey Allah'ın kulları, Allah'tankorkun; Mehdi zuhur edince, herşeyi bırakıp mümkün olan her vesileyle ona doğru koşunuz. Zira o Allah 'in halifesi ve benim vasimdir. *6

    Hakeza Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Evlatlarımdan olan Mehdi'yi inkar eden beni inkar etmiştir.*7


    Ve yine Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hüseyin'in evlatlarından olan birisi ümmetimin işlerini ele geçirmedikçe dünya sona ermez. O, zulüm ve sitem ile dolan yeryüzünü adaletle dolduracaktır.*8




    4- B.har-ul Envar, H.1384 Islaımye baskısı, c.51, s.75; Isbat-ul Hüdat 1.baskı, c.7, s.9.
    5- Bihar-ul Envar,c.51,s.74.
    6- Bihar-ul Envar, c.51, s.65; Isbat-ul Hüdat, c.6, s.382.
    7- Bihar-ul Envar, c.51, s.73.
    8- Bihar-ul Envar, c.51, s.66.



    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    #2
    Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


    PEYGAMBERİN EHL-İ BEYTİNDEN OLAN MEHDİ

    Bu konuda hadisler oldukça fazladır. Bütün bunlardan da Mehdi inancının Resulullahın (s.a.a) döneminde de kesin bir konu olarak telakki edılıldığı anlaşılmaktadır. Müslümanlar Hz. Mehdi konusunu Pegamber'den defalarca duydukları için artık duyarken yadıgamıyorlardı Bazı hadisler de Peygamber (s.a.a) Hz. Mehdı'nın nişanelerinden bile haber vermiş ve şöyle buyurmuştu: "Mehdi ve va 'dedilen Kâim, benim Ehl-i Beyt 'imdendir."

    Hz. Alı (a.s) şöyle buyurur: "Resulullah 'a şöyle dedim: "Acaba va'dedilen Mehdi bizden midir, yoksa başkasından mı?" Resulullah şöyle buyurdu: "Bizden olacaktır. Allah Tealâ bu dini Mehdi vasıtasıyla sona erdirecektir. Nitekim bu dinin ortaya çıkışı da bizimle oldu. Bizim vasıtamızla şirkten kurtuldukları gibi bizimle de fitnelerden kurtulacaklardır. Allah Tealâ bizim bereketimizle şirk ve putperestlik döneminin düşmanlıklarından sonra, kalplerini birleştirip onları dinde kardeş kıldığı gibi, fitne döneminin düşmanlıklarını da kalplerinden silecektir. *9

    Ebu Saıd-ı Hudrı de Peygamber'ın (s.a.a) minber üzerinde şöyle buyurduğunu nakleder: "Ehl-i Beyt 'imden olan va 'dedilmiş Mehdi âhir zamanda zuhur edecektir. Gök ona yağmurunu yağdıracakve yer ona bitkilerini bitirecektir. İnsanlar yeryüzünü zulümle doldurduktan sonra o yeryüzünü adaletle dolduracaktır.*10

    Ümm-Ü Seleme (r.a) ise Peygamber'den (s.a.a) şöyle nekletmıştır: "Mehdi benim Ehl-i Beyt 'imden ve Fatıma 'nın (s.a) evlatlarındandır. *11

    Hakeza Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kâim, (kıyam edecek olan Mehdi) benim evlatlarımdandır. Adı; benim adım, künyesi; benim künyem, huyu; benim huyum ve davranışları da benim davranışlarım olacaktır. İnsanları benim dinime çağıracak, Allah'ın kitabına davet edecektir. Ona itaat eden, bana itaat eder. Ona isyan eden bana isyan eder. Gaybetinde onu inkar eden beni inkar etmiştir. Onu tekzib eden beni tekzib etmiştir. Onu tasdik eden, beni tasdik etmiştir. Onu tekzib edenleri, onun hakkındaki sözlerimi inkar edenleri ve ümmetimi sapıtanları Allah nezdınde şikayet edeceğim. Zalimler yakında işlerinin sonucunu göreceklerdir.*12


    Ebu Eyyub-ı Ensarı ise Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu naklediyor: "Ben peygamberlerin efendisi ve büyüğüyüm. Ali de vasilerin efendisidir (Hasan ve Hüseyin). İki torunum evlatların en iyisidir. Masum imamlar bizden ve Hüseyin'in neslindendir. Bu ümmetin Mehdi'si de bizdendir."

    Peygamber'ın (s.a.a) huzurun da olan bedevilerden bin kalkarak şöyle dedi: "Ya Resulallah, sizden sonraki imamlar kaç kışıdır?" Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu:

    "Esbat (Ya'kub'un evlatları), İsa'nın havarileri ve Beni İsrail'in nakibleri sayısınca olacaklardır."*13(Yanı onıkı kişidirler.)

    Hüzeyfe Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakleder: "Benden sonraki imamlar Beni İsrail'in nakibleri sayısıncadır. Bunların dokuzu Hüseyin 'in soyundan gelecektir. Bu ümmetin Mehdi 'si de bizdendir. Bilin ki, onlar hak ile ve hak da onlar iledir. Benden sonra onlara nasıl davranacağınızı dikkat ediniz.*14


    Saıd b. Musayyıb, Osman ve Ömer'den şöyle rivayet eder: "Biz Resulullah'ın şöyle buyurduğunu duyduk:

    "Benden sonraki imamlar oniki kişidir. Bunların dokuzu Hüseyin 'dendir. Bu ümmetin Mehdi'si de bizdendir. Benden sonra onlara sarılan, şüphesiz ki Allah'ın kopmaz ipine sarılmıştır. Onları terkeden ise Allah'ı terketmıs sayılır.*15


    9- Bihar-ul Envar, c.51, s.84; Isbat-ul Hüdat, c.7, s.191; Mecma-üz Zeva.d/Al, b. Ebi Bekr-, Haysem,, Kahire baskıs.
    c.7,s.317.
    10- Bihar-ul Envar, c.51, s.74; Isbat-ul Hüdat, c.7, s.9.
    11- Bihar-ul Envar, c.51, s.75.
    12- Bihar-ul Envar, c.51, s.73.
    13- Isbat-ul Hüdat, C.2.S.531.
    14- Isbat-ul Hüdat, c.2, s.533.
    15- Isbat-ulHüdat,C.2,s.526.







