1. VAZİFE
Akli ve nakli deliller de işaret edildiği üzere Hz. Mehdi'ye (a.f) karşı en önemli görevlerinden biri onu tanımaktır. İtaati herkese vacip olan imamın sıfatlarının ve özelliklerinin öğrenilmesi ve böylece de o yüce imamın makamına sahip olduklarını iddia eden yalancıların tanınması gerekir. Zamanın İmamını tanımanın gerekliliğine dair birçok rivayet mevcuttur. Ebu Abdullah İmam Sadık'tan (a.s) rivayet edilir: Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “Zamanın İmamını tanımadan ölen kimse cahiliyet ölümü üzerine ölmüştür.”
İmam Hasan Askeri (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Yeryüzü Allah'ın kullarına hüccetinden boş kalmayacaktır ve hiç kuşkusuz zamanının İmamını tanımadan ölen kimse cahiliye ölümü üzerine ölmüştür. Muhakkak ki bu (mevzu) gündüzün hakikati gibi haktır.
İmam'a “Ey Allah Resulünün torunu! Sizden sonra hüccet ve İmam kimdir diye arz edildiğinde: “Oğlum Muhammed (a.s) benden sonra İmam ve hüccettir. O halde onu tanımadan ölen cahiliye ölümü üzerine ölmüştür ” diye buyurdu.
Şüphesiz ki Ehlibeyt İmamlarının (a.s) zamanın imamını tanımanın lüzumundan maksatları şudur; insanlar ve müminler, dünya ve ahiret saadetini temin edecek ölçüde imamlarını tanımalı, şüpheler ve dalalet kapılarını yüzlerine kapatmalıdırlar.
İmamı tanımak iki yolla mümkündür;
1- İmamın (a.s) şahsiyetinin tanınması.
2- İmamın (a.s) şahsının tanınması.
İmamın hem şahsını hem de şahsiyetini tanımak, âlimlere ve bu zemine de kaleme alınan eserlere müracaat etmekle mümkün olur. Bilmek gerekir ki İmam'ın (a.s) şahsiyetini tanımanın yolu İmamın sıfat ve özelliklerini tanımadan geçer. İslam’da İmamet makamının yeri, İmamda bulunması gereken sıfatlar ve onda olan özellikler anlaşılırsa imamlarının şahsiyetleri de tanınmış sayılır. Zira imamların hepsi bir nurdur. Hidayet imamları, kendi tabirleriyle de evveli Muhammed, ortası Muhammed, sonu da Muhammed’dir. Onların hepsi bir nurdur. Bizler, Ehlibeyt İmamlarının (a.s) fazilet ve menkıbelerini öğrenmeliyiz. İmamlar (a.s) fazilet ve menkıbelerin birçoğunda eşittirler. Diğer taraftan İmama (a.s) karşı marifetin tam ve kamil olması için her imama özgü olan erdemleri de tanımak ve bilmek şarttır.
İmamın (a.s) şahsını tanımak, onun ismini, lakabını, künyesini, hasebini, nesebini, sıfatlarını, özelliklerini, kişisel erdemlerini ve yine ona ait zamansal ve mekânsal özellikler öğrenilerek kazanılır.
Burada İmam’ı (a.s) kısaca tanıtan bir rivayet naklediyoruz;
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurur: “İmamı tanımanın en basit yolu şudur; O, nübüvvet makamı dışında tüm makamlarda peygamberle eşittir. Şüphesiz imama uymak Allah’a ve Resulü’ne (s.a.a) uymak demektir. Her işte ona teslim olmalı ve işler ona havale edilmeli, Sözüne ve emrine amel edilmelidir. Bilin ki Peygamberden (s.a.a) sonra İmam, Ali b. Ebu Talib imamdır. Ondan sonra Hasan ve Hüseyin, sonra Ali b. Hüseyin, sonra Muhammed b. Ali, sonra Cafer b. Muhammed, sonra Musa b. Cafer, sonra Ali b. Musa, sonra Muhammed b. Ali, sonra Ali b. Muhammed, sonra Hasan b. Ali ve son olarak da Hüccet b. Hasanu’l Askeri imamdır. ”
İmamın (a.s) şahsını tanımak için adının, kün-yesinin, lakabının, babasının adının ve yeterli ölçüde sıfatlarının öğrenilmesinin gerekli olduğu belirtildi. İmam-ı Zaman’ın (a.f) adı ve künyesi Peygamberimizin (s.a.a) adı ve künyesiyle aynıdır. Adı, Muhammed, künyesi Ebul Kasım, lakabı ise Mehdi’dir. Sağ yanağında alımlı ve güzel bir ben vardır. Yüzü güzel, burnu çekik ve orta boyludur.
