Kurtarıcı Mehdî beklentisi, İslâmî gelenekte önemli bir yere sahiptir.
Gerçekte İslâm dinine ait bir inanç olmayan böyle bir düşüncenin
oluşumunda, birtakım sosyo-kültürel etmenlerin yanında, özellikle
Emevîler’in kuruluşundan itibaren yaşanan bazı siyasî gelişmelerin de bir
hayli etkisi olduğu anlaşılmaktadır.
Dördüncü halife Hz. Ali’nin öldürülmesinden sonra Muaviye
tarafından idareye el konması, ardından da saltanat sistemine geçilmesi,
başta Ali’nin soyu olmak üzere Haşimîler’in uzun süre muhalif kalmalarına
sebep olmuştu. Alioğulları ve Abbasoğullarının başını çektiği Haşimî
gruplar, hep birlikte mücadele ederek sonunda Ümeyye iktidarına son
vermişlerdi. Ancak bu defa, onların en önemli kolu olan Alioğulları tekrar
dışlanmış, hilâfet isteklerinden dolayı amca çocukları Abbasîler tarafından
sürekli baskı görmüşlerdi.
İlk olarak Emevîler ve ardından da Abbasîler’in baskısından bunalan
bir kısım Alioğlu taraftarı Müslüman kitleler, yoğun uğraş göstermelerine
rağmen amaçlarına bir türlü ulaşamamışlardı. Sonunda, bir çıkış yolu
olarak, Hz. Peygamber neslinden gelen saygın kimseleri kurtarıcı Mehdî
olarak beklemeye başlayarak bu şekilde teselli bulmuşlardı. Başlangıçta
sadece sosyal ve psikolojik bir durumun yansıması olarak gündeme geldiği
anlaşılan bu beklentiler zamanla itikadî bir boyut kazanmış ve usûlü’d-din
konularından biri haline gelmiştir.
Bu makaledeki esas amacımız, Mehdî beklentilerinin itikadîleşme
sürecini ortaya koymaktır. Bundan dolayı, ilk olarak, Mehdî kavramının
etimolojik boyutu ile İslamiyet öncesi diğer dinlerdeki kurtarıcı ve Mehdî
anlayışlarının bu düşüncenin gelişiminde meydana getirdikleri etkilere
kısaca değinilecektir. Ardından Müslümanlar arasında Hicrî ikinci asrın
başlarında gündeme gelmeye başlayan bir takım iddialar ve bunların
zamanla toplumda benimsenmesiyle birlikte, mehdîliğin hicrî üçüncü asrın
sonlarında teşekkül etmeye başlayan İmamiyye Şiası’nda bir inanç esası
haline gelmesi konusu ele alınmaya çalışılacaktır.
Mehdîlik fikrinin ortaya çıkışıyla birlikte pek çok iddianın da
gündeme gelmiş olduğu bilinmektedir. Ancak çalışmamızın sınırları
açısından tarihsel süreçte meydana gelen bu olayların her birine
değinmemiz mümkün değildir. Bu düşüncenin oluşum sürecinde etkili olan
ve aynı zamanda daha sonraki gelişmelerde esas olabilecek birkaç olay
üzerinde durmamız daha uygun olacaktır. Bundan dolayı mehdîlik fikriyle
ilgili kısa bir değerlendirme yaptıktan sonra, müslümanlar arasında ilk
mehdîlik iddiaları üzerinde durup sonra da itikadî boyutunun ortaya
konulmasıyla çalışmamızı sınırlandırmaya çalışacağız.
Gerçekte İslâm dinine ait bir inanç olmayan böyle bir düşüncenin
oluşumunda, birtakım sosyo-kültürel etmenlerin yanında, özellikle
Emevîler’in kuruluşundan itibaren yaşanan bazı siyasî gelişmelerin de bir
hayli etkisi olduğu anlaşılmaktadır.
Dördüncü halife Hz. Ali’nin öldürülmesinden sonra Muaviye
tarafından idareye el konması, ardından da saltanat sistemine geçilmesi,
başta Ali’nin soyu olmak üzere Haşimîler’in uzun süre muhalif kalmalarına
sebep olmuştu. Alioğulları ve Abbasoğullarının başını çektiği Haşimî
gruplar, hep birlikte mücadele ederek sonunda Ümeyye iktidarına son
vermişlerdi. Ancak bu defa, onların en önemli kolu olan Alioğulları tekrar
dışlanmış, hilâfet isteklerinden dolayı amca çocukları Abbasîler tarafından
sürekli baskı görmüşlerdi.
İlk olarak Emevîler ve ardından da Abbasîler’in baskısından bunalan
bir kısım Alioğlu taraftarı Müslüman kitleler, yoğun uğraş göstermelerine
rağmen amaçlarına bir türlü ulaşamamışlardı. Sonunda, bir çıkış yolu
olarak, Hz. Peygamber neslinden gelen saygın kimseleri kurtarıcı Mehdî
olarak beklemeye başlayarak bu şekilde teselli bulmuşlardı. Başlangıçta
sadece sosyal ve psikolojik bir durumun yansıması olarak gündeme geldiği
anlaşılan bu beklentiler zamanla itikadî bir boyut kazanmış ve usûlü’d-din
konularından biri haline gelmiştir.
Bu makaledeki esas amacımız, Mehdî beklentilerinin itikadîleşme
sürecini ortaya koymaktır. Bundan dolayı, ilk olarak, Mehdî kavramının
etimolojik boyutu ile İslamiyet öncesi diğer dinlerdeki kurtarıcı ve Mehdî
anlayışlarının bu düşüncenin gelişiminde meydana getirdikleri etkilere
kısaca değinilecektir. Ardından Müslümanlar arasında Hicrî ikinci asrın
başlarında gündeme gelmeye başlayan bir takım iddialar ve bunların
zamanla toplumda benimsenmesiyle birlikte, mehdîliğin hicrî üçüncü asrın
sonlarında teşekkül etmeye başlayan İmamiyye Şiası’nda bir inanç esası
haline gelmesi konusu ele alınmaya çalışılacaktır.
Mehdîlik fikrinin ortaya çıkışıyla birlikte pek çok iddianın da
gündeme gelmiş olduğu bilinmektedir. Ancak çalışmamızın sınırları
açısından tarihsel süreçte meydana gelen bu olayların her birine
değinmemiz mümkün değildir. Bu düşüncenin oluşum sürecinde etkili olan
ve aynı zamanda daha sonraki gelişmelerde esas olabilecek birkaç olay
üzerinde durmamız daha uygun olacaktır. Bundan dolayı mehdîlik fikriyle
ilgili kısa bir değerlendirme yaptıktan sonra, müslümanlar arasında ilk
mehdîlik iddiaları üzerinde durup sonra da itikadî boyutunun ortaya
konulmasıyla çalışmamızı sınırlandırmaya çalışacağız.
Yorum