    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    Yorum


      #3
      Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


      EHL-İ SÜNNET KİTAPLARINDA MEHDİ İLE İLGİLİ
      HADİSLER


      Bin kakışta ben bir sünnı olarak "şıa'ya ait hadis kaynaklarında yeralan bu mevzuyla ilgili hadislerde tereddüt ediyorum" diye bilir ve bu hadislerin Şia'ya özgü aldığunu ve Ehl-ı Sünnet'ın muteber kaynaklarında yer almadığını söyleyebilir..*16


      Böyle düşünen bir kardeşimize cevabımız ise söylerdir: "Gerçi Ümeyye oğullarıyla Abbasiler döneminin zor şartları, o dönemin siyasetçilerinin baskısı ve şiddetli mezheb taassubları velayet, imamet ve Ehli Beyt hakkındaki hadislerin müzakere edilmesine ve kitaplarda yazılmasına izin vermiyordu. Ama yine de Ehl-ı Sünnetin hadis kitaplarını Mehdi ile ilgili hadislerle doludur. Örneğin:
      Abdullah, Peygamber'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu naklediyor:
      "Ehl-i Beyt'imden adı da benim adım olan birisi araplara hükümet etmedikçe dünya son bulmaz. "*17

      Tinnizi kendi Sahihinde bu hadisi nakletmiş ve "Bu hadis sahihtir" demiştir. Sonra Mehdi hakkında Hz. Alı (a.s), Ebu Saıd, Ümm-ü Seleme ve Ebu Hüreyre den de bir takım hadisler nakledildiğim keydetmıştır.*18

      Hz. Alı b. Ebı Talıb (a.s) Peygamber'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmektedir: "Eğer (dünyanın sonuna) bir gün kalsa bile zulümle dolan dünyayı adaletle doldurması için benim Ehl-i Beyt'imden olan birisi mutlaka gönderilecektir. "*19


      16- El-Mehd.yye Fil Islam/Sa'd Muhammed Hasan, Mısır baskıs, H.1373, s.69; Mukadd.me-, Ibn-i Haldun, Mısır
      baskısı, s.311.
      17- Sahih-! Tinnizi, c.9, Babu ma cae fil Mehdi, s.74; Yenabi-ul Mevedde, Şeyh Süleyman, H.1308 basks, c.2, s.180.
      18- Sahıh-ı Tırmızı, c.9, Babu ma cae fil Mehdi, s.74; Yenabı-ul Mevedde/Şeyh Süleyman, H.1308 baskısı, c.2.
      s.180; El-Beyan fi Ahbar-ı Sahıb-ız Zaman, Muhammed b. Yusuf-ı Şafii, Necef baskısı, s.85; Nur-ül Ebsar, s.171;
      Mşkat-ül Mesabıh, s.370.
      19- Sahıh-ı Ebı Davud, Kıtab-ul Mehdi, c.2, s.207; El-Beyan, s.59; Nur-ul Ebsar, Şeblencı, s.156; Es Sevaık-ül
      Muhrıka, Ibn-ı Hacer, Kahire baskısı, s.161; Fusul-ul Muhımme Ibn-ı Sebbaö, Necef baskısı, s.161. Is'af-ür Raöıbın.
      MuhammedEs-Sabban.






      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

      Yorum


        #4
        Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


        İBN-İ HALDUN VE MEHDİ İLE İLGİLİ HADİSLER

        Konunun açıklığa kavuşması için İbn-ı Haldun'un sözlerim kısaca nakletmek istiyorum. Haldun, Mukaddime adlı kitabında şöyle yazmıştır: "Bütün müslümanlar arasında meşhur olduğu üzere ahır zamanda Peygamber'ın Ehl-ı Beyt'ınden olan birisi zuhur edecek, dini güçlendirecek, adaleti yayacak ve tüm İslam ülkelerine hakim olacaktır." Bunların kaynak ve dayanağı ise Tırmızı, Ebu Davud, İbn-ı Mace, Hakim, Taberanı ve Musullu Ebu Ya'la gibi bilginlerin kitaplarında yer alan bir takım hadislerdir. Ama Mehdı'yı inkâr edenler bu hadisleri muhkem saymazlar.

        O halde biz Fatıma'nın soyundan olan Mehdi ile ilgili hadisleri ve inkâr edenlerin itirazını zikretmeliyiz ki hakikat açıklığa kavuşsun. Ama önceden şunu bildirmek gerekir ki o hadislerin ravılerının adıl ve güvenilir olmadıklarını söyleyenler olsa ve öte yandan onların adıl ve güvenilir olduğunu söyleyenler de bulunsa o hadisler itibardan düşer. Zira adıl ve güvenilir olmadığı iddiası, adıl ve güvenilir olduğu iddiasından daha önceliklidir. Bazıları bizlere "Bu sakınca Sahıh-ı Müslim ve Buharı hadislerinin ravılerı için de sözkonusudur. Zira onların adıl ve güvenilir olmadıklarınısöyleyenler de vardır." derse biz şöyle cevab veririz: "Bu ıkı kitaptaki hadislerle amel etmek alimlerin, üzerinde ıcma ve ittifak ettikleri bir şeydir. Bu makbulıyet ve ittifak onların zayıflığını telafi etmektedir. Lâkın diğer kitaplar o ıkı kitabın derece ve mesabesinde değildir."*26

        İbn-ı Haldun'un sözlerinin özeti buydu. Daha sonra da o hadislerin ravılerınden bazısını ele almış ve haklarındaki "cerh" ve "ta'dü"lerıyle ilgili iddiaları nakletmıştir.