İmamı Zaman'ın (a.f) zamansal ve mekânsal açıdan özelliklerini, dualarını, fiillerini, sözlerini, tanımak onun şahsını tanımanın bir bölümüdür. Örneğin; Hz. Mehdinin (a.f) zuhurunun beş kesin alameti olduğunu öğrenmek, zuhur ettiğinde yeryüzünün zulümle dolup taştığını, kıyamından önce semavi seslerin işitilmesi, ayın yüzeyinde bir el şeklinin belirmesi, Hz. Musa’nın (a.s) taşının ve asasının onun elinde olması vb… konular ilgili kitaplarda açıklanmıştır. Bütün bu hadisler Hz. Mehdinin (a.f) zuhur alametlerinden ve o yüce imama ait özel hususiyetler olup İmamı tanımanın kısımlarındandır.
2. VAZİFE (İLK VAZİFEYE BİNAEN)
İmama (a.s) karşı bir diğer vazife Allah’u Teâlâ’dan İmam-ı Zamanı (a.f) tanımayı talep ederek bu hususta dua etmektir.
Müminlerin, Allah ve Resulünü tanımaktan sonraki en önemli vazifeleri İmam-ı Zamanı (a.f) tanımalarıdır.
İmamı tanımak insanın kudreti dâhilinde olmadığından ve sadece kişinin bireysel çabasıyla kazanılmadığından insan, dua ederek onu tanımayı Allah’tan talep etmelidir. Zira bu, Allah’ın dilediği kulunun kalbine yerleştireceği bir nurdur. Muhammed b. Hekimden şöyle rivayet edilir; İmam Sadık’a (a.s) “Marifet (tanımak) kimin eseridir?” diye arz ettiğimde şöyle buyurdu;“Allah’ın eseridir ve kulların bunda bir payı yoktur.”
İşte bu yüzden şu duayı okumak çok güzel bir ameldir.
“Ya Rabbim kendini bana tanıt… "
3. VAZİFE
Müminlerin bir diğer vazifeleri de Ehlibeyt imamlarından (a.s) nakledilen duaları okumaktır. Gaybet döneminde aşağıda zikredeceğimiz bu duayı okumak çok güzel bir amel olarak sayılmıştır.
Zürare’ der ki; İmam Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğunu işittim: “Kuşkusuz o gencin kıyamından önce bir gaybeti olacaktır.” Zürare; niçin diye sorduğunda İmam (a.s)- karnına işaret ederek- korkuyor diye buyurdu ve ekledi;“Ey Zürare! Beklenilen (imam) odur. Dünyaya geldiğinden şüphe edilen odur. Kimileri, “babası arkasında bir evlat bırakmadan öldü”, kimileri, “henüz annesinin karnındayken babası vefat etti” ve kimileri de “babası ölmeden iki yıl önce dünyaya geldi” dedi. O’dur beklenilen (imam)
Allah, Şiaları sınamak istiyor. İşte bu zamanda batıl ehli kuşkuya kapılır.
Ey Zürare, o zamanı idrak ettiğinde şu duayı oku;
“Ya rabbi kendini bana tanıt, eğer kendini bana tanıtmazsan Peygamberini tanımam. Ya Rabbi! Resulünü bana tanıt, eğer Resulünü bana tanıtmazsan hüccetini tanıyamam. Ya Rabbi! Hüccetini bana tanıt, eğer hüccetini bana tanıtmazsan dinimden (çıkıp) sapıklığa düşerim."
4. VAZİFE
Müminlerin İmama karşı bir diğer vazifeleri de Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhur alametlerini öğrenmektir ve tanımaktır. Belirtildiği gibi zuhur nişanelerini tanımak imamın şahsını tanımanın bir kısmıdır. Oldukça fazla olan bu alametler, “Kesin ve Kesin Olmayan Alametler” olmak üzere ikiye ayrılır.
Bazen rivayetlerde alametlerin neler olduğu hususunda az da olsa farklılıklar göz çarpar. Ancak vuku bulmasına kesin gözüyle bakılan alametler şu beş alametten ibarettir;
1-Süfyani adlı şahsın ortaya çıkması
2-Yemeni adlı birinin ortaya çıkması ve ayaklanması
3-Gökyüzünden semavi bir nidanın işitilmesi
4-Nefsi Zekiye adlı saygın bir şahsiyetin öldürülmesi
5-Beyda’nın yere gömülmesi.