        26- Mukaddeme-, Ibn-i Haldun, s.311.



        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

        Yorum


          #5
          Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


          HADİSLERİN MÜTEVATİR OLMASİ

          Biz cevab olarak şöyle diyoruz: "Ehl-ı Sünnet alimlerinden çoğu Mehdi ile ilgili hadisleri mütevatır olarak kabul etmişlerdir. Veya en azından mütevatır oluşunu tenkit konusu yapmadan başkalarından nakletmışlerdır. Örneğin İbn-ı Hacer-ı Haysemı "Es-Sevaık-ül Muhrıka" kitabında, Şeblencı "Nur-ül Ebsar" kitabında, İbn-ı Sabbağ "El-Fusul-ül Muhımme", Muhammed Es-Sabban "İs'af-ür Rağıbın, Gencı-ı Şafiî El-Beyan kitabında, Şeyh Mansur Alı "Ğayet-ul Me'mul" 'da, Suveydı "Sebaık-uz Zeheb" adlı kitapta Hz. Mehdi ile ilgi hadislerin mütevatır olduğunu yazmışlerdır. Tevatür ise bazı hadislerde var olan senet zayıflığını telafi etmektedir.


          Askalanı şöyle yazar: "Mütevatır haberler yakın ifade eder; binaenaleyh onlarla amel etmek için tartışmaya gerek yoktur."*27

          Şafii müftüsü ve şeyh-ül islam Seyyıd Ahmed şöyle diyor: "Mehdi hakkındaki hadisler sayı yönünden çok ve mütevatır hadislerdir. Bu hadislerden bazısı sahih, bazısı hasen ve bazısı da zayıftır. Bu hadislerden dır çoğu senet yönünden zayıftır; ama sayı yönünden çok olması ve ravı ve kaydedenlerinin fazla oluşu o hadislerin birbirini güçlendirmesine ve neticede yakın ifade etmesine yetmektedir."*28


          Velhasıl Resulullah'ın (s.a.a) ashabından olan çok sayıda kışı Hz. Mehdi (s.a) ile ilgili hadisleri rivayet etmişlerdir. Örneğin Abdurrahman b. Avf, Ebu Saıd El-Hudrı, Kays b. Cabır, İbn-ı Abbas,Cabır, İbn-ı Mes'ud, Alı b. Ebı Talıb (a.s), Ebu Hüreyre, Sevban, Selman-ı Farisi, Ebu Emame, Hüzeyfe, Enes b. Malık Ümm-ü Seleme ...

          Bu hadisleri Ehl-ı Sünnet muhaddıs ve alimleri kendi kıtablarında yazmışlardır. Örneğin: Ebu Davud, Ahmed, Tırmızı, İbn-ı Mace, Hakim, Nesaı, Taberanı, Ravyanı, Ebu Nuaym-ı İsfahanı, Deylemı, Beyhakı, Sa'lebı, Hameveynı, Menavı, İbn-ı Meğazılı, İbn-ı Cevzı, Muhammed-us Sabban, Maverdı, Gencı-ı Şafii, Sem'ânı, Harezmı, Şa'ranı, Darakutnı, İbn-ı Sebbağ-ı Maliki, Şeblencı, Muhıbbuddın Taberı, İbn-ı Hacer-ı Haysemı, Şeyh Mansur Alı Nasıf, Muhammed b. Talha, Celaluddın Sıyutı, Şeyh Süleyman-ı Hanefi, Kurtubı, Bağavı vb...


          27- Kitab-u Nezhet-ün Nazar, Ahmed b.Hacer-! Askalam, Karaç. baskısı, s. 12.
          28- K,tab-u Futuhat-,1 Islam.ye, Mekke ilk baskıs, e.2, s.250.





          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

          Yorum


            #6
            Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


            HER YERDE TAZ'İF ÖNCELİK TAŞIMAZ

            Hakkında cerh ve taz'ıf (ravının güvenilir olmadığı iddiası) olan İbn-ı Haldun'un da zikrettiği ravılerın bir çoğunun tevsiki (güvenilir olduğu iddiası) de vardır. Nitekim İbn-ı Haldun da bunlardan bazısını zikretmiştir. Her yerde ve mutlak cerh'ın ta'dıl ve tevsike nısbeten mukaddem ve öncelikli olduğu söylemek de doğru değildir. Zira belli bir sıfat taz'ıf ve cerh edenler nezdınde zaaf sebebi sayılsa bile başkaları nezdınde zaaf sebebi olarak kabul görmeyebilir. O halde sadece cerh eden kimsenin, cerh sebebim beyan ettiği taktirde sözüne itina gösterilir.

            Askalanı "Lısan-ul Mizan" kitabının önsözünde şöyle yazar: "Sadece sebebi sabit ve tayın edildiği taktirde taz'ıf, ta'dıl ve tevsike mukaddemdir. Aksı taktirde cerh edenin sözüne itibar edilmez."


            Ebu Bekir Ahmed b. Alı b. Sabıt-ı Bağdadi şöyle demiştir: "Ravılerı hakkında bir takım ta'n ve taz'ıflerın vaki olduğu bazı hadislere Buharı, Müslim ve Ebu Davud temessük ve ıhticac etmişlerdir. Bu da gösteriyor ki; onların nezdınde bu ta'n ve taz'ıfın sebebi malum olmadığı için bunlara itina göstermemişlerdir."*29

            Hatıb ise şöyle yazıyor: "Ta'dıl ve taz'ıf eşit olurlarsa, taz'ıf mukaddem ve önceliklidir. Ama eğer taz'ıf, ta'dılden daha az olursa bu hususta görüşler farklıdır. En iyi söz şudur ki tafsile kail olup şöyle diyelim: Eğer taz'ıfın sebebi zikredilmiş ve bize göre de yeterli sebebler ise o zaman taz'ıf mukaddemdir. Ama eğer sebebi zıkredılmemışse ta'dıl mukaddemdir."*30

            Velhasıl mutlak ve küllî olarak "Taz'ıf her yerde ta'dıle öncelik taşır." demek doğru değildir. Eğer tüm taz'ıflere itina edecek olursak elimizde şüphe götürmez çok az hadis kalır. Bu hususta hak sınırını aşamamak açıklığa kavuşması için daha dikkatli olmak gerekir.


            29- Lisan-ül Mizan, Ahmed b. AH b. Hacer-! Askalam, l.baskı, el, s.25.
            30- LiSan-ül Mizan,c.l,S.15.



            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

            Yorum


              #7
              Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


              Şİİ OLMAK ZAAF SEBEBİ OLABİLİR Mİ?

              Zaaf sebeblerınden birinin de "şıı olmak" olduğunu söyleyenler oluyor. Örneğin İbn-ı Haldun Mehdi ile ilgili hadislerin ravılerınden bin olan Kuta b. Halife'yi sırf şıı olduğu hasebiyle reddetmiş ve hakkında şöyle yazmıştır:


              "Acelî, "hadis açısından Kuta'un iyi olduğunu ama biraz Şia'ya temayülü bulunduğunu" söylüyor.

              Ahmed b. Abdullah b. Yunus ise şöyle diyor: "Kuta ile karşılaşıyordum ama onu bir köpek gibi terkedıyordum." Ebu Bekr b. Ayyaş ise şöyle diyor: Kuta b. Halıfe'nın hadislerim sırf şıı olduğu için terkettım. Ama Ahmed, Yahya b. Kuttan, İbn-ı Muin, Nesaı ve diğerleri onu güvenilir bulmuş ve tevsik etmişlerdir."*31

              Hakeza İbn-ı Haldun bu hadis ricallerinden bin olan Harun hakkında da şöyle yazmaktadır: "Harun, şıılerın çocuklarındandır."*32

              Bazıları o hadislerin ricallerinden bin olan Yezıd b. Ebı Zıyad'ı ıcmalen taz'ıf etmişlerdir. Ama bazıları taz'ıfın sebebim de beyan etmişlerdir. Muhammed b. Füzeyi, şöyle diyor: "Yezıd b. Ebı Zıyad şıa'nın önde gelenlerinden idi." İbn-ı Adıyy ise şöyle der: "Yezıd b. Ebı Zıyad Kufe'nın Şıılerındendı."*33

              İbn-ı Haldun Ammar-ı Zehebı hakkında şöyle yazar: Gerçi Ahmed, İbn-ı Muin, Ebu Hatem, Nesaı ve diğerleri Ammar'ı güvenilir olarak kabul etmişlerdir. Ama Bışr b. Mervan ona şıılık nısbetını vermekle şah damarını kesmiştir."*34

              İbn-ı Haldun, Abdurrazzak b. Hemmam hakkında şöyle der: Ehl-ı Beyt'ın faziletleri hakkında bazı hadisler nakletmıştır ve şıı olduğu meşhurdur."*35

              31- Mukaddime-.Ibn-i Haldun, s.313.
              32- Mukaddime-.Ibn-i Haldun, s.314.
              33- Mukaddime-! Ibn-i Haldun, s.318.
              34- Mukaddime-İIbn-i Haldun, s.319.
              35- Mukaddime-.Ibn-i Haldun, s.320.




              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

              Yorum


                #8
                Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                İNANÇ AYRILIĞI

                Bazen ravı için taz'ıf sebebi olarak görüş ve inanç ayrılığı öne sürülüyor. Bu sebeple güvenilir ve doğru konuşan insanlara iftira ediliyor ve naklettiği rivayetler reddediliyordu. Örneğin o zamanlar çok hassas olan konulardan bin Kur'ân'ın mahluk olup olmadığı mevzusu idi. Bazıları Kur'ân'ın mahluk olmadığını ve kadım; bazıları ise Kur'ân'ın mahluk ve hadis olduğunu söylüyorlardı. Bu ıkı grup arasında tartışmalar, sürtüşmeler ve hatta tekfirler vuku buldu. Ravılerden çoğu Kur'ân'ın mahluk olduğuna inanıyordu. Veya en azından bu hususta şüphelen vardı. Bu yüzden bunları taz'ıf ve hatta tekfir ettiler.

                "Ezva-un Ala-s Sünnet-ıl Muhammedıye" kitabının yazarı diyor: Alimler Ebu Lehıa gibi bazı ravılerı tekfir ettiler. Bunların tek suçu Kur'ân'ın yaratılmış olduğuna inanmalarıydı. Bundan da öte, rivayet edildiği üzere Muhasibi babasının mirasını reddederek şöyle demişti: İki ayrı dinden olanlar birbirine varis olamayacakları için ben de babamın, mirasını istemiyorum." Bu zatın babası Vakıfı yanı Kur'ân'ın mahluk olup olmadığı mevzuunda hiçbir görüş belırtemeyenlerdendı.*36


                Bu tür mezhebi bağnazlık ve körkörüne taasub bazılarının güvenilir olma ve sadakatinin tümüyle görmezlikten gelinmesine sebeb oluyor; onun naklettiği rivayet ve hadisler tümüyle reddediliyordu. Öte yandan bu bağnazlık bazı insanların cinayet ve kötülüklerinin tümüyle unutulmasına ve dolayısıyla da tevsik ve ta'dıl edilmelerine sebeb oluyordu. Örneğin Acelı, Ömer b. Sa'd hakkında şöyle diyor: "Ömer b. Sa'd tabiinden güvenilir bir insan ve de kendisinden rivayet edilen bir ravıdır."