Rivayetlerde ayın yüzeyinde bir el ayası şeklinin belirmesi de kesin alametlerden sayılmıştır. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor; “Kaim (a.f) için beş alamet vardır; Süfyani ve Yemani’nin ortaya çıkması, semavi bir sesin duyulması, Nefsi Zekiyye’nin öldürülmesi ve Beyda’nın yere gömülmesi”.
Rivayetlerde Süfyani adlı şahıs şöyle vasfedilmiştir; O, beyaz ve kızıl renginde, mor gözlüdür. Recep ayında ayaklanacak ve birkaç ülkeyi ele geçirecektir. Ortaya çıkması Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhuruyla aynı zamanda gerçekleşecektir. O, Irak’ta birkaç yeri fethettikten sonra Hz. Mehdi’nin (a.f) Mekke de zuhur ettiğini işitecek ve büyük bir ordu toplayarak Hz. Mehdi’ye (a.f) karşı savaşmaya gidecektir. Ordusu, Mekke ve Medine arasında “Beyda” adlı bir yerde yere gömülecektir. Bu alamet ve hadise vuku bulması kesin olan ikinci alamet olarak belirtilmiştir. Aynı şekilde Hasan-i ve Yemeni’nin ayaklanmaları da zuhurdan önce gerçekleşecek alametlerden sayılmıştır. Biri gökten diğeri de yerden olmak üzere iki sesin işitilmesi de kesin zuhur alametlerinden kabul edilir. Birinci nida da Cebrail (a.s), imamı Zaman’ı (a.f) ismi ve babasının adıyla çağırarak “Hak Ali b. Ebu Talib ve onun Şialarıyladır” nida eder ve bu sesi hatta perde arkasındaki saklı kadınlar dahi herkes kendi dilinde işitecektir.
Yine İmam’ın (a.s) kıyamından önce gerçekleşecek olaylardan biri de Mekke de hac merasimleri sırasında Nefsi Zekiyye adlı değerli bir zat katledilmesidir. Bu mevzular hakkında detaylı bilgiler İmam’ı Zamanın (a.f) gaybetiyle ilgili yazılan eserlerde genişçe yer almıştır.
Tarihte “Mehdilik” iddia eden yalancılara inanarak dinden çıkan kimselerin akıbetini öğrendikten sonra zuhur alametlerini özelliklede kesin alametleri öğrenmenin ne denli önemli olduğu anlaşılmaktadır. Doğru yoldan saparak dalalete düşen bu kimselere bakıldığında bunların zuhur alametleri ve imamın sıfatlarına iyi bir şekilde aşina olmadıkları gözlemlenmektedir. Aksi halde sapıklığa düşmez, imamet ve velayet inancı üzerinde sabit kalır ve yalancı iddiacıların sözlerine inanmazlardı.
Zuhur alametlerini özelliklede gerçekleşecek kesin alametleri öğrenmek hakla batılı ayırt etmede ve İmam-ı Zaman’ı (a.f) tanımamızda bizlere büyük ölçüde yardım eder, bizlere imam-ı Zaman’ı (a.f) mülakat etme ve emirlerini layıkıyla yerine getirme zeminini ve saadetini sağlar.
Zürare, İmam Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet eder; “Gökten bir münadi “Şüphesiz falan şahıs ve şiaları kurtuluşa erenlerdir diye nida eder.
Zürare, bu nida işitildikten sonra kim Mehdi’yle (a.f) savaşacaktır” diye sorduğunda, İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdu; “Şeytan şöyle nida eder şüphesiz ki Ümeyye oğullarından falan şahıs ve şiaları kurtuluşa erenlerdir.
Zürare, “öyleyse doğru söyleyenle yalancıyı kim birbirinden ayırt edebilir?” sorduğunda, İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdu; “Önceden bizim hadislerimizi rivayet edip; kıyamdan önce bu semavi sesin gerçekleşeceğini bilen kimse doğru söyleyeni tanıyarak kendilerinin hak ve doğru yolda olduğunu anlayacaktır.”
5. VAZİFE
Müminlerin başka bir vazifesi ise İmamın haklarını yerine getirmek ve o yüce zata karşı olan sorumlulukları ifa etmektir. Allah ve Resulü'nün (s.a.a) hakkını yerine getirdikten sonra en önemli vazifenin hak imamın hakkını layıkıyla yerine getirmek olduğu açık bir mevzudur.
Bu konuda birçok deliller ve rivayetler mevcuttur. Tüm bu rivayetleri zikretmek için ayrı bir kitaba ihtiyaç vardır.
Masum (a.s) şöyle buyurmaktadır; “Allah için olan her hak bizim içinde sabittir (geçerlidir).”
Devam edecektir inşAllah.
Yorum