                Halbuki Ömer b. Sa'd, cennet ehlinin efendisi ve Resulullah'ın (s.a.a) ciğerparesi olan Hz. Hüseyin'i (a.s) öldüren bir cınayetkârdan başkası değildir.*37

                Keza Muavıye tarafından binlerce günahsız insanı öldürmekle görevlendirilen ve Hz. Peygamber'ın (s.a.a) halifesi Alı b. Ebı Talıb'e (a.s) açıkça söven Busr b. Artat'ı da mazur görmekte ve müctehıd saymaktadırlar."*38

                Yahya b. Muin, Utbe b. Saıd hakkında şöyle der: "O güvenilir bir insandır. Nesaı, Ebu Davud, ve Darekutnı de onu tevsik etmişlerdir." Halbuki Utbe b. Saıd, bilindiği üzere, Haccac b. Yusuf un yakın dostlarından idi.

                Buharı de Mervan b. Hakem'ın hadislerim kitaplarında yazmış ve onlara ıtımad etmiştir. Halbuki Cemel savaşının gerçek müsebbibi Mervan idi. Talha'yı Alı ile savaşmaya teşvik ve tahrik ediyordu. Savaş esnasında da Talha'yı bu adam öldürmüştür!"*39


                Bu örneklerden ravıler hakkında görüş belirtenlerin, hüküm verme tarzı ve sevgi, nefret, dostluk ve düşmanlığın nerelere kadar vardığı belli oluyor.
                "Ezva" kitabının yazarı şöyle diyor: Bu alimlerin yaptıklarına dikkatlice bir bakın Hz. Ali'nin (a.s) öldürülmesine razı olan, Talha'yı öldüren ve Hz. Hüseyin'i (a.s) şehıd edenlerin elebaşı olan kimseleri nasıl da güvenilir kabul ettiklerim ve buna karşılık Buharı ve Müslim gibi kimselerin ümmetin alım ve hafızları olan Hammad b. Müslıme'yle yine alım ve zahıd olan Mekhul'un hadislerini nasıl da reddettiğim görünüz.*40


                Velhasıl eğer birisi Ehl-ı Beyt ve Alı b. Ebı Talıb'ın (a.s) faziletlerim nakleder veya Şia akaidine uyan bazı hadisler rivayet ederse Hülefa mektebine bağlı bazı dımseler bunu büyük bir suç sayar ve sözkonusu müslümanların naklettiği hadislerin sıhhatinden şüphelendiklerim söyler ya da resmen reddederlerdi ! Hele bir de mezkur müslüman şahısın şıı olması kesinlik kazanmışsa; işte o zaman anlaşılması güç bir düşmanlık ve garazla, onun naklettiği hadisleri kesinlikle tardederlerdı! Bazı meşhur kimselerin bu üzücü tavrı Cerır'ın ifadelerinde açıkça bellidir: Cerır şöyle diyor: "Cabır-ı Cu'fı ile karşılaştım ama ondan hiç bir hadis yazmadım. Zira rıc'ate inanıyordu."*41


                36- K,tab-u Ezva-un Ala-s Sünnet-Ü Muhammed.yye, Yazan Mahmud Ebunye, l.Bask, s.316.
                37-Ezva,s.319.
                38-Ezva,s.321.
                39-Ezva,s.317.
                40-Ezva,s.319.
                41-Sahih-i Müslim, c.l,s.l91.





                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                Yorum


                  #9
                  Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                  YERSİZ BAĞNAZLIK

                  Bağnazlık, kın, dogmacılık ve düşmanlık, araştırma ve inceleme ruhuyla asla bağdaşmaz. Hakikatleri anlamak ve araştırma yapmak isteyen kimse, her şeyden önce yersiz bağnazlık, şartlandırıcı sevgi ve düşmanlıklardan uzak olmalı, daha sonra da tam bir tarafsızlıkla inceleme ve araştırmaya koyulmalıdır. Şahıs, eğer hadis yoluyla ispat edilecek olan bir mevzuyu araştırmak istiyorsa, önce o hadislerin ravılerının güvenilir olup olmadığına bakmalı ve eğer güvenilir iserivayetlerine ıtımad etmelidir. Bu kimselerin sünnı veya şıı olması, araştırıcının tavrını etkılememelıdır. Güvenilir ve emin insanların rivayetlerim sırf şıı olduğu iddiasıyla reddetmek, müslüman bir araştırmacıya yakışmayan ve insafa aykırı düşen bir davranıştır. Nitekim Ehl-ı Sünnet'ten insaf sahibi kimseler de buna teveccüh etmişlerdir.

                  Askalanı şöyle yazar: "Taz'ıf edenin sözünün iyice incelenmesi ve üzerinde durulması gereken yerlerden bin de taz'ıf eden ile taz'ıf edilen kimsenin arasında inanç ayrılığı, ve düşmanlığın olduğu durumlardır. Örneğin Ebu İshak-ı Cevzecanı, "Nasibi" (Ehl-ı Beyt düşmanı ve onlara söven kimselerin) mezhebinden olduğu için şıı mezhebinden olan Küfe ehlim taz'ıf eder ve haklarında kötü laflar kullanarak onların güvenilir olmadığını iddia eder. Hatta bu adam A'meş, Ebı Nuaym ve Abdullah b. Musa gibi tanınmış hadis ravılerıne bile dil uzatmış ve onların güvenilir olmadığını söylemiştir. Kuşeyrı şöyle yazar: "İnsanların düşmanlıkları tıpkı ateşten çukurlardır. O halde bu gibi hususlarda bir ravı hakkında tevsik varıd olmuşsa taz'ıften önceliklidir."*42

                  Muhammed b. Osman-ı Zehebı, Eban b. Tağlıb'ın hal tercümesini yazdıktan açıkladıktan sonra şöyle der. "Eğer bizlere "Eban bıd'at ehlidir, niçin onu tevsik ediyorsunuz?" diye soracak olurlarsa şöyle cevap veririz: "Bıd'at ıkı çeşittir. Birincisi küçük bıd'attır; şıılıkte aşırı gitmek veya sadece şıı olmak gibi. Elbette bu bıd'at çeşidi tabiinde ve onlara tabı olanların çoğunda mevcuttu. Ama buna rağmen onlar din, takva ve doğruluk ehli idiler. Eğer böyle insanların hadisleri reddedilecek olursa Nebevi hadislerin çoğu elden gider ve bu da büyük bir zarara yol açar. İkinci kısım bıd'at ise büyük bıd'attır, tam rafızılıktır; rafızılıkte aşırı gitmek gibi... Elbette ki bunların hadis ve sözleri bütünüyle reddedilmelidir.*43


                  Velhasıl araştırarak hakikatleri anlamak isteyen bir insan bu gibi bağnazlıklara elbette ki itina etmemeli, ravılerın taz'ıf ve tevsik sebeplerim bulmak için mutlaka konuyu araştırmalıdır.


                  42-Llsan-ul Mizan, cl,s.l6.
                  43- Mizan-ul I'tidal, Dar-ul Kutub-il Arab.yye baskısı, el, s.5.



                  Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                  Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                    SAHİH-İ MÜSLİM, BUHARI VE HZ. MEHDİ (AS) İLE İLGİLİ HADİSLER

                    Bu noktada demek gerekir ki Müslim ve Buharı'nın Sahıh'ınde bir hadisin olmaması o hadisin zayıflığının delili değildir. Zira mezkur kitapların yazarları elbette ki tüm hadisleri yazmak niyetinde değillerdi.


                    Darekutnı şöyle diyor: "Bazı hadisleri Müslim ve Buharı kendi kitaplarında yazmamışlardır. Halbuki bu yazmadıkları hadislerin senedi de tıpkı yazdıkları hadislerin senedi gibidir."

                    Beyhakı ise şöyle diyor: "Müslim ve Buharı tüm hadisleri toplamak niyetinde değillerdi. Bunun açık dehlı ise şudur ki Sahıh-ı Buharı'de yer alan hadislerden bazıları Sahıh-ı Müslim'de yer almamış ve Sahıh-ı Müslim'de yer alan bazı hadisler de Sahıh-ı Buharı'de yer almamıştır!"*44

                    Müslim sadece sahih olan hadisleri yazdığını iddia etmiştir. Halbuki Ebu Davud da aynı iddiada bulunmaktadır.
                    Ebu Bekir b. Dase şöyle der: "Ebu Davud'un şöyle dediğim duydum: Ben kitabımda tam dört bin sekiz yüz hadis yazdım ki hepsi de sahih veya sahihe benzer hadislerdir."


                    Ebu-s Sabah ise Ebu Davud'dan şöyle nakledildiğim yazar: "Ben Sünenımde dört bin sekiz yüz sahih veya sahihe benzer hadisi yazdım. Bazı hadisler zayıf ise de onların zayıflığını da zikrettim. O halde hakkında sustuğum her hadis mu'teber sayılmalıdır."


                    Hattabı şöyle diyor: "Sünen-ı Ebı Davud, eşi yazılmamış değerli bir eserdir. Bütün müslümanlarca kabul edilmektedir. Bu kitap İrak, Mısır, Cezayir ve diğer beldelerdekı İslam ahmlerınce makbul görülmüştür."*45

                    Velhasıl Sahıh-ı Müslim ve Buharı'nın hadisleri de diğer kıtaplardakı hadisler gibi ravılerı incelenmeli, sahih veya zayıf oldukları araştırılmalıdır.
                    Ve yine demek gerekir ki doğruluk ve sıhhatim itiraf ettiğiniz Sahıh-ı Müslim ve Buharı'de de Hz. Mehdi (a.s) ile ilgili hadisler vardır. Gerçi bu hadislerde Mehdi lafzı yoktur, ama Mehdi hakkında olduğu kesindir. Örneğin: Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İmamınız kendinizden olduğu halde isa b. Meryem nazil olduğunda sizler yapacaksınız.*46


                    Mezkur ıkı kitapta bu hadisin benzen diğer bir takım hadisler de vardır.


                    44-Sahih-i Müslim, c.l,s.24.
                    45-Mukaddeme-! Sünen-i Ebı Davud, Saati'mn kalemiyle.
                    46-Sahih-i Müslim, e.2, Bab-u nuzul-i Isa ve Sahih-i Buhari, e.4, Bab-u bed-il halk, Bab-u nuzul-i Isa.



                    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                      GEREKLİ HATİRLATMA

                      Unutmamak gerekir ki İbn-ı Haldun'un Mehdi ile ilgili hadisleri tümden red veya kabul ettiği söylenemez. Zira daha önce de belirttiğimiz üzere bu tanınmış araştırmacı, mezkur eserinde şöyle yazmıştır: Bütün müslümanlar arasında Hz. Peygamber'ın (s.a.a) Ehl-ı Beyt'ınden birinin ahırzamanda kıyam edeceği ve alemi adaletle dolduracağı meselesi meşhurdur. Görüldüğü gibi İbn-ı Haldun Mehdi inancının müslümanlar arasında meşhur olduğunu kabul etmektedir. Nitekim, ravılerı tevsik veya taz'ıf ettikten sonra şöyle yazıyor:

                      "Mehdi ile ilgili hadislerin durumu işte budur. Onlardan çok azı dışında tümü şüpheli ve zayıftır."*47

                      Burada da hadisleri tümden reddetmemiş ve onlardan az bir bölümünün sıhhatim itiraf etmiştir.

                      Keza, Mehdi ile ilgili hadisler İbn-ı Haldun'un mukaddemesınde tevsik veya taz'ıf edilen hadislerden ibaret değildir. Sünni ve şıı kitaplarında mütevatır ve yakın ifade eden bir çok başka hadisler de vardır. Bu yüzden, denılebılırkı eğer İbn-ı Haldun da bu hadisleri görmüş olsaydı Mehdi inancının derin dini kökleri olan ve vahy kaynağından kaynaklanan bir inanç olduğunda bir zerre olsun şüphe etmezdi. O halde bazılarının İbn-ı Haldun'un Mehdi ile ilgili hadisleri reddettiği veya çürüttüğü iddiası doğru değildir.

                      47- Mukaddeme-! Ibn-i Haldun, s.322.




                      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                        İBN-İ HALDUN'UN BİR BAŞKA İFADESİ

                        İbn-ı Haldun bu bahsin sonunda şöyle diyor: "Daha önce de dediğim gibi bir hareket başlatmak, insanları etrafına toplamak, güç elde etmek ve hükümet kurmak isteyen bir insan bu hedefine ancak mutaassıp ve çok sayıda akraba ve yakınları olduğu taktirde ulaşabilir. Bu yakınları da onu ciddi bir şekilde savunan, hedefine ulaşma yolunda ona yardımcı olan ve kavmi bağnazlıkları sebebiyle ona taraftarlık eden kimseler olmalıdır. Aksı taktirde başarı ve zafer elde edemez. Mehdi inancı için de bu problem vardır.

                        Zira Fatımıler, hatta Kureyş taifesi dağılmış ve kavmi tutuculuk ve bağnazlıkları da kalmamıştır. Kavmi tutuculuğun yerim başka tutuculuk ve bağnazlıklar almıştır. Evet Hz. Hasan ve Hüseyin'in bir grub evladı sadece Hicaz'da kalmıştır. Onların gücü ve nüfuzu yok değil; ama bedevidirler ve çeşitli bölgelere dağılmışlardır. Aralarında tam bir birlik ve dayanışma yoktur. Ama Mehdi mevzuunu kabul edecek olursak şöyle demek gerekir: Mehdi onların arasından zuhur edecek ve onlar da birleşip hedefe ulaşma ve kudret ve şevket elde etme yolunda ona yardımcı olacaktırlar. Vaadedılmış Mehdı'yı böylelikle tasavvur edebiliriz, bunun dışında tasavvur edilemez.*48


                        48- Mukaddeme-, Ibn-i Haldun, s.327.



                        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                          CEVAP

                          İbn-i Haldun'un bu sözüne cevaben şöyle diyoruz: "Evet gerçekten de, eğer birisi kıyam etmek, kudret elde etmek ve devlet kurmak istiyorsa sadece onu savunan, kendisine taraftarlık eden ve hedefine ulaşmasında ona yardımcı olan bir grup insanla zafere ulaşabilir. Vaadedılmış Mehdi ve onun evrensel inkılabı hakkında da bu geçerlidir. Ama onun taraftarlarının sadece Alı (a.s)'ın soyundan olan seyyıdler ile Kureyş kabilesinden olduğunu söylemek doğru değildir. Elbette ki devlet ve idarecilik eğer bir kavım veya kabileye ait olursa onun taraftar ve hamilen de kavımî ve kabilem bağları taşıyanlarla sınırlı olacaktır. Nitekim beylik ve kabılecılık döneminde devletler böyle kuruluyordu. Genel olarak belli sınırlar dahilinde ve özel bir unvanla kurulan bir hükümetin savunucuları da o sınırlar içinde olan ve o özel bağı taşıyan kimselerdir. Bunun belli bir kabile, yurt veya sınırlı bir hedef için kurulan bir devlet olması hiç bir şeyi değiştirmez.


                          Ama bir devlet kapsamlı bir mektep ve program üzere tesis olacak olursa o mektep, program ve mesleğin mutlaka taraftarları olmalı belli bir grup o mektebi tanımalı, onun hakımıyyetını gönülden istemeli bu hedefe ulaşma ve önderlerim destekleme yolunda fedakarlıkta bulunmalıdır. Va'dedılmış Mehdı'nın evrensel ve inkılapçı hükümeti de işte bu türdendir. Onun mektebi kapsamlı ve cihanşümul bir mekteptir. Bu mektep bütün gücüyle maddeciliğe yönelen ve ilahı kanunlardan yüz çeviren insanoğlunu ilahı hüküm ve programlara yöneltmek istemekte, bu dakik ve ince programları icra etmekle onların sorunlarını halletmek istemektedir, bu mektebin hedefi bir çok ihtilaf ve sürtüşmelerin kaynağı olan hayalı sınırları beşerin zihninden silecek ve hepsim güçlü tevhıd bayrağı altında toplamaktan İslam dini ve Allah inancını bütün dünyaya yaymaklar, İslam'ın gerçek programlarını icra ederek zulmün köklerim kurutarak ve sulh, sefa ve adaleti dünyaya hakim kılmaktır.

                          Böyle derin bir hareket ve cihanşümul inkılap için sadece Hicaz, Medine ve diğer beldelere dağılmış olan seyyıdler ve Kureyşlılerın kavmi tutuculuk adıyla Hz. Mehdı'yı savunması ve hedefine ulaşmasında ona yardımcı olması yeterli değildir. Hz. Mehdı'nın (a.s) zafere ulaşması için ilahı ve gaybı yardımların yanısıra güçlü taraftarları bulunmalı ve bunlar da ilahı kanun ve programların meziyet ve üstünlüklerine inanmış kimseler olmalı, canı gönülden bu hükümlerin icra edilmesini istemeli, böyle bir cihanşümul inkılabın ön hazırlıklarını görmeli ve insanî ülkü ve hedeflere ulaşma yolunda her türlü fedakârlıkta bulunmalıdırlar. Bu tür insanlar ilahı kanun ve mesajları taşıyan masum, gaybı yardımlara maşhur masum bir önder de bulacak olurlarsa onu savunur ve adıl bir hükümet kurmak için fedakârlık ederler.



                          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                            HZ. MEHDİNİN (AS) VARLIĞI KESİNDİR

                            Hz. Mehdi (a.s) hakkında sünnı ve şıılerın Peygamber'den (s.a.a) naklettiği bir çok hadis vardır. Bunlara dikkat eden herkes İslam Peygamber'ı (s.a.a) zamanında bile Mehdi mevzuunun kesin bir mevzu olarak müslümanlarca bilindiğim anlar. Müslümanlar o dönemden ben hakkı hakim kılacak, İslam'ı tüm aleme yayacak ve adaleti ikame edecek birini bekliyordu. Bu inanç onlar arasında o kadar yaygın ıdı ki aslını kesin olarak kabullenip, teferruatıyla ilgileniyorlardı. Bazen "Mehdi hangi soydan gelecektir?" diye soruyorlardı. Bazen de ısım ve künyesi hakkında tartışıyorlardı. Bazen, niçin Mehdi olarak adlandırdığından söz ediyor, bazen zuhur alametleri ve kıyam tarihim sorarak "Acaba Mehdi ve kıyam edecek olan kimse, yanı "Kâim" aynı şahıslar mıdır?" diyor, kimi zaman da gaybetin sebeblerını ve gaybet günündeki görevlerinin ne olduğunu soruyorlardı.

                            Peygamber (s.a.a) de bazen Mehdı'nın varlığını haber vererek şöyle buyuruyordu: "Va'dedilmiş Mehdi benim neslimden, Fatma'nın (s.a) evlatlarından ve Hüseyin'in sulbünden dünyaya gelecektir", diye buyuruyordu; bazen de Mehdı'nın ısım ve künyesini açıklıyor, kimi zaman da onun alamet ve özelliklerim beyan ediyordu.



                            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: MEHDİ İNANCININ TARİHİ


                              SAHABE VE TABİİNİN HZ. MEHDİ (S.A) HAKKINDAKİ SÖZLERİ

                              Resul-ı Ekrem'in (s.a.a) vefatından sonra sahabe ve tabiin arasında da Mehdi mevzusu sürekli konuşuldu. Burada, örnek olması açısından bunlardan bazısını zikrediyoruz:


                              Ebu Hüreyre "Mehdı'ye rükün ve makam arasında bey'at edilecektir"*49 diyordu.

                              İbn-ı Abbas, Muavıye'ye şöyle diyordu: "Bizlerden olan birisi ahır zamanda kırk yıl boyunca hüküm sürecektir."*50

                              Ebu Ma'bed şöyle diyor: "İbnı Abbas'a dedim ki; "Bana Mehdi hakkında bir şey söyle: "Ümit ederim ki çok geçmeden Allah Teala fitnelen yok etmek için bizden olan bir genci gönderir" dedi.*51

                              İbn-ı Abbas "Mehdi Kureyş'ten ve Fatma'nın evlatlarındandır"*52 diyor.

                              Ammar-ı Yasır diyor ki: "Nefs-ı Zekıyye öldürüldüğünde gökten bir münadı şöyle nida eder: "Emırınız falan şahıstır." Bundan sonra da Mehdi zahir olur ve dünyayı adaletle doldurur."*53

                              Abdullah b. Ömer Hz. Mehdı'den (s.a) söz edince Araplardan birisi "Mehdi Muavıye b. Ebı Süfyan'dır" dedi. Bunun üzerine Abdullah, "Hayır" diye cevap verdi, "Mehdi, İsa'nın (a.s) kendisine ıktıda ettiği (namazda uyduğu) kimsedir." dedi.*54

                              Ömer b.Kays şöyle diyor: "Mücahıd'e "Mehdi hakkında bir bilgin var mı?" dedi. Zira ben şıılerın sözüne inanmıyorum". "Evet dedi "Resulullah'ın ashabından birisi bana dedi ki Mehdi, Nefs-ı Zekıyye öldürülünceye kadar asla kıyam etmeyecektir. O öldürülünce Mehdi kıyam edecek ve alemi adaletle dolduracaktır."*55

                              Nüfeyl'ın kızı Ümeyre şöyle diyor: "Hz. Hasanın kızının şöyle dediğim duydum: "Beklediğiniz bu şey, bazılarınız bazılarından berî olduğunuzu uzak durduğunuzu, izhar edip lanetleşmedıkçe asla meydana gelmeyecektir."*56

                              Eb-ul Ferec-ı İsfahanı şöyle diyor: Hüseyin b. Ali'nin (s.a) kızı Fatıma, Benî Hasım kadınlarına gönüllü olarak ebelik yapıyordu. Evlatları itiraz ederek "bir ebe olarak tanınmanden korkuyoruz" dediler, bunun üzerine şöyle cevap verdi: "Benim kaybettiğim birisi var. Onu (Mehdı'yı) bulursam artık bu işten el çekerim.*57

                              Katâde şöyle diyor: "İbn-ı Müseyyıb'e dedim ki "Mehdı'nın varlığı doğru mudur?" "Evet" dedi "O Kureyş'ten ve Fatma'nın evlatlarındandır."*58

                              Tavus şöyle diyor: "Ben, Mehdi kıyam edinceye kadar yaşamak istiyorum."*59

                              Zuherı de: "Mehdi Fatıma'nın evlatlarındandır"*60 demiştir.

                              49- El-Melah,m ve'l Fiten kitabının tercümesi, yazan Ibn-i Tavus, s.46.
                              50-El-Melahims.63.
                              51-Melahim,s.l69.
                              52-Melahim, s. 155.
                              53-Melahim, s.44.
                              54-Melahim, s. 159.
                              55-Melahim, s. 171.
                              56-Biharul envar,c.52,s.211.
                              57- Mekatil-ut Talibiyyin (Eb-ul Feree.-Isfaham), Neeef baskısı, s.160.
                              58-Melahim, s. 170.
                              59-Melahim,s.54.
                              60-Melahim, s.69.demiştir.




                              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X